• Sonuç bulunamadı

B) İtilaf Devletleriyle Olan İlişkiler

1) Türk İngiliz İlişkileri

Mütareke dönemi barış sürecinde, mevcut şartlar dairesinde, Türkiye’nin siyaset açısından en kolay uyuşabileceği devlet İngiltere’ydi. Vaktiyle bu iki devlet arasında temas ve çarpışma noktaları vardı. Bunlar, El- Cezire, Basra, Hicaz, Mısır, Akabe ve Filistin’di. O dönemde iki devlet arasındaki çekişme çok doğal bir olaydı. Fakat son savaş, Osmanlı İmparatorluğu’nu ortadan kaldırmakla beraber birçok çekişmeleri de ortadan kaldırmıştı. Sonuçta küçük bir Türkiye kalmıştı258.

Nitekim İngiltere başvekili Lloyd George’un259 nutkunda da bu açıkça belirtilmekteydi. Lloyd George, Türkiye’ye karşı kazanılan zaferin ordularının gayreti olduğunu ve bu uğurda bir buçuk milyon asker kullandıklarını söylemekteydi. Lloyd George, dünyanın en zengin bir memleketini kurtardıktan sonra buradan ayrılamayacaklarını ve bunun siyasetlerinin icabı olduğunu vurgulamaktaydı. Bunun dışında Ermenistan’ı da tahliye ettiklerini söyleyen George, kendilerinin dünyanın “inzibat memuru” olamayacaklarını ve bu vazifeyi yerine getirecek başka devletlerin de olduğunu ifade etmekteydi260. Lloyd George’un sözleri incelediğinde, burada

257

Bu değişiklik, Kurtuluş Savaşı’na yansımıştır… Sönmezoğlu, “Kurtuluş Savaşı”, s.65.

258 Ahmet Ferit, “Türkiye ve Britanya-yı Ekber”, İfhâm, no:89, 30 Ekim 1919, s.1; Akşin, bu

dönemde İngiltere ile olan ilişkileri düzeltmek adına birçok girişimlerin yapıldığını kaydetmektedir. Özellikle Damat Ferit Paşa kabineleri İngilizci yaklaşımları nedeniyle bunu kısmen başarmıştır… Ayrıntılı bilgi için bk. İstanbul Hükümetleri I, s.229- 230.

259

İngiliz siyasetinde önemli bir yeri olan Lloyd George, mütevazı bir aileden gelme, kilise okulunda yetişmiş bir Galli idi. Kökeni dolayısıyla halkçı eğilimleri vardı. Liberal Partiden milletvekili oldu… Ayrıntılı bilgi için bk. Akşin, İstanbul Hükümetleri I, s.225.

260 Ahmet Ferit, “İngilizce Bir Nutuk”, İfhâm, no:100, 10 Kasım 1919, s.1; Ahmet Ferit, Avrupa

siyasi programının Lloyd George prensipleriyle hareket ettiğini söylemekte ve Türkiye’yi bekleyen şeyin Mister Lloyd George’un ifadelerinden anlaşılması gerektiğini sözlerine eklemekteydi… “Tehlikeli Oyun”, İfhâm, no:112, 22 Kasım 1919, s.1; 3 Mart 1918’de Brest- Litovsk Antlaşması ile savaştan çekilen Sovyetler, Azerbaycan ve Kafkasya’nın güneyinde bazı yerleri Türkiye’ye bıraktılar. Türk ordusu buraları işgal etti. Fakat Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra Türkler buralardan çekilince, Bakü ve Batum’a göz koyan İngilizler bu bölgeyi kontrol altına aldılar ve Ermenileri silahlandırdılar… Ayrıntılı bilgi için bk. Akyüz,

“zengin memleket” tabiri ile bahsedilen yerin El-Cezire bölgesi olduğu anlaşılmaktaydı. Öte yandan tahliyesinden bahsettiği kısmın Anadolu’ya yakın dağlık olması ve Anadolu’nun da tahliye edilmiş bulunması da, İngiltere’nin Türkiye’de kalmayacağı fikrini teyit etmekteydi261.

Bundan dolayı Türkiye’nin, İngiliz siyaseti için pek fazla bir önemi kalmadığı anlaşılmaktaydı. Dünyanın en büyük imparatorluğuna nail olan ve sömürgeleri üzerinde güneş batmayan bu büyük millet, ne yapmak istediğini gayet iyi bilmekteydi. İngiltere’nin fethedeceği yer her şeyden önce zengin olmalıydı. Zapt edeceği yer bir kale ise, deniz yollarının geçitlerine hâkim bulunmalıydı. Anadolu ise böyle bir durumdan uzaktaydı. Bu yüzden İngilizler için önemsizdi. Böyle bir durumun varlığı da millî hayatını isteyen Türkler açısından son derece önemliydi262.

Öte yandan, Türkiye’de İngiliz siyaseti açısından öneme sahip olan tek mesele ise Boğazlar meselesiydi. Bu meselenin hallinde İngiliz görüşü son derece kuvvetliydi. Bununla birlikte Türkiye için Büyük Britanya’nın ihtiraslardan uzak ve hatta Türk millî varlığına taraftar olması ihtimali yüksekti263.

Barış görüşmeleri sürecinde İngiltere büyük rol oynamıştır. Bu, özellikle Londra’da yapılan müzakerelerden anlaşılmaktaydı. Fransa cumhurbaşkanı Mösyö Povankare, Kral George’u ziyaretleri esnasında, kendisine refakat eden Fransa Hariciye Nazırı Mösyö Pichon, Büyük Britanya Dışişleri Bakanı Lord Curzon ile müzakerelerde bulunmuştu. Bu müzakereler özellikle Türkiye meselesiyle ilgiliydi264.

Bu müzakerelerden sonra Büyük Britanya Commün Meclisi’nde Hariciye Nazırlığı eden Mister Balgur verdiği beyanatta, Türkiye meselesinde ortak hareket edilmesi gerektiğini ve bu konuda kesin bir beyanatta bulunamayacağını söylemekteydi. Mister Balgur, ayrıca ne olursa olsun Türkler gibi büyük bir milletin dünya haritasından silinemeyeceğini de sözlerine eklemekteydi. Türk milletinin büyük bir mazisi vardı. Milletlerin kendi kaderlerini tayin etmesi hakkındaki fikir ve kanaatler, diğer milletlerde olduğu gibi Türkler hakkında da uygulanacaktı. Mister

261 Ahmet Ferit, “İngilizce Bir Nutuk”, İfhâm, no:100, 10 Kasım 1919, s.1. 262 Ahmet Ferit, “Türkiye ve Britanya-yı Ekber”, İfhâm, no:89, 30 Ekim 1919, s.1. 263 Ahmet Ferit, “Türkiye ve Britanya-yı Ekber”, İfhâm, no:89, 30 Ekim 1919, s.1. 264 Ahmet Ferit, “Londra Prensipleri”, İfhâm, no:121, 1 Aralık 1919, s.1.

Balgur’a göre barıştan sonra da Türk Devleti yaşayacaktı. Ancak bu devletin sınırları henüz kesin olarak belirlenmemişti265.

Londra müzakereleri, İngiliz ve Fransız siyasetlerinin birlik olduğunu göstermekteydi. Mister Balgur’un beyanatı ele alındığında, barıştan sonra Türk milletinin yaşayacağı ve padişahlığın devam edeceği anlaşılmaktaydı. Bununla birlikte dağılmış Türk olmayan milletlerin etkili bir surette himayeleri kararlaştırılmıştı. Öte yandan Osmanlı Devleti, ciddî bir kontrole tabi tutulacaktı. Bu müzakereler, Türkiye’nin kaderini belirlemede ilk safha olarak değerlendirilmekteydi266.

Öte yandan, Türk- İngiliz siyasetinin olumlu bir yönde seyretmesi için Türk Hükümeti’ne de büyük görev düşmekteydi. İngilizler, kendilerince hayati bir mesele olmadığı için bu hususta kayıtsız kalabilirlerdi. Ancak, Türkler için bu mesele hayat ve istikbal meselesiydi. Bu yüzden devlet ileri gelenleri, ilk adımı atarak proje ve teklifleriyle İngiliz diplomatlarını bulmalı ve Türk isteklerini anlatmalılardı267.