• Sonuç bulunamadı

III. BÖLÜM: BİNGENLİ HİLDEGARD’IN MİSTİK DÜŞÜNCELERİ

3.1. Hildegard’ın Düşüncelerinin Temel Unsurları

3.1.1. Tanrı, Âlem ve İnsan Arasındaki Bağ

Hildegard’ın mistik düşüncesi merkezinde Tanrı, âlem ve insan anlayışı gelmektedir. Ona göre Tanrı, âlem ve insan bir bütünün yansımaları gibidir. Hildegard, sık sık yaratılanların Tanrı’nın bir simgesi olması (homo continet omnia) üzerinde durmaktadır. Diğer bir ifade ile Hildegard yaratılışı teosentrik bir bakış açısıyla değerlendirmekte ve ilahi tasarrufun kâinatın her aşamasında etkili olduğunu kabul etmektedir.902

Hildegard’ın bu düşüncesi çok da yeni sayılmaz. Antik Çağ’dan itibaren evrenin mikro kozmos olarak kabul edildiği ve Tanrı, âlem ve insanın birbirinin yansıması olduğu düşüncesi sadece Hıristiyan mistisizminde değil birçok felsefi düşünce ve mistik gelenekte görülmektedir. O yüzden geleneksel kozmoloji düşüncelerinde dünyanın yaratılışı sadece fiziksel ilkelerle değil bilim-felsefe ve ahlak ile iç içe değerlendirilerek fiziğin yanına metafizik de eklenmiştir.903 Bu düşüncenin daha sonra Augustinus, Sahte

901 Newman, “Introduction”, Scivias, 23. 902 Newman, Sister of Wisdom, 3.

903 İbrahim Kalın, Ak ıl ve Erdem: Türk iye’nin Toplumsal Muhayyilesi (İstanbul: Küre Yayınları, 2013), 154. Büyük âlem (makrokozmos) ve küçük âlem aras ındaki bütünselci yaklaşımı İslam literatüründe de

182

Dionysius gibi mistikler tarafından dile getirildiği de bilinmektedir. Hildegard’ın yaşadığı yüzyılda ortaya konan teoloji anlayışında temelde Platoncu felsefenin ilkelerinin etkili olduğu bilinmektedir. Özellikle âlemin düzeni hakkında Platoncu felsefenin getirmiş olduğu ilkeler model olarak kabul görmüştür.904 Dolayısıyla Hildegard’ın, geçmişten gelen bu birikimler ve on ikinci yüzyılın genel bir bakış açısı bağlamında dünyanın yaratıcı tarafından ilahi bir müdahale ile yaratıldığını düşünmesi doğaldır.

Hildegard kendisinden önceki dönemde hâkim olan bu düşünceden etkilenmiş olsa da kendine özgü birtakım düşünceler de geliştirmiştir. Örneğin Platon felsefesindeki ideaları ilahi bilgelik; ruh kavramını ise Tanrı’nın değişmez tanrılığı olarak kabul etmiştir.905

Bunlardan hareketle eski felsefi kavramların yerlerini onun düşüncesinde dinî kavramlar almaya başlamıştır. Aynı zamanda Hildegard Tanrı, âlem ve insan arasındaki benzerlik ve uyumu erdemler ile ilişkili değerlendirmiştir. Yani teslis uknumlarının birbirleriyle uyumlu ve âlemin de bir düzen içinde olmasından hareketle insanın da ancak erdemler sayesinde bir düzen ve ahenk içinde olabileceğini savunmuştur. Diğer yandan Hildegard vizyonlarında Tanrı, âlem ve insan arasındaki bağı canlı imgeler (Ek-5) ve benzetmelerle zenginleştirmiştir.

Hildegard Tanrı, âlem ve insan benzerliğinde yaratıcı güç olarak önceliği Tanrı’ya vermiştir. Hildegard, âlemin canlılık ve diriliğini Tanrı’ya borçlu olduğunu Kutsal Kitap’tan aldığı referanslar ile temellendirmeye çalışmıştır. Örneğin “Hangisi bilmez, Bunu Rab’bin yaptığını? Her yaratığın canı, bütün insanlığın soluğu O’nun elindedir.”906

cümlesini hatırlatarak, Tanrı’nın bütün canlılarda kâim olduğunu, onlara hareket verdiğini belirtmiştir. Hildegard Tanrı’nın bitkilere, hayvanlara ve değerli taşlara nüfuz

görmek mümkündür. Örneğin Farabi, âlemin tek bir şahıs olduğunu söylemiş; Molla Sadra’nın ise “varlığın evi tektir” sözünden hareketle insan ve âlem arasındaki bütünlüğünü ortaya koymaya çalışmıştır. Bu düşünceden hareketle İslam düşünürleri insanın âlemin küçük bir versiyonu olduğunu düşünerek tefekkür etmesi gerektiğinin altını çizmişlerdir. Yine Batı düşüncesinde Kant’tan Heidegger’e kısmen farklı düşünceler olsa da âlemin bütünlüğü prensibinin korunduğu görülmektedir. Bk. Kalın, Akıl ve Erdem, 170-173.

904 Brian Stock, Myth and Science in the Twelfth Century: A Study o f Bernard Sylvester (Princeton: Princeton University Press, 1972), 9.

905 Minore, Hildegard of Bingen’s Theology of Creation and its Implicat ions for an Environmental Ethic, 37.

183

ettiğini, insanların da bu bitkileri ve hayvanları yiyip değerli taşları temin etmeleri ile ilahi bereketi aldığını ifade etmiş ve bunu yeşillik anlamına gelen viriditas kavramı ile sık sık dile getirmiştir. 907

Hildegard’a göre Tanrı ve âlem arasındaki bağda kilit konumda insan vardır. Ona göre insanlar makro kozmos olan evrenin mikro kozmos halidir. Her ne kadar o, mikro kozmos ve makro kozmos terimlerini kullanmasa da kitaplarında bu birlikteliğe sürekli vurgu yapmıştır. Hildegard eserlerinde insanın Tanrı’nın bir yansıması ve yaratmada onunla hareket eden bir varlık olduğunu anlatmaya çalışmaktadır.908 Örneğin o, tıpkı insanın Tanrı suretinde yaratıldığı gibi dünyanın da İlahi Kelam’dan ortaya çıktığını ifade etmiştir.909

Hildegard’a göre Tanrı’nın iki önemli yansıması olan âlem ve insan arasında da güçlü bir bağ vardır. O, insan vücudunun yapıtaşları ile evrendeki elementlerin teolojik bir bağ ile birbirine bağlandığını düşünmüş;910 âleme ait özellikler ile insanın fiziksel, biyolojik ve ahlaki vasıfları arasında benzerlikler ve bağlantılardan bahsetmiştir. Örneğin ona göre Tanrı, gökyüzünü ilahi tahtın bir göstergesi olarak yaratmış ve ona dünyayı ayakta tutma görevi vermiştir. O halde insan da Tanrı’dan korku duymalı ve onu aşkla sevmelidir böylece gökyüzü gibi kendi evini ve benliğini korumalıdır.911 O, dünyanın kayalarla ayakta durduğunu hatırlatarak, insanın da kaya gibi sağlam kemikler ile ayakta durduğunu ifade etmiştir.912 Hildegard’a göre dünyanın ağaçlar ve kayalarla ve evlerin de temellerle güçlenmesi gibi beden de kemikler ile güçlendirilmiştir.913 Yine insanın başının gökyüzü gibi dengeli olduğunu, onun gökyüzü gibi sağ ve sol melekeleri (kolları) kontrol altına alabilmesi için onlara eşit uzaklıkta yaratıldığını savunmuştur.914 Benzer şekilde insan bedeni ile güneş arasındaki benzetmelerle de aslında Tanrı’nın yaratmadaki güzelliğini

907 Hildegard, “Introduction”, Book of the Rewards of Life, xiii. 908 Fox, “Introduction”, Book of Divine Work s, xiii.

909 Hildegard, Book of Divine Work s, 89.

910 Bruce W. Hozeski, “Introduction”, The Book of the Rewards of Life, xiv. 911 Hildegard, Book of Divine Work s, 86.

912 Hildegard, Book of Divine Work s, 89. 913 Hildegard, Book of Divine Work s, 116. 914 Hildegard, Book of Divine Work s, 89.

184

sunmak istemiştir. O, insan beyninin güneşin ışınlarına benzediğini her ikisinin de aydınlatma gücü olduğunu ve etrafına enerji verdiğini ifade etmiştir.915 Bu açıdan bedenin yorgun düşüp uyuması da güneşin batması gibidir. Uyanmayı ise güneşin dünyayı aydınlatması olarak düşünmüştür.916

Hildegard, âlem ile insan benzerliğine de kimi zaman Kutsal Ruh’un benzerliğini de eklemiştir. Örneğin ona göre kafatasının tepesinden alnın kenarlarına uzanan ve birbirine eşit uzaklıkta olan yedi nokta yedi gezegeni ve Kutsal Ruh’un yedi erdemini simgeler. En büyük gezegenin kafatası gibi en yukarıda olduğunu, alnın en uzak noktasının ise ay olduğunu söyler.917 Bu ifadelerin bilimsel açıdan geçerliliği tartışılsa da nihayetinde Hildegard’ın düşüncelerinde insan, âlem ve Tanrı arasında güçlü bir bağ ve benzerlik olduğunu ortaya çıkarmaktadır.