• Sonuç bulunamadı

Prof. Dr. Orhan Türkdoğan; Yayınevi: Üçdal Neşriyat-İst.1983 1. Sosyal kimlik...(sosyal gerilimler)

2. Modernizme gelince, bu ister ferd isterse toplum seviyesinde olsun, yeni düşünce ve eylem kalıpları kazanılması olarak tanımlanabilir.

Dünyamızda, düşünce ve aksiyonda bulunan hiçbir kimse, yeni ilerleme ve gelişme biçimleri karşısında kayıtsız kalamaz. İnsanın kendini yenilemesi, çağın düşünce sistemine göre kendini vaz etmesi (objektifasyon) nasıl bir gerçekse, inanç sistemleri ve ideolojilerin de yeni durumlar karşısında, yeni tutum ve davranış biçimleri kazanması tabiidir.(4) (işte, teknolojik gelişme çağın getirdiği şartlara göre, içtimai sulh ve istikrarı muhafaza durumu ile aydınımız, milli kültürümüzün bu iki yeni gelişme karşısındaki tutum ve davranışını tespit yerine batının...)

3. Toplumda tercih edilecek iktisadi, siyasi ve içtimai temeller, tarih içinde gelişen sosyal yapının kalıcı unsurlarını temsil etmedikleri sürece sathi ve teorik kalmaya mahkumdur.(7.uyarlama)

4. Milli kültürün hazinesi ve müzesi halk...(12)

5. Bu yeni sınıfın, (...) batı tüketim normlarına dönük olması ve kendine has sathi bir kültür dokusunu meydana getirmesi toplumumuzda ortaya çıkan önemli sosyal değişmeyi teşkil eder. (...) Bu yeni üst sınıfın kültürü, eski tehzibin aksine radyo, TV, magazin, foto-roman gibi dergileri ile kulüp ve gazino hayatından filizlenen “dolma” bir kültürdür. Üstelik de halk katlarında yaşayan milli kültürden büyük ölçüde inhiraf etmiştir. (13)

6. Milli kültürün kaynağı duygularımız, tehzibin kaynağı ise bilgiler olduğundan, bir millet başka bir milletten dini, ahlaki ve estetik duygularını taklitle kazanamaz, ancak, bilgilerimiz usule ve iradeye bağlı olması sebebiyle taklit edilebilir. O halde değişmeye açık olan milli kültür değil, tehzibtir. (18)

7. Hayatiyetini muhafaza etmeye çalışan bir toplum. Bir yanda nesilden nesile intikal eden kültür yaratmalarına sahip çıkarken öte yanda, çağın gelişmelerine ilgisiz kalamazdı. Milli kültürü, kendi normları içinde bu ilerleyen şartlarla temasa geçirebilmek (esastır) için yeni bir takım kültür kalıplarına ihtiyaç vardır. (20)

8. Gökalp’e göre, medeniyet unsurları milli kültür yoluyla kabul edilmedikçe halkın yaşayışın asla nüfuz edemezler.(20)

9. Tanzimatın başarısızlığı, milli kültürün inşa etmeden Avrupa’nın medeniyetine yönelmiş olmasındadır.(23)

10. Enerji tasarrufu veya kısıtlaması olayında Amerikan toplumu, hangi tip kültür normlarının devreye sokulması halinde en verimli neticeyi elde edebileceklerini araştırmak suretiyle, meseleye ekonomik açıdan değil, sosyo-kültürel açıdan yaklaşmayı uygun bulmuşlardır.(33) (Bizde sadece savaş halinde)

11. Aynı şekilde toplumumuzda iktisadi kalkınma bakımından eksik olan kültür değerlerini seferber etmek için, milli kültürümüzün sosyal müesseselere göre bir sıralamasını yapma gerekir. Böyle bir tutum, kültür değerlerimizi nerede ve nasıl kullanacağımızı sağlar. Aksi takdirde, bir milletin ruhi değerlerine, sosyal ideallerine uymayan bir kalkınma modeli çoğu defa sistemi ters yönde etkileyebilir.(33)

12. Milli kültür, (...) fertlerin hassasiyetini bir mercek gibi müşterek meseleler üzerinde toplar.

13. Din de hiçbir zaman başka bir gayeye vasıta olmakla mevkiini muhafaza edemez. Dinin siyasi ve sair başka bir gaye için bir vasıta olduğunu kabul etmek yanlıştır. (128’den uyarlama)

14. Bu tür (karanlık işlerin) batıda örneklerini aramak suretiyle teselli bulmak sosyal ve iktisadi olaylara getirilmiş bir teşhis tarzı olabilir...(Batıcılar için)(235)

15. Ülkemizde, 1950’lerden sonra izlenen liberal ekonomik rejim, kısa zamanda milli ekseninden saparak, laik yapıdaki iktisadi zihniyeti de istismar etmek suretiyle, rahat para kazanan bir sınıfın toplum katlarında zirveleşmesine sebep olmuştur. Bu “para kıvıran” sınıf, kendine has dünya görüşü ve batı tüketim normlarına olan davranış kalıplarıyla, hakim kültürden saparak...(237)

16. 1970’lerden sonra köy ve şehirlerden gelen gençler üzerinde yapılan milli karakter veya sosyal değer yargıları (stereo tipler) istikametinde geliştirilen araştırmalarında: Dindarlık, toprağa bağlılık, mertlik ve yiğitlik gibi Türk toplumunun tarihilik niteliğini oluşturan kavramlar “modası geçmiş değerler” kategorisi içine ithal edilmiştir. Bunun yerine, geçerliliğin koruyan değer kalıpları olarak, tahsil-bilgi, ferdi özgürlük, maddiyat ve seksi değerler gibi bir seri batı normları almıştır. Ankete katılan öğrencilerin bugün:

“Yurtseverlik ve milliyetçilik adına yapılan bir çok şeyin ya yarardan çok zaraz getirdiğine veya bu hususta bir karar veremediklerine tanık olmaktayız.

(238)

17. Milli kültürümüz, geniş çapta dini inanç ve değerler sistemiyle bütünleşmiş bir yapıyı ortaya koyar. (239)

18. Günümüzde iktisadi prensipler eşya veya insan ilişkilerini düzenlerken, dini alanın (...) gereklerinden kendini soyutlamak suretiyle yeni bir norm ve biçim kazanacaktır. Ancak, sürekli iktisadi faaliyetlerde bulunan insani ilişkilerinin eşyalaşması (maddileşmemesi) için dini ve ahlaki değerlere ihtiyaç vardır. (242)

19. 1950’lerden sonra girişilen liberal ekonomik düzen, toplum katlarında yatan bu ahlaki ve manevi zihniyetten kendini tecrit etmek suretiyle laik diyebileceğimiz yeni bir iktisadi kimliğe bürünmüştür. Bu ise, 20-30 yılda batı tüketim normlarına dayalı, kısa zamanda kolay yollarla para ve servet kazanmayı hedef kabul eden yeni bir sınıfın türemesine sebep olmuştur. Bu ise, İslami prütanizmin ahlaki yapısına ters düşen çarpık bir kapitalist modeli ortaya çıkarıyordu. Oysa, kar için kar yapmak, protestan ahlakın esas zihniyeti değildi, bunun gerisinde çok çalışma, tasarrufta bulunma, yeni üretim kaynakları yaratarak yatırım hacmini geliştirme bir ideal tip olarak benimseniyordu.

20. 1950’lerden sonra toplumumuz batının sosyal tarihine damgasını vuran bir iktisadi sistemi benimserken onun temelinde yatan protestan ahlakı gibi dini norm ve değerleri görmezlikten gelmiş, sadece ve sadece maddileşmiş bir iktisadi faaliyeti bütün formlarıyla bünyesine aktarmıştır. Bu durum, bazı iktisatçıların haklı olarak iddia ettikleri çarpık bir kapitalist sistemin yaratılmasına sebep olmuştur. (243)

21. Türk aydını, kendi toplumunun tarihi gelişimine damgasını vuran bir iktisadi sistem yerine yabancı toplumların tarihi gelişimine uygun, sosyo-kültürel şartları yansıtan modeller aramakta devam edecek midir? Bu iktisadi ve sosyal sistemleri benimserken, onları yoğuran ve biçimlendiren ahlaki zihniyeti veya iktisadi ideolojiyi hesaba katmayacak mıdır? (243)

22. Geri kalmış kafalarla, geri kalmışlıktan kurtulmak mümkün değildir.

(Prof. Tarık Zafer Tunaya)

Outline

Benzer Belgeler