• Sonuç bulunamadı

Doç.Dr.Mustafa ERKAL; MAYAŞ Yayınları, 1. Baskı, Ekim-1984-Ankara

1. (-)Madde kültür, teknik, araç ve gereç, makine, üretim araçları ile maddi yapılardır. Maddi kültür, manevi kültürün dışlaşmış şeklidir.

2. Ama, o vericiden yayınlanan programlar manevi kültürü (milli kültürü) yansıtabilir. (6)

3. Milletlerin kültürü, yeteri derecede güçlü ve yaratıcı ise, yabancı maddi kültür unsurlarını bir hammadde gibi işleyebilir.(7)

4. Mümtaz Turhan’a göre, kültür ve medeniyet arasında zıtlaşma yerine diyalog vardır. Meselâ, Batı Medeniyetini temsil eden milletler arasında manevi kültür bakımından farklar vardır. Bu milletler aynı medeniyeti temsil etmelerine rağmen, aralarında milli kültür farklarının bulunması, maddi kültürün karşılığı olan medeniyet ile manevi kültürün karşılığı olan kültürün özdeş olmadığı ortaya koymaktadır. (7)

5. Medeniyet ile manevi kültürün birbirinden ayrı düşünülmeyeceğini ileri sürenler ise, medeniyetin gereği olan maddi kültür unsurlarının alınması halinde, kültürün de ithal edilmesini savunmaktadırlar. Batıcı yabancılaşma içinde bulunanlar tarafından savunulan bu görüş tutarsızdır. (8)

6. Bu topluluk bağımsızlığı kaybetse dahi kültürel varlık sürebilir.

Kültür yıpranmaz ise, tekrar bağımsızlığı sağlayabilir. (9)

7. Gaye siyasi, iktisadi ve sosyal bakımdan Orta Doğu’da güçlü bir Türkiye’nin doğuşunu engellemektir. (13)

8. Cemiyetin sosyal bünyesi bütünleşmiş ve dış tesirlere karşı dayanıklı hale gelmiştir. (14)

9. Burada bir noktaya dokunmadan geçemeyeceğiz. Kastettiğimiz muhafazakarlık bugün bazılarına söylendiği gibi dışa kapalı, yeni teknolojiyi reddeden gelişmeyi durduran bir anlam taşımamaktadır. Bilakis, muhafazakarlık bir toplumun yaratıcılık fonksiyonuna can ve kan veren bir güçtür. (15)

10. (milli toplum) bugün hedef haline gelen. (18)

11. Sosyal bütünleşme eğilimi zayıf olan ve bilhassa dış çevrelerce harekete geçirilen yoğun azınlık şuuruna sahip bazı çevrelerin de çözülme sürecini kolaylaştıran sol eğilim içine girebildikleri görülebilmektedir. (20)

12. İnsan toplumlarında sosyal müesseselerle güçlendirilen ve çeşitli dengelere dayanan düzen, bir manevi disiplin demek olan ahlaka dayanmaktadır.(35)

13. Gençlikte dinamizm sosyal ve ekonomik kalkınmada itici bir rol oynamak yerine, tam terinse sosyal ve ekonomik kalkınmayı dondurucu, hatta, sabote edici bir nitelik kazanabilir. (35)

14. Sosyal realitenin dönüm noktalarında ortaya çıkan ve insanlığı etkileyen görüşler, ortaya çıktıkları çağın etiketini taşırlar ve o çağın gerçeğiyle sınırlıdırlar.(36)

15. Koruyucu politikalarla )36)

16. İdeolojik şartlanma ile kimlik krizi içine giren gençler, kendileri aşan fanatik, hayali toplum modelleri ile uğraşır olurlar. Başarıyı bir ütopyanın mesela sınıfsız ve sömürüsüz toplum gibi bir hayali topluma ve onun gerçekleşmesine varlıklarını tümüyle tahsis ederek değer kazanmak ve toplum içinde kişilik kazanmak isterler. (37)

17. Emperyalist politikalara karşı güçlü birlik şuuru doğuyor. (61)

18. Günümüz Türkiye’sinde çözülme belirtilerinin bütünleşme yoluna çevrilebilmesi için, Türk toplumculuğunda var olan dayanışmacı, diğergam (altruist) ve yardımlaşmaya dönük özün pratikte uygulanır hale getirilmense bağlıdır. (65)

19. 17.Yüzyılda İngiltere’nin sanayi ihtilaline geçişini, yüksek seviyede ekonomik ve politik farklılaşmanın topluma çoğulcu bir karakter kazandırmasına bağlanmaktadır. (71)

20. Birbirini fonksiyonel olarak tamamlayan çoğulcu bir yapı.(72)

21. Bu tip cemiyetlerde durgun gözüken yapı, aslında tepki birikimini de arttırmaktadır. (73)

22. Hayali toplum modelleri ile uğraşıyor. (76)

23. Dinamik bir yapı kazanan sanayi cemiyetlerinde hem çoğulcu bir tabakalaşma, hem de yukarı doğru hareketlilik açık olarak görülmektedir. (78)

24. Bu farklı hareketlilik çizgilerini oluşturan değişkenler, eğitim ve öğretim görmek (genellikle, babalarına göre çocukların daha çık eğitim görmeleri) ve mesleki yapıdaki farklılaşmadır. Fert, cemiyetteki yerini ailesi ve akrabalık ilişkilerinden değil, gördüğü eğitimden sağlanmaktadır. (78)

25. İstismarcı imtiyazlılar egemenliğinin etkinliğini koruması da, hareketliği engelleyicidir. (79)

26. Menfaat farklılaşması, insanlık için model geliştirenlerin (79)

27. Türk - İslam değer hükümlerinde yer alan istismarı önleyici, iddiharı yasaklayıcı, diğergam ve dayanışmacı prensipler ve sermayenin belirli ellerde toplanmasını engelleyen mali uygulama gibi özellikler tabakalaşmayı şekillendirmiştir.

28. Mesela, Türk tarihide “esnaf” tabiri, aslında sosyal sınıfların bütününü ifade eder. Küçük üretici, zanaatkar ve san’at erbabını da içine alan kalabalık bir yığındır. “…esnaf teşkilatı, bidayette (bilhassa ahilik tarzındaki ilk örnekleriyle ) iş ve istihsal tanzimi gibi maddi hayata yönelik maksatlardan

çok değişik bir ruh yapısı ile vücut bulmuşlardır. Kendi aralarında sıcak ve samimi dayanışma ruhunu muhafaza ve idame, düşkün yardım, komşusunun ticaretini düşünmek, misafire ikram vb.”… “…müşterek hayat şartlarını perçinleyici tesiri altında esnaf diğer zümreler ve bilhassa tarikatlarla öylesine iç içe girmiş,o kadar sarmaşık bir bütün manzarası göstermişlerdir ki, aralarından herhangi birini diğerlerinden ayırt ederek tek başına tanımaya imkan yoktur. Şu halde, ayrı ayrı içtimai zümre sınıflara ait fikirlerden daha geniş ölçüde bir ahlak ve zihniyet dünyasından bahsetmekle mübalağa edilmiş olmayacaktır.” (80)

29. Fert ve toplum çıkarlarını birbirine paralel olarak kabul eden Osmanlı Devleti kapitalistleşmeye karşı olduğu gibi keskin sınıflaşma modeline de karşı idi. Toplumun bütün siyasi, iktisadi, dini, ve ticari eşrafa bırakılmıştı.

Toplumda mevcut olan ve sosyal ilişki normları, sınıfçı ve zümreci eğilimleri zayıflatıyor, farklı meslek ve statüdeki fertleri birbirine bağlıyordu. Daha sonra farklı meslek ve statü sahipleri devlete bağlanıyordu. (81)

30. Sınıfları birbirine bağlayan dini, ahlaki ve kültürel ve faaliyet şekleri ile feodalitenin kendilerine tanıdığı imkanlarla bir kast şeklinde idiler.

31. Askerlikte havacı - denizci-karacı sınıfları ile bu sınıfların alt sınıfları farklı fonksiyonelliğe sahip olmakla birlikte bütün bir yapı ortaya koyarlar. Bu bütün ve dayanışması yapının gerek fonksiyonelliği işin bu sınıf ve alt sınıf yapılaşması (ve hiyerarşi) zaruridir. Ancak bu sınıf ve alt sınıfların ayrılıkçı ve çatışmacı bir karakter kazanması vardır, potansiyelini de bağrında taşır.

Günümüz toplumunda bu anlamda bir problem yaşanmaktadır. (uyarla) (81) 32. Sinai gelişimin tabii akışından, iç ve dış unsurlarını etkisiyle saptığı, eski üretim biçimlerinin yer yer yıkıldığı , yeni sınai biçimlerin, ülkeye zorla yerleştirilmeğe çalışıldığına tanık oluyoruz.(82)

33. Teknolojinin önem kazanması fiziki çevrede işlenmemiş bir halde bulunan kaynakların insan ve toplum ihtiyaçlarını karışlayabilecek bir duruma getirilmesi için girişilen dönüştürüme faaliyetidir. Bu faaliyetin gerçekleşebilmesi, beşeri faktörün gerekli nitelikleri kazanmasına bağlıdır.

Kullanılan teknolojinin basit, ara veya ileri olmasına göre nitelik seviyesi farklı insan gücüne olan talep de değişecektir. Teknoloji faktörü diğer faktörler gibi sosyal değişmeye yol açabilmektedir. (84)

34. Ancak teknik belirli bir kültürün ürünüdür. Tekniği yaratan kültürü göz önüne almadan teknolojiyi bağımsız düşünmek ve insanoğlunun evriminde temel belirleyici faktör olarak ele almak hem eksik, hem de yanlıştır. Her toplum teknolojiyi dışarıdan alabileceği gibi, kendisi de yaratabilir. Gerek onu yaratırken ve gerek ithal ederken, manevi kültürün gelişmiş, rasyonel ve yaratıcı düşüncenin yerleşmiş olması ve değer hükümleri ile teknolojinin uyum sağlanması gerekir. Teknoloji, manevi kültürün rehberliğinde yetişir ve olgunlaşır. Kısaca, teknoloji, onu yaratan, yenileyen

insan unsurunun kültür taşıyıcı özelliğine bağlı olarak ortaya çıkar. İnsan ve kültür diyalogunun neticesi olarak teknoloji belirir. Teknoloji daha ileri ve gelişmiş bir seviyeye ulaşmak için sadece bir basamaktır, yani araçtır. Onu amaç gibi göstermek ve soyutlaştırmak onda gizi bazı özellikler aramak, bizi teknolojinin insanoğlunun evriminde temel belirleyici olduğunu anlayışına götürebilir. Aynı tekniği, aynı üretim ameliyesini uygulamayan üretim faktörleri yeterli iki ülke aynı hasıla ve verimi alamıyorsa konuyu maddi kültürün üzerindeki manevi tayin edicilerde araştırmalıyız. Bu anlayışa düşmemek için sosyal değişmeyi doğuran faktörlerden biri ve en önemlisi olan “kültür” üzerinde de durmak gerekir. (85)

35. Kültür ve medeniyet arasında fark vardır, ama bu fark, diyalog kurmayı önleyici değildir..(87) (Menfaat farklılığına sınıf ve alt sınıflara uyarla)

36. Ayrıca, Sombart kapitalizmin gelişmesinde konuya hem iktisadi hem de sosyal açıdan yaklaştığı için kapitalizmin gelişmesinde bazı önemli iktisat dışı faktörlere de ağırlık vermiştir. Buna örnek olarak, kapitalizmin gelişmesinde Yahudilerin oynadığı rol verilebilir. (112)

37. Eğer, bu gün Orta Doğu bölgesi istikrarsız ve sıcak savaş korkusu dolu bir dönem yaşıyorsa, bunun sebebi, Türkiye’nin tarihi rolünü ifa edemeyişidir.

38. İktisadi ilmi, belirli prensipleri ve araçları olan iktisatla ilgilenecek herkesin ve her ülkenin faydalanacağı tedbirler ve prensipler paketidir. Her ülke kendi iç dinamizmini ve sosyal yapısını göz önünde tutarak bu prensiplerden istifade edebilir. (119)

39. Başarılı sınırlandırıcı faktörlerin (120)

40. Sanayi cemiyeti hangi siyasi sisteme sahip olursa olsun, rasyonel çalışma şekli ve işletme birime benzer faaliyetlere ve rollere sahiptir. (130)

41. Gökalp, bu kültür ikiliğini, Tanzimat tan sonra Batı modeli eğitim kurumlarının açılması ve Batıyla olan kültürel ilişkilerin arttırılmasıyla ortaya çıkan elitlere bağlanmaktadır. (131)

42. Gökalp’e göre, halk milli kültüre sahiptir, aydınlar ise medeniyetten pay almışlardır. Bunların aralarında bir diyalogun kurulması gerekmektedir.

(132)

43. Hukuk ve Ahlak tabii köklerini ferdi şuurlarda bulur. (137)

44. İnsan tıpkı sonsuz şekilde değişmek temayül ve istidatlarını kendinde taşır. (137)

45. (İslam ve Batı medeniyetlerinde hangi değerlerin kurucu rol oynadığını anlamak önemlidir. Bu bize, medeniyetler arasında mukayesede ışık tutar. Değerler soyuttur, bunların hakiki fonksiyonlarını ancak çeşitli

olaylar karşısında takınılan tutum ve davranışlardan anlayabiliriz. ) (Ali Bulaç - Zaman: 13.11.2001)

Outline

Benzer Belgeler