• Sonuç bulunamadı

Bülent Ecevit (1925-2006), Anadolu Solu

Belgede Türkiye de Neler Oluyor? (sayfa 83-88)

Yirminci yüzyılın ikinci yarısında başka hiçbir siyasetçi Bülent Ece-vit kadar umuda ve ihtilafa aynı anda sebep olmadı. Koyu kasketli adam 1974’te Kıbrıs’taki Türk çıkarmasının kahramanıydı ve Sosyalist Enternasyonal’in umuduydu. Siyasetçi, şair, entelektüel ve ideologdu.

Tabii ki CHP’nin efsanevi başkanı da şehirli devlet elitinden geliyordu ve seksenli yıllarda CHP’yi Avrupa tarzı sosyal demokratik siyasetten

Devlet ve Devlet Eliti

83

uzaklaştırmaya uğraştı. Bir keresinde Anadolu coğrafyasında sosyal de-mokrasi ağacının yeşeremeyeceğini dillendirdi.

Ecevit 28 Mayıs 1925 tarihinde İstanbul’da doğdu. Babası tıp pro-fesörü olarak ders veriyordu. Babanın Atatürk’ün arzusuyla CHP’den par-lamentoya seçilmesi üzerine aile Ankara’ya taşınmıştı. Fakat çocuk, eğitim için İstanbul’a geri döndü ve Robert Kolej’de tahsil hayatını sürdürdü. Bu-rada Ecevit 13 yaşından itibaren sahip olduğu Alman malı “Erika” marka daktilosuyla ilk şiirlerini yazdı ve 16 yaşında ilk şiir tercümesini (Hint Liriğin-den) gerçekleştirdi. Meşhur bir ressam olan annesinden sanat ilgisini, ba-basından ise siyaset eğilimini tevarüs etti Ecevit. Kariyerine Ankara’daki Hü-kümet Basın Dairesinde başladı. Burası 1946 yılında Ecevit’i Londra’daki Türk Büyükelçiliği Basın Bürosu’na gönderdi. Ecevit burada “Doğu ve Afrika Çalışmaları Okulu’nda (SOAS)” Sanskritçe üzerine tahsil gördü ve Hindistan üzerine daha fazla bilgi sahibi oldu. Hindistan’ın pasifist ve fel-sefi olarak doymuş din ve dünya görüşleri onu büyülemişti.

Ankara’ya döndüğünde CHP’nin basın organı Ulus’ta sanat eleş-tirmeni ve çevirmen olarak görev aldı. Askerliğini bitirdikten sonra Roc-kefeller Vakfı’nın bursuyla bir yıl Amerika’nın elit üniversitesi Harvard’da eğitim gördü. 1957 yılında Ankara milletvekili olarak ilk kez meclise seçil-di, Ulus’ta önce siyaset ile ilgili yazılar kaleme aldı, sonra başyazarlığa yükseldi. 1961 yılında askerler ilk darbelerinden sonra Atatürk’ün yol ar-kadaşı İsmet İnönü’yü hükümeti kurmakla vazifelendirdiler. Bu hükümette Ecevit Çalışma Bakanı olarak ilk kez kabinede görev aldı. 1950’ye kadar tek başına ülkeyi yönetmiş olan devlet partisi CHP, bu arada katılaşmıştı.

1965 yılında parlamentoya giren komünist “Türkiye İşçi Partisi” CHP’nin belli alanlardaki tekelini de kırmış oldu.

Sonrasında Ecevit partiyi yeniden canlandırdı. 1966’dan ikinci as-keri darbenin vuku bulduğu 1971’e kadar Ecevit, İnönü’nün altında genel sekreter olarak görev yaptı. Onun iradesine muhalif olarak “ortanın solu”

kavramını ortaya attı ve Bulgar Çiftçi partisinin sloganını Türkçeye taşı-dı: “Toprak işleyenin, su kullananın”. Darbe sonrasında İnönü ve Ecevit’in yolları ayrıldı. İnönü darbeyi savunurken, Ecevit darbeye karşı durmuştu.

Kopma 1973 yılındaki tarihî parti kongresinde meydana geldi. Bu kong-rede Ecevit, İnönü’yü alaşağı etti. İnönü siyasetten çekildi ve aynı yıl ve-fat etti. Bağlıları “Güven Partisi”ni kurdular. Güven Partililer Ecevit’e ve muhafazakâr halk önderi Demirel’e 1974 sonunda kurulan koalisyonda çoğunluk hükümeti olma hususunda yardımcı oldular.

Diğer taraftan yetmişli yıllar Ecevit’in yıllarıydı. 1973 ve 1977 yılların-da CHP ile iki kez seçim kazanmıştı. Bunyılların-dan sonra CHP hiçbir seçimden zaferle ayrılamayacaktı. Darbe eleştirisi ve sosyal adaletin savunusu onu popüler yapmıştı. Türkiye umutsuz bir ayrışma ortamında yaşıyordu. Ecevit bir hükümet kurmak için İslamcı Erbakan’a muhtaç kaldı. Türk birliklerinin 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs’a gönderilmesindeki kararlı tutumu Ecevit’in popülaritesini daha da artırdı. Bundan beş gün önce Kıbrıs Ulusal Partisi, Makarios’u devirmiş ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlandığını (Enosis) ilan etmişti. Ecevit şimdi “Karaoğlan”dı, kara kasketi ve mavi gömleğiyle bir ulusal kahraman, Türk Siegfried’i2 haline gelmişti. Bir poster, onu omzunda kalaşnikof, elinde güvercin ve başında miğfer ile gösteriyordu. Ölümüne kadar Ecevit Kıbrıs sorununun çözümündeki her tür uzlaşma çabasını “iha-net” olarak gördü ve reddetti.

Yetmişli yıllarda iki rakip (Ecevit ve Demirel) arasındaki iflah olmaz düşmanlık büyük şehirlerin caddelerinde terörün yaygınlaşmasının önünü açtı. Amerika’nın Kıbrıs çıkartmasından sonra başlattığı askeri ve ekonomik ambargonun etkileri kendini hissettiriyordu. Sol ve sağ arasındaki terör tır-manıyor ve hatta polisi bile sağ (Pol Bir) ve sol kanat (Pol Der) olarak ikiye bölüyordu. 12 Eylül 1980 tarihinde ordu üçüncü kez darbe yaptı. Ecevit Çanakkale’de bir askerî hapishanede tutuldu, Demirel ise Antalya’da. 11 Ekim’de ikisi de ev gözetimi ve mutlak siyaset yasağına mahkûm olarak serbest bırakıldı.

Demirel fazla dayanamamış ve kılıcını hemen çekmişti. Ecevit ise ya-sağa tahammül etmiş ve kendisini izole etmişti. Kendi partisinin yönetici

2 Almanca metinde geçen Siegfried, Ren Nehri kıyısında, eski Worms şehri ci-varında geçen Nibelungenlied Destanı’nda bahsedilen kahraman. (İskandinav pagan versiyonunda Sigurd olarak geçiyor.) [Ç.N.]

Devlet ve Devlet Eliti

85

kadrolarından özellikle de Ankara Üniversitesi’nden getirdiği ve sürekli kendisine karşı muhalif tavır sergileyen Baykal’dan uzak durmuştu. Sonun-da Ecevit Arayış dergisini kurdu. Bu dergi yedi sayı yayımlandı. Ecevit’in düşüncesinde bu yedi sayı bir dönüm noktasıdır. Bu noktada artık Ecevit, Avrupa sosyal demokrasi düşüncesinden kopmuş ve kendi kavramı olan

“Demokratik Sol” kavramını geliştirmişti.

Daha 1980’den önce Ecevit, Türkiye’nin gerçek bir sosyal demokrasi için gereken koşullara sahip olmadığını çünkü işçi sınıfının yetersiz olduğu-nu açıklamıştı. Sınıf savaşına karşı hep şüpheli yaklaştı. Çünkü Atatürk’ün Halkçılık ilkesi üniter halk iradesini vurguluyordu. Ecevit Hint şair Rabind-ranath Tagore’un şiirlerini Türkçeye tercüme etmişti, şimdi ise Hint politika-cı Jawaharlal Nehru’ya sempati duyuyordu. Gelecekte CHP’yi Avrupalı sosyal demokrasi rotasında değil de Nehru’nun “Kongre Partisi”nin rota-sında yönlendirmek istiyordu. Türk ve Anadolu solu düşüncesini, millete ait özel durumları da gözeterek geliştirmek mümkündü.

Siyaset yasağının sonu görünmeye başladığında Ecevit artık CHP ile göbek bağını kesti ve Demokratik Sol Parti’nin (DSP) kurulmasına ilham ver-di. 1946’dan beri evli olduğu eşi ve siyasetteki yol arkadaşı Rahşan 1985 yılında, Parti’nin kuruluşunu müteakip parti lideri oldu. Zengin müteahhit Hü-samettin Özkan, Ecevitlere maddi olarak bu zor zamanları boyunca çok yardım etti. Çocukları olmayan Ecevit çifti onu kendi evlatları gibi kabul ettiler ve Ecevit, 1999 ile 2002 yılları arasında onu Başbakan Yardımcısı yaptı. Bununla beraber, Özkan’ın yeraltı dünyasıyla irtibatı olduğuna dair çok sayıda söylenti de mevcut idi. Ecevit, Fethullah Gülen ile de irtibat kurdu ve iki şair birbirlerine şiir kitaplarını hediye etti. Gülen’in İslam’ında Ecevit, Hint dinlerinde karşılaştığı bir şeyi bulduğuna inanıyordu.

Hep milliyetçi eğilimleri var olan solcu Ecevit seksenli yıllarda tam bir milliyetçi haline geldi. Türkiye’nin özelliklerini muhafaza etmek onun için AB’ye yaklaşmaktan çok daha önemli hâle gelmişti. Daha 1974 yılında AB’nin Yunanistan ile birlikte Türkiye’ye de teklif ettiği AB’ye katılım başvu-rusu yapma fırsatını elinin tersiyle itmişti. Bir dizi skandalın ardından seç-menler, 1999 yılındaki seçimlerde diğer Türk siyasetçilerinin dillere destan

beceriksizliklerinden dolayı onu ödüllendirdiler ve partisi DSP’yi seçimler-de birinci sıraya oturttular. Geçirdiği dönüşümseçimler-den sonra onun milliyetçi MHP ile bir koalisyona gitmesi sürpriz olmayacaktı. Bu koalisyon onu be-şinci kez Başbakanlık koltuğuna oturttu. Cumhuriyet tarihindeki en sancılı dönemlerden biri süresince Başbakanlık yapan Ecevit, seleflerinin sorumlu oldukları yanlışların da neticesinde, görevinin sonlarına doğru neredey-se devletin iflası ile karşı karşıya kalacaktı. Hasta ve yaşlı Ecevit 2001 Mart’ında IMF’yi yardıma çağırdı ve acı bir rehabilitasyon programına olur vermek zorunda kaldı. Seçmenler de hâliyle ona teşekkür etmediler.

2002 Kasımı’ndaki seçimde partisinin oy oranı ancak % 2’yi bulabilmişti.

Böylece Ecevit siyasetten çekildi. 6 Kasım 2006 tarihinde, devlet elitinin bir temsilcisi olmasına rağmen, Türk toplumunun çoğunluğuna da heyecan vermeyi başarmış tek kişi olan Ecevit vefat etti.

Belgede Türkiye de Neler Oluyor? (sayfa 83-88)