• Sonuç bulunamadı

B) Ticarî, Malî ve Ziraî Meseleler

2) Ticaret Odası ve Bankalar Meselesi

Ticaret Odası, ticarî hayatın yegâne teşkilatı olmak itibariyle büyük bir öneme sahipti. Her çeşit piyasa buhranı, muhakkak sosyal, sıhhî ve idarî bir buhran meydana getirmekteydi. Ticaret Odası ise olayları inceleyerek bunlara karşı tedbirler almaya çalışan bir teşkilattı606. Mütarekeden önce, İttihat hükümeti iyi kötü bir Ticaret Odası’nı muhafaza etmeyi uygun bulmuştu. Fakat savaştan sonra böyle bir Ticaret Odası ile ticarî faaliyetlere karışmanın manasızlığını anlamış olduğundan bir kanun layihası ile yeni ticaret odaları düşünmüştü607. Mütarekeden sonra gelen hükümetler ise, bu layihayı tadilden sonra yürürlüğe koyarak odayı gerektiği gibi bir faaliyete koymak mecburiyetinde bırakıldı. İktisadî bozulmalarla hiç alakadar olmayan Damat Ferit Paşa Hükümeti, kamuoyunu oyalamak için “ihtikâr komisyonu”, “iktisat meclis-i âlisi” gibi isimlerle heyetler teşkilini ilan etmişti. Hükümet, hiçbir fayda temin etmeyeceği belli olan böyle komisyonlarla uğraşırken, Ticaret Odası ise bir durgunluk içindeydi. Damat Ferit Paşa Hükümeti, Ticaret Odası’nı bu şekliyle yeni hükümete devretmişti608.

Türkiye’de Ticaret Odası fiili olarak değil ismen mevcuttu. Hatta vakıf hanında birkaç odaya, birkaç üyeye ve bir de haftalık gazeteye de sahip bulunmaktaydı. Buna rağmen varlığı ve yokluğu kayıt ve tasdik işlerine muhtaç olan tüccar tarafından hissedilen Ticaret Odası’na hükümet yeteri kadar ilgi gösterememişti. Oysa başka devletlere ait ticaret odaları kendi memleketlerinin iktisadî menfaatlerine göre dış ticaret işlerini idare meselesini önemle dikkate almaktaydılar. Türkiye’deki Ticaret Odası’nda ise tüccar büyük zararlar görmekteydi609. Hâlbuki Ticaret Odası’nın görevleri, ithalat ve ihracat hesapları, bu hesaplardan elde edilen neticeler, bu neticelerin lüzum gösterdiği tedbirler, iç üretimlerin dış sendikaların hâkimiyet ve tekelinden kurtararak Türk tüccarının hak

606 Ahmet Hamdi, “Ticaret Odaları ve Bankalar”, İfhâm, no:161, 10 Ocak 1920, s.2.

607 Ahmet Hamdi, “Yeni Hükümete İktisadi Vaziyeti Nasıl Devrettiler?”, İfhâm, no:76, 17 Ekim

1919, s.2.

608 Ahmet Hamdi, “Yeni Hükümete İktisadi Vaziyeti Nasıl Devrettiler?”, İfhâm, no:76, 17 Ekim

1919, s.2.

609 Ahmet Hamdi, “Yeni Hükümete İktisadi Vaziyeti Nasıl Devrettiler?”, İfhâm, no:76, 17 Ekim

1919, s.2; Hüseyin Ragıp, Ticaret Genel Müdürlüğü’nün de Ticaret Odası’ndan farklı olmadığını ifade etmekteydi… “Uçurum Önünde”, İfhâm, no:42, 13 Eylül 1919, s.1.

ve menfaatini temin edecek bir nispete göre ihracı, yabancı alıcılar karşısında milli ticareti teşkilata bağlamayla kuvvetlendirmek gibi meselelerdi610.

Ticaret Odası’nın önemli bir görevi de ticarî hayatı daimi bir ahlâk kontrolü altına koymaktı. Ticaret mesleğine atılanlar arasında kanunlara riayet etmeyenler hakkında şiddetli yasaklamalar getirmesi gerekmekteydi611. Ticaret Odası’nın yaptığı tek faaliyet ise, düzensiz aralıklarla Türkçe ve Fransızca bir gazete yayınlamaktı. Öte yandan gazete, gerek okuyanlara, gerek odaya maddî ve manevî herhangi bir fayda temin etmemekteydi612. Ticaret Odası’nın faydalı hale getirilmesi için baştanbaşa yenilenmesi gerekmekteydi. Bu odanın tekrar canlanması için mütareke dönemi boyunca hiçbir şey yapılmamış ve hep ihmal edilmişti. Oysaki Osmanlı barışının durumu ne olursa olsun Ticaret Odası’nın diriltilmesine ihtiyaç vardı613.

İkinci önemli mesele, bankalar meselesiydi. Bankalar, Ticaret Odası gibi kısmen sermayedarların, kısmen de hükümetin alakadar olduğu bir teşkilat olarak kabul edilmekteydi. Bankalar, piyasaya ve malî hayata hâkim olan müesseselerdi. Türkiye, yabancı malî müesseselerin hâkimiyeti altında bulunmaktaydı. Bu müesseseler kendi hesaplarına çalışmakta ve bunda başarılı olmaktaydılar. Öte yandan Türk müesseseleri ise, ihtiyaçlara yeterlilikten çok uzaktaydı. Bunlardan biri olan Millî İtibar Bankası614, kuvvetli rakipler karşısında son derece aciz ve mütevazı

610

Hüseyin Ragıp, “Uçurum Önünde”, İfhâm, no:42, 13 Eylül 1919, s.1.

611 Ahmet Hamdi, savaşın başlangıcından itibaren ve savaş sonunda bir ahlâkî çöküş yaşandığını; bu

ahlaki çöküşün sadece fakirler arasında değil aynı zamanda zengin tüccar sınıfında da meydana geldiğini ifade etmekteydi. Ona göre, bunun nedeni daha çok zengin olmak ihtirasıydı. Bu itham tabiî ki bütün tüccarları kapsamamaktaydı. Öte yandan ticaret ise ancak örfi ve mesleki ahlak ile gelişebilirdi. Batı’da bu duruma tam anlamıyla riayet edilmekteydi. Türk ticaretinin yabancı ticaret âlemiyle temasa başladığı bu dönemde Türkiye’yi temsil eden ticaret vekillerinin, mesleki ahlâka riayet etmelerini istemek milli bir vazifeydi… “Ticari Ahlaka Riayet Etmezsek!”, İfhâm, no:181, 1 Şubat 1920, s.4.

612 Ahmet Hamdi, Ticaret Odası’nın gazetesini çok kimsenin görmediğini, görenlerin ise İstanbul’da

değil, dünyanın küçük bir şehrinde bile bu derece berbat bir ticaret gazetesinin yayınlanacağına ihtimal vermeyeceklerini söylemekteydi… “Yeni Hükümete İktisadi Vaziyeti Nasıl Devrettiler?”,

İfhâm, no:76, 17 Ekim 1919, s.2.

613 Ahmet Hamdi, “Ticaret Odaları ve Bankalar”, İfhâm, no:161, 10 Ocak 1920, s.2.

614 Cavit Bey ve çevresi, milli bir bankanın kurulması fikrini ortaya attılar. İtibar-ı Millî Bankası bu

tür bir anlayışın ürünüydü. 1917 başında 4 milyon sermayeyle Osmanlı İtibar-ı Millî Bankası kuruldu. Yönetim merkezi İstanbul olan banka, Biga Milletvekili eski Maliye Nazırı Cavit Bey, İstanbul Milletvekili Meclis-i Mebusan Reis Vekili Duyun-ı Umumiye Osmanlı Dainler Vekili Hüseyin Cahit Bey ve Selanik tüccarından Tevfik Bey tarafından kuruldu. Banka zamanla devlet bankasına dönüştürülecekti. Bankanın kuruluş hazırlıkları sırasında Hüseyin Cahit’in başyazarlığını yaptığı İttihat ve Terakki’nin yarı resmi yayın organı Tanin gazetesi öncülüğünde etkin bir kampanya açılmıştı. Milli bankanın gerekliliği kamuoyuna benimsetilmeye çalışıldı.

bir durumdaydı615. Bir diğer banka olan Osmanlı Bankası’nda616 da isminden başka Türk’e ait bir özellik göstermek mümkün değildi. Müdürlerinden, şeflerinden tutarak en küçük bir memuruna kadar Osmanlı Bankası’nın bütün teşkilatı, ortada kullanılan sermayenin Osmanlı iktisat menfaatlerine hizmet etme yönünü bir an için düşünmemekteydi617.

Öte yandan yabancı bankalar ise, temsil ettikleri sermayeyi, millî ihtiyaçlara göre taksim etmek vazifesini üzerlerine almışlardı. Bununla birlikte siyasî her hadiseye karşı da alakadar olmaktaydılar. Hatta bazı nüfuz peşinde olan genç milletler, bankalarına millî gayelerini kolaylaştırmaya yarayan birtakım maddeler eklemişlerdi. Bunlara en iyi örnek olarak Atina Bankası gösterilmekteydi. İstanbul’da emlak satın alan Rumlara yüzde iki faizle para veren Atina Bankası, Rumların İstanbul’da yerleşmesini destekleyen siyasi akımlardan bile daha büyük bir kuvvet göstermişti. Türk bankaları ise milli ihtiyaçları temin etmekten çok uzaktı618.

Bankalar meselesinin halledilmesi için ilk yapılması gereken şey, özellikle İstanbul’daki mülkleri sattırmamak için yeterli sermayeli bir emlak bankası kurulmasıydı. Türkiye’de böyle bir banka kurulmasına gereken sermaye ve teşkilat

Hüseyin Cahit’e göre böyle bir bankanın varlığı halkı iktisadi teşebbüslere ortak edecekti… Ayrıntılı bilgi için bk. Toprak, Savaş Ekonomisi, s.58- 59; Kazgan, Milli İtibar Bankası’nın, Çanakkale Zaferi’nin coşkusuyla ekonomide milli kuruluşların halktan büyük destek görmelerinin bir ürünü olduğunu kaydetmektedir… Ayrıntılı bilgi için bk. Bankacılık, s.203; Milli İtibar Bankası’nın nizamnamesi 1 Ocak 1917’de çıkarıldı. Edhem Eldem, Batı’nın öfkeden deliye döndüğünün kaydetmektedir… Ayrıntılı bili için bk. Osmanlı Bankası, s.332- 333.

615 Ahmet Hamdi, “Ticaret Odaları ve Bankalar”, İfhâm, no:161, 10 Ocak 1920, s.2.

616 İngilizlerin ticarî amaçlı bir banka kurma girişimi Babıâli’nin onayını almıştı. Başlangıçta ödeme

ve iskonto işlemleri görecek bir ticaret bankası olarak kurulan Bank-ı Osmani, daha sonra devlet bankasına dönüştürülecek ve Bank-ı Osmani-i Şahane (Osmanlı Bankası) adını alacaktı. 1863’te Bank-ı Osmanî’ye Fransız sermayesi katılarak kurulan bu banka kurulduğu günden itibaren Osmanlı mali ve iktisadi yaşamına etkin bir biçimde katılmıştı. Babıâli’nin dış borçlanmasında Osmanlı Bankası’nın etkisi ve katkısı bulunmaktaydı. Osmanlı Bankası’nın devlet bankası olarak kuruluş amaçlarından biri Osmanlı parasına çeki düzen vermek, piyasanın talep ettiği tedavül aracını sağlamaktı… Ayrıntılı bilgi için bk. Toprak, Savaş Ekonomisi, s.51- 53; Kazgan, Osmanlı Bankası’nın ilk büyük işinin dış istikraz olduğunu kaydetmektedir… Ayrıntılı bilgi için bk.

Bankacılık, s.85- 86; Edhem Eldem, Bank-ı Osmanî-i Şahane’nin Osmanlı İmparatorluğu’nun

devlet bankası olarak ortaya çıkışının genel olarak para ihracı ve özel olarak parasal istikrar meseleleriyle doğrudan ilişkili olduğunu kaydetmektedir. Kurumun kuruluş belgesi, 4 Şubat 1863 tarihli fermanla onaylanan İmtiyazname, ayrıcalıklar ve görevler bağlamında özel olarak parasal

konulara ilişkin maddeler içermekteydi… Ayrıntılı bilgi için bk. Osmanlı Bankası, s.89- 90.

617 Ahmet Hamdi, “Ticaret Odaları ve Bankalar”, İfhâm, no:161, 10 Ocak 1920, s.2.

618 Ahmet Hamdi, “Ticaret Odaları ve Bankalar”, İfhâm, no:161, 10 Ocak 1920, s.2; Bu durumu

önlemek için Osmanlı Hükümeti, 28 Mayıs 1919’da, Vakıflar Nezareti’nin, herhangi bir mülkü cazip fiyatla sahibinden satın almasına imkân tanıyan bir kanun çıkardı… Crıss, İşgal, s.43.

vardı. Özellikle Evkaf Nezareti Nukud-ı Mevkufe619 İdaresi’nin, Ziraat Bankası’nın Ticaret ve İtibar Genel Bankası’nın bir iki milyon lirayı geçen fazla nakdî böyle bir bankanın ilk sermayesini teşkil edebilirdi. Milli menfaati düşünen böyle bir milli banka, kolay şartlarla mülk sahiplerine borç para verir ve bir emlak borsası vazifesini görürse, hem sermayesini verimli işler de kullanmış hem de Türk mülklerine karşı yapılan hücumların önüne geçmiş olurdu. Mülkünü rehin bırakarak borç para alan bir kimse, yüzde yirmi, hatta yüzde otuz faiz vermeye mecburdu. Buna karşılık yabancı bankaların -yüzde iki faizle emlak satın alacaklara para verdiği düşünülürse- meydana getirdiği sonuçları ancak milli bir emlak bankası engelleyebilirdi. Bunun için Evkaf Nezareti’ne görev düşmekteydi620.

Gerçekten banka meselesi, hükümetin halletmesi gereken meselelerindendi. Türk millî bankaları621, son derece zayıf müesseselerdi. Bunların kuvvetlenip yaşayabilmesi için birleştirilmesi, ayrıca teşkilatlarını ve sistemlerini de ıslah etmek gerekliydi. Hükümet kendi elinde doğrudan doğruya bulundurduğu Ziraat Bankası’nı ıslah ile işe başlamalıydı622.

3) Maliyenin Durumu ve Seyrüsefain İdaresi’nin Özelleştirilme Meselesi