BÖLÜM 3: ĠÇERĠKLERĠNE ĠġARETLERĠ AÇISINDAN SÛRE ĠSĠMLERĠNĠN TASNĠFĠ VE VERDĠĞĠ MESAJLAR ĠSĠMLERĠNĠN TASNĠFĠ VE VERDĠĞĠ MESAJLAR
2. el-Hamdü’t-Tûlâ Sûresi: Fâtır sûresi, “hamd” ifadesi ile baĢlayan diğer sûrelerden
ayırmak üzere el-Hamdü‟t-Tûlâ Sûresi olarak da adlandırılmıĢtır.1187
Bu ifadenin, sûrenin mutlak sıfatı olduğu da söylenmiĢtir.1188
Ġsimlendirilme Sebebi ve Verdiği Mesajlar: Sûre, Allah Teâlâ‟nın yaratıcılığını ve
kâinatın yaratıcısı olduğunu bildiren ve ilk âyette geçen “fâtır” kelimesinden dolayı bu isimle adlandırılmıĢtır.1189
Fâtır kelimesi, bir tanesi bu sûrede olmak üzere Kur‟ân‟da
1177 Henâî, Esmâü’s-süveri’l-Kur’âniyye, s. 190.
1178 Muhaysin, Fî rihâbi’l-Kur’âni’l-Kerîm, s. 101.
1179 Buhârî, “Tefsîr”, 35; Tirmizî, “Tefsîru‟l-Kur‟ân”, 36; Hâkim, el-Müstedrek, “Tefsîr”, 35.
1180
Zeccâc, Me‘âni’l-Kur’ân, IV, 261; ZemahĢerî, el-Keşşâf, V, 136; Nesefî, Medârikü’t-tenzîl, III, 332; Fîrûzâbâdî, Besâiru zevi’t-temyîz, I, 386; Bikâî, Nazmü’d-dürer, XVI, 1; Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, XXII, 161; Mevdûdî, Tefhîmu’l-Kur’ân, IV, 483; AteĢ, Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri, VII, 289.
1181 Sehâvî, Cemâlü’l-kurrâ’, I, 37; Suyûtî, el-İtkân, I, 174;
1182
Muhaysin, a.g.e., s. 101.
1183 Bilmen, Kur’ân-ı Kerîm’in Türkçe Meâl-i Âlisi ve Tefsiri, VI, 2881; Karaman, Kur’ân Yolu, IV, 445.
1184 Ġbn ÂĢûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, XXII, 247.
1185 Henâî, a.g.e., s. 190.
1186
Devserî, Esmâü süveri’l-Kur’ân ve fedâilühâ, s. 326; Abdülkâdir, Me‘âlimü süveri’l-Kur’âni’l-Kerîm, II, 93.
1187 Bombâ, Esmâü’l-Kur’âni’l-Kerîm, s. 57-58.
1188 Bombâ, a.g.e., s. 67.
1189
181 toplam altı kez geçmektedir.1190
Suyûtî‟ye göre fâtır kelimesi, Kur‟ân‟da tüm geçtiği yerlerde “yaratıcı” demek olan “hâlık” anlamında kullanılmaktadır.1191
Fâtır, önceden belirlenmiĢ bir örnek ve bir baĢka varlıktan yaratması söz konusu olmaksızın kayıtsız ve Ģartsız olarak bütün varlıkları yaratan, baĢlatan, meydana getiren ve îcad eden demektir.1192
Buna göre fâtır, gökleri ve yeri, yani bütün bir kâinatı yokluktan varlığa bir çekirdeğin içinden filiz çıkarır gibi çıkaran yüce zât mânasına gelmektedir.1193
Ġbn ÂĢûr‟a göre sûrenin Fâtır olarak adlandırılmasının sebebi, bu vasfın diğer hiçbir sûrenin baĢında değil, sadece bu sûrenin giriĢinde zikredilmesidir.1194
Buna göre sûre, yoktan yaratma ve büyük kâinatı var etmeye delâlet eden, yaratıcının azametini ve eĢsiz kudretini bildiren bu ilâhî vasıfla baĢladığı için “Fâtır Sûresi” diye isimlendirilmektedir.1195
Sûre, “hamd” lafzının zikrinden hemen sonra gelen ilk isim olan “Fâtır” adıyla isimlendirilmiĢtir. Böyle bu durum da sûrenin Fâtır olarak anılmasında yeterli bir sebeptir.1196
Fâtır isminin verdiği mesajlardan birisi de Ģudur: Bilindiği gibi Araplar, meleklere taparlardı. Âyette gökleri, yeri ve melekleri Allah‟ın yarattığı ifade edilerek meleklere değil, onları yaratan Hz. Allah‟a tapmak gerektiği anlatılmıĢ olmaktadır.1197
Ayrıca âyette göklerle yerin zikredilmesi ile kastedilen, âlemin tümüdür. Bununla yüce Allah Ģuna dikkat çekmektedir: Ġlkin yaratmaya kâdir olan, tekrar yaratmaya da kâdir olandır.1198
Zira Fâtır isminde âhirete, ikinci yaratılmaya iĢaret de vardır.1199
Ulûhiyyetin ayrılmaz unsurlarından olan tevhid özelliklerini taĢıması her Ģeyin tek yaratıcısı olduğuna iĢaret etmesi bakımından Fâtır sûresinin tevhide iĢaret ettiğini söyleyebiliriz.1200
Kur‟ân göklerin, yerin ve ikisinin arasındakilerin, yer altında
1190 Bk. Abdülbâkî, el-Mu‘cemü’l-müfehres, s. 523.
1191 Suyûtî, el-İtkân, I, 457.
1192
Kurtubî, el-Câmi‘, XI, 463.
1193 Ġslamoğlu, Kur’an Sûrelerinin Kimliği, s. 284.
1194 Ġbn ÂĢûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, XXII, 247.
1195 Zuhaylî, et-Tefsîru’l-münîr, XXII, 218.
1196
Sa„îdî, en-Nazmü’l-fennî fi’l-Kur’ân, s. 253.
1197 AteĢ, Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri, VII, 290.
1198 Kurtubî, a.g.e., XVII, 340-341.
1199 Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, VI, 3972.
1200
182
olanların, kısaca var olan bir zerrenin bile Hz. Allah‟ın yaratmasının dıĢında kalmadığını defalarca belirtir. Cenâb-ı Allah, ulûhiyyette hak sahibi oluĢunu en baĢta “yaratıcı” olmasına bağlar. Batıl tanrıların, hiçbir değer ifade etmemelerinin en önemli sebebi, göklerden ve yerden hiçbir Ģeye sahip olamayıĢlarıdır.1201
Mekke döneminin ilk yıllarında inen sûrenin bu ilk âyetlerinde, tek tanrı inancını zedeleyen telakkilerin yıkılması ve bu konudaki muhakeme ârızalarının onarılması hedeflenmektedir.1202 Bu bakımdan sûrenin ismiyle içeriği arasında bir uygunluk olduğu, isimle müsemmâ arasında iliĢkinin varlığı görülmektedir.1203
3.2.1.2.3. Rahmân Sûresi
Kur‟ân‟da 3 sayfalık bir alanı kapsayan, mushaftaki sıralamada 55. sûre olan Rahmân sûresi, Mekke‟de inmiĢtir.1204
Sûre, 78 âyettir. Bir rivayete göre, “O müşriklere “Rahman’a secde edin!”1205
âyeti indiği zaman, onlar “Rahman da ne imiş!”1206 demiĢlerdi. Bunun üzerine sûrenin âyetleri nâzil olmuĢtur.1207
Ġsmi: Sûrenin meĢhur olan ve mushafta yazılı bulunan ismi, Rahmân‟dır. Sûre
mushaflarda, hadis kitaplarında,1208
tefsirlerde1209 ve Kur‟ân üstüne yazılmıĢ çeĢitli eserlerde1210 “Rahmân Sûresi” olarak kaydedilmiĢtir.
Rahmân, ism-i fâile katılan mübalağa kiplerinden fa„lân vezninde, “rahme”den türemiĢ bir sıfattır.1211
Genel olarak kabul edildiğine göre Rahmân, rahmetin daha ileri bir
1201 Yıldırım, Kur’ân’da Ulûhiyyet, s. 195.
1202
Karaman, Kur’ân Yolu, IV, 447.
1203 Câbirî, Mekâsıdü esmâi süveri’l-Kur’âni’l-Kerîm, s. 148.
1204 Kurtubî, el-Câmi‘, XX, 111; Nesefî, Medârikü’t-tenzîl, IV, 207; Fîrûzâbâdî, Besâiru zevi’t-temyîz, I, 447; Suyûtî, el-İtkân, I, 37.
1205
Furkân 25/60.
1206 Furkân 25/60.
1207 Ġbn Atıyye, el-Muharrerü’l-vecîz, V, 223; Kurtubî, a.g.e., XX, 112; Ebû Hayyân, el-Bahrü’l-muhît, VIII, 186.
1208
Buhârî, “Tefsîr”, 55; Tirmizî, “Tefsîru‟l-Kur‟ân”, 55; Hâkim, el-Müstedrek, “Tefsîr”, 55.
1209 Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XXII, 168; Zeccâc, Me‘âni’l-Kur’ân, V, 95; Mâverdî, en-Nüket ve’l-uyûn, V, 422; ZemahĢerî, el-Keşşâf, VI, 5; Ġbn Atıyye, a.g.e., V, 223; Kurtubî, a.g.e., XX, 111; Bikâî,
Nazmü’d-dürer, XIX, 139; Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, XXVII, 96; Ġbn ÂĢûr, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, XXVII,
227.
1210 Ġbnü‟l-Cevzî, Fünûnü’l-efnân, s. 310; Sehâvî, Cemâlü’l-kurrâ’, I, 37; Muhaysin, Fî
rihâbi’l-Kur’âni’l-Kerîm, s. 105.
1211 Âlûsî, a.g.e., I. 59; Yıldırım, Suat, “er-Rahmân Vasfının Kur‟ân-ı Kerîm‟de KullanılıĢı”, Atatürk
183
derecesini ifade eder.1212 Bazılarına göre fa„lân vezni, fiilin fazlalığına ve sürekli bir Ģekilde meydana gelmesine delâlet eder.1213
Ġsminin Kaynağı: Rivayetler,1214
daha Resûlullah (s.a.s.) hayattayken “Rahmân Sûresi” olarak isimlendirildiğini göstermektedir.1215
Diğer Ġsimleri: Ġslâmî çeĢitli kaynaklarda Rahmân sûresinin birden fazla adının olduğu
görülmektedir:
Tevkîfî Ġsimleri: Sûrenin tevkîfî tek ismi, Rahmân sûresidir.1216
Ġctihâdî Ġsimleri: Sûrenin tevkîfî isminin dıĢında ictihâdî bazı isimleri bulunmaktadır. 1. Arûsu’l-Kur’ân: Rahmân sûresine “Kur‟ân‟ın gelini”1217
anlamında “Arûsu‟l-Kur‟ân” da denilir.1218
Süs, elbise, mücevher ve tüllerden bahsetmesi; öte yandan nimet, güzellik ve sevinçlerin de “Arûs”da toplanması sebebiyle sûre bu adla anılmaktadır.1219
Bazı ilim adamları bu ismi sûrenin tevkîfî isimlerinden kabul ederken1220
bazılarına göre “Arûsu‟l-Kur‟ân” sûrenin ismi değil, lakabıdır.1221
Ġbn ÂĢûr‟a göre de sûreye “Arûsu‟l-Kur‟ân” denilmesi, sûreyi övmek maksadıyla söylenmiĢ olmadığı gibi sûreyi isimlendirmek için ifade edilmiĢ de değildir.1222