• Sonuç bulunamadı

B. Dikey Anlaşmalar

2. Dikey Anlaşma Türleri

Dikey anlaşmalar, genel olarak dağıtım anlaşmaları ve tedarik (satın alma) anlaşmaları şeklinde iki kategoriye ayrılmaktadır. Ancak teşebbüslerin ticari hayattaki gereksinimlerine paralel olarak bu çerçeve dahilinde gerçekleştirilen çok sayıda dikey anlaşma türüne rastlamak mümkündür. Her bir anlaşma türünü ayrıca inceleme olanağı bulunmadığından çalışmamızın bu bölümünde dikey anlaşmaların uygulamadaki en yaygın örneklerini teşkil eden dağıtım anlaşmaları ve tek satıcılık sözleşmelerine değinilmesi ile yetinilmektedir.

a. Dağıtım Anlaşmaları

Üretilen mal veya hizmetlerin, tüketicilere ulaşmasını sağlayan dağıtım sürecinin çerçevesini çizerek bu süreçte uygulanacak pazarlama şekil ve koşullarını belirleyen dağıtım anlaşmaları, dikey anlaşmaların en yaygın türüdür200. Öyle ki bir mal

198 Kurul tarafından yürütülen muafiyet değerlendirmesi sürecinde teşebbüslere yol gösterebilmek adına Rekabet Kurulu’nun 29.03.2018 tarih, 18-09/179-RM(1) sayılı kararıyla Dikey Anlaşmalara İlişkin Kılavuz yayınlanmıştır. Bu kılavuzda toptancı bir teşebbüsün birden fazla sağlayıcı ile tek seferde akdettiği dağıtım anlaşmasının, sözleşmenin tarafı olan sağlayıcıların birbirinin rakibi olması nedeniyle dikey anlaşma tanımına uymadığı belirtilmiştir. Bkz. Rekabet Kurumu, Dikey Anlaşmalara İlişkin Kılavuz, s. 3, https://www.rekabet.gov.tr/Dosya/kilavuzlar/dikeykilavuz2018-20180330155908926.pdf (E. T. 29.12. 2018).

199 Buna karşılık alıcı ile üçüncü kişiler arasında akdedilen kiralama sözleşmeleri ise (örneğin, finansal kiralama-leasing sözleşmeleri), herhangi bir mal veya hizmetin alımı, satımı ya da yeniden satımı amacı içermediğinden dikey anlaşma olarak kabul edilmemektedir. Bkz. RK, Dikey Kılavuz, s. 3.

200 Can, s. 77; Koç, Ali Fuat, AT Rekabet Hukukunda Seçici Dağıtım Anlaşmaları, Rekabet Kurumu Uzmanlık Tezi, Ankara 2005, s. 1; Sanlı, Geçersizlik, s. 167, dn. 148.

veya hizmetin üretimi ile son tüketiciye ulaştırılmasına kadar geçilen farklı aşamaları birleştirdiği için bu anlaşmalara dikey anlaşmalar da denilmektedir201.

Etkin bir dağıtımın sağladığı hizmet düzeyi, ilgili ürünün tüketiciye ulaştırılması aşamasında yaşanan rekabetçi sürecin önemli bir unsurunu oluşturmaktadır. Dolayısıyla günümüzde dağıtım faaliyetinin bağımsız, uzman dağıtıcılar tarafından yürütülmesi tercih edilmektedir. Bu noktada devreye giren dağıtım anlaşmaları; münhasır (tek elden) dağıtım anlaşmaları, seçici dağıtım anlaşmaları veya basit dağıtım anlaşmaları şeklinde gerçekleştirilebilmektedir202. Münhasır dağıtım anlaşmaları; sağlayıcı konumundaki teşebbüsün ürünlerini, belirli bir bölgede yeniden satımı için sadece anlaşmanın tarafı olan teşebbüse vermeyi taahhüt ettiği anlaşmalardır203. Çoğunlukla ileri teknolojiye sahip, markalı ve/veya lüks ürünlerin dağıtımı için tercih edilen seçici dağıtım anlaşmalarında ise sağlayıcı teşebbüs, ürünlerinin yeniden satımı konusunda yalnız belirli kriterleri sağlayan dağıtıcıları yetkilendirmektedir204. Sağlayıcı tarafından nitel veya nicel olarak belirlenebilecek bu kriterler, seçici dağıtım anlaşmalarının rekabete olan muhtemel etkilerinin değerlendirilmesinde büyük rol oynamaktadır205. Nitel kriterler; ürünün niteliği gereği belirlenen satış yeri, satış personelinin sayısı ve eğitilmesi, satış sonrası hizmetler gibi dağıtıcı sayısını doğrudan sınırlamayan kriterlerdir. Nitel kriterlere dayalı seçici dağıtım anlaşmaları; seçici dağıtımın meşru bir gereklilik olması ve gereğinden fazla olmamak şartıyla kalite temelli belirlenen objektif kriterlerin tüm dağıtıcılara ayrımcılıktan uzak, tek düze bir şekilde uygulanması halinde

201 Ancak elbette satın alma anlaşmalarını da kapsayan dikey anlaşma kavramı, dağıtım anlaşmasından daha geniştir. Bkz. Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 337; Koç, s. 1; Topçuoğlu, Metin, Rekabet Hukuku Açısından Acentelik ve Dağıtım Sözleşmeleri, Asil Yayın Dağıtım, Ankara 2006, s. 51.

202 Can, s. 77. “Üretici teşebbüsler, ürünlerinin dağıtımı için iki farklı modelden birini kullanırlar. Bu modellerden biri seyyar tüccar memurlar ve ticari mümessiller gibi bağlı yardımcılardan oluşan bir dağıtım iken diğeri bağımsız dağıtıcılardan oluşan münhasır, seçici veya basit dağıtım ağıdır.” Bkz.

Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 336; Küçükayhan Aşcıoğlu, s. 1.

203 Badur, Anlaşmalar, s. 117; Küçükayhan Aşcıoğlu, s. 216; RK, Dikey Kılavuz, s. 39, para. 146.

204 Koç, s. 8. Seçici dağıtım; özellikle satış sonrası hizmet gerektiren elektronikler ile tanıtım masrafları yüksek, saygın markalara ait parfüm veya mücevherat gibi ürünlerin dağıtımı açısından önemlidir.

Bkz. Genç, Yasemin, “Türk Hukukunda Distribütörlük Sözleşmeleri”, Rekabet Kurumu Perşembe Konferansları, Şubat 2001, s. 147 - 181, s. 163; Küçükayhan Aşcıoğlu, s. 24;Whish/Bailey, s. 681.

205 Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 547;Badur, Anlaşmalar, s. 117; Koç, s. 36.

rekabeti kısıtlamamaktadır206. Nitel kriterlere ek olarak hizmet verilen yerel nüfus veya bölge bazında dağıtıcı sayısının belirlenmesi suretiyle ya da asgari veya azami satış şartı gibi yetkili dağıtıcı sayısını doğrudan sınırlayan ek kriterler içeren nicel seçici dağıtım anlaşmalarının ise rekabeti kısıtladığı kabul edilmektedir207.

Münhasır dağıtım anlaşmaları bir yandan dağıtıcının münhasır olarak belirlenen diğer bölgelere yapacağı aktif satışları208 da sınırlandırırken sağlayıcının diğer dağıtıcılara mal vermeyi reddetme zorunluluğunu da doğurmaktadır209. Münhasır dağıtım anlaşmalarından farklı olarak seçici dağıtım anlaşmalarında yer alan yeniden satış kısıtlamaları ise münhasır bölgelere yapılacak aktif satışlara ilişkin olmayıp yetkisiz dağıtıcılara yapılacak her tür satışın sınırlandırılması şeklinde kendini göstermektedir. Bir diğer ifadeyle seçici dağıtım türünde yalnız atanmış dağıtıcılara ve son tüketicilere satış serbesttir210. Barındırdıkları bu tür tekelci kayıtlar nedeniyle özellikle münhasır ve seçici dağıtım anlaşmaları marka içi rekabeti kısıtlayabilmekte

206 RK, Dikey Kılavuz, s. 43, para. 171. ATAD, ilk kez basit seçici dağıtım sistemini tanımladığı Metro kararında; (i) dağıtıma konu ürünün niteliğinin seçici dağıtımı gerektirmesi, (ii) yeniden satıcıların seçiminde nitel yapıdaki objektif kriterlere dayanılması ve bu kriterlerin tüm potansiyel yeniden satıcılara ayrımcılık yapılmaksızın uygulanması, (iii) belirlenen nitel kriterlerin ürünün kalitesinin korunması ve uygun kullanımının sağlanması için gerekenin ötesine geçmemesi şeklindeki kümülatif koşulları sağlayan dağıtım sistemlerinin rekabeti kısıtlamaksızın faaliyetlerine devam edebileceğini belirtmiştir. Bkz. Metro SB - Groβmärkte GmbH & Co. KG v. Commission, Case 26/76, 1977 ECR 1875; Badur, Anlaşmalar, s. 118; Büyükeroğlu, s. 15; Erdem, Mete, “Avrupa Topluluğu Rekabet Hukukunda Seçici Dağıtım Sistemleri”, Milletlerarası Hukuk ve Milletlerarası Özel Hukuk Bülteni, Yıl 12, S. 1 - 2, 1992, s. 11 - 40, s. 20; Koç, s. 30;Whish/Bailey, s. 680; Vogelaar, s. 266.

207 “... aynı niteliklere sahip satıcıları arasında ayrım gözeterek keyfi sayısal sınırlara tabi seçimlere giden imalatçının dağıtım sistemi, rekabeti bozucu etkilere sahip olduğundan nihai tüketicinin seçim şansını azaltır ve bir dağıtım sisteminin faaliyetinden yararlanmada adil şekilde pay almasını engeller.” Bkz. Erdem, Mete, s. 24. Ancak nicel seçici dağıtım anlaşmaları da grup muafiyetinden yararlanabilir. Bkz. Badur, Anlaşmalar, s. 118; Koç, s. 38;RK, Dikey Kılavuz, s. 44, para. 172.

208“Başka bir alıcının münhasır bölgesindeki veya münhasır müşteri grubundaki münferit müşterilere mektup veya ziyaret gibi doğrudan pazarlama yöntemleriyle gerçekleştirilen satışlar ‘aktif satış’

olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca, diğer bir alıcının bölgesinde satış yeri veya dağıtım deposu kurmak da aktif satış kapsamındadır. Başka bir alıcıya tahsis edilmiş bölgedeki veya müşteri gruplarındaki müşterileri doğrudan hedefleyen reklamlar veya promosyonlar da diğer aktif satış yöntemleri arasında sayılabilir”. Bkz. RK, Rekabet Terimleri Sözlüğü, s. 50.

209 Badur, Anlaşmalar, s. 117; RK, Dikey Kılavuz, s. 39, para. 146; Topçuoğlu, Dağıtım, s. 54.

210 RK, Dikey Kılavuz, s. 43, para. 170. Dağıtıcılar ve yeniden satış konusunda getirdiği kısıtlamalar açısından münhasır dağıtım anlaşmaları ile seçici dağıtım anlaşmalarının rekabet üzerindeki olumsuz etkileri benzemekte ve her iki anlaşma türü de sınırlı dağıtım grubu içerisinde yer almaktadır. Ancak, münhasır dağıtımdan farklı olarak seçici dağıtımda dağıtıcı sayısı bölge sayısıyla değil; ilgili ürünün niteliğine bağlı seçim kriterleriyle sınırlanmaktadır. Bkz. Koç, s. 7; Küçükayhan Aşcıoğlu, s. 25.

hatta pazarın bölünmesine yol açarak pazara yeni girişleri engelleyebilmektedir211. Bu durumda dağıtım anlaşmalarının rekabeti bloke etme ihtimali mevcutsa da ürünün dağıtımı ve pazarlanmasında yarattıkları rasyonelleşme ile sağladıkları markalar arası rekabet artışı çoğunlukla bu anlaşmaların olumsuz etkilerini bertaraf eder niteliktedir212. Ancak dağıtım anlaşmalarının marka içi rekabet üzerindeki olumsuz etkileri; markalar arası rekabetin az olduğu, üretim ve dağıtım seviyesinde giriş engellerinin bulunduğu durumlarda ilgili pazardaki rekabeti de kısıtlayabilmektedir213. Dolayısıyla dağıtım anlaşmalarının rekabet hukuku açısından incelenmesi esnasında anlaşma hükümlerinden ziyade pazar yapısı içindeki etkilerinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

Rekabeti kısıtlayıcı nitelikteki münhasır ve seçici dağıtım anlaşmaları, ilerleyen bölümlerde detaylarıyla incelenecek belirli koşulları sağlamaları halinde 2002/2 sayılı tebliğ ile sağlanan grup muafiyetinden yararlanabilmektedir214. Münhasır ve seçici dağıtım anlaşmaları dışında kalan ve tarafların birbirine tekelci vaatlerde bulunmadığı basit dağıtım anlaşmaları ise zaten genel yasaklama kapsamına girmediğinden muafiyete ilişkin düzenlemeler içerisinde de ayrıca ele alınmamaktadır215.

211 Dağıtım anlaşmaları, toprak ve müşteri koruma gibi sonuçlar doğurarak marka içi rekabeti kısıtlayabilmektedir. Öte yandan bu anlaşmalarda yer alan düzenlemeler pazarın bölünmesine neden olabilir ve pazardaki rekabeti arttırarak fiyatların düşmesini sağlayan yeni girişleri önleyebilir. Bkz.

Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 337 - 338; Küçükayhan Aşcıoğlu, s. 14;Can, s. 78.

212 Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 337; Can, s. 78; Erdem, Mete, s. 18; Koç, s. 2. İstisnai koşullar altında olsa dahi dağıtım anlaşmaları da markalar arası rekabeti kısıtlayabilmektedir.

Bilhassa rakip teşebbüslerin benzer dağıtım sistemi tercihleri sonucu dağıtımın paralel ağlardan oluşan bir sisteme dönüşmesinde durum böyledir. Bkz. Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 341.

213 Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 474; Canbolat, s. 63; Koç, s. 12; Sanlı, Geçersizlik, s. 94.

214 Kurul, ilgili anlaşmalara muafiyet tanımasındaki amacını şu şekilde ifade etmektedir: “Seçici dağıtım anlaşmalarının rekabet mevzuatı açısından ele alınmasında önemli olan husus bu anlaşmalara uyarınca her ne kadar sağlayıcı ve alıcılara getirilen yükümlülükler sebebiyle sistem üyelerinin sayısı ve satışları sınırlansa ve bu itibarla marka içi rekabetin kısıtlanmasına sebebiyet verilse de söz konusu sınırlamaların etkinlik doğurucu yönüyle rekabet düzenine olumlu katkılarının olabileceğinin değerlendirmede göz önünde bulundurulması gerektiğidir. Bu bağlamda,seçici dağıtım anlaşmasına, oluşturduğu zararlı etkilere nazaran ortaya çıkan yararlı etkilerin daha fazla olması halinde, yani anlaşma 5.maddede öngörülen şartları sağladığı takdirde, muafiyet tanınması rekabetten beklenen faydanın temin edilmesi bakımından önemlidir.” Bkz. Rekabet Kurulu’nun 09.09.2009 tarih ve 09-41/987-249 sayılı kararı; Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 440.

215 Basit dağıtım anlaşmaları genellikle tek elden satın alma, bölgesel kısıtlama gibi rekabeti kısıtlayıcı hükümler içermediğinden genel yasaklama kapsamına girmezler. Bkz. Badur, Anlaşmalar, s. 117.

b. Tek Satıcılık Sözleşmeleri216

Tek satıcılık sözleşmeleri, dağıtım anlaşmalarının bir türüdür. Bu sözleşmeyi basit dağıtım anlaşmalarından ayıran temel fark ise sağlayıcının belirli bir bölge dahilinde tek satıcıya tanıdığı münhasır satış hakkıdır217. Dolayısıyla bölgesel tekel sağlamaya yönelerek en azından marka içi rekabetten kaçınmayı hedefleyen bu sözleşme ile rekabet kanunları daima çelişmektedir218. Ancak bu durum tek satıcılık sözleşmelerinin her koşulda kanuna aykırı kabul edilip yasaklandığı anlamına gelmemektedir.

Tek satıcılık sözleşmesi, TBK veya 4054 sayılı Kanun ile özel olarak düzenlenmemiştir219. Doktrindeki hakim görüşe göre kendine özgü, isimsiz bir sözleşme olarak kabul edilen tek satıcılık sözleşmesi; yapımcının, ürünlerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir coğrafi bölgede tekel olarak satmak üzere tek satıcıya göndermeyi buna karşılık tek satıcının da sözleşme konusu malları kendi hesabına satarak bu malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmayı üstlendiği çerçeve niteliğinde sürekli bir sözleşmedir220. Bu tanım doğrultusunda tek satıcılık sözleşmesinin ayırt edici

216 Doktrin ve uygulamada münhasır distribütörlük sözleşmelerinin de “tek satıcılık sözleşmesi” olarak değerlendirildiği ve iki kavramın birbiri yerine kullanıldığı görülmektedir. Ancak münhasır distribütörlüğün tanımında tek satıcılık sözleşmesinin esaslı unsurlarına sadık kalmak gerekliyse de ürünlerin tüketicilere ulaştırılması noktasında taşıma, depolama, dağıtım ile satış sonrası servis ve müşteri hizmeti hususları da yer almalıdır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Özeriç, Halil, “Türk Hukukunda Münhasır Distribütörlük Sözleşmesi (Bölgesel Koruma İçeren Satım ve Dağıtım Sözleşmesi)”, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2007, s. 14.

217 Demir Gökyayla, Cemile, Milletlerarası Özel Hukukta Tek Satıcılık Sözleşmeleri, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2013, s.17; Genç, s. 162; Küçükayhan Aşcıoğlu, s. 6; Topçuoğlu, Dağıtım, s. 56.

218 Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 362; Badur, Anlaşmalar, s. 111.

219 RKHK kapsamında sadece 4. maddenin (e) bendinde “münhasır bayilik” adı altında tek satıcılık sözleşmesinden bahsedilmiştir. Bu hüküm uyarınca tek satıcılık sözleşmeleri ile yaratılan ayrımcı uygulamalar 4. madde yasağından muaf tutulmuştur. Bkz. Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s.

362; Badur, Anlaşmalar, s. 114; Can, s. 75; Özeriç, s. 74; Sanlı, Geçersizlik, s. 119.

220 Tek satıcılık sözleşmesinin hukuki niteliği doktrinde tartışmalıdır. Bu sözleşmeyi satış veya acenta sözleşmesi ya da iş görme sözleşmesi olarak değerlendiren görüşler mevcuttur. Bu görüşler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. İşgüzar, Hasan, Tek Satıcılık Sözleşmesi, Dayınlarlı Yayıncılık, Ankara 1989, s. 19;Tandoğan, Haluk, “Tek Satıcılık Sözleşmesi”, BATİDER, C. XI, S. 4, Aralık 1982, s. 1 - 36, s. 39; Yeşiltepe, Salih Önder, “Tek Satıcılık Sözleşmesinin Öğretide Benzer Olarak Belirtilen Sözleşmelerden Ayırt Edilmesi”, MÜHF-HAD, C. 13, S. 1 - 2, s. 169 - 191. Bizim de katıldığımız doktrindeki hakim görüş ise bu sözleşmenin kendine özgü, isimsiz bir sözleşme olduğu yönündedir.

Bu görüşte olan yazarlardan bazıları için bkz. Aral, Fahrettin/Ayrancı, Hasan, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Yetkin Yayınevi, Genişletilmiş 9. Baskı, Ankara 2012; s. 53; Eren, Fikret, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınevi, 5. Baskı, Ankara 2017, s. 1030; Demir Gökyayla, s. 51;

unsurlarının (i) süreklilik, (ii) belirli bir bölgede tek satış hakkı, (iii) kendi adına ve hesabına hareket etme, (iv) satış arttırma faaliyetlerinde bulunmak olduğunu söylemek mümkündür. Diğer ticari kurumlardan farklı olarak tek satıcılık sözleşmesinde; tek satıcı sözleşmeye konu malları kendi müşterilerine satmak üzere yapımcıdan almakta ve mülkiyeti kendisine geçen bu mallardan kaynaklı her tür kar veya zararı da yine kendisi üstlenmektedir221. Sözleşme gereğince kendi adı ve hesabına hareket eden tek satıcı bu yönüyle her daim müvekkilleri adı veya hesabına iş yapan acente ve komisyoncu gibi bağımsız tacir yardımcılarından ayrılmaktadır222. Başka bir ifadeyle tek satıcı, yapımcıdan ekonomik ve hukuki olarak bağımsız ayrı bir tacirdir223. Bu durum tek satıcının ayrı bir teşebbüs olarak nitelendirilmesi dolayısıyla tek satıcılık sözleşmesinin de rekabet hukuku kapsamına girmesi sonucunu doğurmaktadır. Ancak şüphesiz bu sözleşmeye rekabet hukukundaki önemini de atfeden asıl unsur yapımcının tek satıcıya tanıdığı en önemli yetki olan tek satış hakkıdır224. Zira yapımcı tarafından sözleşme ile kendisine sağlanan bu yetki sayesinde tek satıcı, kendisi için tahsis edilen bölgede diğer satıcılarla rekabet etmeksizin satış yaparak çıkar sağlamaktadır225. Öyle ki taraflar arasında akdedilen tek satıcılık sözleşmesi kapsamında yapımcı, tek satıcının bölgesine doğrudan satış yapmamayı ve aynı bölgedeki başka satıcılara mal vermemeyi

İşgüzar, s. 28; Tandoğan, Tek Satıcılık, s. 40; Genç, s. 159. İşgüzar’ın yaptığı orijinal tanım ise şu şekildedir: “Tek satıcılık sözleşmesiyapımcı ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde sürekli, öyle bir sözleşmedir ki bununla yapımcı mamullerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir coğrafi bölgede inhisari olarak satmak üzere sadece tek satıcıya göndermeyi buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak bu malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunma yükümlülüğünü üstlenir” Bkz. İşgüzar, s. 14.

221 Demir Gökyayla, s. 46; Genç, s. 153; İnan, Nurkut, “Tek Satıcılık Sözleşmesi ve Üçüncü Kişiler”, BATİDER, C. XVII, S. 2, Aralık 1993, s. 55-77, s. 58; İşgüzar, s. 15; Tandoğan, Tek Satıcılık, s. 6.

222 Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 364; Özeriç, s. 18; Sanlı, Geçersizlik, s. 218, dn. 372. Tek satıcının kendi adına hareket etmesi tek satıcılık sözleşmesini acente sözleşmesinden; kendi hesabına hareket etmesi ise komisyonculuk sözleşmesinden ayırt etmektedir. Bkz. İnan, Tek Satıcılık, s. 57.

223 Genç, s. 153; İşgüzar, s. 15; Özeriç, s. 16. Karşıt görüşte olan İnan’a göre; “tek satıcı, tacir ile sürekli ilişki içinde olan bir tür tacir yardımcısıdır”. Bkz. İnan, Tek Satıcılık, s. 58. Benzer görüşte olan Topçuoğlu’na göre ise acentenin daha gelişmiş bir türü olan tek satıcı, üreticinin satış organizasyonu içerisinde yer alan bağımsız bir tacir yardımcısıdır. Bkz. Topçuoğlu, Dağıtım, s. 60.

224 Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 364; Eren, Özel Hükümler, s. 1026; İşgüzar, s. 16.

225 Yapımcının tanınan tekel hakkından doğan yükümlülüklerinin dengelenmesi adına tek satıcı da ilgili malların satışını arttıracak faaliyetlerde bulunma borcu altındadır. Tek satıcının kendisine ayrılan bölgede satışları arttırmak için göstereceği çaba sonucu yapımcı da mallarının daha fazla satılmasını sağlamaktadır. Bu şart iki tarafın da menfaatinedir. Bkz. Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 364;

Badur, Anlaşmalar, s. 112; Genç, s. 153; İşgüzar, s. 16; Özeriç, s. 22; Topçuoğlu, Dağıtım, s. 51.

üstlenmektedir226. Sözleşmeyle tek satıcıya sağlanan bu hak kural olarak basit tekel hakkı niteliğindedir227.

Her daim barındırdığı rekabeti kısıtlayıcı niteliğe rağmen tek satıcılık sözleşmeleri satışları arttırma, pazara girişleri kolaylaştırma, tüketicilerin ürünlere daha rahat erişmelerini ve üründe çıkabilecek problemler konusunda kendilerine daha yakın bir muhatap bulmalarını sağlama gibi yararlar da sunmaktadır228. Bu açıdan değerlendirildiğinde rekabeti kısıtlayıcı anlaşmalara ilişkin yasaktan muaf tutulması en kolay sözleşmelerden biri haline gelen tek satıcılık sözleşmelerine gerek Türk gerek AB rekabet hukukunda grup muafiyetinden yararlanma imkanı tanınmaktadır. Ancak uygulamada tarafların çeşitli düzenlemeler vasıtasıyla satıcıya tanınan tekel hakkının kapsamını söz konusu sözleşmenin sağladığı yararların elde edilebilmesi için gerekenden fazla genişlettiği de görülmektedir. Uygulamadaki bu düzenlemelerden ilki basit tekel hakkına ek olarak tek satıcıların birbirlerinin bölgelerine satış yapmalarının engellenmesi suretiyle tek satıcıya tanınan tekel hakkının güçlendirilmesi ve nihayet üçüncü kişilerin tek satıcının bölgesine yapacağı aktif veya pasif229 tüm satışların daönlenmesiyle tek satıcıya mutlak tekel hakkı sağlanması halidir230. Tek satıcıya mutlak tekel hakkı sağlanan böyle bir durumda tek satıcılık sözleşmelerinin kendisine

226 Bu noktada, tek satıcılık sözleşmeleri ile tıpkı bu sözleşmeler gibi malların yeniden satımına ilişkin inhisarı nitelikli anlaşmalar olan münhasır (tek elden) dağıtım anlaşmalarının farkına değinmekte yarar vardır. Tek satıcılık sözleşmelerinden farklı olarak münhasır dağıtım anlaşmalarında münhasır dağıtıcı, anlaşmayla belirlenen bölgesi içindeki diğer bir dağıtıcıya mal satmama yükümlülüğü altındadır. Oysa tek satıcının sözleşme ile belirlenen bölgesi dahilinde kendi dağıtım ağını kurarak alt dağıtıcılara mal vermesi mümkündür. Bkz. Özeriç, s. 53. Öte yandan yalnız malların değil hizmetlerin dağıtımı amacıyla da yapılabilen münhasır dağıtım anlaşmalarının aksine tek satıcılık sözleşmelerinde esas olan malların yeniden satışıdır. Bkz. Demir Gökyayla, s. 35; Özeriç, s. 53.

227 Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 364; Badur, Anlaşmalar, s. 112; Özeriç, s. 19.

228 Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 366; Badur, Anlaşmalar, s. 113; Büyükeroğlu, s. 25.

229 “Başka bir alıcının bölgesindeki veya müşteri grubundaki müşterilerden gelen ve alıcının aktif çabaları neticesi olmayan talepleri karşılamak, alıcı malın teslimatını müşterinin adresine götürerek yapsa dahi, ‘pasif satış’ anlamına gelmektedir. Medya aracılığı ile yapılan genel nitelikli reklamlar veya promosyonlar, pasif satış yöntemi olarak değerlendirilecektir. İnternet ve benzeri yollarla yapılan satışlar da genellikle pasif satıştır. Ancak, başka bir alıcının münhasır bölgesindeki veya müşteri grubundaki müşterilere elektronik posta gönderilmesi, söz konusu müşterilerden böyle bir talep gelmediği sürece, aktif satış yöntemi olarak değerlendirilmektedir. Katalog gönderme suretiyle yapılan satışların değerlendirilmesinde de aynı yaklaşım uygulanmaktadır”.Bkz. RK, Rekabet Terimleri Sözlüğü, s. 112; RK, Dikey Kılavuz, s. 10, para. 24.

230 Aslan, İ. Yılmaz, Dikey Anlaşmalar, s. 22; Badur, Anlaşmalar, s. 112; İnan, Tek Satıcılık, s. 58;

230 Aslan, İ. Yılmaz, Dikey Anlaşmalar, s. 22; Badur, Anlaşmalar, s. 112; İnan, Tek Satıcılık, s. 58;