• Sonuç bulunamadı

H. Ritsch bu yönteme “rekabet sistemi” adını vermekte ve bunun sonsuz

II. 3.3.9.5 Mali EĢitlemede Takdir Hakkının Korunması

Şart’ın dokuzuncu maddesinin beşinci paragrafı, yerel yönetimler arasında merkezi idareler tarafından yapılacak mali eşitleme uygulamalarında, yani yapılacak merkezi yardımlarda yerel yönetimlerin kendi sorumluluklarıyla ilgili takdir haklarına halel getirilmemesini istemektedir. Paragraf şöyle bir açıklama yapmaktadır:

“Mali bakımdan daha zayıf olan yerel makamların korunması, potansiyel mali kaynakların ve karĢılanması gereken mali yükün eĢitsiz dağılımının etkilerini ortadan kaldırmaya yönelik mali eĢitleme yöntemlerinin veya buna eĢ önlemlerin alınmasını gerektirir. Bu yöntemler ve önlemler yerel makamların kendi sorumluluk alanlarında kullanabilecekleri takdir hakkını azaltmayacaktır.” 577

Merkezi yönetimin yerel yönetimlere yaptığı mali yardımlarla, yerel yönetimler arasındaki mali kapasite ve harcama farklılıklarının giderilmesine “mali denkleştirme” (fiscal equalisation) denmektedir. Almanca mali anlaşma, mali uyuşma anlamlarına gelen “finanzausgleich” kelimesinden alınan bu terim, Bismark Almanyası’nın politikaları içinde tanımlanmış olduğundan, federal devlet yapılanmasının kurucu temellerinden biri olma özelliği taşıdığı söylenebilir.578

Ancak günümüzde mali denkleştirme yöntemleri yerel yönetimler ile merkezi yönetim arasında gelir dengeleme yöntemi olarak da algılandığından üniter yapılı devletlerde de uygulanmaktadır.

Özellikle ulaşım ve haberleşmede meydana gelen hızlı gelişme, kaynaklarda merkezileşmenin devamlı artmasına sebep olmaktadır. Ekonomideki büyük verimlilik artışına rağmen servet ve bireysel gelirdeki eşitsizlik çoğalmaktadır. Bu ortaya çıkan eşitsizlik sadece bireyler arsında değil, aynı zamanda bölgeler arasında da hissedilmektedir. 579 Bütün yerel birimlere aynı yetkiler tanındığında, zengin bölgelerin

576

Ulusoy A, Topal K A. (Mart 1997), a.g.m., s. 204-209

577

Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik ġartı. Avrupa Konseyi Antlaşmaları Serisi. Erişim: http://www.avrupakonseyi.org.tr/antlasma/aas_122.htm

578

Kalabalık H. (2005), a.g.e., s. 538

579

daha çok gelir sağladıkları, yoksul bölgelerin yerel yönetimlerinin ise gelir yetersizliğinden kamu hizmetlerini gereği gibi yapamadıkları görülmektedir.580

Diğer taraftan çok verimli alanlarda yüksek gelir sahiplerinin kapalı bir şekilde merkezileşmesi, bireysel farklılıkların genişlemesine etki eden diğer bir unsur olmaktadır. Bu durum ise, kamu hizmetlerini yerine getirme kapasiteleri bakımından bölgeler arası eşitsizliğe yol açmaktadır.581

Oysa çoğulcu ve toplumsal demokrasi, kamu hizmetlerinden herkesin, her yöre halkının adaletli bir biçimde yararlanmasını gerektirmektedir.582

Bütün ülke düzeyinde asgari standartlarda hizmetlerin sunulması sosyal adalet ve barışın bir gereğidir. Bölgelerarası eşitsizlikler ülke içinde çeşitli huzursuzluklara neden olabilir. Özellikle eğitim, sağlık gibi hizmetlerde asgari standartların sağlanması ulusal çıkarlara hizmet etmektedir.583Vergi yükü açısından da yalnız gelir grupları arasında değil, bölgeler arasında da bir denge sağlamak gerekmektedir. 584

Bazı yerel yönetimler belirli standartlarda hizmet verebilmek için, gelir düşüklüğünden dolayı vergileri arttırarak gelir elde etme yoluna gidebilmektedirler. Bu durum hizmette diğer bölgelerle aynı standardı yakalamayı sağlasa da, diğer bölgelere göre daha ağır bir vergi yükü altında bırakma gibi bir olumsuz durum yaratmaktadır. Bu nedenle merkezi yönetimler bu tür bir olumsuzluğun önüne geçebilmek içinde mali eşitleme yoluna gidebilmektedirler.585

Kısaca, kamu hizmetleri arasındaki eşitsizliklerin düzeltilmesi amacıyla idareler arası yardım eşitlemesi, doğru ekonomik maliyetleri yansıtan vergi oranlarının sağlanması için bir vergi eşitleme yardımı yapılması gerekmektedir.586Öte yandan,

gereksinmesi büyük olmayan yönetim birimlerine mali destek sağlamanın da ussal bir temeli yoktur. Bu durum savurganlığa yol açabilmektedir.587

Gelir ve harcamaları dengeleme ölçütünde amaç, gelir kaynaklarının ve harcama hedeflerinin eşitlenmesidir. Yardımlar ve krediler, tahsis edilen gerçek veya potansiyel

580 KeleĢ R. (2000), a.g.e., s. 300 581 Açıkgöz E. (2007), a.g.t., s. 26 582 KeleĢ R. (2000), a.g.e., s. 300 583 Açıkgöz E. (2007), a.g.t., s. 28 584 KeleĢ R. (2000), a.g.e., s. 300 585 Açıkgöz E. (2007), a.g.t., s. 28 586 Kalabalık H. (2005), a.g.e., s. 530 587 KeleĢ R. (2000), a.g.e., s. 300

gelirlerle harcama ihtiyaçları arasındaki açığı dengelemek için verilmektedir.588

Bu nedenle yerel yönetimlerin mali kaynakları hazırlanırken bölgeler ve iller arasındaki gelir ve gelişmişlik farkları dikkate alınmalıdır. Bir başka ifade ile makul, adil ve rasyonel esaslara göre589

bölüşüm yapılmalıdır. Yerel yönetimlerin gelir sistemi öyle düzenlenmelidir ki, zengin ve fakir yerel yönetimler arasındaki fark kalkmalıdır.590

Yerel yönetimler maliyesi alanındaki uygulama örnekleri incelendiğinde, yerel otoritelerin mali olarak güçlendirilmesi çabalarının yetersiz kaldığında, devletin ek desteklerle sorunun aşılmasına çalıştığına sıklıkla tanık olunmaktadır. Yerel yönetim birimlerine Belçika, Fransa ve İtalya’da olduğu gibi sübvansiyon, İngiltere örneğinde görülen “Grants” ve Almanya’da yerel yönetim yatırımlarına yardım adı altında finansman desteği sağlanmaktadır.591

Merkezi yönetimler en çok, merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasında gelir adaletsizlikleri şeklinde ortaya çıkan dikey eşitsizlikler ile aynı düzeydeki çeşitli yerel yönetimler arasındaki mali kapasite farklılıkları şeklinde ortaya çıkan yatay eşitsizliklerin önlenmesi için gelir transferinde bulunmaktadır.592

Bağışlar merkezi idarenin elinde bölgeler arasındaki mali eşitsizliği düzeltmenin en etkin aracıdır.593

Merkezi idareden yerel yönetimlere yapılan gelir transferini zenginden fakire yapılan bir yardım olarak yorumlamamak gerekmektedir. Unutmamak gerekir ki merkezi idarenin toplam ekonomik kaynakları onu oluşturan kısımların toplamına eşittir. Bu kısımlar, bütün yerel yönetimlerin ekonomik kaynaklarıdır. Bağış ya da transfer bu davranışı gerçekleştirmenin teknik yöntemidir. 594

Mali eşitleme yöntemi olarak koşulsuz yardımların hangi esaslara göre yapılacağı konusunda basitleştirilmiş yöntemler kullanılmaktadır. Bu noktada, gelir kapasitesi ve harcama gereksiniminin saptanmasında kişi başına gelir, nüfus, emekliler, düşkünler, kimsesizler gibi sosyal yardıma muhtaç kişilerin sayısı, kentleşme düzeyi bölge içindeki okul ya da hastane sayısı gibi bazı sosyo-ekonomik göstergelerden yararlanılmaktadır. Bunun yanı sıra ülkelerin coğrafi koşulları, göç alan bölgeleri gibi 588 Kalabalık H. (2005), a.g.e., s. 486 589 Karaarslan M. (2008), a.g.e., s. 151 590

Tortop N, Aykaç B, Yayman H, Özer M A. (2006), a.g.e., s. 95

591 Parlak B. (2006), a.g.e., s.360-361 592 Arıkboğa Ü. (2008), a.g.e., s.256 593 Nadaroğlu H. (2001), a.g.e., s. 93 594 Nadaroğlu H. (2001), a.g.e., s. 80-93

özel koşulları da belirleyici olabilmektedir.595

Özerklik Şartı prensip olarak yerel yönetimlerin öz kaynaklarının gerekliliğine değinmekteyse de, bunun tam olarak sağlanamadığı durumlarda mali eşitleme yöntemlerini gerekli görmektedir.

Gerçekten de mali eşitleme yöntemleriyle bölgeler arası gelir dengesizliklerinin giderilmesi ve bu yolla ülke sathında herkesin en azından zaruret arz eden yerel hizmetlerden faydalandırılmasının sağlanması gerekmektedir. Çünkü her yerel yönetimin elde edebileceği öz kaynak gelirleri veya borçlanma gelirleri aynı olamamaktadır. Bu durumda bu adaletsizliğin önüne geçebilecek mekanizmayı işletmek gerekecektir. Bu da ancak bir üst otorite olan merkezi yönetim tarafından yapılabilecektir.

Ancak burada paragrafta öngörülen ikinci kısma özellikle dikkat çekmek gerekmektedir. Paragrafta mali eşitleme yöntemlerinin gerekliliğine değinildikten sonra, bu yöntemlerin yerel yönetimlerin sorumluluk alanlarındaki takdir hakkını azaltamayacağı açıkça belirtilmektedir. Tüm paragrafın en can alıcı noktası burasıdır. Beşinci paragraf böylece iki aşamalı bir koruma sistemi getirmektedir. İlk olarak gelir eksikliği nedeniyle yerel yönetimlerin fonksiyonsuz kalmasının önünü kesmekte, ikinci olarak da mali eşitleme yöntemleri sonucunda yapılan yardımlar kullanılarak yerel yönetimlerin yönetim yetkilerine, yani karar ve hareket serbestîlerine karışılmasını engellemektedir.

Kısacası merkezi hükümetler yerel yönetimlerin mali özerkliklerine müdahale etmemelidir. Ancak bu yönetimler arasında daha adaletli bir dağılım söz konusu olunca ve bu amaçla merkezi idare önlemler almalıdır.596

Konuyu özetlemesi açısından Marshall’ın, 23 Kasım 1965 tarihinde yerel yönetim maliyesinin durumu hakkında verdiği bir konferansta söylediği şu sözler597

oldukça önemlidir:

“…merkezi idarenin yardımları, kaynakların eşitlenmesi, belirli ihtiyaçların karşılanması, olağanüstü alanlarla ilgilenilmesi ve yeni hizmetlerin teşvik edilmesi… gibi amaçlar için kullanılmalıdır. Yerel yönetimlere, yerel karar ve hareket serbestîsi verilmelidir. Bu amaç ve yollarla kullanıldığı takdirde yardımlar meşru, faydalı ve

595

Arıkboğa Ü. (2008), a.g.e., s.257

596

Tortop N, Aykaç B, Yayman H, Özer M A. (2006), a.g.e., s. 96

597

gerçekten yerel yönetimlerin kaçınılmaz modern özelliği haline gelir. Yardımların, vergilendirilebilir kaynakların bölüştürülmesinde görülen başarısızlıkların örtülmesinde bir araç olarak kullanılması ise savunulamaz”.

II.3.3.9.6. Kaynak Dağıtımında Yerel Yönetimlere DanıĢma

Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın dokuzuncu maddesinin altıncı paragrafı, “Yeniden dağıtılan kaynakların yerel makamlara tahsisinin nasıl

yapılacağı konusunda, kendilerine uygun bir biçimde danıĢılacaktır” 598

şeklinde

düzenlenmiştir ve yerel yönetimlere kaynak dağıtımında danışma amaçlı başvurulmasını öngörmektedir.

Özerklik Şartı’nın görev ve yetki bölüşümünün genel çerçevesinin çizildiği 4. maddesinin 6. paragrafı ile beraber bu paragraf yerel yönetimlere danışma amaçlı başvurulmasını ön gören bir diğer paragraftır. Bunlardan biri görev bölüşümünde diğeri ise gelir bölüşümünde tekrarlandığı için bir birini tamamlayıcı ve destekleyici nitelik arz etmektedirler.

Bazı ülkelerde devlet, eyalet, kanton gibi bir yerel idare tarafından toplanan gelirler daha sonra kendi sınırları içinden toplanan miktar dikkate alınmaksızın, diğer yerel idarelere dağıtılır. Bunlar transferler ya da yeniden dağıtılan gelirler olarak adlandırılır. Fakat bir yerel idarenin bir başka yerel idareye ödemiş olduğu vergiler gerçek manada yeniden paylaşılan gelir olarak kabul edilmemektedir.599

Gerçek manada gelirlerin yeniden dağıtımından söz edebilmek için ülke düzeyinde elde edilmiş vergilerden elde edilen gelirlerin yeniden dağıtımı mevzu bahis olmaktadır.

Danışma bilindiği gibi kesin karar anlamına gelmemektedir. Genel olarak durumun bilinmesi ve atılacak olan adımlarda, verilecek olan kararlarda danışılan bilgilerin göz önünde bulundurulması anlamına gelmektedir. Danışma etkin yönetim anlayışının bir gereğidir. Çünkü merkezi yönetim binlerce yerel yönetim birimlerinin ihtiyaçlarını tek merkezden tespit edememektedir. Bunun yapılmaya çalışılması durumunda ise uygulamada birçok aksaklıklar ortaya çıkmaktadır.

Bir ülkenin her yöresinde, nüfus, endüstriyel etkinlik, gelir durumu gibi etkenlerden dolayı eşit oranda ülke gelirine katkıda bulunulamamaktadır. Gelişmiş

598

Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik ġartı. Avrupa Konseyi Antlaşmaları Serisi. Erişim: http://www.avrupakonseyi.org.tr/antlasma/aas_122.htm

599

yöreler milli servete daha fazla katkı sunabilirken, az gelişmiş yöreler nüfus yoğunluğu fazla olmasına rağmen bu katkıyı sağlayamamaktadır. Ancak yaptıkları katkıya bakmadan yerel hizmetlerin her yöreye eşit bir şekilde ulaştırılması zorunluluğu vardır.

Yerel yönetimlere ülke genelinde toplanmış olan gelirlerin yeniden dağıtımını yaparken, yerel yönetimlerin ihtiyaçları dinlenmeli ve ihtiyaca binaen kaynak tahsisi yapılmalıdır. Ayrıca yörenin nüfusu, gelişmişlik düzeyi, gelir elde etme yeteneği gibi etkenler de kaynak tahsisinde göz önünde bulundurulmalıdır. Kaynak transferinde ancak bu şekilde etkinlik sağlanabilecektir.

Aksi bir durumda yerel yönetimlere az kaynak dağıtımı ya da ihtiyaçlarından fazla kaynak dağıtımı yapılabilecektir. İhtiyacının altında kaynak verilen yerel yönetimlerde hizmetler gereği gibi yerine getirilemeyecektir. İhtiyacından fazla kaynağa kavuşmuş olan yerel yönetimlerde ise israf baş gösterecektir. Bu çelişik durumun ortaya çıkmasını önlemek ve ülke genelinde sosyal adaleti sağlayabilmek için ihtiyaçların net olarak belirlenip gelirlerin veya kaynak tahsisinin ona göre yapılması gerekmektedir.

II.3.3.9.7. Yapılan Hibelerde KoĢulsuzluk

Şart’ın dokuzuncu maddesinin yedinci paragrafı, yerel yönetimlere yapılacak hibeleri yerel yönetimler açısından değerlendirmektedir. Buna göre paragrafta;

“Mümkün olduğu ölçüde, yerel makamlara yapılan hibeler belli projelerin finansmanına tahsis edilme koĢulu taĢımayacaktır. Hibe verilmesi yerel makamların kendi yetki alanları içinde kendi politikalarına iliĢkin olarak takdir hakkı kullanmadaki temel özgürlüklerine halel getirmeyecektir” 600

şeklinde bir

düzenlemeye gidilmiştir.

Yerel yönetimlerin hizmetleri veri iken, gelirleri giderlerini karşılamaya yetmiyorsa, merkezi yönetim aradaki farkı kapatacak bir yardım ve bağış yöntemi uygulamaktadır. Kısacası, merkezi idare belli koşullar altında yerel yönetimlerin harcamalarına iştirak etmek zorundadır. 601

Esas itibariyle yerel yönetim kademeleri arasında aktarılan yardımlar da bu tür hibelerden sayılmasına rağmen, merkezden yönetim yardımları asıl yeri işgal ettiği için daha çok önem atfetmektedir.602

600

Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik ġartı. Avrupa Konseyi Antlaşmaları Serisi. Erişim: http://www.avrupakonseyi.org.tr/antlasma/aas_122.htm

601

Nadaroğlu H. (2001), a.g.e., s. 93

602

Yardımlar mali karakterdedir ve yerel yönetimlerin gelirlerinin, harcamalarını karşılamaya yeterli olmayışının tabi bir sonucudur. Bununla birlikte yardımlar sosyo- ekonomik bir karaktere sahiptir ve bölgelerarası mali yetersizliklerin farklılıkların ve eşitsizliklerin giderilmesi zorunluluğundan kaynaklanmaktadır. Tamamen ekonomik karakterde olmaları sebebiyle de, dış faydalar yani genel/milli menfaatler doğuran bazı hizmetlerin belli bir seviyede gerçekleştirilmesinin merkezi idare tarafından desteklenmesi gereğinin bir ifadesidir.603

Devlet ile yerel yönetimler arasında iki tür transfer söz konusu olmaktadır. Özel

amaçlı yardımlar, belirli bir hizmetin finansmanı için verilmektedirler604

ve harcanmaları merkezi yönetimler tarafından ayrıca denetlenmektedir. Blok halinde değil, parça parça işin kısımlarına göre verilmektedir.605

U. Hicks’in yerinde deyimi ile bu hibeler uyarıcı bir özelliğe sahiptir.606

Bu yardımlar genellikle merkezi yönetimin hizmetlerle ilgili asgari standartların sağlanmasını istediği durumlar ile bölgeler arası dışsallık etkilerinin ortaya çıktığı durumlarda kullanılmaktadır. Ancak bu tür transferler, yardımı alan yönetim birimini, yardımın kullanım biçimi bakımından, yardımı veren yönetim birimine bağlı kılmakta, bir başka deyişle, yardımı alan yönetim biriminin mali özerkliğini zedelemektedir.607

Bununla birlikte, özel amaçlı yani koşula bağlı bağışlar, mali yetersizliklerin neden olduğu hizmetlerin merkezileştirilmesi eğilimini önleyerek, bölgesel fayda sağlayan hizmetlerin yerel yönetimlerce etkin bir şekilde görülmesini sağlamaktadır. Yerel yönetimlerin bazı kaynaklar üzerinde aşırı vergi yükü oluşturmasına engel olmak suretiyle ülke açısından optimum vergi yapısının gerçekleşmesine yardımcı olmakta ve sosyal faydası yüksek olan hizmetlerin optimal düzeyde üretilmesini sağlayarak kaynak dağılımında etkinliğin sağlanmasına yardım etmektedir.608

Ancak desteklenen yerel yönetim kararları, sübvansiyonu sağlayanların tercihlerinin etkisi altında kalmakta ve çoğu zaman bu tercihlere göre şekillenmektedir. Bu kaynaklar yasal bir zemine oturtulmadığında, yerel yönetimleri finanse edecek yapıdan uzak ve mali özerklikle çelişmektedir. Zira bu kaynak üzerinde yerel

603

Kalabalık H. (2005), a.g.e., s. 530

604

Tortop N, Aykaç B, Yayman H, Özer M A. (2006), a.g.e., s. 93

605 Güdük M. (2007), a.g.t., s. 40 606 Nadaroğlu H. (2001), a.g.e., s. 93 607 Arıkboğa Ü. (2008), a.g.e., s.256 608 Kaya Y. (2006), a.g.t., s. 38

yönetimlerin siyasal kanallar hariç etkinliği olamamaktadır. Bu durumda merkezi yönetim yandaşı olan yerel yönetimi kayırıcı, yandaşı olmayanı cezalandırıcı bir araç olarak kullanmaktadır. Dolayısıyla merkez bu imkânı yerel yönetimleri hizaya getirme ve cezalandırma vasıtası olarak kullanabilmektedir.609

Genel amaçlı yardımlar veya bir diğer tabirle blok yardımlar ise, yerel gelir

kaynaklarını tamamlayıcı ve kamu ihtiyaçlarının giderilmesinde yerel koşul ve özelliklerden kaynaklanan farklılığı düzeltici nitelikte olmaktadır.610

Yardımın kullanımı konusunda hiçbir sınırlama getirilmemekte, yerel yönetimler bu konuda serbest bırakılmaktadır. Bu yardımlar yerel yönetimlerin özerkliklerine uygun olup, genel olarak merkezi yönetim ile yerel yönetimler arasındaki gelir adaletsizliğini düzeltmek, yani dikey eĢitliği sağlamak ve farklı mali kapasitelere sahip yerel yönetimler arasında standart bir hizmet düzeyini gerçekleştirmek, yani yatay eĢitliği sağlamak için kullanılmaktadırlar.611

Bu yöntemin eleştirilen tarafı ise, yerel yönetimlerin koşulsuz bağışlar yani genel amaçlı yardımlar yoluyla elde ettikleri gelirlerin harcanmasında, kendi öz gelirlerini harcamalarına kıyasla daha dikkatsiz davranmaları ve israfa yol açmalarıdır.612

AB üyesi ve AB geçiş sürecindeki ülkelerin gelir yapısına bakıldığında; geçiş sürecindeki ülkelerin toplam gelirlerinin ortalama %26’sının bağış ve hibelerden oluştuğu görülmektedir. Üye ülkelerde ise bu oran %46 düzeyindedir. Temel farklılık hibe ve bağışların üye ülkelerde daha ağırlık kazanmasıdır. Özellikle yerelleşmenin daha yoğun olduğu ülkelerde bu tespit öne çıkmaktadır. Bağış ve hibelerin yapısına bakıldığında ise, AB’ne geçiş sürecindeki ülkelerde ağırlığın ortalama %65 ile koşullara bağlandığını yani özel amaçların yerine getirilmesi karşılığında verildiği görülmektedir.613

Yerel yönetimler üzerinde giderek mali yardımlar dolayısıyla artan etkilerin giderilmesi için, yardımların belirli hizmet ve projelere verilmesi yerine blok olarak verilmesi, seçim ve önceliklerin saptanmasının yerel yönetimlere bırakılması

609

Karaarslan M. (2008), a.g.e., s. 158

610

Dayar H. Türkiye’de Yönetimlerarası Mali İlişkilerin Düzenlenmesi, Ortaya Çıkan Sorunlar ve Çözüm Önerileri. Dumlupınar Üniversitesi SBE Dergisi, Aralık 2002, S. 7, s. 297-312

Erişim: http://www.sbe.dpu.edu.tr/7/297.pdf 611 Arıkboğa Ü. (2008), a.g.e., s.257 612 Nadaroğlu H. (2001), a.g.e., s. 97 613

yeğlenmelidir.614

Bununla beraber yerel yönetimlerin gereksiz yere merkezi idare yardımlarına bel bağlamaları suretiyle belirsiz bir mali politikanın içine düşmeleri de kaçınılmazdır. Bu tür bir bağımlılık ve beklenti içinde olmanın doğal sonucu olarak bütçenin yapılması ve kabul edilmesi aşamalarında yeterince serbestîye sahip olamamaktadırlar.615 Mali yardımlar yoluyla yerel yönetimleri denetleme sistemi, gerek tavsiye, gerek telkin ve gerekse yerel girişimler konusunda merkezi idareye başvurmaya zorladığı veya en azından eğimli kıldığı, bunun ise mali sorumluluğu kuvvetlendirmekten ziyade zayıflatacağı belirtilmektedir.616

Merkezi yönetimlerin yerel yönetimlere yaptıkları yardımlar ve yerel yönetimlerin kendi aralarında yaptıkları yardımların yanında bir de Avrupa Birliği’nin yerel yönetimlere destek sağlamak amacıyla yaptığı mali yardımlar da bulunmaktadır.

Birliğin yerel yönetimlere mali destek sağlaması yerel yönetimlerin en önemli ihtiyaçlarından biri olan proje finansmanına katkı sağlıyor gibi gözükmekle birlikte, yerel yönetimlerin mali özerkliklerini zedeleyici unsurları da bünyesinde barındırmaktadır. Sağlanan mali desteğin konusu yerel yönetimlerin belirledikleri önceliklere göre değil, Birliğin politikalarına uygun olarak saptanmaktadır. Harcamalar yapılırken de Birlik kararları ve denetimi geçerli olmaktadır. Oysaki yerel özerklik, yerel yönetimlerin kendi gelir kaynaklarına sahip olmalarını ve bu kaynakları kendilerinin belirledikleri önceliklere göre harcayabilme hak ve yetkisini içermektedir.617