• Sonuç bulunamadı

Geçiş Dönemi Gıda Sistemleri 172

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 100-106)

C. Gıda Sistemleri Türleri

2. Geçiş Dönemi Gıda Sistemleri 172

Gıda sistemleri türlerinin tartışıldığı bu bölümde üzerinde durulması gereken sistemlerden ikincisi geçiş dönemi gıda sistemidir. Geçiş dönemi süreci çok yönlü değişikliklerin yaşandığı bir dönem olmuştur. Geleneksel gıda sisteminden bahsederken vurgulamış olduğumuz bütün bileşenlerin (tarımsal üretimin nasıl yapıldığı, üreticinin pazarla ilişkisinin nasıl olduğu, tedarik zincirinin nasıl işlediği ve tüketicilerin ne tür bir beslenme tarzına sahip oldukları vb.) bu dönemle birlikte tamamen olmasa da büyük oranda farklılaşmaya başladığı gözlemlenmektedir. Yani, ara bir dönem olarak nitelendirilebilecek olan bu aşamada üretim tekniklerinden üreticilere, tedarik zincirinden tüketim kalıplarına kadar pek çok öğe geleneksel sistemdeki yapısından bazı noktalarda ayrılmaktadır. Söz konusu bu noktaların ayrıntılı olarak ele alınması konunun derinlemesine analizi açısından faydalı olacaktır.

172 Geleneksel, geçiş dönemi ve modern gıda sistemleri nitelemeleri, ilgili literatürde süreci karakterize etmek amacıyla kullanılan tanımlamalar olup bu çalışmada da aynı doğrultuda kullanılmaktadır. Geçiş dönemi ile kast edilen modern gıda sistemine geçiş sürecidir.

86 Öncelikli olarak geçiş dönemi gıda sisteminde tarımsal üretim yapısının nasıl olduğuna değinmek, diğer bileşenlerde yaşanan değişimin de anlaşılmasını kolaylaştıracaktır. Bunun sebebi ise sistemi oluşturan parçaların birbirinden bağımsız olarak hareket etmemesi ve arasında yakın bir bağ olmasıdır. Başka bir ifadeyle, üretim tekniklerine eklenen yeni bir metot doğrudan ya da dolaylı olarak bu teknikleri kullanacak olan üreticiler açısından da bir sonuç doğuracaktır. Dolayısıyla geçiş dönemi gıda sisteminin ana unsurlarının sıralanmaya çalışıldığı bu başlık altında tarımsal üretim pratiklerinin çözümlenmesi oldukça önemli ve gereklidir.

Geçiş dönemi gıda sisteminde de geleneksel sistemde olduğu gibi tarımsal üretim halen küçük ve orta ölçekli çiftçiler tarafından yapılmaktadır.173 Üretim büyük çoğunlukla aynı aktörler aracılığıyla yerine getirilmesine rağmen üreticinin kullandığı tarımsal girdiler ve yöntemler geleneksel sisteme kıyasla farklılaşmaktadır. Hatırlanacağı gibi geleneksel sistemde üretim yapısı denildiğinde ana hatlarıyla; ilkel zirai usullerin kullanıldığı, üreticinin kendi mahsulü içinden tohumunu ayırabildiği, verimliliği arttırmak için hayvansal gübrelerin tercih edildiği ve zararlılarla mücadelede kimyasal ilaçlardan faydalanılma oranının çok düşük olduğu bir yapıdan söz edilmektedir. Geçiş dönemi süreciyle birlikte bu yapı değişim geçirmektedir. Çünkü bu dönem tarımsal uygulamalarda yeşil devrim teknolojisinin benimsenmeye başladığı bir dönemdir.

Tarımsal faaliyetlerde yeşil devrim müdahalelerine başvurulmasının ana amacı, daha az alandan daha fazla oranda verimlilik elde etme arayışıdır. Tarımsal verimlilik artışını sağlama yöntemi ise; tarım pratiklerinde yeni tohumların (dayanıklı tohum çeşitleri) tercih edilmesi, yoğun sulamanın yapılması, daha çok kimyasal gübre ve tarımsal mücadele ilacı kullanımı olarak karşımıza çıkmaktadır.174

173 UNEP, a.g.y., s. 45.

174 Harry Cleaver, “The Contradictions of the Green Revolution,” The American Economic Review, Volume 62, Number 1/2, 1972, s. 6.

87 Yeni tarımsal yöntemlerin üretici açısından anlamı, eğer tarımsal verimliliği arttırmak istiyorsa bu yöntemlere adapte olmak için çaba sarf etmesi gerektiğidir. Bunun için üretici ilk olarak kendi yerli tohumu yerine geliştirilmiş yeni tohum çeşitlerini kullanarak işe başlamaktadır. Dayanıklı tohumlardan faydalandıkça da bu tohumların tamamlayıcısı olan kimyasal gübreler ve tarımsal mücadele ilaçları kullanımı zorunlu hale gelmektedir. Biraz daha açmak gerekirse, üreticinin yalnızca yeni tohum çeşitlerini tercih ederek sürece uyum sağlayabilmesi çok zordur. Bunun sebebi ise söz konusu olan bu tohumların büyük oranda su, gübre ve tarımsal ilaç kullanımı sayesinde daha verimli olabilmeleridir. Dolayısıyla üretici aynı üretim alanında daha fazla oranda ürün almak istiyorsa tohumlar yanında bu tohumların verimliliğini arttıran diğer tarımsal girdilerden de istifade etmek mecburiyetindedir. Yani, yeşil devrim süreci tarımsal üreticiler için tarımsal girdilere bağımlılığın artmaya başladığı yıllar olarak nitelendirilebilir.175

Bütün bu gelişmeler (kimyasala, zirai mücadele ilaçlarına, daha etkili sulama metotlarına ve artan makine kullanımına dayalı üretim) dönem içerisinde etkisini göstermiş ve pek çok üründe verimlilik artışı sağlanmıştır. 1960’lı yıllardan 2000’li yıllara kadar geçen sürede bütün gelişmekte olan ülkelerde buğdayda %208, pirinçte

%109, mısırda %157, patateste %78 ve manyokta %36 oranındaki artışlar yeşil devrim sürecinin tarımsal çıktılar bakımından önemli sonuçlar doğurduğu gerçeğini göstermektedir.176 Bu durum ise üreticinin pazar ile olan ilişkilerini etkilemektedir.

Üreticiler artık geleneksel sistemde olduğu gibi yalnızca kendi tüketim ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla üretim yapmamaktadır. Başka bir ifadeyle, geleneksel dönemde geçim odaklı olarak yapılan üretimin yerini geçiş süreciyle birlikte pazar için üretim

175 Ahmet Atalık, “Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO),” içinde (der.) Abdullah Aysu ve M. Serdar Kayaoğlu, Köylülükten Sonra Tarım Osmanlıdan Günümüze Çiftçinin İlgası ve Şirketleşme, Ankara, Epos Yayınları, 2014, s. 39.

176 Prabhu L. Pingali, “Green Revolution, Impacts, Limits, and the Path Ahead,” Proceeding of the National Academy of Sciences, Volume 109, Number 31, 2012, s. 12303.

88 almaya başlamaktadır.177 Buradan hareketle, geçiş dönemi gıda sistemini analiz ederken vurgulanacak unsurlardan üçüncüsü olarak bu dönemdeki üretici-pazar ilişkisinden ve değişen pazar koşullarından bahsedilebilir.

Geleneksel gıda sisteminin niteliklerini çözümlerken vurguladığımız noktalardan birisi bu dönemde pazar ilişkilerinin değiş tokuş temelinde yükseldiği, gıda satma ve temin etmenin çoğunlukla belirli sınırlar (köy ve kasaba pazarları) içerisinde dar kapsamlı olarak yapıldığıdır. Geleneksel sistemde tarımsal ürünlerin bir yerden başka bir yere taşınması söz konusu olduğunda uzun mesafeler yapması gerekmemektedir. Ürünü satan üretici ile ürünün alıcısı olan tüketici arasındaki yolun kısa olmasından kaynaklı olarak pazar ilişkileri de sınırlı düzeyde kalmaktadır. Dikkat edilecek olursa burada sürekli birkaç aktörden (üretici ve tüketici) bahsedilmekte ve geleneksel sistem pazar ilişkileri bu aktörler çerçevesinde ele alınmaktadır. Geçiş dönemi gıda sistemi pazar koşullarının nasıl olduğu sorgulandığında ise sistemdeki aktör sayısının arttığı görülmektedir.

Geleneksel sistemdeki nihai tüketici ve üretici arasındaki yakın bağ bu dönemle birlikte ortadan kalkmaya başlamakta ve ürün satıcısı ile alıcısı arasına farklı aktörler girmektedir.178 Bu aktörlerden en önemlisi şirketlerdir.

Geçiş dönemi gıda sistemindeki genişletilmiş gıda zincirleri en çok uluslararası düzeyde faaliyet gösteren tarım şirketlerinin işine yaramaktadır. Sürecin bu aşamaya gelmesinin ardındaki en temel etmen ise yeşil devrim teknolojisinin yarattığı girdiler ve bu girdilerin ortaya çıkardığı piyasa koşullarıdır. Öyle ki geçiş dönemi gıda sistemi piyasa koşullarının söz konusu bu girdiler ve bu girdilerin satışını yapanlar tarafından şekillendirildiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Dolayısıyla şirketler gıda tedarik zincirine ilk olarak tarımsal girdilerin satışını yapan aktörler olarak girmektedir.179

177 Suresh Pal, Mruthyunjaya, ve Pratap S. Birthal, “Changes in Agriculture of the Green Revolution States:

Implications for Agricultural Development,” Agriculture Economics Research Review, Volume 5, Number 1, 1992, s. 1.

178 Fonte, a.g.y., s. 15.

179 Ayesha Ameen ve Shadid Raza, “Green Revolution: A Review,” International Journal of Aadvances in Scientific Research, Volume 3, Number 12, 2017, s. 133.

89 İlerleyen dönemlerde şirketlerin gıda sistemleri faaliyetlerinin neredeyse bütün kademelerinde söz sahibi olmaya başladıkları ve sistemi etkilemeye devam ettikleri görülmektedir. Yeni bir aktör olarak sahneye giren şirketlerden sonra üreticilerin piyasa ile olan bağlantıları da değişmektedir. Üreticiler piyasa koşullarının büyük bir bölümünü kontrol eden şirketlere bir yandan makine, kimyasal ve tohum gibi girdileri temin edebilmek amacıyla diğer taraftan bu şirketlerin hâkimiyetinde olan gıda sanayine hammadde satabilmek için tabi hale gelmektedir.180 Sonuç olarak geçiş dönemi gıda sisteminde tedarik zincirinin uzaması şirketlerin lehine bir gelişme olmaktadır. Şirketler bu süreçle birlikte hem sektör üzerindeki kârlılıklarını arttırmakta hem de sektörü daha fazla denetleme olanağına sahip olmaktadır.

Geçiş döneminde pazar ilişkilerinin kıra doğru yayılması ve kırın da pazarla buluşturulması181 yalnız üreticiler açısından sonuç doğurmamaktadır. Bunların yanında sistem tarafından üretilen yiyecekleri tüketen ve sistemi etkileme gücüne sahip olan tüketici gruplarının da bu yeniliklerden etkilendiği görülmektedir. Geçiş dönemi gıda sistemi sürecinde tüketicilerin beslenme alışkanlıklarında değişim yaşanmaktadır. Bu değişimin ilk göstergesi tüketicilerin gıda sepetinde bitkisel ürünlerin yanında hayvansal ürünlerin de yer almaya başlamasıdır. Bu duruma örnek olarak Doğu Asya tüketicilerinin gıda tercihlerindeki farklılaşmayı verebiliriz. 1961-2011 yılları arasında bu coğrafyada kişi başı kalori alımı 1600’lerden 3000’lerin üzerine çıkmış ve tahıllar ile nişastalı ürünler dışından alınan kalori miktarı oranı ikiye katlanarak %25’ten %50’ye yükselmiştir.

Güneydoğu Asya’da da benzer eğilimler görülmektedir. Bu bölgede de kişi başına kalori alımlarında ciddi bir artış meydana gelmiş ve tahıl ve nişastalı ürünler dışından alınan kalori miktarı %25’ten %40’a ulaşmıştır.182 Tüm bu veriler ise geleneksel sistemdeki tahıl

180 Harriet Friedman, “The Political Economy of Food: A Global Crisis,” New Left Review, NLR 1/197, 1993, s. 33-34-35.

181 Philip McMichael, “A Food Regime Genealogy,” The Journal of Peasant Studies, Volume 36, Number 1, 2009, s. 141.

182 Global Panel, Food Systems and Diets: Facing the Challenges of the 21st Centruy, Global Panel on Agriculture and Food Systems for Nutrition Report, London, 2016, s. 87-88.

90 ağırlıklı beslenme tarzının geçiş dönemiyle birlikte farklı ürün çeşitlerine doğru (özellikle hayvansal ürünler) kaydığını işaret etmektedir.

İkinci gösterge olarak, tüketicilerin gıda hazırlama ve tüketim mekânları tercihlerindeki değişimi ileri sürmek mümkündür. Geçiş dönemi gıda sistemi sürecinde de geleneksel sistemde olduğu gibi gıdaları kendi evinde hazırlayan ve tüketen bireylerin sayısı bir hayli fazladır. Ancak bu dönemde geleneksel sistemden farklı olan şey, kısmen de olsa işlenmiş gıdalara olan yönelimin artması ve ev dışı tüketim mekânlarının (işyeri ve restoranlar) kullanılmaya başlanmasıdır.183 Bunun anlamı ise, piyasaya standartlaşmış ürünlerin sürülmesi ve tüketicilerin bu ürünleri satın almasıdır. Bugün dondurulmuş gıda ürünleri tercihinin 1960’lı yıllara kıyasla 25 kat daha fazla olması184 bu tespiti doğrulamaktadır. Bu nedenle geçiş dönemi gıda sistemi beslenme yapısındaki değişimin nasıl olduğu sorusu ele alındığında bu sorunun tek yanıtı daha fazla oranda kalori alımı ve bu kalorinin de tahıllar dışından temin ediliyor olması olarak belirtilemez. Bunların yanında gıda ürünlerinin kendisinde yaşanan değişim (ürünlerin hazır gıda haline gelmesi) ve gıdanın tüketildiği alanlardaki farklılaşma da en az diğer etmenler kadar önem arz etmektedir.

Geçiş dönemi gıda sisteminin niteliklerine ilişkin olarak bir değerlendirme yapılacak olursa, ilk olarak ele alınması gereken konu üretim tekniklerinin bu dönemde yeşil devrim teknolojisine dayandığıdır. Sistemin ikinci önemli özelliği tarımsal üreticilerin kendi tüketim ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla üretim yapmalarından iç pazarlar için üretim yapmalarına doğru bir geçişin yaşanmış olmasıdır. Yani bu dönemde pazar koşulları geleneksel sisteme kıyasla daha fazla oranda standartlaşmış, pazarı düzenleyen kuralların ve düzenlemelerin sayısı artmıştır. Tedarik zinciri anlamında ise geleneksel zincirler halen yaygın olmakla birlikte zincire eklenen yeni aktörlerin de

183 Fonte, a.g.y., s. 15.

184 Hervê Guyomard vd., “Eating Patterns and Food Systems: Critical Knowledge Requirements for Policy Design and Implementation,” Agriculture & Food Security, Volume 1, Number 13, 2012, s. 7.

91 etkisiyle organize zincirlerin pazar içerisindeki payı artmaya başlamıştır. Son olarak geçiş dönemi tüketicilerinin beslenme tarzları bitkisel ağırlıklı olmakla birlikte hayvansal ürünleri de tercih eder hale gelmiştir. Kısacası geçiş dönemi tarımsal yapıyı ne geleneksel ne de sanayileşmiş olarak tanımlayamayız. Bu dönem ikisi arasında bir yerdedir diyebiliriz.

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 100-106)