• Sonuç bulunamadı

Tevkîfî Olduğunu Savunanlar

BÖLÜM 2: ĠSĠM KAVRAMI VE KUR’ÂN-I KERÎM SÛRELERĠNĠN ĠSĠMLENDĠRĠLMESĠ ĠSĠMLENDĠRĠLMESĠ

2.2.5. Sûre Ġsimlerinin Kaynağının Tesbiti

2.2.5.2. Tevkîfî Olduğunu Savunanlar

Sûre isimlerinin Hz. Peygamber (a.s.)‟e mi yoksa sahâbe veya daha sonraki kuĢaklara mı dayandığı konusunda görüĢ birliği olmadığını belirtmiĢtik. Sûrelere verilen isimlerin ZerkeĢî gibi707

isimlerin tevkîfîliğinin vahye dayandığını kabule meyilli olanların708 yanında Suyutî gibi tevkîfîliğin, hadis ve sahâbeye dayanması yönüyle olduğunu ifade edenler de vardır.709

Tesbit edebildiğimiz kadarıyla sûre isimlerinin tevkîfîliğinin kaynağının Hz. Peygamber (a.s.) olduğunu savunanlar çoğunluktadır. Sûre isimlerinin tevkîfîliğini vahye dayandıran yani sûrelerin isimlerini vahiy yoluyla Cenâb-ı Allah‟tan geldiğini kabul eden ilim adamları olmakla birlikte710

cumhur, sûre isimlerinin Hz. Peygamber (a.s.)‟in bildirmesiyle tevkîfî olduğunu ve bu konuda ictihâda imkân olmadığını kabul etmektedir.711

ZerkeĢî, sûrelerin isimlerinin ictihâdî olmasının zorlama ve olanaksız olduğunu düĢünmektedir. O, görüĢünü Ģöyle savunmaktadır: “Sûrelere verilen değiĢik isimlerin tevkîfî mi olduğu, yoksa sûrenin içeriğindeki münasebetten çıkarılmak suretiyle ictihâdî olarak mı ortaya çıktığı konusu hakkında araĢtırma yapmak gerekir. ġayet ictihâdî olduklarını kabul edilecek olursa, saha ile ilgili bilgiye sahip olanlar, sûre isimlerinin iĢtikakını gerektiren ve sûreye uygun düĢen tüm mânalardan değiĢik isimler bulup çıkaracaktır ki böyle bir durum gerçeklikten uzaktır ve kabul edilemez.”712

Buna göre ZerkeĢî sûrelere ictihâdla isim verilmesinin kabul edilemeyeceğini bilakis Ģer„î olması gerektiğini savunmaktardır. Faruk Tuncer sûre isimlerinin vahiy sahibi tarafından verilerek tevkîfî olduğunu kabul ederken713

Muhittin Akgül ise bu konudaki görüĢünü “Sûrelerin isimlerini Cenâb-ı Hakk‟ın kendisine bildirmesiyle Allah Resûlü (s.a.s.)

707 Bk. ZerkeĢî, el-Burhân, I, 339.

708 Yıldırım, Kur’ân-ı Kerîm ve Kur’ân İlimlerine Giriş, s. 53.

709

Suyûtî, el-İtkân, I, 166.

710 Bombâ, Esmâü’l-Kur’âni’l-Kerîm, s. 47.

711 Ömer, el-Kur’ânü’l-Kerîm târîhuhû ve âdâbuhû, s. 97.

712 ZerkeĢî, a.g.e., I, 339.

713

112

vermiĢtir. Dolayısıyla ne ashabın ne de onlardan sonrakilerin, Kur‟ân‟ın sûrelerinin isimlerini değiĢtirme veya baĢka isimler koyma yetkileri yoktur.”714 diyerek gayet kesin bir ifadeyle dile getirmektedir.

Büyük müfessir Taberî ise Kur‟ân sûrelerine isimlerini verenin bizzat Resûlullah (s.a.s.) olduğunu ifade etmektedir.715

Sûrelere verilen isimlerin ictihâdî olmadığını savunan Suyûtî ise bu konuda daha kesin bir ifade kullanmıĢ ve “sûrelerin isimleri, hadisler ve âsâra716

dayanan haberlerden anlaĢılacağı üzere, tevkîfî olarak tesbit edilmiĢtir. Sözü uzatma korkum olmasaydı, bunu geniĢ bir Ģekilde açıklardım.” diyerek görüĢünü net ve katî bir Ģekilde ortaya koymuĢtur.717

Bu ifadesinden anlaĢıldığına göre Suyûtî, sûre isimlerinin tevkîfîliğini sâhabeden gelen haberlerle de tesbit edilebileceği görüĢünü benimsemektedir. Fakat Suyûtî bir eserinde de konuyla ilgili görüĢünü Ģöyle ortaya koymaktadır: Sûrelere ancak Hz. Peygamber (a.s.)‟in bildirmesiyle isim verilebilir, onun dıĢında sûrelere isim vermek caiz değildir. Fakat unutulmamalı ki bu isimlerden kastedilen, herkesin zikrettiği, onunla anılan ve meĢhur olmuĢ isimlerdir. Bunun yanında bir kısım sahâbe ve tâbiîn, kendilerince bazı sûrelere isimler vermiĢlerdir.718

Kitâbu’l-mebânî müellifine göre de sûre isimleri ve sayılarının çeĢitli vesilelerle ashaptan gelen rivayetlerde zikredilmesi, bunların Hz. Peygamber (a.s.) döneminde

714 Akgül, Kur’ân İklimine Seyahat, s. 77.

715 Taberî, Câmi‘u’l-beyân, I, 96.

716 Eser, hadis anlamında kullanılan bir terimdir. Sözlükte “bir Ģeyin artığı; kılıç darbesi”, gibi anlamlara gelen eser kelimesinin çoğulu âsâr ve usûrdur. Aynı kökten türeyen Kur‟ân‟daki esâre kelimesi de (Ahkâf 46/4) “bilgi artığı”, demektir. Hadis ilminde ise haber ile eĢanlamlı olarak kullanılmaktadır. Nitekim “me‟sûr hadis”, nesiller boyu nakledilerek gelen haber demektir. Eser Hz. Peygamber‟in söz, fiil ve takrirlerini ifade ettiği gibi sahâbî ve tabiîlere ait her tür haberi de ifade eder. Bazı hadis âlimleri eseri Resûl-i Ekrem‟e ait haberlerle (merfû) sahâbeye ait haberler (mevkuf) için kullanırken Horasan bölgesindeki âlimlerin bu kelime ile bilhassa sahâbeye ait rivayetleri kastettikleri belirtilmektedir. Bazı fıkıh âlimleri ve özellikle bir kısım ġâfiîler eseri sadece mevkuf rivayetlere, haberi de merfû rivayetlere tahsis ederler. Âlimlerin bir kısmı kitap adlarında “hadisler”, anlamında âsâr kelimesine yer vermiĢlerdir. Muhammed b. Hasan eĢ-ġeybânî hocası Ebû Hanîfe‟den rivayet ettiği. Hz. Peygamber ve sahâbîlere ait rivayetleri ihtiva eden kitabını el-Âsâr diye adlandırmıĢ, Tahâvî de aynı tür hadisleri topladığı eserine ġerhu Me„âni‟l-âsâr adını vermiĢtir. Buna karĢılık Ebû Bekir el-Beyhakî, sadece sahâbe ve tabiîn sözlerini içine alan eserini Ma„rifetü‟s-sünen ve‟l-âsâr olarak adlandırmıĢtır. Ebû Ca„fer et-Taberî‟nin Tehzîbü‟l-âsâr‟ı ise yalnız Resûl-i Ekrem‟in hadislerini ihtiva etmektedir. Bk. Gazefî, Saîd Abdurrahman Mûsâ, “Eser”, DİA, Ġstanbul 1995, XI, 372.

717 Suyûtî, el-İtkân, I, 166.

718

113

bilindiğini ve meĢhur olduğunu açıkça göstermektedir.719

Âlûsî‟ye göre de sûrelerin tümünün isimleri, hadislerle ve âsâra dayanan haberlerle sabittir.720

Hamdi Yazır da sûre isimlerinin tevkîfî olduğunu kabul etmektedir. O, bir kelimenin Kur‟ân‟dan olup olmadığı konusunu ele alırken “Kur‟ân‟ın ve Kur‟ân sûrelerinin Peygamber Efendimiz tarafından verilmiĢ isimleri vardır. Fakat sûrelerin bu isimlerini, Kur‟ân‟dan değildir. Ġsimlerin sonradan meydana gelmiĢ olmayıp Hz. Peygamber (a.s.)‟in isim vermesine dayalı olması, Kur‟ân kelimelerinden olmalarını gerektirmez ve bir kelimenin Kur‟ân‟dan olması için bu kadarı yeterli değildir.” diyerek sûrelerin isimlendiriliĢinin bizzat Hz. Muhammed (s.a.s.) tarafından yapıldığını belirtmektedir.721

Tâhir b. ÂĢûr ise konu hakkında, “Kur‟ân‟ın sûrelere ayrılması, Hz. Peygamber (a.s.) zamanında, O‟nun vasıtasıyla gerçekleĢtirilmiĢtir. Kur‟ân o zaman isimleriyle birlikte yüz on dört sûreye ayrılmıĢtı.”722

demektedir Yine Ġbn ÂĢûr‟un konuyla ilgili beyan ettiği “Sahâbe, sûreleri ya Hz. Peygamber (a.s.)‟den ezberlediği Ģekilde ya da -isimlendirme Hz. Muhammed (s.a.s.)‟den nakledilmiĢ olmasa da- insanların bildiği en meĢhur, en yaygın isimlerle adlandırmıĢtır. Bazı sûrelerin isimlendiriliĢi Hz. Peygamber (a.s.) zamanında meĢhur olup yaygınlaĢmıĢtır. Hz. Peygamber (a.s.) o isimlendirmeyi iĢitmiĢ ve onaylamıĢtır. Bu durum da isimlendirmenin doğruluğu ve geçerliliği adına yeterlidir.723 Ģeklindeki görüĢleri dikkate Ģayandır. Buna göre bazı sûrelerin isimlerini Hz. Peygamber (a.s.) değil de ashap vermiĢ de olsa Efendimiz bu isimleri duymuĢ ve rıza gösterip onları onaylamıĢtır.

Muhsin Demirci ise bu konudaki görüĢünü Ģöyle ifade etmektedir: “Kur‟ân sûrelerine verilen isimlerin hem tevkîfî hem ictihâdî olduğunu ifade eden beyanlara rastlamak mümkündür. Ancak sûrelerin tevkîfî olduğunu söylemek daha isabetli olsa gerektir. Çünkü ictihâdî olduğunu kabul ettiğimiz takdirde, bu olgunun hala devam edebileceği düĢünürsek o halde her müfessire, sûrelere isim koyma Ģansının tanımıĢ oluruz.”724

Osman Keskioğlu da sûre isimlerinin bizzat Hz. Peygamber (a.s.) tarafından verildiğini

719 Jeffery, Mukaddimetân fi ulûmi’l-Kur’ân: s. 27-31.

720

Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, I, 34.

721 Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, I, 3.

722 Ġbn ÂĢûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, I, 85.

723 Ġbn ÂĢûr, a.g.e., I, 91.

724

114

belirtmektedir. Ona göre sûrelerin bölünmesi ve onlara ad verilmesinin Peygamber Efendimiz tarafından yapıldığında hiçbir Ģüphe ve en ufak bir ihtilâf yoktur.725

Bunların yanında Muasır Hintli ilim adamlarından Hasan el-Kınnûcî (ö. 13071887),726 Muhammed Ebû ġuhbe,727

Fadl Hasan Abbâs,728 Muhammed Salim Muhaysin,729 Vehbe ez-Zuhaylî,730 Ġbrahim Ali Ömer731 ve Fehd er-Rûmî732 gibi ilim adamları da sûre isimlerinin Hz. Peygamber (a.s.)‟den gelmek suretiyle tevkîfî olduğunu kabul etmektedirler.

Sûre isimlerinin tevkîfî olduğunu savunan ilim adamları, bu görüĢlerini ispat etmek için görüĢlerini destekleyen birtakım güçlü deliller ileri sürmüĢlerdir. Bu delilleri özetle Ģöyle sıralayabiliriz: