• Sonuç bulunamadı

Yunan Sitesi (Polis) ve Ekonom

Mustafa KOÇAK a

3. Yunan Sitesi (Polis) ve Ekonom

Yunan Sitesi11 (Polis), belirli bir toprak üzerinde kurulmuş siyasal, sosyal, askeri ve ekonomik bir bütündür. Kişilerin tüm faaliyetleri Sitenin yani Polis’in çıkarına hizmet etmeye yöneliktir. Kişi ancak onun yurttaşı olduğu zaman varlık ve değer kazanabilir. Böyle olunca, siyasal ve dini olduğu kadar, aynı zamanda bir ekonomik kuruluş olan Polis, kişiyi maddi ve manevi tüm değerleri ile kendisine bağlar ve hükmü altına alır12. Bu arada ekonomik yaşamın da Site devletinin kontrolünde olduğu, Yunan vatandaşlarının harcamaları bireysel olarak ne kadar sınırlı ise site olarak da o kadar fazladır. Polis’in gelirleri büyük ölçüde komşu sitelerle ve diğer düşmanlarla yapılan savaşlardan ve pek azı da dış ticaretten sağlanıyordu13.

Vergilendirmeye gelince, Site tarafından konulan vergilerin miktarı ve sayısı hiç de az değildi. Siteye sokulan mallardan değerinin yaklaşık 1/50 si tutarında alınan gümrük rüsümları, Meteklerden alınan Metek vergisi, satılmaya getirilen mallardan alınan Pazar vergisi, toprak, köle ve taşınır mallardan alınan servet vergisi vb. vergiler alınmaktadır14. Sitenin harcamalarına gelince, M.Ö. 440 yılında Atina’nın gelirinin büyük bir kısmı kilise yapımına Akropolis’teki sanat eserlerine ve düzenlenen festivallere ayrılmıştı.

Düşünsel planda iktidar-ekonomi ilişkisine bakıldığında Aristophanes (M.Ö. 448– 338) ve Ksenophon’dan (M.Ö. 430–355) söz edilmeden ünlü Yunan filozofu Pla- ton’un görüşlerine geçilemez. Bu ünlü komedi yazarı XVI. yüzyılda yaşamış İngiliz Maliyeci Gresham’ın “Gresham Kanunu” adıyla kendisine mal ettiği “kötü para iyi

parayı kovar” ilkesini asırlarca önce ilk kez Kurbağalar adlı kitabında dile getiren

kişidir. Ksenofon ise “Oeconomicus” adlı eserinde bir yanda iyi bir ev idaresinin ilkelerini belirlerken öte yandan servetin en iyi kullanım biçimlerini gösterir15. Platon’un gözünde birey, toplumsal servet üzerinde hiç bir hak sahibi olamaz, ama sadece kendine düşen göreve uygun bir hayat tarzı sürmek zorundadır16. Platon’un ideal devletinde, toplumsal sınıfların maddi değerlerle ilişkileri üzerinde durulmuş, yönetici ve savaşçı sınıfların mal, mülk edinemeyecekleri, devleti ellerinde tuttukları halde, ondan hiçbir nimet elde edemeyecekleri görüşüne yer verilmiştir17. Platon bu anlamda özel mülkiyete karşı olduğu gibi, parayı da ortadan kaldırmak ister. Ancak paranın çalışanlar arasında belli ölçüde ve sınırlı olarak kullanılması gerektiğini

10Bk. Vural Fuat SAVAŞ, İktisatın Tarihi, Gözden Geçirilmiş 2. Baskı, (İstanbul: Avcıol Basım-Yayın, 1998) s. 3

11Bir kere daha “Site Devleti” biçiminde kullanılan ifadede yer alan Devlet sözcüğünün, modern devleti karşılamadığını hatırlamalıyız... Yunan tarihinin hiç bir devresinde sözcüğün gerçek anlamı ile devlet denilebilecek bir siyasal kuruma rastlanmaz”.Bkz. Recai G. OKANDAN, Umumi Hukuk Tarihi Dersleri, İÜHF yay., İstanbul 1951, s.264.

12VINCENT 1987, s. 12–13. 13 Bkz. SAVAŞ 1998, s.29. 14 Bk. SEDILLOT 1983, s. 96–97.

15 Geniş bilgi için bk. Ali ÖZGÜVEN, İktisadi Düşünceler-Doktrinler ve Teoriler, Filiz Kitabevi, İstanbul 1992, s. 13–15.

16 Henri DENIS, Ekonomik Doktrinler Tarihi, C.I, çev. Atilla Tokatlı, Sosyal yay., İstanbul 1973, s.29. 17EFLATUN, Devlet, çev. Sabahattin Eyüboğlu- M.Ali Cimcoz, 3.baskı, Remzi Kitabevi, İstanbul 1975,

kabul etmekle birlikte, bu yolun aşırı servet farklılıklarına da sebep olmamasını salık verir. Nomoi (Yasalar) adlı kitabında ise, orta sınıfa ve tarıma dayalı bir devlet düzeni öngörür. Ancak bu devlette altın ve gümüş bulunmamalıdır; geniş çapta el işçiliği ticareti, faizcilik ve çirkin kazanç sağlayan hayvancılık da olmamalıdır18. Platon gibi Aristoteles de, her alanda olduğu gibi, devletin ekonomik alandaki mü- dahalesini kabul eder. Aristo, mal edinme yollarını gösterirken tarımı, hayvancılığı, balıkçılık ve hatta yağmacılığı doğal bulup onaylarken, ticaret için aynı şeyleri dü- şünmez. Aristo, para kazanmayı ve bu amaçla yapılan ticari işlemleri kınadığı halde özel mülkiyeti savunmuştur. Ona göre ticaret doğal olmayan, dolayısıyla da ortadan kaldırılması gereken bir yoldur. Çünkü ticaret yapan birey, her türlü ölçü kavramın- dan, dolayısıyla da her türlü erdem kavramından uzaklaşır. Zira erdemli bir yaşam ölçülü ve düzenli bir yaşamdır19.

Aristo’nun anlattıklarından, tekel eğilimlerinin sadece günümüz modern ulus dev- letlerine özgü olmadığını, eski Yunan’da da var olduğunu öğreniyoruz. Aristo, tekel eğiliminin ticaret ve para kullanımının başlamasıyla birlikte ortaya çıktığını, ticaretle uğraşanların her zaman mümkün olan en yüksek kâra ulaşmak istediklerini ve bu amaçla malları ucuza alıp pahalıya satmalarına olanak veren yöntemlere başvur- duklarını anlatmaktadır. Ona göre ilginç olan, sadece tüccarların değil, devletlerin de bazı ürünlerde tekel kurup gelirlerini bu yoldan arttırmaya girişmiş olmalarıdır. Devlet tekellerinin bir kısmı yasalarla oluşturulan tekeller iken, diğer bir kısmı da doğrudan devlet adamlarının devlet gelirlerini arttırmak için başvurdukları fiilî (de

facto) tekellerdir20.

Eski Yunan’da Platon ve Aristo’dan başka düşünürlerin de devletin ekonomik ya- şama müdahalesi konusunda, günümüzü etkileyen görüşler ileri sürdükleri bilin- mektedir. Bunlar arasında Democritus, Protogoras ve Antiphon gibi düşünürler ile M.Ö. IV. yüzyılda yaşayan takipçileri, Socrates öncesi bazı düşünürlere dayanarak bir liberal gelenek oluşturmuşlardır. Bu düşünürlere göre toplumun temel amacı, maddesel zenginliğin arttırılmasıdır. Mallar ve hizmetler insan yaşamında önemli bir yer tuttuğu gibi, toplumsal dayanışma zenginliğin artışına bağlı olarak artacaktır. Bu görüşler, yaklaşık iki bin yıl sonra ortaya atılacak merkantilist görüşlerin öncüsü olarak kabul edilecektir21. Bu bakış açısı kimi yazarların22 bu dönemi sanki burju- vazi tarihini de kapsayacak biçimde bir evrim geçirdiği yolundaki görüşlerini güç- lendirmektedir.

Lipson, Sitenin güçlü bir monist özellik taşıdığına işaret ederek Polis’in bu niteliğini monarşik ulus devlete benzetirken, Sanayi İhtilalinin yarattığı ekonomik kaynaşmanın yeniden bir sınırlı devlet görüşü ortaya çıkarıncaya kadar durumun böyle kaldığını ve değişmediğini söyler23.

18 PLATON, Yasalar, çev. Candan Şentuna- Saffet Babür, İlk baskı, 1988, 743 d.

19 ARISTOTALES, Politika, çev. Mete Tunçay, 4.basım, Remzi Kitabevi, İstanbul 1993, s.17-18; Ayrıca bkz. DENIS, s.54.; SAVAŞ 1998, s.53 vd.

20 SAVAŞ 1998, s.59–60. 21 Bk. SAVAŞ 1998, s.69.

22 Bk. Alâeddin ŞENEL, Siyasal Düşünceler Tarihi II, 5. Kısaltılmış Basım, Bilim ve Sanat yay., Ankara 1996, s.207.; “Atina’da gemiciliğin ve buna bağlı olarak deniz aşırı ticaretin hızla gelişmesi, varlıklı ve yapımcı sınıfın (burjuva) doğmasına neden olmuştur.” Bkz. ERTOP, Kıvanç-YETKİN, Çetin, Sosyo Ekonomik Temelleriyle Siyasal Düşünceler Tarihi I, 1.baskı, SAY yay., İstanbul 1985, s.120.

23Bk. LIPSON 1997, s. 142; Türkçesi için bk. Leslie LIPSON, Politika Biliminin Temel Sorunları, çev. Tuncer Karamustafaoğlu, AÜHF yay., Ankara 1978, s.180.

Siyasi iktidar-ekonomi ilişkileri bağlamında anılan dönemle ilgili olarak şu tespite yer verilmelidir: Kuraklık ve benzeri doğal afetlerle savaş gibi, insanların yarattığı tehlikeler nedeniyle ürün yetersizliklerinin ortaya çıkması, bu dönemde yönetimlerin yiyecek siyasetine doğrudan müdahalesi sonucunu doğurmuştur. Yönetimler ulaştırma işlerine askeri, parasal işlere ekonomik ve yiyecek sağlanması sorunlarına da siyasal nedenlerle müdahale etmişlerdir. Bu alanların tümünde “toplumsal

ihtiyaç” gerekçesi yönetimlerin bu alanlara yaptığı müdahaleleri meşrulaştıran en

önemli husus olmuştur24.

4. Ortaçağ İslam Dünyası: İbn Haldun ve Devletin Ekonomiye