• Sonuç bulunamadı

19. yüzy›l›n sonuna kadar (1820-1899) Bahreyn, Kuveyt ve BAE’yi oluflturan fleyh-liklerle imzalad›¤› birtak›m ikili anlaflmalarla Aden’i ise 1839’da iflgal ederek pro-tektoras› hâline getirmifl olan ‹ngiltere’nin bölgedeki denetimini geniflletme süre-cinde, savafl s›ras›nda fierif Hüseyin ve ‹bn-i Suud ile yap›lan ittifak iliflkileri önem-li rol oynam›flt›r. Ancak fierif Hüseyin’in ‹ngiltere’yle ifl birönem-li¤i yaparak Sultan’a ve halifeye karfl› ayaklanm›fl olmas› dolay›s›yla hain olarak görülmesiyle siyasal pres-tijinin zay›flamas› ya da ortadan kalkmas› bölgenin ‹ngiltere ve Fransa taraf›ndan iflgal edilmesini de kolaylaflt›rm›flt›r. Türkiye’de 1924 Mart’›nda halifeli¤in kald›r›l-mas› üzerine fierif Hüseyin’in hemen harekete geçerek kendisini halife ilan etmesi Müslümanlar taraf›ndan kabul görmedi¤i gibi ‹slam dünyas›ndan da d›fllanmas›na yol açm›flt›r. Ayr›ca bu durumda fierif Hüseyin’e olan deste¤ini yeniden gözden ge-çiren ‹ngiltere, Hüseyin’in Hicaz’daki egemenli¤ine son vermek için ‹bn-i Su-ud’dan yararlanma yoluna gitmifltir.

Arabistan yar›m adas›nda bir Vahhabi devleti kurma projesi oldukça eskiye gitmektedir.

Di¤er bir ifadeyle Suudi Arabistan’›n modern tarihi 18. yüzy›l›n ortalar›ndaki bir ittifak iliflkisine dayanmaktad›r. Bu ba¤lamda, 1744’te Nejd Emiri Muhammed ‹bn-i Suud ile Mu-hammed ‹bn-i Abdulvahhap aras›nda kurulan ittifak çerçevesinde Vahhabi inan›fl›na daya-l› bir devlet kurma çabas› da bafllat›lm›fl oluyordu.

Vahhabizm bir siyasi deste¤i, Suudlar da Osmanl›ya karfl› kullanacaklar› bir ideolojik meflruiyet arac›na kavuflmufl olmaktayd›. Suudlar›n bir Vahhabi devleti kurma çabalar›, 1802 ve 1803’te Mekke ve Medine’yi almalar› ile ileri bir aflama-ya geldiyse de Osmanl› ‹mparatorlu¤u, M›s›r valisi arac›l›¤›yla bölgeyi yeniden denetimine almak istemifl ve bu do¤rultuda Mehmet Ali Pafla önce 1811’de böl-geye askerî güç yollam›fl ve 1813’te de Osmanl› güçleri Mekke ve Medine’yi ye-niden kontrollerine alm›flt›r. Nihayet 1818’de bölge tamamen denetim alt›na al›-narak Suudilerin çabalar› uzunca bir süre önlenmifltir. Ancak Osmanl› güçleri Nejd’te kalamad›klar› için Suudlar Riyad’› yeni baflkent yaparak buradaki pozis-yonlar›n› sürdürmeyi baflarm›fllard›r. 1830’lar›n bafl›ndan itibaren Osmanl› ile ara-s› bozulan ve bölgede kendi bafl›na bir hanedanl›k kurman›n hesaplar›n› yapan M›s›r Valisi Mehmet Ali, 1837-38’de bu defa kendi ad›na Suudileri yeniden yenil-giye u¤ratm›fl, Suudi lideri Faysal bin Türki’yi de tutsak alm›flt›. Mehmet Ali’nin 1841’de Osmanl› Sultan› ile yap›lan anlaflma do¤rultusunda bu bölgeyi terk et-mesi üzerine 1843’te Nejd’e dönen el-Türki otoritesini yeniden tesis etmifltir. Bu-na karfl›l›k Osmanl›dan çekinen Faysal bin Türki, Hicaz’› yeniden denetim alt›Bu-na almaya giriflmemifltir.

Nihayet bölgede Suudi egemenli¤inin yeniden tesisi, El-Türki’nin o¤lu Abdur-rahman’›n o¤lu Abdül Aziz taraf›ndan gerçeklefltirilmifltir. 1902’de Riyad’› 1905’te ise Nejd’i denetimi alt›na alan Abdül Aziz bin Abdurrahman el-Suud’un (k›saca

‹bn-i Suud) bu baflar›s› Suudi devletinin kurulmas›nda önemli bir dönemeci ifade etmekteydi. ‹ngiltere, 1913’te Osmanl›n›n egemenli¤indeki günümüz Suudi Ara-bistan’›n›n do¤u illerinde denetimi eline geçiren ‹bn-i Suud’un konumunu hemen tan›m›flt›r.

49

2. Ünite - 20. Yüzy›lda Orta Do¤u: Sömürgecilikten Ba¤›ms›zl›¤a

Askerî baflar›lardan kaynaklanan ba¤l›l›¤›n, ifller kötüye gitmeye bafllad›¤›nda ayn› h›zla kaybolmas›n›n söz konusu olaca¤›n› bilen Abdül Aziz, bu ba¤l›l›¤›

dinsel bir ba¤l›l›k hâline dönüfltürerek daha sürekli hâle getirmek istemifl ve bu amaçla kendine ba¤l›

kabilelere din bilginleri göndermek ya da kendi camilerini yapmalar› için parasal katk›larda bulunmak gibi yöntemlerin d›fl›nda Vahhabi anlay›fl›n›

benimsemeleri için zor kullanma da dâhil de¤iflik yöntemlere baflvurmufltur.

Abdül Aziz, bu anlay›fl›

benimseyenleri parasal

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE

AMAÇLARIMIZ

Di¤er taraftan, Abdül Aziz (‹bn-i Suud) için 1902’den I. Dünya Savafl›’na kadar geçen süre içinde bölgedeki Arap kabileler üzerinde otorite sa¤lamas›nda Vahha-bizm olarak bilinen dinî anlay›fl› referans olarak almas› ve iktidar›n›n meflru arac›

olarak kullanmas› önemli bir etken olmufltur.

3 Mart 1924’te Türkiye’de Halifeli¤in kald›r›lmas› üzerine 7 Mart’ta kendisini ‹s-lam ülkelerinin halifesi ilan eden fierif Hüseyin’e ilk tepki Nejd Emiri Abdül Aziz’den geldi ve bu mücadele sonunda 25 Aral›k 1925’te Mekke’yi iflgal ederek Hicaz Emi-ri fieEmi-rif Hüseyin’in egemenli¤ine son veren Abdül Aziz, kendisini 1926 Ocak’›nda Hicaz Kral› ve Nejd Sultan› ilan ederken ‹ngiltere 1927 Cidde Antlaflmas›’yla kendi belirleyece¤i s›n›rlar içinde Abdül Aziz’in bu unvan›n› tan›m›flt›r. 1932 ‘de ise dev-letin ad› Suudi Arabistan Krall›¤› olarak de¤ifltirilirken ayn› tarihte Milletler Cemi-yetine üyeli¤i de kabul edilmekteydi.

Ba¤›ms›zl›¤›n kazan›lmas›n›n ard›ndan Abdül Aziz bütün dikkatini merkezî bir yönetim kurma üzerinde yo¤unlaflt›rm›fl ve bunda epey baflar›l› olmufltu. Kabilele-rin sadakati bazen zor kullan›larak, bazen ödüllendirmeyle bazen dinsel ba¤l›l›k-lardan yararlan›larak, bazen de evliliklerle sa¤lanm›flt›. Bu evliliklerden dolay› Ab-dül Aziz’in tam k›rk bir o¤lu bulunmaktayd› ve bu onun bir hanedanl›k kurmas›n›

kolaylaflt›rm›flt›. Ulema ve Ümera ad› verilen iki s›n›ftan oluflan Suudi Arabistan’da Ümera s›n›f›n› Suud ailesi, Ulema s›n›f›n› ise fieyh ailesi oluflturmufltur. Örne¤in 1990’l› y›llara gelindi¤inde yap›lan tahminlere göre Ulema ve Ümera s›n›f›n› olufl-turan bu iki ailenin toplam say›lar›n›n 100.000 dolay›nda oldu¤u yönündeydi. Bun-lar›n d›fl›ndaki kabilelerin çok daha s›n›rl› bir ayr›cal›¤a sahip oldu¤u Suudi Arabis-tan, bu özellikleriyle baz›lar›nca otokrasi baz›lar› taraf›ndan ise çöl demokrasisi olarak nitelenmektedir.

Suudi Arabistan’›n temelini oluflturan siyasi ve dinî referanslar› ve dayanaklar›n› aç›klay›n›z.

‹lk kuruldu¤u y›llarda petrol geliri bulunmad›¤›ndan krall›k günümüzdeki kadar bolluk ve ihtiflam içinde de¤ildi. Çünkü bu dönemde devletin en önemli mali kayna¤› Hac gelirleriydi. Ülkede petrol araflt›rmalar›n›n bafllamas› 1933’te Standart Oil of California (Texaco, Mobil ve Standart Oil of New Jersey ile ku-rulan ortakl›klarla daha sonra ARAMCO ad›n› alacak) flirketine verilen imtiyaz-dan sonra bafllayabilmiflse de petrolün üretimi 1938’de mümkün olabilmifltir.

Fakat II. Dünya Savafl›’n›n patlak vermesi Suudi petrol sanayisinin geliflmesini geciktirmifltir.

II. Dünya Savafl› s›ras›nda Suudi Arabistan, 1945 Mart’›na kadar resmî anlamda tarafs›zl›¤›n› korumufl ve ancak bu tarihte Almanya’ya savafl ilan etmifl olsa da da-ha 1940’da Abdül Aziz ‹ngiltere’yi destekledi¤ini aç›klam›fl ve Suudlar savafl esna-s›nda çeflitli düzeylerde müttefiklerle ifl birli¤ini sürdürmüfllerdi. Buna karfl›l›k sa-vafl esnas›nda mali zorluk içinde olan Suudi Arabistan’a ‹ngiltere ve ABD yard›m-da bulunmufltur. Örne¤in henüz bu y›llaryard›m-da oldukça mütevaz› say›labilecek bir petrol gelirine sahip olan Suud yönetimi, ABD ile girdi¤i iliflki çerçevesinde 1943’te bu ülkeden Kiralama ve Ödünç Alma Yasas› çerçevesinde mali yard›m alm›flt›r. Bu ifl birli¤i sürecinde ABD de Suudi Arabistan’dan elde etti¤i petrol imtiyaz alanlar›-n› geniflletmifltir.

S O R U

D ‹ K K A T SIRA S‹ZDE

DÜfiÜNEL‹M

SIRA S‹ZDE

S O R U

DÜfiÜNEL‹M

D ‹ K K A T

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE

AMAÇLARIMIZ

AMAÇLARIMIZ

N N

K ‹ T A P

T E L E V ‹ Z Y O N

K ‹ T A P

T E L E V ‹ Z Y O N

‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T

M A K A L E M A K A L E

7

Özetle, 1926’da Hicaz Krall›¤›, 1932’de ise Suudi Arabistan Krall›¤› ad›n› alan devletin kurucusu olan Abdül Aziz, da¤›-n›k hâlde bulunan kabilelerin

oluflturdu-¤u bir konfederasyon yerine merkezî bir devletin kurulmas›n› sa¤lamakla beraber, 1953’te öldü¤ünde devletin anayasas› ola-rak Kur’an, yasalar› olaola-rak da fleriat ka-bul edildi¤inden ayr› bir anayasas›, ayr›

bir yasas› ve kurumsallaflm›fl bir dan›flma meclis bulunmamaktayd›.

Abdül Aziz’in ölümüyle yerine geçen o¤lu Suud günümüze kadar iflbafl›na ge-çen dört o¤lundan en zay›f karakterli ola-n›yd›. ‹ktidarda oldu¤u süre içinde içerde ve d›flar›da baflar›l› bir politika uygulaya-mad›. Zaten 1958’den itibaren art›k hasta-l›¤› dolay›s›yla ülkeyi yönetmekte güçlük çeken Kral Suud, iflbafl›nda kalmas›na ra¤-men yürütme yetkilerini Baflbakan Veliaht Prens Faysal’a devretmeye ikna edilmiflti.

Nihayet 1964’te ülkede dinî önderlerin fet-vas› al›narak bir anlamda saray darbesiyle Kral Suud görevden al›narak yerine kar-defli Faysal getirilmiflti.

Kral Faysal, Suud’a göre çok daha baflar›l› bir profil çizmifltir. Çok stratejik bir karar olan petrol ambargosu uygulamas› Suudi Arabistan’› arkas›ndan yaflanan fi-yat art›fllar›yla birleflince ummad›¤› bir gelire kavuflturmufltur. Böylece Suudi Ara-bistan, bir çöl krall›¤›ndan finansal bir güç hâline gelmifl oldu. Savunma harcama-lar› zaten 1964/65’te yaklafl›k 100 milyon dolarken 1966/67’de 335 milyon dolara, Suud ordusu da 18.000’den 35.000’e ç›kar›lm›flt›. Uygulad›¤› modernleflme prog-ramlar›yla da Faysal, 19. yüzy›l Osmanl› padiflahlar›ndan III. Selim’i ve II. Mah-mut’u hat›rlatmaktayd›. Faysal ekonomik ve e¤itim alan›nda yeni say›labilecek at›-l›mlarda bulundu.

1973 petrol ambargosu Suudi Arabistan’›n gelirlerinde müthifl bir art›fla yol açm›flt›r. Suu-di Arabistan’da ilk petrol ayr›cal›klar› Abdül Aziz taraf›ndan 1933’te Standart Oil of Cali-fornia flirketine verilmifl ve bu flirketin yine bir Amerikan flirketi olan Texas flirketiyle kur-duklar› ortakl›k daha sonra yeni ortaklar›n da kat›l›m›yla 1944 bafl›ndan itibaren ARAM-CO ad›yla faaliyetini sürdürmüfltür. Suudi Arabistan’da ilk petrol 1938’de Suudi Arabis-tan’›n do¤usunda bulunan Dahran’da ç›kar›lm›fl ancak II. Dünya Savafl› sonras›na kadar fazla bir ticari de¤er tafl›mam›flt›.

Petrolün uluslararas› piyasalarda bir de¤er ifade etmesi üzerine 1950’li y›llarda petrol flirketleri ile petrol üreten ülkeler aras›nda kârdan % 50 pay almay› öngören anlaflmalar yap›lm›flt›r. Fakat bu y›llarda hâlen ilgili ülkelerin üretim ve fiyatland›r-ma konusunda herhangi bir söz haklar› bulunfiyatland›r-mafiyatland›r-maktayd›. ‹flte ARAMCO bu

y›llar-51

2. Ünite - 20. Yüzy›lda Orta Do¤u: Sömürgecilikten Ba¤›ms›zl›¤a

S O R U

D ‹ K K A T SIRA S‹ZDE

DÜfiÜNEL‹M

SIRA S‹ZDE

S O R U

DÜfiÜNEL‹M

D ‹ K K A T

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE

AMAÇLARIMIZ

AMAÇLARIMIZ

N N

K ‹ T A P

T E L E V ‹ Z Y O N

K ‹ T A P

T E L E V ‹ Z Y O N

‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T

M A K A L E M A K A L E

Resim 2.6

Kaynak: http://www.world-maps.co.uk/continent-map-of-middle-east.htm

da rafine, pazarlama ve fiyatland›rma aflamalar›nda temel belirleyici konumu da olan dev birçok uluslu flirket görünümü kazanm›flt›r.

1960’ta özellikle fiyatland›rma politikalar› konusunda ortak hareket etmeyi sa¤lamak amac›yla ilk önce befl ülke (‹ran, Irak, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Ve-nezüella) aras›nda imzalanan bir anlaflmayla kurulan daha sonra on üç üyeye ulaflan OPEC’in yan›nda 1968’de de sadece petrol üreten Arap ülkelerinin kat›l›-m›yla OAPEC kurulmufltur. Her iki örgütün kuruluflunda da ilgili ülkelerin temel amac›, önemli bir ham madde kayna¤› hâline gelmifl olan petrol üzerinde daha fazla denetime sahip olmakt›. Bu çerçevede OPEC üyeleri öncelikle ortak hare-ket ederek Bat›l› petrol flirhare-ketlerine karfl› pazarl›k güçlerini artt›rmak istemelerine karfl›l›k henüz dünyadaki petrol miktar›n›n mevcut talebi karfl›layacak ölçülerde ve bol miktarda oluflu örgütün ilk kuruldu¤u y›llarda istenildi¤i kadar etkili ol-mas›n› engelledi.

Nitekim her fley Suudi Arabistan Kral› Faysal’›n 1973 Ekim Savafl› s›ras›nda ABD’nin ‹srail’e verdi¤i deste¤e tepki göstermek için ABD ve Hollanda’ya petrol sevkini ask›ya almas›yla bafllad›. Arkas›ndan di¤er Arap ülkeleri de bu politikaya destek verdiler. OPEC, 1974 Ocak’›n›n hemen bafl›nda afifle fiyatlar›n› 11.65 dolar olarak aç›klarken bu bir önceki y›l Ocak ay› fiyat› olan 2.74 dolar ile

karfl›laflt›r›ld›-¤›nda dört misli bir art›fl› ifade etmekteydi. Bu art›fl dolay›s›yla Suudi Arabistan’›n petrol gelirleri de ayn› oranda artarak 6.4 milyar dolardan 27.7 milyar dolara f›rla-m›flt›. Suudi Arabistan’›n petrol gelirlerindeki art›fl bununla s›n›rl› kalmayacakt›.

1981’de petrol fiyatlar›n›n 34 dolara ç›kmas› üzerine 102 milyar dolara f›rlayan pet-rol gelirleri 1990 ve 2003 krizleri sonras›nda fiyatlar›n önce 40 dolara arkas›ndan 2007-2008’e gelindi¤inde ise 140 dolara kadar ç›kmas› üzerine üçe katlayacakt›r.

Böylece dünyan›n önemli bir petrol ve finansal gücü hâline gelen Suudi Ara-bistan’›n bundan sonra daha aktif bir politika takip etmeye bafllad›¤› ve bu çerçe-vede Orta Do¤u politikas› konusunda hem ABD üzerinde daha fazla etkili olmaya çal›flt›¤› hem de FKÖ ve Suriye’yi mali yard›m faktörünü kullanarak aleyhine poli-tikalar benimsemekten al›koymaya çal›flt›¤› görülüyor. Ancak eriflti¤i mali olanak-lar Suudi Arabistan için tehdidin bitti¤i anlam›na gelmemekteydi. 1979 Devrimiyle beraber ‹ran’›n 1990 ve sonras›nda ise Irak’›n Suudi Arabistan için ciddi bir tehdit hâline gelmesi ülkenin savunma harcamalar›nda çok h›zl› bir art›fla da beraberin-de getirmifltir.

Kral Faysal’›n psikolojik problemleri olan bir ye¤eni taraf›ndan bir suikast so-nucu öldürülmesinin ard›ndan yerine 1975’te Kral Halid onun da sa¤l›k sorunlar›

dolay›s›yla ideal bir yönetim ortaya koyamamas› ve 1982’de ölümü üzerine ise kar-defli Baflbakan Birinci Yard›mc›s› Veliaht Prens Fahd kral olmufltur. 2005’te ise Kral Fahd’›n ölümü üzerine Veliaht Prens Abdullah bin Abdül Aziz kral olmufltur.