• Sonuç bulunamadı

Uluslararası Örgütler

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 84-89)

B. Gıda Sistemleri Aktörleri

5. Uluslararası Örgütler

69 görüleceği gibi bu tarz tercihler gıda sistemlerinin işleyişini ve bu sistemlerin bağlı olduğu kaynakları bozabilmekte ve tamiri zor hasarlara neden olabilmektedir.

70 öncelikli olarak doğanın korunması amacıyla hareket etmektedir. Köylüyü, geleneksel tarımı ve tohumları korumak, gıda egemenliğini sağlamak, şirketlerin çıkarına değil halk yararına işleyen bir tarım reformu ortaya koymak amacıyla hareket eden La Via Campesina (LVC-Çiftçinin Yolu) örgütü145 ise bu kapsamda ele alınabilir. Buradan hareketle, gıda sistemleri içerisinde yer alan uluslararası örgütlerin hedefleri bakımından birbirlerinden farklılaştıklarını söyleyebiliriz.

Farklı hedeflerden yola çıkarak gıda sistemlerini etkilemeye çalışan uluslararası örgütlerin sistem içerisindeki rolleri de buna bağlı olarak değişmektedir. Uluslararası örgütler birkaç tamamlayıcı rolle gıda sistemlerini şekillendirmektedir. Bu roller ise;

devlet ve uluslararası ticaret rejimini etkilemekten yeni kurallar koymaya, kültürel değişime liderlik etmekten gıda yardımı yapmaya, sosyal ve çevresel alanda yeni teknik ve teknolojileri uygulamaktan adil ticaret aracılığıyla eşitliği sağlamaya kadar çeşitlilik göstermektedir.146 İlk bakışta sıralanan bu rollerin gıda sistemlerinin işleyişi açısından herhangi bir sorun yaratmayacağı, sistemi ve sistem içerisindeki aktörleri olumsuz yönde etkilemeyeceği düşünülebilir. Uluslararası örgütlerin yoksul ülkelerde açlık çeken insanlara gıda yardımı yapması, ticaret rejiminde ortaya konan yeni kurallar aracılığıyla tüketicinin gıdayı daha ucuza temin edebilmesi, ekonomide yeniden yapılanma programları aracılığıyla üretimde verimliliğin ve artışın sağlanması ve dış ödeme güçlükleri çeken ülkelere kaynak yardımı yapılarak kriz durumlarının aşılması gibi konuların her biri ne sistem ne de sistem içerisindeki aktörler açısından problemli görünmemektedir. Ancak uygulamada durumun böyle olmadığını ve uluslararası örgütlerin çoğunun -gıda sistemlerinin işleyişi açısından- yapıcı değil yıkıcı politikalar yürüttüğünü gösteren pek çok iddia ve çalışma yer almaktadır. Bu konuyla ilgili birkaç örnek vermek konunun daha somut olarak anlaşılmasını sağlayacaktır.

145 La Via Campesin: International Peasant’s Movement, “The International Peasant’s Voice,”

https://viacampesina.org/en/international-peasants-voice/, (Erişim 11.10.2017).

146 Schilpzand vd., a.g.y., s. 277.

71 Filipinler DB ve IMF gibi uluslararası örgütlerin ekonomide yeniden yapılanma programları sonucunda gıda sektörü olumsuz yönde etkilenen ülkelerden birisidir.

Filipinler 1980’lerin ortalarına kadar ülkelerinde tüketilen pirincin neredeyse tamamını kendileri üretebilmekteydi. Buna ek olarak ithal ettikleri gıda maddelerinden çok daha fazlasını ihraç edebiliyorlardı. 1986 yılından sonra ise DB ve IMF dayatmalarıyla uygulamaya konulan ekonomide yeniden yapılanma programı çerçevesinde ülke ekonomisi ve buna bağlı olarak gıda sektörü ağır darbeler almıştır. Öncelikle tarım alanındaki devlet yatırımlarında ciddi düzeylerde kısıtlamalar yaşanmıştır. Yatırımların toplam devlet harcamaları içerisindeki oranları gerilemiştir. 1995 tarihinde DTÖ’ye üye olmasıyla süreç daha da hızlanmıştır. Ticaretin küresel düzeyde liberalleştirilmesi hedefinde olan DTÖ, başlangıç olarak Filipinler’e yıllık pirinç tüketiminin en az %1’ini daha sonraları ise en az %4’ünü ithal etme zorunluluğu getirmiştir. 1995 yılında 263.000 ton pirinç ithal eden Filipinler sadece 3 sene sonra 2,1 milyon ton pirinç ithal eder duruma gelmiştir.147

Yapısal uyum programlarının gıda ve ticari tarım ürünleri üzerinde olumsuz sonuçlar doğurduğu ülkelerden bir başkası Tanzanya’dır. Ülkede DB ve IMF destekli yapısal uyum programları aracılığıyla gıda sektörünü daha kötü hale getirecek önemli adımlar atılmıştır. Sübvansiyonların aşamalı olarak kaldırılması, devlet denetiminin azaltılarak özelleştirmelerin önünün açılması ve kamu harcamalarının kısıtlanması bunlar arasında sayılabilir. Tanzanya’da tarımsal gelişme konusundaki yapısal uyum programları başlangıçta olumlu yönde sonuçlar doğurmuş ancak zamanla elde edilen olumlu etkiler de kaybedilerek geri dönülemez bir boyuta ulaşmıştır. Yapısal uyum programının başlangıç yıllarında (1982-1986) ortalama mısır üretimi 1909 metrik ton, 1987-1991 döneminde 2520 metrik ton, 1992-1996 yıllarında ise 2374 metrik ton olarak kaydedilmiştir. Toplam pirinç üretiminde bu rakamlar sırasıyla 400, 669 ve 602’dir.

147 Ünal, a.g.y., s. 247.

72 Benzer şekilde ortalama kahve üretimi de 53’ten 50’ye ve oradan da 48 metrik tona düşmüştür. Mısır, pirinç ve kahve üretiminde yaşanan azalmalardan da anlaşılacağı gibi yapısal uyum programlarının gıda sektöründeki etkisi uzun dönemde ortaya çıkmış ve bu etki olumlu olmaktan çok uzaktır.148

DB, IMF ve DTÖ gibi uluslararası örgütlerin gıda sektörü üzerindeki baskı ve dayatmaları yalnızca Filipinler ve Tanzanya örneği ile de sınırlı değildir. Söz konusu bu uluslararası örgütler toprak gaspının da en önemli destekçileri arasındadır. Dünyanın çeşitli ülkelerindeki tarım topraklarının küresel tarım şirketlerine peşkeş çekilebilmesi için, bu topraklar uluslararası örgütler tarafından boş ve atıl durumda olarak gösterilmektedir ancak burada altı çizilmesi gereken mevzu bu alanların boş olmadığıdır.

Ülkeler arasında toprak kiralama anlaşmaları yapılırken bu toprakların işlenmediği, kullanım dışı ve sahipsiz olduğu belirtilmektedir. Sahra altı bölgesinin uçsuz bucaksız otlak (savana) alanları bunlar arasındadır. DB 4 milyon kilometrekarelik bu alanı dünyanın en büyük kullanım dışı toprağı olarak nitelendirmektedir. Oysaki bu alan 600 milyon Afrikalının vatanıdır.149 Buradan hareketle, yüzlerce milyon insanın yaşam alanı olan bu kadar geniş bir toprak parçasını kullanım dışı olarak gösteren DB, tarım ve tarım topraklarına yönelen küresel saldırının önde gelen hazırlayıcılarındandır diyebiliriz.

Yukarıda yer alan örneklerden de anlaşılacağı üzere uluslararası örgütlerle ilişkiye girmeden önce rahatlıkla kendisini besleyen ülkeler, söz konusu bu örgütlerin etkisiyle tarımsal üretim ve gıdaya erişim konusunda dar boğaza sürüklenmişlerdir. Bu örgütler ellerinde tuttukları finansman kaynaklarını bir araç olarak kullanmakta bunu yaparken ise diğer insanlara karşı herhangi bir ahlaki kaygı taşımamakta yalnızca kendi iktidarını güçlendirmek ve devamlılığını sağlamak amacından yola çıkmaktadırlar. Kısacası,

148 Bert Meertens, “Agricultural Performance in Tanzania under Structural Adjustment Programs: Is It Really So Positive?,” Journal of Agriculture, Food and Human Values Society, Volume 17, Issue 4, 2000, s. 337.

149 Ünal, a.g.y., s. 233.

73 DTÖ’nün tarım anlaşmaları, IMF’nin yapısal uyum programları ve DB’nin tarım reformu uygulama projeleri gıda sektörünü olumsuz yönde etkileyen önemli örneklerdendir.150

DB, IMF ve DTÖ gibi örgütlerin yanında neoliberal küreselleşme ve onun kurumları karşısında doğal kaynakları ve doğal kaynaklara bağlı olan tarımı korumaya çalışan ve bunun için mücadele eden örgütler de vardır. Tarım sektöründe neoliberal modelin uygulanmasına karşı çaba sarf eden uluslararası örgütlerden birisi La Via Campesina’dır (LVC-Çiftçinin Yolu). Toplumsal adalet ve eşitlik ilkelerinden yola çıkarak hareket eden La Via Campesina tohumun korunması, gıda güvenliğinin sağlanması, tarımda şirket egemenliğinin ortadan kaldırılarak çiftçinin hâkim hale getirilmesi, sürdürülebilir köy tarımcılığının ihtiyaçlarına yanıt üretebilecek olan bir tarım reformu gibi zengin görüş ve öneriler getirmektedir. Bu örgütün düşmanlar listesinin en başında ise DTÖ yer almaktadır. Çünkü örgüte göre DTÖ’nün uluslararası şirketler yararına ticareti önceleyen bir bakış açısı ve ulusaşırı şirketlerin çıkarlarına koşulsuz bir bağlılığı bulunmaktadır.151 Bu sebepten ötürü La Via Campesina hem mevcut gıda sisteminin yarattığı olumsuz sonuçlara karşı halkın dikkatini çekmek hem de bu sonuçlara sebep olan örgütlerle mücadele etmek için önemli çalışmalar yürütmektedir. La Via Campesina’nın kurulduğu tarihten bu yana uluslararası şirketler aleyhinde kampanyalar düzenlemesi, doğrudan eylemler gerçekleştirmesi, hükümetlere öneriler sunması ve baskı yapması bu çalışmalardan bazılarıdır. Benzer şekilde, DTÖ’nün Seattle ve Cancun’daki müzakerelerinin ardı ardına başarısızlığa uğramasında da örgütün önemli payı vardır.152

Buraya kadar ele alınanlardan hareketle uluslararası örgütler ve bu örgütlerin tarım kesimi ile olan ilişkilerin nasıl olduğu araştırıldığında söz konusu ilişkinin farklılık arz ettiği görülecektir. Bazı uluslararası örgütlerin (DB, IMF, DTÖ) önceliklerini kendilerinin ve küresel şirketlerin çıkarları doğrultusunda belirledikleri, bazı uluslararası

150 Şahinöz, a.g.y., s. 412.

151Aysu, Küreselleşme ve Tarım Politikaları: DTÖ, IMF ve DB’nin Türkiye Tarımı’na Etkileri, s. 38.

152 A.g.y., s. 222.

74 örgütlerin ise (La Via Campesina) şahsi çıkar gözetmeksizin doğal kaynakların ve bu kaynakların kâhyası olan çiftçilerin korunmasına kendilerini adadıkları anlaşılacaktır.

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 84-89)