• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: ĠSĠM KAVRAMI VE KUR’ÂN-I KERÎM SÛRELERĠNĠN ĠSĠMLENDĠRĠLMESĠ ĠSĠMLENDĠRĠLMESĠ

4. Birden fazla ismi olan bu sûrelerin bazı isimlerinin sahâbeden nakledilmiĢ olması

2.2.5.4. UzlaĢtırıcı GörüĢ

Yukarıda da belirttiğimiz gibi sûrelere verilen isimlerin tümünün, hadis ve sünnete dayanarak Hz. Peygamber (a.s.)‟den gelerek tevkîfî olduğunu kabul eden âlimler bulunduğu gibi sûrelere verilen isimlerin ictihâdî olduğunu savunan ilim adamları da vardır. Bu görüĢe göre sûrelerin isimlendiriliĢi tevkîfî değil; tümüyle sahâbe ve daha sonra gelenlerin ictihâdı ile yapılmıĢtır.

Bunların yanında Ġbrahim Halife‟nin de içinde bulunduğu761

bazı ilim adamları ise bazı sûrelerin adlarının ictihâda dayandığını; fakat bazı sûrelerin isimlerinin ise tevkîfî olabileceğini kabul etmektedir.762

Zira tüm sûrelerin isimlerinin Hz. Peygamber (a.s.)‟den geldiğine dair rivayetler tesbit edilmiĢ değildir. Sabit olan, ancak bazı sûrelerin isimlerinin Hz. Peygamber (a.s.)‟den geldiğidir. Diğer bazıları ise ya sahâbeden ya da tâbiînden gelmektedir.763

Fakat Ģunu da belirtmeliyiz ki, sûrelerin isimlendiriliĢini kısmen tevkîfî ve kısmen ictihâdî sayan ilim adamları arasında, isimlerin ne kadarının tevkîfî ne kadarının ictihâdî olduğu hakkında görüĢ birliği yoktur.

Bu görüĢü savunanlara göre sûrelerin isimlendirilmesinin tevkîfî olduğunu söylemek zordur. Çünkü her ne kadar Hz. Peygamber (a.s.)‟in bazı sûreleri isimlendirdiği veya en azından adlandırmaya temel teĢkil edecek Ģekilde nitelendirdiği anlaĢılıyorsa da sûrelerin hepsini onun isimlendirdiğini gösteren herhangi bir bilgi mevcut değildir. Öte yandan çoğu sahâbînin sûreleri isimleriyle bildikleri, hatta bazı sûreleri birden fazla isimleriyle tanıdıkları anlaĢılmaktadır. Konuyla ilgili kesin yargıya ulaĢmamızı engelleyen sorun, onların sûrelere bu isimleri kendilerinin mi verdiklerinin, yoksa Hz. Muhammed (s.a.s.)‟den mi öğrendiklerinin belli olmamasıdır. Üstelik usulcülerin açıklamalarından, Ġslâm âlimlerinin birçok sûreyi asıl isminin yanı sıra daha baĢka isimlerle de isimlendirdikleri anlaĢılmaktadır. O halde bu konunun Hz. Peygamber (a.s.)‟e dayanacak Ģekilde kısmen tevkîfî olabileceği, sûrelerin genellikle sahâbîler

760 Berrâk, Cüz’ün fî esmâi süveri’l-Kur’âni’l-Kerîm, s. 18.

761 Halîfe, et-Tefsîru’t-tahlîlî li sûreti’n-Nisâ, s. 12-13.

762 Berrâk, a.g.e., s. 18.

763

120

tarafından isimlendirildiği, bazı Ġslâm âlimlerinin yaptığı isimlendirmenin ise asıl isimlerle değil, ikinci, üçüncü… isimlerle ilgili olduğu söylenebilir.764

Muhammed Salim Muhaysin, sûre isimlerini tek tek ele almıĢ ve bazı tesbitlerde bulunmuĢtur. Ona göre Kur‟ân‟ın yetmiĢ üç sûresinin tek ismi vardır ve bunlar tevkîfîdir.765

Geri kalan kırk sûrenin ise birden fazla ismi vardır. Birden fazla ismi olan bu sûrelerin isimlerinin bir kısmı tevkîfî, bir kısmı da ictihâdîdir.766

Müellif, sûrelere tevkîfî olmayan isimleri kimin koyduğu sorusuna ise “ya sahâbe vermiĢtir veya tâbiîn vermiĢ olabilir” diye cevap verir.767

Dr. Muhaysin, Ģu an mushaflarda yazılı bulunan sûre isimlerden Tevbe, Mü‟min, Kamer, Meâric, Nebe‟, ĠnĢirâh,768

Beyyine, Zilzâl,769 Mâûn770

ve Mesed sûresi771 olmak üzere on sûrenin isminin ictihâdî olduğunu, geri kalan yüz dört sûrenin isminin tevkîfî olduğunu belirtmektedir.772

Bu görüĢe sahip olanların bir kısmına göre daha olası olan, ġâri„in örnek ve nümune olarak birkaç sûrenin ismini koyması; geri kalanı ise müctehidlerin ictihâdına bırakmıĢ olmasıdır. Bunun iĢareti ise Ģudur: ġayet tüm sûrelerin isimleri tevkîfî olsaydı, ilk müslümanlar bundan habersiz olmazdı ve sûrelerin baĢlarına besmele yazdıkları gibi ilk mushaflara bu isimleri de yazarlardı. Fakat onlar bazı isimler hakkında rivayetler olduğunu gördükleri halde bazıları hakkında bulunmadığını gördüler ve tüm isimlerin tevkîfî olmadığını anladılar.773

2.2.5.5. Değerlendirme

Âlimlerinin çoğunluğu, Kur‟ân-ı Kerîm sûrelerinin isimlerinin Resûlullah (s.a.s.)‟tan gelmek suretiyle tevkîfî olduğunu, Hz. Peygamber (a.s.)‟in her bir sûreye özel isim verdiğini kabul etmektedir.774

Yukarıda takdim edilen ilim adamlarının görüĢleri ve

764 Gül, “Geleneksel Kur‟ân Tasavvurunun Tefsir Ġlminin OluĢumuna ve GeliĢimine Etkisi”, s. 39.

765

Muhaysin, Fî rihâbi’l-Kur’âni’l-Kerîm, s. 85.

766 Muhaysin, a.g.e., s. 87.

767 Muhaysin, a.g.e., s. 87.

768 Müellif, ĠnĢirâh sûresinin isminin “ġerh”, olduğunu, bu ismin de tevkîfî olduğunu ifade etmektedir. Bk. Muhaysin, a.g.e., s. 87.

769 Müellif, Zilzâl sûresinin isminin “Zelzele”, olduğunu, bu ismin de tevkîfî olduğunu ifade etmektedir. Bk. Muhaysin, a.g.e., s. 87.

770 Müellif sûrenin “Eraeyte”, adıyla tevkîfî, “Din”, adıyla da tevkîfî olmayan iki ismini zikreder; fakat Mâûn ismini zikretmez. Bk. Muhaysin, a.g.e., s. 112.

771 Müellife göre Tebbet sûresi tevkîfîdir; fakat Mesed sûresi ictihâdîdir. Bk. Muhaysin, a.g.e., s. 113.

772 Bk. Muhaysin, a.g.e., s. 85-114.

773 Bombâ, Esmâü’l-Kur’âni’l-Kerîm, s. 49.

774

121

beyan edilen deliller değerlendirildiğinde, sûre isimlerinin tevkîfî olduğunu savunanların görüĢünün tercih edilen ve daha isabetli görüĢ olduğu görülmektedir.775

Bu görüĢün tercih edilmesi savunanların çokluğundan değil, bilakis bu görüĢün doğru olduğuna iĢaret eden delillerin çokluğundandır. Bizim bu görüĢü tercih etmemizin sebeplerini Ģöyle sıralayabiliriz:

1. Sûrelerin çoğunun isimlendirilmesinin Hz. Peygamber (a.s.) tarafından yapıldığı gösteren pek çok hadisin sâbit olması. 2. Sahâbenin sorduğu sorulara Hz. Peygamber (a.s.)‟in verdiği cevaplarda sûrelerin isimlerini kullanması.776 3. Bazı sûrelerin fazileti hakkında Hz. Peygamber (a.s.)‟den geldiği sabit olmuĢ sahih hadislerde sûrelerin isimlerinin geçmesi.777

4. Birçok sahâbenin Hz. Peygamber (a.s.)‟in çeĢitli namazlarda okuduğu sûreleri anlatırken sûrelerin isimlerini zikretmeleri.778

5. Bazı ashabın pek çok yerde sûrelerin isimlerini belirten sözleri.779

6. Bazı sûreler isimleri, sûrelerin ilk ifadelerinden alırken bazıları sûrelerin içinde geçen bir kelimeden, bir kısmının da sûrede bahsedilen önemli bir konudan alması. Açıktır ki sûreler tek bir sisteme göre isimlendirilmemiĢtir. ġayet sûrelerin isimlendirilmesi tevkîfî olmasaydı bu durum ortaya çıkar ve meselâ her sûrenin ilk kelimesi sûreye isim olarak verilirdi.780

Ayrıca sûrelerin isimlerinin Ġmam Mushaf‟ta yazılmıĢ olduğu, Ġslâm tarihi boyunca Ġmam Mushaf‟taki sûre isimlerine itiraz eden kimsenin görülmediği, o halde Ġmam Mushaf‟taki isimlerin “manevî tevatür” ile diğer bir ifadeyle “telakkî bi‟l-kabûl”, “sukûtü icmâ„” suretiyle benimsendiği, bu bakımdan bu isimlerin tevkîfî olduğunu mecburen kabul etmemiz gerektiği de belirtilmiĢtir.781

Bazı sûrelerin birden fazla isminin bulunması ve bir isim üzerinde ittifak edilmemiĢ olması, sûrenin ictihâdî olduğunu savunanların en önemli delillerindendir. Fakat bizce sûrelerin sayısında bile farklı bazı görüĢlerin olduğu bir gerçek iken sûre isimlerindeki çeĢitlilik tabii karĢılanmalıdır. Bize göre sûrelerin isimlendiriliĢinin ictihâda dayalı

775 Câbirî, Esmâü’s-süveri’l-Kur’âniyye, s. 59; Henâî, Esmâü’s-süveri’l-Kur’âniyye, s. 28; Demirci, Tefsir

Usûlü ve Tarihi, s. 44. 776

Meselâ Hz. Ebû Bekir‟in Hz. Peygamber‟e ihtiyarladığını söylemesi ve bunun üzerine Hz. Peygamber‟in Hûd, Vâkıa, Mürselât, Nebe ve Tekvîr sûrelerini zikrederek ihtiyarlığının sebebini anlatması için bk. Tirmizî, “Tefsîru‟l-Kur‟ân”, 56.

777 Dârimî, “Fezâ‟ilü‟l-Kur‟ân”, 21; Buhârî, “Tıb”, 39; “Megâzî”, 83; Ġbn Mâce, “Ġkâmet”, 115; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 109; Tirmizî, “Fezâ‟ilü‟l-Kur‟ân”, 9.

778 Buharî, “Ezân”, 106; Müslim, “Salât”, 163; Ebû Dâvûd, “Salât”, 89; Nesâî, “Salât”, 426.

779 Buhârî, “Tefsîr”, 21.

780 Henâî, a.g.e., s. 32-34.

781

122

olduğunu savunanların, bu görüĢü ispatlamak için baĢka ikna edici delillere ihtiyacı vardır.

Tüm sûrelerin isimlerinin tevkîfî olmadığını; bazı sûrelerin isimlendirilmesinin Peygamberimiz‟in bildirmesi ile tevkîfî olup diğer kısmının sahâbenin veya tâbiînin ictihâdı ile olduğunu savunan bazı ilim adamlarına göre bile, bilinen isimler tesbit edildikten sonra onların dıĢında sûrelere isim koymanın caiz olmadığı hususunda tüm müslümanlar icmâ halindedir. Evet, müslümanlar isimler konusunda icmâ etmiĢ ve bu isimlendirmeye canı gönülden rıza gösterip hüsnü kabul ile karĢılamıĢlardır.782 Bundan dolayı Ġbn ÂĢûr, Selef‟in Yâsîn sûresine “Kalbü‟l-Kur‟ân Sûresi” dediğini belirtmiĢ, fakat -Hz. Enes‟ten rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (a.s.)‟in bu sûreye Kalbü‟l-Kur‟ân diye nitelediği783

halde-, bu isimlendirmenin meĢhur olmadığını ifade etmiĢtir. Yine o, sûrelerin isimlendirilmesine aykırı davranan bazı son dönem âlimlerini, “1078 senesinde, doğuda, zannediyorum Ġran‟da, basılan bir mushafta Yâsîn sûresine, kıssasının anlatıldığı “Habîbü‟n-Neccâr Sûresi” yazıldığını gördüm. Bu, tuhaf bir isimlendirmedir. Zira sûrenin bu Ģekilde isimlendirilebileceğine dair herhangi bir delil bilmiyoruz. Bu mushafta, sûrelerin bilinen isimlerine iki sûrede aykırı davranılmıĢtır. Ġsimleri farklı olan sûrelerden birisi Yâsîn sûresi, diğeri de “Sûretü‟z-Zeytûn” adının konulduğu “Tîn Sûresi”dir.”784 diyerek sert bir Ģekilde eleĢtirmiĢtir.

Sûrelerin isimlerinin tevkîfî olduğunu savunan Fadl Hasan Abbâs‟a göre ise sûrenin ilk ismine alternatif olmamak üzere, Kur‟ân sûreleri üzerinde iyice düĢünüp her bir sûrenin ayırdedilen bazı özelliklerinden yola çıkarak o sûreye bazı isimler vermede bir beis yoktur. Örneğin Hucurât sûresine Âdâb sûresi; Ankebût sûresine ise Duâ sûresi adı vermek mümkündür. Yine Furkân sûresini Reddü‟Ģ-ġübühât sûresi; Nahl sûresini ise Ni„am sûresi olarak adlandırmak mümkündür. Bununla birlikte “Âdâb sûresini okudum”, “Duâ sûresini tedebbür ettim”, “Niam sûresini tefsir ettim” denilemez. Sûreler ancak bilinen ilk isimleriyle anılabilir.785

ġunu da ifade etmeliyiz ki, birden fazla ismi olan sûrelerin tüm isimlerinin, onların isimlendiriĢine iĢaret eden sahih bir hadis yoksa tevkîfî olduğunu söylememiz mümkün değildir. Yani sûrenin isimlerinden -birincisinin dıĢındaki- herhangi biri hakkında sahih

782 Bombâ, Esmâü’l-Kur’âni’l-Kerîm, s. 49.

783 Dârimî, “Fezâ‟ilü‟l-Kur‟ân”, 21; Tirmizî, “Fezâ‟ilü‟l-Kur‟ân”, 7.

784 Ġbn ÂĢûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, XXII, 341.

785

123

bir hadis tesbit edilememiĢse doğru olan, sûrenin bu isminin tevkîfî olmadığını söylememizdir.786

Fakat dikkat edilirse burada söz konusu ettiğimiz husus, sûrelerin Ģu anda mushaflarda bulunan ilk isimleri değildir. Burada kastedilen, birden fazla ismi olan sûrelerin diğer isimleridir. Zira bu isimlerin bir kısmı tevkîfî olduğu gibi diğer bir kısmı da ictihâdîdir.