• Sonuç bulunamadı

Seçim Mücadeleleri ve Seçimlerin Serbestliği Meselesi

B) İtilaf Devletleriyle Olan İlişkiler

3) Seçim Mücadeleleri ve Seçimlerin Serbestliği Meselesi

Seçimler süresince tartışma konusu olmuş önemli bir mesele de seçimlerin serbestliği üzerineydi. Bu iddiayı ortaya atanların başında ise Hürriyet ve İtilaf Partisi gelmekteydi. Hürriyet ve İtilaf Partisi, genel merkezinde düzenlediği ve taşra şubelerinden davet edilen delegeleriyle yaptığı toplantıda seçimlerle ilgili birtakım kararlar aldı. Bu kararlara göre Hürriyet ve İtilaf Partisi, Anadolu seçimlerine, hükümet tarafından denetlemek üzere müfettişler gönderildiği takdirde katılacaktı352.

350 Hüseyin Ragıp, buna Çiftçilerin İstanbul milletvekilliğine seçtiği İhsan Ruhi Paşa ile Beykoz

Çiftlikleri sahibi İrfan ve Dava Vekili Salih İhsan Beyleri örnek göstermekteydi. Bu zatların çok muhterem olduğunu, ancak bunun yeterli olmadığını, aynı zamanda fikirleri ve düşünceleri, siyasi ve sosyal mevki itibariyle de İstanbul ahalisinin itimadını kazanmış olmaları gerektiğini ifade etmekteydi… “İstanbul İntihabatının Tehlikeli Noktası”, İfhâm, no:76, 17 Ekim 1919, s.1.

351 Hüseyin Ragıp, “İstanbul İntihabatının Tehlikeli Noktası”, İfhâm, no:76, 17 Ekim 1919, s.1. 352 “İntihabat Etrafında”, İfhâm, no:71, 12 Ekim 1919, s.1, Bilge Crıss, Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin

Osmanlı döneminin son seçimleri olan 1919 seçimlerini boykot ettiği için hiçbir zaman Parlamento’da temsil edilmediğini kaydetmektedir. İşgal, s.21.

Parti buna gerekçe olarak Anadolu’nun içinde bulunduğu durumu göstermekteydi. Hürriyet ve İtilaf’a göre Anadolu’daki millî hareket, seçimlerin serbest bir şekilde yapılmasına imkân tanımamaktaydı353. Öte yandan, Hürriyet ve İtilaf’ın seçimlerle ilgili bu iddialarına Gayrimüslim gazeteler de destek vermekteydiler. Bunlardan birisi olan Journal d’Orient, Anadolu’nun işgal altında olduğunu ve bu durumda seçimlerin yapılmasının mümkün olmadığını ifade etmekteydi354.

Bir ülkede seçimlerin tamamen serbest olarak yapılması için halkın siyasî hürriyete tamamen sahip ve meşrutiyet şartlarını idrak etmiş olması gerekmekteydi. Türkiye’de ise seçimler esnasında tesir ve nüfuzun etkili olmamasının imkânı yoktu. Ancak bu dönemin seçimleri daha öncekilerden tesir ve nüfuz bakımından çok daha temiz bir seçim olacaktı. Çünkü daha önceki seçimler, İttihat ve Terakki Partisi ile Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin tesirleri altında yapılmıştı355.

Türkiye bu dönemde iki kuvvetle karşı karşıyaydı. Birincisi, İstanbul’da bulunan hükümetti. Bu hükümet, idare gücü olmadığını gayet iyi bilmekte olup, tek amacı hiçbir tesire tabi olmayarak seçilecek bir mebusan meclisi toplayabilmekti. Diğer taraftan Anadolu’da cesur bir millî kuvvet mevcuttu. Kuvayı Milliye, Hürriyet ve İtilafçıların iddia ettiği gibi bir müdahaleye kalkışsa bile karşısında saltanat ve hilafet makamı vekillerinden oluşan bir hükümet vardı. Bunun yanı sıra milletin denetlemesi de bulunmaktaydı. Anadolu halkı son yıllarda çok değişmiş, tamamen olmasa da kısmen hakikati görmeye başlamıştı. Kendilerine hizmet edenle etmeyeni ayırt etmeye gücü yetmekteydi356.

Öte yandan bütün bu gürültüler seçimlerin serbest yapıldığını göstermekteydi. Buna bir örnek, Amasya’dan gösterilmekteydi. Amasya’dan eski milletvekili İsmail Hakkı Paşa, çoğunluğu elde etmekteydi. İsmail Hakkı Paşa’nın Anadolu’daki millî harekete yakın ya da muhalif olduğu bilinmemekteydi. Bununla birlikte, İsmail Hakkı Paşa, Sulh ve Selamet Partisi üyesiydi. Sulh ve Selamet Partisi’nin çoğunluğu ise milliyetçiden ziyade hürriyetçiydi. Ayrıca birçok müzakerelerde Hürriyet ve

353 Ahmet Ferit, “İntihabat 2”, İfhâm, no:84, 25 Ekim 1919, s.1. 354 “İntihabat Hakkında”, İfhâm, no:11, 2 Ağustos 1919, s.1. 355 Ahmet Ferit, “İntihabat 2”, İfhâm, no:84, 25 Ekim 1919, s.1.

356 Ahmet Ferit, milletvekillerini yerliden beğenmeyerek, İstanbul’da her kapıya başvurup milletvekili

arayan heyetler olduğunu bu duruma önek olarak göstermekteydi… “İntihabat 2”, İfhâm, no:84, 25 Ekim 1919, s.1.

İtilaf’ın yanında yer almıştı. Hâlbuki diğer taraftan millî harekete bağlılığına şüphe edilmeyen eski vali Bekir Sami Bey de Tokat’ta mağlup olmaktaydı. Oysa Bekir Sami Bey, Sivas temsil heyeti üyelerindendi. Hürriyet ve İtilafçılar, İstanbul için de aynı iddiada bulunmaktaydılar. Oysa İstanbul seçimlerinin serbest şekilde yapıldığı ortadaydı357.

Diğer taraftan Hürriyet ve İtilaf Partisi, sürekli yayınladığı itiraznamelerle seçime katılmayacağını ilan etmekteydi. Bununla birlikte, itilafçı üyeler her tarafta her seçim dairesinde adaylıklarını koymaktaydılar. Türkiye’nin geneline bakıldığında itilafçı adayı olmayan bir seçim dairesi yoktu. Buradan Hürriyet ve İtilafın “blöf” yaptığı anlaşılmaktaydı358. Hürriyet ve İtilaf’ın bunu seçimlerdeki güçsüzlüğünü örtmek için yaptığı ileri sürülmekteydi. Hürriyet ve İtilaf Partisi, muhafazakârdan kozmopolite, mutaassıptan dinsize kadar karmakarışık üyeleri olduğundan dolayı millete kendini kabullendiremezdi. Bundan dolayı seçim meydanına çıkamamaktaydı359.

Öte yandan seçimlerin serbest yapılmadığı ile ilgili bir iddia da Millî Kongre’den gelmiştir. Millî Kongre, Sivas’taki Müdafaa-i Hukuk Heyeti’ne bir bildiri gönderdi. Bu bildiri şu görüşlere yer vermekteydi; “Buralarda ilan edilen

mebus namzetlerinin Kuvayı Milliye’den tesir elde etmiş, yine birtakım meşhur ittihatçılarla, bir kısım zabitandan ibaret olduğu belli oldu. Beyannamenizde seçim

işlerine müdahale edilmeyeceği ileri sürülmüştü”. Yani kısaca siz ittihatçıları

seçtiriyorsunuz, denilmekteydi. Millî Kongre’nin bu bildirisi tamamen bir siyasî entrika ve büyük bir gaftı360.

Ancak çok geçmeden bu oyunun Millî Ahrar Partisi’nde düşünülüp hazırlandığı anlaşıldı. Millî Kongre Cemiyeti, bu konuda aldatılmıştı. Bununla birlikte Millî Ahrar Partisi’nin başkan ve üyelerinden çoğunun da bu entrikadan haberi yoktu. Olay tamamen Millî Ahrar Partisi üyelerinden birkaç kişinin seçim kaygısından meydana gelmişti. Parti üyelerinden Mahir Sait Bey ile bir iki arkadaşı

357 Ahmet Ferit, “Meclis-i Mebusan’a Doğru!”, İfhâm, no:93, 3 Kasım 1919, s.1. 358 Ahmet Ferit, “Meclis-i Mebusan’a Doğru!”, İfhâm, no:93, 3 Kasım 1919, s.1.

359 Ahmet Ferit, “İntihabat 2”, İfhâm, no:84, 25 Ekim 1919, s.1; Ahmet Ferit’e göre, Hürriyet ve

İtilaf seçimlerdeki başarısızlıklarını baskı ve nüfuzda değil, kendilerinde ve halkın onlara olan itimatsızlığında aramalıydı… “Meclis-i Mebusan’a Doğru!”, İfhâm, no:93, 3 Kasım 1919, s.1.

adaylıklarının başarıyla neticelenemeyeceğini anlamışlar ve basit bir yol olarak bir kabine teşkiline kalkmışlardı. Bu kabinenin iktidara gelmesi için de millî harekete saldırı yolunu seçmişlerdi. Çünkü Ali Rıza Paşa kabinesi millî bir kabine idi361. Bu haber Millî Ahrar adıyla Kongre’ye girdiği için de Millî Kongre tarafından kabul görmüştü. Çünkü Millî Ahrar Partisi, millî hareket reisleriyle temas halindeydi. Bu durumda ortaya atılan iddianın yanlış olmayacağı düşünülmüştü. Öte yandan bu asılsız iddia ile İtilafçıların eline büyük bir koz geçmiş oluyordu. Oysa böyle hassas bir dönemde ne İstanbul Hükümeti’ne ne de Anadolu’daki millî harekete karşı bu şekilde tavırlar yapılmamalıydı362.

Esasında bütün bu yapılanlar ve atılan iftiralar, seçim mücadelesinden kaynaklanmaktaydı. Seçim kavgaları her ülkede olmaktaydı. Ancak Türkiye’deki seçim kavgaları daha da çirkin bir durum sergilemekteydi. Çünkü diğer memleketlerde vatan ve milliyet sadakati bu çekişmenin üzerinde kalırken, Türkiye’de tam tersi olmaktaydı363. Öte yandan seçim çekişmesinde en büyük malzeme ittihatçılardı. Anadolu hareketinin ittihatçıları tekrar getireceği iddia edilmekteydi. Oysa ittihatçıların tekrar iktidara gelmesi mümkün değildi. Ancak böyle bir şey olsa bile bu vatana ihaneti getirmezdi. Bu yolda propaganda yapanlar tamamen ihanet içindeydiler. Hâlbuki düşmana karşı ortak hareket edilmeliydi364.

Seçimlerde bir çekişme de Millî Türk Partisi ile Millî Kongre arasında gerçekleşmiştir. İstanbul adaylarının seçilmesi konusunda olan bu çekişme neticesinde olumlu bir sonuç alınamadığından Millî Türk Partisi, kongreden ayrılmak zorunda kalmıştı. Bu çekişme meselesi iki noktaya dayanmaktaydı. Birincisi aday sayısı meselesiydi. İstanbul için on aday göstermek gerekmekteydi. Millî Türk Partisi, bunun üç mislini yani otuz aday göstermeyi teklif etti. İstanbul müntahib-i

361 Ahmet Ferit, “Bir Entrika Bir Gaf!”, İfhâm, no:94, 4 Kasım 1919, s.1. 362 Ahmet Ferit, “Bir Entrika Bir Gaf!”, İfhâm, no:94, 4 Kasım 1919, s.1.

363 Ahmet Ferit, “Çirkin Mücadelat” başlıklı makalesinde bu konuda birkaç örnek göstermekteydi. Bu

örneklerden bir tanesi de kendisiyle ilgiliydi: “Anlattıklarına göre geçende diğer bir içtimada

müntahib-i Sani namzetliğine beni teklif etmişler. Muhalif azalardan biri kalkmış ve bağırmış! ‘Kimi, hangi Ferit Bey’i, Ferit Paşa’yı deviren Ferit Bey’i mi, istemeyiz!’ demiş. Hakkı var. Keyif onun değil mi? İttihatçıyı değil hatta beni, İttihatçıların altı sene süründürdükleri beni bile istememeye hakkı var. Ama ‘İttihatçılar geleceğine… ler gelsin! Demeye! Yok’ İşte buna asla hak ve salahiyeti yok!”… İfhâm, no:92, 2 Kasım 1919, s.1.

364 Ahmet Ferit, zamanında aynı hatayı İttihat ve Terakki’nin de yaptığını ve koca bir vatanı

sanileri bu otuz kişiden beğendikleri on kişiyi seçmeliydiler. Ancak bu Millî Kongre tarafından kabul edilmedi. Çünkü bu suretle oyların dağılacağını düşünmekteydi. Oysa bu yerinde bir düşünce değildi. Oylar zaten dağılacaktı. Millî Kongre’nin salahiyetini kabul edenler birkaç cemiyet ve partiden ibaretti. Onu dinlemeden birçok kişi bağımsız adaylıklarını koymaktaydılar. Bu yüzden müntahib-i sanilerin mutlaka Millî Kongre adaylarını seçecekleri kesin değildi365.

İkinci nokta ise adayların kim tarafından belirleneceğiydi. Millî Türk Partisi, seçilecek bütün adayların partilerce belirlenmesi gerektiğini söylemekteydi. Millî Kongre ise milletvekili adaylarını birer birer oylamaya koyacak ve seçim komitesi bunları seçecekti. Bu durum Millî Türk Partisi tarafından kabul edilmedi. Çünkü Millî Kongre’nin seçim komitesini beğenmemekteydi. Bu komitede itimat edilmeyen üç sosyalist partinin delegeleri bulunmaktaydı. Ayrıca Millî Kongre’nin kendisi de bir siyasi parti olduğu halde birkaç delegesi ile bu komiteye katılmıştı366.

Öte yandan Millî Türk Partisi, partilerin aday gösterilmesinde kabul ettikleri davranışı da uygun görmemişti. Millî Kongre, gösterilecek adayların belirlenmesinde siyasi inançların ve mesleklerin asla söz konusu olmamasını ve ne fikir ve meslekte olursa olsun, bir şekilde şöhret elde etmiş kimselerin aday gösterilmelerini istemekteydi. Hâlbuki Millî Türk Partisi, milletvekili olacak kimselerin böyle şöhretli ve siyasetten gelecek tehlikelere karşı kendini koruyanlardan değil, cesur bir şekilde yolunu çizmiş olan kimselerden seçilmesinden yanaydı. Bu yüzden adaylar kanaat ve meslek sahiplerinden seçilmeliydi. Partiler, hiç olmazsa kendi paylarına düşen kısmı kendi kanaatleriyle seçmeliydiler. Böylece aralarında bir rekabet meydana gelecek ve bundan da adayların daha uygun kimselerden seçilmesi mümkün olacaktı. Ancak bu istek de kabul edilmeyince, Millî Türk Partisi’nin kongreden ayrılmaktan başka bir

365 Ahmet Ferit, “İstanbul Namzetleri”, İfhâm, no:113, 23 Kasım 1919, s.1; Tunaya, Milli Kongre’ye

Ahmet Hikmet ve Hamdullah Suphi Tanrıöver’i delege olarak gönderen partinin, Anadolu Hareketine karşı sert bir dil kullanılması kararına uymadığı için diğerleriyle arası açıldığını söylemektedir. Milli Türk Partisi, Milli Kongre’den ayrıldıktan sonra ise, bağımsız listeden girdiği seçimde, adaylarından birisi olan Dr. Abdülhak Adnan Adıvar seçilmiştir… Partiler II, s.518.

çaresi kalmamıştı. Öte yandan Millî Türk Partisi, Gayrimüslimlerin seçime katılmamalarını da bu hareketine dayanak olarak göstermekteydi367.

Millî Türk Partisi’nin bu noktada hakkı vardı. Çünkü İstanbul seçimleri gelecek açısından büyük öneme sahipti. İstanbul’un 439 müntahib-i sanisi devlet ve milletin kaderini belirleyeceklerdi. Ne yazık ki bu müntahib-i saniler, memleketin içinde bulunduğu teşkilatsızlık nedeniyle gelişi güzel bir şekilde seçilmişlerdi. Aynı sonucun milletvekili seçimlerinde de olmaması ümit edilmekteydi368. Çünkü iyi bir meclise sahip olmak için iyi devlet adamlarına sahip olmak gerekliydi369. Yapılan hazırlıkların ve çalışmaların sonunda nihayet 18 Aralık günü İstanbul seçimleri yapıldı. Hürriyet ve İtilaf’ın ve diğerlerinin o güne kadar söylediği olumsuz sözlerin aksine bu seçim tam anlamıyla bir zafer olmuştu. Herkesin gözü önünde büyük bir serbestlikle gerçekleşen bu seçim gösterdi ki millî fikir yalnız siyaset ilkesi değil, aynı zamanda bütün milletin düşüncesiydi370.