• Sonuç bulunamadı

KÖTÜYE KULLANILABİLİR ŞARTLAR HAKKINDA 93/13 NO.LU AB YÖNERGESİ

§2 ŞEFFAFLIK İLKESİNİN HUKUKİ VE DOĞMATİK TEMELLERİ I AB HUKUKUNDA ŞEFFAFLIK İLKESİ

B. KÖTÜYE KULLANILABİLİR ŞARTLAR HAKKINDA 93/13 NO.LU AB YÖNERGESİ

1. 93/13 No.lu AB Yönergesinin İçeriği

Avrupa Toplulukları Konseyi 5.4.1993 tarihinde Avrupa Ekonomik Toplulukları (AET) Anlaşmasının 100 a maddesine dayanarak kısaca 93/13 no.lu AB Yönergesi veya Yönerge olarak adlandıracağımız “ Tüketici Sözleşmelerinde Kötüye

      

381 Evermann, s. 38. 

382 Örnek olarak “Tüketim Mallarının Satışına İlişkin Yönerge” (Richtlinien über Verbrauchsgüterkauf)

(bkz.md .6 f.2 ABIEG 1999, Nr. L 171/16; Devre Mülk Hakkındaki Yönerge (bkz. Md.4 (Ekte verilen asgari verilerle bağlantılı olarak) ABIEG Nr. L 280/87 verilebilir.  

383 Evermann, s. 39. 

384 Bkz md. 6 f.2, Tüketici Malları Satışına İlişkin Yönerge (Richtlinie über Verbrauchsgüterkauf) ABIEG

1999, L 171/16 .  

Kullanılabilir Şartlar Hakkında Yönerge”yi çıkartmıştır386. Yönergeye göre üye devletler söz konusu Yönergeyi en geç 31.12.1994 tarihine kadar iç hukuka aktarmakla yükümlü kılınmışlardır (md.10)387. Alman hukuku bakımından bu yükümlülük esas olarak Genel İşlem Şartları Yasasının kabul edilmesiyle yerine getirilmiştir. Ancak daha sonra yapılan Borçlar Hukuku Modernizasyonu ile genel işlem şartları hukukuna ilişkin düzenlemeler Alman Medeni Kanununa alınmışlardır (§ 305 vd. BGB). Türk hukuku bakımından, söz konusu Yönerge, 2003 yılında Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik ile iç hukukumuza aktarılmıştır.

93/13 AB Yönergesinin getirdiği düzenlemelere göre Yönergenin kişisel uygulama alanı sadece müteşebbis ile tüketiciler arasındaki sözleşmelere ilişkindir388. Yönergenin maddi uygulama alanına gelince, 93/13 AB Yönergesi örneğin Alman hukukunda genel işlem şartlarının “çok sayıda” kullanılmak üzere hazırlanan sözleşmelere uygulanma özelliğinden farklı olarak sadece münferit bir durum için düzenlenen bireysel tüketici sözleşmelerine de ilişkindir389.

Yönergede tüketici sözleşmelerindeki sözleşme şartları hakkında içerik denetimi düzenlenmekte ve Yönergenin 3. maddesine göre Yönerge anlamında, münferit olarak müzakere edilmemiş olan ve dürüstlük kuralına aykırı olarak tüketicinin aleyhine ciddi ve haklı olmayan yanlış anlaşılmalara sebep olan şartların “kötüye kullanılabilir” olduğu ifade edilmiştir. Yönergenin 2. maddesinde ise kötüye kullanılabilir şartların tanımına ilişkin olarak 3. maddeye atıf yaptığı görülmektedir.

      

386 Bkz.ABL. EG NR. L 95 v.21.4.1993; NJW 1993, s. 1838 f.; Kreienbaum, s. 296.; ayrıca bkz. Jürgen

Basedow: in Münchener Kommentar zum Bürgerlichen Gesetzbuch Band 2, Schuldrecht Allgemeiner Teil, Redakteur Wolfgang Krüger, 5. Auflage München 2007, §305 BGB, Rn. 18 vd. Yönerge metni için ayrıca bkz. http://www.jura.uni- bielefeld.de/Lehrstuehle/Artz/files/allg_epr/199313ewg.pdf. Yönerge ile sözleşme taraflarından birisinin ekonomik anlamdaki güçsüzlüğünün, borçlar hukukunun irade özerkliği ve bunun sözleşmeler alanındaki uzantısı sözleşme özgürlüğü temel kavramlarına başvurulmak suretiyle sömürülmesi önlenmek istenmiştir (bkz. Tekinalp ve diğerleri, s. 659). 93/13 AB Yönergesinin Türkçe metni için bkz. Zevkliler/Aydoğdu, s. S. 815-818; Aslan, s. 713-717. Henüz 27 Şubat 1976 tarihinde Avrupa Konseyi “Tüketicilerin Yaptıkları Sözleşmelerdeki Kötüye Kullanılan Şartlara ve Uygun denetim Yöntemlerine İlişkin Karar Tasarısı”nı hazırlamıştır (bu konuda bkz. Tandoğan, s. 37). 

387 Bkz. Heinrichs (FS. Trinkner), s. 158; Kreienbaum, s. 296. 

388 Havutçu, İçerik denetimi, s. 65; Kreienbaum, s. 299. 

389 Havutçu, İçerik denetimi, s. 65, 66; Tekinalp ve diğerleri, s. 659, dn. 41; Kreienbaum, s. 299;

Yine Yönerge bir ek halinde kötüye kullanılabilir şartların listesini vermiş bulunmaktadır390.

Yönergede ayrıca üye devletlerin Yönergede öngörülenden daha katı kuralları, tüketicinin korunması için, koyabileceği belirtilmektedir (md.8). Yönergenin 8. maddesine göre, üye devletler Yönerge ile düzenlenen alana ilişkin olarak tüketicinin korunması için Yönerge ile bağdaşan daha yüksek bir koruma düzeyi garanti edebilirler391.

2. 93/13 No.lu AB Yönergesinde Şeffaflık İlkesi

93/13 No.lu AB Yönergesinin 4/II ve 5 c.1 maddelerinde esas olarak şeffaflık ilkesinin gerçekleştirildiği kabul edilmektedir392. AB Yönergesinin 5. maddesi şöyle demektedir:

Tüketiciye sunulan belirli koşulların veya tüm sözleşmenin yazılı olması halinde, bu koşulların daima açık ve anlaşılır bir dille yazılmış olması gerekir. Bir koşulun anlamı konusunda şüphe varsa, tüketicinin en lehine olan yorum üstün tutulur. Bu yorum kuralı 7 (2) maddede düzenlenen usul hakkında uygulanmaz”.

Bunun yanı sıra Yönergenin 4. maddesinin 2. fıkrasındaki düzenleme ise şu şekildir:

“Koşulların haksız niteliğinin değerlendirilmesi, bu koşulların açık, anlaşılır

bir dille yazıldığı müddetçe, ne sözleşmenin ana konusunun tanımıyla ne de değişime konu olan mal ve hizmetlerin karşılığı olarak ödenen ücret veya bedelin uygunluğu ile irtibatlandırılamaz”.

Yönergenin 5. maddesinin 1. cümlesinde şeffaflık ilkesinin özünü görmek mümkündür. Burada sözleşme içerisinde tüketicilere sunulan şartların daima açık ve

      

390 Havutçu, İçerik denetimi; s. 66; Kreienbaum, s. 300. 

391 Ayrıca bkz. http://www.jura.uni-bielefeld.de/Lehrstuehle/Artz/files/allg_epr/199313ewg.pdf 

392 Bkz. Karsten Markwardt: Die Rolle des EuGH bei der Inhaltskontrolle vorformulierter

Verbraucherverträge, Nomos Verlagsgesellschaft, 1999 Baden Baden, s. 131 vd.; Kreienbaum, s. 300; Norbert Reich: Kreditbürgschaft und Transparenz, NJW 1995, s. 1857 vd.; Heinrichs (FS. Trinkner), s. 158. 

anlaşılır şekilde kaleme alınması zorunluluğu getirilmiştir393. Yönergenin 5. maddesinin 1. cümlesindeki bu düzenleme bakımından Alman yargısal içtihatlarına yöneldiği görülmektedir. Burada şartların anlamının objektif olarak ortaya çıkartılması kastedilmemekte bilakis ortalama bir müşteri için iyice anlaşılabilirlik amaçlanmaktadır. Bu bağlamda Yönergenin 20 nolu gerekçesinde tüketici sözleşmeleri sırasında açık ve anlaşılır dil kullanılması istenmekte ve bu suretle tüketicinin bütün şartlar hakkında fiili olarak bilgi edinmesi olanağına sahip olması zorunluluğu ifade edilmektedir394. Bu düzenleme ile Avrupa düzeyinde sözleşmenin içeriğini şeffaf olmayan bir ifade suretiyle gizlemenin artık mümkün olmaması gerekmektedir. Bu husus aynı zamanda AB hukukunda güvence altına alınan enformasyon modeline de uygun görünmektedir395.

Yönergenin 5. maddesinin 1. cümlesinin gereklerini yerine getirebilmek için sadece genel işlem şartlarına yorum yoluyla açık bir içeriğin izafe edilebilmesi yeterli değildir. Bilakis bu düzenleme çerçevesinde genel işlem şartlarının içeriğinin şeffaf olarak yani tüketici için anlaşılır şekilde ortaya konulması zorunludur396.

Yönergenin 4. maddesinin 2. fıkrasına göre, bir genel işlem şartının kötüye kullanılırlığı, açık ve anlaşılır şekilde kaleme alındıkları sürece, ne sözleşmenin ana konusuna göre ne de fiyat ile karşı edim ya da hizmet veya mallar arasındaki uygunluğa göre belirlenmektedir397. Yine Yönergenin 5. maddesinin 1. cümlesinde, tüketiciye yazılı olarak sunulan şartların açık ve anlaşılır şekilde kaleme alınması zorunluluğu ifade edilmektedir398.

Yönergenin 5. maddesinin 2. cümlesi bir şartın içeriği hakkında tereddüt durumunda tüketici için daha uygun olan yorumu öngörmektedir (belirsizlik kuralı)399. Belirsizlik kuralının uygulanması esasında hiçbir zaman şartların ortalama tüketiciler için kavranabilir olması sonucuna yol açmamaktadır. Çok anlamlı şartlar

      

393 Hoyningen-Huene, s. 180; Havutçu, içerik denetimi, s. 66; Atamer, s. 209; Stadler, s. 22; Heinrichs

(FS. Trinkner), s. 158 ve 171 vd. 

394 Leitner, s. 36. 

395 Leitner, s. 36. 

396 Heinrichs (FS. Trinkner), s. 158, s. 171 vd; Leitner, s. 36.

 

397 Stadler, s. 22; ayrıca bkz. Kreienbaum, s. 301; Heinrichs (FS. Trinkner), s. 158. 

398 Bkz. Kreienbaum, s. 301; Stadler, s. 22. 

399 Heinrichs (FS. Trinkner), s. 160, s. 171 vd.; Bu durum Avusturya Medeni Kanunu § 915 (2. yarım

cümle)ye uygundur ancak bu düzenleme (Avusturya Medeni Kanunu § 915) tüketici sözleşmelerindeki sözleşme şartları ile sınırlı değildir ve bu yüzden de başka bir uygulama alanına sahip bulunmaktadır (Bkz. Leitner, s. 37) 

için müşteri lehine yorum ilkesi şeffaf olmayan şart düzenlemelerinden kaçınmak için etkili bir araç değildir. Bu itibarla Yönergenin 5. maddesinin 1. ve 2. cümleleri sıkı bir şekilde birbirinden ayrı tutulmalıdır400. Yönergenin 5. maddesinin 2. cümlesinde düzenlenen belirsizlik kuralına göre, bir şartın anlamında tereddüt olması halinde tüketici için lehe olan yorum geçerli olacaktır. Buradan şeffaflık ilkesinin ihlalinden yalnızca belirsizlik kuralının uygulama alanı bulacağı sonucu çıkartılabilir401. Yönergenin 5. maddesinin 1. cümlesinde ifadesini bulan şartların açık ve anlaşılır şekilde kaleme alınması gerektiğine ilişkin düzenleme karşısında, bu düzenlemenin, ilişkilendirme koşullarının şeffaf düzenlemesine hizmet ettiği savunulabilir402.

Yönergenin 6. maddesinin 1. fıkrasında tüketici için kötüye kullanılabilir şartların bağlayıcı olmadığı belirtilmekle birlikte anlaşılır olmayan şartların hukuksal sonucunun ne olduğu hususunda bir düzenleme eksik bulunmaktadır403.

Yönergenin 4. maddesinin II. fıkrasında yer alan düzenleme çerçevesinde404 Yönergenin uygulama alanının bir sınırlandırılması öngörülmekte ve sözleşmenin ana konusunu veya fiyatı belirleyen şartların esas olarak denetimden serbest oldukları ifade edilmektedir405. Bunun karşıt kavramından şartların açık olmayan veya anlaşılmaz şekilde düzenlenmesi durumunda kötüye kullanılırlık denetiminin caiz olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır406. Aynı zamanda bu durumda şeffaf olmama durumu hükümsüzlüğün bir sebebi değil bilakis aslında bu şartlar için söz konusu olmayan içerik denetiminin bu şartlar için kabulünü gerektirecektir407.

Yönergenin 4. maddesinin I. fıkrasına göre, bir sözleşme şartının kötüye kullanılabilirliği, sözleşmenin akdedilmesi esnasında sözleşmenin konusunu oluşturan hizmetlerin veya malların türüne, sözleşmenin akdedilmesine eşlik eden bütün durumlara, aynı veya başka bir sözleşmenin diğer şartlarına göre

      

400 Leitner, s. 37. 

401 Kreienbaum, s. 301; Reich, NJW 1995, s. 1857 (1858). 

402 Bkz. Kreienbaum, s. 301. 

403 Bkz. Kreienbaum, s. 301. 

404 Yönergenin 4. maddesinin II. Fıkrasındaki düzenlemede; şartlar açık ve anlaşılır şekilde kaleme

alındığı takdirde şartın kötüye kullanılabilir olduğuna karar verilmesinin ne sözleşmenin ana konusuna ne de fiyat yani ivaz ile hizmet ya da mallar arasındaki uygunluğa ilişkin olduğu ifade edilmektedir (bkz. http://www.jura.uni-bielefeld.de/Lehrstuehle/Artz/files/allg_epr/199313ewg.pdf) 

405 Kreienbaum, s. 310, 302. 

406 Kreienbaum, s. 302; Kappus, NJW 1994, s. 1847 vd. 

değerlendirilmelidir. Yine şeffaflık sorunu açısından bir şartın anlaşılırlığı, ortalama müşteri bakımından değerlendirilmelidir ve bu bağlamda bireysel durumlara riayet edilmemelidir408. Yönergenin gerekçesinde de ifade edildiği üzere, sözleşme şartlarının kötüye kullanılırlığının belirlenmesi için ölçütler genel olarak tespit edilmelidir. Genel olarak belirlenecek olan ölçütlere göre şartların kötüye kullanılabilirliğinin değerlendirilmesi tarafların menfaat durumlarının bütün olarak değerlendirilmesiyle tamamlanmalıdır409.

Yönergenin 4. maddesinin II. fıkrasına göre, şartlar açık ve anlaşılır şekilde kaleme alındıkları takdirde, ne sözleşmenin ana konusu ne de fiyat ya da ivaz ile karşı edimi oluşturan hizmetler ya da mallar arasındaki makullük şartların kötüye kullanılabilirliğinin değerlendirilmesinde dikkate alınırlar410. Böylelikle ana edimleri ilgilendiren şartlar, Yönergenin 4. maddesinin 2. fıkrası gereğince kötüye kullanılma denetiminin dışında tutulmuştur. Yani fiyat–edim ilişkisi böylelikle denetlenememektedir. Bunun nedeni ise bu konudaki hukuksal ölçütlerin eksikliğinde ve piyasanın arz ve talep yönetiminin korunması amacıyla serbest fiyat oluşumuna yönelik ihtiyacı içerisinde bulunmaktadır411.

Bununla birlikte ana edimleri içeren şartlar şeffaflık denetimine tabidirler. Yönergenin 4. maddesinin 2. fıkrası böylelikle Yönergenin 5. maddesinin 1. cümlesindeki genel şeffaflık ilkesinin bir alt grubudur. Yönergenin 4. maddesinin 2. fıkrasında şeffaflık ilkesine yer verilmesi ile şeffaflık ilkesi fiyat-edim ilişkisine de teşmil edilmiştir412.

Avrupa Birliğine üye devletlerdeki girişimciler ve tüketiciler arasındaki sözleşmelerde yer alan kötüye kullanılabilir şartlar hakkındaki hukuksal düzenlemeler AB Yönergesinin kabul edilmesinden önce oldukça çok sayıda farklılık arz etmekteydi. Yönerge esas olarak bu alandaki hukuksal düzenlemelerin uyumlaştırılmasını amaçlamaktadır413. AB Anlaşmasının genel amaçlarının

      

408 Kreienbaum, s. 302, 303. 

409 Kreienbaum, s. 303; krş. NJW 1993, s. 1838 (1839). 

410 Havutçu, içerik denetimi, s. 163; Kreienbaum, s. 306. 

411 Leitner, s. 37.

 

412 Leitner, s. 37. 

gerçekleştirilmesi yanında414 Yönerge aynı zamanda tüketicinin korunmasının kuvvetlendirilmesini de öngörmektedir415.

93/13 no.lu AB Yönergesinin 5. maddesindeki şeffaflık ilkesinin bir ihlalinin zorunlu olarak ilgili şartın hükümsüzlüğü sonucu doğurmayacağı ifade edilmektedir416. Nitekim Avrupa hukuku açısından şeffaflık ilkesi, 93/13 no.lu AB Yönergesinin 6. maddesindeki kötüye kullanma denetiminin dışında düzenlenmiştir ve kendisi bu maddede ayrı bir hukuksal sonucu içermemektedir. Böylelikle Yönergenin 8. maddesinde üye devletlere ulusal denetim düzenlemeleriyle uyum içerisinde şartların şeffaf olmayan bir şekilde düzenlenmesinden kaçınma yükümlülüğü getirilmektedir. Başka bir anlatımla 93/13 nolu AB Yönergesi tüketici için asgari bir koruma düzeyini garanti etmektedir ve fakat şeffaf olmayan şartların belirlenmesi ve bu şartlara bağlanan yaptırımlar için bağlayıcı bir denetim sistemi öngörmemektedir417. Bu husus ulusal yasa koyucuların bir ödevi olarak kabul edilmektedir.

3. 93/13 No.lu AB Yönergesindeki Şeffaflık İlkesine İlişkin Düzenlemelerin Değerlendirilmesi

Yukarıda ifade edildiği gibi 93/13 No.lu AB Yönergesi içerisinde farklı yerlerde şeffaflık ilkesine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.

93/13 No.lu AB Yönergesinin 5.maddesinin 1. cümlesi genel bir açıklık ve anlaşılırlık ilkesini formüle etmektedir ve bu ilkenin içeriği ise tüketiciye sözleşmelerde sunulan yazılı şartların daima açık ve anlaşılır bir şekilde kaleme alınmasını öngörmektedir. Bu genel gerekler Yönergenin 4. maddesinin 2. fıkrasında, kötüye kullanma denetimi çerçevesinde imtiyazlı olan fiyat ve ana edim şartlarının her halükarda açık ve anlaşılır düzenlemeye gereksinimi olduğu hususu merkezinde somutlaştırılmıştır418.

      

414 Bkz. Klauz Yönergesinin gerekçeleri (Erwägungsgründe) bkz. Ek III.(Leitner, s. 34). 

415 Bkz. Klauz Yönergesinin 6 nolu gerekçesi (Erwägungsgründe) (bkz. Ek III) (Leitner, s. 34). 

416 Joppich, s. 16. 

417 Bkz. Joppich, s. 16. 

93/13 nolu AB Yönergesinde norm altına alınan açıklık ve anlaşılırlık ilkesi, anlam ve amaç bakımından genel işlem şartları hukukunda somutlaştırılan şeffaflık ilkesi ile karşılaştırılabilir. Bu ilke, girişimciye kendi şartlarının tür ve usulü bakımından bir yükümlülük getirmektedir. Söz konusu yükümlülük kullanıcıyı, şartlarını tüketicinin kavrama kabiliyeti bakımından düzenleme hususunda zorlamaktadır419. Buna karşılık şartın somut içeriğini emreden açık olarak pozitif bir enformasyon yükümlülüğü yapılandırılmamaktadır. Bu sebepten dolayı 93/13 AB Yönergesi sözleşme hukukuna ilişkin diğer Yönergelerin aksine sadece topluluk hukukuna ilişkin şeffaflık ilkesinin özel bir şekillenmesini yani bilhassa şekli bileşenlerini içermektedir denilebilir420

93/13 nolu AB Yönergesi vasıtasıyla aynı zamanda enformasyon modelinin sınırları da açıklığa kavuşmaktadır. Topluluk yasa koyucusu kötüye kullanılabilir şartların bağlayıcı olmadıklarını öngörerek enformasyon modeli yanında aynı zamanda, girişimciler ile tüketiciler arasındaki farklı güç ilişkilerini hesaba katarak, emredici hukukla da tüketicinin korunmasını gerçekleştirmektedir421. Burada enformasyon modeli olası davranış pariteleri ve tüketiciye tek başına bırakılmış enformasyon masrafları sebebiyle elbette sınırlara sahiptir, öyle ki düzenleme modeli enformasyon modeli yanında devreye girmektedir422.

Genel işlem şartları hukukunda şeffaflık ilkesinin içeriğinin belirlenmesi bakımından iç hukukun Avrupa Birliği hukukuna uygun yorumlanması gerekmektedir. ATAD da ulusal mahkemelerin ulusal hukukun yorumunu mümkün olduğunca Yönergenin lafzına ve amacına göre yapmalarını istemektedir423. Üye devletlere yönelik olan bu Yönergeye uygun yorum ilkesi, hukuksal temellerini aynı zamanda AT Antlaşmasının 10. ve 249. maddesinin 3. fıkrasında bulmaktadır. Bu nedenle ulusal hukuku uygulayan yargıcın sadece ulusal hukukta geçerli olan yorum kurallarını değil aynı zamanda Yönergenin amacını ve içeriğini de yorum sırasında göz önüne alması gerekmektedir. Bu bağlamda Yönergeye uygun yorum ilkesi

      

419 Evermann, s. 39. 

420 Bkz. Evermann, s.40. 

421 Evermann, s. 40; ayrıca bkz. Erwägungsgrund, Nr. 16.

 

422 Evermann, s. 40. 

423 Bkz. EuGH Slg. 1987, 3969 (3986 Tz. 12); EuGH Slg. 1990 I, 4135 (4159 Tz 8).; EuGH EuZW

1997, 625 (628) (Evermann, s. 41 den naklen). Yönergeye uygun yorum konusunda bkz. Tekinalp ve diğerleri, s.  

sadece ilgili uyum hükmüyle sınırlı değildir. Sadece uyumlaştırma yasasının bizatihi hükümleri değil aynı zamanda Yönergenin uyumlaştırılması kapsamında olan bütün hükümler bu Yönergeye uygun yorum sırasında dikkate alınmalıdır424.

Avrupa Birliği hukuku bakımından genel işlem şartlarında şeffaflık ilkesinin düzenlendiği 93/13 No.lu AB Yönergesinin iç hukuka aktarılması gerekmektedir. ATAD şeffaflık ilkesinin gereklerinin yargısal içtihatlarla garanti edildiğinden dolayı, ayrıca 93/13 No.lu Yönergenin iç hukuka aktarılmasının gerekli olmadığı

yönündeki anlayışı kabul etmemiştir425. ATAD’ın vermiş olduğu

Kommission/Niederlande kararında Hollanda’nın 93/13 No.lu AB Yönergesini iç hukuka aktarma yükümlülüğünü yerine getirmediği belirtilmiştir. ATAD bu kararında ayrıca ulusal hukukun iç hukuka aktarmasının yasa koyucunun zorunlu bir ödevi olduğunu belirtmiştir. Hatta salt ulusal hukukun fiili olarak Yönergenin iç hukuka tam olarak aktarılmasını garanti etmesinin zorunlu olmayıp, aynı zamanda bu hukuktan kaynaklanan hukuksal durumun yeteri ölçüde açık ve anlaşılır olarak belirlenmesini ve böylelikle yararlanan kimsenin hakları konusunda bilgi sahibi olmayı ve gerektiğinde bunları ulusal mahkemeler önünde talep etmeyi olanaklı kılacak bir hukuksal duruma sokulması gerektiğini ifade etmiştir. Bu itibarla iç hukuktaki mevcut içtihadın şimdiye kadar Yönerge tarafından öngörülen sonuç için yeterli olduğu hususu tek başına yeterli olamayacaktır. Bu karardan etkilenmek suretiyle Alman yasa koyucusu şeffaflık ilkesi garantisini açıkça yasaya koymuştur426.

Şeffaflık ilkesini öngören 93/13 No.lu AB Yönergesinin iç hukuka aktarılması çerçevesinde Avusturya hukukunda da Avusturya Tüketicinin Korunması Yasasının 6. paragrafının 3. bendinde genel işlem şartları içerisinde veya sözleşme

      

424 Evermann, s. 41. 

425 Bkz. Rs C-144/, Kommission/Niederlande, bkz. Leitner, s. 39; ayrıca bkz. Hubert Schmidt:

Beck’scher online Kommentar BGB, Herausgegeben von Heinz Georg Bamberger-Herbert Roth, München 2010, BGB § 307, RN, 17, ayrıca bkz NJW 2001, s. 2244 vd. 

426 AB Yönergesinin Alman iç hukukuna aktarılması konusunda bkz. Schmidt, BGB § 307, BeckOK RN

1, 3 vd.; Avrupa Toplulukları Adalet Divanının taleplerini yerine getirmek için, alman yasa koyucusu şeffaflık ilkesini açıkça yasaya almaya karar vermiştir. Bu durum alman hukukunda Borçlar Hukuku Modernizasyon Yasası çerçevesinde gerçekleşmiştir ve bu Yasa ile Genel İşlem Şartları Yasası Alman Medeni Yasasına (BGB) entegre edilmiştir. Alman Medeni Kanununun 307. paragrafının 1. fıkrası şu şekildedir; “Genel işlem şartları içerisindeki hükümler, şayet kullanıcının müşteriyi dürüstlük kuralına

aykırı olarak mağdur ediyorlarsa hükümsüzdürler. Makul olmayan bir mağduriyet aynı zamanda düzenlemenin açık ve anlaşılır olmamasından da kaynaklanabilir”. ( bkz. Westphalen, NJW 2002, s.16;

formlarında yer alan sözleşmesel bir düzenlemenin açık olmayan veya anlaşılır olmayan bir şekilde kaleme alınması durumunda hükümsüz olacağına ilişkin düzenleme getirilmiştir427.

93/13 No.lu Yönergenin Türk hukuku bakımından öneminin oldukça büyük olduğu söylenebilir Nitekim Yönergenin 2003 yılında Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ve Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik ile iç hukuka aktarılmasından önce genel işlem şartları konusu herhangi bir yasal düzenlemede bulunmamaktaydı. Bu nedenle de söz konusu Yönerge iç hukukta aynen yasalaştırılmıştır428. Yine Türk Borçlar Kanununun “E.Genel işlem

koşulları/I.Genel Olarak” kenar başlıklı 20. maddesinin hükümet gerekçesinde de429, ilgili düzenlemeler yapılırken Yönergenin göz önünde bulundurulduğu belirtilmiştir.

II. BAZI AVRUPA ÜLKELERİNDEKİ YASAL DÜZENLEMELER