A. Gıda Sistemleri Kavramı ve Kapsamı 25
1. Sistem Yaklaşımının Gerekliliği ve Faydaları
Dünyada yaşanan nüfus artışına bağlı olarak daha fazla gıdaya ihtiyaç duyulması ve gelecekte yaşanması muhtemel gıda yetersizliği ve açlık sorunun bütün insanlığı etkileyecek bir düzeye gelebilme olasılığı toplumun farklı kesimlerini endişelendirmektedir. Gıdanın insan yaşamı ve diğer varlıklar için bu denli önemli olmasının bir sonucu olarak gıda üretimi, bu üretimin dayandığı doğal kaynaklar, doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi ve gıda güvenliği gibi konular sürekli tartışılmakta ve gündemdeki yerini korumaktadır. Gıda güvenliği ile ilgili ne tür bir tartışma yürütülürse yürütülsün nihai olarak konu gıda üretimine ve gıda üretimi için oldukça
36 Geoff Tansey ve Tony Worsley, The Food System: A Guide, London, Earthscan, 1995, s. 1-2.
37 Mustafa Koç, Küresel Gıda Düzeni Kriz Derinleşirken, İstanbul, Nota Bene Yayınları, 2013, s. 19.
25 önemli bir faktör olan doğal kaynaklara ve bunların verimliliğine gelmektedir. Ancak burada altı çizilmesi gereken bir nokta vardır ki o da gıdaya yalnızca üretim çerçevesinden bakmanın yanıltıcılığıdır. Dünyanın büyük bir kesiminde yaşanan gıda güvencesizliğinin38 ve bunun bir sonucu olan açlığın, gıda fiyatlarındaki dalgalanmaların ve gıda krizlerinin sebebini gıda üretimindeki eksiklikler, verimsizlikler ve yetersizlikler olarak ele almak sorunun üretim boyutu ile sınırlandırılmasına neden olmakta ve buna bağlı olarak çözüme de bu noktadan yaklaşılmasına sebebiyet vermektedir. Ülkeler ulusal gıda güvencelerini temin edebilmek amacıyla gerektiğinde farklı ülkelerden toprak satın almak gibi yöntemlere başvurmaktan da geri durmamaktadırlar. Yapılması gereken ise dikkatleri gıda ve gıda üretimi aşamasına odaklamak yerine odak noktası değiştirilerek bütün sistem üzerine kaydırılmasıdır.39
Gıda alanına sistem yaklaşımı çerçevesinden bakmanın bazı gerekçeleri vardır.
Bu gerekçeleri üç temel başlık altında ele almak mümkündür. Bunlardan ilki, sistem yaklaşımının disiplinlerarası analize vurgu yapması, gıda sektörünün de sahip olduğu farklı aşamalar nedeniyle bu yaklaşımın kapsamı altında ele alınabilmesinin mümkün olmasıdır. Gıda sektörü gıdanın mevcudiyetini, gıda ürünlerinin niteliğini ve gıdanın dağıtılmasını şekillendiren sosyal, ekonomik, siyasi ve ekolojik faktörlerden doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenmektedir.40 Bu nedenle gıda ile ilgili politikalar ve stratejiler belirlenirken çok düzeyli olan bu alanın belirli bir çerçeve içerisinde ele alınması büyük önem taşımaktadır. Gıda sektörünün nasıl işlediğini anlamak için konuya sistemin bir parçası olarak bakmak gerekir çünkü tek bir perspektifle yapılan analizler tercih edilen perspektifin bakış açısının dışına çıkamaz. Örneğin, ekonomistler piyasayı gıda güvenliğinin kilit bir unsuru olarak ön plana koyarken, iklim bilimciler yoğun tarımsal
38 Gıda güvenliği ve gıda güvencesi kavramları arasındaki farklılık için bkz: Bülent Şık, “Gıda Güvenliği, Gıda Güvencesi ve Gıda Egemenliği Kavramları Üzerine,” Bianet, 2018.
39 Sara W. Tower, “Regimes and Resilience in the Modern Global Food Sytem,” Student Publications 13, 2012, s. 6.
40 Samir Dani, Food Supply Chain Management and Logistics From Farm to Fork, London, Kogan Page Limited, 2015, s. 8.
26 faaliyetlerden kaynaklı sera gazı emisyonlarından duydukları kaygıları dile getirirler, tarım uzmanları gıda üretimindeki verimliliği vurgularken siyaset bilimciler istenmeyen sonuçların çözümü olarak yönetişim düzenlemelerine odaklanabilmektedirler. Başka bir deyişle gıda sektörü, sistem içerisinde yer alan farklı aktörler açısından farklı şekillerde değerlendirilebilmektedir.41
Ancak burada altı çizilmesi gereken husus gıda sektörünü ilgilendiren farklı alanların birbirinden bağımsız olmadıklarıdır. Kapsamı geniş olan pek çok sektörde olduğu gibi gıda sektöründe de bütün süreçler ve bileşenler birbirine oldukça bağımlıdır.
Gıda sektörünü ele alan farklı disiplinlerin aralarındaki bağlantı ise ancak sistem yaklaşımı ile kurulabilir. Çünkü sistem yaklaşımı gıdanın ne kadar üretildiğini önemseyen ekonomik perspektif ile gıda üretilirken doğal kaynakların korunması gerektiğini vurgulayan ekolojik perspektifin birbirinden kopuk olmadıkları aksine birbirine bağımlı oldukları ön kabulünden hareket etmektedir. Doğal kaynaklar olmadan gıda üretimi mümkün olmayacağı gibi gıda üretiminin yetersizliği durumunda da insanların ve diğer canlıların beslenmesi ve kendilerini yeniden üretebilmeleri mümkün değildir. Buradan hareketle sistem merceğinin farklı işlevler arasındaki etkileşimler, işlevleri etkileyen dinamikler ve geri bildirimlere vurgu yapan niteliği bu yaklaşımın gıda sektörü açısından gerekliliğini gözler önüne sermektedir.42
Gıda alanında sistem yaklaşımının uygulanmasının gerekli olduğunun ikinci gerekçesi, sistem anlayışının statik değil dinamik bir yapıya vurgu yapması gıda sektörünün de bu niteliği taşıyor olmasından kaynaklı olarak bu yaklaşım çerçevesinde ele alınmasının yerinde olacağıdır. Sistem yaklaşımında, bir sistemin mantığını anlayabilmek için öncelikle o sistemin birkaç statik ve ölü parçadan ibaret olmadığını kabul etmek gerekmektedir. Sistemin nasıl çalıştığı, kurallarının neler olduğu, kimin
41 Ericksen vd., “The Value of a Food System Approach,” s. 30-31.
42 UNEP, a.g.y., s. 32.
27 yararına işlediği ya da kimin zararına çalıştığı gibi soruların yanıtlarına ulaşabilmek için her bir parçanın birbirine bağlı olduğunu benimsemek ve parçaların durağan olmadığını vurgulamak oldukça önemlidir. Bu nedenle sistem içerisindeki önemli aktörleri belirlemek, ne kadar üretim yapıldığını, üretilenin ne kadarının tüketildiğini ve israf edildiğini hesaplamak sistem yaklaşımı açısından yeterli değildir. Aksine birbirleriyle ve çevreleriyle etkileşime giren her bir parçanın ele alınması ve parçaların toplamı üzerinden bir değerlendirme yapılması daha işlevseldir.43
Gıda sektörünün dayandığı doğal kaynaklar, faaliyetler ve aktörler açısından bakıldığında da sabit olmayan bir form karşımıza çıkmaktadır. Sektör için vazgeçilemez bir unsur olan doğa statik bir varlık değildir. Doğa üzerinde yapılan bazı uygulamalar orantısal olarak aynı etkiyi göstermeyebilirler. Örneğin, 50 kg gübre tarımsal üretimde verimliliği %5 oranında arttırabilir ancak 200 kg gübre verimliliği hiç arttırmayabilir hatta verimliliğin düşmesine bile neden olabilir. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi sistemin bir parçasında sonucu olumlu etkileyeceği gerekçesiyle yapılan bir müdahale sistemde istenmeyen sonuçlara yol açabilmektedir. Bu durum ise doğada doğrusal olmayan ve dinamik etkileşimlerin olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle de gıda üretiminde önemli bir girdi olan gübrenin miktarının arttırılmasına rağmen beklenen verimliliğin elde edilememesi sistemin diğer parçalarından kaynaklı bir sorun olduğunu göstermektedir.44
Gıda sektörü içerisinde devingen bir yapı olduğunu göstermesi bakımından verilebilecek bir başka örnek tüketici tercihleridir. Sektörü indirgemeci bir bakış açısıyla ele alacak olursak tüketicilerin dolaplarında ve tabaklarında yer alan gıda ürünlerine bakarak bir takım sayısal verilere ulaşmamız mümkün olacaktır ancak tüketicilerin yeme alışkanlıklarının ardında yatan etmenlerin neler olduğunu anlamamız olanaklı olmayacaktır.45 Tüketicilerin gıda satın alma alışkanlıklarını etkileyen faktörler doğrusal
43 Brewster Kneen, From Land to Mouth Understanding the Food Systems, 2. Baskı, Toronto, NC Press Limited, 1995, s. 12.
44 Tower, a.g.y., s. 4-5.
45 Kneen, a.g.y., s. 12.
28 olarak işlememektedir. Tüketiciler fırsat, zorluk ve risk gibi unsurları kendi faydalarına yarayacak şekilde değerlendirmekte ve fayda sağlayacaklarına inandıkları zaman o yönde hareket etmektedir. Belirli bir çevresel, kurumsal ve finansal kısıtlama ile karşılaştıklarında ise gıda tercihlerini değiştirebilmektedir. Buradan hareketle gıda sektörünün tek bir faktörden etkilenmeyen ve kapalı olmayan niteliğinden dolayı sistem yaklaşımı çerçevesinde ele alınmasının gerekli olduğunu söyleyebiliriz.
Gıdaya yönelik sistem odaklı bir yaklaşımın üçüncü gerekçesi, gıda sektörü içerisinde tek bir alanda dönüşüm yaşanmamasından, dönüşüm yaşanan alanların kapsamının geniş olmasından kaynaklanmaktadır. Gıda alanında yalnızca gıda üretimi ve bu üretimi sağlayanlar açısından bir dönüşüm gerçekleşmemekte bunun yanında gıda işleme, gıda dağıtımı, gıda satışı ve tüketimi gibi aşamalarda da birtakım değişimler ortaya çıkmaktadır. Başka bir ifadeyle, sektör bir bütün olarak dönüşüme uğramaktadır bu nedenle de gıda alanında bütün evreleri dikkate alan bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmaktadır. Bunu sağlayacak olan ise sistem yaklaşımıdır. Sistem yaklaşımı sektörün kapsamı içerisinde yer alan her bir faaliyet alanının fırsatlar ve risklere sahip olduğunu vurgulamaktadır. Sistem yaklaşımı açısından sektörün ilk halkası olan gıda üretimi ile son halkası olan gıda tüketimi arasında bir farklılık yoktur. Aksine gıda güvenliğinin sağlanmasında önemli bir faktör olan gıda kayıplarının ve atıklarının bertaraf edilmesi sektörün son halkasında yer aldığı için çok daha önemli olabileceğinin altı çizilmektedir.46 Burada özellikle belirtilmesi gereken husus üretim, işleme, dağıtım, satış ve tüketim gibi aşamaları olan gıda sektörünün hangi aşama referans alınırsa alınsın diğer aşamalardan bağımsız olarak değerlendirilmesinin mümkün olamayacağıdır.
Tüketicilerin gıda taleplerindeki değişimi yalnızca gıda tüketimi aşamasına bakarak analiz etmeye çalışmak yanıltıcı olacaktır. Tüketicilerin gıda alımlarını etkileyen
46 UNEP, a.g.y., s. 32.
29 dinamiklerin neler olduğunu tüketim perspektifi yerine ticaret rejimlerinde yaşanan değişim üzerinden okumak daha anlamlıdır.
Bu gerekçelerle bağlantılı olarak sistem yaklaşımının gıda alanında uygulanmasının faydalarından bazıları olarak şunları sıralayabiliriz:
Sistem yaklaşımı gıda sektörü içerisinde yer alan gıda üreticileri, işlemcileri, dağıtıcıları, perakendecileri ve tüketicilerinin faaliyetlerini birbirine bağlamakta ve bu faaliyetleri sosyal, siyasal, ekonomik ve çevresel bağlamları içerisinde etkileşimli süreçler olarak çerçevelendirmektedir.47
Sistem yaklaşımı yalnızca gıda sektöründe yer alan tüm faaliyetleri tanımlamaya yardımcı olmakla kalmaz aynı zamanda sistemin kapsamı içerisinde yer alan aktörleri, bu aktörlerin sistemde oynadıkları rolleri ve aralarındaki çok sayıda karmaşık etkileşimi ortaya koymaktadır.48
Sistem yaklaşımı yalnızca gıda üretimi alanında değil aynı zamanda gıda temin zincirinin bütün alanlarındaki fırsatların değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yaparak uyum seçeneklerinin tartışılmasına yardımcı olmaktadır.49
Sistem yaklaşımı gıda tercihlerimizin yani sofralarımıza koyduğumuz gıdaların bireysel ve özerk tercihlerimizin ötesinde farklı değişkenlerden etkilendiğini belirterek tercihlerimizi etkileyen yapılar ve aktörler hakkında düşünmemiz hususunda yönlendirici olmaktadır.
47 John Ingram, Polly J. Ericksen ve Diana Liverman, “Part I: Main Messages” içinde (ed.) John Ingram, Polly Erciksen and Diana Liverman, Food Security and Global Environmental Change, London, Earthscan, 2010, s. 63.
48 Polly J. Ericksen, John Ingram ve Diana Liverman, “Food Security and Global Environmental Change:
Emerging Challenges,” Environmental Science & Policy, Volume 12, Issue 4, 2009, s. 374.
49 John Ingram, “A Food Systems Approach to Researching Food Security and its Interactions with Global Environmental Change,” Food Security, Volume 3, Issue 4, 2011, s. 422.
30 Buraya kadar yer alan bilgilerden de anlaşılacağı gibi gıda alanına sistem merceği ile bakıldığında doğal kaynaklar, sosyo-ekonomik yapılar ve gıda etkileşimi arasındaki bağlantıları görmek daha kolay olmaktadır. Sistem yaklaşımı aktörlerin politika ve müdahalelerinin gıda alanında nasıl bir etki yaratacağını göstermesi ve bu müdahalelerin öngörülemeyen sonuçlarının neler olacağı hususunu ortaya koyması bakımından da hayati önemdedir. Dolayısıyla sistem merceğini kullanmak hem daha iyi gıda güvenliği sonuçlarına ulaşılmasını sağlayacak hem de gıda güvenliğinin bağımlı olduğu doğal kaynakların daha iyi yönetilmesi hususunu temin edecektir.