• Sonuç bulunamadı

A. Rekabet Hukukunda Teşebbüs Kavramı

1. Bağlı Teşebbüsler

Hukuken bağımsız olmakla birlikte ekonomik açıdan birbirlerine veya başka bir ana teşebbüse bağlı hareket eden teşebbüslere “bağlı teşebbüs” adı verilmektedir94. Bir teşebbüsün, diğer teşebbüs ya da teşebbüsler üzerinde kontrolü sağlayan hak ve

92 Akıncı, s. 263; Eğerci, s. 27; Güven, Rekabet Hukuku, s. 86; Güzel, s. 26; Topçuoğlu, İşbirliği, s.

113. Doktrinde teşebbüs kavramının, “Piyasada mal ve hizmetlerin üretimi, pazarlanması veya satışı gibi iktisadi faaliyet gösteren ve bu faaliyetleri sırasında bağımsız karar verebilen gerçek veya tüzel kişileri ifade eder. İktisadi faaliyetleri sırasında piyasada bağımsız karar veremeyen gerçek veya tüzel kişiler, ekonomik kararlarını kontrolü altında verdikleri gerçek veya tüzel kişilerle birlikte ekonomik bir bütün oluşturur ve tek bir teşebbüs sayılırlar” şeklinde bir tanımı da mevcuttur. Bkz.

AşçıoğluÖz, Gamze, Avrupa Topluluğu ve Türk Rekabet Hukukunda Hakim Durumun Kötüye Kullanılması, Rekabet Kurumu Lisansüstü Tez Serisi No: 4, Ankara 2000, s. 149.

93 Etki Teorisi (Effect Doctrine), “Rekabet yasalarının yerli teşebbüslerin yanı sıra, o ülkede doğrudan varlığı olmasa bile eylem ve işlemleri rekabet koşullarını etkiliyorsa, bu eylem ve işlemleri gerçekleştiren yabancı teşebbüslere de uygulanmasına imkan tanıyan hukuki ilke”şeklinde tanımlanmaktadır. Bu teorinin uygulanabilmesi için yurt dışında yerleşik yabancı teşebbüsün işlem ve eylemlerinin yurt içinde etkisinin olması yeterlidir. “Örneğin; A ülkesinin rekabet kanunlarından muaf olan bir ihracat karteli, B ülkesinin piyasalarındaki rekabeti kısıtlayan ve ülkedeki rekabet kanunlarını ihlal eden bir fiyat tespiti anlaşması olarak düşünülebilir”. Bkz. Rekabet Kurumu, Rekabet Terimleri Sözlüğü, Ankara 2009, s. 73; Güven, Rekabet Hukuku, s. 85; Güzel, s. 51.

Rekabet Kurulu 28.01.1999 tarih, 99-3/ 24-6 sayılı kararında, Türkiye’de üretim merkezine sahip olmasalar dahi ihracat yoluyla Türkiye pazarını etkileyen taraflara ait devralma işleminin 4054 sayılı Kanun kapsamında olduğunu belirtmiştir. Aynı yönde bkz. 07.05.1998 tarih, 64/ 483-75 sayılı karar;

19.06.2003 tarih 03-44/ 500-220 sayılı karar; Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 137 - 138.

94 Akıncı, s. 264; Güven, Rekabet Hukuku, s. 87. Bağlı teşebbüslere ilişkin ilk yasal düzenleme 1965 yılında "Paylı Ortaklıklar Kanunu” ile Almanya’da yapılmıştır. Adı geçen kanunda bir işletmenin hukuken bağımsız başka işletmeleri kendi yönetim gücü altında birleştirerek bu işletmelerin karar alma mekanizmasını etkilediği bu yapılanmaya "konzern" adı verilmektedir. Bu durumda, dışarıya karşı hukuken bağımsızlığı korunan her bir işletme, "konzern" çatısı altında oluşturulan ekonomik bütünün birer parçasıdır. Bkz. Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 73; Topçuoğlu, İşbirliği, s. 127.

yetkilere sahip olması sonucu onların sevk ve idaresine katılmasıbu teşebbüsler arasında bağımlılık yaratmaktadır95.

Her biri ayrı tüzel kişiliğe sahip bağlı teşebbüslerin birbirleri ile çeşitli anlaşma ve işbirliği ilişkileri yürütmesinin önünde herhangi bir engel bulunmamaktadır. Ancak bağlı teşebbüslerin birbirlerine olan ekonomik bağlılıkları nedeniyle bu ilişkilerde irade unsurunun varlığından söz etmek güçtür. Dolayısıyla bağlı teşebbüsler arasındaki faaliyetlerin yol açtığı rekabet ihlalleri yönünden sorumluluğun tespiti aşamasında ilgili teşebbüslerin, ekonomik bağlılıkları nedeniyle tek bir teşebbüs olarak mı yoksa hukuki bağımsızlıkları nedeniyle ayrı birer teşebbüs olarak mı değerlendirilecekleri sorunu gündeme gelmektedir96. Bu sorunun çözümü hususunda rekabet hukuku sistemlerinde

“ekonomik bütünlük” ve “hukuki bağımsızlık” olmak üzere iki farklı yaklaşıma rastlamak mümkündür97. Hukuki bağımsızlık yaklaşımında; farklı tüzel kişiliklere sahip her bir bağlı teşebbüs, ayrı birer ekonomik birim kabul edilerek aralarındaki rekabeti sınırlayıcı anlaşma ve işbirliği faaliyetleri yasaklanmaktadır98. Ekonomik bütünlük yaklaşımında ise teşebbüslerin ekonomik kararlarını verirken kendi amaç ve çıkarları doğrultusunda hareket etmeleri anlamına gelen ekonomik bağımsızlık hali esas alınmaktadır99. Bağımsız karar alamayan teşebbüsler, yönlendirmesi veya kontrolü

95 Topçuoğlu, İşbirliği, s. 128. Pay sahipliğini esas alan kriterlerin modern şirketleşme olgusu ve teşebbüsler arası bağımlılığı açıklamada yetersiz kalması, şirketleşme yapısının belirlenmesinde kontrol kriterinin önemini arttırmıştır. Bir teşebbüs üzerinde kontrol; sermayenin ya da malvarlığının yarısından fazlasına sahip olma yoluyla oluşturulabileceği gibi ana sözleşmede tanınan imtiyazlı haklar, şirket organlarında temsil hakkı, azınlık hakları, hakimiyet sözleşmeleri, yönetim veya oy sözleşmeleri ile de sağlanabilir. Bkz.Güven, Rekabet Hukuku, s. 90; Tokatlı, s. 70; Akıncı, s. 268.

96 Aynı grup ya da kişiye ait teşebbüsler arasındaki faaliyetler, rekabet hukuku bakımından ilk kez 1940’larda Amerika’da ele alınmıştır. Amerikan Yüksek Mahkemesi, United States v. Yellow Cab Co. kararında tek bir ana teşebbüse bağlı yavru teşebbüsler arasında birbirlerinin bölgelerine girmelerini yasaklayarak rekabeti engelleyen grup içi anlaşmanın antitröst kurallarına aykırı olduğunu, teşebbüslerin hukuki bağımsızlıklarını esas alarak kabul etmiştir. Bkz. United States v.

Yellow Cab Co. et al., 332 US 218, 67 S. Ct. 1560 (1947); Akıncı, s. 264; Badur, Anlaşmalar, s. 53.

97 Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 78; Badur, Anlaşmalar, s. 52; Topçuoğlu, İşbirliği, s. 110.

98 Hukuki bağımsızlık yaklaşımı benimsendiğinde; rekabet hukuku sorumluluğundan kaçınmak adına yavru şirketlerin ana şirketin bölümleri haline getirilerek ulaşılmak istenen hedefin teşebbüslerin anlaşmasıyla değil ana teşebbüsün emirleri doğrultusunda gerçekleştirilmesi tehlikesi her zaman vardır. Böyle bir yapılanmanın tercihi halinde ana teşebbüsün emirleri yasaklanamazken aynı etkiyi doğuran teşebbüsler arası anlaşmaların yasaklanması nedeniyle hukuki bağımsızlık yaklaşımının eleştirildiği görülmektedir. Bkz. Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 78;Badur, Anlaşmalar, s. 53.

99 Akıncı, s. 264; Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 85; Güzel, s. 51. Rekabet Kurulu kararları içerisinde bağımsızlık; “işletmenin yönetim ve muhasebe özerkliğine sahip olması, üretim, finansman

doğrultusunda hareket ettikleri ana teşebbüsle bir bütün olarak değerlendirilmekte; bu teşebbüsler arasındaki anlaşma ve faaliyetler, ana teşebbüsün kendi iç işi kabul edilerek engellenmemektedir100.

Teşebbüs niteliğinin tespiti yönünden ekonomik bütünlüğün esas alınması AB mahkemelerini, teşebbüsler arasındaki ilişkilere odaklanmaya teşvik etmiştir101. AB Komisyonu ve ABAD, bağlı teşebbüslerin kendi problemlerini bağımsız şekilde çözüp çözemediklerini değerlendirerek; ana şirketten bağımsız iktisadi faaliyet ve davranışlarda bulunabilen yavru şirketi, ayrı bir teşebbüs olarak kabul etmektedir102. Bu nedenle uygulamada bir teşebbüsün, yavru teşebbüsü vasıtasıyla rekabeti ihlal etmesi halinde perdeyi kaldırma teorisine göre bu teşebbüslerin ilişkisi incelenmekte; kontrolü elinde bulunduran ana teşebbüs, rekabet ihlalinden sorumlu tutularak ana teşebbüslerin tüzel kişilik perdesi ardına saklanmasının önüne geçilmektedir103. Amerika’da da yerel mahkeme uygulamalarıyla ekonomik bütünlük ilkesine yaklaşılmaktadır104.

Türk rekabet hukukunda da bağlı teşebbüsler yönünden ekonomik bütünlük ilkesinin benimsendiği RKHK’nın teşebbüs tanımına yer verdiği üçüncü maddesinin gerekçesinde açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle; ülkemiz rekabet hukuku uygulamasında yavru teşebbüslerbağlı bulundukları ana teşebbüs ilebir bütün sayılmakta; bu teşebbüsler arasındaki rekabeti kısıtlayıcı anlaşmalar, RKHK m. 4 anlamında bir

ve sürüm politikasının kendi ekonomik amaç ve çıkarları doğrultusunda kendi bünyesi içerisinde belirlenmesi, bu yoldaki ekonomik planlama ve karar yetkilerinin kendi bünyesinde kalması, kısaca başka bir işletmenin ekonomik egemenliği altında bulunmaması” şeklinde tanımlanmaktadır.

Bkz.13.03.2001 tarih, 01-12/ 114-29 sayılı karar; Güven, Rekabet Hukuku, s. 87; Tokatlı, s. 66.

100 Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 78;Badur, Anlaşmalar, s. 53;Eğerci, s. 27; Tokatlı, s. 65.

101 Odudu, Okeoghene/ Bailey, David, “The Single Economic Entity Doctrine in European Competition Law”, Common Market Law Review, V. 51, pp. 1721-1758, UK 2014, s. 1725.

102 Aslan, İ. Yılmaz, Rekabet Hukuku, s. 78;Badur, Anlaşmalar, s. 54; Güven, Rekabet Hukuku, s. 91.

103 Güven, Rekabet Hukuku, s. 92. AB’de hukuki ve ekonomik bağımsızlık ayrımı 1960larda önem kazanmıştır. Komisyon Christiani v. Nielsen kararı ile ilk kez tüzel kişilik perdesini kaldırarak arkasında saklı olan gerçek ilişkileri araştırmaya yönelmiştir. Bu karardan kısa bir süre sonra ABAD, Béguelin kararıyla Komisyon’un bu görüşünü desteklemiştir. Beguelin kararı sonrasında Komisyon ve ABAD kararlarında teşebbüsler arasındaki ilişkilerin tespitinde hukuki bağımsızlığın belirleyici etkisinin azaldığı görülmektedir. Bkz. Christiani v. Nielsen N.V. (1969); Béguelin Import Co. v.

SAGL Import Export (1971), Case 22/71;Akıncı, s. 266; Güzel, s. 26; Topçuoğlu, İşbirliği, s. 129.

104 Yüksek Mahkeme’nin Copperweld kararı antitröst hukuku bakımından ekonomik bütünlüğün belirlenmesinde bağlı teşebbüslerin ilişkilerinin özüne inen temel bir karardır. Bu karar sonrası bağlı teşebbüsler arasında gerçekleştirilen anlaşma veya eylemlerin rekabeti kısıtlayıcı bir işbirliği olarak değerlendirilebileceğini öngören grup içi işbirliği doktrini diğer daireler tarafından da reddedilmiştir.

Bkz. Copperweld Corp. v. Indıpendence Tube Corp., 691 F. 2d 310 (7. Circuit. 1982); Tokatlı, s. 65.

anlaşma olarak kabul edilmemektedir105. Ancak bağlı teşebbüs ile ana teşebbüs arasında yapılan ve üçüncü teşebbüslere karşı rekabeti kısıtlama amacı veya etkisi taşıyan ya da bu sonucu doğurabilecek nitelikteki anlaşmalar RKHK’nın 4. maddesi kapsamında değerlendirilmektedir.