• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: ĠSĠM KAVRAMI VE KUR’ÂN-I KERÎM SÛRELERĠNĠN ĠSĠMLENDĠRĠLMESĠ ĠSĠMLENDĠRĠLMESĠ

2. Kûfeliler‟e göre 432 “isim” kelimesi, alâmet anlamına gelen “es-simeh” kelimesinden türemiĢtir.433

2.2.3. Sûrelere Ġsim Verilmesi

2.2.3.2. Sûrelerin Çok Ġsimliliği

Arap dilinde eĢanlamlılık olgusunu kabullenmeyenlerin düĢünceleri her Ģeyin tek bir sözcükle ifade edilme hipotezi üzerine kuruludur. Farklılık nazariyesini benimseyenler isimlerin, müsemmeyâtı açıklamak için konulduğunu, dolayısıyla anlaĢılabilmenin ve anlatabilmenin bir gereği olduğunu düĢünürler. Hal böyle olunca bir müsemmâya ikinci veya daha çok adın konması gereksiz ve abesle iĢtigaldir ve aynı zamanda sözcüklerin vaz„ edilme amacıyla da bağdaĢmaz.566

Bununla birlikte varlıklara birden çok ismin verilmesi bilinen ve yaygın bir uygulamadır. Cenâb-ı Allah‟ın pek çok isim ve sıfatlarının olduğu bilinmektedir. Hz. Allah‟ın isimlerini ifade eden esmâ-i hüsnânın sayısı konusunda ilk akla gelen Ģey, sayıyı doksan dokuz olarak belirleyen ve müslümanlar arasında meĢhur olan hadistir.567

Öte yandan Hz. Peygamber (a.s.) de kendine has beĢ adının bulunduğunu, bunların Muhammed, Ahmed, Mâhî, HâĢir ve Âkıb olduğunu, bu isimlerin daha önce kullanılmadığını söylemiĢtir.568

Bunların yanında Kur‟ân-ı Kerîm‟in, “Kur‟ân” isminin dıĢında baĢka isimlerinin olduğunu bilmekteyiz. Cenâb-ı Allah yüce Kitabı‟nda Kur‟ân‟ı birçok baĢka isimle de nitelemektedir. ZerkeĢî ve Suyûtî gibi ilim adamları, Hz. Allah‟ın Kur‟ân‟ı 55 ayrı

565

Ġbn ÂĢûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, I, 90.

566 Yavuz, Galip, “EĢanlamlılık ve Kur‟ân Bağlamı”, Cumhuriyet Üniversitesi İahiyat Fakültesi Dergisi, c. 6, s. 1, Sivas 2002, s. 127.

567 Rivayetler için bk. Ġbn Mâce, “Du„â”, 10; Tirmizî, “Da„avât”, 82; Nesâî, “Nu„ût”, 1.

568

91

isimle adlandırdığını belirtmiĢler, daha sonra da bu isimleri zikredip Kur‟ân‟ın bu isimlerle adlandırılma sebebi üzerinde durmuĢlardır.569

Kur‟ân‟ın diğer isim ve sıfatlarının sayısı konusunda bir görüĢ birliğinin bulunmaması, aslında isim olmayan bazı kelimelerin isim veya sıfat olarak kabul edilmesinden kaynaklanmaktadır. ZerkeĢî ve Süyûtî‟nin Kur‟ân‟ın sahip olduğu elli beĢ isminden saydıkları bu kelimelerin bazıları Kur‟ân‟ın ismi olarak kabul edilebilirse de alî, habl, es-sırâtü‟1-müstakîm, fasl, nebeün azîm gibi çoğunun isim değil Kur‟ân‟a bir Ģekilde iĢaret eden lafızlardan veya onun vasıflarından olduğu görülmektedir. Mesânî ve müteĢâbih kelimeleri ise ya Kur‟ân‟ın sadece bir sûresine ya da muhtelif âyetlerine delâlet etmektedir.570

En azından Mâverdî, Kur‟ân-ı Kerîm‟de Allah‟ın kendi kitabını “Kur‟ân, Furkân, Kitâb, Zikr isimleriyle adlandırdığını söylerken,571

Muhammed Tâhir b. ÂĢûr‟a göre ise Kur‟ân‟ın en meĢhur isimleri Ģunlardır: Kur‟ân, Tenzîl, Kitâb, Furkân, Zikr, Vahy, Kelâmullah.572 Buna göre Kur‟ân‟ın diğer isimlerinin sayısı konusunda kesinlik yoksa da birden fazla olduğu hakkında bir görüĢ birliğinden söz edilebilir.

Ġsimlerin ve lakapların çokluğu, kural olarak isimlendirilen varlığın Ģeref ve faziletine, yani onun Ģeref ve faziletinin çokluğun573

ve herhangi bir iĢ ve husustaki kemal ve mükemmelliğine delalet etmektedir. Örneğin “arslan”ın birçok ismi vardır. Bu durum arslanın kuvvetinin kemaline iĢaret etmektedir. Yine “kıyamet” kelimesinin birden fazla adı vardır. Bu durum da kıyametin Ģiddeti ve zorluğunun kemaline delalet etmektedir. Aynı Ģekilde “afet ve felaket”in de birçok ismi vardır. Bu da onun hasar ve zararının Ģiddet ve çokluğuna iĢaret etmektedir. Bunun gibi Hz. Alah‟ın isimlerinin çokluğu, O‟nun ululuğunun ve büyüklüğünün kemaline; Hz. Peygamber (a.s.)‟in isimlerinin çokluğu, onun konumunun büyüklüğüne, derecesinin yüceliğine; Kur‟ân‟ın isimlerinin çokluğu da onun Ģeref ve fazletine delalet etmektedir.574

Buradan hareketle Kur‟ân‟daki bazı sûrelerin isimlerinin çok sayıda olması mümkün müdür sorusunun cevabı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Buna göre sorunun cevabı tabii olarak olumludur.575 Zira Kur‟ân-ı Kerîm‟deki her bir sûrenin, onu diğerinden

569 ZerkeĢî, el-Burhân, I, 343-353; Suyûtî, el-İtkân, I, 159-165.

570 Abdülhamit, “Kur‟ân”, XXVI, 383.

571

Mâverdî, en-Nüket ve’l-uyûn, I, 23.

572 Ġbn ÂĢûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, I, 72.

573 Râzî, Mefâtîhu’l-ğayb, XXXII, 175; Bursevî, Rûhu’l-beyân, VI, 397.

574 Fîrûzâbâdî, Besâiru zevi’t-temyîz, I, 88.

575

92

ayıran Fâtiha, Bakara, Âl-i Ġmrân vb. gibi bir ismi vardır. Ayrıca Kur‟ân sûrelerinin bazıları birden fazla isme sahiptir. Buna göre bir kısmının ismi tek olmak üzere bazı Kur‟ân sûrelerinin iki, üç veya daha çok adı olduğu bilinmektedir.576

Kur‟ân sûrelerinin bazıları birden fazla isme sahiptir. Bu durum Hz. Resûlullah (s.a.s.)‟ın sûrelerin önemli özelliklerini ve kıymetini ashabına öğretmek için sûreleri bazı sıfatlarla isimlendirmesinden kaynaklanan bir husustur. Böylece Peygamber (s.a.s.) sûrenin en çok bilinen adının yanı sıra bu isimlendirmelerle sûrenin kıymetini ifade eden önemli hususiyetlerine insanların dikkatini çekmiĢ oluyordu. Bunların yanı sıra sahâbe ve sonraki âlimler de (Kur‟ân ve hadislere dayanarak) sûreler için bazı isimlendirmelerde bulunmuĢlardır. ĠĢte bu suretle bazı sûreler meĢhur isimlerinden farklı olarak baĢka isimlere de sahip olmuĢtur.577

Suyûtî‟nin tesbitine göre birden fazla adı olan sûreler, kırk tanedir.578

Muhammed b. Sâlih el-Berrâk‟a göre ise kırk sekiz sûrenin birden fazla ismi bulunmaktadır.579

Sûreler kesinlikle bir amaç ve hedef için birden fazla isim almıĢtır, diyebiliriz. Sûrelerin birden fazla isme sahip olması, o sûrenin ihtiva ettiği konular hakkında fikir vermektedir. Ayrıca her bir isim, sûrenin belli bir yönüne iĢaret eder ve o kısma ait önemli mesajlar verir.580

Bu isimlerden bazıları Hz. Peygamber (a.s.) zamanında çok kullanılmalarının bir sonucu olarak sûrelerin en meĢhur ve esas isimleri haline gelmiĢtir. Bunların yanı sıra sûrelerin önemli hususiyetlerine binaen verilmiĢ isimleri de kullanılmaya devam etmiĢtir.581

Sûreler bütün olarak tek seferde değil, farklı zamanlarda tedrîcen, parça parça inmiĢtir. Sûrenin inmeye baĢladığı ilk dönemlerde, bu sûreden bahsedilmek istendiği zaman

576 ZerkeĢî, el-Burhân, I, 338-339; Rûmî, Dirâsât fî ulûmi’l-Kur’âni’l-Kerîm, s. 115; Zerzûr,

Ulûmü’l-Kur’ân ve i‘câzühû, s. 163-164; Abdülkâdir, Me‘âlimü süveri’l-Ulûmü’l-Kur’âni’l-Kerîm, I, 88. 577

Cebeci, Kur’ân-ı Kerîm Surelerinin İsimleri, s. 24.

578 Sûyûtî‟ye göre birden fazla adı olan sûreler Ģunlardır: Fatiha, Bakara, Âl-i Ġmrân, Mâide, Enfâl, Tevbe, Nahl, Ġsrâ, Kehf, Tâhâ, ġuarâ, Neml, Secde, Fâtır, Yâsîn, Zümer, Mü‟min, Fussılet, Câsiye, Muhammed, Kâf, Kamer, Rahmân, Mücâdile, HaĢr, Mümtehine, Saf, Talâk, Tahrîm, Mülk, Meâric, Nebe‟, Beyyine, Mâûn, Kâfirûn, Nasr, Tebbet, Ġhlâs, Felak ve Nâs sûreleri. Bk. Suyûtî, el-İtkân, I, 166-177.

579 Berrâk‟a göre birden fazla adı olan sûreler Ģunlardır: Fâtiha, Bakara, Âl-i Ġmrân, Mâide, Enfâl, Tevbe, Nahl, Ġsrâ, Kehf, Tâhâ, Enbiyâ, Mü‟minûn, ġuarâ, Neml, Kasas, Ankebût, Rûm, Secde, Fâtır, Yâsîn, Sâffât, Sâd, Zümer, Mü‟min, Fussılet, ġûrâ, Câsiye, Muhammed, Kâf, Kamer, Rahmân, Mücâdile, HaĢr, Mümtehine, Saf, Talâk, Tahrîm, Mülk, Kalem, Meâric, Nebe‟, Alak, Beyyine, Mâûn, Kâfirûn, Nasr, Tebbet ve Ġhlâs sûreleri. Bk. Berrâk, Cüz’ün fî esmâi süveri’l-Kur’âni’l-Kerîm, s. 103-109.

580 Omurlu, Sûrelerin İsimlendirilmesi ve Sûre İsimlerinin Bize Verdiği Mesajlar, s. 5.

581

93

sahâbe, muhtemelen sûrenin içinde geçen bir konudan hareketle sûreyi herhangi bir isimle anmıĢtır. Yahut kendilerine göre telaffuzu kolay gelen bir isimle meselâ sûrenin ilk kelimesi ile ya da “Ġçinde sevrin geçtiği sûre” örneğinde olduğu gibi sûre içinde geçen dikkat çekici veya az duyulmuĢ, az bilinen bir kelime ile isimlendirmiĢ olabilirler. Zira sûre henüz tamamlanmamıĢ ve Hz. Peygamber (a.s.) tarafından bir isim verilmemiĢtir. Daha sonra sûre tümüyle inince ona Ģu an mushaflardaki isim verilmiĢ olabilir. Durum böyle olunca bir sûre birden fazla isimle adlandırılmıĢ olabilmektedir. O halde sûrenin asıl ismini tesbit edebilmek için en son inen âyetleri ve son isimlendirmeyi tesbit etmemiz gerekmektedir.

Bazı sûrelerin birden fazla ismi olmakla beraber bu sûrelerin sahih rivayetlerle sabit olmuĢ, ilk dönemden sonraki mushaflarda yazılı bulunan tek bir ismi üzerinde ittifak edilmiĢ ve icmâya varılmıĢtı.582

Buna göre sûrelerin birden fazla isimlerinin oluĢu değerlendirildiğinde esas itibariyle bu isimlerden ilkinin asıl anlam için vaz„ edildiği, yani sûrenin asıl amaç ve anlamını yansıttığı, diğerinin ise asıl ismi niteleyen bir anlam taĢıdığı anlaĢılmaktadır.583

Burada Ģöyle bir soru zihne takılabilir: sûrenin sahih rivayetlerle gelen tevkîfî bir ismi olduğu halde sûreye birden fazla isim verilmesinin sebebi nedir? Bu soruya iki Ģekilde cevap verebiliriz: Sûreye isim veren kiĢinin, sûrenin tevkîfî isminden haberinin olmaması veya bu ismi tesbit edememesi sebebiyle bu konuda geniĢlik bularak ruhsatla amel etmiĢ; bunun neticesinde de kendince sûreye bir isim vermiĢ olabilir. Ya da sûreye isim veren kiĢi, sûreye Ģer„î isimlendirilmeye aykırı, tevkîfî isminin dıĢında verdiği baĢka isimle aslında sûreye bir isim değil, bu sûreye bir vasıf, bir sıfat vermeyi kastetmektedir. Buna göre sûrenin ismi, Cenâb-ı Allah veya Hz. Peygamber (a.s.) tarafından verildiği tesbit edilen isimdir; bu ismin dıĢındaki adlar ise sûrenin ismi değil, sıfatlarından biridir.584

Her bir sûrenin ilk isminin dıĢındaki adları, 3. bölümde ele alınıp tesbit edilecektir.

Ġlk müslümanlar sûrelerin isimlerini Hz. Peygamber (a.s.)‟den bizzat öğrenmiĢler ve bunları diğer nesillere de bu Ģekilde öğretmiĢlerdi. Dolayısıyla isim konusunda

582 Bombâ, Esmâü’l-Kur’âni’l-Kerîm, s. 51.

583 Omurlu, Sûrelerin İsimlendirilmesi ve Sûre İsimlerinin Bize Verdiği Mesajlar, s. 5.

584

94 hadislere dayanmak sonraki nesil için Ģarttır.585

Buna göre sûre isimlerinin birden fazla olması mümküdür; fakat sûreninin içeriğinden çıkarılan her bir kavramın, bir sıfatın veya herhangi bir kelimenin sûreye isim olması doğru değildir. Sûreye verilecek ismin sahih bir dayanağının olması gerekir. Bu dayanak ya hadislerden, eserlerden olabilir ya da bu ismin âlimler arasında meĢhur ve yaygınlaĢmıĢ olması gerekir.586

Kur‟ân sûrelerinin, elimizde bulunan mushaflardaki isimlerinin haricinde farklı isimleri, sûrenin vasıfları veya lakapları da olabilir. Zira bir Ģeyin ya sadece ismi veya lakabı ya da künyesi veya lakapla birlikte ismi veyahut künye ile birlikte ismi ya da künye ile birlikte lakabı da olabilir.587

Ġsim lafzı, genel bir ifadedir. Sıfat ise isimden daha hususi ve özel bir ifadedir.588

Yani isim, sıfattan daha geneldir. ġayet sıfat çokça kullanılıp genelleĢir ve yaygınlık kazanırsa, o zaman isme dönüĢür. Fakat sıfat çok kullanılmadığı için umuma Ģamil olamazsa o zaman daha hususi ve özel olur.589

Bunun yanında Alemüddin es-Sehâvî, ulûmu‟l-Kur‟ân‟a dair Cemâlü’l-Kurrâ’ ve Kemâlü’l-İkrâ’ adlı eserinde sûrelerin isimlerini, “Kur‟ân sûrelerinin lakapları” baĢlığında vermektedir.590

Son olarak Ģunu da belirtmeliyiz ki, bazı ilim adamlarına göre birden fazla ismi olan sûrelerin bu isimleri ile sûrenin ilk ismi arasında da bir iliĢki bulunmaktadır. Meselâ Ġsrâ sûresine Benî Ġsrâil sûresi denilmiĢtir ki bu iki isimlendirilme arasında bir bağ bulunmaktadır. Aynı Ģekilde Muhammed sûresi, Kıtâl sûresi olarak; Gâfir sûresi, Mü‟min sûresi olarak adlandırılmıĢtır. Buna göre bu adlar arasında da bir iliĢki vardır.591