• Sonuç bulunamadı

Kamu-Çiftçi-Tüketiciden Oluşan Tedarik Zinciri

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 131-137)

A. Geleneksel Gıda Sistemi (1923-1950) 206

4. Kamu-Çiftçi-Tüketiciden Oluşan Tedarik Zinciri

116 olacaktır. Çünkü bu dönemde toprağı kendisine yetmediği için kiracı-yarıcı olan çiftçi kesimi ve ağalık sisteminin geçerli olduğu geniş bölgeler vardır. Yani çiftçi açısından üretimde karar verme yetkisine sahip olmak bir yana toprak sahibi ve ağaya bağımlılık gibi durumlar mevcuttur. Başka bir ifadeyle, geleneksel dönemde çiftçilerin karar verme sürecini etkileyen farklı ögeler olduğu için yüzde yüz bir bağımsızlıktan söz edilemez.

Bununla birlikte bu dönemde çiftçilerin uluslararası şirketlerin ürünlerine bağımlılıklarından da bahsedilmez. Geleneksel dönemde çiftçinin ürün-tohum-ürün zincirini uygulayabilme olanağından kaynaklı olarak modern sisteme kıyasla oldukça bağımsız bir aktör olduğu bile söylenebilir.

Çiftçiler hasat sonrasında elde ettikleri ürünlerin bir kısmını bir sonraki yıl toprağa ekmek üzere tohumluk olarak ayırabilmektedir. Ellerindeki yerel tohumlar hem kendi tüketimlerini karşılamak hem de olabildiğince pazara satmak amacıyla kullanılmaktadır.

Modern gıda sisteminde ise, çiftçilerin elinde bulunan yerel tohumlar çeşitli yasal düzenlemelere dayalı olarak toplanmakta, çiftçiler bu tohumları yalnızca kendi tüketimlerini karşılamak amacıyla ekebilmekte ve hasat sonrası elde ettikleri ürünleri pazarlayamamaktadır. Aynı zamanda sözleşmeli üreticilik modeliyle de çiftçinin tarımsal üretim süreçlerini planlaması üzerindeki karar verici konumu, tamamen bağımsız olmasa da, elinden alınarak çiftçiler uluslararası şirketlerin ürünlerini tüketen aktörlere dönüştürülmüştür. Çalışmanın ilerleyen bölümlerinde çiftçilerin kullandığı girdiler ve emek sürecinde yaşanan dönüşüme de ayrıntılı olarak yer verileceği için burada bu kadarıyla yetinilecek ve bir sonraki başlıkta gıdanın üretildiği aşamadan tüketicinin tabağına ulaşana kadar ki süreçte ne tür işlemlerden geçtiği, özetle geleneksel gıda sisteminde tedarik zincirinin nasıl olduğu ele alınacaktır.

117 yapıldığı tartışma götürmemekle birlikte, bu sistem içerisinde tamamen kapalı bir ekonomik yapının olduğunu iddia etmek, yakın çevre ve iç pazar taleplerinin şekillendirdiği bir üretim modelinin olmadığını ileri sürmek hatalı olacaktır. Bu nedenle, geleneksel dönem gıda sistemi analiz edilirken üzerinde durulması gereken dördüncü unsur, söz konusu dönem içerisinde gıda tedarik zincirinin nasıl işlediği, üreticinin pazarla ilişkisinin nasıl olduğudur.

1923-1950 arasındaki dönemde tarımsal yapı daha önceki başlıklarda da ele alındığı gibi geçim odaklı üretime dayanmaktadır. Köylüler ya kendilerine ait olan çiftliklerde ya da başkalarının çiftliklerinde bitkisel ve hayvansal ürünleri üretmekte ve bunları işleyerek tüketmektedir. Ancak burada altı çizilmesi gereken bir konu vardır.

Çiftçilerin öncelikli olarak kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla üretim yaptıkları gerçeği bunların pazarla hiç ilişkileri olmadığı anlamına da gelmemektedir. Az da olsa üreticinin ürettiği ürünleri kentlere ve diğer komşu köylere satmak amacıyla götürdüğü, diğer alıcı ve satıcılarla ilişkiye girerek pazar koşullarından etkilendiği durumlara rastlanmaktadır. Buna rağmen, her bir üreticinin pazara açılış şekli ve pazar içindeki konumu aynı değildir. Bazı üreticiler kendi mallarını kasabaya veya diğer köylere götürerek satabilmekte ve kendisinde olmayan fakat ihtiyaç duyduğu ürünleri de köy pazarlarından, kasabalardan ve kentlerden temin edebilmektedir. Bazı üreticiler ise bu tarz olanaklara sahip olamadıkları için dışarı ile olan ilişkilerini başka aktörlerin yardımıyla gerçekleştirmektedir. Başka bir ifadeyle, bu kişiler ellerindeki ürünleri doğrudan doğruya kasabaya götür(e)memekte, kendi köyünde yer alan ya da yakın köylerde bulunan bakkallara, ticaret veya komisyonculuk yapan kişilere satabilmektedir.

Bu gruplardan her birine örnek vermek gerekirse Kasımlar köyü kapalı ekonomik yapının hâkim olduğu, topluluğun dışa açılış şeklinin bakkallar aracılığıyla yerine getirildiği bir köydür. Kasımlar köyünde bir bakkal bulunmaktadır. Alışveriş yumurta, koza, buğday, arpa, mısır ve para ile yapılmaktadır. Bakkalda sigara, sakız, boya, şeker,

118 yağ, tuz, yemeni gibi ihtiyaç maddeleri de satılmaktadır. Bunun dışında köye gezici esnaf olarak adlandırılabilecek çerçiciler de gelmektedir. Köylü bu satıcılar aracılığıyla da ihtiyaçlarının bir kısmını karşılayabilmektedir.249

Kasımlar köyüne kıyasla tamamen dışa açılmış köy topluluklarına da rastlanmaktadır. Örneğin Ankara köylerinden birisi olan H. köyünde köylüler sütlerini 50’şer 60’ar kilo olacak şekilde biriktirip şehre Bursa pazarına götürmekte ve orada satmaktadır. Bu köyde tereyağı yapımı ve satışı da oldukça ilerlemiş durumdadır. Ankara köylerinden bir başkası olan F. köyünde de H. köyünde olduğu gibi toptan süt satışı yapılmasa da köy halkından bazıları şehre süt ve yumurta götürüp apartmanlardaki hususi müşterilerine satabilmektedir.250 Benzer bir durum Tuzaklı köyü için de geçerlidir. Köyde meyve ticareti yapılmaktadır. Meyveler bölgede yer alan Bilecik İstasyonu aracılığıyla Kütahya, İstanbul, Eskişehir, Adapazarı, İzmir ve Ankara gibi kentlere ihraç edilmektedir.251

Yukarıda yer verilen köy monografilerinden de anlaşılacağı gibi, köylüler ister pazara kendileri çıksınlar isterse başka aktörler aracılığıyla ürünlerinin pazara erişimini sağlasınlar her iki durumda da geleneksel dönem tarımsal yapıda az aktörlü ve oldukça kısa denilebilecek bir tedarik zinciri mevcuttur. 1923-1950 tarihleri arasında uygulanan geleneksel gıda sistemine ait tedarik zinciri ve zincirde bulunan aktörler Şekil 6’da gösterilmiştir.

Şekil 6: Geleneksel Dönem Tedarik Zinciri

249 Göknil, a.g.y., s. 319.

250 Berkes, a.g.y., s. 36.

251 Göknil, a.g.y., s. 334.

119 Kaynak: Şekildeki görseller internetten indirilmiştir.

Şekilden yola çıkarak analiz edecek olursak, köylü kamu kesiminden (Türkiye Zirai Donanım Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi, T.C. Ziraat Bankası, Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri, Tarım Kredi Kooperatifleri, Islah ve Deneme İstasyonları) aldığı destekle toprağını işlemekte, tohumunu ekmekte, zararlılarla mücadele etmekte ve dönem sonunda ürün elde etmektedir. Mahsulünü ise kendi olanaklarıyla tüketiciye ulaştırmaktadır. Kısacası gıdanın üretiminden tüketicinin tabağına ulaşana kadar ki süreç çoğunlukla üç aktör tarafından şekillendirilmektedir. Bu aktörler; kamu-çiftçi-tüketicidir.252

Köylünün pazara indirdiği mahsulü çoğu zaman doğrudan doğruya tüketicilere satma fırsatını bulamayarak aracılara vermek zorunda kaldığı durumlar da yok değildir.

Çünkü üreticinin malını sergileyerek değeri bir fiyattan satıncaya kadar kentte barınması hem kendisi hem de hayvanı açısından masraflı bir durumdur. Köylü kentte kaldığı her bir günün hem kendi vaktinden hem de hayvanın iş kuvvetinden bir şeyler kaybettirdiğinin farkında olduğu için bir an evvel köye geri dönmek istemekte ve aracılara başvurabilmektedir.253 Böyle olsa bile, geleneksel dönem tarımsal yapıda geçiş dönemi ve modern gıda sistemlerinde sıkça karşımıza çıkan tedarikçinin tedarikçisi, lojistik

252 Aysu, a.g.y., s. 14.

253 Aran, a.g.y., s. 126.

120 firmaları, müşterinin müşterisi gibi farklı aktörlere ve gıdanın üretim noktasından tüketiciye ulaşana kadar kat ettiği uzun mesafelere pek rastlanmamaktadır. Bu nedenle yukarıdaki Şekil 6’ya girecek ölçüde bir aracı etkisinden söz edilemez. Gıda sistemleri faaliyetlerinin büyük bir bölümü çiftçinin tarımsal faaliyetlerini destekleyen kamu, çiftçinin kendisi ve ürünün alıcısı olan tüketici arasında geçmektedir.

Cumhuriyetin kuruluş yıllarından 1950’li yıllara kadar geçen süreç içerisinde üretim metotlarında ve üretim yapılırken kullanılan tarımsal araçlarda olduğu gibi pazar ile olan ilişkilerde de birtakım eksikliklerin olduğu görülmektedir. Bu eksikliklerden en önemlisi köylünün ürettiği mahsulü tüketiciye ulaştırabilmesi konusunda ortaya çıkmaktadır. Köylünün ürettiği fazla ürünü kentlere ve diğer komşu köylere ulaştırabilmesi için gerekli bir faktör olan ulaşım altyapısı bu dönem içerisinde oldukça kötü ve bakımsız durumdadır. Yollar planlı bir şekilde düzenlenmediği için özellikle kış aylarında fazla çamurlu ve yumuşak olmakta bu durum ise köylünün pazara erişimini daha da zorlaştırmaktadır.

Evedik köyünün ele alındığı monografide bu durumun yansımalarını görmek mümkündür. Evedik köyü Yabanova-Ankara yolu üzerinde yer alan bir köydür ve mahsuller Yabanova’dan geçen bu yol üzerinden Ankara’ya nakledilmektedir. Aslında köye 9 km yakınlıkta bir tren istasyonu vardır. Ancak Evedik köylüleri 14 km uzunluğundaki Evedik-Ankara yolunu tercih etmektedir. Bu yolu tercih etme sebepleri ise daha ucuz bir şekilde Ankara’ya ulaşabilmeleridir.254 Kısmen tarla yollardan meydana gelen bu yol ise bakımsız bir haldedir. Bundan dolayı kış aylarında araba ve kağnı seferleri tamamen durmaktadır. Bunun sonucu olarak da köylü arabası veya kağnısı ile bir seferde taşıyabileceği mahsulü bölmek zorunda kalmakta bu ise köylünün sayısız defalar pazara gidip gelmek mecburiyetinde kalması anlamına gelmektedir.255

254 A.g.y., s. 46.

255A.g.y., s. 49.

121 Benzer bir duruma Mahmut Makal’ın eserinde de rastlanmaktadır. Makal, köylünün on kuruş kazanma ihtimali olan bir işten on günlük emeğini vermekten geri durmayacağını belirterek bu durumu örneklendirmektedir. Makal, köylüden olan Hüseyin ağa ve tat Musa ismindeki iki kişinin yüz kadar hindi toplayarak Ankara’ya gitmeye karar verdiklerini anlatır. İki kişinin hindi sürüleri ve hindilere yol boyunca yedirilecek mısırı taşıyacak eşeklerle birlikte yola çıktıklarını ve 55 gün sonra perişan bir halde köye döndüklerini ifade eder. Bu kadar uzun zamanda ise hindilerin çoğunun ya zarar gördüğünün ya da öldüğünün altını çizer.256 Dolayısıyla geleneksel dönemde altyapı sorunları ve eksiklerinin oldukça fazla olduğunu söylemek mümkündür.

Köylünün mahsulünü naklederken faydalandığı yolların kötü durumda olmasının yanında, ürünlerini taşımak amacıyla kullandığı nakil araçlarındaki eksiklikler de pazarla olan ilişkilerini sekteye uğratmaktadır. Hasat sonrası elde edilen ve köylünün kendi çiftliğinde işlediği ürünlerin bir kısmı katır ve eşeklerle, bir bölümü kağnı ve öküz arabalarıyla, bir parçası da kendi sırtında şehre veya komşu köylere taşınmaktadır. Bu durum ise köylünün pazara erişiminde ciddi sorunlara neden olabilmektedir. Söz konusu dönem içerisinde üreticilerin büyük bir çoğunluğunun motorlu aracı olmadığı için istediği zaman pazara çıkamamaktadır. Pazara ulaşım kendisi için fazladan bir külfet doğuracağı için köylüler pazara gitmeye karar verdiklerinde ürünlerini biriktirmek zorunda kalmakta, bu nedenle de aralıklı olarak pazara çıkabilmektedir.

İlk bakışta yolların muntazam olmaması ve eşek, katır, öküz gibi araçlarla nakliyat yüzünden zirai mahsulün zarar görebileceği ve bu konunun da üreticinin sıkıntı yaşamasına neden olabileceği düşünülebilir. Ancak köylüler ürünlerine uygun ambalajlama teknikleri kullanarak mahsullerini iyi bir şekilde pazara taşımanın yollarını bulmuşlardır. Ürünlerde kullandıkları ambalajlar ürünün türüne göre farklılık arz etmektedir. Yine de bu ambalajların diğer sistemlerde ürün paketlemek amacıyla

256 Makal, a.g.y., s. 24-25.

122 kullanılan şişe, kavanoz, kutu, kâğıt, karton kutu ve plastik filmlerle karıştırılmaması gereklidir. Gıdaların tüketicilere ulaşana kadar korunması amacıyla kullanılan bu ambalajların da oldukça basit malzemelerden yapıldığı unutulmamalıdır. Taşımada kullanılan kaplar nakledilecek maddelerin türüne, nakil vasıtalarına ve aynı zamanda nakil organizasyonuna göre değişiklik göstermektedir. Ağaçtan örme kaplar olan sepetler, söğüt dalından yapılan küfeler, seleler ve dokuma kaplar olan heybeler meyve, yumurta ve yoğurt taşımak için; toprak kap olan küpecikler yoğurt ve bal taşımak için; madeni kaplar olan bakraçlar su, ayran ve süt taşımak için kullanılmaktadır. Buradan da anlaşılacağı gibi, ürünlerin paketlenmesi ürünün niteliğine uygun olarak yapıldığı gibi, ambalajlama tarzı da yol ve nakil durumu ile yakından ilgilidir.257

Görüleceği gibi 1923-1950 yılları arasındaki tarımsal yapıda kısa bir tedarik zinciri mevcuttur. Çiftçi üretim yapabilmek amacıyla gereken girdilerin büyük bir bölümünü kamu kurum ve kuruluşlarından temin etmekte, mahsulünü hasat ettikten sonra çoğu zaman bu ürünü kendi işlemekte ve ürünün zarar görmesini engelleyecek ambalajlar kullanarak tüketiciye ulaşmasını sağlamaktadır. Böyle bir zincir içerisinde diğer sistemlerde (modern gıda sistemi) olduğu gibi onlarca aktöre rastlanmamaktadır.

Geleneksel gıda sistemi içerisinde lojistik, depolama, paketleme ve ambalaj firmaları, süpermarket, hipermarket, grosmarket ve bunlara sahip olan ulusal ve uluslararası şirketlerle karşılaşılmamaktadır. Bu dönemde Türkiye tarımı henüz uluslararası tarım ve gıda şirketlerinin egemenliği altına girmemiştir. Kamu-çiftçi-tüketici zinciri hâkimiyetini korumaktadır. Zamanla bu zincirin kırıldığı ve bunun yerini şirket-çiftçi-şirket-tüketici zincirinin aldığı da görülecektir.

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 131-137)