• Sonuç bulunamadı

GENEL NİTELİKTEKİ HUKUKA UYGUNLUK SEBEPLERİ

B. Teşebbüsler Arası Anlaşmalarda Görülen Dikey Kısıtlama Örnekleri

I. GENEL NİTELİKTEKİ HUKUKA UYGUNLUK SEBEPLERİ

Tazminat sorumluluğu doğuran fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldıran genel hukuka uygunluk sebepleri Türk Borçlar Kanununun 63. maddesinde sayılmaktadır. Bu sebeplerden meşru müdafaa, vekâletsiz iş görme ve kendi hakkını korumak için kuvvet kullanma hallerinin rekabet hukukunda uygulama alanı bulamayacağı açıktır497. Ancak zarar görenin rızası, özel hukuktan doğan bir hakkın veya kamu hukukundan doğan bir yetkinin kullanılması şeklindeki genel hukuka uygunluk sebeplerinin, rekabet hukuku ihlalleri karşısındaki durumunun değerlendirilmesinde yarar vardır.

496 Zira gerek AB gerek Türk rekabet hukukunda teşebbüslere asgari kalite standartlarını sağlamaya yönelik yükümlülükler getirilmesi rekabeti kısıtlayıcı kabul edilmemektedir. Bkz. Commission, Guidelines on Vertical Restraints, s. 62, para. 222;RK, Dikey Kılavuz, s. 53, para. 216.

497 Atila, s. 49; Gürzumar, Özel Hukuk, s. 151; Güven, Rekabet Hukuku, s. 750; Sayhan, s. 43.

Zarar görenin rızası, kişinin ilgili hukuk normunun kendisine sağladığı korumadan önceden yapacağı tek yanlı bir irade açıklamasıyla vazgeçmesi halidir498. Ancak başta kişilik hakları olmak üzere kişinin üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği haklarından vazgeçmesi hukuken mümkün değildir. Bu doğrultuda kişilik haklarının ihlali hariç olmak üzere malvarlığı hakları ihlal edilen kimsenin gördüğü zarara razı olması genel bir hukuka uygunluk sebebi sayılmaktadır. Ne var ki RKHK’nın emredici hükümlerine aykırılık kişilere üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir alan tanımadığı için rekabet ihlali nedeniyle zarar gören üçüncü kişilerin rızası fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırmamaktadır499. Rekabet hukukunda zarar görenin rızası;

sadece rekabeti kısıtlayıcı anlaşmanın tarafı olan teşebbüslerin, bu anlaşma sonucu uğradıkları zararların tazmini açısından bir hukuka uygunluk sebebi olarak değerlendirilebilmektedir500. Zarar gören teşebbüsün taraf olduğu rekabeti kısıtlayıcı anlaşmanın türüne göre yapılan bu değerlendirmede yatay anlaşmaya taraf olan teşebbüsün rızası genelde hukuka uygunluk sebebi sayılırken dikey anlaşmalar açısından durum daha farklı ele alınmaktadır501. Zira dikey anlaşmanın tarafları arasındaki ekonomik güç dengesizliği bazı kısıtlamaların dayatılmasını kolaylaştırabilmektedir. Bilhassa sağlayıcının piyasa gücü nedeniyle zayıf konumda bulunan alıcının özgür iradesini yok saydığı bu gibi hallerde zarar gören alıcının rızası hukuka uygunluk sebebi sayılmamaktadır502.

498 Yapılan bu irade açıklamasının açık veya örtülü olması mümkündür. Ancak burada tek yanlı bir hukuki işlem söz konusu olduğundan bu işlemin geçerlilik şartlarını taşıması gerekmektedir. Bu şartlar; rıza verenin fiil ehliyetinin bulunması, olayda irade sakatlıklarının olmaması ile verilen rızanın hukuka ve ahlaka uygun olmasıdır. Bkz. Eren, Genel Hükümler, s. 603; Kılıçoğlu, s. 377 vd.

499 Kesici, s. 112; Sanlı, Haksız Fiil, s. 219; Şahin, Murat, s. 161. Örneğin; rekabet ihlali sonucu yükselen fiyatına rağmen kişilerin ikame ürüne yönelmeyerek aynı ürünü kullanmayı sürdürmesi fiyatı yükselten fiilin hukuka aykırılığını ortadan kaldırmaz. Bkz. Atila, s. 50; Cengiz, s. 370.

500 Gürzumar, Özel Hukuk, s. 151; Güven, Rekabet Hukuku, s. 751; Şahin, Murat, s. 161.

501 Özellikle kartel anlaşmaları söz konusu olduğunda bu anlaşmanın tarafı olan teşebbüsün rızasının bir hukuka uygunluk sebebi oluşturacağı açıktır. Dolayısıyla böyle bir anlaşmaya taraf olan teşebbüsler uğradıkları zararların tazminini isteyemeyecektir. Bkz. Kesici, s. 112; Şahin, Murat, s. 161.

502 Üzerlerindeki baskı nedeniyle dikey anlaşmadaki kısıtlamalara katlanan teşebbüslerin gösterdikleri rıza özgür iradelerine dayanmadığından TBK’da aranan geçerlilik şartlarını sağlayan bir rızadan da söz edilemeyecektir. Bkz. Güven, Rekabet Hukuku, s. 751; Kesici, s. 113; Şahin, Murat, s. 162.

Yasal sınırları aşılmadığı ve kötüye kullanılmadığı takdirde özel hukuktan doğan bir hakkın kullanılması da zarara yol açan fiili hukuka uygun kılmaktadır. Bu genel hukuka uygunluk sebebinin rekabet hukukundaki yansımalarının doktrinde sahibine tekel hakkı veren fikri mülkiyet haklarının kullanımı ve teşebbüsler arası anlaşmalarda yer alan yükümlülükler kapsamında incelendiği görülmektedir. Marka, patent gibi fikri hakların sahipleri ürünlerinin üretimi veya dağıtmı amacıyla çeşitli anlaşmalar akdettiği anda kendilerine tanınan tekel yetkisi rekabet kanunları ile çelişir hale gelmektedir503. Ancak fikri hakların korunmasının yaratacağı yenilik ve etkinlik artışı rekabetten beklenen yarardan daha üstün tutularak buradaki tekel hakkı kullanımı, özel hukuktan kaynaklanan bir hakkın kullanılması kapsamında değerlendirilmektedir504. Özel hukuktan kaynaklanan bir hakkın kullanılması teşebbüsler arasındaki bir anlaşmada hükme bağlanan herhangi bir yetkinin kullanımı şeklinde de meydana gelebilmektedir.

Doktrinde bu duruma örnek olarak mal vermeyi reddetme hali gösterilmektedir. Buna göre normalde rekabet ihlali oluşturabilecek mal vermenin reddi, anlaşmada alıcının zamanında ödeme yapmaması halinde satıcıya tanınan bir yetki şeklinde düzenlenmişse bu yetkinin kullanımı hukuka aykırı olarak nitelendirilmemelidir505. Ancak böyle bir ön kabul her zaman doğru değildir. Kanaatimizce taraflara ticari veya şahsi menfaatlerini koruyabilmeleri adına anlaşmayla verilen bu tür yetkiler, sadece rekabet hukuku bakımından da haklı sayılabilecek bir gerekçeyle kullanılması halinde hukuka uygunluk sebebi teşkil etmelidir. Zira rekabet hukuku kurallarıyla tarafların şahsi istikballerinden çok daha üstün bir menfaatin korunması istenmektedir.

503 Şahin, Murat, s. 163. Fikri haklar ile rekabet kuralları arasındaki çelişki Kurul’un 08.07.2004 tarih, 04-46/597-145 sayılı kararında da dile getirilmektedir. Bkz. Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, 949.

504 Atila, s. 50; Kesici, s. 114, dn. 273. Hemen belirtmek gerekir ki bu tercih fikri hakların kullanımı esasına dayanmayan daha geniş yetkilerin kullanılması yoluyla rekabetin kısıtlanmasına izin verileceği anlamı taşımamaktadır. Hakkın kötüye kullanılması teşkil eden bu tür davranışlara meydan vermemek adına iki hukuk dalının koruduğu menfaatlerin “tükenme ilkesi” ile dengelenmesi önem taşımaktadır. Bkz. Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 965 vd; Şahin, Murat, s. 163.

505 Kesici tarafından ileri sürülen bu görüşe göre borçlar hukukunda kaynağını Kanun hükümlerinden veya bunlara uygun bir sözleşmeden alan yetkilerin kullanılması hukuka aykırı değildir. Yazar, böyle bir durumda rekabet hukuku ile çizilen sınırların gözetilmesi gereğini vurgulamakla birlikte sözleşmede taraflara tanınan hak ve yükümlülüklerin genel hukuka uygunluk sebepleri kapsamında rekabet hukuku açısından da sorgulanabilir olduğunu düşünmektedir. Bkz. Kesici, s. 114 - 116.

Rekabet hukukunda uygulama alanı bulabileceği düşünülen son genel hukuka uygunluk sebebi ise kamu hukukuna dayanan bir yetkinin kullanılmasıdır. Doktrinde bu hukuka uygunluk sebebi, teşebbüs birlikleri üzerinden tartışılmakta ve bu birliklerden kamu kurumu niteliğini haiz olanların bir kamu görevinin yeri getirilmesi esnasında kullandıkları yetkiye dayanarak gerçekleştirdikleri iş veya işlemlerinin hukuka aykırı kabul edilemeyeceği savunulmaktadır506.