• Sonuç bulunamadı

Bulgaristan Barışı Görüşmeleri ve Neuilly Antlaşması

A) Paris Barış Konferansı

2) Bulgaristan Barışı Görüşmeleri ve Neuilly Antlaşması

İttifak Devletleri’nden biri olan Bulgaristan hakkında Fransa basınında aleyhte yazılar yazılmaktaydı. Bu yazılara göre, Almanya’nın suç ortağı olarak gösterilen Bulgaristan, Kral Konstantin’in ihaneti yüzünden müdafaasız kalan Yunan eyaletlerini bile bile yağma etmiş ve Makedonya’da göç ve öldürme gibi zorbalıklara başvurmuştu. Bulgarlar bu suretle hareket etmekle Doğu Makedonya’da yaşamakta olan Yunan ahaliyi ortadan kaldırmayı amaçlamıştı. Hiçbir millet bu şekilde hareket etmemişti. Savaş şartları ne kadar ağır olursa olsun, Bulgarların bunu hak ettiğini düşünen Fransız basını, ayrıca müttefiklerin onlara müsamahakâr davrandıklarını da ifade etmekteydi. Bulgarlar, Alman üstünlüğüne güvenerek bütün bu olayları affettireceklerini düşünmüşlerdi. Oysa Bulgaristan, kendilerine tayin edilmiş olan tazminatı ödese bile bunları telafi etmiş olmayacaktı. Öte yandan, Fransız basını, konferansa Bulgaristan’ın tekrar bu şekilde davranmasına fırsat vermemek üzere gerekli tedbirleri alınması yönünde uyarılar yapmaktaydı143. İngiliz basınında ise Bulgarlarla yapılacak olan antlaşmanın Bulgaristan arazisinde bir düzeltme yapacağı ve Bulgaristan’ın, büyük kısmı Romanya, Sırbistan ve Yunan arasında taksim edilecek olan 40 milyon İngiliz parası miktarında tazminata tutulacağı söylenmekteydi144.

140 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:46, 17 Eylül 1919, s.1.

141 Avusturya Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihi 12 Kasım 1918’dir… Sarıca, Avrupa’da Barış, s.87. 142 “Avusturya Cumhuriyeti”, İfhâm, no:53, 24 Eylül 1919, s.1.

143 “Bulgar Sulhu”, İfhâm, no:6, 28 Temmuz 1919, s.2. 144 “Bulgar Sulhu”, İfhâm, no:6, 28 Temmuz 1919, s.2.

Bu tartışmalardan sonra, Bulgar delegeleri kendilerine barış şartları bildirilmek üzere Paris’e davet edilmişlerdir. Paris’te Miralay Henry tarafından karşılanan Bulgar delegeleri, Madrid Şatosuna yerleşmişlerdir145. Öte yandan Bulgar Hükümeti, Bulgaristan’daki İtilaf Devletleri Kumandanlığı ile İtilaf ve Amerika temsilcilerine bir nota vererek, Wilson’un milliyet prensiplerine uygun olarak Makedonya, Trakya ve Dobruca gibi Balkan Devletleri arasında kavgalı olan bölgede oturan ahalinin Milletler Cemiyeti’nin nezareti altında oylama yapılmasını teklif etmişti. Bulgaristan Hükümeti, Sırbistan ve Yunanistan tarafından talep edilen diğer arazide de aynı vasıtaya müracaat edilmesini istemekteydi146.

29 Temmuz günü Beşler Meclisi, Bulgar hudutlarıyla ilgili konularla meşgul olmuş ve Bulgaristan’ın Romanyalılara, Yunanlılara ve Sırplara toplam üç milyar tazminat vermesine karar vermiştir147. 30 Temmuz günü meclis, Bulgar Barış Antlaşması hükümlerinin tespitine devam etmiş ve komisyon tarafından düzenlenen iktisadi maddeleri onayladıktan sonra arazi meselesini ele almıştır. Meclis daha sonra, Venizelos’un Trakya hudutları hakkındaki izahatını dinlemiştir. Mösyö Venizelos, aynı zamanda Bulgarların Makedonya’da Rum ahaliye karşı yaptığı zulümden ve bu hususta incelemede bulunan komisyonun raporlarından da bahsetmiştir148. Meclis, İtalya, Yunan ve Romanya delegelerinin itirazları üzerine Bulgar hudutları konusunda bir karar alamamıştı. Bununla birlikte Bulgaristan’a terk edilen arazideki milletlerin kendi kaderlerini kendileri tayin etmeleri lehinde bir karar alınmıştır149.

Bununla birlikte daha sonra, kararname kâtibi Mösyö Tardiv, incelemeleri okumuş ve başkan olduğu komisyon namına Yunan taleplerine tamamen uygun bir fikir öne sürerek Batı Trakya’nın Yunanistan’a katılmasına karar verilmesi gerektiğini beyan etmiştir150. Fakat Amerika baş delegesi Mr. White Yunanistan’a

145 “Bulgar Sulhu”, İfhâm, no:6, 28 Temmuz 1919, s.2.

146 “Bulgaristan Hükümetinin Teklifi”, İfhâm, no:7, 29 Temmuz 1919, s.1. 147 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:10, 1 Ağustos 1919, s.2.

148 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:11, 2 Ağustos 1919, s.2. 149 “Bulgar Sulhu”, İfhâm, no:12, 3 Ağustos 1919, s.2.

150 Trakya hudutları meselesi, Fransız basınına yansımıştır. Fransız gazeteleri, konferansın

Yunanistan’ın lehine kararlar vereceğini iddia etmekteydi. Ayrıca Adalar Denizi sahilinin de tamamen Yunanistan’a verileceği ve Bulgaristan’ın Akdeniz’le bir bağlantısının kalmayacağı da dile getirilmekteydi… “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:13, 4 Ağustos 1919, s.1.

verilecek olan bu bölgede mutlak çoğunluğu Yunanlıların teşkil etmediklerini ve diğer taraftan bu durumun Bulgaristan’ı Adalar Denizi’nde bir bağlantıdan mahrum etmek gibi bir engeli kapsadığını ortaya attı. Bu konuda müzakereler başlamış, ancak bir karar alınmamıştır151.

Bulgar delegelerinin Paris’e vardıkları ilk dönemde, basının ve konferansın kendilerine karşı takındıkları olumsuz tavır daha sonra değişmeye başlamıştır. Özellikle konferansın ilerleyen günlerinde Bulgarlar lehinde bir hava oluşmaya başladı. Nitekim öteden beri Yunanlıları destekleyen Tardiv’e karşılık her yerde hak ve adaleti arayan Amerikalılar, Trakya ve Bulgaristan’ın Yunanistan’a terk edilemeyeceğini söylemekteydiler ve bu memleketler ahalisinin kaderini bizzat tayin etmek fikrini ileri sürmekteydiler. Bununla birlikte Müttefikler Meclisi’nde Bulgaristan Barışı’na ait köklü maddelerde de, Bulgaristan lehine bir vaziyet almıştı. İşlerin Bulgaristan lehine dönmesinde şüphesiz propagandanın rolü büyüktür. Bulgarlar, propaganda yapabilmek için gönderdikleri barış heyetinin memleketlerinin nüfuz ve salahiyet sahibi kişilerinden seçmişlerdi152. Bulgar Hükümeti’nin seçtiği heyet üyeleri şunlardı:

“Teodorof Delege Heyeti Başkanı (Hariciye ve Mezahib Nazırı),Veneloz Ganef (Adliye Nazırı), Yanko Sakazof (Ticaret ve Sanat Nazırı), Aleksandr Stanbuliski (Nafıa Nazırı), F.Sarakof (eski nazırlardan). Siyasi Müşavirler: İvan Kişof (Sabık Vekiller Heyeti Reisi), B.Panaratof (Washington Sefiri), General Levkof (Bulgar Ordusu Erkan-ı Harbiye Reisi), Dimitri Çukof (Sigrayı kadimeden), B.Murkof (eski nazırlardan, Bulgaristan Şimendiferleri genel müdürü, Doktor Zaharof.

Kâtipler: Dimitri Stanciyof (Sefir ve vekiller heyeti özel kalem müdürü), N.Milef (Sofya Darülfünunu müderrislerinden ve Hariciye Nezareti matbuat müdürü), Bal Yamezof (Sofya Darülfünunu müderrislerinden Hariciye Nezareti kısmi siyasi müdürü), Konstantin Minkof (Lahi Sulh Konferansı’nda Bulgar Delege Heyeti Birinci Kâtibi), Antunof (Bulgar Telgraf Ajansı Müdürü), Stavilof (Matbuat müdür yardımcısı), Çacev (Dava Vekili).

151 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:13, 4 Ağustos 1919, s.1.

İlmi Müşavirler Heyeti: Doktor Staviyanof (Divan- Umumiye Müdürü),

D.Mihaliçev (Sofya Darülfünunu müderrislerinden), Burdan İvanof (Sofya Darülfünunu müderrislerinden), Mihaikof (Ahzaiyyet Müderrisi), Miralay Nunkof Yankosolof (Sofya Darülfünunda muallim), Poliyef (Ziraat Mühendisi), J.Pupof (Ahzaiyyet Dairesi genel müdürü), Şefik Bey Şefkat Beyef (Doktor), Yusuf Kalef ( Bulgar Siyonistleri Cemiyeti Reisi), Kurtacef (Bulgaristan ve Makedonya Heyeti

temsilcisi), Madam Kurtaciyuva (kâtibe) ve diğer özel kâtipler heyeti153.

Barış Konferansı’nda Bulgarların en önemli destekçileri olan Amerikalılar, Trakya meselesinde tekliflerinin en kısa zamanda kabul edileceğini ümit etmekteydiler. Böylece esas hatları tayin edilmiş olan Bulgar Antlaşması, Sofya Hükümeti delegelerine verilebilecekti154. Amerika Delege Heyeti Başkanı Mösyö Lansing’e halef olan Mösyö Pulk, Müttefikler Meclisi’nin müzakerelerine katıldığından beri Trakya meselesi ve Bulgar Barışı dikkate değer yeni bir safhaya girmiştir. Mösyö Pulk, özellikle Mösyö Tardiv’in görüşlerine şiddetle karşı çıkmaktaydı. Bununla birlikte Mösyö Pulk’un Paris’e gelmesinden itibaren Trakya ve Makedonya’nın bir yabancı hükümet himayesi altında muhtariyet haline getirilmesinden bahsedilmeye başlanmıştı155.

Öte yandan bu esnada, Osmanlı Hükümeti, Batı Trakya hakkında barış konferansına bir muhtıra vermiştir. Bu muhtıraya göre, Batı Trakya, ırk, örf ve iktisaden Türk olan bir bölgeydi. Türklerin bu bölgedeki varlıklarının, Osmanlıların Avrupa’ya geçmelerinden ve hatta Bulgarların Bulgaristan’ı istilasından bile önceye dayandığı vurgulanmaktaydı. Batı Trakya’daki Osmanlıların inşa ettikleri yüzlerce medrese, cami, tekke, yol ve köprülerin bunun açık kanıtı olduğu dile getirilmekteydi. Öte yandan Bulgarların bir iki kiliseden başka eserleri olmadığına dikkat çekilmekteydi156. Batı Trakya’nın ahalisine gelince, çoğunluğu İslam ahalisi ve özellikle Türk unsuru teşkil etmekteydi. Bu çoğunluk genel nüfusun yüzde yetmiş derecesine varmaktaydı. Bulgarlar ise, sahte bir nüfus istatistiği yayınlamaktaydılar. Bölgede yaşayan Pomaklar, Müslüman Bulgar olarak gösterilmekteydi. Öte yandan

153 “Bulgarlar Sulhu Nasıl Kazanıyorlar?”, İfhâm, no:16, 7 Ağustos 1919, s.1. 154 “Bulgarlar Sulhu Nasıl Kazanıyorlar?”, İfhâm, no:16, 7 Ağustos 1919, s.1. 155 “Bulgar Müdafaası”, İfhâm, no:17, 8 Ağustos 1919, s.1.

daha önce yerleşmiş olan Rumlar da Bulgar olarak gösterilmekteydi. Hatta miktarları yüzde on veya on iki derecesinde olan Rumlar, göç ettirilmekte ve böylece Bulgarlar fazla gösterilmek istenmekteydi157.

Muhtıra ayrıca Bulgarların, İslam ahalisini azaltmak için her türlü zulmü yaptıklarını da ifade etmekteydi. Bunlar, göç ve katletme, zorla Hıristiyan etmek ve genel savaştan faydalanarak 45- 50 binden fazla kişiyi askerlik bahanesiyle Osmanlı memleketlerine sevk etmek, göç suretiyle hayatını kurtaranları tekrar kabul etmemek ve yerlerine Makedonya Bulgarlarını bir yerde yerleştirmek, hatta kadınları bile istihkâm kazdırmak için hudutlara sevk etmek gibi zalimce uygulamalardı158. Oysa Balkan Savaşı sonrasında Trakya Müslümanları, derhal geçici bir hükümet teşkil ederek kendilerini Bulgar istilasından kurtarmaya çalışmışlar ve Türkiye’ye iltihak için fırsat aramaya başlamışlardı. Bu durum onların milli isteklerini açıkça ortaya koymaktaydı. Türk Hükümeti bu muhtırasında, bölgede tarafsız bir heyet tarafından tahkikat yapılmasını ve genel oylara müracaat olunmasını talep etmekteydi159.

Öte yandan Bulgar Delege Heyeti de barış konferansına birtakım notalar vermiştir. Bunlardan en önemlisi Trakya meselesine ait bulunmaktaydı. Bulgarlar, bu Trakya meselesinde birçok tarihî, iktisadî ve etnografik sebepler ileri sürmekte ve

“Pomakların” da Bulgar ahalisi olarak sayılmasını talep etmekteydiler160. Bulgar

kabinesi, Pomakları Müslüman olmuş eski Bulgar olarak kabul etmekteydi. Oysa bu durum Pomakların Bulgar nüfusu tarafında sayılmalarına bir sebep teşkil etmemekteydi. Çünkü artık Pomakların Bulgarlıkla hiçbir bağlılık ve alakası kalmamıştı. Bulgarlar, Müslüman Pomakları Jandarma ve süngü kuvvetiyle zorla Hıristiyanlaştırmaya başladıktan sonra ise Pomaklar için en büyük düşman Bulgarlar olmuştu. Bundan dolayı Pomaklar, köy köy, kasaba kasaba Türkiye’ye göç etmişlerdi161.

157 “Trakya Hakkında Hükümetin Bir Muhtırası”, İfhâm, no:20, 19 Ağustos 1919, s.1. 158 “Trakya Hakkında Hükümetin Bir Muhtırası”, İfhâm, no:20, 19 Ağustos 1919, s.1. 159 “Trakya Hakkında Hükümetin Bir Muhtırası”, İfhâm, no:20, 19 Ağustos 1919, s.1. 160 “Mühim Haberler”, İfhâm, no:21, 20 Ağustos 1919, s.2.

161 “Türk- Bulgar” hudut düzeltme münasebetiyle İslam ve Bulgar nüfusunun mübadelesi zamanında

ise Pomaklar yaşadıkları Bulgar toprağını ve bu toprakta tesis ettikleri hayat ve medeniyete aldırmaksızın terk ederek dindaşlarının memleketlerinde samimi bir hayat bulmak maksadıyla Trakya’ya koşmuşlardı… Pomaklar, Bulgarlara karşı büyük nefret duymaktaydılar. Bunun en canlı misaline, Trakya’ya göç etmiş Pomak köylerinde rastlanmaktaydı. Kırkkilise sancağı dâhilinde

Bulgarların verdikleri diğer bir nota ise, Müttefikler Kumandanı tarafından Bulgaristan’da kurulması talep edilen askeri tedbirler, silahlandırmanın bırakılması ve subay miktarının azaltılmasına ait olup, Bulgar Delege Heyeti bu husustaki düşüncelerini bildirmekteydi162. Öte yandan Bulgarların verdikleri bu iki nota Müttefikler Meclisi tarafından incelenmiştir163.

Barış konferansında, Bulgar- Yunan hududu meselesiyle meşgul olan arazi komisyonunun çoğunluğu Trakya’nın anavatana ilhakını isteyen Yunan talebine taraftar olduğu halde, Amerikan delegeleri Bulgarlara Adalar Denizi’nde bir çıkış temin eden projeyi savunmaktaydılar. Bu proje, Trakya’yı ikisi Yunanistan’a, diğer ikisi Türklere ve Bulgarlara ve beşinci parçayı da Milletler Cemiyeti’nin kontrolü altında bir hükümet şeklinde idare etmek üzere beş kısma ayırmaktaydı164. Bu şekilde yapılan taksim, Yunan delegelerinin şiddetli itirazlarına sebep oldu. Bunlar projenin örfi, iktisadi, coğrafi veya tarihi hiçbir hakikate dayanmadığını ve bu suretle Karadeniz’e kadar uzanan Yunan mıntıkasının anavatandan ayrıldığını ve hatta Bulgaristan’a lüzumlu sayılan bu çıkıştan bile mahrum bulunduğunu beyan etmişlerdir165.

Diğer taraftan Bulgar Delege Heyeti, 25 Ağustos tarihinde iki nota daha vermiştir. Birincisi, Bulgaristan’ın batı hudutlarıyla ilgili olup, bu bölgenin Sırplara verilmesinden dolayı şikâyet edilmekteydi. İkincisinde ise, Sofya hükümeti, 28 Eylül 1918 tarihli mütareke hükümlerine uygun olarak Bulgar esirlerinin bir an evvel iadesini talep etmekteydi. Bu esirlerin adedi aşağı yukarı sekiz bin kişiyi

“Mukarvaşova” ile “Demirköy” arasında “İnce Sırat” denilen Pomak köyü buna en iyi örneklerden birisiydi. Ahalisi Drama’lı Pomaklardan olup Bulgarlardan kaçarak Drama’ya yerleşen bu biçareler, Drama’nın Bulgarlar tarafından işgali üzerine her şeylerini terk ederek namus ve dinlerini kurtarmak için Türkiye toprağına sığınmışlardı… Yine aynı yerde “Lafva” denilen ağaçlıklı bir köyceğiz vardı. Pomak olan bu küçük köy ahalisi, Bulgaristan’dan göçmeden önce, o derece zulme uğramıştı ki iki sene önce erkek olarak bu köyde -biri topal diğeri ihtiyar olmak üzere- yalnız iki kişiye tesadüf edilmişti. Erkek Pomaklardan Hıristiyanlaştırılanları Bulgar kızlarıyla evlendirmek, hayatı pahasına İslamiyet’i muhafaza etmek isteyenleri ise şehit etmek suretiyle yapılan işkenceler, Pomaklar tarafından nefretle hatırlanmaktaydı. Pomaklar, aynı milletten olduklarını iddia eden Bulgarlarla beraber yaşayamayacaklarına kesin bir surette kanaat getirmişlerdi… Ahmet Hamdi, “Pomaklar Bulgar Olabilirler mi?”, İfhâm, no:25, 24 Ağustos 1919, s.2.

162 “Mühim Haberler”, İfhâm, no:24, 23 Ağustos 1919, s.2. 163 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:25, 24 Ağustos 1919, s.1. 164 “Şark İşleri”, İfhâm, no:25, 24 Ağustos 1919, s.2. 165 “Şark İşleri”, İfhâm, no:25, 24 Ağustos 1919, s.2.

bulmaktaydı. Bunlardan yalnız dört bini iade edilmişti166. Bulgarlar bu notaları verirken, Venizelos da barış konferansına yeni bir teklif sunmuştur. Buna göre Batı Trakya’da millî ve mahallî bir mebuslar meclisinin oluşumunu yalnız Atina’da bir Trakya Nezareti meydana gelmesiyle, Atina Meclisi’nde de bir Trakya delegesi bulunmasını ve bu suretle tesis edecek Batı Trakya’ya muhtariyet verilmesini ancak bu bölgenin Yunan himayesine terk edilmesi talep edilmekteydi167.

Konferans, 2 Eylül günü Bulgar barış antlaşmasını incelemek üzere toplanma kararı almıştır. Antlaşma şartları, bazı konular dışında düzenlenmiştir. Bu konuların başında Bulgaristan’a Adalar Denizi’nde bir çıkış verilmesi meselesi gelmekteydi. Dedeağaç Limanı ile ilgili olan bu konu, Amerika’nın görüşünü bildirmesi için ertelenmişti168. Öte yandan bu antlaşmanın, Dobruca’nın Bulgaristan ve Romanya’nın sahip olacakları hududu tayin edip etmeyeceği belli değildi. Bu konuda Karadeniz civarında Bulgaristan lehine düzeltilmesi için düşünceler vardı. Ayrıca bu meselenin doğrudan doğruya Bulgaristan ile halledilmesi hususunun Romanya’ya havale edilmesinin de imkân dâhilinde olduğu bildirilmekteydi169. Öte yandan, Müttefikler Meclisi, Romanya’ya bir ültimatom göndermeye karar vermişti. Bu ültimatom İtilaf Devletleri’nin Romanya’ya karşı takip ettiği siyasetin esas noktalarını içine alacaktı. Dobruca meselesi bundan sonra doğrudan doğruya Romanya ve Bulgaristan arasında halledilecekti. Ayrıca bununla ilgili Amerika’nın onayı beklenmekteydi170.

Bulgar Barış Antlaşması için toplanan konferans meclisi, antlaşmayı bir an evvel tamamlamak istediği için Bulgaristan siyasî hudutlarını tayin edecek olan metni, Bulgar delege heyetine vermeye karar vermiştir. Henüz bir karara bağlanmayan Trakya meselesi ise, Bulgaristan ile barış antlaşmasının yapılmasını erteleyecek bir sebep olmayacaktı171. Öte yandan Trakya Müslümanları, konferansa bir muhtıra göndererek Trakya’da ahalinin büyük bir çoğunluğunun Müslüman olduğunu hatırlatmışlardır. Bunlar aynı zamanda halkın Yunanistan’a ve

166 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:28, 27 Ağustos 1919, s.2. 167 “Garbi Trakya Hakkında”, İfhâm, no:33, 1 Eylül 1919, s.1. 168 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:36, 4 Eylül 1919, s.1.

169 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:36, 4 Eylül 1919, s.1. 170 “Sıra Bulgaristan’ın”, İfhâm, no:40, 11 Eylül 1919, s.1. 171 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:37, 5 Eylül 1919, s.1.

Bulgaristan’a katılmak isteğinde bulunduğuna dair olan telgrafları da yalanlamakta ve Müslümanların tarafsız bir hükümet kurmak amacında olduğunu beyan etmekteydiler172.

Öte yandan konferans görüşmeleri sonunda, Bulgaristan Barış Antlaşması tamamlandı. Antlaşmanın sureti, menfaatleri bulunan devletlerin temsilcilerine gönderilmesine ve bir hafta zarfında da Bulgar Delege Heyeti’ne verilmesine karar verilmiştir173. Bulgarlara barış antlaşmasının merasimsiz olarak verilmesi üzerinde anlaşılmıştır. Fakat Bulgar delegeleri bunu kabul etmeyip, Alman ve Avusturya’ya yapılan merasimin kendilerine de yapılmasını konferansa teklif etmişlerdi. Müzakereler neticesinde Bulgarların bu isteklerinin kabul edilmesine karar verilmiştir174.

Öte yandan Bulgar barış şartlarını içeren antlaşma metni Romanya ve Yunan delege heyetine verilmiş ve bunlar tarafından arazi ve iktisadi işlere bağlı bir takım itirazlar öne sürüldüğünden, inceleme için ilgili komisyonlara havale edilmişti. Komisyonların bu konudaki raporlarının, meclisin onayına sunulmasına karar verilmiştir175. Bulgar Antlaşmasındaki bazı iktisat şartları şunlardı: Bulgaristan Hükümeti, ithal veyahut ihraç edilen ticaret eşyalarından fazla vergi alamayacaktı. İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan, Sırp ve Romanya, Bulgaristan’la imzalanan özel antlaşmadan faydalanacaklardı. Bulgaristan’daki yabancı tebaaya karşı özel himayede bulunulacaktı176.

Müttefikler Meclisi, Hariciye Nezareti’nde yaptığı toplantıda Bulgaristan Barış Antlaşması metni kesin olarak onaylanmıştır. Toplantıda Clemenceau, Pichon, Pulk, Siyalunça ve Makvi hazır bulunmuşlardı. Bulgar delege heyetine verilecek olan antlaşma metnine göre, Bulgaristan batı hudutları şöyleydi: Trakya Yunanistan’a verilmiştir. Bununla birlikte sonradan tayin edilecek şartlar dairesinde Adalar Denizi’nde serbest bir çıkış verileceği temin edilmekteydi177. Bulgar Barış Antlaşması, 19 Eylül’de Harbiye Nezareti’nde, Bulgar Delege Heyeti’ne verilmiştir.

172 “Mühim Haberler”, İfhâm, no:39, 10 Eylül 1919, s.2. 173 “Bulgaristan Sulhu”, İfhâm, no:41, 12 Eylül 1919, s.1. 174 “Bulgar Sulhu”, İfhâm, no:42, 13 Eylül 1919, s.1. 175 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:44, 15 Eylül 1919, s.1.

176 “Bulgaristan’a Kapitülasyon mu Konuyor?”, İfhâm, no:47, 18 Eylül 1919, s.1.

Antlaşma, Bulgarların istediği gibi, müttefik devletlerden birer delege ve gazetecilerin bulunduğu bir merasimle kendilerine verilmiştir. Bu merasim oldukça sönük geçmişti. Bundan sonra Bulgar Delege Heyeti reisi Mösyö Teodorof, uzun bir nutuk söyleyerek, Bulgaristan’ın savaşta işlediği hataları haklı göstermeye çalışmış ve memleketin geleceği için iyi niyet beslediğini ve müttefiklerin yardımını temenni ettiğini beyan etmiştir. Öte yandan merasime başkanlık eden Mösyö Clemenceau, barış antlaşmasını incelemek üzere kendilerine 20 gün mühlet verildiğini açıklamıştır178.

Bulgar Barış Antlaşması’nda Bulgaristan’ın hudutlarının tayini meselesi, Başkan Wilson’un takip ettiği politika neticesinde tam olarak tespit edilememişti. Trakya’nın geleceği Türkiye meselesi halledildikten sonra düzeltilmek üzere kati surette bir komisyona bırakılmıştır. Doğu hudutlarına gelince, Bulgaristan Dobruca memleketi konusunda Romanya ile anlaşacaktı. Bununla birlikte mesele halledilinceye kadar bölge Romanya’nın elinde kalacaktı. Ayrıca Betroniça mıntıkası da Yugoslavya’ya bırakılmaktaydı179. Dobruca ve Betroniça meseleleri halledilirken, Trakya meselesinin daha sonraya bırakılması, konferansın, çoğunluğu Türk olan bu arazi için daha temkinli hareket ettiğini göstermekteydi180.

Konferansın Trakya meselesindeki bu temkinli yaklaşımı, Türk kamuoyu için memnuniyet verici bir durumdu. Çünkü öncelikle konferansta bu dönemde Türk meselesi söz konusu değildi. Trakya meselesinde incelenecek şeyler Bulgarlarla Yunanlıların talepleriydi. Konferansın kararı birbirine zıt olan bu taleplerin ikisinin de tasvip edilmediğini göstermekteydi. İkinci olarak konferans, ileride Trakya’ya ait arazi meselelerinin ya kendisi yahut Cemiyet-i Akvam tarafından tayinine karar vermişti. Bu durum konferansın hakka ve hukuka riayet ettiğini göstermekteydi181.

178 “Bulgarlara Sulh Şeraiti Tebliğ Edildi”, İfhâm, no:50, 21 Eylül 1919, s.1. 179 “Bulgarlara Sulh Şeraiti Tebliğ Edildi”, İfhâm, no:50, 21 Eylül 1919, s.1. 180 Hüseyin Ragıp, “Bulgaristan Sulhu”, İfhâm, no:50, 21 Eylül 1919, s.1.

181 Gerçekten konferansın bu tarz hareketinde büyük bir isabet vardı… Beş savaş senesinde hemen

bütün savaşanlar tarafından en çok bağırılan şey, insaniyet için, hak için ve özellikle küçük milletlerin hakkı için cenk edildiği idi… Küçük milletlerin hukukunu müdafaa amacıyla savaşa girmiş olduğunu ilan eden İtilaf Devletlerinden beklenen şey ise, bu sözlerine sadık kalmalarıydı. Trakya hakkında Yunan ve Bulgar taleplerini tatmin edecek bir karar verilmemiş olması ise bu sözlerin unutulmadığına bir delil olmaktaydı… Hüseyin Ragıp, “Bulgaristan Sulhu”, İfhâm, no:50, 21 Eylül 1919, s.1.

Öte yandan, kuzeyde herhangi bir hudut değişikliği yapılmamıştı. Güneybatı hududunda Bulgaristan, Sırp- Hırvat- Sloven hükümetini182 resmen tanımakta ve Trakya’daki bütün haklarından, Müttefik Devletler lehinde feragat etmekteydi. Buna karşılık Müttefik Devletler, Bulgaristan’a Adalar Denizi sahilinde iktisadi bir çıkış temini vermişlerdi183. Doğuda ise Türkiye hudutları üzerinde herhangi bir değişiklik bulunmamaktaydı184.

Barış Antlaşması’ndaki askerî şartlara göre ise, Bulgarların daimî büyük ordu muhafazası bitecek ve mecburî askerlik kaldırılacaktı. Bulgar ordusu jandarma, gümrük hududu muhafızları da dâhil 20.000185 kişiye azaltılacaktı. Bulgaristan müttefiklere bütün silahlar ve mühimmatı teslim edecekti186. 105 milimetrelik ve bundan daha büyük çapta topların mermileri 1500’den fazla olmayacaktı; geri kalan için 500 mermi bulundurulacaktı. Yeni istihkâm inşa edilmeyecekti. Gaz, alev yayan alet, zırhlı otomobil, tank ithalatı yasaklanmıştı. Antlaşmada yer alan miktarı aşmamak üzere yalnız bir fabrika alet ve savaş parçaları imal edebilecekti. Bütün savaş gemileri teslim ve tahrip edilecekti. Yeni savaş gemileri inşasına müsaade edilmeyecekti. Bulgaristan savaşa özel gerek kara ve gerek deniz uçağı bulundurmayacaktı187.

Tazminat ve tamirata ilişkin şartlar ise oldukça ağırdır. 2.250.000 frank