• Sonuç bulunamadı

1968’de ‹ngiltere’nin bölgeden çekilece¤ini aç›klamas› ile beraber 1971’de yedi emirli¤in (Dubai, fiaryah, Ra’s el-Hayma, Ümmü’l-Kayvan, Acman ve Füceyre) bir-leflmesiyle oluflan Birleflik Arap Emirlikleri, ‹ngiltere ile ba¤lar›n› tamamen kopar-mam›fl daha önceki anlaflmalar›n yerini alacak yeni bir anlaflma imzalam›flt›r. An-cak yine de art›k protektora statüsü sona ermekte ve egemenlikleri ‹ngiltere tara-f›ndan da tan›nmaktayd›. Asl›nda ilk baflta karars›z kalan Ra’s el-Hayma, federas-yona 1972 fiubat’›nda kat›lm›flt›r. BAE, 1971 Aral›k’›nda ilan edilen ba¤›ms›zl›kla beraber hem BM’ye hem de Arap Birli¤ine üye olmufltur.

BAE’de yaklafl›k 8.3 milyon (2012 itibar›yla) dolay›nda olan nüfusun % 85’i Abu Dabi, Dubai ve fiaryah’ta yaflamaktad›r. Kifli bafl›na düflen millî gelirin 67,000 dolar

Resim 2.8 Dubai (Birleflik Arap Emirlikleri) Kaynak: Yazar›n Kendi Arflivi

dolay›nda oldu¤u Birleflik Arap Emirliklerinde yabanc›lar nüfusun yaklafl›k % 75-80’ini olufltururken çal›flan iflgücünün de yaklafl›k % 90’› yabanc›lardan meydana gelmektedir. Özellikle yabanc›lar içinde ço¤unlu¤u Hindistan ve Pakistanl›lar›n oluflturdu¤u Güney Asya kökenli Müslümanlar oluflturmaktad›r. Yaklafl›k % 30’unu yabanc›lar›n oluflturdu¤u orduda ise Pakistanl› ve Ürdünlüler ço¤unluktad›r. BA-E’de gerek askerî gücün gerekse savunma bütçesinin % 80’ini Abu Dabi Emirli¤i sa¤lamaktad›r. Nüfusunun tamam›na yak›n› Sünni Müslüman olan Emirliklerde % 10 dolaylar›nda fiii bulunmaktad›r.

BAE’de petrol gelirlerinin devreye girmesi, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Bah-reyn’e göre daha geç bir tarihte olmufltur. Örne¤in Abu Dabi’de ilk petrol üretimi 1962’de Dubai’de 1969’da fiaryah’ta, 1974’te ve Ras el-Hayma’da 1984’te gerçeklefl-tirilmifltir. Sahip oldu¤u 98 milyar varillik petrol rezervi ile dünya petrol rezervinin yaklafl›k % 9’una sahip olan BAE’deki toplam üretiminin % 80’i Abu Dabi’de % 18’i ise Dubai’de yap›lmaktad›r. Hem daha fazla petrol üretimine hem de daha uzun ömürlü rezerve sahip olan Abu Dabi nüfus ve toprak büyüklü¤ü bak›m›ndan da en büyük emirliktir. Birçok aç›dan Abu Dabi’yi Dubai ve Ra’s el-Hayma emirlikle-ri takip etmektedir. Birleflik Arap Emirlikleemirlikle-rinde en önemli yönetim ayg›t› yedi emirli¤in bafl›nda bulunan emirlerin kat›l›m›yla oluflan ve bir anlamda baflkanlar konseyi niteli¤inde olan Yüksek Konseydir. Devlet Baflkan› ve Yard›mc›s›n› seçen Konsey’de Abu Dabi ve Dubai’nin veto yetkileri bulunuyor. Devlet baflkanl›¤›n›n seçimle iflbafl›na geliyor olmas›na ra¤men Emirlikler içinde en güçlüsü olan Abu Dabi Emiri fieyh Zaid bin Sultan el-Nahyan, ba¤›ms›zl›ktan 2004’te ölümüne kadar federasyonun devlet baflkanl›¤›n› elinde bulundurmufltur. fieyh Zaid’in ölümü üze-rine o¤lu Veliaht Prens Halife bin Zayid el-Nahyan onun yeüze-rine BAE Emiri olmufl-tur. Veliaht Prens olarak onun yerine fieyh Muhammed bin Zayid el-Nahyan geti-rilmifltir. Federasyon içinde oluflturulan ulusal orduya kat›lma konusunda ilk bafl-larda isteksiz davranan Dubai emirli¤inin devlet baflkan yard›mc›l›¤› ve baflbakan-l›k görevleri de sürekli hâle getirilerek bu sorun çözülmüfltür.

Yüksek Konseyin d›fl›nda yürütme organ› olarak bulunan Federal Bakanlar Ku-rulunun önerdi¤i yasalar, Emirlerin iki y›ll›k bir dönem için atad›¤› dan›flma orga-n› niteli¤indeki Federal Ulusal Konsey taraf›ndan incelenmektedir. Bir anlamda fe-deral parlamento ifllevi gören ve üyeleri Emirlerin kendilerince belirlenen 40 üye-li Federal Ulusal Konseyde, Abu Dabi ile Dubai sekizer, fiaryah ve Ra’s el-Hayma alt›flar, Ümmü’l-Kayvan, Acman ve Füceyre dörder üye ile temsil edilmektedir.

Di¤er emirliklerde oldu¤u gibi BAE’nin d›fl politikas›nda da Bat› ba¤lant›s› ol-dukça büyük boyutlardad›r. Buna karfl›l›k özellikle Dubai’nin ‹ran’la yak›n iliflkile-ri bulunmaktad›r.

‹ran’›n 1971’den beri BAE’ye ait üç aday› (Küçük Tunb, Büyük Tunb ve Ebu Musa) iflgal et-meye devam etmesi hem emirlikler aras›ndaki iliflkileri hem de BAE ile ‹ran aras›ndaki iliflkileri olumsuz yönde etkilemektedir.

Umman ile Ra’s el-Hayma aras›nda söz konusu olan ve geçmiflte s›n›rl› da olsa çat›flmaya yol açan s›n›r sorunlar› yine de BAE ile Umman aras›nda büyük boyut-larda bir çat›flmaya yol açacak nitelikte bir sorun olarak de¤erlendirilmemektedir.

Umman

Basra Körfezi ile Umman Körfezi’nin bitiflti¤i yerde oldukça stratejik bir noktada bulunan Umman, Hürmüz Bo¤az›’n›n a¤z›nda bulunan Musandam yar›m adas›yla,

S O R U

D ‹ K K A T SIRA S‹ZDE

DÜfiÜNEL‹M

SIRA S‹ZDE

S O R U

DÜfiÜNEL‹M

D ‹ K K A T

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE

AMAÇLARIMIZ

AMAÇLARIMIZ

N N

K ‹ T A P

T E L E V ‹ Z Y O N

K ‹ T A P

T E L E V ‹ Z Y O N

‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T

M A K A L E M A K A L E

Körfez trafi¤inin kontrolünü elinde tutmaktad›r. Umman birçok bak›mdan di¤er Körfez ülkelerinden ayr›lmaktad›r. Genifl bir topra¤a sahip olan Umman di¤erlerin-den farkl› olarak ayn› zamanda önemli bir tar›m ülkesidir. Ayr›ca Körfez ülkelerin-den ‹ran, Irak ve Bahreyn’de fiiiler, di¤erlerinde ise Sünniler ço¤unlukta oldu¤u hâlde Umman’da haricili¤in ›l›ml› bir kolu olan ‹badiler ço¤unlu¤u oluflturmakta-d›r. Umman di¤er Körfez ülkelerinden farkl› olarak, onu önemli k›lan as›l unsur geçmiflten günümüze petrolden ziyade stratejik konumu olmufltur.

El Bu Said ailesi taraf›ndan 1744’te ba¤›ms›z bir hanedanl›k olarak kurulan Um-man, 19. yüzy›l›n ilk yar›s›nda bir deniz imparatorlu¤u hâline gelmiflti. 1850’lerde

‹mparatorluk merkezi Zenzibar olan Sultanl›k, ‹ngiltere’nin bölgeye gelifliyle bera-ber buray› terk etmek ve merkezi Maskat’a tafl›mak zorunda kalm›flt›r. 19. yüzy›l›n sonuna do¤ru Sultanl›k, ülkenin iç k›s›mlar›nda denetimi kaybetmifl, bir süre son-ra da ‹ngiltere’nin mali deste¤ine baflvurmak zorunda kalm›flt›r. ‹ngiltere ile birçok anlaflma imzalayarak bu devletin yard›m›na ihtiyaç duyan Umman, di¤er Körfez fleyhliklerinden (Bahreyn, BAE, Kuveyt ve Katar) farkl› olarak ‹ngiliz protektoras›

olmayarak ba¤›ms›zl›¤›n› koruyan tek ülke olmufltur.

20. yüzy›l›n ilk altm›fl y›l›nda Umman, içine kapal› izole ve giderek yoksullaflan bir ülke durumundayd›. En uzun süre iflbafl›nda kalan sultanlardan olan Sultan Sa-id bin Teymur (1932-1970) zaman›nda ‹ngiltere’nin verdi¤i destek sayesinde ülke-nin iç kesimlerinde yeniden kontrolü sa¤layan Umman, böylece ülkede

bütünlü-¤ü yeniden sa¤larken baflkenti bu defa da Maskat’tan Zufar’a tafl›maktayd›. Ancak bu süreç sonunda ülke oldukça despotik bir yönetim hâline de gelmekteydi.

1964’te ülkede petrolün üretilmeye bafllamas›na ra¤men Sultan Said eski al›flkan-l›klar›n› terk etmedi. ‹ktidar› sona erdi¤inde ülkede sadece üç okul ve 10 km asfalt yol bulunmaktayd›.

Sultan Said’in 1970’te o¤lu Kabus bin Said (1970- ) taraf›ndan bir saray darbe-siyle iktidardan uzaklaflt›r›ld›¤› s›rada ülkenin karfl› karfl›ya oldu¤u temel sorun Zu-far’daki ayaklanmayd›. Ayaklanmay› bast›rmak için Sultan Kabus’a bölgenin di¤er monarflileri olan ‹ran ve Ürdün, askerî güç de dâhil çok yönlü yard›m sa¤layan ül-keler oldular. Ayr›ca Zufar halk›n›n deste¤ini sa¤lamak için genifl çapl› fonlar ara-c›l›¤›yla bölgenin kalk›nd›r›lmas›na a¤›rl›k verildi. 1976’da Sultan Kabus’un ülke içindeki bu tedbirleri ve ‹ran ve Umman askerî güçlerinin ortaklafla çabalar› sonu-cu ayaklanma bast›r›lm›flt›r.

‹ngiltere’de e¤itim görmüfl olan Sultan Kabus, 1978’de 1.7 milyon dolar olan petrol gelirine ra¤men önemli altyap› projelerini gerçeklefltirdi. Okullar›n ve yolla-r›n h›zla infla edildi¤i ülkenin ve baflkent Maskat’›n görünümü büyük ölçüde

de-¤iflti. ‹ktidara geldi¤inin ilk on y›l›nda halk›n yaflam düzeyinde ciddi bir geliflme or-taya ç›km›fl ve bu nedenle halk aras›ndaki deste¤i de artm›flt›r. Ancak kalifiye ifl gücünden yoksun olan Umman, di¤er Körfez ülkeleri gibi yabanc› ifl gücüne ve özellikle de yabanc› uzmanlara ba¤›ml› durumdad›r.

Nüfusu yaklafl›k 3 milyon dolay›nda olan Umman’da kifli bafl›na millî gelir 19,000 dolard›r. Ülke nüfusunun % 77’sini Araplar›n oluflturdu¤u Umman’da (Um-man Sultanl›¤›) % 20 oran›nda yabanc› nüfus bulunmaktad›r. Um(Um-man’da az›nl›k topluluklar›n›n bafl›nda Hintliler, ço¤u Beluci olan Pakistanl›lar, Bengalliler, Fars-lar ve Do¤u Afrika kökenli siyahFars-lar gelmektedir. Ülkenin güneyindeki Zufar böl-gesinde oturan ve Cibali olarak adland›r›lan Arap kabileler, etnik bak›mdan Ye-men’in do¤usundaki Araplara daha yak›nd›r. Nüfusun tamam›na yak›n› Müslüman olan Umman’da en yayg›n mezhep, Haricili¤in yayg›n bir kolu olan ‹badiliktir.

Umman’da hâkim mezhep olan ve 7. yüzy›lda do¤an saf ‹slam anlay›fl›n› savunan

57

2. Ünite - 20. Yüzy›lda Orta Do¤u: Sömürgecilikten Ba¤›ms›zl›¤a

Haricili¤in ›l›ml› bir kolunu teflkil eden ancak günümüzdeki uygulan›fl biçimiyle Sunnili¤e çok benzeyen ‹badilik, toplumsal hayat› oldu¤u kadar siyasi hayat› da bi-çimlendirmektedir. ‹slam’›n yorumu bu mezhebin anlay›fl› çerçevesinde yap›lmak-tad›r. Hâlen mutlak monarfliyle yönetilen Umman’da Sultan, baflbakanl›¤› da elin-de bulundururken büyük ço¤unlu¤u atamayla oluflan ve Sultan’›n istekleri çerçe-vesinde hareket eden çift meclisli (fiura Meclisi ve Devlet Meclisi) parlamento ya-sama görevi görmektedir.

Katar

Körfez ülkelerinin Bahreyn kadar olmasa da di¤er bir küçük ülkesi olan ve 1971’de

‹ngiltere’nin bölgeden çekilmesiyle BAE ve Bahreyn gibi ba¤›ms›zl›¤›n› kazanan Katar, Basra Körfezi’nin bat› k›y›s›nda bir yar›m ada üzerinde yer al›yor. Kuzeyde

‹ran, güneyde ise Suudi Arabistan ve BAE ile çevrili olan Katar’da da yaklafl›k 1.8 milyon dolay›ndaki nüfusun % 60’›n› yabanc›lar oluflturmaktad›r. Katar halk›n›n ço¤unlu¤u Vahhabi olmakla beraber, Kuveyt’te oldu¤u gibi bu ülkede de % 15 do-lay›nda fiii yaflamaktad›r.

1870’lere kadar Katar’›n denetimi, 1783’te Bahreyn’i denetimlerine alan el-Hali-fe hanedan›n›n elinde bulunmaktayd›. Bu tarihte el-Tani hanedan›n›n Osmanl›n›n süzeranl›¤›n› kabul etmesiyle beraber el-Halife hanedan› Katar’› terk etmek zorun-da kalm›flt›r. I. Dünya Savafl›’na kazorun-dar Osmanl›n›n etkisi alt›nzorun-da kalan Katar, 1916’zorun-da

‹ngiltere’nin denetimine girmifltir. Söz konusu tarihte iki ülke aras›nda yap›lan bir anlaflmayla Katar da Bahreyn ve Kuveyt gibi ‹ngiliz sömürgesi hâline getirilmekte ve bu ba¤lamda Londra’n›n izni olmadan bir baflka devlete toprak terk etmekten, herhangi bir taviz vermekten ve anlaflma yapmaktan vazgeçmeyi kabul ederek ‹n-giltere’nin protektoras› olmaktayd›. Katar, ayn› statüdeki di¤er bölge ülkeleri gibi 1 Aral›k 1971’de ba¤›ms›zl›¤›n› kazanm›fl; di¤erleri gibi o da ‹ngiltere ile daha ön-ceki anlaflmalar›n yerini alacak yeni bir anlaflma yapm›fl; arkas›ndan da BM’ye ve Arap Birli¤ine üye olmufltur.

Resim 2.9 Maskat (Umman’›n Baflkenti)

Kaynak: Yazar›n Kendi Arflivi

Katar’da petrolün ortaya ç›kar›lmas› 1930’larda söz konusu olmas›na ra¤men petrol üretimine ancak 1949’da bafllanabilmifltir. Katar’›n petrol rezervi, BAE ve Ku-veyt’e göre daha s›n›rl› düzeydedir. Katar’›n dünya petrol rezervi içindeki pay› % 1.9 (26 milyar varil) dolay›ndad›r. Kifli bafl›na 100.000 dolar millî geliri ile refah düzeyi bak›m›ndan Körfez ülkeleri aras›nda ilk s›rada dünyada ise ikinci s›rada yer alan Katar’da günlük petrol üretimi yaklafl›k 1.4 milyon varil dolay›ndad›r. Katar’›n di¤er önemli yeralt› zenginli¤i ise 25 trilyon m3dolay›nda oldu¤u tahmin edilen do¤al gaz rezervidir. % 13.5’lik pay›yla Rusya ve ‹ran’dan sonra do¤al gaz rezervleri bak›-m›ndan dünyada üçüncü s›rada yer alan Katar, yaklafl›k 100 milyar m3(metre küp) do¤al gaz ihracat›yla da Rusya ve Norveç’ten sonra üçüncü s›rada yer almaktad›r.

Di¤er Körfez ülkelerinden Umman gibi seçilmifl bir meclisin bulunmad›¤› (ata-mayla oluflan bir fiura Meclisi bulunuyor) Katar, mutlak monarfli ile yönetiliyor gö-rünse de oldukça hareketli ve çeflitlilik gösteren bir bas›na ve sivil topluma sahip-tir. Yat›r›mlar›n ve zenginli¤in görünür bir h›zla artt›¤› ve bölgenin ticaret ve finans merkezi olma iddias›nda olan, ayr›ca El Cezire televizyonuna ev sahipli¤i yapan baflkent Doha, belli bafll› Amerikan üniversitelerinin önemli fakültelerinin flubeleri ile ayn› zamanda bir üniversite flehridir. Katar’›n özellikle Bahreyn ile Huvar ada-lar› sorunu, bu ülkenin söz konusu komflu ülkeyle iliflkilerini gelifltirmesine belli ölçüde engel olmaktad›r. Katar, izlemifl oldu¤u aktif d›fl politika ile bölge ve ulus-lararas› toplum nezdinde prestijini artt›rmaktad›r.

Bahreyn

Nüfusun üçte birini yabanc›lar›n oluflturdu¤u Bahreyn, yaklafl›k 1.250.000 (2012) nü-fusuyla bir tak›mada ülkesidir. Toplam 35 adadan oluflan Bahreyn, Körfez’in en kü-çük emirli¤i olarak, 16. yüzy›lda Portekiz’in, 17. ve 18. yüzy›lda ise ‹ran’›n hakimiye-ti alt›nda kalm›flt›r. 1783’ten ihakimiye-tibaren ülkede denehakimiye-timi eline geçiren el-Halife haneda-n›n›n kendi egemenli¤ini tesis etmesine ra¤men 1861’de bafllayan bir süreçle ‹ngil-tere’nin etkisi alt›na giren Bahreyn, 1892’de ‹ngil‹ngil-tere’nin tam denetimine girmifltir.

59

2. Ünite - 20. Yüzy›lda Orta Do¤u: Sömürgecilikten Ba¤›ms›zl›¤a

Resim 2.10 Doha (Katar’›n Baflkentinden Görünüm) Kaynak: Yazar›n Kendi Arflivi

Ayn› y›llarda ‹ngiltere di¤er emirliklerle yapt›¤› anlaflmalar gibi Bahreyn emirli¤i ile 1892’de yapt›¤› anlaflma ile de Bahreyn’i protektora hâline getirmekte ve el-Halife haneda-n›na kendi izni olmadan bir baflka ülke ile anlaflma yapmamay›, toprak ve benzeri ödün-ler vermemeyi kabul ettirmekteydi.

1968’de ‹ngiltere’nin bölgeden çekilmesinin ard›ndan di¤er emirlikler gibi Bah-reyn de 1971’de ba¤›ms›zl›¤›na kavuflmufltur. 15 A¤ustos 1971’de ilan edilen

ba-¤›ms›zl›kla beraber ‹ngiltere ile daha önceki anlaflmalar›n yerine geçmek üzere bir dostluk antlaflmas› imzalayan Bahreyn hemen arkas›ndan BM’ye ve Arap Birli¤ine üye olmufltur. Petrolün 1932’de keflfedildi¤i Bahreyn, çok ciddi bir petrol rezervi-ne sahip olmad›¤› (250 bin varil) gibi sahip oldu¤u petrolün de fazla uzun ömür-lü olmad›¤› ifade edilmektedir. Bununla beraber Bahreyn, gerek petrol rafinerisin-den gerekse k›y› bankac›l›¤›ndan önemli ölçüde gelir elde etmektedir. Ayr›ca Bah-reyn, bölgenin önemli bir ticaret ve bankac›l›k merkezi niteli¤inde olan ve çok canl› bir sermaye piyasas›na sahip bir Körfez ülkesidir.

Bu ba¤lamda sermaye hareketlerini kolaylaflt›rma yönünde önemli düzenle-meler yapm›fl olan Bahreyn, bu özellikleriyle önemli bir finans, ticaret ve bankac›-l›k merkezi hâline gelmifltir. Bahreyn bu hâliyle ayr›ca bölgesel ve uluslararas› in-terbank para piyasas›n›n ve k›y› (offshore) bankac›l›¤›n›n da önemli merkezlerin-den biri olma özelli¤ini kazanm›flt›r. 23.000 (2012) dolar kifli bafl›na düflen millî ge-liriyle Körfez’in en düflük gelirli ülkesi olan Bahreyn’de hukuk firmalar›, sigorta flir-ketleri ve yönetim, organizasyon ve halkla iliflkiler konular›nda faaliyet gösteren uluslararas› kurulufllar giderek yayg›nlaflm›flt›r.

1972 Aral›k’›ndaki seçimlerle oluflturulan kurucu meclisin haz›rlad›¤› Anayasa Bahreyn’in bir ‹slami devlet oldu¤unu ve Emirin fieyh ‹sa bin Salman el-Halife soyundan devam etmesini garanti etmekteydi. Yeni anayasa do¤rultusunda ilk seçimlerin yap›ld›¤› 3 Aral›k 1973’te ilk ulusal meclis de oluflturulmufltu. Bu ge-liflmeye ra¤men siyasal partilerin yasak oldu¤u Bahreyn’de hükûmet (baflbakan ve kabine) meclise de¤il Emir’e karfl› sorumlu tutulmufltur. Ancak bu konudaki ilerleme oldukça problemli olmufltur. Çünkü parlamento 1975 A¤ustos’unda Emir taraf›ndan feshedilmifl bunun yerine ancak 1992’de atamayla bir dan›flma mecli-si (fiura Meclimecli-si) oluflturulmufltur. 2001’de halk oyuna sunulan yeni anayasa ise eski anayasan›n monarflinin devam›na iliflkin olan hemen hemen tüm hükümle-rini korumaktayd›. Yeni anayasada da Bahreyn anayasal bir monarfli olarak ta-n›mlanmakta ve Emirin Kral unvan› almas›n› öngörmekteydi. Meclisin iki kanat-l› olmas› bunlardan üst meclisin, eski fiura Meclisinde oldu¤u gibi bilim adam› ve uzmanlar aras›ndan atama yoluyla seçilen kifliler ile eski kabine üyelerinden oluflmas›, alt meclisin ise do¤rudan halk taraf›ndan seçilmesi kararlaflt›r›lm›flt›.

Erkek ve kad›n ay›r›m› yapmadan herkese seçmen olma hakk› tan›yan yeni ana-yasa mahkemelerin ve yarg›çlar›n ba¤›ms›z olmas›n› öngörmekteydi. Bahreyn’de yukar›da ifade edilen anayasa de¤iflikli¤inin ard›ndan 2002 Kas›m’›nda tekrar ge-nel seçimlere gidilerek parlamentonun do¤rudan halk taraf›ndan seçilmesi sa¤-land›. Ancak iktidar›n Sünnilerin elinde bulundu¤u Bahreyn’de nüfusun yaklafl›k

% 50’sini oluflturan fiiilerin seçimleri boykot etmesiyle parlamentoda ço¤unlu¤un Sünniler taraf›ndan oluflturulmufl olmas› bu yap›ya gölge düflürmüfltür. Di¤er ta-raftan, Bahreyn’de ba¤›ms›zl›¤›n kazan›lmas›ndan beri iflbafl›nda olan fieyh ‹sa bin Salman’›n 1999 Mart’›nda ölümü üzerine, yerine o¤lu fieyh Hamad bin ‹sa geçmifltir.

60 Orta Do¤uda Siyaset

S O R U

D ‹ K K A T DÜfiÜNEL‹M

S O R U

DÜfiÜNEL‹M

D ‹ K K A T

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE

AMAÇLARIMIZ

AMAÇLARIMIZ

N N

K ‹ T A P

T E L E V ‹ Z Y O N

K ‹ T A P

T E L E V ‹ Z Y O N

‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T

M A K A L E M A K A L E

61

2. Ünite - 20. Yüzy›lda Orta Do¤u: Sömürgecilikten Ba¤›ms›zl›¤a

Bahreyn halk› bölgede en politize olmufl topluluklardan birisidir. 1950’lerin ortalar›ndan 1970’lere kadar etkin olarak sol hareketler yerini, 1979 Devrimi’yle beraber ‹ran’dan destek gören fiii ayaklanmalar›na b›rakm›flt›r. Ülkede oldukça h›zl› artan fiii nüfusunun oran› 1980’li y›llar›n bafl›na kadar % 55 iken 2000’li y›l-lar›n bafl›nda % 70’leri bulmufltur. Ancak Bahreyn hükûmeti, fiiilerin tepkisine yol açan nüfus politikas›yla (yabanc› çal›flanlara vatandafll›k vererek) fiii-Sünni denge-sini sa¤lam›flt›r. fiii tehlikesiyle birleflen ‹ran tehdidinin ötesinde ayr›ca ‹ran’›n do¤rudan egemenlik iddialar›yla karfl› karfl›ya bulunan Bahreyn üzerindeki ‹ran’›n egemenlik iddias› Humeyni döneminde ‹ran Devrimi’nin önde gelen liderlerinden Ayetullah Sad›k Ruhani’nin 1979 Temmuz’unda bu ülkenin ‹ran’›n on dördüncü ili olarak görülmesi ile had safhaya ulaflm›flt›r. Söz konusu aç›klamalar karfl›s›nda zor durumda kalan ‹ran Baflbakan› Bazargan, 5 Ekim 1979’da yapt›¤› aç›klamada,

‹ran’›n Körfez bölgesindeki hiçbir ülke üzerinde yay›lmac› emelleri olmad›¤›n›

söylemifl olsa da bu durum iki ülke aras›nda potansiyel bir sorunun var oldu¤u gerçe¤ini de¤ifltirmemifltir. Bahreyn’de Arap Bahar› çerçevesinde 2011 bafl›nda bafllayan halk hareketleri daha ziyade fiii temelli oldu¤undan Körfez ülkelerinin yard›m›yla bast›r›lm›flt›r.

Resim 2.11 Manama (Bahreyn’in Baflkentinden Görünüm) Kaynak: Yazar›n Kendi Arflivi

Lübnan, Suriye, Irak ve M›s›r’da ba¤›ms›zl›k bek-lentisinin nas›l manda yönetimiyle

sonuçland›-¤›n› anlamak

1516’da bafllay›p 1918’e kadar dört yüzy›l› aflk›n bir süre Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun

egemenli-¤inde kalan ve bu süre zarf›nda istikrarl› bir böl-ge olma özelli¤ini koruyan Orta Do¤u’nun mer-kezinde yer alan Lübnan, Suriye, Irak ve M›s›r, Osmanl›n›n I. Dünya Savafl›’na girmesiyle bera-ber ‹ngiltere taraf›ndan hareketlendirilmifl, Os-manl›ya karfl› ayaklanmalar› karfl›l›¤›nda ba¤›m-s›zl›k sözü verilmifltir. Oysa ‹ngiltere, bir taraf-tan bunu yaparken di¤er taraftaraf-tan, zaten Osman-l› egemenli¤inde oldu¤u hâlde 1882’de iflgal ederek fiilî denetimini sürdürdü¤ü M›s›r’› kendi etki alan› olarak ayr› tutarak, Irak, Suriye ve Lübnan’› Fransa ile 1916 May›s’›nda imzalad›¤›

Sykes-Picot Anlaflmas’›yla aralar›nda tekrar etki alanlar›na bölmekteydi. Neticede söz konusu gizli anlaflman›n içeri¤ine uygun olarak 1920 Nisan’›nda San Remo’da toplanan konferansta Irak’›n ve Filistin’in ‹ngiliz, Suriye ve Lübnan’›n ise Frans›z mandas› olmas› kararlaflt›r›lm›flt›. ‹l-gili karar›n Paris Konferans’›nda da onaylanma-s› üzerine manda yönetimleri bafllam›flt›r. Ancak

‹ngiltere ve Fransa söz konusu yap›y› sürdür-menin zor oldu¤unu görünce ikili anlaflmalarla bunlara s›n›rl› bir özerklik vermeyi tercih etmifl-lerdir. Bu çerçevede 1922’de ‹ngiltere, M›s›r ve Irak’a özerklik tan›yarak iç ifllerinde özerk ol-malar›n› öngörmüflse de bu statü pratikte pek uygulanmam›fl, ‹ngiliz valileri söz konusu ülke-lerin içiflülke-lerine de müdahale etmifllerdir. Ayn›

fley Fransa için de geçerliydi. Manda yönetimi alt›nda birer parlamenter sistem hâline getirilen Suriye ve Lübnan’›n ba¤›ms›zl›¤›na kavuflmas›

1946’da Fransa’n›n ülkeyi terk etmesiyle müm-kün olmufltur. Her ne kadar fiilî durumda bir de¤ifliklik olmasa da Irak, 1932’de M›s›r ise 1936’da ‹ngiltere imzalanan ittifak antlaflmala-r›yla söz konusu olmufltur.

‹ngiliz sömürgecili¤inden ba¤›ms›z devlete uza-nan süreçte Ürdün ve Suudi Arabistan’daki ge-liflmeleri aç›klamak

Ürdün ve Suudi Arabistan asl›nda kaderleri bir yerde kesiflen bu kesiflmeden kaynaklanan bir rekabetin söz konusu oldu¤u bölgenin iki mo-narflisidir. Mekke fierifi Hüseyin birtak›m vaat-lerle 1916’da Osmanl›ya karfl› ayaklanm›fl fakat Osmanl›n›n bölgeden çekilmesi üzerine kendi-sinin bafl›na gelece¤i büyük bir ba¤›ms›z Arap devleti yerine ‹ngiliz ve Frans›z himayesinde çok say›da manda yönetimleri kurulmufltu. ‹n-giliz yönetimi, fierif Hüseyin’i tatmin etmek için o¤ullar›ndan Faysal’› Irak’›n bafl›na Abdullah’›

ise kendisi taraf›ndan yeni kurulan Ürdün’ün bafl›na getirilmiflti. Ancak bu durum fierif Hüse-yin’in beklentilerinin gerisinde kalm›flt›. Türki-ye’de hilafetin kald›r›lmas›n›n hemen ard›ndan fierif Hüseyin’in Hicaz’da 1924 Mart’›nda kendi-ni halife ilan etmesi ise hem ayn› bölgede

ise kendisi taraf›ndan yeni kurulan Ürdün’ün bafl›na getirilmiflti. Ancak bu durum fierif Hüse-yin’in beklentilerinin gerisinde kalm›flt›. Türki-ye’de hilafetin kald›r›lmas›n›n hemen ard›ndan fierif Hüseyin’in Hicaz’da 1924 Mart’›nda kendi-ni halife ilan etmesi ise hem ayn› bölgede