• Sonuç bulunamadı

Sûre Ġsimlerinin Mushaflara Yazılması

BÖLÜM 2: ĠSĠM KAVRAMI VE KUR’ÂN-I KERÎM SÛRELERĠNĠN ĠSĠMLENDĠRĠLMESĠ ĠSĠMLENDĠRĠLMESĠ

2.2.3.4. Sûre Ġsimlerinin Mushaflara Yazılması

Kur‟ân‟ın hangi tarihten itibaren yazıya geçirilmeye baĢlandığını tam olarak bilemiyoruz; ancak daha ilk dönemlerden itibaren Kur‟ân‟ın yazıya geçirilmiĢ bazı bölümlerinin olduğuna dair tarihsel kanıtlar vardır. Bunlardan biri de Hz. Ömer‟in müslüman olmasına vesile olan yazılı belgedir.652

Hz. Ömer, vahyin 5. yılında, hicretten sekiz sene önce müslüman olmuĢtur.653

Kur‟ân-ı Kerîm‟in ilk nüshaları, parĢömen654

üzerine ve siyah mürekkeple yazılmıĢtı. Âyetleri, sûreleri ve cüzleri birbirinden ayıran iĢaretler ile sûre baĢlıkları da yoktu.

648 Bombâ, Esmâü’l-Kur’âni’l-Kerîm, s. 80.

649

Sehâvî, Cemâlü’l-kurrâ’, I, 35; Suyûtî, el-İtkân, I, 180.

650 Bombâ, a.g.e., s. 83-84.

651 Bombâ, a.g.e., s. 97.

652 Öztürk, “Hazreti Peygamber (a.s.) Döneminde Kur‟ân Âyetlerinin ve Sûrelerinin Tesbit ve Tertibi Hakkında Bir Değerlendirme”, s. 217.

653 Hamîdullah, Muhammed, Kur’ân-ı Kerîm Tarihi, (trc. Salih Tuğ), Marmara Üniversitesi Ġlahiyat Vakfı Yayınları, 2. bs., Ġstanbul, 2000, s. 41.

654 Üzerine yazı yazmak, resim, harita yapmak be buna benzer iĢlerde kullanmak üzere özel olarak hazırlanmıĢ deri.

101

Hatta i„râb alâmeti (hareke) ve harflerin noktaları da yoktu.655

Bu bakımdan Hz. Osman mushafının ilk nüshaları sûre fasıllarını (ayraçlarını) içermiyordu; fakat her sûrenin baĢlangıcı, genellikle küçük bir açıklık ile öncelenen “bismillahirrahmanirrahim” ifadesinden kolayca ayırt edilebilirdi. Hz. Osman mushafıyla eĢ zamanlı olarak kaleme alınan sayısız gayri resmî nüshalar basit bir süsleme giriĢi ile bize sûre baĢlangıçlarının ilk görünümünü sunmaktadır. Doğal olarak bismillahirrahmanirrahim ifadesi hala oradadır. Bunu kısa bir süre sonra muhtemelen farklı bir renkte sûre adının giriĢi takip etti. Bununla birlikte süsleme ve bismillahirrahmanirrahim hala yerindeydi.656

Ġlk zamanlar, bazı sahâbîler Kur‟ân‟ın değiĢimine sebebiyet vereceğinden korkarak mushafın hareke ve noktalanmasına karĢı çıkıp hoĢ karĢılamamaktaydılar.657

Kur‟ân‟a, a„Ģâr, ahmâs, sûrelerin isimleri ve âyet sayılarının yazılması, Ġbn Me„sûd‟un “Kur‟ân‟ı tecrid edin ve ona Kur‟ân‟dan olmayan hiçbir Ģey karıĢtırmayın” sözünden dolayı sıcak bakılmamıĢtır.658

Ġmam Gazzâlî (ö. 505/1111) konuyla ilgili görüĢünü Ģöyle ortaya koymaktadır: Selef-i sâlihin “Kur‟ân‟ı her fazlalıktan tecrid ediniz” derdi. Selef, bu kapının açılmasıyla Kur‟ân‟da baĢka ziyadelerin yapılmasından korktukları için buna izin vermemiĢler ve böylece bu sahadaki fitnenin önünü kesmek istemiĢlerdir. Gayeleri Kur‟ân‟ı zamanla herhangi bir değiĢme ve bozulmadan korumaktır. Onların bu hareketini böyle yorumlamak yerinde bir tefsir olur. Fakat Kur‟ân‟daki kırmızı noktalar gibi fazlalıklar selefin düĢündüğü mahzurlara ümmeti sevketmediği ve onlarla “Kur‟ân daha iyi bilinir” kanaati istikrar bulduğu takdirde, böyle haraket etmekte herhangi bir sakınca olmaması gerekir. Bu Ģeyler sonradan ihdas edilmiĢtir diye ister iyi olsun ister olmasın, mutlaka menedilmelidir Ģeklinde bir hüküm verilmemelidir. Zira nice sonradan ortaya çıkan Ģeyler vardır ki güzeldir.659

Ġmam Nevevî de “Mushafın noktalanması ve harekelenmesi, yanlıĢ okunmasının önüne geçtiği ve onu tahriften koruduğu için müstahabtır. ġa„bî (ö. 104/723) ve Ġbrahim

655 Suyûtî, el-İtkân, II, 1182; Yılmaz, Abdulkadir, “Hat Sanatında Hareke ve Noktalamanın Tarihî Seyri (Kur‟ân-ı Kerîm‟in Harekelenmesi ve Noktalanması)”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Dergisi, sy. 19, Erzurum 2003, s. 52. 656

A„zamî, The History of the Qur’anic Text, s. 110.

657 Zürkânî, Menâhilü’l-irfân, s. 286-287.

658 Ġbn Ebî Dâvûd, Kitâbü’l-mesâhif, II, 512-525; Suyûtî, a.g.e., II, 1183.

659 Gazzâlî, Ebû Hâmid Muhammed b. Muhammed, İhyâü ulûmi’d-dîn, Dârü‟l-kütübi‟l-ilmiyye, Beyrut 1406/1986, I, 326.

102

Nehaî (ö. 96/715)‟nin noktalamayı hoĢ karĢılamamaları, kendi zamanlarında Kur‟ân‟ın değiĢmeye uğramasından korkmalarından dolayı idi. ġimdi ise böyle bir endiĢe söz konusu değildir. Sonradan ortaya çıktı diye bundan geri durulamaz; çünkü bu, sonradan ortaya çıkan Ģeylerin iyisidir. Ġlimlerin tasnif edilmesi, okul binalarının yapılması vb. Ģeyler gibi bundan da geri durulmaz.”660

diyerek görüĢünü ortaya koymaktadır.

Buna göre sahâbe, Kur‟ân‟a sûre isimlerini koymamıĢ, iki sûrenin arasını ayırmak üzere bir alâmet olarak her sûrenin baĢına Besmele koymakla iktifa etmiĢlerdir. Kur‟ân‟ın indiği esnada, Kur‟ân‟a ait olmayan bir Ģeyi Kur‟ân‟a yazmayı hoĢ görmedikleri için böyle davranmıĢlardır. Besmeleyi ise Kur‟ân‟dan bir âyet olması sebebiyle baĢlangıç için uygun olmasından dolayı tercih etmiĢlerdir.661

O halde baĢlangıçta hoĢ karĢılamayan ve daha sonra mübah yahut müstahap görülen sonradan çıkmıĢ meselelerden biri, her sûrenin baĢına o sûrenin ismini yazmaktır.662

Ġbn Ebî Davud, içinde sûre isimleri ve âyet isimleri yazılı bir mushaf getirildiğinde Ġbrahim en-Nehaî, bunları silin; çünkü Ġbn Mes„ûd, mushaflara bunların yazılmasını kerih görmüĢtür, dediğini nakleder.663

Esasında bu rivayet, sûre isimlerinin mushaflara daha ilk dönemden, sahâbe devrinden itibaren konulmaya baĢlandığını göstermektedir. Ayrıca Suyûtî el-İtkân isimli eserinde664

Beyyine sûresinin, Übey b. Kâ„b‟ın mushafında “Ehl-i Kitâb Sûresi” diye isimlendirildiği bilgisini vermektedir. Buna göre Ġbn ÂĢûr‟un tesbitine göre Übey b. Kâ„b, kendi mushafında sûrelere isim vermesiyle bilinmekte665 ve mushafına sûrelerin isimlerinin yazılmasına izin vermektedir. Sûrelerin isimleri mushaflara devamlı olarak tabiîn zamanında yazılmıĢtır. Bu durum hiç yadsınmamıĢ ve hiç kimse bunu garip karĢılamamıĢtır.666

Yine Ġbn ÂĢûr‟a göre sûrelerin isimlerinin mushaflara yazılması Abdülmelik b. Mervân döneminde Irak valisi olan Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî döneminde gerçekleĢmiĢtir. Nitekim Enfâl sûresi, Haccâc zamanında sûrelerin isimleri mushaflara yazıldığı zaman “Enfâl” ismiyle yazılmıĢtır.667

660 Nevevî, et-Tibyân fî Âdâbi Hameleti’l-Kur’ân, s. 307-308.

661 Ġbn ÂĢûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, I, 91.

662 Subhî es-Sâlih, Mebâhis, s. 97; Yıldırım, Kur’ân-ı Kerim ve Kur’ân İlimlerine Giriş, s. 82-83.

663

Ġbn Ebî Dâvûd, Kitâbü’l-mesâhif, II, 511-512.

664 Suyûtî, el-İtkân, I, 176.

665 Bk. Jeffery, Mukaddimetân fi ulûmi’l-Kur’ân: s. 64-74.

666 Ġbn ÂĢûr, a.g.e., I, 91.

667

103

Ġslâm Ansiklopedisi‟nin “Kur‟ân” ve “Sûre” maddelerinin yazarı F. Buhl‟a göre yazma nüshalarda sûrenin baĢında olmayıp sonunda bulunan sûre isimlerinin miladî VIII. asrın ilk yarısından beri tanınmıĢ oldukları muhakkaktır. Fakat bununla beraber bu adların bu asırdan itibaren yazmalara girdiğini ispat etmez.668

Sûrelerin tevkîfî isimlerinin kayda geçiriliĢ tarihinin, Ġmam Mushaf‟ın tertibi ile eĢ zamanlı olduğu,669

ilk defa resmî bir Ģekilde Hz. Osman döneminde tertip edilirken -daha önce bilinen- isimlerinin bu dönemde resmî olarak kaydedilmiĢ olduğu da ifade edilmiĢtir.670

Zeyd b. Sâbit‟in Tevbe sûresinden iki âyetin Huzeyme el-Ensârî‟nin yanında yanında bulduğunu belirtmesi,671

sûre isimlerinin Hz. Ebû Bekir döneminde yapılan ilk cem„de resmî olarak ifade edildiğinin sağlam bir delili sayılmıĢtır.672

Nitekim Hz. Osman‟a izafe edilen ve VIII. asrın son çeyreğine (hicrî asrın 2. yarısına) ait olduğu tahmin edilen St. Petersburg mushafında673

“Mücâdile/Mücâdele Sûresi” yazılı olduğu görülmektedir.674

Sonuç olarak isimler, sûrelere vahyin nüzûlü sırasında verilmiĢ ve yer yer sahâbelere ait Ģahsî mushaflara da yazılmıĢtır. Fakat sûre isimleri mushaflara devamlı olarak tabiîn zamanında yazılmaya baĢlanmıĢtır.