• Sonuç bulunamadı

Sovyet Dönemi Halk Hikâyelerindeki Diğer Tipler

II. BÖLÜM

4. Sovyet Dönemi Halk Hikâyelerindeki Diğer Tipler

Kahramana yol gösteren bilge şahsiyetlerin azlığına şahit olduğumuz Sovyet dönemi halk hikâyelerinde, kahramanlar kendi yollarını kendileri bulmaya çalışmışlardır. Komünizm ve sosyalizmin ışığı altında oluşturulan halk hikâyelerindeki kahramanların iki bilgesi vardır: Bu bilgeler, Lenin ve Stalin’den başkası değildir. Lenin ve Stalin’in öncülüğünde komünizm ideolojisiyle hareket eden kahramanlara klasik halk hikâyelerinde olduğu gibi dervişler, hızır veya aksakallılar yardım etmemiştir. Yine de bazı hikâyelerde varlığını gördüğümüz derviş ve mollalar kahramanların yaşamlarından izler taşıyan halk hikâyelerinde boy göstermiştir. Fakat bu yardımcı bilge tiplerin sayısı klasik halk hikâyelerine göre oldukça azdır. Olanların bir kısmı da kötü rollerle halkın gözleri önüne serilmiştir.

Dilsuz ve Hazangül hikâyesindeki Mirze Dana, Sovyet döneminde oluşturulmuş halk hikâyelerindeki bilge tiplerden bir tanesidir. Bu bilge kahraman, dönemin insanlarından farklı bir yaşantı içerisinde değildir. O da diğer insanlar gibi bağlarda ve parklarda gezinen bir kahramandır. Hatta öyle ki bir gün Dilsuz’un daveti üzerine bağa gelen Mirze Dana onlarla birlikte eğlenmeye başlamış ve zevk-ü sefaya dalmıştır (Ahundov, 2005: 7).

Mirze Dana, Dilsuz’a yol göstermesinin dışında Hazangül’e âşık olduğunu hissettiğinde ona aşkından vazgeçmesi için şu şekilde seslenmektedir:

“Derdli Dilsuz, ne heyaldı düşübsen, Bu sevdadan sana heyri-bar olmaz.

Ter git, sen de çekme efsane zehmet,

Gözellerde heç vaht beh-bazar olmaz” (Ahundov, 2005: 10).

Dilsuz, kendisine âşık olmaması gerektiğini söyleyen Mirze Dana’yı dinlemez ve Hazangül’e âşık olur.

Şehzade Behram hikâyesinde çocuk sahibi olamayan Celal padişaha yardım eden bir derviş karşımıza çıkar. Pek çok halk hikâyesinde çocukları olmayan çiftlere umut olan derviş, bu hikâyede de Celal padişahın bir çocuk sahibi olmasını sağlar. Dervişin verdiği elmayı yiyen padişahın hanımı dokuz ay dokuz gün dokuz saat sonra bir çocuk dünyaya getirir (Ahundov, 2005: 69).

Sam Şehzade’de Bey’in bağına bakmakla görevli olan ihtiyar bahçıvan da bilge bir tiptir. Nitekim bahçenin bir köşesinde büyüyen elma ağacının meyvesini alıp Bey’e götürerek Bey’inin hanımının hamile kalmasını sağlar (Ahundov, 2005: 184). Bu bilge bahçıvanın yetiştirdiği elma ağacı daha sonra Sam’ın da rüyasında gördüğü güzele âşık olması için kullanılan bir mekân olmuştur.

Yukarıdaki iyi kalpli bilge tiplerin yerini Şemşir ve Senuber hikâyesinde kötü kalpli bir bilge tip almaktadır. Okulun mollası, Molla Ferzeli, Şemşir’in okula menekşe getirmesinden hareketle Şemşir ile Senuber arasında bir şeyler olduğunu fark ederek, kızların mektepte okumasının haram olduğuna hükmedip Senuber’i okuldan atmaktadır (Ahundov, 2005: 284-285). Molla’nın para karşılığında kız öğrencileri okuttuğuna şahit olduğumuz bu hikâyede okuldaki bir hocayı temsil eden Molla Ferzeli, kuşkusuz bilge bir tiptir. Fakat bu bilgeliğini paradan ve kişisel hesaplarından yana kullanan kötülük timsali bir tip olarak gösterilmiştir. Sovyetler Birliği’nin halkın gözünde din adamlarını kötülediği bir dönemde böyle bir hikâye kahramanının çıkartılması halkın gözünde din adamlarının kötü olduğunu göstermeye çalışmaya yöneliktir.

Komünist Partinin ve Lenin’in fikirlerinin de karşımıza çıktığı hikâyelerde, bilge tipler fazla olmasa da komünizme ait bu fikirler, yardımcı tiplerden daha fazla kahramana yarar sağlamıştır. Bu hikâyelerin başında Kamal hikâyesi bulunmaktadır. Kamal, güzel günleri verenin de kendisine güzel sözleri söyletenin de parti olduğunu ifade ettiği şiirinde kendisine gelen misafirlere göze gelmemeleri konusunda da dua etmektedir (Ahundov, 1972: 430). Kamal, hikâyenin devamında cepheye giderken de bir bilgeden destek almaz. Onun içindeki bilge, bizzat kendisidir. Kamal’ın cephede gösterdiği başarıların mimarı da yine Kamal’in içindeki vatan sevgisidir.

Çağdaş yaşamın konu edinildiği Tarlacı Gız, Behmen ve Humay gibi halk hikâyelerinde karşımıza çıkmayan bilge tip, Tanrıverdi hikâyesinde de pek fazla kullanılmamıştır. Hasan Pervane’nin Tarlacı Gız hikâyesinde geçen aşağıdaki şiiri bilginin kaynağının ve bilgeliğin Lenin ve partisi olduğunu açık bir biçimde göstermektedir.

“O dahi Lenin’dir, goyduğu ganun, Düşmeni öldüren Partiyamızdır. Bizim ölkemizde mezlum halgları, Gelbinden güldüren Partiyamızdır.

Geçmişde hicrana batan elleri,

Ne murad, metlebe çatan elleri, İller ile heste yatan elleri,

Yuhudan galdıran Partiyamızdır.

Pervane gurbandı bu şanlı ada, Halgımızı çatdırıbdı murada, Azadlıg uğrunda bütün dünyada,

Özünü bildiren Partiyamızdır” (Ahundov, 1972: 317).

Sovyet dönemi halk hikâyelerinde kahramana yardımcı olan bilge tipler sembolik de olsa kullanılmaya çalışılmıştır. Fakat asıl konuları işleyen çağdaş yaşamdan izler taşıyan halk hikâyelerinde bilge tiplere ve onların yol göstericiliklerine yer verilmediğini bir kez daha ifade etmek de yarar vardır. Çünkü partinin ve Lenin’in mutlak bilgi sahibi olarak halkı yönettikleri yönetim anlayışında başka bilgelere ihtiyaç yoktur.

1. 4. 1. Çoban ve Bahçıvan

Kahramanlara yardımcı olan bir diğer tip ise çoban ve bahçıvanlardır. Gerek çobanlar gerekse bahçıvanlar halk hikâyelerinde kahramanlara her türlü konuda yardımcı olan tiplerdir. Bu sebeple iki tipin, tamamıyla iyi kalpli insanlar olduğunu kabul edebiliriz. Klasik halk hikâyesinde olduğu gibi Sovyet dönemindeki halk hikâyelerinde de çobanlar, âşıklar arasında haberleşmeyi sağlayan kişilerdir. Fakat bu hikâyelerdeki

çobanların, klasik tiplerinden bir farkı vardır. Sovyet döneminde oluşturulan halk hikâyelerindeki çobanlar, klasik tiplerin aksine okuma-yazma bilen eğitimli kişilerdir. Halk hikâyelerindeki çobanlar; rejim, komünizm, kolhoz, sovhoz, sosyalizm ve Lenin’in inkılapları hakkında konuşabilecek kadar siyasi bilgiye sahip ellerindeki dergi ve gazeteleri okuyarak gündemi takip eden kişilerdir.

Dilsuz ve Hazangül hikâyesinde karşımıza çıkan çoban, hikâyenin de sonunu getirmektedir. Çünkü Şehrzarlı Bahtiyar Çoban, kendisine doğru gelen atlıların içerisinden Dilsuz’u tanır ve ona olup biteni anlatır. Şehrzar şehrinden âşığa haberler veren çoban, Dilsuz’dan aldığı bahşişi papağına koyarak Şehrzar şehrine hızla gelir ve müjdeli haberi Meleknisa’ya verir. Çoban, Dilsuz ve Hazangül’ün arkadaşlarından akrabalarından ve Meleknisa’dan mükâfatını bu vesileyle alır (Ahundov, 2005: 62- 64). Bunun üzerine bütün şehir, bu âşıkları karşılamak üzere harekete geçerler. Bu müjdeli haberin verilmesinde karşımıza bir çobanın çıkması, kahramana yardımcı olan çoban açısından önemli bir ayrıntıdır. Bu hikâyede çobanın klasik halk hikâyesindeki çobanlar gibi müjdeli haberler vermek veya kahramana arkadaşlık etmek için hikâyeye yerleştirildiği görülmektedir.

Şehzade Behram, Senuber’le vedalaştıktan sonra yola koyulur fakat bir türlü gideceği yolu bulamaz. Bir müddet ilerledikten sonra bir çobana rast gelir ve yolu ona sorarak ondan yolu öğrenir (Ahundov, 2005: 83-85). Behbud ismindeki bu çoban, Behram’a yolu güzelce tarif etmekle birlikte kahramana yol göteren iyi bir rehber olmayı da başarmıştır. Ferhat ile Şirin’deki çoban ise gamlı gamlı oturan Ferhat’ın yanına gelerek onun derdine ortak olan, onun halini sorup onunla dertleşen bir çobandır (Ahundov, 2005: 130-131).

Hidayet’le evlenmemek için kaçan Senuber, kaçarken bir çobana rast gelir. Şemşir ve Senuber’deki bu çobanın ismi Heykel’dir. Heykel Çoban, kıyamet gününe kadar bacı olarak kabul ettiği Senuber’e yardım edeceğine dair söz verir (Ahundov, 2005: 289). Avcı Mehemmed’e kızı emanet eden Heykel Çoban, daha sonrasında yoluna devam eder. Çobanın askerlerden kaçan bir kıza yardım etmesi de ayrıca dikkatimizi çekmektedir.

Yeni hayat tarzından ve çalışmanın öneminden bahseden Tarlacı Gız hikâyesinde de çobanlarla karşılaşmaktayız. Bu çobanlar yukarıda ifade edilen klasik halk hikâyelerindeki çobanlara benzeyen tiplerinden uzaklaşmıştır. Goşgar dağına çıkan Hasan Pervane’den kendileri için bir güzelleme okumasını rica ederler. Çobanlara bir güzelleme okuyan Hasan Pervane, akşama kadar çobanların yanında kalır. Akşam, çobanların gazete ve dergi okuduğunu gören Pervane, şaşırıp kalır. Bir elinde çomak, bir elinde gazete olduğu halde gazete okuyan Çoban Ahmet, kendisine şaşkın şaşkın bakan Pervane’ye, niçin baktığını sorar. Hasan Pervane, Çoban Ahmet’in okuma yazmayı çok iyi bilmesi karşısında çobanları etrafına toplayıp bir güzelleme daha okur. Bu kez okuduğu güzelleme, çobanların devlete ve rejime olan faydalarından bahsetmektedir:

“Çobanın çomağı onun bayrağı, Görek elde möhkem tuta çobanlar. Günü-günde mal-dövleti artıra, Fehr ede, ilhama çata çobanlar.

Çomağını elden yere goymasın, Gurd gelib postuna gire goymasın. Otarsın dağ, dere, tepe goymasın, Versin otargıya ota çobanlar.

Öz işinde gözü açıg işlesin, Yarış içün yoldaşını seslesin,

Saf ürekle dövletini beslesin, Fikir versin mala, ata çobanlar.

Fermanın boyunu artıran zaman, Döşünde ulduzu olur gehraman, Onu tebrik edir her gören insan, Onda düşür mükâfata çobanlar.

Pervane Hesen de isteyir sizi,

Ürenken artırın dövletimizi, Şanlı partiyamız yetirib bizi,

Bu dövrana, bu heyata çobanlar” (Ahundov, 1972: 370).

Hasan Pervane’nin bu şiirinde görüldüğü gibi yeni rejimin getirdiği yaşamda artık çobanların haber getirip haber götürmeleri halk hikâyelerinde yerini çobanların, komünizm savunuculuğuna bırakmıştır. Çobanlar, birer işçi sınıf olarak kabul edilerek komünizme, partiye ve devlete verecekleri destekler, üretime katkıları ve yardımları sayesinde daha yararlı olacaklardır.

Soltan ve Gendap hikâyesinde de çobanlar, emekçi sınıf olarak kabul edilmiştir. Âşık Soltan da Hasan Pervane’ye benzer şekilde çobanlara bir güzelleme okumaktadır. Âşık Soltan’ın kentteki eğlenceye gelen çobanlara okuduğu şiir, içerik ve şekil bakımında incelendiğinde yukarıdaki Hasan Pervane’nin şiirinden pek de farklı değildir.

“Ölkenin her bir yerinde, Tapdın sen şöhret, a çoban. Meskenindi uca dağlar, Sende var geyret, a çoban.

Olursan dağlar başında, Gızıl Ulduz var döşünde,

Bele bir cavan yaşında, Edirler hörmet, a çoban.

Derirsen dağlarda çiçek, Yoldaşındı koyun, erkek. Soltan saz çalsın, sen tütek,

Halk çeksin lezzet, a çoban” (İsmayılov-Elekberli, 2011: 36).

Ülkenin dört bir yanında şöhret elde eden bu çobanlar, koyunların arkadaşıdır. Dağları kendilerine mesken eden çobanlar, bu dağların sahibi olarak kabul edilmiştir. Ayrıca bütün bunların dışında Soltan’ın karşılaştığı çobanların döşünde Kızıl Yıldız bulunmaktadır. Komünizmin en önemli simgesi olan kızıl yıldız rozetinin çobanlar tarafından taşınması bu çobanların komünist rejime hayran kişiler olduğunu bir kez daha göstermektedir. Bu da bizlere özellikle yeni yaşamı konu edinen halk hikâyelerindeki çobanların, komünist ideoloji ile oluşturulduğunu kanıtlamaktadır.

Soltan ve Gendap hikâyesinde çoban tipi halk hikâyelerindeki tiplerinden oldukça uzaklaşmıştır. Klasik halk hikâyelerinde kahramana yardımcı olan, halkın içinden çıkmış, saf ve temiz çobanların yerini okuma-yazma bilen, rejime bağlılıklarını bildirmiş, emekçi çobanlar Soltan ve Gendap hikâyesinde kendisine yer bulmuştur. Buradan hareketle denebilir ki, Sovyetler Birliği, halk hikâyelerindeki tahribatını kahramana yardımcı çoban tipler üzerinden de yapmıştır. Halk hikâyelerindeki çobanlar; eğitimli, okuma-yazma bilen ve rejim hakkında tartışmalara katılabilen kültür seviyesi yüksek kişilikler olarak gösterilmiştir.

Sovyet dönemindeki halk hikâyelerinde karşımıza çıkan kahramana yardımcı bir başka tip ise çobanlar kadar öneme sahip olan bahçıvanlardır. Sovyetler Birliği’nin düzenli şehirlerindeki parkları düzenleyen bahçıvanlar, ülkedeki gösteriş ve şatafatın en önemli mimarlarıdır. Halkın eğleneceği, hoşça vakit geçireceği sosyal alanların bakımını yapmakta olan bahçıvanlar da âşıklar arasında haberleşmeyi sağlayan kişiler olmuştur. Fakat bunun arka planında parkları ve bahçeleri insanlara tanıtma amacı vardır. Çünkü Sovyetler Birliği, halkın gözünü park ve bahçelerdeki güzel süs bitkileri ile boyamış ve her şeyin yolunda olduğunu bu bahçeler sayesinde anlatmaya çalışmıştır.

Sam Şehzade’deki bahçıvan bu tiplerden bir tanesidir. Gördüğü rüyada kendisine duvarın dibinde büyüyecek olan elmadan padişaha yedirmesi söylenir. Uykusundan uyanan bahçıvan, rüyasına giren adamın dediği yerdeki küçük elma fidanını büyütür ve meyvesi olunca elmayı alarak Şah’a gider. Şah’ın hanımı Dilaramiceng elmayı yedikten sonra hamile kalır (Ahundov, 2005: 183-185). Uzun yıllar Gülşen bağında bahçıvanlık yapan ihtiyarın rüyasında gördüğü kişinin bir aksakallı derviş olmaması rüya görme motifinin değiştirildiğinin açık bir göstergesidir. Çünkü klasik halk hikâyelerinde rüyalara giren aksakallı dervişler bu rüyada karşımıza çıkmamaktadır. Sam’ın, Nezaket Hanım’ın bağına destursuzca girmesine sinirlenen de yine bir bahçıvandır. Fakat bu bahçıvan Sam’a güç yetiremeyince Nezaket Hanım’ın yanına koşar. İki kişi arasında aşkın başlamasına vesile olacak haberi getiren kişinin bahçıvan olması da bahçıvanların haberci kişiliklerini gözler önüne sermektedir.

Soltan ve Gendap hikâyesinde Moskova yolculuğu esnasında yanına gelen bahçıvanlar dikkati çeker. Emekçi kesimi temsil eden bahçıvanların âşığın yanına gelmeleri Âşık Soltan’ı çok sevindirir. Hatta içlerinden en yaşlısı olan Hacı Murat’a karşı Âşık Soltan, bir şiir söyleyerek festivale gelen bahçıvanları da onurlandırır (İsmayılov- Elekberli, 2011: 11-12).

1. 4. 2. Yoldaşlar

Soyetler Birliği, komünist gençler arasında yardımlaşma ve dayanışmaya önem vermiştir. Bunun için kolhoz ve sovhoz gibi insanların birlikte iş görecekleri çiftlikler ve işçi köyleri kurmuşlardır. Buralarda yaşayan halk, hem kendi yiyecekleri ürünleri yetiştirmiş hem de Sovyet şehirlerine gıda temini sağlamıştır. Hem ucuz, hem de millî olan bu üretim sisteminin, Sovyet Rusya için büyük bir kalkınma hamlesi olduğu düşünülebilir.

İnsanların bir arada yaşadığı beraber iş tuttukları üretim çiftlikleri, edebî ürünlerde mekân olarak kullanılmıştır. Buralarda birlik ve beraberlik içinde yaşayan halk, edebî ürünlerde hikâye kahramanı olarak kendisine yer bulmuştur. Çağdaş yaşamı konu edinen Tarlacı Gız, Behmen ve Humay, Soltan ve Gendap gibi hikâyelerde Sovyetler Birliği’nin kolhoz ve sovhozlarında yaşayan halk, anlatılmaya çalışılmıştır.

Hikâyelerde vazgeçilmez yardımcı tiplerden birisi “Yoldaş” tipidir. Bu tip, doğrudan doğruya komünizmi çağrıştıran bir tip olarak hikâyelerde kullanılmıştır. Birlik ve beraberliğin ön planda olduğu edebî metinlerdeki hikâye kahramanlarına yardımcı olan tiplerin başında onların yoldaşları bulunmaktadır. Kahramana yardımcı olan arkadaşları veya onların ifadesiyle yoldaşları, arkadaşlarını çıkmış oldukları yolculuklarında asla yalnız bırakmazlar. Onların arkadaşları yanında giriştikleri mücadelelerinde geri adım attıklarını göremeyiz.

Yoldaş tipinin en belirgin görüldüğü hikâyelerin başında “Kamal” destanı gelmektedir. Kamal’ın Alman Ordusunun ilerleyişini durdurmasına vesile olan olayda yalnız olmadığı görülür. Kamal’ın yanında kendisine yardımcı olan arkadaşları karşımıza çıkar. Hikâyede Köroğlu’nun delilerine benzetilen Kamal’ın yoldaşları onu cepheye yalnız göndermezler (Ahundov, 1972: 433). Ayrıca Kamal, komutanın dediği

köprüyü patlatmaya giderken de yalnız değildir. Beraber cepheye gittiği yoldaşları yine yanındadır.

Tanrıverdi’nin ağalara ve beylere karşı verdiği mücadelelerde de ona yardım eden yiğitlerinin olduğu görülmektedir. Tavat knyazıyla hesaplaşmaya giden Tanrıverdi, yoldaşlarına seslenerek knyazın evini, başına yıkma zamanının geldiğini söyler. Yoldaşları da Tanrıverdi’ye destek verirler (İsmayılov-Elekberli, 2011: 84). Fakat Tanrıverdi’nin yanındaki asıl yoldaşı kuşkusuz Köroğlu’nun Ayvaz’ı gibi bir görevde karşımıza çıkan Nesib’dir. Tanrıverdi’yi bir an bile yalnız bırakmayan Nesib, Tanrıverdi’ye yardımcı olan hikâyedeki önemli yoldaş tiplerinden biridir (İsmayılov- Elekberli, 2011: 83).

Dilsuz ve Hazangül’de de Dilsuz’a yardım için görevlendirilmiş askerler karşımıza çıkar. Dilsuz’un onlara yoldaş diye seslenmesi Sovyet hikâyelerindeki yoldaşlığı bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu hikâyede sadece Dilsuz’un değil, sevgilisi Hazangül’ün de yoldaşları olduğu görülmektedir. Hikâyedeki Mirze Dana’nın yeri ise bambaşkadır. Onun, Tanrıverdi’deki Nesib gibi kahramanın en yakın arkadaşı olduğu görülmektedir (Ahundov, 2005: 7).

Şehzade Behram da gördüğü güzellerin peşi sıra giderken yanındaki yoldaşlarından yardım almaktadır (Ahundov, 2005: 85). Behram’ın yanındaki askerleri veya yoldaşları Behram’ın giriştiği mücadelelerde ona yardım eden onun sıkıntısını halleden en önemli kişilerdir.

Şemşir ve Senuber hikâyesinde Heykel Çoban’ın, Mehemmed’e emanet olarak bıraktığı Senuber’e yardım eden Avcı Mehmmed de iyi bir yoldaştır. Senuber’i bacı olarak kabul eden Avcı Mehemmed, ona evinin kapılarını açar. Hikâyedeki diğer bir tip Avcı Nadir ise yoldaş tipinden uzak, aklı kötülüğe çalışan bir tip olarak Mehemmed’in karşısına çıkartılmıştır. Aynı hikâyedeki Şemşir’e yardım eden Beybulud ismindeki kahraman da yardımcı tiplerden ve yoldaş tiplerinden bir tanesidir (Ahundov, 2005: 298).

Sovyet döneminde Azerbaycan’da oluşturulmuş halk hikâyelerinde klasik halk hikâyelerinde olduğu gibi kahramanlara yolculuklarında yardımcı olan tipler görülür.

Fakat bu tipler klasik şekillerinden biraz uzaklaşmışlardır. Kahramana yardımcı olan tipler, yoldaş veya arkadaş ismiyle anılmıştır. Özellikle Soltan ve Gendap hikâyesinde kahramanlar gençlerden seçilerek yeni neslin de yoldaşlık kavramını yakından tanıması sağlanmıştır.

1. 4. 3. Kadınlar

Klasik halk hikâyelerinde kadın tipleri Sovyet dönemindeki halk hikâyelerinde de mevcuttur. Kimi zaman sevgili, kimi zaman eş, kimi zaman bir anne olarak karşımıza çıkan kadın tiplerden bazıları, kahramanın kendisi kadar önem kazanmıştır. Fakat bu dönemdeki yeni kadın tipler, çalıştıkları için önemsenen tipler olmuşlardır.

Tarlacı Gız hikâyesinde kahraman her ne kadar Hasan Pervane olsa da hikâyeye ismini veren Tarlacı Gız, kahramanın da önüne geçen bir kişilik olmuştur. Kadınların iş yaşamına, emek ve çabalarına dair izleri taşıyan bu halk hikâyesinde Tarlacı Gız’ın kahramanlaştırılması bizlere Sovyet kadınlarının ekonomiye katkısı en az erkekler kadar önemlidir, mesajını vermeye çalışmaktadır. Yukarıda bir vesile ile ifade ettiğimiz, Tarlacı Gız’ın Hasan Pervane ile evlenmesi yolundaki en önemli engelin, iş ile ilgili olması ve Tarlacı Gız’ın, Pervane’ye evlilik için âşıklık dışında başka bir meslek daha edinmesini şart koşması, çalışmanın önemini bir kez daha göstermektedir. Çalışan ve kendi ekmeğini kendi kazanan kadın tiplerinden biri de Gendap’tır. Âşık Gendap, sevgilisi Soltan kadar saz çalmayı bilen bir kadın âşıktır. Kolhozlara ve sovhozlara giden hatta festivallerde ve eğlencelerde sazıyla sözüyle insanları eğlendiren bir âşıktır (İsmayılov-Elekberli, 2011: 12). Bu açıdan bakıldığında Soltan ve Gendap’ta da kadın kahramanın bir meslek sahibi olduğu ileri sürülebilir. Bu mesleği sayesinde de erkek kahraman kadar öne çıkmaktadır.

Kadın tipinin öne çıktığı diğer bir hikâye ise Behmen ve Humay’dır. Humay’ın bir âşık olarak tıpkı Gendap’ta olduğu gibi insanları kolhozlarda ve sovhozlarda eğlendirdiğine şahit olmaktayız. Hikâyede Behmen ile boy ölçüşebilecek kadar âşıklığına güvenen bu kadın tipi de yukarıdaki kadın tipler kadar cesurdur (İsmayılov- Elekberli, 2011: 66).

VII. BÖLÜM

7. 1. SOVYETLER BİRLİĞİ DÖNEMİNDE OLUŞTURULAN HALK HİKÂYELERİNİN EPİZOTLARI

Sovyetler Birliği döneminde Azerbaycanlı âşıklar tarafından oluşturulmuş halk hikâyelerinin şekil yönüyle klasik halk hikâyelerine benzediğini ifade etmiştik. Bu başlık altında vereceğimiz hikâyelerin epizotlarının incelenmesiyle birlikte, hikâyelerin klasik halk hikâyelerine benzerliği ortaya çıkarılacaktır. Hikâyelerin yapı örgüsünü oluşturan epizotların bazı hikâyelerde tamamen klasik halk hikâyesinden alındığı görülebileceği gibi bazı hikâyelerde de yeni epizotlarla hikâyelerin süslendiği gözler önüne serilmeye çalışılacaktır.

Komünist rejiminin etkisi ile oluşturulan halk hikâyelerinde kullanılan epizotların iki ana konu etrafında yoğunlaştığı görülmektedir. Bu sebeple iki ayrı grup olarak epizotların incelenmesinde fayda bulunmaktadır. Nitekim epizotlar incelendiğinde aşk konulu halk hikâyeleri ile kahramanlık konulu halk hikâyeleri arasında benzerlikler olduğu kadar farklılıklar olduğu da görülecektir.

Hikâyelerin bir kısmında benzer olaylara yer verilmese de olay örgülerinin benzer oldukları ifade edilebilir. Hikâyelerden yalnızca Ferhat ile Şirin hikâyesi âşıkların kavuşamamaları ile son bulmakla birlikte diğer bütün hikâyelerde mutlu son karşımıza çıkar. Ayrıca bütün hikâyelerin başında kahraman ve ailesi tanıtılmasına rağmen yalnızca Behmen ve Humay hikâyesinde kahramanın ailesi tanıtılmamaktadır. Behmen ve Humay hikâyesinde aşk konusu işlenmediği için yukarıdaki kalıpların dışında olayların sıralandığı görülmektedir. Bu sebeple Behmen ve Humay hikâyesi yukarıdaki yapı örgüsünün dışındadır.