• Sonuç bulunamadı

Hayat Pahalılığı ve İşsizliğin Meydana Getirdiği Geçim Buhranı

A) İktisadî Buhranlar

1) Hayat Pahalılığı ve İşsizliğin Meydana Getirdiği Geçim Buhranı

teşkilatsız yeni bir hayata girilmişti. Bu değişiklik baştanbaşa bütün iktisadî hayatı sarsmıştı. Savaş dönemine göre fiyatların daha uygun bir hale gelmesine rağmen, geçim zorluğundan herkes şikâyet etmekteydi. Mütarekeden beri birçok malların gelmesiyle fiyatlarda özel bir düşme olmuştu; fakat geçim düzelememişti499. Geçim derdinin en sıkıntılı devresi şüphesiz savaş yıllarıydı. Ancak geçim zorluğu yalnız işgal altında kalmaktan ileri gelmemekteydi. Piyasada stokun azalması, ziraî, sınaî ve ihraç faaliyetlerinin durgunluğu, hammadde kıtlığı, nakil vasıtalarının azlığı gibi pek çok sebebi bulunmaktaydı. Bu sebepler savaştan sonra devam ettiği gibi vaziyet daha da kötüye gitmekteydi500.

Geçim meselesi, esasında bir fiyatların yüksekliği meselesiydi. Yeterli sermaye olmadıkça bu sıkıntıyı ıslah etmek, bu ıslahat yapılmadıkça kâğıt paraya kıymet verdirmek, yani fiyatların yüksekliğinin önünü almak çok zordu501. Diğer taraftan fiyatların yükselmesi ülke genelini derinden etkileyecek bir olaydı. Bu durumdan asıl etkilenecekler ise, tüketiciler, sermayesizlikten işleyemeyenler, çocuklar, sosyal faaliyetlere karışamayan kadınlar, memurlar ve bunların dul ve yetimleriydi. En az etkilenecek olanlar, emek sahipleri, yani çiftçiler, ameleler, hamallar vs. idi. Fiyatların yükselmesinden etkilenmeyecek sınıf ise bütün

497

Koloğlu, Sabah, İkdam, Tasvir-i Efkâr ve Yenigün gazetelerinden örnekler vermektedir… Ayrıntılı bilgi için bk. Aydınlar, s.32- 35.

498 Crıss, İşgal, s.43.

499 Ahmet Hamdi, “Maişet Güçlüğünün Hakiki Sebepleri”, İfhâm, no:18, 9 Ağustos 1919, s.2;

Hüseyin Ragıp, “Uçurum Önünde”, İfhâm, no:42, 13 Eylül 1919, s.1.

500 Ahmet Ferit, “İaşe Buhranı”, İfhâm, no:118, 28 Kasım 1919, s.1; Ahmet Ferit, “İaşe-i Umumiye

Nezareti” başlıklı makalesinde buhranın kaynaklarını altı madde de açıklamaktaydı: 1. Yeterli miktarda insan sermayesinin olmayışı. 2. Yeterli miktarda maddi sermayenin kıtlığı. 3. Genelin kâfi derecede çalışmamaları. 4. Özellikle hariçten tedariki zaruri olan mallar. 5. Nakliye vasıtalarının kıtlığından dolayı eşyanın dağıtılmasının mümkün olmaması. 6. Bundan dolayı eşyanın tüccar tarafından saklanan ihtikâra alet edilmesi… İfhâm, no:119, 29 Kasım 1919, s.1.

sermayedarlar, büyük ve küçük esnaf idi. Bunlar için buhran yeni bir yükselme devri idi502.

Savaş sonrası ortaya çıkan geçim zorluğu sadece Türkiye’de değil bütün dünyada etkisini göstermişti. Bunların başında Rusya gelmekteydi. Özellikle Bolşevik kısmında bazı yerler vardı ki oralarda halk ekmeğin okkasını Türk parası ile dört yüz kuruşa bulamamaktaydı. Vaktiyle altın para on iki buçuk kuruş eden bir ruble artık kâğıt parayla yirmi paraya kadar inmişti. Bu durum her şeyden evvel Rusya’nın üretim faaliyetinde bulunmamasından ileri gelmekteydi503.

Almanya’da barış yapılmış, kuşatma kaldırılmış olmakla beraber hala açlıktan muzdarip şehirler vardı. Avusturya’da ise daha müthiş bir geçim buhranı yaşanmaktaydı. Ahali hemen hemen ekmeksiz ve kömürsüzdü. Belediye yetimhanesinde çocuklar soğuktan beşiklerinde donmaktaydılar504. Batı ve güney Avrupa’da da durum farklı değildi. Özellikle kömür ihtiyacı en önemli sıkıntıların başında gelmekteydi. Savaş sahalarında meydana gelen tahribat, maden amelesinin yetmezliği bu ihtiyacın en esaslı sebeplerindendi. Fakat sebep ne olursa olsun netice Batı Avrupa’nın sanayi faaliyetinden mahrumiyetiydi. Batı Avrupa’da zarurî ihtiyaçlar vs. fiyatlarına bakıldığında aşağı yukarı Türkiye’deki fiyatlara yakın bir haldeydi. Görünüşte ekseriye farkı kambiyo505 farkıydı. Öte yandan Belçika ve İtalya’da seçimlerin sosyalistler tarafından kazanılması da mevcut iktisadî durumu

502

Ahmet Ferit, “İaşe-i Umumiye Nezareti”, İfhâm, no:119, 29 Kasım 1919, s.1; Toprak, savaş enflasyonundan kazançlı çıkan önemli bir kesimin, örgütlü İstanbul esnafı olduğunu kaydetmektedir… Savaş Ekonomisi, s.200.

503 Ahmet Ferit, “İaşe Buhranı”, İfhâm, no:118, 28 Kasım 1919, s.1.

504 Ahmet Ferit, “İaşe Buhranı”, İfhâm, no:118, 28 Kasım 1919, s.1; Hüseyin Ragıp, bunun aksine

olarak Fransız gazetelerinin, Almanya’da mütarekeden sonra hayat pahalılığının yüzde elli derecesinde düştüğünü yazdıklarını kaydetmekteydi. Mütarekeden yorgun ve bitkin bir halde çıkan Alman milletinin barışa nasıl bu kadar hazırlıklı olarak dâhil olduğuna anlam veremeyen Hüseyin Ragıp, Almanya’nın bunun üzerine bir de ihtilal geçirdiğini söylemekteydi… “Almanya’da”,

İfhâm, no:26, 25 Ağustos 1919, s.1.

505 “Osmanlı para düzeni, kambiyo diye bilinen ilişkiler ağı bilindiği oranda anlam kazanır. ‘Cambiare’ sözcüğü Latincede değiştirmek anlamına gelir. Günümüz iktisat yazınında kambiyo diye bilinen bu sözcük efektif, yabancı para, altın veya senet gibi likidite niteliği taşıyan değerler üzerinde yapılan değiştirme işlemini ifade eder. Daha genel bir ifadeyle kambiyonun uğraş alanı yabancı para yani dövizdir. Osmanlı’da ise kambiyo salt yabancı parayı kapsamaz. Farklı para türlerinin oluştuğu her ortamda bir tür kambiyo vardır. Bu nedenle 19. yüzyıl kambiyosu günümüz kambiyosundan çok daha farklı anlam taşır.” Toprak, Savaş Ekonomisi, s.17- 18.

olumlu etkileyecek bir olay değildi. Özetle denebilir ki, bütün medeniyet âleminin henüz genel sefaleti ve geçim zorluklarını halletmeye gücü yetmemişti506.

Bütün dünyayı sefalete sürükleyen geçim buhranının en önemli nedenlerinden biri de işsizlikti. Gerçekten savaşın sonunda yalnız Türkiye’de değil tüm dünyada yüz binlerce kadın, erkek işsiz kalmıştı507. İşsizliğin en önemli sebebi, ham maddelerin kıtlığıydı. Özellikle Avrupa’da pek çok fabrika işleyecek ham madde bulamadığı için, vaktiyle onların başında çalışan binlerce adamı da evlerinin bir köşesinde sıkıntılı, üretimsiz bir hayat geçirmeye mecbur etti508. Türkiye’de de savaş zamanında uyanmış bir sanayi hayatı vardı. Birtakım fabrikalar ve değirmenler tesis edilmişti. Başıboş bırakılmış olan bu müesseseler artık işleyecek mal bulamamaktaydılar509.

İşsizliğin bir başka sebebi ise cepheden dönenlerin eski durumlarına dönememeleriydi. Özellikle Balkan Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan hareketlilik ile birlikte hükümet kapılarından kendisini kurtarıp, ufak bir dükkân, mütevazı bir idarehane açarak, hayatını memuriyet haricinde aramaya çıkmış mühim bir zümre vardı. Dünya Savaşı bunları, okul sıralarında okuyan çocukları kaldırıp cepheye götürmüştü. Aradan beş sene geçtikten sonra, sağ kalanlar geriye dönmüşlerdi. Fakat çocuklar cephede büyümüş, tahsil dönemini geçirmişti. Bu yüzden okula dönememekteydiler. Küçük tacir ise vaktiyle kapatıp gittiği dükkânını, zamanın şartları içinde tekrar açamamaktaydı. Bütün bu imkânsızlık sonucunda Türkiye’de büyük bir işsizlik ordusu meydana gelmişti510.

Bu işsizlik buhranı içinde, binlerce adam, kuvvetlerini, bir lokma ekmek için sarf edecek yer bulamayarak, ya caddelerde dilenerek yahut dağ yollarında eşkıyalık

506

Ahmet Ferit, “İaşe Buhranı”, İfhâm, no:118, 28 Kasım 1919, s.1.

507 Ahmet Hamdi, “Yeni Hayat-ı İktisadiye Arifesinde”, İfhâm, no:61, 2 Ekim 1919, s.2; Yalnız

Berlin’de üç yüz bini aşkın işsiz vardı. Washington’da işsizlerin sayısı yüz bindi; bu miktar bütün ABD hükümetlerinde iki milyonu aşmaktaydı. En çok muhacir alan ABD 1914 senesinden itibaren hudutlardan içeriye hiç muhacir kabul edilmediği ve mütarekeden beri New York limanını günlük tahminen bin kişi terk edip gittiği halde, geride hala işsiz ve güçsüz iki milyon adam bulunması, dünya yüzünde şiddetle hüküm sürmeye başlayan iş buhranının azametini göstermeye yeterliydi… “İşsizlik Meselesi”, İfhâm, no:32, 31 Ağustos 1919, s.1.

508 Avusturya’daki çuha fabrikaları örnek gösterilmekteydi… “İşsizlik Meselesi”, İfhâm, no:32, 31

Ağustos 1919, s.1.

509 Ahmet Hamdi, “Maişet Güçlüğünün Hakiki Sebepleri”, İfhâm, no:18, 9 Ağustos 1919, s.2. 510 “İşsizlik Meselesi”, İfhâm, no:32, 31 Ağustos 1919, s.1.

yaparak geçimlerini sağlamaktan başka çare bulamamaktaydılar. Bununla birlikte bu durumu düzeltecek herhangi bir çabada bulunulmamaktaydı. Oysaki başka memleketlerde hükümetler bu sıkıntıyla sürekli meşgul olmaktaydılar511. Örneğin, savaş tazminatını bile nasıl ödeyeceği düşünülen Almanya, işsizlerine günlük asgarî altı mark vermek suretiyle yardımda bulunmakta ve böylece açlık ve yokluğun halk arasında meydana getirdiği bedenî ve ahlakî çöküşü durdurmaya çalışmaktaydı512.

İşsizlik ve geçimsizlik buhranı herkes gibi emlak sahiplerini de etkilemişti. Memlekette zaten “emlak sahibi” olmak itibariyle kuvvetli bir kapitalist sınıf mevcut değildi. Ev sahibi olanlar burjuva kısmını teşkil eden sınırlı kazançlı kimselerdi. Bunlar hayat zorluklarına maruz kalmaktan başka, İstanbul’un yarıdan fazlasını tahrip etmiş olan yangınların zararlarıyla da bütçe dengelerini büsbütün kaybetmişlerdi. İşte bu emlak sahipleri, çoğunlukla geçim sıkıntılarını hafifletmek için her köşesinde aile hatıraları saklanmış olan evlerini satmaktaydılar. Mütarekeden beri bu suretle satılmış emlak özellikle yabancıların eline geçmekteydi. Bu durum ülkedeki millî hâkimiyeti azaltmaktaydı513. Mülkleri satın almak hususunda yegâne müşteri vaziyetinde kalan bu kesim daha az geçim sıkıntısına düşmüş, daha çok kazanmış ve himaye görmüştü. Onlar kendilerine yüzde iki, iki buçuk gibi inanılmaz şartlarla para veren bankalara sahiptiler. Bu sebepten İstanbul’un dört çevresinde bu mülkleri satın alarak nüfuz sahalarını genişletmekteydiler514.

Geçim sıkıntısında tek ümit kapısı Amerika idi. Onun ziraî mahsulleri ve özellikle sonsuz sermayesiyle Avrupa’yı ve bütün dünyayı doyuracağı, ısıtacağı, giydireceği ve çalıştıracağı zannediliyordu. Ancak Senato’nun aldığı karar bu husustaki ümitleri alt üst etti. Washington Hükümeti, Birleşik Devletlerin şeker ihracını yasaklamıştı. Bu yüzden Türk piyasasında şekerin fiyatı 48’den 57’ye yükseldi. Elbette bu yasaklama şekerle kalmayacaktı. Şekeri kömür, kömürü ham maddeler, onu sermaye, onu da mahsullerin ihraç yasağı takip edecekti. Dünyanın borsalarında altı aydır devam eden iyimserlik ve yükselme birdenbire sendeleyip

511 “İşsizlik Meselesi”, İfhâm, no:32, 31 Ağustos 1919, s.1. 512 “İşsizlik Meselesi”, İfhâm, no:32, 31 Ağustos 1919, s.1.

513 Ahmet Hamdi, “Biraz da Emlak Sahiplerini Düşünelim”, İfhâm, no:52, 23 Eylül 1919, s.2. 514 Ahmet Hamdi, “Biraz da Emlak Sahiplerini Düşünelim”, İfhâm, no:52, 23 Eylül 1919, s.2; Ahmet

Hamdi, “Maişet Güçlüğünün Hakiki Sebepleri” başlıklı makalesinde mülkleri satın alan bu kesimin bir iktisat şebekesi kurduğundan bahsetmektedir… İfhâm, no:18, 9 Ağustos 1919, s.2.

durmuştu515. Esasında bütün bu sıkıntıları yok edecek tek çare, ihraç, imal ve sanayi faaliyetleri gerçekleştirmekti. Ziraata başlamak; kömür, demir çıkarmak; fabrika işletmek; gemi, lokomotif, vagon yapmak; özetle, savaşın harap ettiği bütün eski iktisadî hayatı ihya etmek gerekmekteydi516.

Öte yandan geçim sıkıntısı ile uğraşmak ve halka yardım etmek konusunda en büyük görev tüketicilere düşmekteydi. İstanbul’da Türk tabakasının tüketici kısmı günden güne çekilmez hale gelen geçim zorluğu altında ezilip gitmekte, teşkilatsızlık yüzünden birtakım ihtikâra kurban olmaktaydı. Geçim sıkıntısının ağırlığı altında ezilen aileler el ele vererek pahalılığa karşı savaş açsalar çekilen sıkıntı hiç olmazsa yarı derecesinde hafifleyebilirdi. Böyle bir teşkilatla ne yapılabileceğini anlamak için sadece mahallelerde teşekkül eyleyecek kooperatif şirketlerine bakmak kâfiydi. Eğer birkaç mahalle bir araya gelerek giderilmesi gereken ihtiyaçları ortak alıp paylaştırmak üzere birleşseler, büyük kâr elde edebilirlerdi. Bu suretle ayda beş bin kuruş sarf eden bir aile on beş lira kazanmış olurdu ki bu aile bütçesinde büyük bir tesir meydana getirirdi517. Avrupa’da bu şekilde teşebbüsler mevcuttu. Türkiye’de bu teşkilatı yapmak ise vatansever gençlere düşmekteydi. Gençlerin mahallelerde kahveleri dolaşarak camilerdeki cemaati toplayarak tüketicileri pahalılık mücadelesi yapmaya davet etmeleri, hiç olmazsa küçük harcama kooperatifleri kurmak için uğraşmaları gerekmekteydi518.