• Sonuç bulunamadı

E. LLOYD’UN OSMANLI’DAKİ MEKÂNSAL ORGANİZASYONU

1. Acentehaneler ve Kömür Depoları

Acentelerin tüm yükümlülüklerini yerine getirecekleri dairelerin barındırılması için bir binaya ihtiyaç duydukları açıktır. İstanbul, İzmir gibi kentlerde var olan hanlarda odalar kiralamak suretiyle bu ihtiyaç giderilmişti. Ancak Lloyd acentelerinin hizmet

- 102 -

verdiği irili ufaklı pek çok kıyı kenti bulunmaktaydı. Buralarda kullanılabilecek uygun binalar çoğu zaman bulunmuyor, bulunsa da bunlar her zaman ihtiyacı karşılamaya yeterli olmuyordu304. Bu yüzden de acentelerin Osmanlı yöneticileriyle görüşerek çeşitli çözümler üretmeleri gerekiyordu. Ortalama bir Lloyd acentehanesinde işlerin düzenli bir şekilde yürüyebilmesi için kumpanya görevlilerinin kullanacakları iki büyük, posta memurlarının çalışmaları ve evrakların depolanması için de dört orta boy oda ile bir de mutfağa ihtiyaç duyuluyordu305. Tavsif edilen ideal bir acente planı ise de her acentenin bu plana uygun olup olmadığın söyleyebilmek kabil değildir.

Acentehanelerin mümkün olduğu takdirde sahilde; liman ya da iskeleye yakın mahallerde bulunması isteniyordu306. Fakat bu her zaman mümkün olmuyordu.

Böyle imkânsızlıklarla karşılaşıldığında da müşterilerin ulaşmakta zorlanacağı ara sokaklarda olmamasına dikkat ediliyordu307. Acenteler çoğu zaman emtia depolarını da ihtiva ettikleri ya da depoların yanında bulundukları için açıldıkları mahaller konusunda dikkate alınan bir diğer husus da kale içi, karakol yakını ya da hanlar gibi nispeten güvenlikli yerlerde bulunmalarıydı308.

Lloyd acente açacak bir kent ve bu kentte acentehanenin bina edileceği bir mahal tespit ettiğinde doğal olarak bu durumu Osmanlı yetkililerine bildirmek durumundaydı. Acentehanenin kiralandığı durumlarda, kiralama aşamasında bir sorunla karşılaşılmıyordu. Kiralama söz konusu olduğunda sorunlar genellikle kiralama işlemi gerçekleştikten sonra yaşanıyordu. Örneğin 1854 yılında İşkodra

304 BOA. BEO 843-63189, [2 Eylül 1896]. lef 2 ve 3.

305 BOA. HR. TO. 332-41 (Orijinal Kayıt No 274 Şehbender 1) [6 Ocak 1879]. lef 1 ve 2.

306 BOA. HR. TO. 155-16, [4 Nisan 1854], lef 1.

307 Demir, “Salih Zeki” S. 171-172; Demir, “Deniz Posta Taşımacılığı”, s. 7.

308 BOA. ŞD. 2540-4 [11 Nisan 1889] lef 1; BOA. HR. MKT. 228-78 [21 Ekim 1857]; BOA.

HR. MKT. 236-74 [21 Nisan 1858] lef 2. Bu son iki örnekte acentehanenin kale içinde ve karakolhane yakınında bulunması işe yaramamış görünmektedir. Zira bir gece acente kapısı yakılarak içeri girilmiş fakat hırsızlık vukua gelmemiştir.

- 103 -

valiliği Lloyd’un Bar’da bulunan acentehanesine itiraz emişti. Bu itiraz bir miras davası dolayısıyla söz konusu arsanın Lloyd’un kiraladığı şahsa ait olmamasından kaynaklanmaktaydı. Avusturya Sefareti bu konuyu farklı bir mecraya çekerek kısa yoldan halletmiştir. Sefaret’e göre yapılan muamele sadece Lloyd’un bu iskeleye vapur işletmesini engellemekten ibaretti. Böylesi bir davranış da Osmanlı ve Avusturya arasındaki anlaşmalara aykırıydı309. Bu dava sefaret ve acentenin istediği şekilde çözümlenmiş ve acentehane kiralanan mevkide kalmıştır.

Acentehanelerin bulunacakları mahallerle ilgili asıl sorunlar binanın kumpanya tarafından yaptırılmak istendiği durumlarda baş gösteriyordu. 1867 tarihli İstimlâk-i Emlâk Nizamnamesi’ne dek yabancılar Osmanlı ülkesinde toprak tasarruf ya da temellük etme hakkına sahip bulunmuyorlardı310. Durum teorik olarak böyle olsa da yabancıların 1867’den önce bu yasakları deldiklerine dair pek çok örneğe rastlanmıştır311. Osmanlı Devleti hileli yollardan emlak tasarruf eden yabancıların varlığından haberdardır ve kimi zaman bunların takibatını yapmış kimi zaman da göz yummuştur312. Osmanlı’da ecnebilerin mülk edinme süreci takip edilebildiği kadarıyla 1867 tarihli nizamnamenin fiiliyatta mülk edinmiş olan yabancı tebaadan kimselerin kanun dairesine alınmasının hedeflendiği söylenilebilir. Bundan daha da önemli olarak yabancıların faydalandıkları kapitülasyonların bir nebze olsun hafifletilebileceği düşünülmüştür. Zira 1867 tarihli nizamname dâhilinde yabancılar tarafından temellük ya da tasarruf edilen mülklerin Osmanlı kanun dairesi içerisinde değerlendirilerek imtiyazlardan arındırılması öngörülmüştü. Fakat uygulamada bu başarılamayarak 1869 tarihli ek bir protokolle yabancıların satın aldıkları mülkler içerisinde de geçmiş imtiyazlarından faydalanabilecekleri kabul edildi313.

309 BOA. HR. TO. 155-16 [4 Nisan 1854] lef 1.

310 M. Macit Kenanoğlu, “1858 Arazi Kanunnamesi ve Uygulanması”, Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları, S. 1, Bahar, 2006. s. 118.

311 Konan, Osmanlı Devletinde Yabancılar, s. 99.

312 Konan, Osmanlı Devletinde Yabancılar, s. 101.

313 Konan, Osmanlı Devletinde Yabancılar, s.105-111.

- 104 -

Osmanlı’nın, ana hedefine ulaşamayınca yabancıların mülk edinmesini bürokratik olarak güçleştirmeye çalıştığını anlıyoruz.

Lloyd bir acentehane inşa etmek üzere ilk başvurusunu 1853 yılı baharında Yanya valiliğine iletmiştir. Uğrama kararı aldığı Avlonya kentinde bir mağaza314 ve diğer gerekli binaları yapmak için izin istemektedir. Bu dönem itibariyle Osmanlı merkez yöneticilerinin ilgili binaların yapılması konusunda herhangi bir güçlük çıkarmadıklarını sadece belli konulara dikkat edilmesi gerektiğini ifade ettiklerini görüyoruz. Dikkat edilmesi gereken ilk ve en önemli konu binanın yapılacağı arsanın hileyle yabancılar tarafından elde edilmiş bir yer olmamasıydı. İkinci konu ise arsanın konumuydu. Yapılacak olan binalar işlerinin aksamasına engel olmamaları açısından karantinahanenin uzağına inşa edilmeliydiler315.

Yukarıda çerçevelerini kısaca çizmeye çalıştığımız 1867 tarihli nizamname ve 1869 tarihli ek protokolün ilanlarının ardından Lloyd da mülk edinmeye dair girişimde bulunmuştur. Bu da sorunlar yaşanmasına sebebiyet vermiştir. Lloyd’un İstanbul acentesi Hariciye Nezareti’ne başvurarak; Unkapanı’nda Kumpanya kömürlerinin konulduğu mahallin kendileri adına mülk olarak tescili için 1871 yılında bir başvuru gerçekleştirmiştir. Yabancılara arsa satışını yasallaştırırken bazı amaçları olan ve bu amaçlara ulaşamayan Osmanlı Devleti ise bu isteği reddetmiştir. Vazgeçmeyen acente yetkilileri, Avusturya Mektebi’nin316 binalarının Avusturya Sefareti adına

314 Belgede geçen bu mağaza ifadesiyle toptan ya da perakende ürünlerin satışlarının yapıldığı bir mahal kast edilmemektedir. Kast edilen depodur. Venedikliler tarafından yine depo anlamında kullanılan magazin kelimesinden bozulduğu anlaşılmaktadır. Aynı kelimenin Arapça depo anlamına gelen mahzen kelimesiyle de ilişkili olduğu anlaşılıyor.

Bkz. Henry & Renee Kahane, Andreas Tietze, The Lingua Franca in the Levant Turkish Nautical Terms of Italian and Greek Origin, University of İllinois Press, Leiden-1958. s.

278-79.

315 BOA. A. MKT. NZD. 73-98 [4 Nisan 1853]

316 Bahsi geçen mektebin o dönemde İstanbul’da bulunan Avusturya mekteplerinden hangisi olduğu kesin olarak belirlenemiyorsa da halen faal olan Sankt Georg Avusturya Lisesi olmadığı kesindir. Zira bu lise, binalarını 1882’de satın almıştır. Bkz. Süleyman Büyükkarcı,

- 105 -

kaydedildiğini kendilerinin de aynı muameleden faydalanmak istedikleri şeklinde bir güncellemeyle isteklerini tekrarlarsa da317 bu talepten de istenilen sonucu alamadıkları aynı mahallin 20 yıl kadar sonra hala kirayla kullanılmasından anlaşılmaktadır318.

Unkapanı’nda kömür istiflenen bu mahallin Osmanlı Devleti ve Lloyd Kumpanyası arasında sebep olduğu tartışmalar bununla sınırlı kalmamıştır. Her teknolojik gelişme gibi buharlılar da zaman içerisinde yayılım gösterip sıradanlaştıktan sonra bir takım kusurları göze batar hale geldi. Buharlılar kömürle çalışırlar. Onların kullandıkları kömürün yarattığı çevre kirliliği şikâyete konu olmuştur319. Unkapanı deposuna kömür taşıyan buharlılar getirdikleri kömürü kıyıya yakın bir yerde mavnalara, güverteden boşaltmak suretiyle aktarma ediyorlardı. Mavnaların kıyıya getirdikleri kömürler işçiler tarafından çevaliyelere320 konularak karaya çıkarılmaktadır. Tüm bu işlemler süresince havaya karışan kömür tozu rüzgârın etkisiyle Suriçi, Kara Mehmed Bey, Elvanzâde ve Salih Paşa mahallelerine yayılarak kirliliğe sebebiyet verir. Bundan ötürü zarar gören halk 2 Ağustos 1888’de bir arzuhalle sadaret makamına başvurarak müşküllerinin giderilmesini talep eder321. Lloyd’un ilgili arsadaki kira kontratı devam ettiği için ilk etapta bir işlem yapılamaz. Fakat farklı nezaretler arasında görüşülerek bir plan hazırlanır. Bu plana göre gerek Lloyd’un Unkapanı’ndaki deposu ve gerekse Mumhane ile Tophane’de bulunan farklı kömür depolarının şehre uzak yerlere taşınması bir zorunluluk olarak kabul edilmektedir. Bu amaçla Beykoz ile Çubuklu arasında gayr-i Müslim tebaadan iki kişinin tasarrufunda bulunan kireç ocaklarının bulunduğu arsanın kömür deposuna çevrilmesi

“Türkiye’deki Avusturya Okullarına Eğitim”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 7, Bahar, 2000. s. 77-78.

317 BOA. HR. TO. 160-106 (Orijinal Kayıt No: 244 – Avusturya 27) [28 Kasım 1871].

318 BOA. ŞD. 2540-4 (Orijinal Kayıt No: Dersaadet 10-581) [11 Nisan 1889] lef 2.

319 Buharlıların çevreye verdikleri zararla ilgili ilk şikâyetler bacalarından çıkan dumanla ilgilidir. Bu konu 1871 tarihli İstanbul Liman Nizamnamesi’nde ele alınmıştır. Bkz.

Akyıldız, Haliç Vapurları, s. 23.

320 Günümüzde çavelâ şeklinde söylenmektedir. 1980’li yıllara dek balıkçıların sırtlarına alarak balık satışı yaptıkları sepeti ifade eden bir kelimedir.

321 BOA. ŞD. 2540-4 (Orijinal Kayıt No: Dersaadet 10-581) [11 Nisan 1889] lef 1.

- 106 -

tasarlanmıştır322. Bu arsanın istimlâk bedeli ve üzerine yapılacak binaların masrafının 15.000 lira kadar olacağı, bu paranın da karaya ve denize taşınan kömürden ton başına 1 şilin, depolarda bekletilen kömürden de ton başına 0,5 şilin ücret alınmasıyla tazmin edilebileceği öngörülmektedir. Tasarının bu hali Şehremaneti’nde, Hariciye ve Dâhiliye Nezaretleri’nde görüşülerek uygun bulunmuş ve Sadaret makamına sunulmuştur323. Sadaret’in de onayıyla plan yürürlüğe konulmuşsa da arsayı tasarruf eden iki şahıs istimlâke karşı çıktıklarından başka bir arsa bakılmış ve yine Beykoz’da Serviburnu denilen mahâlde merhum Reşit Paşa’nın varislerine ait bir arsanın satın alınarak bu iş için kullanılması kararlaştırılmıştır324. Bu iş halledildikten sonra 1892 yılında Lloyd’un Unkapanı’ndaki depoyu boşaltması talep edilmiştir325. Ne var ki Lloyd’un bu depoyu 1907 yılında dahi boşaltması sağlanamadığı gibi Hasköy’de ikinci bir depo kiraladığı görülmektedir. Bu ikinci depo da Haliç Tersanesi ve başka donanma binalarına yakınlığından ötürü Osmanlı Devleti tarafından sakıncalı bulunmuş ve buradan kaldırılması için yine sonuç alınamayan girişimler gerçekleştirilmiştir326 .

Lloyd ve Osmanlı Devleti arasında bina inşası konusunda bir diğer ilgi çekici olay da Arnavutluk kıyısındaki Şenkin (Saint Jean De Medua - Shengjin) iskelesi konusunda yaşanmıştır. Bu meselede bina inşa edilmesi ve acentehane açılması hususunda talepte bulunan Lloyd değil Osmanlı Devleti’nin İşkodra valisi olmuştur. İşkodra’nın denize çıkış için kullandığı kapı tarihî ve coğrafî şartlar gereği Bar kenti olagelmiştir.

Fakat Ayastefanos Antlaşması’yla Bar Osmanlı elinden çıkarak Karadağ sınırlarına dâhil olunca327 İşkodra kendisini denize ulaştıracak yeni bir liman arayışına başlamıştır. Şenkin bu iş için uygun bulunmuşsa da buraya buharlı seferleri yapılmıyor olması bir sorun teşkil etmiştir. Bu yüzden İşkodra valisi Lloyd

322 BOA. DH. MKT. 1574-56 [15 Aralık 1888].

323 BOA. ŞD. 2540-4 (Orijinal Kayıt No: Dersaadet 10-581) [11 Nisan 1889] lef 2 ve 3.

324 BOA. MV. 42-68 [24 Nisan 1889].

325 BOA. DH MKT. 1908-81 [7 Ocak 1892].

326 BOA. ZB. 375-87 [6 Şubat 1907].

327 Erim, Siyasi Tarih Metinleri, C. 1, s. 388.

- 107 -

Kumpanyası’nın bir memuruyla görüşerek Şenkin’e vapur işletilmesi için nasıl bir yol izlenebileceğini tartışmış ve bir anlaşmaya varmıştır. O döneme kadar küçük ve önemsiz bir kıyı kenti olduğundan burasının yatırıma muhtaç olduğu tespit edilmiştir.

Kentte acentehane, mağaza gibi amaçlarla kullanılabilecek bir yapı olarak –esaslı bir tadilattan geçirilmesi kaydıyla- askeri bir depo bulunmaktaydı. Plan ve ön anlaşma da bu bina üzerine kurgulanmıştır. Ön anlaşmanın ilk bahsi, askeri deponun ikiye bölünerek yarısının Lloyd acentehanesi için kullanılmasını karara bağlıyordu.

Yapılacak tamirat ve tadilat için kumpanya ve devlet arasında işbölümü yapılıyor, buna göre; kapı, çerçeve, cam, kilit ve 15 fıçı çimento Lloyd tarafından, taş, kireç, kum, kiremit, kaplama tahtaları ile işçi ve ustaların giderleri de Osmanlı tarafından karşılanacaktı. Şirket sağladığı malzemelere karşılık olarak üç yıl kira vermeyecek dördüncü yıl ise 4 liradan az ve 6 liradan fazla olmamak kaydıyla kira vermeye başlayacaktı. Kumpanya’nın geceleri bu iskeleye vapur yanaştırma hakkı olacaktı.

Yolcu ve eşya güvenliğinin sağlanması için iskele yakınında bir bölük jandarma bulundurulacaktı. Hükümet kendi hesabından buraya bir iskele inşası işini de üstlenecekti. Burası denizin etkisine açık bir mahal olduğu için iskeleyi korumak üzere bir de dalgakıran yapılması gerekecekti. Osmanlı Devleti’nin; İşkodra’nın denize açılmasına verdiği önem ve transit ticaretin Bar üzerinden Karadağ’a geçmesinden duyduğu endişe dolayısıyla bu anlaşmayı imzaladı. Fakat Lloyd acentesi antlaşmasının tüm şartların yerine getirilmesi halinde bile Kumpanya’nın Trieste’deki yöneticilerinin Bar’a vapur işletmeye devam edilmesi kararı verebileceklerini belirtiyordu. Aynı anda her iki kente de buharlı işletilme de söz konusu olamayacağı için anlaşma âkim kaldı328. Yapılması tasarlanan tüm bu faaliyetlere rağmen planın uygulama sahasına geçmemesinin sebeplerinden birinin de Avusturya’nın yeni kurulan Karadağ’ın bir nevi hamisi konumunda bulunmasından kaynaklandığı da söylenebilir329.

328 BOA. HR. TO. 332-41, (Orj. Kay. No. 274 Şehbender 1) [6 Ocak 1879] lef 1 ve 2.

329 Uğur Özcan, II. Abdülhamid Dönemi Osmanlı-Karadağ Siyasi İlişkileri, Ankara-2012, s.

93.

- 108 -

Osmanlı ve Lloyd arasında Şenkin’le ilgili görüşmeler bununla sınırlı kalmamıştır.

Yedi yıl gibi kısa sayılabilecek bir süre sonra Osmanlı topraklarından akan ticaretten de nemalanmak isteyen Lloyd, Şenkin’e buharlı işletme kararı alarak kentte bir acentehane açma isteğini Osmanlı’ya bildirdi330. Fakat bu arada Osmanlı Devleti de İşkodra’nın denize çıkmasını sağlamak konusunda çeşitli çalışmalar yürütmekteydi.

Bu çalışmalar çerçevesinde İdare-i Mahsusa’nın Şenkin’e vapur işletmesi ve bir de acentelik açması kararlaştırılmıştı. Lloyd’un bu teklifi ise İdare-i Mahsusa açısından sıkıntılar doğuracak nitelikteydi. İdare, Lloyd’la rekabet etmeye dayanamayabilirdi.

Bu yüzden Lloyd’un burada acentehane inşa etmesinin önüne geçilmek isteniyordu.

Diğer yandan da 1867 tarihli nizamname dolayısıyla Lloyd’un arsa satın alma ve satın aldığı arsa üzerine binalar inşa etme hakkı vardı. Bunun önüne geçmek için de Lloyd’un, Osmanlı Devleti tarafından tüzel kişilik (şahs-ı manevi) olarak tanınmaması dolayısıyla kumpanyanın arsa tasarruf ya da temellük etme hakkı bulunmadığı şeklinde bir değerlendirme yapılıyordu331. Hariciye Nezareti yaptığı değerlendirmeden yeterince tatmin olmamış olacak ki uzman görüşüne başvurmak üzere meseleyi hukuk müşavirlerine iletti332. Ancak hukuk müşavirleri de bu konu hakkında bir çözüm üretmekten aciz kaldılar. Hukukçular tüzel kişiliği Osmanlı tarafından tanınmasa da Osmanlı ülkesinde uzunca bir süredir faaliyette bulunan bir anonim şirketin neden emlak tasarruf edemeyeceğine bir cevap üretememişlerdi.

Bunu engelleyen bir kanun maddesi bulamadıklarını, müstakil bir ferman varsa bile kendilerinde bilgisi olmadığını ifade eden bir cevap verdiler333. Böylece Lloyd’un Şenkin’de inşa etmek istediği acentehane meselesi kesin olarak reddedilmemekle beraber sürüncemede bırakılmak üzere bir kenara kondu334. Lloyd bu kentte acentehane inşa edebilmek için ancak 1912 yılı sonlarına doğru izin alabildi335.

330 BOA. DH. MKT. 1353-49 [6 Temmuz 1886].

331 BOA. HR. TO. 370-34 (Orijinal Kayıt No: 105 İstiare-69) [18 Eylül 1886]. lef 1.

332 BOA. ŞD. 2510-7, [30 Ekim 1886]. lef 1.

333 BOA. ŞD. 2510-7 [30 Ekim 1886] lef 5.

334 Tablo 10’dan anlaşılacağı üzere Lloyd, Şenkin’e 1886 yılında bir acente atamıştı. Fakat bu acentenin 1914 yılına kadar müstakil bir acentehanesi olmadan çalışmıştır.

335 BOA. ŞD. 1956/A-15 [12 Aralık 1912].

- 109 -

Buharlı makineler çalışabilmek için yakıta ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden Sanayi İnkılâbı’nın iki simgesinden biri buhar makinesiyken diğeri de kömürdür. Kömür tüketimi ile gelişmişlik seviyesi arasında doğrudan bir bağlantı kurmak da mümkündür336. Avusturya’nın 1830’lu yıllarda yıllık yüz bin ton civarında olan kömür tüketimini sürekli artırdığını ve XX. yüzyıla gelindiğinde yaklaşık on beş milyon ton kömür tükettiğini görüyoruz337. Öte yandan ülkenin kömür üretimi bu tüketimi karşılamaya yetmiş ve ithalat yüzde on seviyelerini hiçbir zaman aşmamıştır338. Bunu hem üretimin hem de yerli şirketlerin tüketiminin teşvik edilmesine bağlayabiliriz. Örneğin Lloyd’la posta anlaşması 1878 yılında yenilenirken, kumpanyanın belli bir miktar yerli kömür yakması şartı konulmuştu.

İngiliz Cardiff kömürüyle aşağı yukarı aynı fiyatta olan bu kömür Cardiff kömürüne göre yüzde seksen beş oranında kalori veriyordu339.

Lloyd’un Osmanlı ülkesindeki belli başlı limanlarda kömür depoları oluşturarak ihtiyaç duyan vapurlara buralardan ikmâl yapmasına; Unkapanı’ndaki kömür deposuyla ilgili anlaşmazlıklar söz konusu edildiğinde değinilmişti. Kumpanyanın İstanbul haricinde de çeşitli bölgelerde depoları mevcuttu. Bu bölgelere Avusturya’dan, İngiltere’den ve seferleri başladıktan sonra da Japonya’dan satın alınan kömürler istiflenirdi340. Kumpanya Osmanlı’dan kömür satın almıyordu341. Aksine, 1859 yılında savaş dolayısıyla Lloyd vapurları işleyemediği için Lloyd’un

336 Çevresel faktörlerle bir arada ve uzun vadede düşünüldüğünde gelişmişlik seviyesi eğrisini aşağı doğru çekebileceğine dair bir makale için bkz. Nicholas Apergis, James E.

Payne, “The Casual Dynamics Between Coal Consumption and Growth: Evidence from Emerging Market Economies” Applied Energy C. 87, S. 6, Haziran-2010. s. 1977.

337 Nachum T. Gross, “Economic Growth and the Consumption of Coal in Austria and Hungary 1831-1913” The Journal of Economic History, C. 3, S. 4, Aralık-1971. s. 903. [ss.

898-916]

338 Gross, “Economic Growth”, s. 904-05.

339 A&P Records: History of the Austrian Lloyd. s. 5.

340 A&P Records; Foreign Office 1894, Annual Series Diplomatic and Consular Reports on Trade and Finance: Austria-Hungary, Harrison and Sons, Londra-1894. s. 24.

341 Ne bizim araştırmamız esnasında ulaşılan belgelerde ne de Ali İhsan Gencer’in “Doğu Akdeniz’deki Türk Kömür Anbarları”, Türk Denizcilik Tarihi Araştırmaları, İstanbul-1986 [ss. 13-32] deki bulguları arasında, Lloyd’un Osmanlı’dan kömür aldığına dair bir veriye rastlanmamıştır.

- 110 -

depolarında kalan kömürlerin bir bölümü Osmanlı’ya satılmıştı342. Esasında İngilizlerin Ereğli’de kömür ihraç etmelerine izin verildiği gibi kendilerine de bu konuda izin verilmesi için bir başvuruda bulunmuş olsalar da bu talep reddedilmişti343. Bunun dışında da Osmanlı kömürü satın almak ya da çıkarmak için bir başka girişimde bulunmadıkları anlaşılıyor344. Ancak Lloyd’un Osmanlı adına taşıdığı emtia kalemleri içerisinde kömürün de bulunduğu bilinmektedir. Osmanlı Devleti; savaş zamanı ya da uzak iskelelere nakliyat gibi kendi buharlılarının yetersiz kaldığı durumlarda kömürlerini nakletmek hususunda Lloyd’dan yardım almıştır345. Diğer yandan Kırım Savaşı esnasında Trabzon’daki Osmanlı buharlılarına kömür taşıyan bir Osmanlı gemisinin kaptanı Rus savaş gemileri tarafından yakalandığında geminin kaptanı, kömürlerin Lloyd’un Trabzon’daki acentesine verilmek üzere taşındığını söyleyerek gemisini kurtarmayı başarmıştı346.

Avusturya Lloyd Kumpanyası 1851’de Beyrut’taki kömür deposuna çıkardığı kömürler için gümrük vergisi ödemekten muaf olmayı başarmıştı347. Fakat bu durum ülke geneline yayılan bir kaide haline gelmemiş, farklı iskelelerde farklı uygulamalar gerçekleşmiştir. Kumpanya, Beyrut için elde ettiği imtiyazı önceleri tek tek farklı iskeleler için de elde etmeye çalıştı348. Her seferinde aynı bürokrasiyle uğraşmak kumpanya açısından zaman kaybı olarak değerlendirildiğinden 1856 yılında tüm iskelelerde kömür için uygulanan gümrük, amediye ve reftiye vergilerinin kaldırılması arzusuyla Hariciye Nezareti nezdinde bir girişimde bulunuldu. Lloyd’un sefaret aracılığıyla gerçekleştirdiği bu girişimde kullandığı argümanlar hem

342 BOA. HR. MKT. 288-34 [18 Mayıs 1859].

343 BOA. A. MKT. UM. 74-47 [29 Ağustos 1855].

344 BOA. HR. SYS. 6-16 [1845]; Murat Kara, “Osmanlı Devleti’nin Son Döneminde Ereğli Kömür Havzası (1829-1920)” History Studies, C. 5, S. 1, Ocak 2013, s. 227’de Avusturyalı Hırvatların Ereğli madeninin ilk dönemlerinde taşeron olarak kullanıldığından bahsederse de bunun haricinde Avusturya’dan hiçbir kurum ya da kişinin madenle ilgili herhangi bir tasarruf ya da girişimine değinmez.

345 DMA. Muhasebe 853-19 [31 Aralık 1884]; DMA. Muhasebe 814-45 [9 Ağustos 1893].

346 A&P Records, Correspondence Respecting The Rights and Privileges of the Latin and Greek Churches in Turkey, Harrison and Sons Pub., Londra-1854. s. 316.

347 BOA. HR. TO. 158-10 [23 Aralık 1856] lef 2.

348 BOA. HR. MKT. 56-26 [1 Ocak 1853].

- 111 -

Lloyd ilişkisini kavramak hem de Osmanlı dünyasında çeşitli imtiyazların yayılma sürecine göz atmak bakımından bir örnek sunmaktadır. Kumpanya öncelikle yelkenli ve buharlı gemilerin özelliklerinden bahsediyordu. Bunların her ikisinin de sefer yapabilmek için ihtiyaç duyduğu halat, yelken, demir gibi temel malzemeler vardı.

Bu malzemeler eskiyor, yenilenmesi gerekiyor ve bu sebeple de yedekleri bulunduruluyordu. Avusturya’yla imzalanan Pasarofça Antlaşması (1718) ve Fransızlarla imzalanan 1740 tarihli ticaret anlaşmasında bu tip malzemenin sadece gemi içerisinde bulunduğu zaman değil sonradan kullanılmak üzere Osmanlı topraklarına indirildiği zaman da gümrük vergisinden muaf olmaları ilkesi kabul edilmişti. Buharlı gemiler hareket edebilmek için bunlar yanında kömüre de ihtiyaç duyuyorlardı. Her ne kadar bahsi geçen anlaşmalarda kömüre dair bir madde yoksa da kumpanya yetkililerine göre kömür de bu malzemeler gibi kabul edilmeli ve Lloyd

Bu malzemeler eskiyor, yenilenmesi gerekiyor ve bu sebeple de yedekleri bulunduruluyordu. Avusturya’yla imzalanan Pasarofça Antlaşması (1718) ve Fransızlarla imzalanan 1740 tarihli ticaret anlaşmasında bu tip malzemenin sadece gemi içerisinde bulunduğu zaman değil sonradan kullanılmak üzere Osmanlı topraklarına indirildiği zaman da gümrük vergisinden muaf olmaları ilkesi kabul edilmişti. Buharlı gemiler hareket edebilmek için bunlar yanında kömüre de ihtiyaç duyuyorlardı. Her ne kadar bahsi geçen anlaşmalarda kömüre dair bir madde yoksa da kumpanya yetkililerine göre kömür de bu malzemeler gibi kabul edilmeli ve Lloyd