W. J M Mackenzie, “Yerel Yönetim Kuramları” adlı yapıtında, çağdaş yerel
II. 3.3.3.2.1 Özerk Yerel Yönetimlerin Organları
Hak ve özgürlükler sorunu olarak insan haklarının tohumlarının iki bin yıldan daha uzun bir geçmişe sahip olduğu bir realite olmakla birlikte, insan haklarının modern anlaşılış biçimi ve bunun pozitif hukukça ifade edilişi, sadece iki yüzyılı biraz aşkın bir döneme rastlamaktadır. İnsan haklarının iki yüzyıllık gelişim süreci üç dönem olarak ele alınabilir. Bunlardan birinci kuşak haklar, kişi haklarını ve siyasal hakları; ikinci kuşak haklar, ekonomik, sosyal ve kültürel hakları ve üçüncü kuşak olarak adlandırılan haklar da, dayanışma haklarını içermektedir.205
204
ÇevikbaĢ R. (Aralık 2008), a.g.m., s.71-95
205
Aktif statü hakları olarak da nitelendirilen siyasal haklar, seçim hakkı ve katılma haklarından oluşmaktadır.206
Bu haklar da temsili demokrasi ve doğrudan demokrasi kavramları şahsında vücut bulmaktadır.
Şart’ın üçüncü maddesinin ikinci paragrafının ilk bölümü yönetimde temsile ayrılmıştır. Paragrafın ilk bölümünde “Bu hak, doğrudan, eĢit ve genel oya dayanan
gizli seçim sistemine göre serbestçe seçilmiĢ üyelerden oluĢan ve kendilerine karĢı sorumlu yürütme organlarına sahip olabilen meclisler veya kurul toplantıları tarafından kullanılacaktır…”207
denmektedir.
Paragrafta geçen bu hak deyimiyle bir önceki paragrafta belirtilen düzenleme
ve yönetme hakkına gönderme yapılmaktadır. Özerk yerel yönetimlerin karar
organlarının meclisler veya kurul toplantıları olması gerektiği, bunların kendilerine karşı yürütme organlarına sahip olabileceği ve bu meclis ve kurulların demokratik seçim esaslarına göre belirlenmiş üyelerden oluşması gerektiği vurgulanmaktadır. Şart bu paragrafta temsili demokrasinin yerel yönetimler düzeyinde uygulanma şeklini bize tarif etmektedir.
Dünya Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Dünya Teşkilatı’nın ana tüzüğünün giriş bölümünde de, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne atıfta bulunularak, Teşkilat’ın “halk iradesinin yönetim yetkisinin temeli olduğu” prensibini benimsediğini açıkça belirtmiştir.208
Genelde hiç tartışmasız kabul edilen bir gerçeğe göre demokratik yönetimin olmazsa olmaz unsuru seçimdir.209
Seçimin esasını da temsil kavramı oluşturmaktadır.210
Demokrasilerde asıl önemli olan icra organlarının değil, karar organlarının seçimle işbaşına gelmesidir. Bu nedenle, yerel yönetimlerin karar organlarının seçim dışında, merkezi idarenin yapacağı atama işlemi ile belirlenmesi yerinden yönetim ilkesi ile bağdaşmamaktadır.211
Ancak seçimler tek başına demokratik yönetimin göstergesi olmayacağı gibi uygulanan seçim yöntemi de bu hususta oldukça etkilidir.
206
Cebe M S. (2006), a.g.t., s. 13-14
207
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik ġartı. Avrupa Konseyi Antlaşmaları Serisi. Erişim: http://www.avrupakonseyi.org.tr/antlasma/aas_122.htm
208
BirleĢmiĢ Kentler ve Yerel Yönetimler Dünya TeĢkilatı Anatüzüğü.
Erişim: http://www.uclg-mewa.org/docs/ANATUZUK.pdf Erişim Tarihi: 25.04.2009
209 Özay Ġ H. (1996), a.g.e., s. 1 210 Kalabalık H. (2005), a.g.e., s. 227 211 Kalabalık H. (2005), a.g.e., s. 183
Seçim sırasında sandığa atılan oylar belirli bir dönem için seçimin yapılmakta olduğu toplumu yönetecek olan yöneticilerin ve onların uygulayacakları bir dizi politikanın belirleyicisi olacaktır. Bu durumda seçmenlerin oyları, kendi yaşamlarını derinden etkileyecek olan yönetici ve siyasalar arasında yapılan bir tercihi ifade etmektedir. Oy verme ayrıca seçmenlerle adaylar arasında bir etki mübadelesi aracıdır. Yeniden seçilmeyi düşünen her aday seçmenlerin geçmişte yeğledikleri ve gelecekte tercih edebilecekleri siyasa adımlarını düşünerek veya hesaplayarak verdiği kararları gözden geçirmek veya düzenlemek, ayarlamak gereğini duymaktadır.212
Oy bireyin siyasal rejime olan bağlılığını ifade eden, oluşturan veya sürdüren bir eylem niteliğine sahip olabilir. Bu anlamda oy kullanma bireyin siyasal rejime olan bağlılığını veya sadakatini onaylayan bir eylem oluşturur. Oy verme seçmenin siyasal rejime karşı soğukluk duymasına, bir siyasal rejimin veya yönetimin reddine de neden olabilir. Belirli bir seçimin sonucunda kazanan tarafın iktidarını kabul etmeyenlerin isyanı veya seçimi kazanan bir partinin siyasal rejimi değiştirmesi bu türden sonuçlar doğurabilir.213
Oy hakkı için verilen mücadele ile demokrasi için mücadele iç içedir. Tarihi açıdan seçimler önceleri seçmenlere sınırlı oy hakkı verilmesiyle başlamış, demokratik mücadelelerin artmasıyla tüm vatandaşlara oy hakkı verilmiştir. Bu bağlamda genel oy, hiçbir sınırlama olmaksızın bütün vatandaşların oy hakkına sahip olmalarını ifade etmektedir. Genel oy sistemi, oy hakkına yaş, kısıtlılık gibi makul sebeplerle sınırlamalar getirilmesine engel değildir.214
Eşit oy ise, genel oy ilkesi çerçevesinde oy kullanan herkesin oyunun birbirine eşit olması yani herkesin bir tam oya sahip olması anlamına gelmektedir.
Gizli oy; oy verme esnasında kişinin hiçbir baskı altında kalmaması ve oyunu hür iradesi ile kullanabilmesi için getirilen bir kıstastır. Ancak gizli olarak verilen oyun açık biçimde dökümü ve sayımı gerekmektedir. Aksi takdirde halkın özgür iradesinin kişisel çıkarlar uğrunda harcanabileceği imkân dâhilindedir.
Seçimlerin gizliliği ilkesi, seçimlerin serbestliği ilkesinin olmazsa olmaz şartlarından biridir. Bununla beraber, oy vermenin bir hak mı yoksa görev mi olduğu konusu da seçimlerin serbestliği ile ilintilidir. Milli egemenlik anlayışına göre oy
212
Kalaycıoğlu E. Çağdaş Siyasal Bilim (Teori Olgu ve Süreçler). Beta Yayınları, İstanbul, 1984, s. 252
213
Kalaycıoğlu E. (1984), a.g.e., s. 252-254
214
kullanmak bir görevdir. Çünkü egemenliğin sahibi millettir. Bu nedenle, vatandaşlara verilen oy kullanma hakkı, milletin temsilcilerini seçme görevi dolayısıyla verilir. Halk egemenliği anlayışına göre ise, her vatandaş halka ait olan egemenliğin bir parçasına sahip olduğundan seçimlere katılma ve oy kullanma hakkına sahiptir.215
Oy kullanmanın bir ödev ve zorunluluk olmasından ziyade bir hak olarak nitelenmesi seçimlerin serbestliği ile daha bağdaşır bir görüntü çizmektedir.
Gerçek anlamda serbest ve dürüst bir seçime dayanmayan bir iktidar ancak diktatörlük olarak nitelendirilebilir. Öte yandan seçim, idare edenlerin, idare edilenler tarafından denetlenmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle seçimler hukuki olduğu kadar siyasal bir sınırlama vasıtasıdır. Belli bir süre için iktidara getirilenler, bu sürenin sonunda kendilerini seçmiş olanların karşısına çıkıp hesap vermek zorundadırlar. Bu hesap vermenin müeyyidesi ise iktidardan uzaklaştırmaktır.216
Yürütme yetki ve fonksiyonunu üstlenecek olanın bir kurul, şahıs veya meclis olması sorunu yerel yönetimlerde temsil sorununun bir diğer boyutudur. Yürütme yetki ve fonksiyonu bazı hukuk sistemlerinde bir komite ya da kurula verilmiş iken, bazı hukuk sistemlerinde de sadece tek bir kişiye verilmiştir. Bunların göreve gelmesi ise bazen doğrudan doğruya halkın seçimi ile olurken, bazen de seçilmiş meclisler tarafından görevlendirilmektedirler. Çok sayıda üyeye sahip meclislerde, az sayıda üyeden oluşan yürütme kurulları, kararların tartışılması ve alınması bakımından daha etkili olabilmektedir. Bu nedenle meclisler ve yürütme kurulları birbirini tamamlamaktadır.217
Ancak yinede, yerel meclisler, kural olarak, yerel yönetimlerin en temel ve temsili demokrasiye vücut veren organları olarak görülmektedirler. Yerel yönetimlerde, yerel encümen, komisyon ya da diğer yerel kurullar gibi başka temsili organlar bulunabilir. Ancak, güçleri, yetki ve görevleri dikkate alındığında, halkın yönetime katılmasını sağlayarak yerel demokrasiyi sağlayan en önemli organ yerel meclislerdir.218
Bunun yanı sıra seçimlerle oluşturulan yerel meclislerin, o yöre halkını ne şekilde temsil ettiği sorusu da akla gelmektedir. Yerel meclislerin seçimle oluşmasının yanında toplumun genel karakterini de yansıtmaları hususu önemlidir. Yani yerel 215 Kalabalık H. (2005), a.g.e., s. 228 216 Cebe M S. (2006), a.g.t., s. 13-14 217 Kalabalık H. (2005), a.g.e., s. 419 218 Kalabalık H. (2005), a.g.e., s. 367
meclislerde, toplumun sürekli olarak, belli bir kesimini oluşturan kişilerce temsil edilmesinin önüne geçilmeli ve meclisin temsil kabiliyeti tüm toplumu temsil edebilecek bir hüviyete sahip olmalıdır. Bu da siyasal katılımın yüksek tutulması ve demokrasi kültürünün halka güçlü şekilde empoze edilmesiyle gerçekleştirilebilecektir. Aksi takdirde bu meclislerde sürekli olarak belli meslek gruplarına veya toplumun belli bir kesimine mensup kişilerin temsil edilmeleri, bu grupların menfaatlerini toplumun genel menfaatlerinin önüne geçirebilecekleri ihtimalini doğurabilecektir.