• Sonuç bulunamadı

Çiftçi/Balıkçı/Çoban 101

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 63-70)

B. Gıda Sistemleri Aktörleri

2. Çiftçi/Balıkçı/Çoban 101

48 mekanizmaları tamamlayıcı, çiftçinin pazara daha avantajlı olarak girmesini hedefleyen bir unsura dönüştüğünün altı çizilmelidir.99 Yani, daha önceleri devletin kontrolünde olan gıda üretimi, işlenmesi ve pazarlanması, çiftçiye kredi temin edilmesi gibi aşamaların artık devletin kontrolünden çıkarak yeni aktörlerin özellikle de şirketlerin eline geçtiği söylenebilir.100

49 ürettiğini tüketme amacında olan çiftçilerin yanında pazar için üretim yapan işletmeler de vardır.105 Benzer şekilde, geleneksel yöntemlerle gıda üretimi yapan çiftçiler olduğu gibi modern yöntemleri kullanan çiftçiler de mevcuttur. Çiftçilerin çoğunluğu kırsal alanda yaşamalarına rağmen kentsel çiftçiler de vardır. Kentsel çiftçiler kırsal çiftçilere göre daha küçük arazilerde faaliyet göstermektedir. Ancak burada bir hususu hatırlatmakta fayda vardır. Çiftçi türleri arasındaki söz konusu ayrım keskin değildir. Geçimlik üretim yapan küçük bir aile işletmesinin modern yöntemlerle, büyük işletmelerin ise zaman zaman geleneksel yöntemlerle üretim yaptığını gözlemlemek mümkündür. Başka bir ifadeyle, çiftçilerin büyük çoğunluğu için gıda üretmek başlıca amaçtır ancak bunu yaparken kullandıkları yöntemler, araçlar, mekânlar farklılaşmaktadır.

Aile çiftçilerinin üretim yaptığı, tarımla uğraştığı ve üzerinde yaşadığı çiftliklerin dünya genelinde en çok hangi ülkede yer aldığı ve ne kadarlık bir alan üzerinde üretim yaptıkları hususu oldukça önemlidir. Sayıları 500 milyondan fazla olduğu ileri sürülen aile çiftliklerinin dünya genelindeki dağılımına bakıldığında aşağıdaki Şekil 2'de de görülebileceği gibi, büyük bir bölümünün Asya kıtasında yer aldığı anlaşılmaktadır. Şekle göre, 570 milyon çiftliğin yaklaşık %75’i Asya’da bulunmaktadır. Çiftliklerin %35’ini Çin, %24’ünü Hindistan oluşturmaktadır. %9’u Doğu Asya ve Pasifik’in diğer ülkelerinde ve diğer %6’sı ise diğer Güney Asya ülkelerinde yer almaktadır. Dünya çiftliklerinin yalnızca %9’u Sahra Altı Afrika’da, %7’si Avrupa ve Orta Asya’da, %4’ü Latin Amerika ve Karayipler’de ve %4’ü de yüksek gelirli ülkelerdedir.106

Şekil 2: Bölge veya Ülke Gruplarına Göre Çiftliklerin Payı

105 Tansey ve Worsley, a.g.y., s. 85.

106 FAO, The State of Food and Agriculture Innovation in Family Farming, s. 11.

50 Kaynak: FAO, The State of Food and Agriculture Innovation in Family Farming, s. 11.

Raporda yalnızca yukarıdaki şekilde detaylarına değinilen dünya üzerindeki çiftlik sayılarına ve bunların ülkelere göre oransal dağılımına yer verilmemekte, aynı zamanda çiftliklerin ne kadarlık bir alanda gıda üretimi yaptıklarının da altı çizilmektedir.

Şekil 3’te de görüleceği gibi çiftliklerin %72’si 1 hektardan daha az, %12’si 1-2 hektar arasında bir alanda çiftçilik yapmaktadır. 20 hektarın üzerinde bir alanda çiftçilikle uğraşanların oranı ise %2’dir. 1 hektarın altındaki çiftliklerin oranını tahmin etmek oldukça zordur çünkü bu konuyla ilgili yeterli veri bulunmamaktadır. Bununla birlikte pek çok ülkede çiftçiler 1 hektardan çok daha az büyüklüğe sahip alanlarda gıda üretmektedir. Örneğin, Hindistan’da çiftliklerin %47’si 0,5 hektardan daha küçüktür.

Bangladeş’te %15’i 0,5 hektardan daha küçüktür. Etiyopya’da ise bu oran %44 gibi bir değerdir.107

Şekil 3: Arazi Büyüklüğüne Göre Çiftliklerin Payı

107 A.g.y., s. 10

%9

%34

%4 %7

%3

%6

%24

%9

%4

Çin Hariç Doğu Asya ve Pasifik

Çin

Avrupa ve Merkez Asya Latin Amerika ve Karayipler Orta Doğu ve Kuzey Afrika Hindistan Hariç Günay Asya Hindistan

Sahra Altı Afrika Yüksek Gelirli Ülkeler

51 Kaynak: FAO, The State of Food and Agriculture Innovation in Family Farming, s. 11.

Yukarıdaki şekilden de anlaşılacağı üzere, dünya genelinde gıda üretimi yapan çiftçilerin sayısı milyonları aşmasına rağmen üretim yaptıkları alan çok dardır. Çiftçilerin sahip oldukları alan sınırlı olsa bile gıda üretimine katkıları göz ardı edilemeyecek kadar büyüktür. Çiftçilerin gıda üretimi, gıda güvenliği ve sürdürülebilir tarımsal kalkınmaya önemli yardımları vardır. SOFA Raporu’na göre sayıları 500 milyon kadar olan çiftçilerin dünyadaki gıdaların %80’ini ürettikleri tahmin edilmektedir.108 Özellikle küçük çiftçilerin çeşitli ürünlerin küresel tarımsal üretiminde önemli birer aktör oldukları belirtilmekte ve katkılarının artmaya devam ettiği vurgulanmaktadır. Afrika’nın gıda arzının %70’ini, Asya ve Sahra Altı Afrika’da tüketilen gıdanın yaklaşık %80’ini küçük çiftçilerin ürettikleri ileri sürülmektedir. Latin Amerika’da küçük ölçekli çiftçilerin toplam ekili arazinin neredeyse %35’ini işgal ettikleri belirtilmektedir.109 Görüldüğü üzere, küçük çiftlikler dünyanın yetersiz beslenen nüfusunun büyük bir çoğunluğunu oluşturmaları, yoksulluk içinde yaşamaları ve küçük arazilerde çalışmalarına rağmen, gıda ürünlerinin büyük bir kısmını üreterek gıda sistemlerinin işlemesine yardımcı olmaktadır. Çeşitli akademik çalışmalarda küçük çiftçilerin yalnızca gıda üretiminin nicel

108 A.g.y., s. 9.

109 IFAD, Smallholders, Food Security and the Environment, Rome, 2013, s. 11.

%72

%12

%10

%3%1 %2

1 hektardan daha az 1-2 ha

2-5 ha 5-10 ha 10-20 ha

20 hektardan fazla

52 boyutlarına katkı sağlamakla kalmayacakları aynı zamanda yoksulluğun ve açlığın azaltılmasında da önemli rolleri olabileceği vurgulanmaktadır. Çalışmaların çoğu küçük çiftçilerin büyük ölçekli ekim yapanlara göre hektar başına daha verimli ürünler elde ettiğini ve daha kaynak etkin olduğunu öne sürmektedir.

Küçük çiftçiler gıda sistemlerinin işleyişi açısından bu derece önemli olmalarına rağmen sistem içerisinde çeşitli sorunlarla karşılaşmakta ve çoğu zaman baskı altında kalabilmektedir. Bu sorunların ilki, çiftçinin piyasaya erişimi bakımından ortaya çıkmaktadır. Piyasaların dinamik yapısı küçük üreticiler için fazla miktarda risk barındırmaktadır. Küçük üreticiler bazı fırsatları değerlendirerek bu piyasalara girebilmekle birlikte, piyasada süreklilik sağlamaları oldukça sınırlıdır.110 Çiftçiler ürettikleri gıdayı üretim yaptıkları merkezden uzaktaki tüketicilere ulaştırma bakımından sorun yaşamaktadır. Gıdaların tüketim merkezlerine hemen ulaştırılmaları gerekmektedir aksi takdirde ürünler bozulabilmekte ve üreticinin kazancı riske girebilmektedir. Bu nedenle de üreticilerin kentsel pazarlara ürettiği gıdayı ulaştırabilmesi için ulaşım maliyetlerine katlanması gerekmektedir. Bu ise çoğu küçük çiftçi için karşılanması neredeyse olanaksız bir maliyet anlamına gelmektedir. Bunların yanında küçük çiftçiler kaliteli girdi temin etme, krediye, gelişmiş teknolojilere, bilgi ve hizmete erişim konularında yaşadıkları eksikliklerden dolayı piyasaya girmekte zorlanmaktadır.111 Kenya pazarı için üretim yapan çiftçiler üzerinde yapılan bir çalışma bu durumu gözler önüne sermektedir. Çalışmada çiftçiler arasında bazı özel kısıtlamalar olduğu belirtilmekte ve bunlar analiz edilmektedir. Bu kısıtlamalardan bazıları çiftçilerin piyasaya erişim hususunda karşılaştıkları sorunlarla doğrudan ilgilidir. Süpermarketlere

110 Tom Fox ve Bill Vorley, “Small Producers: Constraints and Challenges in the Global Food System”

içinde (ed.) Stephanie Barrientos ve Catherine Dolan, Ethical Sourcing in the Global System, London, Earthscen, 2006, s. 170.

111 P.S. Birthal ve P. K. Joshi, “Smallholder Farmer’s Access to Markets for High-Value Agricultural Commodities in India,” içinde (ed) Per Pinstrup-Andersen ve Derrill D. Watson II, Food Policy for Developing Countries: The Role of Goverment in the Global, National and Local Food System, New York, Cornell University Press, 2007, s. 3.

53 ulaşımın maliyetli olması, pazarlama deneyimlerinin yetersiz olması ve süpermarketlere satış yapmak için zorunlu olan damla sulama sistemine geçiş yapabilmeleri için gübre satın almak için krediye erişim konusunda yaşadıkları sorunlar bunlar arasındadır.112

Çiftçiler açısından ikinci sorun, küresel düzeyde yaşanan çevresel değişime karşı kırılgan olmalarıdır. Küçük çiftçiler iklim krizi de dâhil olmak üzere pek çok çevresel değişim ve bu değişimin beraberinde getirdiği sonuçlardan kaçınılmaz olarak etkilenmektedir.113 Bu durum çiftçilerin gıda üretimi yapabilmek için doğal kaynaklara olan bağımlılığından kaynaklanmaktadır. Hava, toprak, su, rüzgâr ve güneş gibi doğal kaynakların hemen hemen hepsi nitelikli ve yeterli gıdanın temin edilmesi açısından oldukça önemlidir. Şiddetli yağışlar, kuraklık, aşırı sıcaklıklar, toprak ve arazinin bozulması, kaliteli ve yeterli suyun azalması, tarım topraklarının turizm, madencilik ve enerji yatırımları için amaç dışı kullanımı gibi etmenlerin her biri çoğu zaman gıda üretimini olumsuz yönde etkilemekte ve çiftçiler için ek maliyetler doğurmaktadır. Artan maliyetler ise çiftçileri iflasa ve hatta intihara bile sürükleyebilmektedir. 1948’de (Andhra Pradesh’te) melez pamuğun böcek istilasına uğramasının ardından hektar başına 12.000 rupi pestisit harcaması yapmış olan çiftçilerin borçları nedeniyle intihar etmesi gıda sistemlerinin ve sistem içerisinde neredeyse en önemli aktör sayılabilecek çiftçilerin ne kadar hassas ve kırılgan hale geldiğini gözler önüne sermektedir.114 Bu gibi intihar örnekleri günümüzde de sıklıkla görülebilmektedir.

Üçüncü sorun, çiftçilerin işlevsiz hale getirilmesine yönelik ortaya konan ulusal ve uluslararası politikalardır. Tarım sübvansiyonlarının azaltılması, hibrit tohumun zorunlu hale getirilmesi, sertifikalı tohum kullanmayanlara destek verilmemesi, bazı ürün çeşitlerine destek verilmesi, kimyasal gübre kullanımının özendirilmesi ve mazot, gübre,

112 David Neven, Michael Odera ve Thomas Reardon, “Horticulture Farmers and Domestic Supermarkets in Kenya,” Department of Agricultural Economics Staff Paper 2006-06, East Lansing, Michigan State University, 2006, s. 18.

113 IFAD, a.g.y., s. 11.

114 Vandana Shiva, Çalınmış Hasat-Küresel Gıda Soygunu, (çev.) Ali K. Saysel, İstanbul, BGST Yayınları, 2006, s. 122.

54 ilaç gibi tarımsal girdi fiyatlarının arttırılması gibi örnekler, çiftçiyi zorda bırakan ve iflas edecek duruma getiren politikalardan bazılarıdır. Çiftçiler bu ve benzeri nedenlerle gıda sistemleri içerisindeki üretici rollerini kaybetmektedir. Üretilen politikalar nedeniyle tıpkı mahsulleri gibi çiftçiler de dönüştürülmektedir. Önce çok uluslu şirketlerin tohum, tarım ilacı ve kimyasal gübre gibi tarımsal girdilerinin tüketicileri haline getirilmekte, şirketlerin sözleşmeli üreticileri olarak kabul edilmekte daha sonra ise iş adamlarına çevrilmektedir. Öyle ki çiftçilere iş adamı nitelemesini kendileri için referans olarak kullanmaları telkin edilmektedir.115 Ancak çiftçinin öncelikli işi gıda yetiştirmek ve hayvancılık yapmaktır. Kendilerini iş adamı olarak gören çiftçiler farkında olsunlar ya da olmasınlar kendi esas işlerinden ve mesleklerinden uzaklaşmış ve başkalarının kontrol ettiği bir sistemde birer nesne haline gelmiş olmaktadırlar. Daha yakın bir zamanda ise çiftlik kelimesi bile kullanılmamaya başlanmıştır onun yerine tarım işletmesi kavramı tercih edilir olmuştur.116

Kısacası, çiftçiler gıda tedarik zincirinin ilk halkası olmaları ve sınırlı alanlar da büyük oranda gıda üretimi yapmalarından dolayı gıda sistemlerinin işleyişi açısından dikkatle üzerinde durulması gereken ve ulusal ve uluslararası düzeyde yürütülen politikalarla desteklenmesi gereken aktörlerdir. Ancak mevcut durum bunun tam tersi yönde işlemektedir. Çiftçilerin sahip olduğu topraklar ve tohumlar ellerinden alınarak, çiftçiler işlevsiz hale getirilmekte buna bağlı olarak da yeni iş arayışları içerisine girmekte

115 Dikkat edilecek olursa, buradaki “iş adamı” kavramı cinsiyetçi bir bakış açısını yansıtmaktadır. Hâlbuki sürdürülebilir bir gıda sistemi için, cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadınların güçlendirilmesi oldukça önemli hususlardır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri kapsamında da bu konunun altı çizilmektedir. Söz konusu Kurul kararında küçük çiftçilerin özellikle de kadın çiftçilerin destekleneceği bunun doğal kaynakların korunması konusunda hassas bir nokta olduğu belirtilmektedir. Dolayısıyla cinsiyet eşitliği olmadan ve kadın çiftçiler ekonomik, sosyal ve siyasi açıdan güçlendirilmeden gıda güvenliği ve sürdürülebilir tarımın başarılmasının pek mümkün olmadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Buna rağmen gıda sistemlerinin ele alındığı birçok çalışmada toplumsal cinsiyet faktörünün göz ardı edildiği görülmektedir. Yorumla ilgili daha fazla bilgi için bkz: “Leaving No One Behind: Achieving Gender Equality for Food Security, Nutrition and Sustainable Agriculture,"

http://www.fao.org/fileadmin/user_upload/gender/ConceptNoteProgramme-EN.pdf, (Erişim

08.10.2019); United Nations,

https://www.un.org/ga/search/view_doc.asp?symbol=A/RES/70/1&Lang=E, (Erişim 08.10.2019).

116 Kneen, a.g.y., s. 20.

55 ve zaten kalabalık olan kentlere göç ederek toplumsal, ekonomik, kültürel ve siyasal sorunlara yenilerinin eklenmesi sonucu doğurmaktadır.

Belgede TÜRKİYE CUMHURİYETİ (sayfa 63-70)