• Sonuç bulunamadı

Orhan Türkdoğan; Dedekorkut Yayınları 1977-İstanbul

1- Toplum kalkınması, halkı müşterek problemlerinin tayini ve kabulü için teçhiz eden ve problemlerin çözümü için (eğitim ile) demokratik, yoldan gereken bilginin verilmesini sağlayan ve onları başarılı sonuca götüren bir faaliyettir. (19)

2- Küçük toplumlarda ahenk geleneklere ve adetler ile dini bağlar önemli rolü oynadıkları halde cemiyette anlaşma ve mukaveleler, kanunlar bunların yerlerini alırlar. (22)

3- Cemaati organize eden korku, bedbinlik ve sukût fertlerin davranışlarında hakim olan üç psikolojik elemanı teşkil eder. Münferit fertlerde hakim olan bu elemanlar toplumun biçimine göre şekil alırlar. (22)

4- Lider, mensubu bulunduğu toplum içinde, fertler arasında karşılıklı tesirleri başlatan bir kimsedir. (24)

5- Toplum kalkınmasında muharrik unsuru teşkil eden Liderler (aydınlar....) (25)

6- Liderler:

Marjinal Liderler ; danışma Liderleri ; uygulama Liderleri; Moda...

müstehlik, Mahalli nüfus sahibi, nüfuslu, vazife icra eden, kilit şahıs Liderleri... (25)

7- Cemiyet, birlikte çalışan ve faaliyet gösteren fertler grubudur. (26) 8- Kalkınma ve gelişme için sunulan yeni fikirlere halkın değerler sistemini zedelemeden tahavvüle tabi tutmak, toplum kalkınmasının önemli kurallarından bir diğerini teşkil eder. (27)

9- Toplum kalkınmasında saha ve nüfus, hazırlanacak programın tipine (oluşturur) (31)

10- Ferdin sahip olduğu şahsiyet, toplum içinde gelişir (insan çevresinin mahsulüdür) (35)

11- Fert, inanç atidüt (=...) ve dünya görüşü ile aslında toplumu yansıtır.

(36)

12- Sanayi hareketleri, nüfus akımı, sosyal hareketlilik, komünikasyon ve nakliyat ağları cemiyet yapılarını geleneksel tipten modern tipe doğru tazyik ediyor. Bunu sonucu olarak şehir ile köy arasında tali sosyal yapılar teşekkül ediyor.... (36)

13- Toplum kalkınmasında önemli bir nokta da, halkın değişmeye olan müspet davranışı (tutumu-yaklaşımı) dır. (39) (Bu da Türk toplumunda fazlası ile mevcut bir haslettir ( - ) )

14- Toplum kalkınmasında ilk adım, cemaat üyeleri tarafından hissedilen müşterek ihtiyaçların sistematik münakaşasıdır. (49) Metot yönünden ikinci adım cemaat tarafından seçilmiş olan, kendisine yardıma taahhüt eden sistemli planlamayı başarmaktır. (50) Üçüncü adım, mahalli cemaat zümrelerinin sosyal imkanları ile fiziki ve ekonomik güçlerini tamamen seferber etmektir. (50) Dördüncü adım cemaatı ıslah projelerini tahakkuk ettirmek için gereken ümidi (oluşturmaktadır.) (50) ... (duygusu) zümreleri birbirine bağlayan bir çimento gibidir. (51)

15- Genç nesildeki mevcut potansiyel enerjinin iyi bir mecraya yönetilmesinde ... (52)

16- Fertler, bencilliğin dışında altrüist (diğergam) duyguların tesiri ile toplum meselelerine karşı duymuş oldukları mesuliyet ile hareket ederler. (57)

17- Sermaye (...) sınıfı, kendi çıkarlarına (yataklık eden) uygun yasalarla bir devlet örgütlenmesi vücuda getirip; (devlet zırhına bürünerek) ... (Çetin ALTAN, Sahah/14.7.99)

18- Ahlâkî değerler, bir cemaat içinde normal olarak görevini yaptığı zaman, cemaat ahenkli, yeknesak bir yapı arz eder. Cemaat fertleri arasında birbirlerini tamamlama, intibak ve kanaat birliği aslında bu ahlâkî değerler sisteminin iyi işlemesinden doğar. Bu tip değerler, aynı zamanda, ferdî şahsiyetin başarılı şekilde görevini yapmasında ve bunların diğer fertler içinde aynı şekilde tamamlanmasında gerçek bir role sahiptir. Fakat, ne zaman değerler birbiri ile sataşma haline geçerler, birbirleriyle karışırlar ve fertlere karşı olan yakınlıklarını kaybederlerse hem ferdî davranış, hem de sosyal düzen tesir altında kalmış olur. (58)

19- (Toplum) meseleleri (ni) (fertlerin) toplumun bizzat ele almasını sağlamak (Aksiyon kampanyası)

20- Sokak kalabalığı (şekilsiz, vasıfsız, organize edilmemiş gruplar)

21- Bir toplum bünyesinde hangi tip faktörler veya etkenler, başarılı bir toplum kalkınmasına müessir (etkili) olmak suretiyle mili ekonomik büyümeyi (kalkınmayı) geliştirebilir ? (78)

22- - Çıkarları siyasi-ahlâkî yozlaşmada olan gruplar...

23- Özel çıkarları milletin çıkarının önüne geçiren siyasal yozlaşma, modernleşme ile birlikte gelişiyor. Çünkü, hızlı değişim geçirilirken kaybolan bir değerin yerine yenisinin konması vakit alıyor. Sürekli yenilenen kanun ve yönetmelikler, denetim yapılarında boşluklar yaratıyor ve bunlar yozlaşmaya eğilimli olanları iştahını kabartıyor .... (Sahah/14.7.99-Zeynep Göğüş)

24- Dünyanın geri kalmış memleketlerinde ekonomik ilerlemeyi gerçekten tehdit ve tahdit eden faktörler sadece ekonomik faktörler değildir. (81)

25- Geri kalmışlığa, cehâlete, fakirliğe, ileri toplumlar karşısındaki (içindeki) yerimizin itibarsızlığına v.s. karşı bir duygusuzluk içinde olmak (-)

26- Kalkınmayı engelleyen faktörler (85)

27- Bütün değişmeler, yeniliğin sunulduğu halkın mutlak tasvibini almak suretiyle yapılmalıdır. Bu kültür değişmesinin biricik ilkesidir. Kanun (veya şahsî otorite) otoritelerini kullanarak, halka baskı yapmak semereli sonuçlar doğurmaz. (118)

28- İnsan gücünün değerlendirilmesi, işlenmesi, eğitilmesi ve çağdaş seviyeye yöneltilmesi toplum kalkınmasının ilk ve en önemli merhalesini teşkil eder (145)

İLMİ İNKILÂP

Gerald W.ELBERS; Paul DUNCAN, Çev.:İbrahim Aşkı TANIK Genelkurmay Basım Evi, Ankara – 1962

1- Bugün karşımıza çıkan müşkülâtın çoğu, başlıca birlik ve iş-yapıcılık alanında büyük ve kendine mahsus değişmeler getiren bu dehşetli ilmî inkılâbın tam ortasında yaşamakta olmamızdan ileri geliyor. Tarihte insan topluluğu bugünkü kadar hızlı bir değişmeye hiç uğramamıştı. (18)

2- Kömür kuvveti ile işleyen tezgah ve makineler ile iş görme devri böyle ileri giderken, eski ve yeni bir çok amelî meseleleri halletmenin yolları aranıp bulunmaya başladı ve bu ilmî hareket büyük ölçüde yer yer gelişmeye başladı. Bu yolda elde edilen ilmî keşiflerden yeni yeni sanatlar ortay çıktı. Bu yeni sanatlar ile yapılan aletler ve maddeler de yeni ilmî keşifleri saik oldu. Bu sayede kimya, fizik ve biyoloji ilimlerine sağlam temel olacak hakikatlere erişildi. Hâsılı sanat, mühendislik ve ilim el ele vererek döne dolaşa yükselmeye koyuldu. (19) (bu gelişmeler toplumda yeni ilişki biçimleri doğurdu...)

3- Bizim bu günkü sanat medeniyetimiz birbirine geçmiş ve bağlanmış madenler, fabrikalar ve ulaştırma vasıtalarından mürekkep geniş ve karışık bir şebekeler toplumudur. Bunların hepsi birden, güzel işleyebilmek için dehşetli miktarda yığın yığın hammadde sarf etmeye mecburdur. (19)

4- Fabrikaları hammadde ile besleyen kaynaklar .... (20)

5- Biz şimdi hiç vakit geçirmeksizin çabuk bilgi biriktirmek zarureti karşısındayız. (22) (çok çabuk bilgi edinip biriktirmesine ve bu ilim ile nasıl amil olunacağını gerçekten öğrenilmesine... (23) bilginin tezahürü...)

6- Tarih başladığından beri, insandaki hayır kuvveti, yine insanda bulunan şer kuvvetini hükmü altına almaya davet etmiştir. Lakin, hiçbir vakit insanoğlunun yaşaması, aklın ve ilmin hamakate ve cehle galabe etmesine bu derece tam bağlı olmamıştır. (24)

7- Amerikalılar bulundukları tarihî mevkîden bu ilmî inkılâbı derhal bir askerî tehlike olarak gördüler. (...) Biz biliyoruz ki, gerek zamanımızdaki barış halini sağlamak bağlamak ve gerek bu esnada iktisat sahasında yenilmemeyi sağlamak için askerlik bakımından mutlaka kuvvetli olmamız lazım. Bundan başka şuna da inanıyoruz ki, yalnız silah yarışı yapmakla barış hiçbir vakit temin edilemez.

Bu dönüm noktasında öyle düşünüp dururken, anladık ki, hasmımızın bize askerlik yolunda tehdit etmesi, bilgide, teknoloji ve iyi işçilikteki ilerleme

sayesinde mümkün olmuştur. (25) (aynı durum ile karşılaşan Osmanlı da uzun süre tehlike askerî tehlike olarak algılanmış ve Ordu Islahı ile uğraşılmıştır.)

8- Toplumu teşkil eden fertler hisselerine düşen vazife ve sorumluluklara ne derece istimam ve çaba harcarlarsa demokrasi yani düzenli toplum hayatı da o kadar geniş ve bütün olur. İdrak ettiğimiz bu (peyk devrinde ) (...) bu demektir ki, halk ne olduğunu ve ne yaptığını genel ve hakikî misalleriyle görüp, kendince anlayacak bir yolda yetiştirmeli ki, büyüklerin önderlerin karşılaştığı ilmî meselelerin genişliğini ve derinliğini takdir etsin de onlar o meseleleri hallederken onları anlayışla destekleyebilsinler. (29)

9- (...) Yeni ilmin neticelerini tabîî ve insanî kaynaklarına derhal ve semere verecek surette tatbik etme kabiliyetine sahip bir toplumun da yolu hemen yön bakımından benzerdir. (56)

10- Eğer ülkenin siyasî önderi yalnız merkezi iktidarı sağlamlaştırmaya bakarsa yahut halkı memleketten hariç bir maksat etrafında toplamaya çalışırsa belki kısa ömürlü bir muvaffakiyet elde eder. Lakin ne kadar bastırılsa da yine ot gibi aralardan fırlayıp üste çıkan iktisadî ve içtimaî ilerleme ve yükselme ihtiyacını tatmin edemez; belki üstün ve sağlam bir siyasî esas ve kaide yapmadan bir merkezi devlet kurmaya çalışmanın uzun sürecek tehlikelerine de uğrar. (....) Çünkü, böyle yanlış yolda çalışmalara dalmakla maddî bir ilerleme ve yükselme bekleyen halkı ümit ettiklerine kavuşturmaktan aciz ve mahrum kalır (57)

11- İlk olarak pek kısa zaman iktisadî gelişme yapmanın biricik sırrına vakıf kişiler durumunda göründüler. (58)

12- Bununla beraber böyle er geç cevap verilmesi icap eden sualleri ortaya koymak. (94)

13- Bütün ilim şubeleri ..../ ilmî dirayet ... / - Bilgi ve toplumsal barış

- Bilgi ve kalkınma disiplini - Bilgi ve Millî savunma disiplini - Bilgi ve iktisadî büyüme...

14- İlmi gelişme, teknoloji yenileşmeleri için esastır. (95)

15- Yalnız ilimdir ki, içinde yaşadığımız alemi anlamaya olan merakımızı ve isteğimizi tatmin eder ve gerek çevremizde ve gerekse kendimizde bulunan kuvvetlerin kölesi değil efendisi, mahkumu değil, hakimi olmak bizi emelimize kavuşturur. (96)

16- İlk önce, yalnız anlamak merakıyla girişilen ilmî araştırmaların çoğu er-geç hem askerlik, hem de sulh işlerinde yararlı ve değerli çıkmıştır. (96)

17- İlim sahasında ilerleme (bilgi birikimi) insanda kuvvete olan kemâlatın fiile çıkarılmasına .... (96)

18- Tatbikî ilimler, yani teknoloji... İktisadî gelişmeye iki ayrı yoldan yardım eder: biri istihlak eş yasının ya yenilerini yapar, yahut mevcutları ıslâh eder; öteki de yeni istihsal yolları açar yahut eski usulü ıslah eder... (96)

19- Milli bir ilim programı...

20- Bir çok, Avrupa memleketlerinde bir âlime verilebilecek en büyük şeref millî ilim akademisine seçilmektir. (107)

21- (Toplum problemlerinin) bir çoğunun üzerine ağır bir örtü çekilmiştir. (109)

22- Bizim bu akıl ve fikir (enerji) kaynaklarımızın tersine dönüp ziyan olmalarını önlemek ve teme ilim araştırmalarını besleyip büyütmek için en az üç amil Lâzımdır.... (117)

- Araştırma yardımı (parasal) - Ünv. Kifayetli bütçesi

- Ünv. Özerliliği...

23- Çalışma feragati ne derece büyük olursa ilim de öyle büyür ve kemale erince meyve verir. (118)

24- Yeni şeyler yapıp piyasaya dökmek, yeni hizmetler vücuda getirmek ve halka yeni iş yapıları açmak için tabiatın kanunlarına olan bilgimizi daima ziyadeleştirmek ve sonra bu ilmi ameli maksatların doğmasına tatbik etmek.

..(124)

25- Bir fikir manivelâsı...

26- Bilgi toplumunun kısa ve uzun vadede gelişmesi ve yetişip meyve vermesini sağlayacak surette kökleşip beslenmesi için mutlaka merkezi hükümet, ilmi ve teknolojiyi milletin birinci kaynağı ve sermayesi sayarak ve

bunu en yüksek değerde gözetecek geniş ve ruhlu bir politika haline getirip onu canla ve başla takip etmelidir.(135)

27- İlmî istişare kurulları...

28- Mevcut alim ve teknolojistler gerçekten gereken teşekküllere tevzi edilecektir. (135)

29- Kalkınma seferberliği...

30- Sivil sanayide, sivil hükümet ve idarede, silahlı kuvvetlerde, tahsil ve terbiye enstitülerinde bulunan ilmî ve endüstriyel maharet sahibi kimseleri değerli bir kaynak gibi en işe yarar bir surette istihdam etmek... (135)

31- İnsan kaynaklarımızdan planlı bir strateji ile istifade...

32- İlim işlerinin yetişip gelişmesine en elverişli muhiti teşkil edecek hal ve şartları tayin etmek ve bunların mümkün olduğu kadar çabuk meydana gelmesini başarmak için, ilim mesleğinde gerçek ehliyet sahiplerinin halis ve devamlı yardımlarını(temin etmek...) (139)

33- İlim ve teknoloji alanındaki insan gücünü yetiştirmek için şimdikinden daha elverişli bir çevre meydana getirmek...(142)

34- Üniversitelerin, öğretim – araştırma fonksiyonu...

35- Basın ve yayın (Medya)ın ödevi: Kamu efkârını eğer basın ve yayın isterse, bir konuya herkesin aleyhinde olduğu gibi bir şeyden, artık kimsenin aleyhinde bulunmadığı bir şeye bakılırken nasıl bir heyecan haliyle bakılırsa, işte ona göre değiştirebilir.(163)

36- Mümkün olduğu kadar çabuk bir kamu düşüncesi çevresi ve havasını meydana getirmeliyiz ki ancak o iklim içinde bütün okul ve üniversitelerimizde ve öğretmen yetiştiren okulların programlarında ... (164)

37- Halbuki cazipliği artırmak için yapılan mübalağalar aksi tesir de yapıyor.(165)

38- (...) böyle ayrı bir renk olması, ilmin genel sahasındaki büyük gelişmenin zaten beklenilen bir aksidir. (169) (Osmanlı’ya yansıması: askerî alandaki seri yenilgiler/ aynı problemin (bilimdeki geriliğin) değişik alanlarda tezahürü)

39- (...) Hangi faziletleri geliştirir?...

40- Yaşlanmış lakin muhakemesi olgunlaşmış bir ihtiyar...

41- Yirminci Yüzyılda sîyasî, sosyal ve iktisadî işlere dair insanlar arasında anlaşmazlıklar bulunmasına ve millî menfaatlerin birbirinden ayrı olmasına rağmen, iki şey hakkında bütün yeryüzünün insanları geniş çapta görüş ve anlayış birliği göstermektedir. Herkeste genel ve ivedi bir istek var;

zamanımızın ilim ve teknoloji inkılâbına iştirak etmek ve bundan istifade etmek isteği; sonra, yine herkes inanıyor ki, eğitim ve öğretim insanların ileri gitmesi için birinci vasıtadır. (201)

42- Bütün fertlerin ve toplumun salış malarını ferdî ve toplumsal hayatın gerçek gayelerine doğru derleyip, düzenleyip yürütmesini öğrenmeye mecburuz. (205)

43- İlmin ne olduğunu ve ne işe yaradığını öğrenmek...

44- Bir milletin büyüklüğünün asıl kaynağı, o milletin yaşayan cevherini teşkil eden fertlerdir. Fertlerde kuvve halindeki istidat ve kabiliyetin tahakkuk etmesi, yani fiile çıkması ile ilgilenmek, onu daima istemek ve dilemek, bize atalarımızdan kalan manevî mirasa, siyasal felsefemize...(216)

45- Fikrimizin çevresinde taraf edeceği merkez...daima ferdin kabiliyetinin inkişaf etmesi olmalıdır.(216)

46- Bu gençler hayat boyunca ziyan edilmiş bir kuşaktır ki, eğitim ve öğretimlerini bitirmemiş oldukları için verdikleri kararlar ve hükümler ile halkın düşünme faaliyetlerini zehirlerler...(238)

47- İktisadî buhranın hangi safhasında olursa olsun öyle menfaatler vardır ki, vergi ve bütçe işlerinin daima ötesinde ve üstünde durur ve milletin erkeklerinin, kadınlarının ve çocuklarının vücutlarıyla, zihinleriyle ve ruhlarıyla sımsıkı ilgili ve bağlı olan bu menfaatler o buhran içinde de iyice gözetilmezse denk getirilmiş bütçe sözleri er geç çorak ve kısır bir başarı olur.(238)

48- Fertleri yüksek seviyeye yetiştirmek...

49- Şu var ki; biz iyilik ve güzel geçinme ve yaşama (Toplumsal barış) hakkında geniş çapta ne kadar iyi anlaşırsak o kadar baş başa ve el ele verip o ilk gayelere doğru yürümeye çalışırız. İşte, bu sağlam anlaşma ve uzlaşma binasını kuracağımız yer ve temel, insanî ve dinî terbiye, doğuştaki vicdanî duygular ve bilgiler olacaktır. (249)

50- İlmî ilerlemenin toplumdaki kökleri...

51- Teknoloji: toplumun bir genel güdüsünün ifâdesi, kuvveden fiile gelişi ve toplumun tasavvur ettiği gayelere erişmek için tuttuğu ve yürüdüğü bir yoldur, araçtır.(250)

52- İlmî çaba, yani ilmi öğrenmeye ve öğretmeye çalışmak, hatta kişisel bir esasa dayansa dahi ki, o vakit, en çok etkili oluş- o toplumun gözle görünmeyen, fakat zatında zuhur eden ve ifâdesini bulan bir hassadır.

(Modern ilmî zihniyetin müesseseleri) (...)toplumun bir bütün olarak tümü ile bir nevi gelişmesinin ifâdesidir.(250)

53- Cemiyetimiz, âlimlere ve teknolojistlere ve teknisyen olmayıp, ilimleri toplum ihtiyaçlarına tatbik etme işlerinde araştırıcı ve geliştirici olarak çalışan daha bilgili ve ihatalı önderlere, tabii ilimlerde ve onların tekniğinde, kullanışlarında sağlam esaslara dayanarak hareket eden öz görüşlü kimselere muhtaç... (iken, bu kimselerin yetişmesine imkân verilmemiş, böyle kişilerin yetişmesi hususunda ki çalışmalar; siyasî cereyanlarla dejenere edilmişlerdir...) (s.250’den uyarlama)

54- İşte öğretim ve eğitime bu gözle, bu genişlikle baktığımız vakit...(252) 55- İnsanların çoğunda kendi iş ve güçleriyle ilgisi olmayan alanlarda dahi beklenmez bir gelişme peyda edecek gizli istidatlar vardır. (253)

56- Batı halkı (Türk aydını) olarak beslediğimiz bütün ümitler ve emeller bakımından yapacağımız en kötü iş, yüksek öğretim hakkındaki gayelerimizi yalnız teknolojide yetiştirmek ve yükseltmek seviyesine indirmek olur. (255)

57- İnsanî bilgiler (zihniyet), olayları, çakışmaları ve maksatları tam yerli yerine koyar, insanın kendisine merkezî mevki ve kıymeti verir; onun ihtiyaçlarını, tabii sıfatlarını, başarı kabiliyetlerini, fikir ve hislerini geliştirirler.(256)

58- İnsana mahsus görgülerin ve kıymetlerin bazı sabit ve seyredilmeye lâyık manzaralarını görürüz.(257)

59- Her türlü sefil kayıtlardan kurtaran...

60- Sistem birbirleriyle tutarlı ilişkiler içinde çalışan parçalar bütünüdür...

61- Kişisel olan sevk edici kuvvet, ruhî ve sosyal sebeplerin mahsulü karışık bir neticedir. (268)

62- İlim ve teknolojide ileri görüşlü ve yaratıcı ilmî araştırma yapmaya elverişli bir varlığa bağlıdır. (287)

63- Bunun için ilim yolunda yürümeye yarar geniş bilgiler sistemli surette toplanıp vücut ve aza gibi yerli yerine düzenlenmiş ve büyük araştırma aletleri de dizilmiş ve başlarına üniversite ve fakültelerinin öğretim üyeleri ve yardımcıları geçmiş, sessiz sedasız çalışıyorlar, görürsünüz ki, millî lâboratuarların taahhüt ve yaptığı işlerin tabii ve hayati manzarasını işte bu seviyeli varlıklar teşkil eder. (294)

64- Bugün bize ilim ve teknolojide meydan okunuyor, bunu karşılamak için aklî, ahlakî ve bedeni kaynaklarımızı nasıl kullanacağız? (305)

65- Hayatın uzunluğuna göre, gelecek için en önemli olan şey, bizim diğer milletlerle (fertlerle) baş başa ve el ele verip birlikte çalışmaktan payımıza düşeni yapmamızdır. (311)

66- “Türkiye, Almanya gibi homojen bir toplum olmadığı için (Türk toplumunu homojonize edecek ortak payda nedir?...), dayatmalardan, siyasî kavgalardan sakınılmasını, uzlaşmacılığın geliştirilmesini, topluma zıtlıklar yerine, iş yapma ve yaşama sevinci verilmesini savunurdu...” (Taha AKYOL- objektif/ Milliyet (Özal’ın Özelliği) başlıklı yazıdan 17.04.1998)

Outline

Benzer Belgeler