• Sonuç bulunamadı

BİRİNCİ BÖLÜM LYNCH MESELESİ

1.1. LYNCH MESELESİ’NİN TARİHSEL GELİŞİMİ

1.1.5. Lynch Meselesi ve Büyük Güçler

Basra ve Basra’dan Mezopotamya’ya doğru uzanan bölgede, 19. yüzyılın sonlarına doğru İngiltere’nin egemenliğini etkileyebilecek bir güç kendisini gösteriyordu. Abdülhamit’in padişahlığı zamanında Osmanlı topraklarında giderek nüfuzunu artıran Almanya, zamanla etkisini Basra’ya kadar ulaştırdı. Alman etkisi bu bölgede artıyordu ve İngiliz Dışişlerine, İngiliz hükümetinin bu konuda bir şeyler yapması gerektiğine dair yazılar gönderiliyordu.97

George Lloyd, 1908 yılında Ticaret Kurulu Ticari İstihbarat Danışma Komisyonu’na sunduğu raporda, İngiltere’nin, Hindistan çıkarlarıyla yakından bağlantılı olan bu bölgede İngiliz ticaretinin hakim bir duruma gelmesi için doğrudan müdahalede bulunmasını öneriyordu.98 İngiltere hükümeti zamanla bölgede İngiliz çıkarını geliştirmeye ve korumaya yönelik girişimlerde bulundu. İngiliz Dışişleri Bakanlığı, Mezopotamya’nın hemen her yerinde, İngiliz çıkar gruplarının imtiyaz almalarına yardımcı oldu.99 İngiltere’nin desteklediği sermayedarlardan biri de Lynch kardeşlerdi. Lynch kardeşlerden biri olan, Henry Finnis Bloss Lynch’in 1906- 1910 yılları arasında İngiliz Parlamentosu’nun bir üyesi olması,100 İngiliz Hükümeti’nin Lynch şirketine yönelik tutumunu kuşkusuz etkilemişti.101 Ayrıca, Fırat ve Dicle nehirlerinde taşımacılık teşebbüsünün Irak ve Elcezire’de sulama ve Irak petrollerinin102 işletilmesi gibi mühim işlerle akalı olması bu meseleyi İngiltere için önemli kılan unsurlardı.103

İngiliz Dışişleri, İngiliz çıkar gruplarının imtiyaz almalarına çeşitli yollardan destek veriyordu. Mesela, Lynch şirketi ile kurulacak ortaklığın sonucunda yani İngiliz çıkarlarının bölgede kuvvet kazanması için, İngiltere’nin Osmanlı

97 1896-1906 yılları arasıda, Basra Körfezindeki deniz nakliyatında, Alman payı %1’den %10’a

ulaşmış olması İngilizleri telaşa düşürecek mahiyetteydi. Bkz., Kent, a.g.e., s.207..

98 “Report upon the conditions and prospects of British trade in Mesopatamia”, Özel Komiser George

Lloyd tarafından Ticaret Kurulu Ticari İstihbarat Danışma Komisyonu’na sunulan rapor, 1908, FO Confid. Print 9324A, s.68’den aktaran Kent, a.g.m., s.211.

99 Kent, a.g.m., s.211. 100 Earle, a.g.e., s.177, dn.7. 101

Ancak bu etkiyi ve/veya etkinin boyutlarını saptayabilecek herhangi bir kaynağa ulaşamadık.

102 Musul ve Bağdat havalisinde Dicle-Fırat nehirleri havzasında yapılan petrol araştırmalarınının

yerlerini gösterir harita için bkz., ek 1.

İmparatorluğu’nu Girit meselesinde destekleme vaadinde bulunduğu ileri sürülüyordu.104 Aynı destek sözünün, Chester Projesi’nin Osmanlı idaresi tarafından onaylanmayı beklediği günlerde projeye karşı olan Almanlar tarafından da verildiği söyleniyordu.105 İngiltere, çıkar sağlama amacıyla Girit meselesini kullanırken Almanya çıkarlarının bozulmaması için bu yolu seçiyordu.

İngiliz Dışişleri’nin İngiliz çıkar gruplarının imtiyaz almalarına yardımcı olmak amacıyla kullandığı başka bir yol, gümrük vergisinin arttırmasına ilişkindi. Gümrük vergisini arttırma kozunu çok iyi kullanan İngiltere, Osmanlı üzerinde bu yolla büyük bir etki sağlayabiliyordu.106 Mahmut Şevket Paşa zamanında gümrük resminin %4 arttırılması için Mösyö Inchcape’e bir imtiyaz verilmeseydi İngiltere bu artışı kabul etmeyecekti.107 İngiltere’nin gümrük vergisinin %4 arttırılmasına müsaade etmesi, diğer devletlerin de bunu kabul etmesi ile geçerli olacağı için aslında bu büyük bir başarı değil veya büyük fedakarlıklara değmeyecek bir başarı idi.

İngiliz Hükümeti’nin Lynch şirketine verdiği destek hakkında yapılan yorumlarda, genellikle göze çarpan en önemli unsur Alman tehlikesiydi. Hoffmann, “Bağdat demiryolu ile ilgili Deutsche Bank’ın Mezopotamya petrollerine olan

ilgisinin, İngiliz petrol stratejisi ile karşı karşıya kalması doğaldı.” saptamasını

yaparken bunun yanında İngiltere’nin, 20. yüzyılın hemen başında Mezopotamya’da petrol ayrıcalığı konusunda hiçbir planı olmadığına işaret ediyordu. 108 Kent’e göre,

104

“Linç Meselesi Hakkında”, İkdam, 26 Teşrinisani 1909.

105 1669 yılında Osmanlı egemenliğine giren Girit’te,buradaki Rum nüfus nedeniyle özellikle 19.

yüzyılın sonlarına doğru bazı sorunlar yaşanıyordu. Osmanlı ordusunun Yunan kuvvetlerini yenilgiye uğrattığı 1897 Teselya Savaşı’ndan sonra büyük devletlerin de araya girmesiyle Girit’in muhtariyeti Osmanlı tarafından kabul edildi. Meşrutiyetin ilanından sonra Girit genel meclisi Yunanistan’a katıldığını ilan etti. Bu karar büyük devletlerce tanınmayınca Yunanistan da ilhakı kabullenmedi. Girit sorununun sürekli gündemde tutulması büyük devletler için önemliydi. Girit sorunu varoldukça büyük devletler Osmanlı iç işlerine karışabilecek, bu sorunu kendi menfaatleri için kullanabilecek ve çözümün gecikmesi ile kazanılan zaman içinde Girit’in kaderini belirleyebilecekti. 30 Mayıs 1913 tarihinde imzalanan Londra Anlaşması’nın 4. maddesine göre Osmanlı, Ada’yı büyük devletlere bırakmıştı. 14 Aralık 1913 tarihinde Yunan Kralı, Ada’nın Yunanistan’a katıldığını ilan etmişti. Ayrıntılı bilgi için Bkz., Ayşe Nükhet Adıyeke, Osmanlı İmparatorluğu ve Girit Bunalımı (1896- 1908), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2000.

106 Sir E. Grey’den Sir G. Buchanon’a gönderilen yazıda, gümrük vergilerinin arttırılmasına razı

gelineceğinin söylenmesinin Türklerde harikulade bir etki yapacağı belirtiliyor. Sir E. Grey’den Sir G. Buchanon’a gönderilen yazı için bkz., Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1982, s.175. Ayrıca bkz., Kent, a.g.m., s.209.

107 BOA, DH. KMS, 2-1 \ 39, 5.2.1914.

108 Karl Hoffmann, Oelpolitik und Angelsachsischer Imperialismus, Berlin, 1927 ss. 67-72, Issawi,

“İngiliz Hükümeti için Mezopotamya ve Körfez ticaretindeki temel sorun, Alman

rekabeti karşısındaki kayıtsızlıktı.”109 Alman rekabetine karşı takınılan bu kayıtsızlıktan şikayet eden George Lloyd “İngiliz ticareti Bağdat pazarında tek ayak

üstünde duruyor.” diye tepkisini gösteriyordu.110

Lynch şirketi, İdare-i Nehriye ile birleşerek bir Osmanlı şirketi konumuna gelme konusunda İngiliz Hükümeti’nin tam desteğini almıştı. Bunun sebebini, Lynch şirketinin özel konumundan çok, İngilizlerin bölgedeki İngiliz çıkarlarını korumaya çalışmasında aramamız daha mantıklı olur. Kent’in de işaret ettiği nokta budur: “Lynch firmasına İngiliz desteği, hükümetin şirketin meziyetlerine inancından çok,

Alman rekabetinden duyduğu kaygının doğrudan bir yansımasıydı.”111 Çünkü Bağdat demiryolu inşası ilerliyordu ve bölgedeki İngiliz çıkarları bundan olumsuz etkileneceklerdi. İngilizlerin bu soruna bir çözüm bulmaları gerekiyordu.

Aynı dönemde Almanlar da bir İngiliz girişiminin bölgede İngilizler lehine büyük bir kazanç sağlamasından rahatsızdılar. Alman Büyükelçisi Marschall von Bieberstein, iki şirketin birleştirilerek yeni bir şirket oluşturulmasını İngiltere’nin bölge taşımacılığında tekel oluşturma girişimi olarak değerlendirmişti.112 Mezopotamya bölgesinin, Almanların Bağdat Demiryolu ve İngilizlerin Fırat ve Dicle’de taşımacılık ile elde etmeye çalıştıkları ve ettikleri çıkarları nedeniyle bir çatışma alanı haline gelmesi kaçınılmazdı.

İngilizlerin tekrar Osmanlılar ile ortak bir şirket kurma görüşmeleri başladığı zaman, bundan en çok etkilenecek devlet Almanlardı. İngilizler de bölgedeki Alman nüfuzunun artmasından çekiniyordu. Dönemin sadrazamı Mahmut Şevket Paşa, günlüğünde, “İngiltere aslında bizden değil, Basra Körfezine kadar nüfuzları erişir

mi diye Almanlardan çekiniyordu.”113 diyerek, İngilizlerin neden aynı projeyi tekrar gündeme getirdiğini de açıklamış oluyordu. Bu dönemde Osmanlı’nın Mezopotamya

109 Kent, a.g.m., s.208.

110 “Report upon the conditions and prospects of British trade in Mesopatamia”, Özel Komiser George

Lloyd tarafından Ticaret Kurulu Ticari İstihbarat Danışma Komisyonu’na sunulan rapor, 1908, FO Confid. Print 9324A, s.4’den aktaran Kent, a.g.m., s.208

111 Kent, a.g.m., s.211.

112 PA-AA R14045, 22 Kasım 1909, A19347’den aktaran Soy, a.g.e. s.176. 113 Mahmut Şevket Paşa, a.g.e., 152.

üzerindeki politikası, İngiliz ve Alman çıkarlarının çatışmasından faydalanmak olarak görülüyordu.114

Bölgede birbirlerinin girişimlerini tedirginlikle izleyen ve artık birbirlerine karşı kesin bir üstünlük sağlayamayacaklarını anlayan İngiltere ve Almanya, kendi çıkarlarını korumak için en mantıklı yolun bir anlaşmaya varmak olduğunu anladılar.115 Hakkı Paşa ile Lord Inchcape arasında ortak bir şirket kurmaya yönelik imzalanan anlaşmadan sonra İngilizler Almanların da onayını almak istediler. 1914 yılında İngiltere-Almanya (Lord Inchcape ve Bağdat Demiryolu Şirketi) arasında imzalanan bir anlaşma ile Lord Inchcape’in Osmanlı yönetimi ile yapmış olduğu anlaşma, Almanlar tarafından tanınmış oldu.116 Earle bu anlaşmanın, on yıldan beri Mezopotamya’da Almanların yapmak istedikleri demiryolları yüzünden kopmuş olan fırtınayı durdurduğunu ve bunun her iki tarafa da yarar sağladığını belirtmişti. Hatta ona göre, savaş patlak vermesiydi bu anlaşma İngiliz-Alman yakınlaşmasında da büyük bir rol oynayacaktı.117

İngilizlerin bu bölgede güçlenmesini istemeyen bir başka büyük güç olan Rusya’nın İngilizlerin bu hareketlerini engellemeye çalıştığı söylenebilir.118 Rusya’nın da Basra’da ilgisi olduğuna ilişkin bazı göstergeler vardı. Rusya tarafından 1900’de bu bölgeye ziyaretçi gönderildiği biliniyor. 1903 yılında düzenli nehir taşımacılığı Rus Ticaret ve Taşımacılık Şirketi tarafından bir törenle açıldı ve bu taşımacılık 1914’e kadar devam etmişti.119 1913 yılında Almanların İstanbul Büyükelçisi Wangenheim, İngiliz-Alman mücadelesinin Rusların çıkarlarına hizmet ettiğini bildirmişti.120 Ayrıca Avusturya’nın da bu bölgeye ilgi gösterdiğini söyleyebiliriz.121 Tüm bunlara rağmen bölgede söz sahibi olan iki devlet vardı ve

114 Karl Hoffmann, a.g.e, ss.67-72, Issawi, a.g.e. içinde, s.200-201. 115

1913 yılında Almanların İstanbul Büyükelçisi Wangenheim, Osmanlı devletindeki her İngiliz’in sadece Osmanlı İmparatorluğu’nda değil, dünyanın her yerinde İngiliz Alman ittifakı düşüncesinde olduğunu bildirmişti. Bkz., PA-AA R14152, 24 Nisan 1913, A8753’ den aktaran Soy, a.g.e., s179-180

116 Earle, a.g.e., s.249.

117 Anlaşma maddeleri ve yazarın görüşü için bkz., Earle, a.g.e., ss. 240-247. 118 Issawi, a.g.e., s.150.

119 Bu taşımacılık, Odesa ve Basra arasında kısa bir mesafede idi. Eugene Staley, “Business and

Politics in the Persian Gulf: The Story of the Wönckhaus Firm”, Political Science Quarterly, XLVIII (1933), 367-385, Issawi, a.g.e. içinde s. 351-352, dn.1.

120 PA-AA R14152, 24 Nisan 1913, A8753’ den aktaran Soy, a.g.e., s179-180.

121 Dahiliye Nezareti’nden Bağdat, Basra, Musul, Suriye, Beyrut Vilayetleri ile Zor Mutasarrıflığına

onların buradaki çıkarlarını korumaya yönelik yaptıkları anlaşma, büyük savaşın çıkması ile işlevini kaybetmişti. İngiltere savaş zamanında kademe kademe bölgeyi ele geçirmişti. 1916 Mayısı’nda İngiliz delegesi Syks ile Fransız delegesi Picot arasında yapılan gizli anlaşma sonucunda Elcezire ve Irak’ın Basra Körfezi’ne kadar olan mevki İngilizlere bırakılmıştı.122 Böylece İngiltere’nin bölgeye vermiş olduğu önem bir kez daha görülmüştü.

Suriye ve Filistin taraflarında tetebbüat-ı fenniye icrası için çıkacakları seyahatte bir mahzur olup olmadığı soruluyor. BOA, DH. MUİ, 57/53, 31.1.1910.

Outline

Benzer Belgeler