• Sonuç bulunamadı

Geçim Odaklı Üretim Modeli

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 122-126)

A. Geleneksel Gıda Sistemi (1923-1950) 206

2. Geçim Odaklı Üretim Modeli

107 genelinde hissedilmesi ve bu bağlı olarak korumacı politikaların öne çıkartılması223 bu sebeplerden bazılarıdır.

108 ürünün büyük bir bölümünü kendisi tüketmektedir. Bir kısmını ise köy içerisindeki diğer üreticilerle mübadele etmekte, arta kalan kısmını ise en yakın pazara götürmektedir.

Ürününü pazarda satsa bile çok düşük fiyatla satabildiği için kazancı ile borçlarının bir bölümünü ödedikten sonra kalanı ile bazı temel ihtiyaçlarını karşılayabilmektedir.227

Bir başka örnek çalışma Nedim Göknil tarafından hazırlanan Bilecik ve Edremit Bölgelerini kapsayan köy monografisidir. Araştırma kapsamında ele alınan köylerden birisi Kasımlar Köyü’dür (Bilecik). Köy kendi kendine yeten bir ziraat köyü olarak nitelendirilmektedir. Bu köyde armut, erik, zerdali, elma, ceviz, arpa, buğday, çavdar, haşhaş, yulaf, susam, pamuk, nohut, mercimek, mısır, şeker pancarı ve ay çiçeği gibi ürünler ekilmektedir. Fakat bütün bu sayılanlar arasında ceviz ve armut dışındakilerin hiçbirisi dışarıya satılmamaktadır. Dolayısıyla köylünün yetiştirmiş olduğu ürünlerin büyük bir çoğunluğunun kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla büyütüldüğü anlaşılmaktadır.228

Niyazi Berkes’e ait, 1942 yılında basılmış olan ve Ankara Köylerini analiz eden eserde de söz konusu dönemde tarımsal yapının geçim odaklı olduğuna dair göstergeler yer almaktadır. Çalışmada yer verilen 12 köyden birisi olan M. köyünde birkaç istisna olmak üzere köy halkı ancak geçimini temin edebilmektedir. Köylünün topraktan aldığı mahsul kendi gıda ihtiyacını karşılamaya yetecek kadardır.229 Tek bir köyü referans alarak genelleme yapmak hatalı bir analiz gibi görünebilir ancak diğer köylerin de söz konusu olan bu köyden çok büyük farkları yoktur. Kalan köylerde geniş topraklara sahip olan zenginler vardır ve bunların üretim oranlarının fazla olması ve bu fazlalığın pazara taşınması beklenebilir. Bununla birlikte, toprağı az olmayan köylerde de üretim hacminin artmasını sınırlandıran başka faktörlerin olduğu görülmektedir. Örneğin bu köylerden birisi olan I. köyünde 1000 dönüm arazisi olan bir köylünün bu toprağın hepsini işletmek

227 A.g.y., s. 126.

228 Nedim Göknil, “Garbi Anadolu Köy Monografileri Bilecik ve Edremit Bölgeleri,” Sosyoloji Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, 1943, s. 313.

229 Niyazi Berkes, Bazı Ankara Köyleri Üzerine Bir Araştırma, Ankara, Uzluk Basımevi, 1942, s. 54.

109 için ne elinde kâfi derecede tohumu, ne bu tohumu satın alacak kadar parası, ne de ekimden hasat aşamasına kadar ki süreci yönetecek tarımsal aletleri, araçları, yardımcısı veya işçisi vardır. Bu sebeple, 1000 dönüm toprağa sahip olan zengin köylü bu toprağın ancak 300 dönümünü ekebilmektedir.230

Evedik, Kasımlar Köyü ve Ankara Köyleri’ne ait bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, geleneksel gıda sistemi niteliklerinden birisi olan geçim odaklı üretim modeli Cumhuriyetin kurulduğu yıllardan 1950’li yıllara kadar varlığını devam ettirmiştir. Ancak dönem içerisindeki koşullarının geçim odaklı üretim yapabilmek için bile yeterli olmadığını iddia edenler vardır. Bu konuda Ömer Lütfü Barkan, İsmail Hüsrev ve Oya Köymen’in değerlendirmeleri tipik birer örnek niteliğindedir. Barkan’ın yaptığı hesaplamalara göre bir çiftçi ailesinin asgari geçimi için en aşağı 100 dekar gereklidir.231 Hüsrev’in yaptığı hesaplamalara göre ise, asgari geçimlik toprak 70-100 dekar arasındadır.232 Köymen de 1930’lar Türkiye’sinde asgari geçimlik gelir getiren toprak sınırının 100-200 dekar civarında olabileceğini ileri sürmektedir.233 Küçük üreticilik ile orta üreticilik arasında belirlenen bu sınırın dönemin tarımsal yapısı içerisindeki çiftçiler açısından ne anlama geldiği aşağıda yer alan Tablo 5’ten yola çıkılarak yorumlanabilir.

Tablo 5: 1937-1943 Yılları Arası Dekar Başına Çiftçi Aile Sayısı

Dekar Çiftçi Aile Sayısı

230 A.g.y., s. 43.

231 Ömer Lütfü Barkan, “Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu,” İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası, Cilt 6, Ekim 1944-Ocak 1945, s. 90.

232 İsmail Hüsrev, “Türk Köylüsünü Topraklandırmalı, Fakat Nasıl?” Kadro Dergisi, Sayı 23, İkinci Teşrin, 1933, s. 35.

233 Silier, a.g.y., s. 68.

110 1 ile 10 dekar

10 ile 20 dekar 20 ile 30 dekar 30 ile 40 dekar 40 ile 50 dekar 50 ile 75 dekar 75 ile 100 dekar 100 ile 200 dekar 200 ile 500 dekar 500 ile 1000 dekar 1000 dekardan fazla

244.828 161.380 124.514 92.222 75.313 112.720

74.914 88.355 31.886 40.104 1876

Kaynak: Erdal İnce, “Köylüyü Topraklandırma Kanunu’nun Türk Siyasal Yapısının Oluşumu Üzerindeki Etkileri,” Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi, Cilt 13, 2006, s. 64.

Bu tablodan da anlaşılacağı gibi, ekonomik bunalımın etkilerinin azalmaya başladığı dönemden İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına kadar geçen sürede Türk köylüsünün genel durumu yukarıda belirtilen 100 dekarlık alana (asgari geçimlik toprak) kıyasla oldukça kötüdür. Planlı ekonomi sürecine geçildiği bu döneme ilişkin yer alan verilerden 810.977 çiftçi ailesinin 100 dekardan daha az bir alanda hayata tutunmaya çalıştığı görülecektir. Başka bir ifadeyle, köylülüğün en alt basamağı olarak tanımlanabilecek olan küçük köylülerin, köylü olarak adlandırılabilecek sınıfın büyük bir çoğunluğunu oluşturduğu ama bunların sahip oldukları toprakların kendi geçimlerini karşılamaya bile yetmediği ileri sürülebilir. Bu nedenle de asgari geçimini bile sağlayamayan küçük köylülerin önemli bir bölümü büyük toprak sahiplerinin yarıcısı veya kiracısı durumuna düşmektedir.234

Buraya kadar ele alınanlardan şöyle bir yorum yapmak mümkündür.

Cumhuriyetin kurulduğu dönemden 1950’li yıllara kadar olan dönemde Türkiye’deki tarım küçük köylü işletmelerine dayanmaktaydı. Genel olarak bu işletmeler geçimlik işletme niteliğindeydi. Hatta geçimlerini bile sağlayamadıklarına dair argümanlar da öne sürülmektedir. Bununla birlikte bir genelleme yapmak gerekirse, köylünün yetiştirdiği

234 Köymen, “Cumhuriyet Döneminde Tarımsal Yapı ve Tarım Politikaları,” a.g.y., s. 4.

111 mahsulü üç şekilde değerlendirdiği görülmektedir. Birinci ve öncelikli amacı, mahsulün büyük bir kısmını kendi tüketimi için ayırmak ikinci amacı, kendi tüketiminden artan bir kısmı kendisinde bulunmayıp başkalarının elinde bulunan ürünlerle değiştirmek, üçüncü ve son amacı ise, artanını da pazarda paraya dönüştürerek borçlarının bir kısmını kapatmak ve diğer ihtiyaçları için kullanmaktır. Dikkat edilecek olursa köylü ister kendi toprağını eksin ister başkasının toprağında kiracı ya da yarıcı olarak çalışsın köylünün öncelikli amacı kendi geçimini sağlamaktır. Pazar için üretimin bu dönem koşullarında hayata tutunmaya çalışan köylüler için oldukça zor bir durum olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü söz konusu yıllarda (yaşanan ekonomik buhranın da etkisiyle) tarımdan öncelikli olarak milli beslenmeyi sağlaması beklenmekte ve bu, devletçilik söylemi içerisinde kendimize yeten ziraat şeklinde formüle edilmekteydi.235

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 122-126)