• Sonuç bulunamadı

TEORİK ÇERÇEVE VE TEMEL KAVRAMLAR

2. VERGİYE KARŞI DİRENME ŞEKİLLERİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

2.2. Vergiden Kaçınma 1. Genel Olarak

Vergiden kaçınma (tax avoidance), vergi mükelleflerinin vergiye karşı direnme yöntemlerinden biridir24. Türk Hukuku’nda yaygın olarak kabul gören tanıma göre vergiden kaçınma, vergi mükelleflerinin vergi yasalarına aykırı davranmaksızın ve vergiyi doğuran olayla ilişki kurmayarak daha az vergi ödemesidir25. Bir başka ifadeyle vergiden kaçınma, mükelleflerin vergi borcunu azaltmak ya da vergi borcunun ortaya çıkmasını önlemek için vergi kanunlarının ön gördüğü düzenlemelerden ya da yasal boşluklardan yararlanması şeklinde tanımlanabilmektedir26. Bu açıdan vergiden kaçınmada hukuka aykırılık söz konusu değildir. Çünkü kural olarak, vergiden kaçınma halinde, vergi kaçakçılığında olduğu gibi vergi kanunlarının yasakladığı davranışlara başvurulmamakta, buna karşın vergi kanunlarında tanınan imkânlardan yararlanılmakta ya da vergi kanunlarının öngördüğü vergiyi doğuran olay gerçekleştirilmemektedir. Bununla birlikte vergiden kaçınmanın hukuka aykırı olmadığı kabul edilmekle birlikte genellikle kanun koyucunun niyeti dışındaki planlamalar olduğu şeklinde görüşler de mevcuttur27.

24 Pürsünlerli Çakar, s. 1293.

25 Bilici, Bilici, s. 180; Erdem, Şenyüz, Tatlıoğlu, s. 175; Gökbel, s. 37; Pürsünlerli Çakar, s. 1300;

Uyanık, s.10; Önal, s. 10.

26 Deloitte, General Anti-Avoidance Rules India And International Perspective, s. 6, Erişim Tarihi:

19.04.2014, https://goo.gl/hgb1n8; Black's Law Dictionary’de vergiden kaçınma, “vergi mükellefinin vergi borcunu asgari düzeye düşürmek amacıyla yasal olarak mevcut bulunan vergi planlamasının avantajlarını kullanmak” şeklinde tanımlanmaktadır. Bryan A. Garner (Edit), Black’s Law Dictioanary, 9th Edition, West Publishing Company, USA 2009, s. 1599.

27 OECD tarafından vergiden kaçınma, “tam anlamıyla hukuka uygun olmakla birlikte hukukun öngördüğü amaca aykırı olan ve vergi mükellefin sorumluluğunu azaltan iş düzenlenmeleri” şeklinde tanımlanmaktadır. OECD, Glossary of Tax Terms, “Avoidance”, Erişim Tarihi: 23.04.2014, http://www.oecd.org/ctp/glossaryoftaxterms.htm#A; Ayrıca bkz. Barker, s. 242; Evans, s. 4; Duff, s.

479; Lord Walker, Ramsay 25 Years On: Some Reflections On Tax Avoidance, (2004) LQR 412, at 416 (Aktaran, Evans, s. 5).

16 Vergiden kaçınmada dört amaç bulunmaktadır28: Azaltma (Elimination), Geciktirme (Deferral), Yeniden Nitelendirme (Re-characterisation), Aktarma (Shifting). Azaltmadan kasıt, ödenmesi gereken verginin asgari düzeye çekilmesidir.

Vergiden kaçınmanın asıl amacının hiç vergi ödememek dâhil verginin asgari düzeyde ödenmesi olduğundan azaltmayı vergi mükellefinin nirvanası olarak tanımlamak yanlış olmayacaktır. Geciktirme, mükellef tarafından paranın zaman ve değer ilişkisi bir arada düşünülerek vergi borcunun ödenmesinin ötelenmesi anlamına gelmektedir. Böylece mükellef vergiyi geç ödemek ve parayı bir müddet gelir getirici işlerde kullanmak suretiyle bundan elde edeceği menfaati arttırabilecektir. Yeniden niteleme, bir işlemin niteliğinin dönüştürülmesidir. Vergiden kaçınmak isteyen mükellefler vergi konularını kendilerine vergi olarak daha avantajlı olan konu ya da işleme dönüştürmek istemektedirler. Örneğin yüksek oranda vergilendirilmiş gelir vergisi yerine sermaye gibi daha düşük oranda vergilendirilmiş alana yönelme gibi.

Aktarma, vergi konusu olan bilhassa gelir veya kârın yüksek olarak vergilendirilen vergi konusundan daha düşük oranda vergilendirilen vergi konusuna yönlendirilmesi veya muafiyet-istisna alanına çekilmesidir. Burada vergi sorumluluğu yüksek oranda vergilendirilen varlıklardan daha düşük oranda vergilendirilen varlıklara yönlendirme amaçlanmaktadır.

Vergiden kaçınma esas itibariyle üç yöntemle ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ilki, vergiyi doğuran olayla ilişki kurmamaktır. Vergi kanunları uyarınca vergi borcunun doğumu, vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesine bağlıdır. Dolayısıyla vergiyi doğuran olayın gerçekleşmemesi halinde vergi borcu da doğmayacaktır.

Örneğin, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) Kanunu’nda yer verilen vergi konularından biri Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde sayılmış kayıt ve tescile tabi olan mallardır. Kanunun 1/b bendine göre bu malların “ilk iktisabı” vergiyi doğuran olay olarak kabul edilmiştir. Bu bağlamda (II) sayılı cetvelde yer verilen binek otomobil almak isteyen bir kimse ilk iktisabı sağlıyorsa yani ilk satın alan kişiyse ÖTV ödeyecektir. Ancak bu kişi vergiyi doğuran olay olan “ilk iktisap” yerine bu aracı ikinci el olarak alsa ya da aracı kiralasa kanunda yer verilen vergiyi doğuran olayı gerçekleştirmeyeceğinden ÖTV ödemeyecektir. Bir başka ifadeyle, vergiyi doğuran

28 Chris Evans, “Containing Tax Avoidance: Anti-Avoidance Strategies”, Univestry Of New South Wales Faculty Of Law Research Series, Paper: 40, Year: 2008, p. 6 (Electronic Copy:

http://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=1397468); David G. Duff, Tax Avoidance In The 21th Century, Erişim Tarihi: 19.04.2014, http://ssrn.com/abstract=1457453.

17 olayla ilişki içine girmeyeceğinden ÖTV mükellefi de olmayacaktır. Vergiden kaçınmada kullanılan ikinci yöntem vergiyi doğuran olayın, vergilemenin olmadığı veya daha düşük oranla vergilemenin gerçekleştirildiği bir alana kaydırılmasıdır. Bu yöntemde mükellef, vergiyi doğuran olayla ilişki içine girmesi neticesinde elde edeceği faydayı vergilemenin hiç olmadığı bir alana yönelmesi halinde ya da daha az vergi alınan vergi konusunu tercih etmesi durumunda elde edebiliyorsa vergiden kaçınabilecektir. Örneğin 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK)’nun 3/2’inci maddesine göre kanuni ve iş merkezinden her ikisi de Türkiye’de bulunmayan kurumlar dar mükellef olarak kabul edilmekte ve bu mükelleflerin sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançları vergilendirilmektedir29. Bu durumda kurumlar vergisinin % 20 olarak uygulandığı Türkiye’de faaliyet gösteren ve merkezi Türkiye’de bulunan bir şirketin kazancı bu oran üzerinden vergilendirilecektir. Bu şirketin Türkiye’deki faaliyeti dolayısıyla yıllık 100 birim kazanç elde ettiği varsayımı altında bu şirketin ödemesi gereken vergi 20 birim olacaktır. Oysa bu şirket merkezini kurumlar vergisinin uygulanmadığı vergi cenneti olan bir ülkeye taşıması halinde elde ettiği bu kazancı ödemeyerek vergiden kaçınmış olacaktır. Benzer şekilde iki gerçek kişinin aynı faaliyet konusu üzerinde ayrı ayrı faaliyet göstermeleri halinde her bir gerçek kişi artan oranlı vergi nedeniyle %35’e varan oranda vergi ödeyecektir. Bu durumda her bir gerçek kişinin yıllık 100 birim kazandığı varsayıldığında bu gelirin 35 birimini vergi olarak ödeyecek ve her iki gerçek kişi toplamda 200 birim kazancın 70 birimini vergi olarak ödeyecektir. Buna karşın bu iki gerçek kişi bir araya gelerek bir şirket kurması halinde gerçekte elde edecekleri 200 birim şirket kazancı KVK m.32 gereğince % 20 oranda vergilendirileceğinden iki mükellef bu durumda 40 birim vergi ödeyecektir. Böylece gerçekte ödemeleri gereken 70 birim vergi yerine 40 birim vergi ödeyerek 30 birim vergiyi kaçınmış olacaklardır. Vergi konusunun ikame etkisi vergiden kaçınmayı olumlu yönde etkilediğinden mükellefler, bilhassa harcama vergileri açısından, bir malın ikamesi kolay ise üzerinden daha az vergi alınan malı tercih ederek ödenmesi gereken vergiden kaçınmış olacaktır30. Vergiden kaçınmada başvurulan son yöntem vergi kanunlarındaki boşluklardan yararlanılarak vergiyi doğuran olayın oluşmasını önlemeye çalışmaktır31. Ancak bu son yönteme başvurulurken boşluk olarak değerlendirilen durumun gerçek bir yasa boşluğu mu

29 Karakoç, s. 131.

30 Önal, s. 24; Erdem, Şenyüz, Tatlıoğlu, s. 176.

31 Bilici, Bilici, s. 180; Erdem, Şenyüz, Tatlıoğlu, s. 177.

18 yoksa hatalı bir yorumlama mı olduğunun iyi analizinin yapılması gerekir. Tespit edilen yöntemin gerçek bir yasa boşluğu ise vergiden kaçınma çabası başarı sağlayacaktır32. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus, mükellefin yasa boşluğu alanında faaliyette bulunurken iş ve işlemlerinin ekonomik bir özünün olması gerekmektedir. Aksi halde başvurulan yöntem, ilerde açıklanacağı üzere, agresif vergi planlaması şeklinde değerlendirilebilecektir.

Vergiden kaçınma vergi mükelleflerinin asgari düzeyde vergi ödemesini sağlaması nedeniyle olumlu etkisi olmakla birlikte, vergi sistemleri üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır. Bir defa vergiden kaçınmanın vergi sistemleri üzerinde gelir kaybettirici etkisi vardır. Vergiden kaçınma halinde gelir idareleri toplanması hedeflenen gelirleri elde edememekte ve buna karşı herhangi bir müeyyide uygulayamamaktadır. Zira vergiden kaçınma hukuka uygun araçların kullanılması ile gerçekleştirildiğinden hukuka aykırılığından bahsedilememektedir. Hukuka uygun bir işlem nedeniyle mükellef sorumlu tutulamayacaktır. Dolayısıyla mükellef aleyhine bir yaptırım uygulamak mümkün olmadığından kaybedilen gelir de alınamamaktadır. Makro düzeyde gelir kaybı ise yüksek rakamlara ulaşabilmektedir33. Diğer taraftan gelir idaresinin mükelleflerden vergi toplayamaması vergi sisteminin etkililiği ve eşitliği üzerinde de olumsuz etki yaratmaktadır. Ayrıca küreselleşmenin etkisi ile birlikte vergi sistemleri arasındaki uyumsuzlukların ve vergi boşluklarının mükelleflerce kullanılması devletlerde vergiden kaçınma ile mücadele etme yönünde bir iradenin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu nedenle bugün vergiden kaçınmanın kötüye kullanılması hali gelir idareleri ve vergi mahkemeleri açısından son derece önemli bir sorun olarak ortaya çıkmış durumdadır34.

2.2.2. Vergiden Kaçınmanın Nedenleri

Vergiden kaçınmanın ana nedenini mükelleflerin hiç vergi ödememek dâhil en az vergiyi ödeme şeklinde ortaya çıkan çabaları içerisinde aramak gerekmektedir.

Vergileme esas itibariyle iyiniyet ve gönüllü uyuma dayanmaktadır35. Esas bu olmakla birlikte mükellefler için vergi, topluma yönelik gerçekleşen ve bireysel

32 Uyanık, s. 10.

33 Örneğin Kana’da da kabul edilemez vergiden kaçınmaya karşı verilen mücadele neticesinde her bir vergileme yılı için 1.4 milyar dolar vergi geliri elde edilmiştir. Canada Revenue Agency, 2006-2007 Canada Revenue Agency Annual Report, s.59 (Aktaran, Duff, s.486).

34 Evans, s.12-13; Gökbel, s. 38; Uyanık, s. 10.

35 Gökbel, s. 53.

19 bazda geri dönüşü olmayan; ancak toplumsal faydanın ön planda olduğu zorunlu kamusal ödemeler olarak değerlendirilmektedir. Bu yönüyle mükellefler, ödedikleri verginin doğrudan karşılığını alamadıklarından vergiyi üzerlerinde ağır mali yük olarak hissetmektedirler36. Bu durumda iktisadi varlık (homo economicus) olan mükelleflerin ortak tepkisi bu yükü en aza indirmek olmaktadır37. Vergi mükelleflerinin vergiyi en aza indirmek şeklinde ortaya çıkan bu çabaları sübjektif vergiden kaçınma nedeni olarak adlandırılmaktadır38. Sübjektif neden mükellefin iç dünyasına ait olan bir kavramdır. Bir başka deyişle, vergiden kaçınmanın manevi yönünü oluşturmaktadır. Diğer taraftan, vergiden kaçınmada modern vergi sistemleri geniş imkânlar sağlamaktadır. Nitekim günümüz toplumlarında vergilemenin büyük ölçüde farklılaştığı ve mükelleflerin özel hukukun imkânlarından geniş ölçüde yararlandıkları görülmektedir. Bu bağlamda bizzat kanun koyucuların vergiden kaçınmaya imkân sağlamak üzere muafiyet, istisna veya teşvik gibi mükellefler lehine düzenleme yapabilmekteyken, mükelleflerin daha az vergi ödemek adına vergi sistemi içerisinde ya da vergi sistemleri arasındaki uyumsuzluklardan yararlanarak vergiden kaçınma yoluna başvurabilmektedir. Vergi mükelleflerinin vergi sisteminin öngördüğü imkânlardan ya da ekonomik bir öze sahip olunmaksızın vergi sistemleri arasındaki uyumsuzluklardan yararlanmak suretiyle ortaya çıkan bu çabalar ise objektif vergiden kaçınma nedeni olarak adlandırılmaktadır39.

Vergiden kaçınmanın ana nedenini vergi ödememek dâhil en az vergi ödemek şeklinde ortaya çıkan mükellef davranışları oluşturmakla birlikte vergiden kaçınmayı kolaylaştıran birçok imkânın da vergiden kaçınmanın yaygınlaşmasını ve kolaylaşmasını sağladığını gözden kaçırmamak gerekmektedir. Bilhassa küreselleşme, deregülasyon faaliyetleri ve piyasa odaklarındaki değişim bu alandaki temel nedenlerdir40. Diğer taraftan vergi alanında yetişmiş insan kaynakları, bilgisayar ve telekomünikasyon teknolojisinin sunduğu imkânlar, bankacılık

36 Jan Pedersen, “Tax Exploitation”, Scandinavian Studies in Law, Issue: 35, Year: 1991 s. 162-163, (Elektronik versiton için bkz. http://www.scandinavianlaw.se/pdf/35-6.pdf).

37 Pedersen, s. 163.

38 Pedersen, s. 162.

39 Pedersen, s. 163.

40 Evans, s. 11.

20 faaliyetleri, mali müşavirlik firmalarının mükellefler lehine yarattığı karmaşık vergi modelleri diğer önemli nedenler arasında sayılabilmektedir41.

Mükelleflerde vergiden kaçınma yönünde bir iradenin ortaya çıkmasını sağlayan sübjektif nedenler olarak vergi oranlarının yüksekliği, vergi sisteminde mükellefler arasında ortaya çıkan adaletsizlik, vergi aflarına sıklıkla başvurulması, gelir adaletsizliği, devletten duyulan memnuniyetsizlik örnek olarak gösterilebilir.

Mükelleflerin vergiden kaçınmasını sağlayan objektif nedenler ise kanun koyucunun tanıdığı muafiyet, istisna ve teşvikler, vergi sistemi içerisinde birbiriyle uyumsuz düzenlemelerin ortaya çıkardığı kanun boşlukları, uluslararası vergi sistemlerinin ortaya çıkardığı uyumsuz yapının vergi mükelleflerince lehe kullanılması, mali müşavirlik hizmetlerinin yaygınlaşması ile birlikte mükelleflerin profesyonel destek alması, küreselleşmeyle birlikte artan ticari ilişkilerde özel hukukun tanıdığı imkânlardan yararlanılması, bilgisayar ve telekomünikasyon teknolojisinden yararlanılarak gelirin transfer edilmesi, dönüştürülmesi ya da aktarılması şeklinde sayılabilir42.

2.2.3. Verginin Hafifletilmesi (Kabul Edilebilir Vergiden Kaçınma-Meşru (Yasal) Vergi Planlaması)

Vergi, kamu hizmetlerinin yerine getirilmesi için yasalarla konulan ve hukuki cebir altında alınan ödemelerdir. Kural olarak vergi, vergi kanunlarının öngördüğü gelir, servet ya da harcama konularından birinin elde edilmesiyle doğar ve vergilendirme sürecinden geçerek kanunun öngördüğü orandan veya miktardan tahsil edilir. Ancak kimi zaman devletler ekonomik veya sosyal nedenlerle bazı vergi konuları üzerinden vergilendirme yoluna gitmez ya da vergilendirmeden vazgeçerler.

Bu durum, ya bir vergi konusunun kısmen ya da tamamen vergi dışında tutulması ya vergilendirilmesi gereken mükellefin vergiden muaf tutulması ya vergilendirilmesi gereken vergi konusunun istisna tutulması ya da vergi indirimleri gibi kolaylıklar sağlanarak belirli alanlara teşvik verilmesi suretiyle gerçekleşebilir. Bu tür imkânlar bizzat kanun koyucu ya da kanun koyucunun vermiş olduğu yetkiye istinaden gelir idaresi tarafından sağlanabilir. Dikkat edilirse burada, mükellefler özel bir çaba

41 South African Revenue Service, Discussion Paper On Tax Avoidance, Law Administration, South African Revenue Service, November 2005, SS. 19-27, s. 7-8 (Kısaca SARS).

42 Bu nedenler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. David M. Schizer, “Sticks And Snacks: Derivatives And Curtailing Aggressive Tax Planning”, Southern California Law Review, Issue: 73, Year: 2000, SS. 1339-1406, s. 1349; Pedersen, s. 162-165; Evans, s. 11, Gök, s. 147-148.

21 göstermeksizin kanun koyucunun sunmuş olduğu imkânlardan yararlanarak vergiyi azaltmaktadır. Bir başka ifadeyle mükellefler, kanun koyucunun niyet ettiği biçimde vergiden kaçınmaktadır.

Kabul edilebilir vergiden kaçınma, mükelleflerin yasama organının vergi yükümlülüğünü azaltmak ya da ertelemek yönünde getirmiş olduğu düzenlemelere riayet ederek daha az vergi ödemesi anlamına gelmektedir. Kabul edilebilir vergiden kaçınmada yasama organının amaçladığı ile mükelleflerin amacında paralellik söz konusudur. Bu nedenle bu tür vergiden kaçınma hukuka uygun ve kabul edilebilir addedilmektedir43.

Kabul edilebilir vergiden kaçınma, verginin azaltılması (tax mitigation) yoluyla gerçekleşmektedir. Verginin azaltılması, yasanın açıkça özendirdiği vergi kolaylıklarından yararlanmak biçiminde ortaya çıkan meşru ve kabul edilebilir vergiden kaçınma durumudur44. Örneğin 213 sayılı VUK m.328’e göre amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satılması halinde alınan bedel ile envanter defterinde kayıtlı değerler arasındaki farkın kar veya zarar olarak hesaplara geçirilmek suretiyle gelir veya gider olarak kayıt altına alınmasına imkan tanımaktadır. Aynı maddede sabit kıymetlerin satışı esnasında, sabit kıymetlerin satış nedenine göre bu satıştan doğacak kârın beyanının 3 yıl süreyle ertelenmesine imkân tanınmaktadır. Söz gelimi bir şirket, kullanımında olan makineleri yenileyecekse sabit kıymet hükmünde olan bu makinenin satışından elde edilen karın yenileme fonunda tutulması halinde bu satış gelir olarak yazılmaz ve üç yıl boyunca vergilendirilmez45. Dolayısıyla burada yasama organı gelir olarak kaydedilmesi gereken kazancı üç yıl boyunca vergilendirmeyerek vergiden kaçınmaya imkân tanımıştır.

Burada belirtilmesi gereken yasama organının amaç ve niyetinin mükellefin niyetiyle uyumlu olup olmadığının hangi zaman diliminde tespit edilmesi gerektiğidir. Bilindiği üzere yasal düzenlemeler belirli ihtiyaçlara cevap vermek ve bir hukuk sistemi oluşturmak amacıyla gerçekleştirilir. Ancak bir yasa yapıldıktan sonra onu yapan organdan bağımsızlaşır ve uygulama içerisinde anlam kazanmaya

43 Evans, s. 5; Neslihan Coşkun Karadağ, “Hukuki Güvenlik İlkesinin Vergi Planlamasında Taşıdığı Anlam Üzerine Bir Değerlendirme”, Prof. Dr. Mualla Öncel’e Armağan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayını, Cilt: 1, Yıl: 2009, SS. 693-745, s. 694.

44 Philip Baker, Tax Avoidance, Tax Evasion & Tax Mitigation, s. 9-10, Erişim Tarihi: 25.05.2014 http://www.taxbar.com/articles/Tax_Avoidance_Tax_MitigationPhilip_Baker.pdf.

45 Yusuf Kıldiş, “Türk Vergi Sisteminde Vergiden Kaçınma”, Vergi Dünyası Dergisi, Sayı: 309, Yıl:

2007, Erişim Tarihi: 25.05.2014, http://www.vergidunyasi.com.tr/dergiler.php?id=4690.

22 başlar. Bir başka ifadeyle bir kanun çıkarıldığı dönemde kanun koyucunun iradesini yansıtırken zamanla bu iradeden uzaklaşarak kanunun kendisi farklı bir anlam kazanmaya başlar46. Bu durumda yasanın çıkarıldığı mevcut duruma göre mi yoksa günün ihtiyaçlarına göre mi yasa koyucunun niyet ve amacını belirlenmesi gerektiği önemli bir sorundur. Şayet bu belirleme yasama organının kanunun yapıldığı gündeki amaç ve niyetine göre gerçekleştirilirse bu durum kanunun dar yorumlanmasına ve günün ihtiyaçlarına cevap vermemesine neden olabilecektir47. Bu nedenle mükellef işlemlerinin yasama organının amaç ve niyetiyle uyumlu olup olmadığının tespitinin amaçsal yorum yöntemiyle belirlenmesi gerekmektedir. Zira güncel yorum, kanunun çıkartıldığı gündeki değil, uygulandığı dönemin şartları içinde amacının ortaya konulmasını esas almaktadır48. Bununla birlikte amaçsal yorum yapılırken yasanın metnini tamamen dışlamamak gerekmektedir. Aksi halde amaçsal yorum vergi normunun önüne geçerek normun amaçlamadığı neticelerin ortaya çıkmasına da sebebiyet verebilir. Bu nedenle amaçsal yorum yapılırken düşünülmesi gereken yasa koyucunun normda somutlaşan iradesinin tespiti olmalıdır.

2.2.4. Vergiden Kaçınmanın Sonuçları

Vergiden kaçınmanın esas olarak ekonomik ve hukuki olarak iki yönden sonuçları olduğunu belirtebiliriz.

Ekonomik olarak vergiden kaçınmanın ortaya çıkardığı sonuçlardan ilki ve en dikkat çekeni matrah aşınmasına neden olması ve devletin vergi toplama kapasitesinin düşmesidir49. Nitekim vergiden kaçınma nedeniyle toplanamayan vergilerin miktarı, tam olarak hesaplanamamakla birlikte, milyar dolarlarla ifade edilmektedir50. Diğer taraftan vergiden kaçınmanın devlete ekonomik olarak maliyet yüklemektedir. Bilhassa kabul edilemez vergiden kaçınma halinde ticaretin ve yatırımın akışı bozulduğundan bu durum ekonomide etkinlik sorununu ortaya çıkarmaktadır. Devletin kabul edilemez vergiden kaçınmayı önleyebilmek için ek tedbirler alması da hem mükellefler hem de devlet için ek maliyet getirmektedir51.

46 Doğan Şenyüz, Mehmet Yüce, Adnan Gerçek, Vergi Hukuku Genel Hükümler, Ekin Yayınevi, Bursa 2013, s. 58.

47 Baker, s. 10.

48 Şenyüz, Yüce, Gerçek, s. 58.

49 Kıldiş, http://www.vergidunyasi.com.tr/dergiler.php?id=4690.

50 Örneğin Canada’nın eyaleti olan Qubéc’te vergiden kaçınma nedeniyle 500 milyon dolar vergi kaybı yaşanmıştır. Ülke genelinde ise bu miktar yaklaşık 1,4 milyar dolar olarak ifade edilmiştir. (bkz.

Duff, s. 486).

51 Duff, s. 487.