• Sonuç bulunamadı

BİRİNCİ BÖLÜM LYNCH MESELESİ

1.2. LYNCH MESELESİ’NE İLİŞKİN TARTIŞMALAR

1.2.4. Lynch Meselesi ve Yerel Tepkiler

Fırat ve Dicle nehirlerini içine alan ve Bereketli Hilal olarak adlandırılmış medeniyetin beşiği konumunda olan bu bölgede, eski zamanlardan beri Fırat ve Dicle nehirlerinden taşımacılık amaçlı yararlanıldığı biliniyor. Bölgenin dünyaya açılan kapısı konumunda olan Basra Körfezi, ilerleyen dönemlerde Fırat ve Dicle nehir taşımacılığının öneminin artırmasında etkili olmuştu. Buharlı gemilerin bu sularda görülmesi, taşımacılığın önemini had safhaya çıkarmıştı. Bu durum, büyük sermayeli yabancı yatırımı ticari amaçlı olarak buraya çekerken yerli halkın çıkarları zedeleniyordu. Taşımacılık alanında büyük bir gücün ortaya çıkması, bu nehirler üzerinde küçük çaplı taşımacılık yapan bölge halkının zamanla bu iş sahasını kaybetmesine neden olabilecekti.

Lynch şirketinin 19. yüzyılın ortasından sonra bu sularda taşımacılık yapması ve Lynch şirketinin kurulmasını izleyen yıllarda Osmanlı yatırımının da buraya gelmesi kuşkusuz taşımacılıkla uğraşan bölge halkını olumsuz etkilemişti. Nehir üzerinde vapur işletmek isteyen fakat izin alma konusunda sıkıntı çeken bölge halkı

kapatılması için Dahiliye Nezareti Muhaberat-ı Umumiye Dairesi’nden Hareket Ordusu Kumandanlığı Cenab-ı Valası’na bir yazı gönderilmişti. Bkz., BOA, DH. MUİ, 38-1 / 52, 1.12.1909.

da bu nehirlerde yabancıların almış olduğu gibi aynı haktan yararlanmak istiyordu.251 Sermayesi ve rekabet gücü düşük bu teşebbüsler uzun ömürlü olamıyordu. Yinede nehirler üzerindeki yerli işletme, küçük çaplı da olsa taşımacılık faaliyetinde bulunuyordu.

Nehir taşımacılığından geçinen veya taşımacılıkla ilgili herhangi bir ekonomik bağlantısı olanların haricinde, tüccarların da nehir taşımacılığıyla ilgili çıkarları vardı. Bu çıkarların en önemli sebebi taşıma ücretiydi. Fırat ve Dicle nehirlerinde tekel sağlayan bir şirketin fiyatları istediği gibi belirleyebileceği beklenmedik bir durum olmadığı için, bölgedeki tüccarlar da bu durumdan endişeliydi.

Yarı hissesine Osmanlı, yarı hissesine de Lynch şirketinin sahip olacağı bir Osmanlı şirketi kurmak için görüşmelerin başlaması ve bazı anlaşmalara varılması, bölge halkında büyük bir tepkiye neden oldu. Bu tepkilerin önemli bir kısmını geçimini nehirlerdeki ulaşımla ilgili bir iş kolunda çalışanlar oluşturuyordu. Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa’nın görüşmelerle ilgili mecliste yaptığı izahatta bu konuda şu kararın verileceğini belirtiyordu: “Yelken veya kürekle işleyen kelekler ve

yine yelken ve kürekle işleyen merakib-i nehriyye-i saire ile yolcu ve emval-i ticariye nakline şirket tarafından mümanaat olunmayacağı gibi, efrad-ı ahalinin tahtı tasarrufunda bulunan ve nakliyat-ı zatiyelerine mahsus olan herhangi nehirde olursa olsun ve herhangi usulde inşa edilmiş bulunursa bulunsun bilcümle vapurlarla sair vesait-i nakliyenin amedü şüdüne de şirketçe müdahale ve itiraz olunamayacaktır. Şu kadar ki salifüzzikr hususi vapurlar yolcu ve başkalarına ait emvali ticariyeyi nakledemeyeceklerdir.”252 Görülüyor ki yerel taşımacılığa karışılmayacaktı ancak bu taşımacılık da ticari bir amaç gütmeyerek seferlerine devam edecekti. Bu durumda pek çok kişinin işsiz kalacağı ve yerel sermayedarlarında eskisi gibi burada vapur işletemeyecekleri açıktı.

251 1882 yılında Bağdat tüccarlarından Menahem Salih Efendi ve Yusuf Kerci Efendi Dicle nehrinde

vapur işletmek için başvurmuştu. İzin alınmasına rağmen bu izin uzun süre uygulamaya konulamadı. BOA, YEE, 102-1, 30.5.1882’den aktaran Ekinci, a.g.e., s.163-164; Fırat ve Dicle nehirlerinde vapur işletmek isteklerinden biri de Osmanlı tebaasında Şehbenderzadelere aitti. 19. yüzyılın sonlarında işlettiği küçük bir vapura izin almaya çalışıyordu. Bkz., Ekinci, a.g.e., s.169

Şirketin bu sularda tek güç olması, bölge halkını taşıma fiyatları konusunda kaygılandırıyordu. Bu durum hükümetin de dikkatini çekmiş olmalı ki, hükümet yaptığı bir değişiklikle Fırat ve Dicle nehirleri üzerindeki yük ve yolcu taşıma fiyatlarını kendisinin belirleyeceğini açıkladı. Konunun görüşüldüğü günlerde taşıma fiyatlarının artması hükümete olan güveni azaltıyordu. Bu imtiyaza karşı olan Dersim Mebusu Lütfi Fikri Bey, taşıma fiyatları hakkında şu tespiti yapıyordu: “Bugün

inhisar olduğu için Bağdat’tan Basra’ya kadar buğdayın kilosu on paraya naklediliyor Basra’dan Londra’ya kadar ise beş paraya gidiyor. İşte inhisarın netayiçi.”253 Bu iki yol için ödenen taşıma ücretinin birbirine yakın olduğu ve bazen Basra’dan Bağdat’a taşınan eşya fiyatının Basra’dan Londra’ya taşınandan pahalı olduğuna değinen tek kişi Lütfi Fikri Bey değildi.254 Earle, 20. yüzyılın başında daha Hamidiye Vapur İdaresi kurulmadan hemen önceki durumu şöyle veriyordu: “Rekabet olmayışı ve Türk hükümetinin başka gemicilik şirketlerine izin vermekte

tereddüt göstermesi sonucunda, İngiliz firması işleri istediği gibi yürütüyordu. Haftada bir yapılması gereken seferler aksıyor, bazen tüccar malları Bağdat ve Basra depolarında üç ay bekliyordu. Bu koşullar altında taşıma ücretlerinin baş döndürücü bir düzeye çıkması doğaldı. Durum o hale gelmişti ki, Bağdat’tan Basra’ya eşya taşımak, Basra’dan Londra’ya taşımaktan daha pahalıydı.”255

Hamidiye Vapur İdaresi’nin kurulmasıyla durum biraz daha düzelmişti. Ama kurulacak ortaklık sonucu, nehir ulaşımındaki bir tekelden ne gibi sonuçlar çıkabileceğini bölge halkı çok iyi biliyordu.

Bağdat Mebusu İsmail Hakkı Bey, Lynch konusunun Meclis-i Mebusan’da görüşülmesini ve bu imtiyazla ilgili bir karar alınacaksa kararın meclisin onayından geçmesini isterken muhakkak mebusu olduğu bölgenin sorumluluğunu üzerinde hissediyordu. İsmail Hakkı Bey, daha Bağdat demiryolu konusu mecliste tartışılırken nehirlerin önemini belirtiyor ve onlardan yararlanmanın mümkün olduğuna değiniyordu.256 İsmail Hakkı Bey, Lynch meselesinin gündemde olduğu günlerde Tanin’de şunları söylüyordu: “her şeyden evvel yerli sermayesi; yerli sermayesi ile

253 A.g.c., s.272.

254 Nureddin, “Linç Meselesi”, Tasvir-i Efkar, 3 Kanunuevvel 1909. 255

Earle, a.g.e., s.75.

256 İsmail Hakkı Bey, “Bu iki nehir tarafı haktan bu memlekete ihsan olunmuş bir nimettir. O nimetten

istifade etmek lazım ve mümkündür.” Bkz., MMZC, C:2, D:1, İS:1, 11 Kasım 1324-26 Mart 1325,

yapılabilecek işleri tercih etmek vazifemizdir.” Ona göre yabancı sermayeye

müracaat istisnai kabul edilmesi gereken bir durumdu ve yerli bir talip varsa öncelik ona verilmeliydi.257 Tasvir-i Efkar’da değil küçük işletmelerin, hükümetin kuracağı bir şirketin bile Lynch şirketiyle mücadele edemeyeceği vurgulanıyordu. Diğer (küçük) şirketler iflas etmekte gecikmez denilirken, hükümetin de bu rekabet sonucu karlı çıkmayacağını belirtiyordu. Bunun sebebi ise Fırat ve Dicle nehirlerinde en büyük kazancı oluşturan transit nakliyatta İngilizlerin kendi bandrolü altında işleyen gemileri tercih etmesine bağlanmaktaydı.258 Şayet Osmanlı Anonim Şirketi kurulursa durum yine halk açısından farklı olmayacaktı. “Bu şirket kar edecek ama buradaki

ufak tefek şirketler ne olacak… demek ki, ahali mutazarrır olacak.” diyen Doktor

Rıza Nur, “hükümetin, ahalinin zararına zengin olması hiçbir zaman doğru

değildir.” diyerek hükümeti eleştirecekti.259

Meclis-i Mebusan’da Lynch Meselesi etrafında geçen tartışmalar sonrasında bölgede bazı olaylar çıkmış ve merkeze telgraflar gönderilmişti. Lynch konusunda hükümetin izlediği politikayı protesto eden Bağdat halkı 20 Aralık’ta Kazimiye’de toplanmıştı.260 Birkaç gün sonra Basra’da da gösteri yapılacağı haberi gelmişti. Sabah, yerel halkta meselenin layıkıyla anlaşılamaması nedeniyle meydana gelen olayların Dahiliye Nezareti’nin ikna edici cevabıyla yatıştığı haberini vermişti.261

Meselenin gündemi işgal etmeye başladığı bir sırada, Mekke Emiri dahi Babıali’ye bir telgrafname çekerek Lynch şirketine imtiyaz verilmemesini rica etmişti.262 Gazetede çıkan bu haberden üç gün sonra Kerbela Mebusu Abdülmehdi

257 İsmail Hakkı, “İmtiyazat ve Siyasiyat”, Tanin, 28 Kanunuevvel 1909. 258 “Linç Kumpanyası”, Tasvir-i Efkar, 6 Kanunuevvel 1909.

259

MMZC, C:1, D:1, İS:2, 1Teşrinisani 1325-13 Kanunusani 1325, s.278-179.

260 Yerel tepkilerin sözcülüğünü yapan belediye reisi Kazimiye’de 20 bini aşkın kişinin toplandığını

belirtmişti. Bkz., BOA, DH. İD, 130/6, 22.12.1909’den aktaran Ekinci, a.g.e., s.316.

261 “Linç Meselesi”, Sabah, 23 Kanunuevvel 1909; Olaylar bu duruma gelmeden önce sıkıyönetim

düşünüldüğü ama ittihatçıların baskısıyla vazgeçildiği bildiriliyor. Bkz., Ahmad, İttihatçılıktan Kemalizme, s.128; Ahmad, İttihat ve Terakki, s.92; Mehmetefendioğlu, a.g.m., s.15.

262 “Linç Meselesi”, İkdam, 27 Teşrinisani 1909. Mehmetefendioğlu tezinde “Mekke Emiri de

hükümetin aldığı bu kararı desteklemekteydi.” derken, konu üzerine yazdığı makalede daha doğru

olarak Mekke Emiri’nin, Hükümetin aldığı karara karşı olduğunu belirtmişti. Bkz., Ahmet Mehmetefendioğlu, İkinci Meşrutiyet Döneminde Osmanlı Hükümetleri ve İttihat ve Terakki, Dokuz Eylül Üni. AİİTE, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), İzmir, 1996, s.82; Karşılaştırmak için bkz., Mehmetefendioğlu, a.g.m., s.14.

Efendi263, ısrarla Mekke Şerifi’nden Sadarete bir telgraf gelip gelmediğini sormuştu. Hükümet adına söz alan Cavit Bey böyle bir telgraf olmadığını söylemişti.264

Protesto gösterileri olduğu sırada merkeze çok sayıda telgraf gönderilmişti. 18, 21, 22, 26, 27, 28 Aralık 1909 tarihi telgraflar riyaset makamına gönderilip encümene havale olunanlarla birlikte en son Sadaret makamına gönderilmişti.265 Bağdat, Basra, Amare gibi birçok yerden telgraflar geliyordu. Bir telgrafta “Linç

meselesinde ahali-i mahliyece dermayan edilen arzunun nazar-ı dikkate alınarak o surette tesviyesi tekrar istirham olunmuş ve Iraklıların bu babda her türlü fedakarlığı ifaya hazır bulundukları …ve akis halk-ı menafi vataniyeye muzır olduğu…” gayet

güzel bir lisan ile bildirilmişti.266

Bölge halkı tarafından Sadarete, Dahiliye Nezareti’ne, Meclis-i Mebusan’a ve Meclis-i Ayan’a telgraflar çekilmişti. Meclis-i Mebusan’da Lynch meselesinin tartışılmasından yaklaşık bir ay sonra, bölge halkı tarafından gelen telgraflar nedeniyle Meclis-i Ayan’da da konu gündeme gelmişti. Konu üzerine söz alan Meclis-i Ayan üyelerinin çoğu, bu konunun Meclisi-i Mebusan tarafından görüşüldüğünü ve Meclis-i Ayan tarafından konu hakkında bir karar verilmesinin söz konusu olmayacağını belirtmişlerdi.267 Baserya Efendi’nin, eğer şikayet iki meclise de gelirse (Ayan ve Mebusan Meclisi) buna yalnız birisi bakar, Mebusan bununla ilgilendi, bizim bununla meşgul olmamıza gerek yok demesi üzerine, Gabriyel Noradunkyan Efendi, ancak Mebusan bu konuda görüşme yaparken Bağdat’tan bu telgraflar gelmemişti diyerek meselenin Meclis-i Ayan için kapanmadığını belirtmişti. Sami Paşa ise meselenin daha sonlanmamış olduğuna dikkat çekerek, “biz bunu daha ziyade kurcalayacak, önem verecek olursak neticelenmemiş bir

263 Abdülmehdi Efendi (1873-1915): 1. ve 3. dönem Kerbela mebusudur. Arap ve müstakildir. Eşraf

ve Belediye Reisidir. Bkz., Demir, a.g.e., s.383; Rustow-Ahmad, a.g.m., s.282; Türk Parlamento Tarihi, Cilt:2, s.284.

264 A.g.c., s.268-269.

265 “Linç Meselesi Emrinde”, İkdam, 12 Kanunusani 1909. 266 Sabah, 2 Kanunusani 1910.

267 Musa Kazım Efendi, Mehmet Galip Bey, Sami Paşa, Besarya Efendi vd. bkz., MAZC, C:1, D:1, İS:2, 1Teşrinisani 1325-1 Mayıs 1326, ss.180-184. Musa Kazım Efendi, Meclis-i Ayan’ın görevlerini

şöyle özetliyordu: “Bizim vazifemiz Mebusan’dan gelen kararları, teklifleri tetkik, tahkik. Kezalik

Kuvvei İcraiyyeden gelen bir teklifi tetkik ve tahkik. Ve sonra bir arzuhal gelirse makarnana havale. Elimizdeki kanunun verdiği selahiyyet bundan başka bir şey değildir.” Bkz., a.g.c., s.181.

meselede, gerilime sebep olacağımız gibi, vakitli vakitsiz bazı kararlara sebebiyet veririz” sözüyle bir uyarıda bulunuyordu.268

Telgraf çekilen diğer bir kesim ise mebuslar ve paşalardı. İmtiyaza karşı olduğu bilinen Mahmut Şevket Paşa’ya da telgraf gönderilmişti.269 Mahmut Şevket Paşa’nın Almanlara yakınlığı ve bu yakınlığın da etkisiyle imtiyaza karşı olduğu biliniyordu.270 Paşa’nın Irak doğumlu olması dolayısıyla bölge halkına yakınlığı, onların sorunlarına daha alakalı olacağı ihtimalini güçlendiriyordu.271 1913 yılında konunun tekrar canlanması ve böyle bir ortaklığın oluşturulmasına yönelik girişimlerin başlaması ile, Mahmut Şevket Paşa’nın konu üzerindeki muhalif tavrı değişmişti. Türkgeldi, Mahmut Şevket Paşa Kabinesi’nin başlıca icraatları arasında İngiltere ile Osmanlı arasındaki bazı meseleleri halletmek üzere Hakkı Paşa’nın Londra’ya gönderilmesinden bahseder.272 Mahmut Şevket Paşa günlüğünde konu ile ilgili şunları söylüyordu: “İngiltere’nin Basra Körfezindeki nüfuzu, bizim zararımıza

olmakla beraber, bu devletle iyi geçinmek için sesimizi çıkarmamamız icap ediyordu.”273 1909 yılına nazaran, kendi otoritesinin ve de Alman etkisinin çok daha kuvvetli olduğu bir zamanda bu tür bir gelişmeye Paşa’nın olumlu bakması, nedenleri ne olursa olsun şaşırtıcı bir durumdu. Buradaki en önemli etkenin, pek çok konuda olduğu gibi, büyük güçlerin kendi aralarında anlaşması ve bu anlaşmanın Osmanlı idaresi tarafından kabul edilmesine bağlayabiliriz.

Bölge halkını sakinleştirmek ve konuyu kapatmak için merkezden vilayetlere yazı gönderiliyordu. Hüseyin Hilmi Paşa istifa ettiği için Lynch müzakeresinin kapandığını bildiren 30 Aralık 1909 tarihli Dahiliye Nezareti’nden Bağdat Vilayetine gönderilen bir yazıda bu konunun artık bahsinin kapandığı belirtilmişti.274

268 A.g.c., ss.181-183.

269

Ekinci, a.g.e., s.319.

270 Ahmad, İttihat ve Terakki, s.79; Akşin, a.g.e., s.258; Ekinci, a.g.e.,s.319; Mehmetefendioğlu,

a.g.m., s.17-18.

271 Ahmad, İttihat ve Terakki, s.221. Mahmut Şevket Paşa, Bağdat’ta yerleşmiş Gürcü bir aileden

gelmekteydi. Ailesi Arapça konuşuyordu. Bkz., Kayalı, a.g.e., s.22, 84.

272 Ali Fuat Türkgeldi, Görüp İşittiklerim, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 1984,

s.99.

273 Mahmut Şevket Paşa, a.g.e., s.152. 274

“Ahali namına Abdülkadir ve rüfekası zarfında yukarıda çekilen 15 Kanunuevvel 325 tarihli

telgrafname suretinin ahz (alma) ve mutalaasiyle (okuma, inceleme, görüş) kabine reisi elyevm istifa eylediğinden Linç işinin müzakeresi tatil olunmuş yeni kabine icabı teşekkül etmeyince bu işin mevzu bahis edilmeyeceği tabii bulunmasına hususuyla…” Bkz., BOA, DH. İD, 130/6, 30.12.1909.

Telgrafların çoğu yerel eşraf ve tüccar tarafından çekilmişti. Belgelerde göze çarpan bir isim Caferizade Abdülkadir Bey idi. Caferizadelerin çeşitli defalar Dicle’de vapur işletmek için imtiyaz talebinde bulunmaları, genel bir topluluk tepkisi yanında bireysel çıkarların da varlığını gösteriyor.275 Ancak bunun yanında, her ne sebeple olursa olsun halkın birlikte hareket etmesi istediklerini yerine getirilmesini sağlamıştı. Kayalı, “Karara karşı Irak’ta inanılmaz bir birlik olmuştu” der ve toprak ağaları, tüccarlar, aşiretler, Hıristiyanlar, Yahudiler, Araplar, Kürtler, Türkler hatta İttihat Terakki’nin yerel komitelerinin karara karşı çıktığına değinir.276

Bir İngiliz şirketi ile Osmanlı yönetiminin tekrar Fırat ve Dicle nehirlerinde kurulacak ortak bir şirket üzerine görüşme yaptıkları ve bir önsözleşme imzaladıkları sırada yine yerel tepkiler meydana gelmişti. Bağdat Ticaret Odası Başkanı kararı protesto amacıyla Dahiliye Nezareti’ne telgraf çekmişti.277 Sadarete gönderilen 9 Nisan 1914 tarihli ve imzaların çoğunun tüccarlara ait olan bir telgrafta İdareyi Nehriye vapurlarının ecnebi kumpanyaya devrinden dolayı milli duyguların ve ticaretin istila edeceği vurgulanmıştı.278 Çavdar, kurulan yeni şirkete karşı İstanbul basınında önemli bir muhalefet görüldüğünü belirtir.279 İlk girişimin başarısızlığa uğramasında yerel tepkilerin büyük etkisi olduğu kuşkusuzdu. İkinci denemede de yerel tepkilerin etkisi olmakla beraber, bu girişimin uygulama alanı bulamaması daha çok savaşın çıkması ile alakalıydı.

Lynch meselesi ile ilgili genel bir değerlendirme yapacak olursak, II. Mahmut dönemine kadar götürebileceğimiz İngilizlerin Fırat ve Dicle nehirlerinde vapur işletme girişiminin gelişerek, II. Meşrutiyet’in ilanıyla tekrar gündeme gelmesi, konu hakkında tartışmaları da başlatmıştı. Konunun Meclis-i Mebusan’a gelip gelmemesi üzerine başlayan tartışmalarda söz alan çoğu mebus, konunun meclise gelmesi yönünde birleşiyordu. Konunun meclise gelmeden de halledilebileceğini savunan önde gelen İttihatçılardan Cavit Bey ile Hüseyin Cahit Bey genel olarak hükümetin kararını desteklemişlerdi. Tartışma boyunca İttihatçıların karar üzerinde

275 Ekinci, a.g.e., s.317. 276 Kayalı, a.g.e., s.113.

277 BOA, DH. İD, 193/8, 18.3.1914.

278 Aynı telgraf Nafıa Nezareti’ne ve Dahiliye Nezareti’ne de gönderilmişti.Bkz., BOA, DH. İD,

193/8, 9.4.1914; BOA, DH. KMS, 2-1/39, 9.4.1914.

279 Tevfik Çavdar, Milli Mücadelenin Ekonomik Kökenleri, Köz Yayınları, İstanbul, 1974, s.103.

Lynch meselesi kadar geniş yankı uyandırmadığı muhakkak olan bu ikinci girişime karşı basında çıkan bu haberlere rastlayamadık.

birleştiklerini söylemek güçtür. Başta İsmail Hakkı Bey olmak üzere, birçok İttihatçı mebus tartışmanın çeşitli yerlerinde bu imtiyaz girişimine karşı çıkmıştı. Hatta bu nedeniyle Ahmet Ferit Bey partiden ihraç edilmişti. Muhalifler de genel olarak hükümetin kararına karşı bir tutum takınmışlardı. bunlar arasında en göze çarpanları Lütfi Fikri Bey ve Rıza Nur Bey’di.280

Lynch meselesiyle ilgili meclis görüşmelerinin sonunda yapılan oylama, tartışmalarda ortaya çıkan kanıyı tam olarak yansıtmıyordu. Bu ezici çoğunlukla hükümetin kararını destekler nitelikteydi. Hükümetin daha fazla yıpranmamasının istendiği burada etkili olmalıydı. Hükümete verilen bir güvenoyu şeklinde algılanan bu oylama sadrazamın istifasına engel olamadı.

İbrahim Hakkı Paşa’nın sadrazam olmasıyla anlaşma iptal edildi. İngilizlerin bu girişimin peşini bırakmaması konunun tekrar canlanmasına neden oldu. Londra’ya giderek diğer birtakım konularla birlikte Fırat ve Dicle üzerinde İngiliz- Osmanlı ortaklığında bir anlaşmaya varan kişi ilk anlaşmayı iptal eden İbrahim Hakkı Paşa olmuştu. I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesi ile ikinci girişim de başarıya ulaşamadı.

280 İsmail Kemal Bey anılarında, muhalefetin hükümeti desteklediğini ve iktidar partisinin hükümete

karşı çıktığı belirterek bunun ender rastlanan bir manzara olduğuna değinir. Bkz., Story, a.g.e., s.347. Ancak zabıt ceridelerinde muhalefetin hükümeti desteklediğine yönelik fazla bulgu yoktur. Ayrıca

İsmail Kemal Bey, mecliste yaptığı tek konuşmada konunun meclise gelmesini savunarak, kendisi de hükümete karşı bir tavır benimsemiş oluyordu.

İKİNİ BÖLÜM CHESTER PROJESİ

Outline

Benzer Belgeler