• Sonuç bulunamadı

I. BÖLÜM: MİSTİSİZMİN KAVRAMSAL ÇERÇEVESİ ve HIRİSTİYAN

1.4. Hildegard Öncesi Başlıca Hıristiyan Mistikler

1.4.5. Kadın Asketikler

Hıristiyan mistisizminin bir halkasını oluşturan hareketlerden birisi de kadın asketiklerdir. Kadınların asketik yaşamdaki etkinlikleri çok eski dönemlere dayanmaktadır. Hıristiyanlık öncesinde paganizmin hâkim olduğu dönemlerde kadın münzevilere rastlanmaktadır. Ayrıca Roma İmparatorluğu döneminde de kadın asketikler, kâhinler ve rahibelerin varlığı bilinmektedir.332

Hristiyanlığın erken dönemlerden itibaren de bekar kalmayı seçen ve Tanrı’yı arama üzerine bir hayatı tercih eden kadınlar bulunmaktaydı. Dönemin sosyal şartları kilise işlerinde kadınları erkekler kadar serbest bırakmamış olsa da kendisini Tanrı’ya adayan Hıristiyan bakire gruplar vardı ve bu kadınlar erkeklerden çok daha önce asketik kurallara tâbi olmuşlardı.333 Evlilik hayatının kadınların dindar bir yaşam takip etmelerinin önünde daha büyük bir engel teşkil ettiğine inanıldığı için onların asketizme yöneldikleri ileri sürülmüştür.334 Kadın asketikler arasında Mısırlı Mary, Pelagia, Melania, Sylvania,

328 Leyser, Hermits and the New Monasticism, 8. 329 King, Christian Mystics, 21.

330 Ward, The Sayings of the Desert Fathers, xviii. 331 Leyser, Hermits and the New Monasticism, 8. 332 King, Christian Mystics, 21.

333 King, Christian Mystics, 8.

79

Candida ve Paulai Macrina gibi isimler vardır.335 Yine Anadolu’da yaşamış olan Basileus’in annesi Macrina da bu kadın asketikler arasında sayılabilir.

İster asketik olsun ister olmasın kadınların Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde hem dinî yaşamda hem de dini yaymada daha aktif oldukları kaynaklarda geçmektedir. Yine kadınların erken dönem Hıristiyan kilisesinde, modern döneme nazaran daha görünür oldukları bilinmektedir. Kadınlar ikinci yüzyıl sonrasında kilise görevlerinde bulunmaya başlamış ayrıca işkence döneminde erkek ve kadın ayrımı yapılmadığından onlar da şehitler (martry) arasında yer almışlardır.336 Licinius’un uyguladığı takibat sırasında (322) kadınlara karşı özel yasaklar uygulanması, imparatorun Hıristiyanlar arasında etkili olan kadınlardan çekinmesi şeklinde yorumlanabilir. Kadınların, sosyal ve dinî hayatta erken dönemlerdeki bu aktifliklerini Kilise Babalarının eserlerinde bulmak mümkündür. Örneğin kadınları ikincil bir konumda görse de Origenes’in çok sayıda kadın öğrencisi olduğu ve bu kadınlarla dersler yaptığı bilinmektedir.337 İskenderiyeli Klemens ise kadın ve erkeklerin ortak ilahi lütfu ve kurtuluşu paylaştıklarını her iki cinsin değerlerinin ve çabalarının benzer olduğunu belirtmiştir.338 Ayrıca erken dönemlerde kadınlar Kutsal kitap çalışmalarına katılmakta ve Hıristiyan önderlerin bilgilerini takip ederek öğrencilik yapmaktaydılar.339

Sosyal ve dinî hayatta etkili olan kadınların Hıristiyan mistisizmine de etki ettiği bilinmektedir. Üçüncü asrın ortalarına kadar manastır hayatı henüz çok da yayılmadığından kadınların mistik yaşamlarını bir arada yaşadıkları evlerde sürdürdükleri nakledilmektedir. İskenderiye piskoposu Athanasius zamanında İskenderiye’de bakire evleri olduğu bilinmektedir. Aziz Ambrose ve Aziz John Chrysostom'un bu evlerden bahsettiği nakledilmektedir.340 Aziz Antonius’un henüz erkekler için kurumsallaşmış bir manastır olmadığı için kız kardeşine böyle bir mekân tahsis etmesi ve Pachomius da benzer şekilde kız kardeşi Mary için Nil'in kenarında bir bina inşa etmesi buna örnektir.

335 King, Christian Mystics, 21.

336 Smith, Studies in Early Mysticism in the Near and Middle East, 35. 337 Smith, Studies in Early Mysticism in the Near and Middle East , 35. 338 King, Christian Mystics, 21.

339 King, Christian Mystics, 21.

80

Dolayısıyla manastırların kurulmasından önce kadınların bu evlerde asketik bir yaşam sürdürdüklerini söylemek mümkündür.

Kadınlara tahsis edilen bu bakire evlerinin yerini zamanla manastırlar almıştır. Bu kadın manastırları sadece Mısır’da değil, Kuzey Afrika, Suriye, Anadolu, Kudüs, Roma gibi yerlerde de faaliyet göstermiştir.341 Manastırlar sağladığı koşullar ile bakire evlerine nazaran daha fazla kadını bir araya getirmiştir. Kaynaklar bu manastırlarda barınan rahibelerin oldukça fazla olduğunu aktarmaktadır. Örneğin Kahire'nin yakınlardaki manastırlarda 2000 rahibenin yaşadığı ileri sürülmüştür.342 Manastırlarda yaşama ideali kadınlar arasında öylesine popüler olmuştur ki, bazı kadınlar isimlerini değiştirip erkekler gibi giyinerek uzun süre bu mekanlarda kalmışlardır.343

Zamanla erkek ve kadın manastırlarının birbirlerine yakın ya da iç içe olduğu “çifte manastırlar” da ortaya çıkmıştır. Nil deltasındaki kadın manastırları ile erkek manastırları belirli bir mesafe aralığında yer almaktadır. Buradaki rahibelerin erkekler için elbise diktikleri, erkek münzevilerinse daha çok tarım ve el becerisi gerektiren işlerde çalıştıkları aktarılmıştır.344 Bu manastırlardaki rahibelerin kutsal metinleri okuyabildikleri ancak pazar günleri sakramentlerin ifâsı için bir rahibin onlara yardımcı olduğu belirtilmektedir.345 Dolayısıyla bu dönemde erkek ve kadınların farklı mekânlarda yaşamalarına rağmen iş bölümü yapıp, ortak yaşamın gerektirdiği şekilde birbirlerine destek oldukları söylenebilir. Bu dönemde erkek ve kadınların Tanrı’ya yakınlık anlamında farklı kabul edildikleri de göze çarpmamaktadır. Zira rahibe ve rahiplerin “cennetin babaları” olarak tanımlanması346 her iki cins arasında da bir statü farkının bulunmadığını göstermektedir.

Kadın asketiklerin “çöl fahişeleri” olarak da adlandırıldığı bilinmektedir. Çöl anneleri anlamına gelen bu tabir mecazi anlamda kabul edilse de bu kadınlar arasında gerçek

341 Smith, Studies in Early Mysticism in the Near and Middle East , 40. 342 King, Christian Mystics, 21.

343 Smith, Studies in Early Mysticism in the Near and Middle East, 37. 344 King, Christian Mystics, 21.

345 Smith, Studies in Early Mysticism in the Near and Middle East , 37. 346 King, Christian Mystics, 21.

81

anlamda fahişelik yapanlar da vardır. Bu kadınlar keşişleri baştan çıkarmak amacıyla çöle gitmişler ama orada karşılaştıkları keşişlerden etkilenerek manastırda inzivaya kapanmış ya da yalnızlığa çekilmişlerdir.347 Bunlar arasında Mısırlı Mary, Thais ve Pelagia gibi asketikler vardır.348 Kadınların bu konumu zamanla büyümüş ve 431 yılında yapılan Efes Konsili’nde “theotokos” olarak kabul edilen Meryem’e duyulan saygınlıkla zirveye ulaşmış; böylece zamanla kadınlar insanoğlu ile Tanrı arasında bir aracı olarak algılanmaya başlamıştır. Bu durum “Mariyoloji” inancının gelişmesine de etki etmiş ve Orta Çağ’da Hıristiyan mistisizmi içerisinde popüler bir konu olmuştur.349

Netice itibariyle dördüncü yüzyıl, asketik uygulamaların belirginleştiği bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. Dağlara ve çöllere çekilen erkek ve kadın asketikler zaman zaman sıra dışı ve aşırıya kaçan kişilikler olarak görülse de cesaretleri ve idealleri ile, Hıristiyan mistisizminin büyümesine katkıda bulunmuşlardır.350 Diğer bir ifade ile çöl mistikleri Hıristiyan mistisizmine hem yazdıkları eserler ve hem de pratiğe döktükleri düşüncelerle yeni bir boyut kazandırmışlardır.