• Sonuç bulunamadı

Batı’daki Değişim ve İşçi Hareketlerinin Türkiye’ye Etkileri

A) İktisadî Buhranlar

3) Batı’daki Değişim ve İşçi Hareketlerinin Türkiye’ye Etkileri

Savaşın son bulmasıyla birlikte herkes artık geçmişte hâkim olan siyasî ve iktisadî düsturların bundan sonra devam etmeyeceğini anlamıştı. Statüko esasına dayalı siyaset, Birinci Dünya Savaşı faciasını meydana getirmişti. Bunda Alman emperyalizminin rolü büyüktü. Gerçekten sömürgeler elde etmek, fazla üretimi oralara göndermek ve ham maddeleri kolayca tedarik etmek bu savaşı doğuran en önemli sebeplerdi. 19. asrın medeniyeti, buhar kuvvetinin makinelere tatbikiyle meydana gelen büyük sanayinin mahsulü olduğu için, dönemin siyasî ileri gelenlerinin hareketlerini idare eden en mühim sebep bu makinelerde üretilen eşyalara bir çıkış kapısı bulmak ve fabrikaları işsiz bırakmamak için ucuz ham madde kaynakları aramaktı. Bununla birlikte, Avrupa milletlerinin iktisat ihtiyacını tatmin edecek adî bir kaynak haline gelen sömürgelerdeki halkın manevi refahı ve

527 Ahmet Hamdi, altının yükselme sebebi bu ise o halde Halep’ten gelen birkaç Musevi’nin

memleket hayatı ve iktisadiyatı üzerine bu derece etkili ve felaket bir müdahalesini bakanlığın niçin yasaklamadığını eleştirmekteydi… “Altın ve Ekmeğin Buhranı”, İfhâm, no:136, 16 Aralık 1919, s.3.

528 Ahmet Hamdi, “Mahirane Bir Borsa Oyunu”, İfhâm, no:166, 15 Ocak 1920, s.3. 529 Ahmet Hamdi, “Mahirane Bir Borsa Oyunu”, İfhâm, no:166, 15 Ocak 1920, s.3. 530 Ahmet Hamdi, “Mahirane Bir Borsa Oyunu”, İfhâm, no:166, 15 Ocak 1920, s.3.

hukuku dikkate alınmamıştı. Bundan dolayı insanlık ciddî anlamda zarar görmüştü531.

Eski siyasetin zararlarını çoğu diplomatlar anlamaya başlamışlardı. Herkesin sezdiği fakat söyleyemediği gerçekleri Wilson meşhur nutuklarıyla ortaya atınca her yerde büyük bir ümit uyanmıştı. Wilson ülkelerin bir devlet idaresinden diğerine fetih hakkı karşılığında terk olunamayacağını ilan etmekle, milletlerin kendi kendilerini istedikleri idare tarzını seçmekte hakkı olduğunu söylemekle eski diplomatların statükosuna darbe indirmiş oluyordu532. Bununla birlikte, barış antlaşmalarına uluslar arası işçi meselelerinin ilk defa dâhil edilmesi, Paris Barış Konferansı’nda iktisadî meselelerin uzun uzadıya konuşularak dünyanın geçimi ve üretimi için bazı tedbirler düşünülmesi, iktisadî meselelerde genel bazı düzeltme mecburiyetinin artık anlaşılmış olduğunu göstermekteydi. Bunun dışında, Cemiyet-i Akvam’ın kurulmasıyla geri kalmış milletleri idare etmeyi üstlenen devletlerin diğer ırk ve milletlere mensup yerlerde serbestçe hareket etmelerine meydan verilmemek istenmesi sömürge siyasetinin değişeceği ümidini uyandırmıştı533.

Öte yandan Avrupa’da savaştan önce ağır bir yürüyüşle devam eden işçi hareketi savaş esnasında ve özellikle mütarekeden sonra son derece dikkate değer bir şekilde hız kazanmıştı. Savaş sonrasında gerek galip ve gerekse mağlup bütün devletlerin geçirmekte olduğu sosyal inkılâp, feyiz ve bereketini en fazla bu hareketten almaktaydı534. Gerçekten savaşın sonunda ortaya çıkan ve adeta tüm dünyayı kasıp kavuran işsizliğin meydana getirdiği vaziyet Kolektivizm535 savunucuları için iyi bir fırsat teşkil etmişti. Dünya çalışanlarının haklarındaki kuvvet ve samimiyet, onların lehine öyle bir cereyan doğurmuştu ki, en aşırı liberaller bile onların haklarını tasdike mecbur kalmıştı. Liberallerden, muhafazakârlardan, hatta kapitalistlerden bile bu cereyana karışanlar gözükmüştü. Sermaye sahiplerinin

531 M.E. “Yeni Dünya ve Biz”, İfhâm, no:39, 10 Eylül 1919, s.1. 532 M.E. “Yeni Dünya ve Biz”, İfhâm, no:39, 10 Eylül 1919, s.1. 533 M.E. “Yeni Dünya ve Biz”, İfhâm, no:39, 10 Eylül 1919, s.1. 534 Hüseyin Ragıp, “Amele Hareketi”, İfhâm, no:44, 15 Eylül 1919, s.1.

535 “Emeğin, mülkiyetin, dünya görüşünün amaç ve ideallerin ortaklığı, kişisel çıkarların toplumsal çıkarlara bilinçli boyun eğişi üzerinde temellenen emekçilerin ortaklaşacılık ve yoldaşça işbirliği ilkeleri.” N. S. Aşukin, N. P. Butırskiy, A. B. Veber, A. İ. Davıdov, İ. V. İlina, L. V. Kirillova, İ. V. Lehin, İ. İ. Lukovtseva, M. E. Struve, M. M. Yunin, Politika Sözlüğü, Çev. Mazlum Beyhan, Sosyal Yayınlar, İstanbul 1979, s.128.

sayesinde büyük mevkiler elde eden ve dönemin dünya siyasetini çeviren siyasî ileri gelenler arasından, mesai sahiplerinin emellerini siyasetlerine esas kabul etmeye taraftar olan kişiler bile ortaya çıkmıştı536. Bundan birkaç yıl önce mebuslar meclislerinde bile sözleri yeterli derecede dikkat ve itibara alınmayan işçi delegeleri, artık kabinelere dâhil olmakta ve milletlerinin hayat ve mukadderatını tayin hususunda söz söyleme hakkına sahip bulunmaktaydılar537. Dönemin hassasiyetinden faydalanmak isteyen işçiler, gündeliklerinin artırılmasını, mesai saatlerinin ise azaltılmasını istemekteydiler. İddialar, grevler eskiye göre daha çok ve daha şiddetli bir şekil almıştı538.

20. asrın başlangıcında pek çok kişi, makinelerin üretimini düzeltmeye ihtiyaç olmadığını düşünmekteydiler. Rekabet serbestîsi sayesinde üretim kendi kendine düzeltilmiş olacaktı. Böylece hayatta kalabilen müesseseler kâfi derecede üretimde bulunacaklardı. Ancak zaman gösterdi ki, üretimi kendi kendine bırakmaya imkân yoktu. Çünkü her üretim evine yüzlerce insanın hayatı bağlıydı. Bir fabrikanın fazla üretim dolayısıyla ya da başka bir sebeple kapanması birtakım adamların işsiz kalmasına neden olmaktaydı. Eğer sırf rekabetin tesirine terk edilseydi, hükümetlerin asgari ücret ve mesai hakkındaki kanun ve nizamnameleri olmasa ve işçi sendikalarının baskısı bulunmasaydı, Avrupa işçisi aldığı yevmiyenin ancak cüzi bir kısmını tedarik edebilir ve bu yüzden refah bir hayata sahip olamazdı539.

Dünya üzerinde önce mağlup milletlerden başlayarak, özellikle galip milletlere de sirayet eden işçi grevleri, kömür üretimine de tesir etmişti. İngiltere madenlerinde iki yüz bin ve Almanya’da bu miktardan fazla işçinin yaptığı grev, bu iki devleti önce kendi maden kömürü ihtiyaçlarını düşünecek bir vaziyete getirmişti. Avrupa’nın hemen birçok yerlerinde, şehirleri dolaşan sürat katarları artık

536

Örnek olarak Mösyö Lloyd George gösterilmekteydi. İngiltere’deki “İstikbal” isminde bir risale ile gerçekleri ortaya koyan Mösyö Lloyd George ve arkadaşlarının hareketleri daha sonra Fransa’da, Amerika’da, İtalya’da… vs. başka ricalin kabul ve ilan etmeleri beklenmeyen bir hadise değildi. Buna rağmen bu kuvvetli cereyanın, büyük hükümet adamlarının vaatleriyle, iyi niyetlerine delalet eden icraatlarıyla durdurulacağı kimsenin aklına gelmemekteydi. Lloyd George’un da dediği gibi, eski devir, bütün kuvvet ve iktidarına rağmen artık kapanmaya mahkûmdu. Onu mesut ve yeni bir devir takip edecekti. Bunun için her memleket bu yeni hayatın şartlarını zararsızca kabul ve hazmetmek ve bu yüzden vehim buhranlara sebep olmamak için hazırlanmak mecburiyetindeydi… Ahmet Hamdi, “Yeni Hayat-ı İktisadiye Arifesinde”, İfhâm, no:61, 2 Ekim 1919, s.2..

537 Hüseyin Ragıp, “Amele Hareketi”, İfhâm, no:44, 15 Eylül 1919, s.1. 538 Ahmet Ferit, “İaşe Buhranı”, İfhâm, no:118, 28 Kasım 1919, s.1. 539 M.E. “Yeni Dünya ve Biz”, İfhâm, no:39, 10 Eylül 1919, s.1.

görülmemekteydi. Ayrıca yüzlerce fabrika kömürden ve milyonlarca işçi çalışmaktan mahrum kalmıştı540. Oysa Amerika, İngiltere ve Almanya gibi ülkeler savaş esnasında müttefiklerine maden kömürü hususunda kısmen yardımda bulunabilmişti. Ancak savaş sonrasında grevlerin de etkisiyle meydana gelen kömür buhranı tüm dünyayı etkisi altına almaktaydı. Bütün dünya yiyecek ve içecekten çok kömür kıtlığı ile meşgul olmaktaydı. Sanayi hayatı için altından bile daha kıymetli olan bu medeniyet unsuru, savaş sırasında olduğundan daha çok azalmıştı. Öte yandan bu buhranın Avrupa’ya verdiği telaş yabancı gazete sütunlarında açık bir şekilde görülmekteydi. Çoğunlukla baş makaleler, iç makaleler, nutuklar, konferanslar dünyayı tehdit eden bu felaketle meşgul olmaktaydı541.

Batı’da meydana gelen bu gelişmelerden Türkiye de kaçınılmaz etkilenmekteydi. Eylül ayında, Bankalar Birliği’nin gerçekleştirdiği grev, bu hareketin İstanbul’a sirayet ettiğini göstermekteydi. Bu grev, tramvay, elektrik, rıhtım, terkos, Şirket-i Hayriye, Seyrüsefain ve diğer fabrikalar işçisinin de katılmasıyla esaslı bir surette başlamıştı542.

Bu dönemde bir grev hareketi de öğretmenler tarafından yapılmıştır. İstanbul’da okullar 1 Mart günü kapandı. İstanbul’daki öğretmenler, bütün medeni memleketlerde kullanılan grev hakkına dayanarak uzun zamandır alamadıkları maaşları ödenmedikçe çalışmamaya karar vermişlerdi. Esasen öğretmen grevleri önce Avrupa’da ortaya çıkmıştı. Ancak Türkiye’deki öğretmenler, maaşlarını alamadıkları için grev yaparken, oradaki öğretmenler, maaşlarının arttırılması için grev yapmaktaydılar. Öğretmenler, böyle bir dönemde devleti sıkıntıya uğratmamak için bu haklarını hep ertelemişlerdi. Ancak son üç aydır maaşlarını alamamaları nedeniyle bu kararı almak zorunda kalmışlardı. Öğretmenler, bu grev esnasında hiç

540 Hüseyin Ragıp, “Kömür Buhranı”, İfhâm, no:36, 4 Eylül 1919, s.1. 541 Hüseyin Ragıp, “Kömür Buhranı”, İfhâm, no:36, 4 Eylül 1919, s.1.

542 Hüseyin Ragıp, bu gelişmenin yakın gelecekte öğretmenleri, memurları ve gazetecileri de aynı

teşkilat içine alacağını ifade etmekteydi… “Amele Hareketi”, İfhâm, no:44, 15 Eylül 1919, s.1; Crıss, Türkiye Sosyalist Partisi’nin bu dönemdeki grevlere öncülük ettiğini kaydetmektedir… Ayrıntılı bilgi için bk. İşgal, s.133- 134.

gürültü çıkarmamışlar, terbiye sınırları içinde önce hükümete, sonra da milletvekillerine şikâyetlerini bildirmişlerdi543.

Türkiye’de aslında Avrupa’nın sanayi memleketlerinde olduğu gibi fazla çalışan yoktu. Fakat köylerde rençper ve çiftçilerden, şehirlerde teşkilatsız bir surette sermaye sahibinin emrine, insafına terkedilmiş birçok işçi sınıfları bulunmaktaydı. İşçi fazlalığı ve rekabet gibi tesirlerle bile bozulmaya hazır olan bu sınıflar arasında şiddetli bir surette birleşmek, anlaşmak ihtiyacı vardı. Özellikle son dönemin iki olayı, sınıfların bu yolda birleşmeye doğru uyandıklarını göstermekteydi. Bunlardan biri Türk Şümendüfercilerinin toplanması, diğeri ise Türk Matbuat Müstahdemîn Cemiyeti’ydi544. İslam şümendüfercileri arasında bir cemiyet teşkil etmeyi gerektiren sebep, Kafkas, İzmir, Hicaz şümendüferlerinden ve şümendüfer okulundan mütareke sonrası açığa çıkarılan 500’ü aşkın İslam şümendüfer memurlarını işe yerleştirmekten ibaretti. Bunların davetiyle Şehzadebaşında bir kahvede toplanan yüz kadar şümendüfer işçisi, zor şartlar altında çalışan işçilerin şikâyetlerini bildirmişlerdi. Türk Matbuat Müstahdemin Cemiyetini ise Türk gazetelerinde çalışan işçiler kurmuşlardı545. Bu cemiyetleri diğerleri takip edecek ve bu durum memleketin iktisadî hayatı için dayanak vazifesi görecekti. Bu kuruluşları temin için ise hükümete, basına ve aydınlara546 vazife düşmekteydi. Her sınıf işçi arasında oluşacak bir teşkilatın başına aydınların geçmesi gerekmekteydi547.

Öte yandan, tüm dünyayı kasıp kavuran kömür buhranını en fazla hissetmiş olanlardan biri de Türkiye idi. Avrupa’daki işçi grevleri, gelecek yardım ümitlerini yok etmişti. Esasen savaş esnasında başlayan bu sıkıntı, mütarekeden sonra ciddi bir boyuta gelmişti. Hâlbuki Anadolu’daki madenler memleketin kömür ihtiyacını temin

543 Hüseyin Ragıp, öğretmenlerin bu hareketinin son derece asil olduğunu ifade etmekteydi…

“Muallimlerin Grevi”, İfhâm, no:200, 2 Mart 1919, s.1.

544 Ahmet Hamdi, “Yeni Hayat-ı İktisadiye Arifesinde”, İfhâm, no:61, 2 Ekim 1919, s.2. 545 Ahmet Hamdi, “Yeni Hayat-ı İktisadiye Arifesinde”, İfhâm, no:61, 2 Ekim 1919, s.2.

546 Burada bahsedilen aydın tabaka, İstanbul’da Beyoğlu’nda ortaya çıkan ve halkı küçümseyen

zümre değil, gerçek batı zihniyetini temsil eden ve “halkçı” eğilimli mütefekkir sınıftı… M.E, “Halka Nasıl Yardım Edilir?”, İfhâm, no:27, 26 Ağustos 1919, s.1.

edebilecek kapasitedeydi. Bu madenler işletilmeye başlandığı takdirde hem kömür ihtiyacı giderilebilir, hem de yeni bir istihdam kaynağı yaratılabilirdi548.

4) Buhranlar Karşısında Hükümetin Tutumu ve Alması Gereken