• Sonuç bulunamadı

B) İtilaf Devletleriyle Olan İlişkiler

3) Türk İtalyan İlişkileri

Mütareke sonrası İtalya’nın Türkiye politikasının uygulanmasında en etkili kişilerin başında Kont Carlo Sforza gelmekteydi. Tarihe “Türk Dostu” geçen Kont Sforza, İstanbul’un 13 Kasım işgali esnasında görevlendirilmiş üst düzey bir görevliydi. Kont Sforza’ya göre, Türkiye ölmemiş, sadece geçici olarak batmıştı. Türkiye’yi taksim etme planına karşı çıkan Sforza, İtalya’nın Türkiye’nin bütününe endüstrisi için bir pazar gözüyle bakmasını söylemekteydi. Sforza, Türkler hakkındaki bu görüşünü hem Roma’ya hem de Paris’e iletmişti284.

Kont Sforza, İstanbul’da göreve başladıktan kısa bir süre sonra Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa’yı ziyaret etmiş ve İtalya’dan yardım görebileceklerini söylemiştir. Sforza’nın problem olarak gördüğü nokta, iki ülke arasında kesilen ticarî ilişkilerdi. Osmanlı hükümetine müracaat eden Sforza, bu ilişkilerin tekrar başlamasını istemiştir. Bu teklif, Meclis-i Vükela’da görüşülmüş ve iki ülke arasında ticarî ilişkilerin yeniden başlatılmasına karar verilmiştir. Bu karardan sonra İtalya, Prof. Carmelo Melia’yı ticarî ataşe olarak göndermiştir. Ekonomik ilişkilerin başlaması ile birlikte İstanbul’da İtalyan malları satılmaya başlanmıştır285.

Ticarî ilişkiler açısından olumlu bir konuma gelen Türk- İtalyan ilişkileri konferansta aynı başarıyı yakalayamadı. Mütarekeden sonra İtalya her fırsatta, Anadolu’daki işgallerinin, diğer vilayetlerde meydana gelen yabancı işgallerine karşı alınmış geçici tedbirlerden ileri geldiğini beyan etmekte ve Adana, İzmir işgalleri son bulduğu zaman kendilerinin de Anadolu’yu memnuniyetle boşaltacakları hakkında sürekli teminatta bulunmaktaydılar. İtalya’nın Anadolu işgalleri için bir sebep olarak gösterdiği rekabet ve denklik meseleleri, kısmen de İtalya yüzünden meydana

284 Çelebi, Türk- İtalyan, s.31- 33.

285 İki devlet arasında ticari ilişkiler başladıktan sonra İtalya, Osmanlı Devleti’nin elinde bulunan esir

askerlerini kurtarmak için girişimde bulunmuştur. Bu girişim Osmanlı Hükümeti’nce olumlu karşılanmıştır… Ayrıntılı bilgi için bk. Çelebi, Türk- İtalyan, s.34- 35.

gelmişti. Bu yüzden Yunanistan, Antalya’dan286 başlayarak içerilere doğru devam eden İtalyan işgalinin verdiği endişeden dolayı İzmir’i işgal etmişti287.

Anadolu’da birbirini takiben arazi işgal eden menfaat ve görüş ayrılığı nedeniyle düşman gibi görünen İtalya ve Yunanistan siyaseti288, Roma’daki son kabine değişikliğinden sonra, bir pazarlık muamelesine, iki taraf için gayet müsait bir antlaşma sahasına dönmüştü. Eski Hariciye Nazırı Sonino’nun pek de önem vermediği bu birliğe, Titoni oldukça ciddî yaklaşmaktaydı. Venizelos ve Titoni, anlaşma müzakerelerine Paris’te başlamışlardı. İtalyan siyasetçilerinin her fırsatta Türkiye hakkında iyi niyetlerini belirterek Anadolu’da Türk birliğine taraftar olduklarından bahsederken, bir yandan da Türk düşmanı Yunan diplomatıyla Türkiye’yi taksim etmeye çalışması yadırganacak bir davranıştı289.

Öte yandan, kısa bir süre sonra İtalya’nın Türkiye politikasında değişiklikler olmuştur. İtalya, İstanbul meselesinde Türkler lehinde hareket etmiş ve Anadolu’nun birliğini istediğini söylemişti. İtalya bu politikayı ticarî çıkarları için istemekteydi290. İngiltere ve Fransa siyasî ve iktisadî menfaatlerini düşünmüşler ve dünyanın dört köşesinde büyük sömürgeler edinmişlerdi. İtalya ise, iktisadî geleceğini daha çok Akdeniz’den beklemekteydi. Alman kömürünün ihtiyaçlar karşısındaki yetersizliği, İtalya’yı boğazlardan geçerek Rusya sahillerinden kömür elde etmeye sevk edecekti.

286 İtalyanlar, mütarekeden sonra Antalya’yı işgal etmek için fırsat kollarken faaliyetlerine devam

etmişlerdi. Bakanlar Kurulu, 4 Mart 1919’da, Antalya’da bir konsolosluk ve misyoner okulu açmaya karar vermiştir… Ayrıntılı bilgi için bk. Çelebi, Türk- İtalyan, s.75.

287 Hüseyin Ragıp, “Venizelos- Titoni”, İfhâm, no:13, 4 Ağustos 1919, s.1; Hüseyin Ragıp, İzmir’in

Yunanlılar tarafından işgalinin, savaş ve mütareke devrinin en acayip olayı olduğunu ifade etmekteydi. İzmir’in işgalinin Yunanistan için büyük zararı vardı. Çandarlı Körfezi civarına yerleşecek olan bir Yunan varlığı Türkler tarafından sürekli fiili protestolara maruz kalacaktı. Öte yandan bu gerçeği eski tecrübeli Yunan siyasetçileri de görmüşler ve İzmir’in işgali sırasında Venizelos’a itiraz etmişlerdi… “Dünkü Miting Münasebetiyle”, İfhâm, no:70, 11 Ekim 1919, s.1; Ahmet Ferit de “Güzel İzmir” başlıklı makalesinde bu düşünceleri tekrarlamakta ve Venizelos’un meclise, sol tarafı Rusların, sağ tarafı da İtalyanların alacağını söyleyerek, onlara dayanılarak hareket edileceğini ileri sürdüğünü ifade etmekteydi… İfhâm, no:95, 5 Kasım 1919, s.1; İzmir’in 15 Mayıs 1919’da işgali kararı, büyük bir gizlilik ile yürürlüğe kondu… Ayrıntılı bilgi için bk. Akşin, İstanbul Hükümetleri I, s.265.

288 Yunanistan, İtalya’nın müttefikleri arasındaki en büyük rakibiydi. Aynı hedeflere ulaşmak için

birbirlerinin engel olarak gören bu iki devlet, savaşın bitmesiyle birlikte birbirleri aleyhine kampanyalar başlattılar… İtalya ve Yunanistan arasında üç bölge konusunda anlaşmazlık vardı: Kuzey Arnavutluk, Oniki Ada ve İzmir… Çelebi, Türk- İtalyan, s.45- 46.

289 Yunanistan’ın Türkiye hakkındaki emelleri gayet açıktı. Bundan dolayı Venizelos’un Anadolu ve

Trakya’daki işgal sahası hakkında İtalya ile uyuşmak yolunu takip etmesi gayet tabii bulunmaktaydı… Hüseyin Ragıp, “Venizelos- Titoni”, İfhâm, no:13, 4 Ağustos 1919, s.1.

290 Hüseyin Ragıp, “Yeni Roma”, İfhâm, no:168, 17 Ocak 1920, s.1; Ahmet Ferit, “Kavur’dan

Bundan dolayı, İtalya için bu kadar önemli olan boğazların, dost geçinebileceği Türklerin elinde kalması menfaatlerine uygundu. Bundan başka geniş sömürgelerden mahrum olan İtalya için Anadolu vilayetleri mükemmel bir ihracat pazarı olabilirdi291. Bu noktada İtalya, Türkiye siyasetinde Fransa’dan daha basiretkar davranmaktaydı292.

İtalya’nın gerek İstanbul’daki konsolosları gerekse Mösyö Nitti’nin Roma’da, Londra’da ve Paris’te yaptığı siyaset, şu şartlar dâhilinde Türk- İtalyan yaklaşma politikası demekti. Bunun yanı sıra ortak siyasî çıkarlar da söz konusuydu. Bu sebeple Konsulto tarafından Türkiye’ye karşı gösterilen dostluğu Türk tarafı olumlu karşılamalıydı. Çünkü siyasette hislere kapılmak devlet ve millet menfaatlerini ihmal etmek demekti. Siyaset maziye göre değil, geleceğe göre tayin edilmeliydi293.

İtalyanların doğu siyaseti, bu süreçte ciddî bir gelişme kaydetmiştir. Önceden bir Piyemento olan İtalya artık büyümüş bir Roma varisiydi. Bunda şüphesiz en önemli sebep üstün zekâya sahip olmalarıydı294. Zekâsının ve tarihinin kuvvetiyle yetmiş senede ilerlemiş ve yine aynı kuvvetle Akdeniz’in belki rakipsiz hâkimi olmak gücünü göstermiş tek devlet İtalya idi. İtalya’nın bu büyüklüğü özellikle Roma’nın varisi olmasından ileri gelmekteydi295.

291 Hüseyin Ragıp, kuzeyden güneye doğru inildikçe üç devletin politikalarının derece derece Türk

lehine döndüğünü ifade etmekteydi… “Londra Mülakatı”, İfhâm, no:185, 15 Şubat 1920, s.1.

292 Ahmet Ferit, “Kızıl Elma”, İfhâm, no:178, 27 Ocak 1920, s.1.

293 Hüseyin Ragıp, “Yeni Roma”, İfhâm, no:168, 17 Ocak 1920, s.1; 24 Şubat tarihinde gelen bir

habere göre konferans, Anadolu’da Osmanlı hâkimiyetinin kalması konusunda İtalyan görüşüne katılmaktaydı. Ahmet Ferit, İtalya’nın bu dostluğuna karşı şükranlarını sunmaktaydı… “Kavur’dan Nitti’ye”, İfhâm, no:194, 25 Şubat 1920, s.1.

294 Ahmet Ferit, “Kavur’dan Nitti’ye”, İfhâm, no:194, 25 Şubat 1920, s.1.

295 Ahmet Ferit, “Yeni Roma” başlıklı makalesinde İtalya’nın artık büyük bir krallık haline geldiğini

II. BÖLÜM

MÜTAREKE DÖNEMİNDE İÇ SİYASET

A) 1919 Genel Seçimleri ve Meclisin Toplanması

Mütareke imzalandığı zaman Osmanlı Parlamentosu, üçüncü yasama dönemini sürmekteydi. Bu dönem, 1914 genel seçimi sonucu 1 Mayıs 1914’te başlamıştı. İttihat ve Terakki, 1913 yılından beri tek partili bir rejim kurduğu için muhalefetsiz bir meclis oluşturulmuştu. Üçüncü yasama dönemi, İkinci Meşrutiyet’in en uzun dönemi olmuştur. Çünkü Kanun-ı Esasi’nin 1914’te değiştirilen 69. maddesi gereğince, savaş dolayısıyla bir yıl uzatılmıştı296.

Mütareke imzalandıktan sonra ise, pek çok siyasî cemiyet ve partilerin yapılandığı görülmüştür. Meclis içinde Teceddüt Fırkası, Radikal Avam Fırkası kurulmuştur. İttihat ve Terakki’den ayrılanların bir bölümü de Müstakiller adı atında çalışmak istemişlerdi. Meclis dışında ise sürekli olarak partiler kurulmaktaydı. Bu şartlar altında, Vahdettin297 ve çevresi yabancı baskısı ile Mebusan Meclisi’ni feshetmişlerdir (21 Aralık 1918). Öte yandan, Âyan meclisi298 de mütareke dönemine çoğunluğu İttihatçı olarak girmişti299.

Diğer taraftan İzmir’in işgali (15 Mayıs 1919) nedeniyle meclissiz bir yönetimin sıkıntısı meydana gelmişti. Veliaht Abdülmecit Efendi’nin de önerisine uyan Vahdettin, memleketin içinde bulunduğu durumu görüşmek üzere Şura-yı Saltanat’ı300 topladı. Yıldız Sarayı’nda toplanan Şura-yı Saltanat’ta hükümet üyeleri, yüksek devlet memurları, Darülfünun, İlmiyeliler, Ticaret Odaları, basın ve siyasal

296 Tunaya, Partiler II, s.36.

297 Sultan II. Abdülhamit’in kardeşi Şehzade Vahdettin, Hürriyet ve İtilaf sempatizanıydı. V. Mehmet

Reşat’ın ölümü üzerine, 13 Eylül 1918’de tahta geçti… Crıss, İşgal, s.69- 70; Vahdettin ile ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Metin Hülagü, Yurtsuz İmparator Vahdeddin İngiliz Gizli Belgelerinde

Vahdeddin ve Osmanlı Hanedanı, İstanbul 2008.

298 Millet Meclisi’nin kararlarını incelemekle görevli başka bir meclis olup, Osmanlı

İmparatorluğu’nun 1877 ve 1908 Meşrutiyetinde üyeleri hükümetçe seçilmişti. Devellioğlu,

Lügat, s.54.

299 Tunaya, Partiler II, s.37.

300 Sevr Muahedesinin imzasından önce, İstanbul’da bizzat Sultan’ın riyaseti altında padişahlığın

parti ve cemiyetlerin temsilcileri bulunmaktaydı. Toplantıyı Vahdettin, kısa bir konuşmayla açarak sözü Damat Ferit Paşa’ya bırakmıştır301.

Şura-yı Saltanat’ta konuşulan konuların başında Amerikan mandası meselesi gelmekteydi. Özellikle Vahdet-i Milliye’den Hamit ve Millî Ahrar’dan Refik Beyler mandayı savunmaktaydılar302. Bununla birlikte, millî bir meclisin kurulması tartışılmıştır. Devletin kaderi, seçimle kurulmamış bir heyete bırakılmamalıydı. Padişah Vahdettin de, bu tür bir meclisin kurulmasından yanaydı. Bu yüzden toplantı dağıldıktan sonra, meclisin oluşumu için görüşlerin netleşmesini istemiştir. Ancak kalabalık bir meclis istenmesi Vahdettin’i kuşkulandırmıştı. Çünkü bu sayede vilayetlerden gönderilecek üyelerle İttihatçılar tekrar iş başına getirilebilirdi. Bu yüzden mesele, Damat Ferit Paşa kabinesince kurulacak olan bir komisyona bırakılarak geçiştirilmiştir303.

30 Mayıs günü Vekiller Meclisi, “efkâr-ı umumiyeyi ve amal-i milliyeyi

temsil ve hükümete istinatgâh teşkil edebilecek” bir meclis ya da şuranın oluşumunun

esaslarını saptamak üzere, Abdurrahman Şeref Efendi ile Maliye Nazırı Tevfik Bey ve Evkaf Nazırı Hamdi Efendi’den oluşan bir komisyon kurdu. Komisyon uzmanlara başvurarak, yabancı ülkelerde benzer durumlarda yapılan icraatları inceleyecekti304. Öte yandan, Damat Ferit Paşa, üçüncü hükümetini 21 Temmuz’da kurmuştur. Hükümet göreve başlar başlamaz, vekillerin büyük çoğunluğunun seçim istediği anlaşılmıştı. Seçim isteğinin nedeni ise, Sivas’ta bir millî kongre yapılacağının ortaya çıkmasıydı. Amaç bu kongrenin önemini gölgelemekti. 27 Temmuz günü Meclis-i Vükela’da Adil Bey konuyu açmış ve derhal seçimlere gidilmesi için vilayetlere telgraflar çekilmesi kararlaştırılmıştı305.

301 Şura-yı Saltanat’a birkaç parti davet edilmemişlerdi. Bunlar, Radikal Avam, Osmanlı

Hürriyetperver Avam, Teceddüt ve Ahali İktisat Fırkalarıydı. Ayrıca, Selamet-i Amme Heyeti de çağrılmamıştır. İttihatçı olarak sadece Âyan Meclisi’nden bazı üyeler katılma hakkına sahipti… Tunaya, Partiler II, s.37- 39; Şura-yı Saltanat, 26 Mayıs tarihinde toplanmıştır… Akşin, İstanbul

Hükümetleri I, s.322- 324.

302 Akşin, İstanbul Hükümetleri I, s.326- 327.

303 Tunaya, Partiler II, s.39; Ferit Paşa ve ekibi, 29 Mayıs’ta saraya gelmişlerdir… Akşin, İstanbul Hükümetleri I, s.330.

304 Akşin, İstanbul Hükümetleri I, s.330- 331. 305 Akşin, İstanbul Hükümetleri I, s.442- 443.

1) 93 Kararnamesi Meselesi ve Seçim Hazırlıkları

Mütareke döneminin en önemli iç siyaset olaylarından birisi tüm memleket genelinde yapılan milletvekili seçimleriydi. Hükümet, 28 Temmuz tarihinde seçimlere başlanılmasını bütün vilayetlere duyurdu. Hükümetin iktidar mevkiine geldiği vakit kamuoyuna vaat ettiği halde yavaş yavaş unutulan bu meselenin birdenbire tekrar gündeme gelmesinde iki neden vardı. Birincisi hükümette meydana gelen istifalardı. İkincisi ise, Dâhiliye Nazırı Adil Bey’in bu konuda verdiği vaatlerden dolayı ısrarcı olmasıydı306. Dâhiliye Nazırı Adil Bey’in bu konuda vilayetlere gönderdiği telgraf şu şekildeydi:

“İntihabat-ı umumiyenin icrası meclis-i vükelaca karargir olmakla intihabat

kararnamesi ahkâmına tevfikan istihzarata başlanılması tebliğ olunur”307.

Bu sözlerden anlaşıldığı üzere seçimler, 93 tarihli kararnameye uyarak yapılacaktı. Oysa İkinci Ferit Paşa kabinesi, seçimler konusundaki ilk kararını verdiği zaman 93 tarihli kararnamenin tadilini bir komisyona vermişti. Uzman komisyon kararnameyi incelemiş ve bir layiha hazırlamıştı. Daha sonra bu tadil layihası o zaman Vekiller Meclisi’ne verilmişti308. Ancak hükümet, bu layihaya göre değil de eski kararnameye göre seçimleri yapacağını ilan etmişti. Bu durum olumsuz olarak değerlendirilmekteydi309. Çünkü komisyonun hazırladığı tadil layihasının seçimleri hem çok süratli neticelendireceği hem de millî menfaatlere uygun olarak gerçekleştireceği düşünülmekteydi. Bu tadil layihasına göre, seçimler, her iki seçim derecesini de geçirecekti. Fakat seçmenler, ellerindeki nüfus tezkerelerine itibar edilerek seçimler yapılacaktı. Bu suretle hem zamandan kazanılmış hem de gayrimüslim unsurların nüfuslarını fazla göstermeleri engellenmiş olacaktı. Hükümet ise 93 kararnamesini uygulamakla bu faydaları göz ardı etmiş ve aynı zamanda milletvekillerinin toplanmasını üç dört aylık bir zamana ertelemiş olmaktaydı. Bu

306 Hüseyin Ragıp, “Böyle Değil”, İfhâm, no:7, 29 Temmuz 1919, s.1. 307 “İntihabat Başlıyor”, İfhâm, no:7, 29 Temmuz 1919, s.1.

308 Hüseyin Ragıp, “Böyle Değil”, İfhâm, no:7, 29 Temmuz 1919, s.1. 309 “İntihabat Başlıyor”, İfhâm, no:7, 29 Temmuz 1919, s.1.

meclisin süratle toplanmasından beklenen faydaların sağlanmasına engel olacak bir durumdu. Çünkü Türkiye barışı ile ilgili süreç ilerlemekteydi310.

Milli Ahrar Fırkası311 Genel Sekreteri Cami Bey, hükümet tarafından seçimlerin 93 kararnamesine uygun olarak yapılacağına dair görüşünü belirterek, seçimlerin yapılmasını memnuniyetle karşıladıklarını ancak bunun süratle neticelendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Çünkü Türk barışı süreci ilerlemekteydi. Hükümet bu şekilde bir seçim yaparsa, meclis vaktinde toplanamayacaktı. Cami Bey’e göre meclis olmadıkça barış da olamazdı. Barış olmayınca da memleket içinde bulunduğu buhrandan kurtarılamazdı312.

93 kararnamesinin uygulanması seçim bölgelerini de etkileyecekti. Özellikle işgal altında olan vilayetlerin durumu belirsizdi. Bununla birlikte Hıristiyanların seçim karşısında alacakları tavır da belli değildi. Bu şartlar altında seçimlerin komisyon tarafından hazırlanan tadil layihası ile yapılması gerekliydi313.

Meşrutiyet’ten sonra ilk açılan meclise milletvekili veren vilayetlerden bir kısmı İtalya ve Balkan savaşlarından sonra kaybedilmişti. Bunlar Edirne vilayetinin bir kısmı ve Selanik, Manastır, Kosova, İşkodra, Yanya, Trablus batı vilayetleriyle Bingazi Sancağı idi. Bir kısım arazi de Birinci Dünya Savaşı sonunda kaybedilmişti. Bu sebeple Hicaz, Yemen, Basra, Bağdat, Halep, Suriye ve Beyrut vilayetleriyle Kudüs ve Zor sancaklarından milletvekili gelmesi mümkün değildi. Bununla birlikte Musul, Aydın ve Adana vilayetleri işgal altında olsalar dahi seçimlere katılacakları ve milletvekillerini gönderecekleri tahmin edilmekteydi314.

310 Hüseyin Ragıp, Amerika ayanının bir aya kadar Türkiye hakkındaki kararını vereceğini

söylemekteydi… “Böyle Değil”, İfhâm, no:7, 29 Temmuz 1919, s.1.

311 Entelektüel bir grup tarafından 4 Mayıs 1919’da İstanbul’da kurulan bu fırka, “âdem-i merkeziyet ve meslek-i içtimai” görüşünü savunmaktaydı. Partinin kurucuları arasında Cami Bey (eski Fizan Mebusu) önde gelmekteydi… Ayrıntılı bilgi için bk. Tunaya, Partiler II, s.452- 453.

312 “İntihabat Başlıyor”, İfhâm, no:7, 29 Temmuz 1919, s.1. 313

“İntihabat Başlıyor”, İfhâm, no:7, 29 Temmuz 1919, s.1.

314 Öte yandan, seçim bölgelerinin göndereceği milletvekili sayısının 168 olacağı ifade edilmekteydi.

Bunlardan bazıları şunlardı: Edirne 3, Tekfurdağı 2, Kırkkilise 2 Gelibolu 2, Erzurum 5, Erzincan 1, İstanbul 11, Adana 1, Cebeli Bereket 1, Kozan 1, Ankara 4, Çorum 2, Kırşehir2, Yozgat 2, İzmir 6, Aydın 3, Denizli 2, Saruhan 4, Bitlis 1, Sard 1, Genç 1, Muş 2, Trabzon 7, Lazistan 2, Sinop 2, Konya 5, Isparta 2, Burdur 1, Mamüratü’l Aziz 3, Dersim 1, Malatya 2, Musul 4, Kerkük 3, Hakkâri 1, Antalya 2, İçil 1, Bolu 4, Karahisar 3, Bursa 4, Ertuğrul 2, Diyarbekir 2, Ergani 2, Siverek 1, Mardin 2, Sivas 5, Amasya 2, Tokat 2, Karahisar Şarki 2, Gümüşhane 2, Kastamonu 4, Karesi 5, Kale-i Sultaniye 2, Kayseri 2, Kütahya 4, Maraş 2, Niğde 3, Süleymaniye 2, Van 1, Urfa 2, İzmit 3, Canik 4,Çatalca 1. Burada üç tane yer ismi okunamamıştır... “İntihabat Başlıyor”,

Hükümet seçim emrini verdikten sonra artık vazife millete düşmekteydi. Bu da İstanbul’da şehremanetine315, taşrada ise belediyelere ait bir vazifeydi. Ancak şehremanetinde bu işle uğraşacak bir meclis yoktu. Daha önceki meclis üyelerinin süreleri dolmuş ve yerine yenileri seçilmemişti. Bu yüzden önce bu iş halledilmeli ve seçimlerin tek seferde yapılması sağlanmalıydı. Böylece belediye meclisi seçim defterlerini düzenlemeli ve müntahib-i saniler316 meydana çıkmalıydı. Bu sayede seçimlerin çok sürüncemede kalması engellenmiş olacaktı317. Bununla birlikte İstanbul’da şehremaneti, taşrada ise belediyeler hemen hazırlıklara başlamışlardı318.

Seçimlerin yapılacağının ilan edilmesiyle birlikte partiler de hazırlıklara başlamışlardı. Bunlardan birisi olan Hürriyet ve İtilaf319 da hazırlık yapmaktaydı320. Öte yandan, Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin genel merkez üyelerinden Zeynel Abidin Bey, seçimler hakkında partinin hazırlıklarına dair verdiği beyanatta, daha adayların tam belli olmadığını ve bu adayların Sulh ve Selamet Partisi ile diğer bazı fırkalar ile kararlaştıracaklarını söylemiştir321.

Seçimlere katılacak olan ikinci bir parti de Sulh ve Selamet Partisiydi. Sulh ve Selamet Partisi322 genel sekreteri Mehmet Ali Bey verdiği beyanatta, partinin hazırlıklara başladığını ve bunun için de bir encümen kurulduğunu ifade etmiştir. 93 seçim kararnamesini eleştiren Mehmet Ali Bey, adaylar konusunda da henüz bir belirleme olmadığını, taşrada seçilecek adayları tamamen taşra şubelerine bıraktıklarını söylemiştir. Amaçlarının memlekete hakkıyla hizmet edebilecek

315 Şehr-emaneti. Belediye. Devellioğlu, Lügat, s.986.

316 İki dereceli seçimde müntahib-i evvellerin seçtikleri kimse. Devellioğlu, Lügat, s.730. 317 “İntihabat Hakkında”, İfhâm, no:12, 3 Ağustos 1919, s.1.

318

Bu hazırlıkların ne zaman biteceği ve seçimlere başlanacağı bilinmemekteydi… “İntihabat”,

İfhâm, no:14, 5 Ağustos 1919, s.1.

319 Mütareke dönemi yeniden eyleme geçiş tarihi, 14 Ocak 1919 olarak belirlenmiştir. Mütareke

Dönemi ilk kurucusu Müşir Nuri Paşa’dır. Mütarekenin imzalanmasından sonra, İttihat ve Terakki’nin çekilmesiyle doğan iktidar boşluğunu doldurmak için eski muhalefet tekrar harekete geçmiştir… Ayrıntılı bilgi için bk. Tunaya, Partiler II, s.271.

320 “İntihabat”, İfhâm, no:18, 9 Ağustos 1919, s.2.

321 “İntihabat Hazırlıkları”, İfhâm, no:23, 22 Ağustos 1919, s.1.

322 Sulh ve Selamet-i Osmaniye Fırkası. 14 Ocak 1919’da İstanbul’da kuruldu. Kurucularının başında

ulemadan Fazıl Efendi gelir. Fırka, Sulh ve Selamet Cemiyeti ile Selamet-i Osmaniye Fırkası’nın birleşmeleriyle oluşmuştur. Yeni fırka doğuş nedenini, çoğulculuğa destek vermek olduğunu beyan etmiştir… Tunaya, Partiler II, s.245- 246.

kişilerin seçilmesi olduğunu söyleyen Mehmet Ali Bey, İstanbul adaylarını da tayin etmediklerini ifade etmekteydi323.

Seçimlere katılacak olan partilerden birisi de Millî Ahrar Partisiydi. Millî Ahrar Partisi genel sekreteri, Cami Bey, seçimlerde partisinin göstereceği adayların çoğunluk kazanabilmeleri için propaganda yapmak üzere Anadolu’ya gitmiştir324. Öte yandan daha sonra parti, genel merkezinde toplanarak Anadolu’nun durumu ve partinin seçimlerde alacağı vaziyeti görüşmüştür. Parti, güvenilir şahısları aday olarak göstermek kararını aldı325.

Seçime Çiftçiler Derneği326 de katılma kararı almıştı. Çiftçiler Derneği, milletvekili seçimleri hakkında kendi şubelerine bir genelge göndermiştir. Bu genelgede, her milletin kendine mahsus bir sanatının olduğunu söyleyen Çiftçiler Derneği, Türklerin sanatının da çiftçilik olduğunu ve bu yüzden seçimlere iştirak edeceklerini ifade etmekteydi. Genelgeye göre Türklerin hayatı için son derece önemli olan ziraatın her türlü suiistimalden kurtarılması ve iyileştirilmesi gerekmekteydi. Bundan dolayı seçime katılacak olan Çiftçiler Derneği yayınladığı bu genelgesinde namus ve ehliyet sahibi kimseleri adaylıklarını koymak üzere derneğin genel merkezine çağırmaktaydı327.

Diğer taraftan, sadaretten Harbiye Nezareti’ne, 25 Eylül 1328 tarihli kanun gereği askerlerin askerî hizmette bulundukları süre içinde seçimlere iştirak edemeyecekleri bildirilmiştir328. Seçimlerin gerçekleşmesi, milletin oy ve arzusunu temsil edecek bir kuvvetin meydana gelmesi için istenmekteydi. Bu kuvvetin, millî iradeyi temsil edebilmesi için de bütün Osmanlıların seçimlere katılmasını temin

323 “İntihabat Hazırlıkları”, İfhâm, no:23, 22 Ağustos 1919, s.1. 324 “Cami Bey Bandırma’da”, İfhâm. No:39, 10 Eylül 1919, s.2. 325 “Milli Ahrar Fırkası ve İntihabat”, İfhâm, no:68, 9 Ekim 1919, s.1.

326 Osmanlı Çiftçiler Derneği, 1910 yılında mesleki bir cemiyet olarak kurulmuştur. 1919 yılının