• Sonuç bulunamadı

Meclisin Toplanması ve Meclis İçi Gruplaşmanın Ortaya Çıkması

B) İtilaf Devletleriyle Olan İlişkiler

5) Meclisin Toplanması ve Meclis İçi Gruplaşmanın Ortaya Çıkması

değildi. Meclis toplandıktan sonra yapılacak ilk iş, milletvekillerinin birbirleriyle temas ederek meclis partilerini oluşturmaya çalışmaları olmalıydı. Ancak bunun için meclisin bir an önce toplanması gerekmekteydi385. Diğer taraftan, elliyi aşkın olarak Fındıklı Sarayı’nda toplanan milletvekilleri, ilk temaslarında aralarında siyasî bir birlik kurmaya karar vermişlerdi. Bu ittifak “millî ittifak” olarak adlandırılmaktaydı. Öte yandan bu ittifakın ne gibi esaslar dâhilinde kurulacağı belirlenmemiştir. Ancak bir program etrafında kurulacağı kesindi. Bu program ayrıntıya değil genel ve önemli noktalara göre hazırlanmalıydı. Bunun yanı sıra programın uygulanması meselesi de son derece önemliydi. Bu noktada iş milletvekillerine düşmekteydi386.

Öte yandan mecliste ikinci bir grubun daha oluşturulduğu haberi ortaya çıktı. Bu grup muhalefetin meydana getirmeye çalıştığı bir ittifaktı. Buna taraftarları “İtilaf

ve Hürriyet Bloku” adını vermişlerdi. Böylece daha meclis toplanmadan karşı

karşıya iki topluluk oluşmaya başlamıştı387. İttifak-ı Millî adı verilen grubun gayesi vatan müdafaası olacaktı. Bu grup, devletin toprak bütünlüğünü isteyecek, milletin birliğini talep edecek, saltanatın kurtuluşunun muhafazasını, hilafet hukukunun bekasını takip edecek ve iktisadi bağımsızlığın teminine çalışacaktı388. Ayrıca meclisin iyi çalışması ve hükümetin denetlenmesi için böyle bir grubun varlığına ihtiyaç vardı389.

Muhalefet grubunun amacına gelince, muhalif basının yayınlarından anlaşıldığına göre bu grup öncelikle bir taarruz grubu olacaktı. İddialarına göre bu taarruz, İttihat ve Terakki’ye karşı idi. İttihat ve Terakki’nin harap olmuş teşkilatına bakılacak olursa, böyle bir siyasî partiyi hedef olarak seçmek çok saçma

384 Ahmet Ferit, “Ayanın Faaliyeti”, İfhâm, no:147, 27 Aralık 1919, s.1. 385 Ahmet Ferit, “İş Başına Efendiler!”, İfhâm, no:141, 21 Aralık 1919, s.1. 386 Ahmet Ferit, “İttifak-ı Milli”, İfhâm, no:148, 28 Aralık 1919, s.1. 387 Ahmet Ferit, “İki Blok”, İfhâm, no:151, 31 Aralık 1919, s.1. 388 Ahmet Ferit, “İki Blok”, İfhâm, no:151, 31 Aralık 1919, s.1. 389 Ahmet Ferit, “Milli Blok”, İfhâm, no:167, 16 Ocak 1920, s.1.

görünmekteydi. Ancak onlar için İttihat ve Terakki eski harap olmuş bir idare değildi. Onlar için İttihatçı demek, İtilaf ve Hürriyetçilerin keyfine uymayan herkes demekti390. Esasında kurulduğundan beri hep muhalefet olan bu parti, bir fitne ocağıydı. Çünkü milletin istiklal ve istikbalini değil, devletin hüsranını, esaretini ve sefaletini istemekteydiler. Bütün amaçları ise kendi menfaatleriydi391.

Diğer taraftan, uzun zamandır beklenen meclis, 12 Ocak 1920 tarihinde Fındıklı Sarayı’nda toplandı. Padişah Vahdettin, rahatsızlığından dolayı392 meclisin toplanmasında bulunamamıştı. Meclisin toplanmaması için bu zamana kadar özellikle Hürriyet ve İtilaf cephesi çok mücadele etmişti393. Meclise karşı yapılan bu düşmanlığın bundan sonra da devam edeceği düşünülmekteydi394.

Meclis toplandıktan sonra iktidar ve muhalefet arasındaki ilk tartışma, 13 Ocak tarihinde meydana geldi. Bu tartışma, Ferit Paşa ayanının meclise kabul edilip edilmeme meselesinden çıkmıştı. Bu meselenin önemi, ayanın yeni alacağı şekil ve bunun siyasete yapacağı tesirde idi. Ayanın adedi yeni gelenlerle 59’u bulmuştu. Bunun dörtte biri daima mevcut olmazdı. Diğer dörtte biri de fikren ve bedenen hasta olan kimselerdi. Bunlar ayrılırsa geriye 30 kişi kalmaktaydı. Bundan dolayı, yeni

390 Ahmet Ferit, Hürriyet ve İtilaf’ın zamanında tahrip gayesi etrafında toplandığını ve üyelerinin bazı

siyaset cambazlarından başka kozmopolitler, Arnavut milliyetçileri, Hıristiyan unsurlardan oluştuğunu ifade etmekteydi. Ancak artık bunlardan çoğu kalmamıştı. Hıristiyanlar siyasete iştirak etmemekteydiler. Arap ve Arnavutlardan ülke içinde kalanlar samimi vatansever oldukları ayrılanlar da Osmanlı vatanperverliğinin en hararetli savunucularıydı… “İki Blok”, İfhâm, no:151, 31 Aralık 1919, s.1.

391 Ahmet Ferit, Avrupa’da da zamanında böyle fitne ocaklarının olduğunu, ancak daha sonra millet

cehaleti bırakıp gözünü açınca bunları yok ettiklerini söylemekteydi. Ahmet Ferit’e göre, bizde halk hala cahil olduğu ve siyaset ile iştigal etmediği için bunlar ortalıkta gezmekteydi… “Muhalefet Değil Fitnekarlık”, İfhâm, no:154, 3 Ocak 1920, s.1.

392 Hüseyin Kazım Kadri, Padişah Vahdettin’in hastalık bahanesiyle gelmediğini kaydetmektedir… Hatıralarım, s.163.

393 Ahmet Ferit, padişahın bulunmamasından dolayı duyduğu üzüntüyü belirtmekteydi… “Veni, Vidi,

Vici”, (İstedim, Toplandım, Çalışıyorum), İfhâm, no:164, 13 Ocak 1920, s.1; Bu meclis, çalışmaları boyunca, sürekli olarak ülkenin her yerinde kök salmış olan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk şubelerinin baskısı altında kalmıştır… Tunaya, Partiler II, s.40.

394 Ahmet Ferit, meclise karşı yapılan bu düşmanlığı dört safhaya ayırmaktaydı. Birinci safha, eski

meclisin feshini takip eden tembellik dönemiydi. Oysa meclisin feshedildikten sonra, diğerinin hemen toplanması hem Kanuni Esasi hem de milli menfaatler gereklerindendi. Bu, Tevfik Paşa kabinelerine ait devreydi. İkinci safha, Ferit kabineleri ile başlamaktaydı. Ferit Paşa’nın birinci kabinesi süresince partinin düzenlemesi ile geçmişti. İkinci kabine meclis taraftarlarıyla aleyhtarlığının mücadeleleri ile geçti. Üçüncü kabine meclise ve millete karşı daha da gülünç bir mücadeleye kalkıştı. Sonu ise perişanlık oldu. Meclis düşmanlığında üçüncü safha ise, entrika ve fesat devresi olarak adlandırılan seçim dönemiydi. Dördüncü safhaya gelince, o da meclisin toplanmasıyla başlamaktaydı. Çünkü meclis düşmanları bundan sonra da faaliyetlerine devam edeceklerdi… “Veni, Vidi, Vici”, İfhâm, no:164, 13 Ocak 1920, s.1.

Ferit Paşa ayanı yalnız başlarına bile yarıya yakın belki daha fazla kuvvet sahibi olabileceklerdi395.

Öte yandan ayan meselesinden başka milletvekili sayısı da tartışma konusu olmuştu. Çürüksulu Mahmut Paşa ve Topçu Rıza Paşa’nın bu konudaki beyanatları doğru yöndeydi. Damat Ferit Paşa ne derse desin meclis sayısının 163’ü geçmeyeceği bundan dolayı da ayanın da 54’ten fazla olamayacağı kesindi. Topçu Rıza Paşa, bu mesele için bir encümene gidilmesi gerektiğini ifade etmişti. Ancak bu şekilde olmadı. Ferit Paşa’nın cüreti meseleyi muhaliflerin lehine halletti. Damat Ferit Paşa, “Ayanın nasibi, hukuk-ı mukaddes-i padişahîdendir. Burada müzakere

olunamaz” deyince Mahmut Paşa şaşırdı ve bir şey diyemedi. Oysa Mahmut

Paşa’nın “Biz irade-i seniyeyi müzakere etmiyoruz. Zat-ı hazret-i padişahî mukaddes

ve gayr-i mesuldürler” diyerek karşı çıkması gerekmekteydi396.

Ancak duruma seyirci kalınmıştı. Bunun üstüne bir de Abdurrahman Şeref Bey’in yanlış bir müdahalesi işleri tamamen alt üst etti. Müzakerenin sonuna doğru Abdurrahman Şeref Bey, konuşma hakkı istedi. İlk sözleri bir encümene ihtiyaç olduğu yönündeydi. Ancak bir ara döndü ve herkesi hayrete düşüren bir netice ile

“yemin edelim, başka yapılacak bir şey yoktur” dedi. Abdurrahman Şeref Bey’in

yaptığı bu gaf millet ve hükümet adına büyük bir hataydı. Birkaç arkadaşına hizmet için bu gafleti yapan Abdurrahman Şeref Bey’in bu hareketine Ferit Paşa bile şaşırmış ve teşekkür etmişti397.

Diğer taraftan meclis toplanmadan önce başlayan millî bir ittifak kurma çalışmaları devam etmekteydi. Milletvekillerinden oluşan 15 kişilik bir encümen bu ittifakın programını hazırlamak için uğraşmaktaydılar. Bu programın, ılımlı milliyetçilerle, koyu milliyetçilerin emel ve eğilimlerini kapsayacak bir surette basit ve geniş esaslara dayanacağı tahmin edilmekteydi. Mecliste bulunan vatanseverlerin hepsi millî ve mülkî bütünlüğün teminini, saltanat ve hilafetin kurtuluşunu, devletin

395 Ahmet Ferit, Ferit Paşa takımına “parmak kapı” tabirini kullanmaktaydı… “İlk Düello”, İfhâm,

no:165, 14 Ocak 1920, s.1.

396 Ahmet Ferit, “İlk Düello”, İfhâm, no:165, 14 Ocak 1920, s.1. 397 Ahmet Ferit, “İlk Düello”, İfhâm, no:165, 14 Ocak 1920, s.1.

iktisadî hürriyetini ve milletin Cemiyet-i Akvam arasında layık olduğu yeri elde etmesini takip eylemekteydiler398.

Ocak ayının sonunda ortaya çıkması beklenen ittifaknamenin Hürriyet ve İtilaf milletvekillerinden başka tüm milletvekillerinin imzalayacakları düşünülmekteydi. Bu ittifaknamenin dâhilinde oluşturulacak olan milli bir partiye katılacak olan milletvekilleri milliyetçiler arasından olmalıydı. Milletvekillerin içinde milliyetçilerin dışında liberal bazı milletvekilleri de bulunmaktaydı. Bunlar ittifaknameye dâhil olmakla beraber millî partiye katılamazlardı. Bunlar ayrıca liberal bir parti kurabilirlerdi. Çünkü bütün üyeleri aynı fikir, zihniyet ve eğilim etrafında toplamak mümkün değildi. Mümkün olsa bile, her meselede daima esaslar üzerinde anlaşmak mecburiyetinde kalacak azınlık üyelerin çoğunluk arasında bulunmaları onların faaliyetini de bozabilirdi. Bununla birlikte meşrutiyetin bir gereği olarak birbirini denetleyen iki ayrı parti lazımdı399.

Öte yandan muhalif takımı, meclis içinde ellerine geçen fırsatları kullanmaktan geri kalmamaktaydılar. Harbiye Nazırı ve Erkan-ı Harbiye Reisi’nin istifaları üzerine karşı atağa geçtiler. Gerçekten bu istifalar hükümetin güçsüzlüğünden kaynaklanmaktaydı. Ne iç işlerinden ne de dış işlerinden haberi olmayan Ferit Paşa taraftarları ise böyle durumlardan istifade etmeye çalışmaktaydılar. Onlar, hala bir Ferit Paşa hükümeti kurabilmeyi ümit etmekteydiler400. Muhalifler, bunun için ellerinden geleni yapmaya çalışmaktaydılar. Milletvekillerinin fikirlerini birleştirmeden önce hükümetle meclisi karşı karşıya getirmek istediler. Amaçları, hükümet ile meclisi karşı karşıya getirerek, böylece meclisin kudretsizliğine ve bundan dolayı lüzumsuzluğuna halkı ikna etmekti. Ancak meclis bu oyuna gelmedi ve ittifakını tamamlamadan hükümetle temasa geçmeyi erteledi. Geldiği ilk günden beri çalışan meclis, nihayet milli ittifakın temellerini attı.

398 Ahmet Ferit, “Milli Blok”, İfhâm, no:167, 16 Ocak 1920, s.1.

399 Ahmet Ferit, İçişleri eski bakanı Mustafa Arif Bey’in ya da Lütfi Fikri Bey’in böyle bir partinin

reisi olabileceklerini, namuslu muhaliflerden meclisin zarar görmeyeceğini, aksine faydalanacağını ifade etmekteydi… “İttifakname ve Fırkalar”, İfhâm, no:176, 25 Ocak 1920, s.1; İttihat ve Terakki zamanında böyle bir şeye tahammül edilmemişti. Bu yüzden İttihat ve Terakki Partisi, denetimsizlikten yok oldu ve memleket bir çıkmaza sürüklendi… Ahmet Ferit, “İstanbul İntihabatı”, İfhâm, no:135, 15 Aralık 1919, s.1.

400 Ahmet Ferit, “Cambazlar, Kumarbazlar”, İfhâm, no:175, 24 Ocak 1920, s.1; Bir Fransız gazetesi

olan Tan’ın, Türkiye’deki milliyetçileri övmeleri muhalefeti kahretmiştir: “Bugüne kadar idame edilen politikadan ne çıktı? Bu meslek fayda değil zarar verdi”… Ahmet Ferit, “Milliyetperverler ve Hükümet”, İfhâm, no:198, 29 Şubat 1920, s.1.

Bu ittifakın temelleri, siyasî ve iktisadî meseleler oluşturmaktaydı. Bundan sonra hükümet ile meclis artık karşı karşıya gelebilirlerdi. Zaten meclisin vazifesi, hükümetin denetlenmesiydi401.

Milletin yeni meclisten ve hükümetten istediği hizmet ise, memleketin içinde bulunduğu buhranlı dönemde millî birliğini ve siyasî istiklalini kurtarmak için çalışmasıydı. Öyle bir hükümet ki, hem barış masalarında başarı göstersin, hem de Anadolu’da işgallerinden dolayı perişan olmuş Anadolu’ya çare olabilsin. Ferit Paşa kabineleri bu vazifeyi yerine getirememişti. Bu dönemdeki hükümet de tam olarak yeterli görülmemekteydi. Halkın istediği hükümet ise, millî emeller ve maksatlar dâhilinde milletin fikir ve faaliyet birliğini bir an önce temin etmeliydi402.

Seçimlerin yapılıp, meclisin toplandığı bu günler, gerçekten mütareke döneminin en buhranlı devresiydi. Buna neden olan ise, hükümetlerin vazifelerini yerine getirmemiş olmalarıydı. Mütareke mukavelenamesi tarafınca itaat edilmesi gereken bir siyasî vesikaydı. Gelip geçen hükümetlerin en birinci vazifesi, bunun hükümlerinin tam olarak uygulanmasına riayet etmek ve ettirmekti. Bundan sonra yapılacak şey ise, Sadrazam, Dâhiliye ve Harbiye nazırlarından oluşan bir kabine ile buhran dolayısıyla ortaya çıkmış olan meseleleri halletmeye çalışmak olmalıydı. Ayrıca polis, zabıta ve basının da bu konuda yardımcı olmaları gerekmekteydi403.

Öte yandan Mart ayı geldiğinde mevcut buhranın üstüne bir de kabine buhranı eklenmişti. Yapılacak şey ise en kısa zamanda kuvvetli bir hükümet teşkil etmekti. Aslında mütarekenin imzalanmasından beri böyle nazik bir hayat devresi yaşanmaktaydı. Ancak mütarekenin tam on beş ayı kararsızlık ve rehavetle geçmişti. Artık kaybedilecek zaman kalmamıştı. Verilecek kararlar ve faaliyetler süratle yapılmalıydı. Bu yüzden süratle hükümetin kurulması gerekmekteydi404.

401 Ahmet Ferit, “Mebusan İttifakı”, İfhâm, no:183, 3 Şubat 1920, s.1.

402 Ahmet Ferit, o günkü hükümetin yetersizliğini eleştirmekle beraber onları Damat Paşa

kabinelerinden de üstün tutmaktaydı… “Hükümet İçin Kabiliyet İsteriz”, İfhâm, no:182, 2 Şubat 1920, s.1.

403 Ahmet Ferit, yeni İçişleri Bakanı’na güvenildiğini kaydetmekteydi… “Asabiyet”, İfhâm, no:186,

16 Şubat 1920, s.1.

404 Ahmet Ferit, “Buhran”, İfhâm, no:204, 6 Mart 1920, s.1; Hüseyin Kazım Kadri, bu dönemde Rauf

Bey ve arkadaşlarının, Ali Rıza Paşa kabinesinin yerine Anadolu’dan gelen milletvekillerinden bir kabine kurmak istediklerini söylemektedir. Bu durum bir karmaşa yaratmıştı. Olaylar, Ali Rıza Paşa’yı istifa noktasına getirmişti… Ayrıntılı bilgi için bk. Hatıralarım, s.164- 167.