• Sonuç bulunamadı

Ordu Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

ÖZET

Türkçenin anlatım gücünü arttıran, kendine özgü niteliklerinden biri de pekiştirme olgusudur. Pekiştirmeler, dilde ad, sıfat, belirteç gibi görevleri üstlenen sözcüklerin başına ön seslerindeki iki sesin /p/, /m/, /r/, /s/, seslerle oluşturduğu bir hecenin eklenmesiyle gerçekleştirilir. Pekiştirmeler diğer dillerde pek nadir bulunan veya bulunmayan ses unsurlarıdır. Bu nitelik Türkçenin 8. Yüzyıldan itibaren başlayıp günümüze kadar süregelen bir olgudur. Türkçenin en eski kaynaklarından başlayarak her zaman pekiştirmeleri görebiliyoruz. Dilimiz uzun bir zaman dilimi boyunca Arapça ve Farsçanın tesiri altında kaldığından ve bu dillerde pekiştirme olmadığından dilimizin birçok özelliği üzerinde durulmamıştır.

Anahtar kelimeler: Türkçe grameri, pekiştirme sıfatları, isimler; m, p, r, s ünsüzleri. ABSTRACT

Turkish language to reinforce the fact that increases the power of expression is a feature unique.Consolidate, in the language of names, of adjectives, the addition of markers to the beginning of a syllable, which sounds in the syllable in front of two sound-p, m, r, s-sound is created with, to perfor. Consolidate, are sound elements, so they are very few or no other languages do not have. This feature on Turkish language beginning in eighth century and continuing to the present is a fact. Turkish languages, starting from the oldest sources we can always see consolidation. Our language, a long time under the influence of Arabic and Persian languages and remained in the consolidation that has focused on this feature

Keywords:Turkish grammar,reinforcement adjectives, names; m, p, r, s of consonants.

Türkçe isim, sıfat, zarf, edat, fiil gibi sözcük ve sözcük türetme işlevi bakımından oldukça elverişli bir dil yapısına sahiptir. Özellikle sondan eklemeli bir dil yapısına sahip olduğu için sözcük türetmede avantajlı bir dil olduğu söylenebilir.

Türkçenin ikileme ile birlikte diğer dillerde pek sık rastlanmayan bir özelliği ise pekiştirmedir. Pekiştirme, bir kelimenin cümle içindeki anlam zenginliğini ve söyleyişini kuvvetlendirmektir. Apaydınlık, dosdoğru, kapkaranlık, sımsıkı, yapayalnız vb.pekiştirmelerinde görüldüğü gibi onlara; aydınlık, doğru, karanlık, sıkı, yalnız kelimelerinden daha güçlü daha zengin bir anlam derinliği ve söyleyiş kuvveti kazandırmakla birlikte ses özelliği de katmaktadır.

M. Hakkı Suçin “Türkçe ve Arapça İkilemelerde Sözcük Dizilişi ve Ses Benzeşmesi” başlıklı çalışmasında Klasik Arapça geleneğinde ikilemelerin çoğunlukla itbâ’ (artlama,tabi etme), bazen de

muzâvece (çiftleştirme) terimiyle ifade edildiğini; Klasik Arapça dilcilerinin ikilemeler konusunu te’kîd ve takviye (pekiştirme) çerçevesinde ele aldığını, fakat konu hakkında bağımsız eserler yazanların da olduğunu

belirtmektedir.1Mehmet Hakkı Suçin’in diğer bir yargısına göre ise pekiştirmenin adlandırılışı şöyledir: Klasik Arap dilcilerine göre itbâ’, anlamı pekiştirmek ve ifadede ahenk yaratmak için bir kelimenin kendisinden önceki başka bir kelimeyle uyaklı bir şekilde kullanılmasıdır.2Bu tanımdan hareketle Mehmet

Hakkı Suçin ‘in de dediği gibi iki sonuç çıkarılabilir: Bunlardan birincisi ikilemelerin pekiştirme işlevi vardır; ikincisi ise pekiştirmelerin şiirsel bir ahenk taşımaktadır.

İkilemeler anlam yönünden pekiştirmelerle hemen hemen aynı özelliği taşırlar. Bu nedenle ikilemelerin pekiştirme özelliği yargısı buna dayandırılmaktadır ama “her ikileme pekiştirme özelliği taşıyor” yargısına varılamaz.

Suçin, çalışmasında İbn Fâris’in, günümüzde genellikle “fosilleşmiş” olan ikilemeleri (itbâ’), bir kelimeyi pekiştirmek ve güçlendirmek amacıyla aynı ölçüde uyaklı başka bir kelimeyi kullanmak3

şeklinde tanımladığına değinmektedir. Zeynep Korkmaz ise Gramer Terimleri Sözlüğü adlı eserinde pekiştirme

1 Suçin, M. H., (2006), “Türkçe ve Arapça İkilemelerde Sözcük Dizilişi ve Ses Benzeşmesi”, Akev Akademi Dergisi, Sayı: 28, s. 282. 2 Suçin, M. H., (2006), s. 283.

EROL ÇAMYAR –TUDOK 2010

874

kavramını kök kelimenin belirttiği özelliği çeşitli yollarla yoğunlaştırma4şeklinde ifade etmektedir.

Türkçede pekiştirme yapılırken cümle içinde anlamca ön plana çıkarılmak istenen, anlam ve ses bakımından pekiştirilen sıfat, zarf, edat görevli kelimelerdir. Bu pekiştirme sadece /m/, /p/, /r/, /s/ ünsüzleriyle değil, ünsüz ikizleşmeleri ve ikilemelerle de yapılmaktadır. Ayrıca {+A} pekiştirme ekiyle ve küçültme eki {-Cık} ile de zaman zaman pekiştirme yapılabilmektedir.

Türkçede pekiştirmeli sıfat türü sadece kelimenin ilk hecesinden sonra pekiştirme ünsüzlerinden uygun olanının getirilmesiyle meydana gelmez. Diğer pekiştirme türlerinde de olduğu gibi küçültme eki olan {-CIk} ve {+A} pekiştirme ekiyle, ünsüz ikizleşmeleriyle ve ikilemeler gibi çeşitli yollarla da yapılabilir. Pekiştirilen sözcüklerin büyük bir kısmı konumuz olan sıfatlar, özellikle de niteleme sıfatları üzerine yapılmaktadır. Ahat Üstüner,pekiştirme amacıyla ortaya çıkan ikizleşmenin en çok zarf, sıfat ve edat görevli kelimelerde görüldüğünden ve ses düşmesine bağlı ikizleşme gibi görülen kelimelerin cümlede bu görevi yaptıklarından

5bahsetmektedir.

Ünsüz ikizleşmeleri günlük konuşma dilimizde de kullanılmakta; amma> ama, amman>aman , eyyi> iyi gibi ünsüz ikizleşmeleri bugün hala konuşma dilinde görülmektedir. Türkçede kelimeler pekiştirilirken /m/, /p/, /r/, /s/ ünsüzlerinin yeterli olmadığı, bunlar yapı olarak farklı görünseler de anlamca aynı olduğu söylenebilir.

Ünsüz ikizleşmelerinde kullanılan kelimeler çoğunlukla halk söyleyişine dayalıdır. Günlük konuşma dilinde önem arz eden kelimeler halk dilinde ünsüz ikizleşmesi şekliyle yani diğer bir tanımla pekiştirme göreviyle kullanılır. Ünsüz ikizleşmesi pekiştirme ile aynı anlamı tam olarak vermeyebilir ama birbirinden de çok uzaktır denilemez. Hatta bazen bu şekildeki ünsüz ikizleşmeleri kalıcı olmuştur. Anadolu ağızlarında bu şekilde kalıplaşmış, pekiştirilmiş kelimeler de bulanabilir. Örneğin; emmi “amca”, sekkiz “8” gibi kelimeleri bunlardan sayılabilir.

Ünsüz ikizleşmesi sonucu oluşan kelimeler incelendiğinde bazen ses düşmesi veya ünsüz benzeşmesi gibi görülebilir. Fakat pekiştirme etkisinin var olduğu kelimeler de olabilmektedir.

Pekiştirme Sıfatlarının Tarihçesi ve Tarihî Türk Lehçelerinde Pekiştirme:

Türkçede anlamı yoğunlaştırmak, anlatımı etkili kılmak, kelimeyi doğru telaffuz etmek ve güzel konuşmak, dinleyici ve okuyucuyu anlatımın akışına bağlamak için pekiştirmeye başvurulduğu en eski kaynaklarda bile görülmektedir. Bu konuda Ahmet Caferoğlu Uygur Türklerinin kıpkırmızı pekiştirmesini kıpkızıl şeklinde dediklerinden bahseder.6

Türkçe kökeni çok eski tarihlere uzanan bir dildir. Bu yüzden Türkçe alanında bir konu araştırılırken ilk yazılı eserlere kadar gidilmelidir. Pekiştirme sıfatlarının da gelişim sahası Türklerin ilk yazılı eserleri kabul edilen Orhun Yazıtlarına değin uzanmaktadır. Orhun Abidelerinde pekiştirmeler genel itibariyle sıfat görevinde kullanılmıştır. Pekiştirme yapılırken kendi başına bir kelime ile yapılır.

adınçıg bark: bambaşka türbe adınçıg bediz: bambaşka resim 7

İslamiyet dönemi geçiş eserlerinde de bolca pekiştirme kullanılmıştır. kap kara: kapkara

kıp kızıl: kıpkırmızı-kıpkızıl top tolu: dopdolu

tüp tüz: düpdüz8

Eski Uygur Türkçesinde de pekiştirmeler kullanılmış olup Yeni Uygur Türkçesine zemin hazırlanmıştır. Kutadgu Bilig’ de pekiştirme eki olarak kullanılan {–gIl} ekiyle birlikte bir de {+A} pekiştirme ekinin kullanıldığı görülür. Üstüner ,”{+A} eki bazen de {-gIl} ekiyle kullanıldığını” 9 belirtmektedir.

Ayur tur kadaşın gürin körgile / Ziyaret kılıp sen yana yangıla K.B.( Birde ilave etti: kardeşinin mezarını bir gör, onu ziyaret edip öyle geri dön.)10

Eski Uygur sözlüğündeki bazı pekiştirmelere bakalım: algukun: büsbütün tolun: dopdolu

4 Korkmaz, Z., (1992), Gramer Terimleri Sözlüğü ,Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları, s.121

5 Üstüner, A., (2000), “Türkçede Fonetik Pekiştirmeden Kaynaklanan Ünsüz İkizleşmeleri”, Çeşme-İzmir, Dördüncü Uluslar Arası Türk Dil Kurultayı, s.8.

6 Caferoğlu, A., (1993), Uygurca- Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, İstanbul,Enderun kitapevi ,s.116. 7 Ergin, M., (2007), Orhun Abideleri,İstanbul, Boğaziçi Yayınları,s.6.

8 Arat, R.R., (1979), Kutadgu Bilig III, İstanbul, Edebiyat Fakültesi Basımevi, s.221-480. 9 Üstüner, A.,(2000), s.192.

DİLBİLİM YÖNÜNDEN PEKİŞTİRME SIFATLARI andıran: büsbütün. Tamamıyla yüp: büsbütün, tamamıyla

kızkızıl: kıpkızıl , kıpkırmızı tözü: hepsi, tamamı11

Kaşgarlı Mahmud ise, Divanü Lügat’it Türk’te Türkçede pekiştirmeye geniş yer vermiştir. Kitabından pekiştirme hecelerini ep, üp, köm ve ters biçimleriyle açıklamıştır. Türk dilinde Oğuzca ve Çiğilcegibi lehçelerde pekiştirme ayrı ayrı biçimlerde kullanılmıştır. Örneğin , ep edgü neng yang e peyi, “ gerçekten iyi bir nesne” anlamında iken Oğuzlar bembeyaz değil ep ak demişlerdir.12 Yine Kaşgarlı Mahmud ,Oğuzların

yuvarlak bir şeyi betimlerken aşırı vurgu yapmak isterlerse tes tegirme dediklerinden bahsederek bu kuralın bu şekilde kullanılmasını aykırı bir durum kabul eder. Ona göre Türk lehçelerinin çoğunda kural, renkler ya da bir şeyin özellikleri anlatılırken pekiştirme yapılmak istendiğinde sözcüğün ilk hecesi alınması ve bunun /P/ ile birleştirilmesidir; ancak Oğuzlar /m/ ile birleştirir. Örneğin Türkler“derin kurşini” rengini anlatmak için köp kök derken, Oğuzlar köm kök derler. Kök ,”kurşini” anlamına gelir. Türkler, ilk yazacı (k) alır ve bunu /p/ sesiyle birleştirir, pekiştirme sıfatı olarak köp derler, daha sonra rengin adını (kök) söylerler. Oğuzlar, / p/’yi / m/’ye çevirerek “derin kurşini” için köm kök derler. Türkler sarı’ya “sarıg”, açık sarı’ya “sap sarıg” derler. İlk hece alınmış ve pekiştirme sıfatını oluşturmak için /p/ ile birleştirilmiş ve sonra arkasına rengin adı eklenmiştir. Boş yer, açık arazi’ ye yazıdenilmiştir. Betimlemeyi pekiştirmek için yap yazı: geniş bir açık arazi denir. Bütün pekiştirmeler bu kurala göre yapılır.13

Divan-ı Lügat’it Türk’te kullanılan birkaç pekiştirme sıfatı örnekleri şöyledir: ap ak: çok sag bir beyaz

köm kök: derin kurşini(oğuz lehçesi). diğer türkler köp kök tes: tes tegirme

essiz-essiz kişi: yüzsüz, arsız, utanmaz adam.14 s’ nin katmerlenmesi pekiştirme içindir. üp ürüng: bembeyaz- saf beyaz. {üp} eki renkler için kullanılan bir pekiştirme ilgecidir. arrıg : arrıg nen: pek temiz nesne. r’nin tekrarlanması pekiştirme içindir.

Harezm Türkçesinde pekiştirme sıfatlarını önekler oluşturmaktadır. op-pak, kop- kara…” 15

XIV. yüzyılda Ebu Hayyan pekiştirme olayına, “ Harflerin Yekdiğeriyle Tebdili Meselesi” başlığı altında değinmekte “ab + ak” biçiminde apak = ap + ak = “bembeyaz”sözcüğünü örnek olarak vermektedir. 16

Eski Türkiye Türkçesinde sıfatlar, mukayese sıfatı (comparatif-karşılaştırma), tekid sıfatları ( intefsitif- berkitme), küçültme sıfatları( tasgir-diminitif) vb. Çeşitli guruplara ayrılır. Bunlardan tekid sıfatları yani günümüz Türkçesiyle pekiştirme sıfatlarını karşılar.. Berkitme sıfatlarından bir kısmı, sıfatın ilk hecesine /p/,/s/,/m/,/r/ konsonantlarından birinin eklenmesiyle meydana gelen hecenin sıfat önüne getirilip birleştirilmesiyle yapılmaktadır. Bazen de sıfatın tekrarlanmasıyla yapılır.

toptolu: toptolu tiryakdüpdüz: düpdüz (tüptüz) çepçevre: çepçevre dürlü dürlüodlar kanlu kanlu yaşlar 17 Dede Korkut Hikâyeleri’nde ap alaca, sapa sağ, yapa yalnız, kap kayalar gibi pekiştirilmiş ifadelere

rastlanır. Yine aynı eserde pekiştirmeler /m/, /p/, /r/, /s/ünsüzleriyle kurulmuştur. Fakat bu ünsüzler tek başına değil sonrasında bir ünlü ile kullanılmıştır:

Oğlanın kırk günde yarası onuldu, sapasağ oldu. Apalaca kalkanını ver bana 18

Verilen örneklerden öğrendiğimize göre bugün kullanılan pekiştirmeli kelimelerimiz 16. yüzyıla kadar az çok değişik biçimde kullanılmıştır: apansız, apak, büsbütün, çepçevre, düpdöz, gömgök, yapyassı… vb. Yine bu yüzyıllarda bugün pek kullanılmayan bazı pekiştirilmiş kelimelerin dilde bulunduğu görülür: besberaber, dipdöz, yapyalıncak , zırzıbıldak…

Hülasa, Arapçanın ve Farsçanın Türkçe üzerindeki hâkimiyetinin artmaya başladığı 16. yüzyıldan itibaren ikilemeli kelimeler de gittikçe daha az kullanılmaya başlanılmıştır. Bu kelimeler de aydın dilinden çıkmıştır. Halk dilinde kullanılmaya başlanılmıştır.

Çağatay Türkçesinde bol pekiştirilmiş sözcükler kullanılmıştır. Ap-ak >apak, bom-boz >bomboz, top- togrı >dopdoğru, kıp-kırmızı >kıpkırmız , kıp-kızıl >kıpkızıl, tip-tik >dimdik , yap-yaşıl< yemyeşil , tüp- tüz

11 Caferoğlu, A., (1993), Eski Uygur Sözlüğü, İstanbul, Enderun Kitapevi, s.8-199. 12 Muallimoğlu, N., (2003), Türkçe Bilen Aranıyor,İstanbul, Avcıol Basım Yayım ,s.510.

13 Yurtsever, S. T., (2005), Divan-ı Lügat’it Türk- Kaşkarlı Mahmut, İstanbul, Kabalcı Yayınevi,s.43. 14 Yurtsever, S. T., (2005), s.145-671.

15 Hacıeminoğlu, N., (1997), Harezm Türkçesi ve Grameri, Ankara, İst. Üniversitesi Edebiyat Fak.Yayınları, s. 58-79 16 Caferoğlu, A., (1930), Hayyan; Kitab al- İdrak Li-lisan al Atrak, İstanbul, Enderun Kitapevi, s.148

17 Timurtaş, F., (1977), Eski Türkiye Türkçesi –Gramer Metin Sözlük, İstanbul, İst. Üniv. Edb. Fak. Yay. s. 90. 18 Gökyay, O., (1994), Dede Korkut Hikayeleri, İstanbul ,Dergah Yayınları,s.38-116.

EROL ÇAMYAR –TUDOK 2010

876

>dümdüz, çup-çukur >çupçukur, yum- yumalak >yusyuvarlak,köm- kök >gömkök, kopkara >kapkara…. 19 Osmanlı Türkçesi döneminde bugün kullanılan pekiştirmeli sözcüklerin, az çok değişiklerle, hemen hepsinin varlığını görebiliyoruz: Apansız, appak, bisbütün, çepçevre, desdeğirmi, düpdüz, gömgök, gösgötürü, yapyassı” vb.20 Osmanlı Türkçesi döneminde kullanılan pekiştirmeler için Bergamalı Kadri’nin

“Müyessirey-Ül-Ulüm” adlı kitabıdır.

Hatiboğlu, Bergamalı Kadri’ nin, kitabının “Ma’lum-ı İsm-i Tafzil “ bölümünde kıbkızıl, gömgök, kabkara, abbak, yimyeşil, sabsarı21 örneklerini de verdiğini belirtiyor.

Çağdaş Türk Lehçelerinde Pekiştirme Örnekleri

Azerbaycan Türkçesinde eski Türkçeye nadiren bir yakınlık görülür, pekiştirme sıfatlarında. Özellikle Güney Azerbaycan Türkçesinde kullanılan gıpgırmızı> kıpkırmızıpekiştirme sözcüğü hem Azerbaycan Türkçesinin dilimize en yakın dil olduğunu hem de kullanılan kelimenin bugün bile kullanıldığını göstermektedir. Azerbaycan Türkçesinde pekiştirme, Türkiye Türkçesinde olduğu gibidir. Örneğin; gömgöy> yemyeşil, düpdünya> tüm dünya, ağ appak> tertemiz-bembeyaz, gömgöy> masmavi, ged teze: taptaze pekiştirmeleri gibi.22

Özbekçeye baktığımızda, yineleme sıfatlarının yanında pekiştirme sıfatlarının da kullanıldığı görülür. Yaxşi yaxşi> güzel güzel, kipkizil >kıpkızıl, >göp-gara> kap-kara vb.23

Yeni Uygurlar da pekiştirme , /-p/ ekinin ilk seslemin sonuna getirilmesiyle yapılır. Tap taza> taptaze, appak> bembeyaz, appak sakallik> bembeyaz sakallı vb.24

Kazaklarda pekiştirme yapılırken Türkiye Türkçesinde olduğu gibi sıfatın ilk hecesine /-p/ sesi getirilir. Ap-ak “apak”, kıp-kızıl “kıpkızıl” pekiştirmeleri gibi.

Tatarlarda ise Türkiye Türkçesinde olduğu gibi benzer pekiştirmeler kullanılır. Ak, kızıl, al, sapsarı, zenger, yeşilden çiçekler.

Her tarafka temli isler çiçekli bu çiçekler. 25

Karaçay – Balkar, üstünlük, pekiştirme “ em, bek, düm, cıng” ekleri getirilerek yapılır. em ulu: en büyük cıng kızıl: kıpkızıl26

Tuvinlerde ise pekiştirme üç şekilde yapılır: a) Eklerle: -kır, -gır, ıngır ( kızıl-gır “kızkızıl”) b) Sözcüklerle: en, dıka, halçök ( en kızıl “ en kızıl “ )

c) yinelemeler: Türkiye Türkçesinde olduğu gibi ilk seslemin yinelenmesi ile pekiştirme yapılır. ( sap- sarık “ sapsarı”, ap-ak “apak”)27

Başkurtlarda pekiştirme yapılırken yukarıdaki dillerden farklı bir pekiştirme şekli görülmemektedir. Bu dilde de hemen hemen aynı eklerle pekiştirme yapılır. İkilemelerle de pekiştirme yaparlar.

Kıpkızıl: kıpkızıl olo olo öyğer: büyük büyük evler 28

Türkmence sıfat grubunda pekiştirme sıfatları; pekiştirmeli tekrarlar ve söz tekrarları olmak üzere iki şekilde yapılmaktadır.

Ep-esli “çok, sar-sarı”; beyik-beyik “büyük büyük”, ulı ulı “yüksek yüksek” , sar- sarı “sapsarı”, göm- ğök “dosdoğru” çım- ğızıl “ kıpkırmızı”29

Verilen örnekler dilbilim yönünden incelendiğinde, pekiştirmeli sözcükler zaman içinde pekiştirme biçimlerinde değişikliğe uğramışlardır. Bazıları da kullanımdan düşmüştür. Besberaber, dipdinsüz, yapyalıncak gibi pekiştirmeler bugün pek sık kullanılmamakla birlikte aydın dilinden de düşmüştür. XVI. Yüzyıldan sonra pekiştirmelerin yapısında bir değişiklik gözlenir. Hatta bu yüzyıldan sonra Türk lehçelerinde kullanılan pekiştirmelerin yapı olarak ve söyleyiş olarak bir takım değişikliklere uğramıştır. Bunda gerek kültürel ve sosyal hayatın değişmesi gerek başka bir dilin etkisinde kalınması etkili olmuştur.

Türkçemizde bazı sözcüklerin başına kendi yapılarından oluşmuş /m/,/p/,/r/,/s/ seslerinden birinin

19 Karaağaç,G., (2003), Çağatayca El Kitabı, Ankara, Akçağ yay., s. 79. 20

Hatiboğlu, V., (1973), Pekiştirme ve Kuralları, Ankara, TDK Yayını, s.15. 21 Hatiboğlu, V., (1973), s. 60-61.

22 Bozkurt, F., (1999), Türklerin Dili, Ankara, Kültür Bakanlığı yay., s. 400 23 Bozkurt, F., (1999), s. 479.

24 Kurban, İ., (1995), Yeni Uygur Sözlüğü, Ankara, TDK yay., s.15-448. 25 Bozkurt, F., (1999), s. 631.

26 Bozkurt, F., (1999), s. 707. 27 Bozkurt, F., (1999), s. 737-738. 28 Bozkurt, F., (1999), s. 662.

DİLBİLİM YÖNÜNDEN PEKİŞTİRME SIFATLARI sözcüğün başına eklenerek meydana gelen pekiştirme sıfatları üzerinde gramercilerimiz çeşitli yargılara vararak pekiştirme sıfatları konusunda aydınlatılmayan kısımlara değinmişlerdir. Pekiştirme sıfatları konusunda çalışma yapan bazı gramercilerimize göre pekiştirme sıfatları, önek alan, bazı gramercilerimize göre sıfat tamlaması, bazı gramercilerimize göre de birleşik sıfat konumundadır.

“Bazı niteleme sıfatlarının ilk sesli harfine kadar olan kısmı /m/, /p/, /r/, /s/ harflerinden yakışanı ile bir önek haline gelerek sıfatın başına eklenir. Bembeyaz, kıpkızıl, dosdoğru, sapsarı, dümdüz.”30 Bu açıklamaya

göre pekiştirme bir önek olarak düşünülmektedir. Türkçede ise önekyoktur. Bu durumda bir çelişki göze çarpabilir. Muharrem Ergin’e göre ise şöyledir: ”… Bu gruba tekrarlama yolu ile yapıldığı, aşağı yukarı mana ve fonksiyon bakımından da tekrara benzediği için tekrar dinilir. Fakat vurgu bakımından, birincisi ikincisinin manasına kuvvet veren iki unsurun asıl ve yardımcı unsur bakımından bunların tekrar olmadıklarını, sıfat tamlamasına benzediklerini de belirtmeliyiz…”31

Pekiştirme sıfatlarının incelenmesiyle ilgili bir diğer görüş ise Enver Naci Gökşen tarafından ortaya konulmuştur: “Eklemeli pekiştirme sıfatlarının başındaki parçayı önek olarak değil de bileşik sıfatyapmaya yarayan bir sıfat öğesi saymak, Türkçemizin yapısına elbette daha uygun düşer…”32Apacı, besbeter, dipdiri,

kıpkızıl, sipsivri, yemyeşil gibi pekiştirmeler Gökşen’in söylediğine göre eklemeli bileşik pekiştirme sıfatlarına girmektedir. Bu şekilde ki pekiştirmelerimiz önek olarak görülmekten ziyade Türkçenin de gramer yapısı göz önüne alındığında eklemeli bileşik pekiştirme olarak görülmesi daha uygundur.

Haydar Ediskun ise eklemeli pekiştirme sıfatları üzerine şöyle bir yargısı vardır: “ Bazı sıfatların, isimlerin ve onomatopelerin ilk hecesinde, birinci sesli harfe kadar olan öğe alınır; bu öğenin sonuna – uyarına göre- /p/,/m/,/r/,/s/ harflerinden biri getirilerek elde edilen o niteleme sıfatının başına eklenir. Beyaz’dan bembeyaz,kuru’dankupkuru…”33 Pekiştirme sıfatları ile ilgili bir diğer yargı ise Sema Aslan tarafından ele alınmıştır: “…{-CIk} eki vasıf veya tarz anlamı taşımayan asıl isimlere getirildiğinde gerçekten de kelimenin anlamına küçültme sevgi ifadesi katar.(kedicik, Mehmetçik…). Ancak aynı ek, sıfatlara yani vasıf isimlere eklendiğinde, küçültme işlevi yerini pekiştirme ve kuvvetlendirme işlevine bırakmaktadır.”34 {-CIk} eki niteleme sıfatlarına eklendiğinde, sağladığı anlam bakımından farklı bir özellik

gösterir: örneğin; sıcacık çay sıfat tamlamasında {-CIk} eki çayisminin niteleme durumdadır. Ayrıca anlam itibariyle pekiştirmeli sıfat özelliğini de taşımaktadır.

Sema Aslan’ın diğer görüşüne göre ise şöyle:” {-CIk} ekinin grubun diğer üyelerinden farklılığı, eklendiği sıfatın taşıma derecesini artırmasıdır. İncecik kız tamlamasında kızın bir hayli ince olduğu, sıcacık çaytamlamasında çayın oldukça sıcak olduğu , kısacık elbise tamlamasında ise elbisenin boyunun bir hayli kısa olduğu anlaşılır.”35 Bu sıfat tamlamalarına bakıldığında yapı olarak pekiştirme ile bir ilgisi olmadığını

söyleyebiliriz. Tamlamalar anlamsal olarak ele alındığında pekiştirme ile aynı görevi üstlendiği göze çarpar. Çünkü incecik, kısacık, sıcacık sıfatları kendisinden sonra gelen ismin anlamını yoğunlaştırmışlardır.

Sıfatlardaki küçültme kavramına bir diğer görüş ise Tahsin Banguoğlu’ndan gelmiştir. “Vasfı küçük ve hafif dereceleriyle gösteren sıfatlara küçültme sıfatları diyoruz. Bunlar vasıflama sıfatlarına {-CA}, {-rAk}, {-CIk} ,{-CAk} ekleri getirilerek yapılır”36

Örnekleri verilen küçültme sıfatlarından çıkarılacak belirli sonuç, bazı küçültme sıfatlarının kendi anlamları dışında pekiştirme görevi de üstlenmiş olmasıdır.

Her küçültme sıfatından pekiştirme yapılamayacağı gibi her niteleme sıfatında da pekiştirme