• Sonuç bulunamadı

AGRESİF VERGİ PLANLAMASININ ORTAYA ÇIKIŞ BİÇİMLERİ VE AGRESİF VERGİ PLANLAMASINI ÖNLEMEYE YÖNELİK ÇALIŞMALAR

1. AGRESİF VERGİ PLANLAMASININ ORTAYA ÇIKIŞ BİÇİMLERİ Giriş

1.6. Satıp Geri Kiralama (Sale-Lease Back) Yöntemi 1. Genel Olarak

İşletmelerin sahip olduğu taşınmazlar ya da varlıklar üzerinden kendilerini finanse etme yöntemi olan satıp tekrar kiralama, taşınmazın ya da varlıkların mülkiyetini elinde tutan satıcının, bu taşınmazı ya da varlıkları sattıktan sonra alıcıdan tekrar kiralaması anlamına gelmektedir501. Satıp geri kiralama sözleşmesi ile

497 Michiel Van Dijk, Francis Weyzig, “The Global Problem of Tax Havens: The Case Of The Netherlands”, Stichting Onderzoek Multinationale Ondernemingen (SOMO) Paper, 2008 (May) , s.

2, (Elektronik version için bkz. Erişim Tarihi: 24.11.2014, http://somo.nl/publications-en/Publication_3464).

498 Dijk, Weyzig, s. 2; Öz, s. 152

499 Vaidyanathan, Akanksha Jalan, Tax Havens: Conduits for Corporate Tax Malfeasance, Working Paper No: 458, Indian Institute of Management Bangalores, Bangalores 2014, s. 7

500 Bu yöntem çalışmamızda ayrı başlık olarak ele alınacağından burada açıklanmayacaktır.

501 Jerome J. Kavulich, “Income Tax-Three Party Sale-Leasebacks-True Leases Or Financing Techniques? Frank Lyon Co. V. United States, 435 U.S. 561 (1978)”, Western England Law Review, Volume: 1, Issue: 3, Year: 1978-1979, SS. 601-622, s. 601; William L. Vallee,“Sale-Leaseback Transactions By Tax-Exempt Entities and the Need For Congressional Guidelines”, Fordham Urban Law Journal, Volume: 12, Issue: 2, Article: 5, Yıl: 1983, SS. 349-381, s. 352-353; Emrah Aygül, Yeni Bir Finansman İmkânı "Satıp Geri Kiralama" (Sale And Leaseback) İşlemi, Erişim Tarihi:

30.11.2014, http://www.alomaliye.com/2013/emrah-aygul-yeni-bir-finansman.htm; Jim Duport, Understanding Sale Leaseback Transactions, s. 3, Erişim Tarihi: 03.12.2014,

171 taşınmazın ya da varlıkların maliki olan satıcı, mülkiyet hakkını kaybetmekte; ancak taşınmazı ya da varlıkları tekrar kiralayarak bu defa kiracı konumuna gelmektedir502. Taraflar arasındaki satıp geri kiralama sözleşmesi satım ve kiralama olmak üzere iki farklı sözleşmeyi bünyesinde barındıran tam iki tarafa borç yükleyen isimsiz bir sözleşmedir503. Buna göre satıcı olan ve taşınmazı kiralayan kişi (satıcı-kiracı), alıcı olan ve taşınmazı ya da varlıkları kiraya verene (alıcı-kiralayan) belirli dönemlerle kira bedeli ödeyecek, alıcı-kiralayan ise satıcı-kiracıya satın aldığı taşınmaz ya da varlıklar üzerindeki kullanma hakkını devredecektir504. Satıcı-kiracı bu şekilde bir işleme girişmesinin asıl sebebi taşınmazı ya da varlıkları kullanarak kendisine kaynak yaratmak olduğundan, genellikle satıp geri kiralama sözleşmelerinde, satıcı-kiralayan lehine kira sözleşmesinin yenilenmesi ve satıcı-kiracı tarafından geri satın alınmasına yönelik özel şartlar konulmaktadır505. Bu tür sözleşmede satıcı-kiracının taşınmaz ya da varlıkları üzerinde yapacağı yatırımların süresi, yapacağı yatırımların maliyetlerinin amorti edilmesi gibi hususlar dikkate alınarak sözleşmenin süresi uzun tutulmaktadır506.

Satıp geri kiralama sözleşmesinin hem satıcı-kiracı hem de alıcı-kiralayan açısından avantajları vardır. Satıcı-kiracı perspektifinden konuya yaklaşıldığında, bir defa satıcı-kiracı, kira süresi sonunda tekrar satın alabileceği taşınmazını alıcıya satmakta ve peşin para alarak kendisini finanse edebilmektedir507. Normalde satıcı-kiracı, elinde bulundurduğu taşınmazı doğrudan satması kolay olmayabilir. Bu durumda taşınmazı bu şekilde nakde çevirmek satıcı-kiracı için daha pratik bir yol olacaktır508. Böylece durağan konumda olan taşınmaz aktifleşerek finansman aracı

http://lucernex.com/files/wp-content/uploads/2009/12/LseMod-Sale-Leaseback.pdf; Notes, “The Expanding Definition of “Security”: Sale-Leasebacks and Other Commercial Leasing Arrangements”, Duke Law Journal, Volume: 1972, Issue: 6, Year: 1972, SS. 1221-1250, s. 1222 (Elektronik Versiyon İçin bkz. Erişim Tarihi: 03.12.2014, http://scholarship.law.duke.edu/dlj/vol21/iss6/) (kısaca:

Notes); Türk Hukuku’nda da satıp geri kiralama sözleşmesine açıkça ismi belirtilmemekle birlikte 6361 Sayılı Finansal Kiralama, Faktöring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 18’inci maddesinde yer verilmiştir. Bu maddeye göre “Finansal kiralama sözleşmesi; kiralayanın, kiracının talebi ve seçimi üzerine üçüncü bir kişiden veya bizzat kiracıdan satın aldığı veya başka suretle temin ettiği veya daha önce mülkiyetine geçirmiş bulunduğu bir malın zilyetliğini, her türlü faydayı sağlamak üzere kira bedeli karşılığında, kiracıya bırakmasını öngören sözleşmedir.”

502 Duport, s. 3.

503 Vallee, s. 353.

504 Notes, s. 1222.

505 Kavulich, s. 601; Vallee, s. 353.

506 Notes, s. 1222-1223.

507 Duport, s. 3.

508 Duport, s. 3.

172 haline gelmektedir509. Diğer taraftan satıcı-kiracı, kiraladığı taşınmaz için ödeyeceği kiranın tamamını gider olarak göstereceğinden, ödenen kira bedeli vergiden indirilecek ve daha az vergi ödenebilecektir510. Özellikle bu durum ödenen kira bedeli ile uygulanan banka faizlerinin karşılaştırılması halinde daha belirgindir.

Çünkü hem kira bedeli hem de faizlerin tamamı gider olarak vergiden indirilebilmektedir. Şayet ödenen kira bedeli daha yüksek ise vergi avantajı açısından satıp geri kiralama sözleşmesi yapmak daha makul olabilecektir. Satıp geri kiralama sözleşmesinin satıcı-kiracı için bir diğer faydası, daha uygun ödemeyle kendini kredilendirmesidir511. Örneğin satıcı-kiracı, taşınmazı üzerine bir bina yapmak istese ve bunu da banka kredisi kullanarak gerçekleştirse, uzun vadede ödeyeceği faizler nedeniyle bu işlemden beklediği menfaati elde etmesi mümkün olmayabilecektir.

Bunun yerine satıcı-kiracı, satıp geri kiralama sözleşmesi yapması halinde hem peşin para alarak inşaatı gerçekleştirebilecek hem de ödenecek kira bedelini kendileri belirleyebileceğinden bu durum banka faizlerinden daha avantajlı olabilecektir. Alıcı-kiralayan perspektifinden konuya yaklaşıldığından ise bir defa alıcı-Alıcı-kiralayan satın almak için ödediği bedel karşılığında uzun vadede kira geliri elde edecektir512. Bu getiri banka faizleri ile karşılaştırıldığında çok daha fazla olabilecektir. Diğer taraftan alıcı-kiralayan, taşınmaz üzerinde mülkiyet hakkına sahip olduğundan, satıcı-kiracının satıp geri kiralama sözleşmesinden kaynaklanan haklarını ihlal etmemek koşuluyla, sözleşmeye konu taşınmaz üzerinde örneğin ipotek işlemi tesis ederek kendisini başka yatırımlar için finanse edebilir. Yine eşya hukukuna hâkim olan ilkeye göre üst arza tabi olduğundan, satıp geri kiralama sözleşmesine konu taşınmaz üzerinde inşa edilen yapıda zaman içinde meydana gelen değer kayıpları için amortisman talep edilebilecektir. Ayrıca alıcı-kiralayan, nakit parayı taşınmaza bağladığından kendisini enflasyon riskinden koruyabilecektir513. Nihayet, alıcı-kiralayan, kira sözleşmesi sonunda yüksek miktarda kalıntı değer (residual value-salvage value) elde edebilecektir514.

509 M. Vefa Toroslu, Sat ve Geri Kirala İşlemleri, Erişim Tarihi: 03.12.2014, http://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/mvefatosunlu/002/.

510 Notes, s. 1223.

511 Notes, s. 1223.

512 Duport, s. 4.

513 Duport, s. 4.

514 Notes, s. 1223; Kalıntı değer (residual value-salvage value), bir sabit varlığın maliyet bedelinden o güne kadar biriken amortismanlar çıkartıldıktan sonra geriye kalan değeri ifade etmektedir. Bkz.

Philip Reed, The "Residual Value" of Leasing, Erişim Tarihi: 03.12.2014,

173 1.6.2. Satıp Geri Kiralama İşleminin Agresif Vergi Planlamasındaki Görünümü

Satıp geri kiralama sözleşmesi, işletmelerin kendilerini finanse etmesinde ekonomik sonuçları olan hukuki bir araçtır. Ancak bu sözleşmenin matrahtan indirim nedeni teşkil edebilecek nitelikte vergisel sonuçları olduğundan agresif vergi planlamasında mükelleflerin ilgisini çekmektedir515. Bir defa, satıcı-kiracının ödediği kira bedelinin tamamı gider kabul edileceğinden, vergi matrahında indirim unsuru olarak yer alacaktır. Benzer şekilde sözleşmede faiz öngörülmüşse bu faiz de vergiden indirilebilecektir. Örneğin satıp geri kiralama sözleşmesinin süresi sonunda taşınmazın satıcı-kiracıya geri satılacağı ve ödenecek satım bedeli dışında ayrıca sözleşmenin başında, alıcı-kiralayanın ödediği satın alma bedelinin belli bir oranı satıcı-kiracı tarafından faiz olarak ödenecekse, bu faiz, ödenecek verginin hesabında gider olarak kabul edilecektir. Diğer taraftan taşınmaz üzerinde inşa edilen yapının kira süresi içerisinde meydana gelen değer kaybı amortisman kabul edilerek vergiden indirim nedeni olacaktır. Satıp geri kiralama sözleşmesinin vergisel açıdan sağladığı http://www.edmunds.com/car-leasing/the-residual-value-of-leasing.html; Black’s Law Dictionary, s.

1692.

515 Türk Vergi Hukuku açısından satıp geri kiralama sözleşmesinin vergi indirimi dışında sağladığı başka vergi avantajları da vardır. 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 37’inci maddesinde damga vergisi ve tapu harcı istisnası getirilmiştir. Bu maddeye göre finansal kiralama sözleşmeleri ve bu sözleşmelerin devrine ve tadiline ilişkin kâğıtlar ile bunların teminatı amacıyla düzenlenen kâğıtlar damga vergisinden, bu kâğıtlarla ilgili yapılacak işlemler harçtan müstesnadır. Satıp geri kiralama yöntemi ile yapılan kiralama sözleşmeleri kapsamında kiralanan taşınmazların sözleşme süresi sonunda kiracı adına tapuya tescili tapu harcından müstesnadır. Yine aynı Kanun’un 51/1’inci maddesinde geri satım halinde daha az tapu harcı öngörülmüştür. Bu düzenlemeye göre satıp geri kiralama yöntemi ile gerçekleştirilen kiralama sözleşmeleri kapsamında kiracı tarafından sözleşme süresi sonunda geri alınmak kaydıyla kiralanan taşınmazların kiralayana satışı sırasında devredenden (alıcı-kiralayan) binde 3,96 oranında tapu harcı alınacaktır. Satıp geri kiralama yöntemine ilişkin olarak katma değer vergisi açısından da vergi istisna getirilmiştir. Nitekim 3065 sayılı KDV Kanunu’nun 17/4-y maddesine göre Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu kapsamında; finansal kiralama şirketlerince bizzat kiracıdan satın alınıp geriye kiralanan taşınmazlara uygulanmak üzere ve kiralamaya konu taşınmazın mülkiyetinin sözleşme süresi sonunda kiracıya devredilecek olması koşulu ile kiralanmaya konu taşınmazların kiralayana satılması, satan kişilere kiralanması ve devri halinde katma değer vergisinden istisnadır. 5020 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-e maddesinde kuramların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından doğan kazançların % 75’lik kısmı kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Söz konusu istisnadan yararlanabilmek için, satış kazancının istisnadan yararlanan kısmının satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulması ve satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Öte yandan, taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kuramların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışında kalmaktadır. Yine aynı maddede 6495 sayılı Kanun ile satıp geri kiralama işlemleri de kurumlar vergisi istisnası getirilmiştir. Buna göre, 6361 sayılı Kanun kapsamında taşınmazların geri kiralama amacıyla ve sözleşme sonunda geri alınması şartıyla finansal kiralama şirketlerine satışı ile bu taşınmazların finansal kiralama şirketlerince tekrar devralındığı kurama satışından doğan kazançların tamamı kurumlar vergisinden istisna olacak ve bu taşınmazlar için en az iki tam yıl aktifte bulunma şartı aranmayacaktır. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Toroslu, http://www.muhasebetr.com/yazarlarimiz/mvefatosunlu/002/.

174 bu avantajlar dikkate alınarak bu sözleşme bilhassa aynı organizasyon içerisinde yer alan şirketler tarafından vergi avantajı elde etmek için kullanılabilmektedir. Söz gelimi birbiriyle ilişkili olan iki şirketten birinin diğerine taşınmazını satması ve daha sonra satmış olduğu bu taşınmazı kiralayarak ödediği kira bedelini vergi matrahında indirim unsuru olarak göstermesi, satıp geri kiralama sözleşmesinin agresif vergi planlamasındaki görünümüne örnek olarak gösterilebilir516.

Satıp geri kiralama sözleşmeleri ekonomik özü olan işlemlerdir. Örneğin Conhage (Formerly Tycon) vs. CIR davasında517 bu husus vurgulanmıştır. Bu davada gelişen olayla şu şekildedir. Vergi mükellefi olan Conhage Şirketi, ihtiyaç duyduğu finansmanı karşılamak üzere Firstcorp Merchant Bankası ile satıp geri kiralama sözleşmesi imzalamış ve mülkiyetinde bulunan üretim ve donatım araçlarını bu bankaya satıp akabinde kiralamıştır. Vergi mükellefi bu sözleşme gereğince ödeyeceği kirayı vergiden indirmek istemişse de Vergi İdaresi 1962 tarihli Gelir Vergisi Kanunun 68/11-a maddesini gerekçe göstererek bu talebi kabul etmemiştir518. Mükellefin açmış olduğu dava sonucunda Temyiz Mahkemesi yapmış olduğu değerlendirmede sözleşmedeki baskın amacın vergi indirimi avantajı sağlamak olmadığını, esas amacın ihtiyaç duyulan sermayeyi elde etmek olduğunu, hatta mükellefin böyle bir işlem yapmasındaki amacın vergi indirimi hatta avantajı elde etmek olsa dahi, bu talebin hemen reddedilmemesi gerektiği ve gerçekten bir sermaye ihtiyacı olup olmadığına bakılması gerektiğini belirtmiştir. Dolayısıyla mükellefin gerçekten bir sermaye ihtiyacı var ve bu ihtiyacını satıp geri kiralama yöntemi ile karşılamışsa ikinci planda kalan vergi indirimini talep edebileceğini belirtmiştir519.

Agresif vergi planlaması bağlamında gerçekleşen satıp geri kiralama sözleşmelerinin baskın amacı vergi avantajı elde etmek olduğundan, ekonomik özden yoksundurlar. Bu nedenle satıcı-kiracı ve alıcı-kiralayan şeklinde iki tarafın dâhil olduğu sözleşmelerde, sözleşmenin ekonomik özünün olup olmadığını tespit etmek, yapılan işin mahiyetine ve taraflardan birinin diğeriyle ilişkili olup olmadığına

516 General Anti Avoidance Rule, Erişim Tarihi: 08.12.2014, http://www.sataxguide.co.za/general-anti-avoidance-rule-gaar/.

517 Conhage (Formerly Tycon) (Pty) Ltd v. CIR, 1994 4 SA 1149 (SCA).

518 Jean Chrysostome Kanamugire, “A Critical Analysis Of Tax Avoidance In The South African Income Tax Act 58 of 1962, As Amended”, Mediterranean Journal of Social Science, Volume: 4, Issue: 6, Year: 2013 (July), SS. 351-363, s. 357 (Elektronik Versiyon İçin bkz. Erişim Tarihi:

07.12.2014, http://www.mcser.org/journal/index.php/mjss/article/viewFile/313/329).

519 Kanamugire, s. 357.

175 bakmak suretiyle mümkün olabilmektedir. Ancak satıp geri kiralama sözleşmesinin tarafları dışında ilişkisiz kişilerin dâhil olduğu durumlarda işlemlerin ekonomik özünün olup olmadığını tespit etmek güç olmaktadır520. Örneğin Frank Lyon Company vs. U.S. davasında521 satıp kiralama sözleşmesinin tarafları dışında ilişkisiz üçüncü kişilerin Worthen ve Frank Lyon şirketlerini finanse etmek amacıyla sözleşmeye dahil oldukları olayda, satıp geri kiralama sözleşmesi çerçevesinde alıcı-kiralayan tarafından amortisman indiriminin talep edilip edilemeyeceği ekonomik öz doktrini ve iş amacı testi çerçevesinde tartışılmıştır522. Davaya konu olaylar şu şekildedir: Nisan 1965 yılında “Worthen Bank” ve bu bankanın yatırım ortağı olan

“Trust Company” (Worthen diye anılacaktır), banka idare merkezi ve bankacılık hizmetlerinin birlikte yürütüleceği çok katlı bir yapı inşa etmeyi planlamışlardır.

Ancak gerek federal devletin gerekse eyaletlerin yasal düzenlemeleri, ilişkili kişilerin birbirini borçlandırarak sözleşme yapmasını engellemektedir523. Bu nedenle Worthen bu sorunu aşmak amacıyla, bağımsız üçüncü kişi konumunda olan Frank Lyon Şirketi (Lyon olarak anılacaktır) ile satıp geri kiralama sözleşmesi gerçekleştirmiştir.

Bu sözleşmeye göre Lyon, Worthen’e ait olan taşınmazı kiralayacak ve inşaat yapım sürecinde binayı parça parça satın alacak ve inşaatın bitimine müteakip Worthen’e uzun süreli olarak kiralayacaktır. Worthen ise sözleşmede yer verilen kira süresinin yenilenmesi ve satın alma opsiyonlarının kullanılmasına bağlı olarak, Lyon’un peşin olarak yatırmış olduğu bedelin % 6‘sını bileşik faiz şeklinde Lyon’a ödeyecektir.

Dolayısıyla sözleşmeye göre Worthen, kira sözleşmesinin yenilenmesi ve binanın geri satın alınması opsiyonunu elinde tutuyordu. Ayrıca Worthen, kira sözleşmesinin 11., 15., 20. ve 25. yıllarının sonunda Lyon’un mevcut kredi borcunun kalan kısmına ek olarak Lyon’un peşin olarak yatırmış olduğu bedelin % 6‘sını bileşik faiz şeklinde ödeyerek satın alma opsiyonunu kullanabilecekti. Sözleşmenin başında Lyon şirketi Worthen’e 500.000 $ peşin ödeme yapmıştır. Worthen de taşınmaz üzerine yapacağı fasılalı inşaatın yapımı için Citibank’tan kredi almıştır. Lyon’un yatırımcı olarak onaylanması üzerine Lyon da New York Life Sigorta Şirketi ile anlaşarak bu proje için sürekli uzun dönem finansmanı kredisi sağlamıştı. Sözleşmenin devamı süresince Worthen, yapmış olduğu inşaatı aşama aşama Lyon’a sattı ve Lyon, Citibank’ı sözleşmeden çıkarmak amacıyla New York Life Sigorta Şirketinin

520 Kavulich, s. 601.

521 Frank Lyon Company v. U.S., 435 U.S. 561 (1978).

522 Akçaoğlu, (Öz), s. 177.

523 Kavulich, s. 602.

176 sağladığı krediyi kullandı ve bankaya olan ödemeler dâhil toplamda Worthen’e 7.6 milyon dolar ödeme yaptı. Lyon’un New York Life’dan aldığı kredi 25 yıllık tutsat (mortgage) ile güvence altına alınmış, alıcı şahsi kefalet vermiş ve ayrıca binanın 25 yıllık tutsat süresi boyunca en az aylık kredi (tutsat) geri ödemelerine eşit bir bedelle kiralanacağı taahhüt edilmişti524. 1969 yılında inşaat tamamlandıktan sonra Lyon, satın aldığı binayı bu defa Worthen’e 66 yıllığına kiraladı. Kira süresi boyunca Worthen’in 8 defa kira sözleşmesini yenileme opsiyonu bulunmaktaydı. Yine kira sözleşmesinin başında kira ödemeleri Lyon’un kullandığı kredinin geri ödeme taksitlerine eşit olarak belirlenmişse de kira sözleşmesine ilişkin her yenileme opsiyonunun kullanılmasında kira bir miktar azaltılmıştı. Sözleşmede binanın tüm bakım masrafları, tüm vergiler, sigorta ödemeleri, elektrik, su gibi tüm giderler Worthen tarafından karşılanacaktı. Binanın üzerinde bulunan arazi ise Lyon’a 76 yıllığına kiralanmıştı. Bu süre binanın asıl kira dönemi ve yenileme dönemlerinin toplamından 10 yıl daha uzundu. Bu da Lyon’a yeniden binanın kira süresinin uzatılması veya yeni bir kiracı bulunmasını müzakere etme imkânı sağlıyordu. Şayet bunlar mümkün olmazsa arazi, üzerindeki bina ile birlikte Worthen’e iade edilecekti.

Arazi Worthen’e ait olmakla birlikte bu bina Lyon’a satıldığı için Lyon da binadaki değer kaybını amortisman olarak vergi matrahından indirmek istedi. Yine Lyon faiz ödemelerini de vergiden indirilmesini talep etti. Ancak (Amerikan) Vergi İdaresi, Lyon’un binanın gerçek sahibi olmadığı ve aslında yapılanın aslında iki taraflı bir finansman anlaşması olduğunu, Lyon’un Worthen’e 500.000 $ borç verdiği ve bunun karşılığında Worthen’in yaptığı tutsat ödemelerine aracılık ettiği, dolayısıyla işlemlerin ekonomik özünün olmadığı gerekçesiyle talebi reddetti525.

Bu olaydaki ilişkileri şu şekilde gösterebiliriz:

524 Akçaoğlu, (Öz), s. 177.

525 Kavulich, s. 605; Akçaoğlu, (Öz), s. 178.

177 Lyon Şirketi burada gerçek bir iş amacının olduğunu, işlemlerin ekonomik özünün bulunduğunu ve bu işlemlerden gerçek bir ekonomik yarar sağladığını iddia ederek açmış olduğu davada Federal Yüksek Mahkeme öncelikle benzer nitelikli bir dava olan Helvering v. Lazarus davasını526 ele aldı ve buradaki ilişkileri Frank Lyon v. U.S. davası ile kıyasladı. Lazarus davasında mükellef, mülkiyetinde bulunan varlıklarını tröst şirketine devrettikten sonra tekrar kiralamıştır. Yani buradaki ilişki

526 Helvering v. Lazarus, 308 U.S. 252 (1939).

-Taşınmazı kiralayacak,

-Binayı satın alacak ve geri kiraya verecek, -Satın alma ve kiralama opsiyonunun kullanılması halinde taşınmazın kira süresini uzatacak veya satacak.

Fasılalı İnşaat Kredi Sözleşmesi

Sürekli Yatırım Kredi Finansman Sözleşmesi Trust Company

(Worthen)

Citibank

Frank Lyon Şirketi (Lyon)

New York Life İnsurance Company

Worthen Bank

Satıp Geri Kiralama Sözleşmesi -Taşınmazı kiraya verecek,

-Binayı satacak ve geri kiralayacak,

-Satın alma opsiyonu halinde satın alma bedeli ve %6 bileşik faiz ödeyecek,

Şekil 7: Frank Lyon Company vs. U.S.

Davası Şeması İlişkili Şirketler

178 iki taraflıdır. Bağımsız nitelikte üçüncü taraf yoktur. Oysa Lyon davasında sürekli yatırım finansman kredisi yani mortgage imkânı sunan bağımsız üçüncü kişi New York Life Şirketi vardır. Bunun üzerine mahkeme şunu belirterek Lazarus davasındaki kararı Lyon davasında uygulamadı: “Federal ve eyalet mevzuatındaki kısıtlamalar daha basit nitelikteki iki taraflı tasarımlar için geçerlidir. Şayet Worthen doğrudan New York Sigorta Şirketi ile mortgage anlaşması yapsaydı ve Lyon’dan 500.000 $ borç alsaydı, Lazarus davası bu dava için uygulanabilirdi.”527

Bunun üzerine mahkeme Worthen-Lyon arasındaki işlemler üzerine yoğunlaşarak, ayrıntılı finansman yapısının miktarının objektif ekonomik gerçekler çerçevesinde özünün olup olmadığı veya tüm işlem içerisindeki amortisman indirimi hakkının iyiniyet çerçevesinde tanınıp tanınmadığını incelemiştir528. Burada Yargıç Blackmun, hiçbir basit aracın davaya konu işlemin formunu kabuğundan ayırmasının ve işlemin özünün ortaya çıkarmasının mümkün olmadığını, belirterek taraflar arasındaki ilişkinin basit bir incelemeyle nitelendirilemeyeceğini vurgulamıştır529. Nihayet mahkeme şu gerekçeyle Lyon’un amortisman indirimi talebini haklı görmüştür: “Burada iş veya mevzuat gerçekleri ile zorunlu kalınmış ve teşvik olunmuş bir ekonomik özü olan, özgün çok taraflı bir işlem vardır; bu işlem vergiden bağımsız sebeplerle yapılmıştır; sadece vergiden kaçınma amacı taşıyan manasız etiketler ile şekillendirilmemiştir; bu durumdan hakları ve yükümlülükleri etkilenen tarafları tanınmalıdır.”530