• Sonuç bulunamadı

B) İtilaf Devletleriyle Olan İlişkiler

2) Türk Fransız İlişkileri

Türkler ile Fransızlar arasındaki dostluk eski yıllara dayanmaktaydı. Doğuda birbirini seven iki millet varsa o da Türklerle Fransızlardı. Türk Batıyı “Frenk” ile tanımakta, Fransız da Türk’e Doğunun Frenki ismini vermekteydi. Ancak siyasî ve iktisadî bazı sebepler bu iki dost milleti birbirinden uzaklaştırmıştı268.

Türkiye eskiden beri Fransa’nın dostluğuna büyük önem vermiştir. Diğer devletlerin elliden fazla okulu yokken Fransız ruhbanının Türkiye’de 550 okulu vardı. Bu okullar Fransızlar adına çalışmaktaydı. Öte yandan Türk gençlerinin en çok bildikleri yabancı dil de Fransızca idi. Türk memleketi, bir Fransız’a Fransa dışında olduğunu hissettirmeyen bir memleketti. Bu yüzden, iki millet arasındaki eski samimiyetin yeniden kurulması Türkler tarafından arzu edilmekteydi. Mütarekeden

265 Mösyö Pichon da Paris basınında bir tebligat vermiştir. Bu tebligata göre, Osmanlı

İmparatorluğu’nun Türk olmayan havalisi azat edilecekti… Ahmet Ferit, “Londra Prensipleri”,

İfhâm, no:121, 1 Aralık 1919, s.1.

266 Ahmet Ferit, bu prensiplerin ne şekilde uygulanacağının belirlenmediğine dikkat çekmekteydi…

“Londra Prensipleri”, İfhâm, no:121, 1 Aralık 1919, s.1.

267 Ahmet Ferit, “Türkiye ve Britanya-yı Ekber”, İfhâm, no:89, 30 Ekim 1919, s.1.

268 Almanya ile olan bir ticaret münasebeti nedeniyle Türkiye Fransa’ya kırılmıştı… Ahmet Ferit,

beri bu dostluğu isteyen Türkler, ne yazık ki Fransızlardan gereken karşılığı alamamıştı269.

Öte yandan son günlerde Fransa’nın Türkiye meselesini her zamankinden farklı bir şekilde ele aldığı Fransız gazetelerinden anlaşılmaktaydı. Bu gazetelerden biri olan Tan, Balkan Savaşı’ndan beri Türkler aleyhinde yazmaktaydı. Tan, bu dönemde yayınladığı “Şark Fırtınası” başlıklı makalesinde ise, Türklere karşı iltifat ve muhabbeti açıkça göstermekteydi270. Tan gazetesinin bu yayınlarının Türkiye’ye karşı sert bir tutum sergileyen Clemenceau’yu yumuşatacağı ümit edilmekteydi271.

Diğer taraftan, Tan gazetesinin Anadolu’nun işgali ile ilgili olarak yazdıkları da oldukça olumlu idi. Tan, artık müttefiklerin Doğudan çekilmeleri gerektiğini ifade etmekteydi. Tan’a göre hem İstanbul hükümetiyle hem de Anadolu hareketinin başında bulunan kişilerle görüşülmeli ve onlara vatanlarının yaşayacağı söylenmeliydi272. Bununla birlikte, özellikle Adana, Antep ve Maraş gibi yerler hakkında son derece olumlu şeyler yazılmaktaydı. Bu yüzden, Türk milli birliğinin kurulmasında Fransızlardan destek beklenmekteydi. Fransız basını bu konuda da Türkiye lehinde yazılar yazmaktaydı. Bu yazılanlara göre, Türkiye’yi taksim etmek, onu Balkan haline sokmak demekti273.

Tan böyle yazılmış diğer bir makalesinde, Türkler için söylenilen barbarlığı reddetmekte, İstanbul’un Türklere ve Boğazların da Cemiyet-i Akvam kontrolüne bırakılması gerektiğini ifade etmekteydi. Ayrıca uluslararası bir çalışmayla Türkiye’nin ıslah ve imarına hizmet edilmesini de belirtmekteydi. Tan, ayrıca bu fikirlerin Fransız emel ve menfaatlerine274 de uygun olduğunu sözlerine eklemekteydi. Bu sözler Türkler için böyle bir dönemde yazılmış en duyarlı

269 Hüseyin Ragıp, “Fransa Nazarında Türkiye”, İfhâm, no:33, 1 Eylül 1919, s.1; I. Dünya

Savaşı’ndan önce İstanbul ve civarında ilk ve orta dereceli 53 Fransız okuluna karşılık, Almanya’nın 3, İngiltere ve Amerika’nın ikişer okulu vardı. Sadece İstanbul ve civarındaki Fransız okullarında 12.000’den fazla öğrenci okumaktaydı. Fransa’nın kültürel menfaatleri için bk. Akyüz, Fransız Kamuoyu, s.62- 63.

270 Hüseyin Ragıp, “Fransa Nazarında Türkiye”, İfhâm, no:33, 1 Eylül 1919, s.1.

271 Hüseyin Ragıp, Clemenceau’nun en son giden Türk delege heyetine gönderdiği mektubun

muhteviyatı itibariyle sert esasları içerdiğini ifade etmekteydi… “Konferansa Çağırılacağız”,

İfhâm, no:43, 14 Eylül 1919, s.1.

272 Hüseyin Ragıp, “Türkiye- Fransa”, İfhâm, no:60, 1 Ekim 1919, s.1.

273 Ahmet Ferit, “Vahdet-i Milliye-i Kamile”, İfhâm, no:79, 20 Ekim 1919, s.1.

274 Akyüz, Fransız kamuoyunun Anadolu savaşına ilgi duymasının en önemli nedeninin Türkiye’deki

sözlerdi275. Esasen eskiden beri Türklere vurulan bir damga olan barbarlık276 meselesini Tan, bir şaka olarak değerlendirmekte ve artık ciddî olma zamanının geldiğini söylemekteydi. Boğazlar meselesinde ise Tan’ın ortaya attığı fikre Türk kamuoyunda bir itiraz çıkması söz konusu olamazdı. Çünkü bu dönemde Boğazlarla ilgili ortaya atılmış en iyi yoldu. İstanbul’a gelince, Türklerde kalması bir Türk millî emeliydi. İstanbul Türkler için yalnız bir başkent ya da bir iktisat merkezi meselesi değil aynı zamanda tarihî bir haysiyet ve namus meselesiydi. Son olarak Türkiye’nin uluslar arası bir çalışmayla ıslah edilmesi lüzumu hakkında Tan’ın ileri sürdüğü fikri Türkler memnuniyetle karşılayacaklardı. Türkiye, millî sınırları içinde müstakil kalmayı istemekle beraber, gelişme kaydedebilmek için Batı medeniyetine ihtiyacı vardı277.

Padişah, bu dönemde Türk- Fransız dostluğu ile alakalı olarak bir Fransız gazetesine beyanat vermiştir. Padişah sözlerinin başında, Fransız gazetelerinin, son zamanlarda, Türkiye hakkında kullandıkları lisanı değiştirmiş olmalarına karşı memnuniyetlerini dile getirmişti. Padişah, müttefiklerin, asırlardan beri tamamen Türk olan arazi üzerindeki Türk hâkimiyet hakkını tanıyacaklarını düşündüğünü belirterek, bu hürriyeti milleti adına talep ettiğini söylemekteydi. Bununla birlikte barış konferansından adil bir karar beklediklerini de ilave etmekteydi. Padişahın Türk milletince beklenen hak ve isteklerini en iyi şekilde anlatan bu beyanatı son derece yerindeydi278. Gerçekten Balkan Savaşı’ndan beri gerek siyasî ileri gelenlerin tuttuğu yol gerekse basının kullandığı lisan ile Türkiye’den uzaklaştığı hissedilen Fransa’nın son dönemde yine eski samimî dostluğuna dönme arzusunda olduğu siyasilerin beyanatlarından ve basının yayınlarından anlaşılmaktaydı. Çünkü bu dönemde Paris’te bulunan ve her türlü gayreti gösteren Venizelos’a rağmen Fransız basını

275 Bu makalede Türkler için söylenmiş olan iki madde sansürlenmiştir… Hüseyin Ragıp, “Türkiye ve

Fransız Amali”, İfhâm, no:75, 16 Ekim 1919, s.1.

276 Avrupalıların Anadolu Türkleriyle ilk ilişkileri Haçlı seferleri ile başlamıştı. Bu savaşlar, Hıristiyan

ve Müslümanlar arasında yüzyıllar sürecek nefretler doğurmuştu. Bunda Hıristiyan din adamlarının ve kilisenin etkisi büyüktü. Bundan sonra bir Yunan severlik ortaya çıkmış ve Türklerin barbarlığı özellikle edebi eserlerde sürekli işlenmiştir. Bunlardan biri Victor Hugo’dur… Ayrıntılı bilgi için bk. Akyüz, Fransız Kamuoyu, s.32- 34.

277 Hüseyin Ragıp, Tan’a ve Fransa kamuoyuna bu düşüncelerinden ötürü teşekkür etmekteydi…

“Türkiye ve Fransız Amali”, İfhâm, no:75, 16 Ekim 1919, s.1.

278 İstanbul’da iki hafta kalan (Jurnal Dudeba) yazarı Mösyö (Ruber Renö)nün padişah ile yaptığı

Türk dostluğunu tercih etmişti. Türklerin bu cereyan karşısında alacağı vaziyet ise olumlu olmalıydı279.

Öte yandan, Türkiye, Fransa ile olan ilişkilerini düzeltmek ve eski siyasete geri dönmek istemekteydi. Bu istek, hem siyasî hem de ticarî ilişkiler için gerekmekteydi. Dönemin siyasî ve iktisadî durumu iki milletin aynı safta olmasını gerektirmekteydi. Doğu pazarları, Fransız ürünleri için çok önemliydi280. Türkiye asırlar boyu, Fransa- Rus ittifakına kadar Fransa’ya ticaret kapısı olmuştu281.

İkinci bir faktör ise, siyasetti. Bu noktada Almanya’nın rolü önemliydi. Rus- Fransız yakınlaşmasını sağlayan şey Almanya’nın güçlenmesiydi. Fakat artık Almanya’nın küçülmesi ve Lehistan’ın bağımsızlığını ilan etmesi, Avrupa siyasetini 18. asırdaki şekline döndürmüştü. Bu yüzden Rus- Fransız dostluğunun devam etmesi mümkün görülmemekteydi. Böylece Türk- Fransız dostluğunun önü açılmış olmaktaydı. Yeni dönemde kurulacak olan bu Türk- Fransız dostluğu ancak ileriyi gören bir politika sayesinde gerçekleşebilirdi282. Dünyanın yeni dönemde alacağı şekil de bu politikayı gerekli bir hale getirmişti. Çünkü artık emperyalizm devresi geçmiş, yerine kombinasyon ve itilaf devri gelmişti. Bu yüzden, Fransa ve Türkiye siyasetlerini bu yeni anlayışa göre yönlendirmelilerdi283.

279 Hüseyin Ragıp, “Türkiye- Fransa”, İfhâm, no:60, 1 Ekim 1919, s.1; Ahmet Ferit, Ocak ayına

gelindiğinde Fransız basınında ortaya çıkan bu muhabbetin biraz sönmeye başladığını ifade etmekte, bunu da İngiliz- Fransız yakınlaşmasına bağlamaktaydı… “Türkiye ve Fransa”, İfhâm, no:166, 15 Ocak 1920, s.1.

280 Kısa bir süre sonra ticaretin Süleyman Abdülmecit devrindeki şeklini alacağı düşünülmekteydi…

Ahmet Ferit, “Süleyman ve Fransuva”, İfhâm, no:87, 28 Ekim 1919, s.1; Ahmet Ferit, “İyi ticaret, iyi dost yapar” Frenk atasözünü kullanmaktaydı… “Türkiye ve Fransa”, İfhâm, no:166, 15 Ocak 1920, s.1.

281

Ahmet Ferit, “Kızıl Elma”, İfhâm, no:178, 27 Ocak 1920, s.1; Ticaret alanında Fransa’nın Türkiye’deki çıkarları önemliydi: “İki ülke arasında ticari alışveriş 1914’te 183 milyon franka

ulaşmıştı. Bunun 101,5 milyonu Fransa’nın ithali, 81,5 milyonu da ihracı idi. 1919’da Fransız tüccarların Türk tüccarlarından 54 milyon frank alacakları vardı”… Ayrıntılı bilgi için bk. Akyüz, Fransız Kamuoyu, s.60.

282 Ahmet Ferit, “Süleyman ve Fransuva”, İfhâm, no:87, 28 Ekim 1919, s.1; Ahmet Ferit, “Türkiye ve

Fransa”, İfhâm, no:166, 15 Ocak 1920, s.1.

283 Ahmet Ferit, “Türkiye ve Fransa”, İfhâm, no:179, 28 Ocak 1920, s.1; Hüseyin Ragıp, son 10 ay

içinde Fransa’nın Türk davasını çoğunlukla savunduğunu, fakat bazen de aykırı göründüğünü ifade etmekteydi. Öte yandan, Türk milli birliğinin beka ve istiklalinde Fransa’nın Türk’e taraftar olacağını ümit ettiğini de sözlerine eklemekteydi… “Londra Mülakatı”, İfhâm, no:185, 15 Şubat 1920, s.1.