• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

2. Sovyet Dönemi Halk Hikâyelerinde Kahraman Tipi

Asırlar boyunca kahramanca mücadelelerle tarih sahnelerinde boy gösteren Türk halkının, her döneminde her anında bu mücadeleleri anlatan şairleri olmuştur. Halk edebiyatının önemli örneklerinden olan destanlar, işte bu asırlar boyunca yaşanan

mücadelelerin anlatıldığı şiirlerdendir. Destan dönemi diyebileceğimiz dönemlerde oluşan bu anlatılar, tarihteki önemli olayları ele almaktadır. Alp-Er Tunga, Oğuz Kağan, Manas, Köroğlu, Satuk Buğra Han, Danişmend Gazi, Battal Gazi gibi her çağda kahramanca mücadele eden yiğitler kahraman tipinin en önemli örneklerindendir.

Kuşkusuz kahramanlık denilince akla ilk gelen kişi, Azerbaycan’da da Köroğlu’dur. Köroğlu’nun sosyal hayata daha yakın olması, diğerlerine göre belki daha yakın bir dönemde oluştuğunun var sayılması veya halkın intikamını da alan bir yiğit olması yeni destanlarda da kahraman-alp tipinin Köroğlu’ndan esinlenerek oluşturulduğunu göstermektedir. “Yeni Destanlar” ismiyle Ahundov’un tanıttığı Sovyet döneminde oluşturulmuş anlatılara baktığımızda “Tanrıverdi” ve “Kamal” destanlarını görmekteyiz. Her iki destan da konusu bakımından yiğitlik, savaş ve kahramanlık konularını işlemektedir.

Kahramanlık ve yiğitlik konusu, başta Azerbaycan olmak üzere Sovyet idaresindeki Türk coğrafyasında yasaklar nedeniyle pek fazla işlenmemiştir. Gerek Çarlık Rusyası gerekse Bolşeviklerin iktidarında olan Sovyet Rusya, idaresinde bulundurduğu topraklardaki milliyetçi havayı ortadan kaldırmak ve “milliyetler politikası” fikrini uygulayabilmek için bu tip anlatıları yasaklamışlardır. Dede Korkut, Köroğlu ve Manas gibi dinî-içtimaî unsurları barındıran anlatılar yasaklanmış, hatta Köroğlu, eşkıya olarak gösterilmeye çalışılmıştır. Bütün bunlara rağmen Türk halkının savaşçı gücüne ne zaman ihtiyaç duyulduysa kahramanlık türküleri piyasaya sürülmüştür. Hem Çar ile Bolşevikler arasındaki mücadele hem de İkinci Dünya Savaşı, kahramanlık türkülerinin ve destanlarının kaynağını aldığı olaylardır.

İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesine yakın bir süre artık Rusya’nın da bu savaşa gireceğinin iyiden iyiye belirli bir hal alması üzerine Sovyetler Birliği yönetimi harekete geçmiştir. Ellerinde tuttukları milletleri savaşa dâhil etmek için bu milletlerin anlatılarındaki kahraman tiplerden yararlanmaya çalışmışlardır. Oluşturulan halk hikâyelerinde bu yiğitlerin karakter olarak yer alması sağlanmıştır. Ortaya konan bu anlatılar yapay kahramanlıkları da beraberinde getirmiştir. Bunun da yanında oluşturulan kahramanlar gelenekten uzak, kültürel ve millî değerlerden arındırılmış

kişilerdir. Hikâyelerdeki kültürel değerlerin yanı sıra dinî simgelerin ve terimlerin kaldırıldığı da görülmektedir. Köroğlu’nda açık bir şekilde görülen dinî terimlerin yok edilmesine bu dönemde oluşturulan yeni destanlarda da rastlamaktayız. Neredeyse yeni destanlar, Lenin ve Stalin’i tanrı katına çıkartacak kadar övmüş ve kutsal saymışlardır.

İkinci Dünya Savaşı’nın etkisi ile oluşan kahramanlığı, yiğitliği ve savaşı konu edinen ve Sovyetler ile Çarlık arasındaki iktidar mücadelesini ele alan yeni destanlar içerisinde “Tanrıverdi” ve “Kamal” destanlarının olduğunu ifade etmiştik. Bu destanlar içerisindeki Tanrıverdi ve Kamal karakterleri kahramanlığın timsali olan kişilerdir. Onlar Köroğlu’nun bir kopyası olarak karşımıza çıkan yiğitlerdir.

Sovyet Kahraman Tipi olan Tanrıverdi, sahneye bir adaletsizlik nedeniyle çıkmaktadır. Kendisine yapılan haksızlığı gururuna yediremeyen Tanrıverdi, çobanlıktan kazandığı, sadece kendi hakkı olan parayı istemesine rağmen zorbalıkla karşılaşmaktadır. Bu davranış onu “asi”leştirmektedir. Yönetime karşı bir isyan girişiminde bulunan Tanrıverdi, Bolşevikler ve Çar arasındaki iktidar mücadelesinden hareketle oluşturulmuş bir kahraman tipidir.

Çar’ın himayesindeki ağalardan, beylerden çok çeken Tanrıverdi, Çar’ın peşine taktığı askerlerle de mücadele etmek zorunda kalmıştır. Tanrıverdi, hakkı olanı alamadığı gibi mesnetsiz bir hırsızlık suçlaması ile de itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır.

Tanrıverdi yanındaki “koçakları” ile birlikte her türlü zorluğu aşmayı bilmiştir. Köroğlu’nda olduğu gibi Tanrıverdi beraberindeki yiğitlerine güç vermiş, en büyük moral kaynağı yine o olmuştur. Kaçmak isteyen yanındaki yiğitlere moral olsun diye söylediği şu şiir onun birleştirici ve bütünleştiriciliğini güzel bir biçimde ifade etmektedir:

“Koçaklarım meydan açın merdane, Zerbenizi bu düşmana bildirin, Kırın saldatını, knyazın tutun,

Naçalniki, komandiri öldürün.

Koç igidden oğul türer koç kimi, Merd meydanda durar ağır daş kimi, Kesin her tarafı terlan kuş kimi, Keklik tekin derelere doldurun.

Tanrıverdi meydan açar merdane, Atmayın gülleni boşa, efsana, Tökün goşunların leşin yan yana,

Naçalnikin yas toyunu çaldırın” (İsmayılov-Elekberli, 2011: 86).

Savaş sonrasında ele geçirdiği ganimetleri paylaştıran Tanrıverdi’nin paylaşmayı seven bir kahraman olması, paylaşımcı bir yönetimi savunan Bolşeviklerin yarattığı bir destan kahramanı olmasından ileri gelmektedir. Fakire-fukaraya, yanındaki koçaklarına ganimetleri paylaştırmakla birlikte onların güvenlerini ve sevgilerini de kazanan Tanrıverdi, halk içerisinde de kendisine sempati toplamayı da başarmaktadır. Sevgilerini kazandığı halkı bu vesileyle yanına çekmesi elbette daha kolay olmuştur. Zenginden alıp fakire veren, zengin vermediği zaman onlardan zorla alan ve yine elde ettiklerini fakire veren Tanrıverdi, fakir halkın en büyük dayanağı olmuştur. Böyle bir destan kahramanının çıkmasına neden olan olay, Bolşeviklerin iktidarı ele geçirmeye çalışmasıdır. Bu olayda halkı kendi tarafına çekmek isteyen Bolşevikler, zengin ağalar ve beylerin koruyucusu olan Çar’a karşı mücadelede yalnız kalmamak için Tanrıverdi’yi halkın karşısına çıkarmışlardır. Ezilmiş kesimi sembolize eden

Tanrıverdi, koçakları ve yardımına koştuğu halk, aynı zamanda Bolşevikleri de temsil etmektedir. Bu yönüyle Tanrıverdi, yanında bulunduğu halkı devrime karşı destek olmaya çağırmaktadır.

Yiğitliğin ön planda olduğu diğer bir destan “Kamal” destanıdır. Bu destanın gerçek bir olaydan esinlenildiği düşünülebilir. Nitekim Kamal Gasımov’un anısına yazılmış bir destan olduğu bilinmektedir. Büyük vatan savunucusu olarak tanıtılan Kamal Gasımov’un başrolde olduğu bu destan, aslında sadece İkinci Dünya Savaşı yıllarında Alman ordularının ilerleyişini durdurmak için köprüyü havaya uçuran ve Alman ordularının ilerleyişini durduran Kamal’ın yiğitliğini konu edinmektedir. Oldukça kısa olan bu anlatı, içeriği bakımından da edebî özellikleri pek fazla barındırmayan bir eserdir. Son derece sunî bir anlatımı olan destanın yine de cephedeki askere büyük moral verdiği ifade edilebilir.

“Azerbaycan halkının igid oğlu koçak Kamal” (Ahundov, 1972: 429) şeklinde tanıtılan Kamal hem millî bir kahraman hem de Kızıl Ordu’nun başarısı için koşturan bir neferdir. Azerbaycan halkının İkinci Dünya Savaşına vereceği desteği belki kat kat artıran Kamal, hikâyede karşımıza çıkan gerçek bir komünisttir. Vatan ve millet için her ne kadar yola koyulsa da sonda söylediği şiirde “Kızıl Ordu”ya düzülen methiye onun bir komünizm propagandasının aracı olduğunu açık ve net bir biçimde ortaya koymaktadır.

Azerbaycan halk hikâyelerindeki kahraman tipler iki ana düşmana karşı mücadele etmektedirler. Bu düşmanlardan birincisi Çarlık rejimi ve yöneticisi Çar’dır. İkinci düşman ise İkinci Dünya Savaşında Sovyet Rusya’nın mücadele ettiği başta Almanya olmak üzere mihver devletlerdir. Nedeni ne olursa olsun kahraman tiplerin anlatılarda kullanılması Sovyetler Birliğinin çıkarlarına hizmet etmektedir. Nedenler farklı bile olsa sonuç aynıdır: “Sovyetler Birliği’nin elinde tuttuğu toprakları koruması ve yeni topraklar kazanması bu nedenle de devleti idare eden fikir olan komünizmin korunması.”