• Sonuç bulunamadı

Avusturya Barışı Görüşmeleri ve Saint Germain Antlaşması

A) Paris Barış Konferansı

1) Avusturya Barışı Görüşmeleri ve Saint Germain Antlaşması

Birinci Dünya Savaşı, Avusturya’nın Sırbistan’a verdiği meşhur ültimatomla başlamıştı. Bu yüzden savaş sorumlusu olarak Avusturya gösterilmişti. Ancak bütün dünyayı beş sene yakıp kavuran bir savaşın rasgele bir kanlı kurşundan çıktığını düşünmek ne kadar basitse, veliaht Ferdinand’ın öldürülmesi üzerine Avusturya’nın bir dünya savaşı başlattığı sonucuna varmak da o derece basit bir düşünceydi106. Öte yandan savaşın ikinci ve üçüncü senesinde Avusturya’nın uzun bir mücadeleye

104 Sarıca, Avrupa’da Barış, s.82- 84.

105 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:11, 2 Ağustos 1919, s.2.

direnememesi, Kont Çernin ve diğer devlet ileri gelenlerini barışı samimiyetle arzu ettirmişti. Gerçekten savaşın bir an önce sona ermesi için, Avusturya, Almanlardan çok fazla ciddiyet göstermiştir107.

Bununla birlikte, Avrupa’nın beş seneden ve Türklerin de on seneden beri bekledikleri barış, 1914 senesinden itibaren aralıklarla birkaç defa ufukta görünmüşse de her defasında bekleyenleri büyük bir hüsrana uğratarak kaybolup gitmişti. Ancak Bulgaristan mütarekesi ve doğu cephesinin düşmesi ile beklenen barışa yaklaşılmıştı. Nihayet savaş sonunda Mösyö Clemenceau başkanlığında, Lloyd George, Orlando ve Başkan Wilson’un hazır bulunduğu Paris Barış Konferansı toplanması ile birlikte barış artık elde edilmişti108.

Öte yandan, konferansın Alman Barışı’ndan sonra ele aldığı Avusturya Barışı ile ilgili görüşmeler bu dönemde yoğunlaşmıştır. Konferans, Avusturya ile yapılacak olan anlaşmanın metnine ilişkin çalışmalarına devam etmekteydi. Beşler Meclisi, Avusturya delege heyetine barış anlaşmasına cevap vermesi için verdiği süreyi bir hafta daha uzatmaya karar verdi109. Avusturya da bir hafta sonra karşı teklifini Müttefikler Meclisi’ne sundu. Müttefikler bu karşı teklife cevap hazırladıktan sonra, cevap ile beraber bu teklifin açıklanmasını kararlaştırmışlardı110. Meclis bu konuda bir toplantı düzenlemiş ve Mösyö Clemenceau, Avusturya delege heyeti tarafından verilmiş olan cevabı okumuştur. Fransızca olarak düzenlenen bu cevap bir mektup ve iki evraktan oluşmaktaydı. Mektupta Avusturya müzakerelerinin esas çizgilerinden bahsedilmekteydi. Birinci evrakta, İtilaf tarafından düzenlenmiş olan antlaşma metnine karşı Avusturya delege heyeti tarafından söylenen düşünceler açıklanmaktaydı. İkinci evrakta ise karşı bir teklifi ve aynı zamanda Mösyö Renör tarafından düzenlenen yeni şartları içermekteydi111.

107 Eğer Çernin üç sene önce Alman genel karargâhını ziyareti sırasında genel barışı temin için

giriştiği teşebbüste başarılı olsaydı, ne onlar ne de Türkiye savaştan bu kadar kırık ve dökük bir halde çıkmayacaktı. Fakat Alman ordularının o vakit ki vaziyetine güvenen (Lodendorf)un “Şimdi sulhden bahsolunamaz” şeklindeki inadı bu teşebbüsleri boşa çıkarmıştı… Hüseyin Ragıp, “Avusturya Sulhu”, İfham, no:39, 10 Eylül 1919, s.2.

108 Hüseyin Ragıp, “Kaçan Sulh”, İfham, no:6, 28 Temmuz 1919, s.1. 109 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:10, 1 Ağustos 1919, s.2.

110“Sulh Etrafında”, İfhâm, no:17, 8 Ağustos 1919, s.2. 111 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:18, 9 Ağustos 1919, s.2.

Avusturya delegelerinin bu düşüncelerini inceleyen özel komisyonlar, buna karşılık raporlarını hazırlamışlardı112. Özel komisyonlar, bu raporlarını konferansa sunmaları için davet edildiler. Bu suretle konferans, bu raporları inceleyip onayladıktan sonra durumu Avusturya delegelerine bildirecekti. Öte yandan, barış antlaşmasını imzalamak için Avusturya’ya beş günlük bir mühlet tayin edilmişti113. Bununla beraber, Paris’te, Avusturya Barış Antlaşması’nın 30 Ağustos’ta Saint Germain’de imza edileceği kanaati ortaya çıkmıştı114.

Müttefikler Meclisi, 24 Ağustos’ta toplanmış ve Avusturya’nın karşı tekliflerine verilecek cevapları düzenlemekle görevli komisyonların raporlarını incelemişti. Genel bir rapor düzenlenerek meclise sunulmasına karar verildi115. Öte yandan komisyon, Avusturya’ya verilecek olan barış şartlarını tamamladı. Barış şartlarının meclis tarafından onaylanmasından sonra Avusturya delege heyeti başkanı Mösyö Renör’e verilmesine karar verildi116. Öte yandan Müttefikler Meclisi, 28 Ağustos tarihli toplantısında ise, Avusturya Barış Antlaşması’nın iktisat şartlarını kabul etmişti. Bu süreçte antlaşmanın 10 Eylül’den önce imzalanmayacağı kanaati özellikle Fransız basınında yayılmaktaydı117. Diğer taraftan Meclis Avusturya ile olan toprak şartlarının incelemelerine devam etmekteydi. Bununla birlikte limanlara, su yollarına, hudut yollarına, Tuna Nehri üzerindeki gemilerin yürümesine ve Avusturya ile yeni hükümetler arasındaki münasebetlere dair olan raporlardaki kararların neticelerini de onaylamıştı118. Mecliste incelemeleri tamamlanan Avusturya Antlaşması, esaslı tadilatı içermemekteydi. Antlaşma, Avusturya’nın Almanya ile birleşmesini men eden bir şartı da içine almaktaydı119.

Alman Barış Antlaşması için Amerika ayanında, Fransa ve diğer mebuslar meclislerinde henüz münakaşalara devam edildiği bir sırada Avusturya Barışı da sona ermişti. Bu antlaşmanın sonunda, Avrupa merkezinde senelerce hüküm sürmüş olan Habsburg Devleti dağılacak ve onun yerine çeşitli devletlerle beraber Alman

112 “Sulh İşleri”, İfhâm, no:20, 19 Ağustos 1919, s.1. 113“Mühim Haberler”, İfhâm, no:23, 22 Ağustos 1919, s.2. 114 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:25, 24 Ağustos 1919, s.1. 115 “Sulh İşleri”, İfhâm, no:27, 26 Ağustos 1919, s.2. 116 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:29, 28 Ağustos 1919, s.1. 117 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:32, 31 Ağustos 1919, s.2. 118 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:34, 2 Eylül 1919, s.1. 119 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:35, 3 Eylül 1919, s.2.

Avusturyası adını taşıyan beş milyonluk bir devletçik kalmış olacaktı120. Barış Konferansı genel kâtibi Mösyö Dutasta, Avusturya karşı tekliflerine verilen cevabını ve Avusturya Delege Heyeti’ne 7 Eylül’de verilen metinde icra edilen birtakım tadilatı içine alan kesin antlaşmayı Mösyö Renör’e verdi. Barış antlaşması Fransızca, İngilizce ve İtalyanca olarak düzenlenmiş olup, 181 maddeden ibaretti121. Almanya Barış Antlaşması’ndan kopya edilmiş olan ve Avusturya gibi küçük bir hükümete tatbiki zor olan Avusturya Barış Antlaşması hakkında konferansta genel bir memnuniyet vardı. Meclis, antlaşmanın hemen bütün şartlarında birleşmişti122. Öte yandan Mösyö Renör’e imza için beş gün mühlet verildi123.

7 Eylül’de Başvekil Renör, Viyana’ya ulaşmıştı. Renör bir mülakat esnasında şunları söyledi: “Vazifemiz henüz kati olarak tamamlanmamıştır. Avusturya’nın

mevcudiyeti için meydan-ı mücadelede mesaimize devam etmek mecburiyetindeyiz. Bu mücadele bundan böyle (Saint Germain)de değil tamirat komisyonunda ve ittihad-ı akvam cemiyetinde icra edilmelidir. Muahede-i Sulhiyye’yi imza etmek üzere (Saint Germain)e döneceğim. Bu suretle yeni bir istikbal esası vücuda

getirilecektir. Almanya Avusturyası için en mesut bir gelecekten ümitvar olalım.”124.

Avusturya Millî Meclisi 9 Eylül tarihinde, 23 muhalif ve 43 çekimser oya karşı 97 oy ile Saint Germain’de tanzim edilen barış antlaşmasının tasdiki lehinde karar vermişti125. Mösyö Renör, Milli Meclis’te antlaşma hakkında bir beyanat verdi. Renör, bu beyanatta şunları söylemekteydi:

“Muahedeyi iyi niyetle imza ediyoruz. Fakat Düvel-i İtilafiye bile sulh

şartları meyanında elde ettiklerimizin tahminine henüz imkân mevcut olmadığını

teslim ederek bu maksatla tamirat komisyonunu tesis etmiştir. Muahede-i Sulhiyye itilafın son sözünü teşkil etmekte olduğundan Avusturya buna cevaben ‘evet’ veya ‘hayır’ demeğe mecburdur. İttihad-ı Akvam’ın milli kin ve garezleri yok edeceğine itimat etmekteyim. Bu hal, demokrasinin bir Avusturya’nın kontrolsüz bir silahlı kuvvetler idare eden birçok milletlerden müteşekkil sabık Avusturya’dan farklı

120 Hüseyin Ragıp, “Avusturya Sulhu”, İfham, no:39, 10 Eylül 1919, s.2. 121 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:36, 4 Eylül 1919, s.1.

122 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:36, 4 Eylül 1919, s.1. 123 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:37, 5 Eylül 1919, s.1. 124 “Mühim Haberler”, İfhâm, no:39, 10 Eylül 1919, s.2. 125 “Avusturya Sulhu”, İfhâm, no:40, 11 Eylül 1919, s.1.

bulunduğunu bütün dünya anladıktan sonra gerçekleşecektir. Hakikaten, Avusturya Hükümeti bu cihan harbinde yapılan hataların cezasını çekmeye müstehak değildir. Fakat İttihad-ı Akvam cemiyetinde Avusturya’nın bütün cihan ile bilhassa Alman vatanı ile olan münasebatının yeniden tetkikine imkân hâsıl olacağını zannederim.”126.

Avusturya Barış Antlaşması, 10 Eylül 1919 Çarşamba sabahı Saint Germain’de Müttefik Devletler ile Avusturya arasında imzalandı. Konferans reisi sıfatıyla Mösyö Clemenceau, bir nutuk beyan ederek Mösyö Renör’ü davet etti. Barış antlaşmasını Avusturya adına Mösyö Renör imzaladı. Ardından Müttefik Devletler delegeleri, anlaşmayı imza ettiler127.

Barış antlaşması daha çok Avusturya’ya ait pratik meseleleri içermekte ve mali hususlar ile Alman Avusturyasının hudutlarını128 tayin etmekteydi. Ancak anlaşma metni gayet mühim bir nokta hakkında konferans görüşünün ne olduğunu izah etmemekteydi. Avusturya Devleti, barış konferansına, eski Birleşik Avusturya olarak mı, yoksa yeni bir Alman Avusturyası olarak mı kabul olunmuştu? Her iki görüşe göre konferansın alacağı tavır farklı olmalıydı. Eğer Avusturya Paris’e, eski büyük Avusturya olarak gitmişse, o vakit savaşla alakadar ve belki kendisinin mesuliyeti olan birçok hesaplar söz konusu olması lazımdı. Eğer konferans eski Avusturya’nın enkazı arasından çıkmış yeni bir Alman Avusturyası kabul etmişse, o zaman da, Mösyö Renör artık savaşa ait ve eski monarşiye ilişkin şeylerle meşgul edilmemeliydi. Konferansın bu iki noktadan hangisini tercih ettiği ise anlaşılamamaktaydı129.

Öte yandan, Avusturya nihayet istediği barışı ele geçirmiş bulunmaktaydı. Fakat bununla Çernin’in üç sene önce tahmin ettiği barış arasında çok büyük fark

126 “Avusturya Sulhu”, İfhâm, no:40, 11 Eylül 1919, s.1. 127 “Avusturya Sulhu”, İfhâm, no:41, 12 Eylül 1919, s.1.

128 Avusturya’nın Almanya ve İsviçre’yle sınırları değişmemekteydi. Bununla birlikte Avusturya,

Trentin ve güney Tyrol’ü Brenner Geçidi’ne kadar İtalya’ya bırakmaktaydı. Güney Tyrol’de Almanca konuşanların bulunması (200.000 kişi) Dörtlü Konseyin karar almasına engel olamamıştır. İtalyan istekleri İtalya’nın İtilaf safında savaşa girmeden önce yaptığı pazarlık sonucu, 26 Nisan 1915’te imzalanan anlaşmaya dayanmaktaydı. Bu anlaşmayı imzalayan Dışişleri Bakanı Sydney Sonnino, İtalya’nın Adriyatik’teki egemenliğini perçinlemek için Venezia Giulia bölgesini ve Dalmaçya kıyılarını İtalya’ya kazandırmak istemekteydi… Ayrıntılı bilgi için bk. Sarıca, Avrupa’da Barış, s.85.

vardı. Artık eski monarşi ortadan kalkmış ve yerinde başka devletler oluşmuştu. Avusturya’nın kaybettiği yerler ise en zengin kısımlardı. Çekoslavak arazisi ile kömür madenleri, dokuma fabrikalarının büyük kısmını, Bohemya ile önemli madenleri kaybetmişti130. Artık Alman Avusturyası olarak kalan yer, deniz kıyısından mahrum, ziraî, ticarî ve sınaî en mühim kaynakları ziyan olmuş, daha çok dağlık bir bölge idi. Beş milyonluk halkın, ticarî ve sanayi önemini kaybetmiş olan bu arazide ne yapacağı belirsizdi. Avusturyalıların geleceklerine ilişkin bu zor vaziyeti düzeltmeleri için ise önlerinde üç yol vardı:

1. Almanya’ya katılmak,

2. Çekoslovakya, Yugoslavya, Macaristan ve Romanya ile bir Tuna birliği oluşturmak,

3. İtalya ile ittifak131.

Avusturya, Almanya’ya katılmayı istemekle beraber henüz bu mümkün gözükmemekteydi. İtilaf Devletleri, Avusturya’nın Alman Hükümeti’ne katılmasını sağlayan Alman Kanun-ı Esasi’sindeki 61. maddenin ortadan kaldırılmasını istemekteydiler. Avusturya ve Almanya ise buna itaat etmek mecburiyetindeydiler. Öte yandan, Tuna birliği meselesinde ise, bu durumu eski Avusturya monarşisinin daha kuvvetli bir dirilişi olarak görecek olan İtalya’nın bu hususta toleranslı olmayacağı kesindi. Avusturya’yı eskiden beri istikbaline karşı bir tehdit olarak gören İtalya, Avusturya ile ittifakı isteyecekti. Bu sayede Viyana yolu üzerinde diğer devletlerarasında kendisine bir ticaret yolu açmış olacaktı132.

130 Hüseyin Ragıp, “Avusturya Sulhu”, İfhâm, no:39, 10 Eylül 1919, s.2; Kuzeydoğu’da 3 milyon

Almanın bulunduğu Südetler Bölgesi’ni de içine alan Bohemya, Moravya ve oturanların çoğunluğunu Polonyalıların oluşturduğu Teschen Bölgesi’ni de kapsayan Avusturya Silezyası 28 Ekim 1918’de kurulan Çekoslavakya Cumhuriyeti’nin bir parçası olmaktaydı… Sarıca,

Avrupa’da Barış, s.86.

131 Hüseyin Ragıp, “Avusturya Sulhu”, İfhâm, no:39, 10 Eylül 1919, s.2. 132

Hüseyin Ragıp, “Avusturya Sulhu”, İfhâm, no:39, 10 Eylül 1919, s.2; Avusturya- Macaristan İmparatorluğu’nun dağılması orta ve doğu Avrupa’yı balkanlaştırmıştı. Bu, bölgede küçük devletlerin ortaya çıkmasına yol açarak, bunların kaçınılmaz olarak Almanya ve Rusya’nın hegemonyası altına girmelerini hazırlamaktaydı. Bunun üzerine bağlaşık devletler, Avusturya- Macaristan İmparatorluğu’ndan ayrılan devletler arasında bir Tuna Federasyonu kurmayı tasarlamışlardı. Böylece bu devletlerin ekonomik kalkınmaları hızlandırılacak, Batı Avrupa’ya bağlanmaları sağlanacaktı. Buna İtalya karşı çıktı. Çünkü Avusturya- Macaristan İmparatorluğu’nun çökmesi İtalyan emperyalizmini canlandırmıştı. İtalya Tuna vadisi ve Adriyatik üzerindeki emperyalist emellerini gizlememekteydi. İtalya, tarihi düşmanı Avusturya’nın dağılması ve zayıflamasıyla savaştan karlı çıkmıştı… Ayrıntılı bilgi için bk. Sarıca, Avrupa’da

Öte yandan Romanya133 bu antlaşmayı imzalamaktan çekinmekteydi. Romanya, toptan azınlıkların himayesine dair barış antlaşmasında yer alan maddeden ve bir ticaret antlaşması yapılması hususunda müzakerede bulunmak ve bazı şimendifer tarifelerini bizzat tayin etmek hakkını Romanya’dan koparan maddelerden dolayı anlaşmayı imzalamak istememekteydi. Meclis ise Romanya’nın antlaşmayı kayıtsız şartsız imza etmesi veya hiç imza etmemesi lüzumuna karar vermişti134. Bu sebeple Romanya ve Yugoslavya delegeleri, Avusturya Barış Antlaşması’nı imza için 13 Eylül gününe kadar kendilerine bir mühlet verilmesini talep etmişlerdi. Romanya ve Yugoslavya delegelerinin bu teklifleri kabul edilmiştir135. Bununla birlikte verilen mühlet dolmasına rağmen Romanya delegeleri hala cevaplarını bildirmemişlerdi136. Diğer taraftan Çekoslovakya, Avusturya Anlaşması’nı imzalamıştı. Bu yüzden Çekoslovakya delege heyeti üyesi ve kâtipleriyle, basın temsilcileri Paris’ten ayrıldılar137.

Sırbistan ise anlaşmayı imzalamak istememekteydi. Belgrat’tan bildirildiğine göre, Belgrat kabinesi, anlaşmayı imza etmek sorumluluğunu kabul etmek istemediğinden 14 Eylül tarihinde istifasını vermişti. Basın ve halkın düşüncesi kabinenin bu davranışını onaylamaktaydı. Hükümet kabinenin istifasını kabul etmişti. Öte yandan, Mösyö Pavloviç’in başkanlığı altında bir kabine oluşturulacağı söylenmekteydi138. Bununla birlikte Sırbistan Hükümeti, daha sonra antlaşmayı imzalayacağını Clemenceau’ya bildirmiştir139. Karadağ Hükümeti gelince, Avusturya Barış Antlaşması hakkında konferansa bir nota göndermiştir. Bu notada Karadağ, antlaşmayı imzaya davet edilmemesini protesto etmişti. Bu notada müttefikler için

133 Avusturya Bukovina’yı Romanya’ya vermekteydi… Sarıca, Avrupa’da Barış, s.86. 134 “Avusturya Sulhu”, İfhâm, no:41, 12 Eylül 1919, s.1.

135 Fransa basını Romanyalıların, Avusturyalıların ve Çekoslovakyalıların antlaşmayı kabul

edeceklerini yazmaktadır… “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:42, 13 Eylül 1919, s.1.

136 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:45, 16 Eylül 1919, s.2. 137 “Sulh Etrafında”, İfhâm, no:43, 14 Eylül 1919, s.1.

138 Sırbistan’ın bu tepkisi antlaşmanın azınlıklara ait olan 255. maddesi ile ilgilidir… “Sulh

Etrafında”, İfhâm, no:45, 16 Eylül 1919, s.2; Eski Sırp arazisinde ve Karadağ’da azınlıkların himayesi Sırp- Hırvat- Slovak krallığı dâhilinde bir takım güçlükler doğurması sebebiyle meydana gelen bu istifa sonucunda hükümet bu konuda müzakerede bulunmak üzere delegelerini Belgrat’a davet etmiştir. Bu nedenle Mösyö Pasiç ve Mösyö Terviç Paris’ten ayrılmaya karar vermiştir… “Balkanlarda”, İfhâm, no:49, 20 Eylül 1919, s.1.

139 “Mühim Haberler”, İfhâm, no:50, 21 Eylül 1919, s.1; Mösyö Pasiç ile Mösyö Teromiç’in

meclisteki beyanatı bunu onaylayacak vaziyetteydi… “Yeni Sırbistan Kabinesi- Sırplar Avusturya Sulhunu İmza Edecekler mi?”, İfhâm, no.58, 29 Eylül 1919, s.1.

ordusunun yüzde kırkını kaybeden bir millete böyle yapılmaması gerektiği beyan edilmekteydi140.

Diğer taraftan, Hariciye Nazırı sıfatıyla Mösyö Renör, başvekâlet dairesinde müttefik temsilcilerine antlaşmaya bağlı mektuba uyarak Avusturya Cumhuriyeti’yle141 dostane ilişkiler kurmuş gözüyle bakmaları arzusunda bulunduğunu beyan etmiştir. Bununla birlikte antlaşmadan sonra devletlerle olan münasebetlerini tesis etmek için diplomatik girişimlere başlanacağını açıklamıştır. Bu yüzden devletlerin her birine birer nota göndereceğini de ilave etmiştir142.