3. Makaleler: Sûrelerin isimleriyle ilgili Arapa yazılmıĢ çeĢitli makaleler bulunmakla
1.2. Kur’ân-ı Kerîm Sûreleri
1.2.4. Sûrelerin SıralanıĢı
Kur‟ân-ı Kerîm, yirmi üç yılda peyderpey nâzil olmuĢtur. Bazen bir sûre bir defada nâzil olduğu gibi bazen de herhangi bir sûrenin bir âyeti yahut âyet grupları farklı zamanlarda indirilmiĢtir.
Kur‟ân‟ın tertibi yani sıralanıĢı, her bir sûrenin mushaftaki yerini alması demektir. Dünyanın hangi köĢesinde olursa olsun, hangi mezhepten bulunursa bulunsun, bütün müslümanların Kur‟ân‟ı aynı tertip üzere ve aynı Ģekildedir. Arada bir fark yoktur.213
Yazılma anlamında Kur‟ân‟ın tamamının tesbiti ve âyetlerin sûrelerdeki düzeni, muteber deliller ve belgelere göre kesin olarak Hz. Peygamber (a.s.) hayattayken gerçekleĢmiĢ ve Kur‟ân ilimlerinde araĢtırma yapan hiç bir bilim adamı bu hususta tereddüt etmemiĢtir. Kur‟ân araĢtırmacılarını meĢgul eden ve onları farklı görüĢlere sevk eden asıl mesele, âyetler gibi sûrelerin de peĢ peĢe tanzim edilip edilmediği hususudur. Yani Kur‟ân, Allah Resûlü‟nün hayatında aynen âyetler gibi sûreler de tertiplenerek tesbit ve tedvin edildi mi? Yoksa böyle bir düzenleme Resûlullah (s.a.s.)‟ın vefatından sonra mı gerçekleĢti?214 Bu konu, ihtilafa medar olmuĢ ve farklı görüĢler ileri sürülmüĢtür.215
Bilindiği gibi Kur‟ân‟ı Kerîm, Hz. Peygamber (a.s.) zamanında tam bir cilt halinde toplanıp yazılmamıĢtı. Hz. Ebû Bekir zamanında Kur‟ân parçaları toplanıp mushaf haline getirildi ise de mushafın sûreleri bir sıraya konmamıĢtı. Sûrelerin sıraya konmak suretiyle Kur‟ân‟ın cem„inin, Hz. Osman zamanında yapıldığı anlaĢılmaktadır.216
Kur‟ân‟daki sûrelerin nüzul yani indiriliĢ sırasına göre düzenlenmeyip Ģu anda bizim elimizdeki Ģekliyle yapılan sıralanmasının anlamı, Mekkî ve Medenî sûreler arasındaki fark göz önünde bulundurulduğunda anlaĢılacaktır. Bu durumun anlaĢılması bilhassa önemlidir; çünkü bu, tutarsız olmakla birlikte Kur‟ân hakkında yanlıĢ izlenimler, uyandırabilecek iddialara kapı aralamaktadır. Ġddialar kısaca Ģöyledir: Hz. Peygamber (a.s.)‟e uyanlar, Kur‟ân‟ı ne kronoloji ne de baĢka bir Ģeye dayanan bir düzen içinde
213 Keskioğlu, Nüzûlünden İtibaren Kur’ân-ı Kerim Bilgileri, s. 105.
214
Öztürk, Hayrettin, “Hazreti Peygamber (a.s.) Döneminde Kur‟ân Âyetlerinin ve Sûrelerinin Tesbit ve Tertibi Hakkında Bir Değerlendirme”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 20-21, Samsun 2005, s. 224.
215 Bk. ZerkeĢî, el-Burhân, I, 324-325; Suyûtî, el-İtkân, I, 194-195.
216
41
neĢretmiĢler ve uzun sûreleri baĢ tarafa koyma yoluna gitmiĢlerdir. Bu tip düĢünceler, Kur‟ân‟ın tertibine dayanak teĢkil eden hikmetten habersiz bir fikre dayanmaktadır. Ġslâm‟ın ilk safhalarında Kur‟ân, Müslümanlık‟tan tamamen habersiz olan kimselere hitap ediyordu. Böyle olunca her Ģeyden önce onlara imanın temel ilkelerini öğretmek zorundaydı. Fakat Kur‟ân tamamlandıktan sonra birinci dereceden muhatabı, çoğunlukla Ġslâm‟ı kabul eden ve kendilerine Hz. Peygamber (a.s.) tarafından emanet edilen görevi yürütmek üzere oluĢturulan toplumdu. Her dönemdeki Ġslâm toplumlarının ihtiyaçlarına uygun olması için, tamamlanmıĢ kitabın sıralanıĢının kronolojik düzenden farklı olması gerektiği açıktır. Ayrıca birbirine benzer konuları ele alan sûrelerin bir araya toplanması fikri de Kur‟ân‟ın gayesine aykırıdır. Ġncelenmesinin herhangi bir anında tek yönlülükten kaçınmak ve Ġslâm‟ın tamamını okuyucunun gözleri önüne sermek amacıyla Mekkî sûreler Medenî sûrelerin arasına serpiĢtirilmeli, Mekkî sûreleri Medenî sûreler takip etmeli ve Ġslâm‟ın ilk safhasındaki nâzil olan sûreler, sonra nâzil olanların arasına serpiĢtirilmiĢ olmalıdır. ĠĢte Kur‟ân‟ın Ģimdiki düzeninin hikmeti budur.217
Bilebildiğimiz kadarıyla Hz. Peygamber (a.s.)‟in tüm sûrelerin sırasını gösteren hiçbir hadisi yoktur.218 Bundan dolayı sûrelerin, elimizdeki mushafta görüldüğü Ģekliyle sıralanmasının dayanağı hakkında baĢlıca üç görüĢ vardır:
1. Sûrelerin mushaflardaki sıralanıĢı, sahâbenin ictihâdı iledir.219 Bazı âlimler bu görüĢü cumhurun220 görüĢü olarak sunmuĢlardır.221
AĢağıda zikredilen delillerden hareketle bazı Ġslâm âlimleri, sûrelerin sıralanıĢının sahâbenin ictihâdı ile olduğunu, bu konuda Resûlullah (s.a.s.)‟tan herhangi bir haberin ve emrin nakledilmediğini iddia etmektedirler ki bunların baĢında Ġmam Mâlik (ö.
217
Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, I, 15.
218 A„zamî, Muhammed Mustafa, The History of the Qur’anic Text from Revelation to Compilation A
Comparative Study with the Old and New Testaments, UK Ġslamic Academy, Leicester ts., s. 73. 219 ZerkeĢî, el-Burhân, I, 324.
220
Cumhur, Ġslâmî literatürde bir ilim dalındaki âlimlerin çoğunluğunu ifade etmek üzere kullanılan terimdir. Arapça bir kelime olan cumhur sözlükte “herhangi bir Ģeyin en büyük kısmı, bir topluluğun çoğunluğu veya önde gelenleri”, anlamına gelir. Kelimenin terim anlamı da sözlük anlamından farklı olmayıp kaynak eserlerde “cumhurü‟l-ulemâ (âlimlerin çoğunluğu), “cumhûrü‟l-müfessirîn”, (tefsir âlimlerinin çoğunluğu), “cumhûrü‟l-hukemâ”, (filozofların çoğunluğu), “cumhûrü‟l-fukahâ”, (fakihlerin çoğunluğu) Ģeklinde sıkça rastlanmaktadır. Bk. Öğüt, Salim, “Cumhur”, DİA, Ġstanbul 1993, XIII, 94.
221 ZerkeĢî, a.g.e., I, 324; Suyûtî, el-İtkân, I, 194; Zürkânî, Menâhilü’l-irfân, s. 249; Büleyhî, el-Hüdâ
42
179/795), Ġbn Fâris (ö. 395/1004) ve Ebû Bekir el-Bâkıllânî (ö. 403/1012) gelmektedir.222
Sûrelerin diziliĢinin ictihâdî olduğunu söyleyenlerin delili, Hz. Osman zamanında Kur‟ân‟ın cem‟inden önce, sahâbe mushaflarının farklı tertibte olmasıdır.223
Bu görüĢü savunanlara göre mushafların tertibi Hz. Peygamber (a.s.) zamanında yapılsaydı, sahâbe Ģahsî mushaflarının tertibinde ihtilâf etmeyecekti. Übey b. Kâ„b ve Ġbn Mes„ûd‟un mushafları, bugün elimizdeki mushaftan farklıdır. Yani sahâbe mushaflarının tertibinin farklı farklı olması, tertibin olmadığına delildir.224
Zira sahâbeden Hz. Ali, Übey b. Kâ„b, Ġbn Mes‟ûd gibi kiĢilerin özel nüshalarında, sûrelerin sıralanıĢında bazı değiĢiklikler bulunmaktadır.225
Bu görüĢü savunan âlimlere göre sûrelerin sıralanıĢı tevkîfî olsaydı, onlar bu hakkı kendinde bulamazlardı.226
Sûrelerin sıralanıĢının sahâbenin ictihâdıyla olduğunu söyleyenler, iddialarını Buhârî‟de zikredilen bir hadis ile delillendirirler. Buhârî‟de, Ahnef (ö. 67/686-87)‟ten namazın birinci rek„atında Kehf sûresini, ikincisinde de Yûsuf ya da Yûnus sûresini okuduğu rivayet edilmekte ve onun, Hz. Ömer ile birlikte sabah namazını kıldığını ve Hz. Ömer‟in bu sûreleri (böylece) okuduğunu naklettiği227
bildirilmektedir.
Zikredenler üç beĢ kiĢiyi aĢmadığı için bu görüĢün cumhura ait olduğunu savunmak bazı ilim adamlarınca mübalağa olarak algılanmıĢtır.228
2. Sûreler, kısmen Hz. Peygamber (a.s.), kısmen de sahâbenin ictihâdıyla
sıralanmıĢtır.229
Ebû Bekir el-Beyhakî (ö. 458/1066), Ġbn Atıyye ve Ebû Cafer
222 ZerkeĢî, el-Burhân, I, 324; Suyûtî, el-İtkân, I, 194; Zürkânî, Menâhilü’l-irfân, s. 249; Muhaysin, Muhammed Sâlim, Fî rihâbi’l-Kur’âni’l-Kerîm, Mektebetü‟l-külliyyâti‟l-Ezheriyye, Kahire 1980, s. 80; Atik, M. Kemal, “Âyet ve Sûrelerin Tevkîfîliği Meselesi”, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Dergisi, sy. 6, Kayseri 1989, s. 212. 223 Zürkânî, a.g.e., s. 249.
224 Öztürk, “Hazreti Peygamber (a.s.) Döneminde Kur‟ân Âyetlerinin ve Sûrelerinin Tesbit ve Tertibi Hakkında Bir Değerlendirme”, s. 228.
225
Übey b. Kâ„b ve Ġbn Mes„ûd mushaflarının tertîbi için bk. Suyûtî, a.g.e., I, 201-203.
226 Yıldırım, Kur’ân-ı Kerim ve Kur’ân İlimlerine Giriş, s. 55.
227 Buhârî, “Ezân”, 106.
228 Henâî, Esmâü’s-süveri’l-Kur’âniyye, s. 40.
229
43 Zübeyr gibi âlimler bu fikirdedir.230
Suyûtî, Zürkânî ve Muhammed Adnân Zerzûr da bu görüĢü savunmaktadır.231
Bu görüĢü savunanların delillerinden biri, Ġbn Abbas‟ın Hz Osman‟a sorusudur. Ġbn Abbas, Hz. Osman‟a “el-Mesânî‟den olan Enfâl sûresi ile el-Miûn‟den olan Berâe sûresini yan yana koyup aralarına da “besmele” yazmamanızın ve sûreyi es-Seb„u‟t-Tıvâl‟in arasına koymanızın sebebi nedir?” diye sorar. Hz. Osman da Ģu cevabı verir: “Resûlullah (s.a.s.)‟a vahiy sırasında, birçok sûre birlikte gelirdi. Bu durumda herhangi bir vahiy geldiğinde vahiy kâtiplerinden bir kısmını çağırır, onlara: “Bu âyetleri, içinde Ģu Ģu meselelerin zikedildiği sûreye koyun” derdi. Enfâl sûresi, Medine‟de ilk nâzil olan sûrelerdendi. Berâe sûresi ise iniĢ itibariyle Kur‟ân‟ın sonuncusu idi. Berâe sûresinde anlatılanlar, Enfâl‟de anlatılanlara benzemekte idi. Bu sebeple Berâe‟nin Enfâl sûresinden olduğunu zannettim. Resûlullah (s.a.s.) bu sûrenin Enfâl‟den olduğunu belirtmeden vefat etti. Bu yüzden iki sûrenin arasını ayırmadım ve ikisinin arasına besmeleyi koymadım. Böylece onu yedi uzun sûrenin (Seb„u‟t-Tuvel/Tıvâl) arasına koydum.”232
Fakat bu haber, bu görüĢün sıhhati adına kuvvetli bir delil sayılmamıĢtır. Zira Tirmizî‟nin râvîlerinden biri olan Yezid el-Fârisî, “Meçhûlü‟l-Hâl”dir. Yahyâ b. Ma„în‟e bu Ģahıs sorulmuĢ, o da tanımadığını söylemiĢtir. Bu yüzden Kur‟ân-ı Kerîm‟le ilgili önemli bir meselede münferit kalmıĢ bir rivayete itimat etmek doğru olmaz.233
Suyûtî de Enfâl ve Tevbe sûreleri hariç tüm sûrelerin tevkîfî olduğunu kabul etmektedir.234 Zerzûr‟a göre de sadece iki, üç veya en fazla birkaç sûre sahâbe eliyle, geri kalanı ise Hz. Peygamber (a.s.) zamanında tertip edilmiĢtir.235
Ne var ki, bu görüĢe sahip olanlar da hangi sûrelerin sıralanıĢının tevkîfî olduğu, hangi sûrelerin diziliĢinin ictihâdî olduğu hususunda ayrılığa düĢmüĢlerdir ve onlar arasında da görüĢ farklılıkları bulunmaktadır.236
230 Atik, “Âyet ve Sûrelerin Tevkîfîliği Meselesi”, s. 217.
231 Bk. Suyûtî, el-İtkân, I, 198; Zürkânî, Menâhilü’l-irfân, s. 251; Zerzûr, Ulûmü’l-Kur’ân medhal ilâ
tefsîri’l-Kur’ân, s. 107; Ulûmü’l-Kur’ân ve i‘câzühû, s. 169. 232
Tirmizî, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ, el-Câmi‘u’l-kebîr, (thk. BeĢĢâr Avvâd Ma„rûf), Dârü‟l-garbi‟l-Ġslâmî, Beyrut 1416/1996, “Tefsîru‟l-Kur‟ân”, 10.
233 Muhaysin, Fî rihâbi’l-Kur’âni’l-Kerîm, s. 79.
234 Suyûtî, a.g.e., I, 198.
235
44