• Sonuç bulunamadı

BİRİNCİ BÖLÜM LYNCH MESELESİ

1.2. LYNCH MESELESİ’NE İLİŞKİN TARTIŞMALAR

1.2.2. Lynch Meselesi Çerçevesinde Meclis-i Mebusan’da Ele Alınan Diğer Konular

1.2.2.3. Lynch Meselesinin İktisadi Boyutu

Lynch meselesi çerçevesinde tartışılan konular arasında, meselenin mali bir yükümlülük taşıyıp taşımadığına ilişkin yapılan tartışmaların ayrı bir önemi vardı. Çünkü Lynch imtiyazının verilmesinde meclisin yetkili kılınmasını isteyenler, bu meselenin memleketi ekonomik açıdan etkilediğine inanıyorlardı. Meselenin ‘taahhüdü maliyi mutazammın’ olduğundan yani devlete mali taahhüt yüklediğinden, konunun meclise gelmesi isteniyordu. Hükümet ise konunun hiçbir mali yükümlülük içermediğini savunuyordu.

Hüseyin Hilmi Paşa’nın, meselenin memlekete zararlı olmadığını belirten konuşmasından sonra söz alan Mehmet Şevket Paşa, İdare-i Nehriye’nin gelirinin Lynch şirketi ile rekabete ve idarenin kendisini yenilemesine yeteceği kanısındaydı. Ayrıca İdare-i Nehriye’nin yeni şirkete devrinde hesap edilen tutarın az olduğu kanısındaydı.212 Hilmi Paşa’dan sonra hükümet adına söz alan Cavit Bey, şirketin başlangıcında takip edilen esaslarla, hükümetin şimdi vermiş olduğu karar karşılaştırıldığı zaman, “Hükümeti haziranın ne kadar hamiyetkarane hareket etmiş

olduğunu ve memleketimizin hayatı iktisadiyatına zerre kadar tesir etmeyecek bir imtiyazı vermek üzere bulunduğunu anlayacaksınız. (Alkışlar)” diyerek Şevket

Paşa’ya da cevaben gelirlerin azalmayıp artacağına değinmişti. Hükümetin iktisadi, siyasi ve mali yönden bir sakınca görmediği için bunu kendi aramızda imza etmeyi düşündük diyen Cavit Bey, hükümetin verdiği kararda ‘hiçbir taahhüdü maliyi

mutazammın’ olmadığı gerekçesiyle bunu meclise göndermediklerini açıklamıştı. Bu

imtiyazın hazinenin beş kuruşuna dokunmayacağını belirten Cavit Bey ısrarla, yapılan anlaşmada “hiçbir taahhüdü mali yoktur” diyordu.213 Cavit Bey, 1909 yılı başında yayımlamış olduğu bir makalede deniz ticaretinde tekel verilmemesini ve kabotaj hakkının Osmanlı gemicilerine tanınmasını önermesine rağmen tartışmalarda bu hususa değinmemişti.214 Cavit Bey’in konuşması sırasında muhalefet sürekli

212 Mehmet Şevket Paşa: “Onların iki bizim yirmi vapurumuz var, birtakım müsekkafatımızı

(binalarımızı) da veriyorlar ona mukabil de 150 bin lira alınıyor. Halbuki bu kumpanya onun için 500 bin lira verir. O menafi bu cihetle midir, bunu anlayamıyoruz.”, Bkz., a.g.c., s.249.

213 A:g.c., s.254-255.

214 Mehmet Cavid, “Neşriyat ve Vekayi-i İktisadiye 2”, Ulum-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası,

gürültü çıkarıyor ve Cavit Bey’in hiçbir taahhüdü mali yoktur sözüne vardır diyerek tepki gösteriyorlardı. Cavit Bey, sözünün sürekli kesilmesine rağmen konuşmasını bitirmişti.215

Cavit Bey’in sözlerine karşılık, meselenin mali yükümlülük içerdiği yolunda açıklamalar yapılıyordu. Menteşe Mebusu Halil Bey, “Bu her ne kadar doğrudan

doğruya bir imtiyaz değilse de, inkılap suretiyle bir imtiyazdır. Bundan dolayı bu da bir inhisar demektedir.” yorumunu yaparak bu meselede taahhüdü maliye vardır

diyordu.216 İsmail Hakkı Bey de hükümet adına yapılan açıklamaya karşı çıkıyordu. “Hükümet diyor ki bunda inhisar yoktur, taahhüdü mali yoktur. Biz diyoruz ki vardır.

Niçin vardır diyoruz?... Bugün verilen hakkı inhisar Bağdat ile Basra arasında vapur işletmekten ibaret değildir. Yalnız Bağdat ile Basra arasında olsa idi, bu dedikleri, belki olabilirdi. Fakat Bağdat ile Musul arasında ve bütün Fırat nehrinde dahi hakk- ı imtiyaz hakk-ı inhisar veriyor. Yani şimdiye kadar hiçbir vapurun işlemediği yerde bile hakk-ı inhisar ve hakk-ı imtiyaz veriliyor. İşte bu cihet sarahaten gösterir ki Heyet-i Vükela bu içtihadında yanılmış, inhisar vermedim dediği halde vermiş.”

İsmail Hakkı Bey’e göre, bu meselede, doğrudan doğruya veya dolaylı yoldan, milletin cebinden para çıktığı için Meclis-i Mebusan’ın bu meselede oy hakkı olması gerekliydi.217 İsmail Hakkı Bey, bu bölgenin İngiltere’nin ekonomik istilasına uğrayacağını düşündüğü için meselenin mali taahhüt içerip içermemesi konusunu anlamsız bulaması gerekir. Çünkü bu mali taahhüt değil mali istila olacaktı.218 Ahmad da İsmail Hakkı Bey’in muhalefetinin ardındaki nedeni, İngiltere’nin bu imtiyaz ile Irak’ın ekonomik fethini gerçekleştirecek bir komplosu olduğuna inanmasına bağlar.219 Bölgede ekonomik istila olacağına ilişkin söylentilerin çıkması

bkz., Deniz Karaman, Cavid Bey ve Ulum-ı İktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası, Liberte Yayınları, Ankara, 2001, 205.

215 Hüseyin Cahit Bey sürekli gürültü yaparak genel kanıyı değiştirmeye çalışan 10-15 kişilik bir

muhalif gruptan söz eder. Bkz., Hüseyin Cahit, “Bir Ders-i İbret”, Tanin, 13 Kanunuevvel 1909.

216 A.g.c., s.257-258. 217 A.g.c., s.259.

218 Times gazetesinin İstanbul muhabirinden gönderilen ve 15 Aralık 1909 tarihinde Tasvir-i Efkar’da

yayınlanan haberde Babanzade İsmail Hakkı’nın, bu birleşmenin sonucunda Irak’ın tamamen

İngiltere’nin ekonomik istilasına uğrayacağı kanısında olduğu söyleniyordu. Bkz., “Linç Meselesi”, Tasvir-i Efkar, 15 Kanunuevvel 1909. Times’daki haber şu olmalı: “… İsmail Hakkı Babanzade ve

Arap mebuslar, İngiltere’nin Irak’la kaynaşma isteğinin altında, İngiltere’nin bu ülkeyi ekonomik bakımdan ele geçirmek için hazırladığı kurnazca bir plan yaptığına, ellerinde bir belge olmasa da, gerçekten inanmışlardı.” Bkz., Times, 11 Aralık 1909’dan aktaran Ahmad, İttihat ve Terakki, s.92,

dn.10.

üzerine buna tepki de gecikmemişti. İsmail Hakkı’nın da çalıştığı gazete olan Tanin’de çıkan bazı haberler, bu konu hakkında Tanin’in tek bir görüşe sahip olmadığını ve yazarlar arasında görüş ayrılığı olup onların konulara farklı yaklaştıklarını göstermişti.220 Tanin gazetesinin yazarlarından Paşazade Süleyman da Lynch meselesinde taahhüdü mali görmüyordu. Paşazade Süleyman’a göre, bu imtiyazla bütün Irak kıtası İngilizlere bırakılmışsa o zaman Anadolu-Bağdat Demiryolu ile bütün Anadolu Almanlara bırakılmıştı.221

Konunun mali yükümlülük içerdiğine dair başka mebuslar da söz almıştı. Rıza Nur, “itikatımca taahhüdü mali var.” diyor ve bununda kaynağının devir sırasında elimize geçen paranın bütçe harici kullanılması (150 bin lira kadar olan bu para, şirketin sermayesi için kullanılmıştı.) ve gümrük muafiyeti yüzünden olduğunu söylüyordu.222 Erzurum Mebusu Ohannes Varteks Efendi223, verilecek imtiyazların

%95’e yakınının taahhüdü maliyi tazammun ettiğine değiniyordu. Bu görüşünü şöyle

temellendiriyordu: “Çünkü hiçbir Avrupalı taahhüdü malisiz bir meseleye teşebbüs

etmez…”224 Sivas Mebusu Nazaret Dagavaryan Efendi225, nehirler üzerinde imtiyaz verilmemesi gerektiğini belirtmiş ve eğer bu imtiyaz verilirse ulaşım fiyatları artacağı için halkın zararlı çıkacağına değinmişti.226 Zor Mebusu Hızır Lütfi

220 Hüseyin Cahit, anılarında kendi aralarında dahi Lynch meseleisnde anlaşamadıklarını Babanzade İsmail Hakkı ile görüş ayrılığına düştüğünü belirtir. Bkz., Hüseyin Cahit Yalçın, Siyasi Anılar, s.154.

221

Ayrıca Paşazade Süleyman, “Osmanlı kara tarafı imtiyazlarla dolu iken iki nehir üzerinde bir

imtiyaz hakkı verilmesine bu kadar telaş nedendir?” diye soruyor. Bkz., Paşazade Süleyman, “Linç

Meselesi”, Tanin, 11 Kanunuevvel 1909.

222 A.g.c., s.275. 223

Ohannes Varteks (Serengülyan) Efendi (1870-1916) 1., 2. ve 3. dönem Erzurum mebusluğu yapan Varteks Efendi, Ermeni ve Taşnak’tır (Demir, liberal; Rustow-Ahmad, müstakil; Karaer, hem sosyalist hem de Taşnak diyor). Gedikpaşa Ermeni Mektebi Müdürlüğü’nde bulunmuştur. Bkz., Demir, a.g.e., s.376; Karaer, a.g.t., s.22, 201-202; Rustow-Ahmad, a.g.m., s.278; Türk Parlamento Tarihi, Cilt:2, s.363. Rıza Nur, Vateks Efendi hakkında şunları söyler: “…Vartekes her müzakerede

onlar (İttihatçılar) lehine ve muhalefet aleyhine komiteci, gözleri dönmüş, ağır ve hakaretle sözler söyler, muhalefete eşkıya gibi saldırırdı.” Bkz., Rıza Nur, a.g.e., s.328.

224 A.g.c., s.279.

225 Nazaret Dagavaryan Efendi (1862-…): 1. dönemde Sivas mebusluğu yapan Dagavaryan Efendi,

Ermeni ve liberaldir. Veteriner ve ziraatçıdır. Meclis-i Mebusan’da idare memurluğu yapmıştır. Bkz., Demir, a.g.e., s.371; Rustow-Ahmad, a.g.m., s.275; Türk Parlamento Tarihi, Cilt:2, s.531.

226Sivas Mebusu Nazaret Dagavaryan Efendi: “Efendiler dünyada nehirler üzerinde seyri sefain için

imtiyaz verilmiş değildir. Hiçbir yerde, hiçbir memlekette, hatta Amerika’da bile hiçbir vakit nehirler üzerinde seyri sefain için imtiyaz verildiği görülmemiştir. Eğer biz böyle bir imtiyazı verirsek bu usul bizden başlayacaktır ve aleme yegane bir örnek olacaktır. Böyle bir imtiyazdan ne olabilir?” Bkz.,

Efendi227 ise meseleyi her yönden zararlı görüyordu: “…biz şu meselede maddi,

manevi, siyasi, iktisadi büyük mahzurlar görüyoruz… azim ve dehşetli mahzur görüyoruz.”228

Outline

Benzer Belgeler