• Sonuç bulunamadı

3- Konfederal Yönetim Modeli: bu modelde ortaya çıkan devlet ise kendi iradeleriyle bir araya gelen ve belli konularda yetkiyi üst bir makama veren, ama kendi kararlarını

1.7. Bölgeselleşme Biçimleri

Ekonomik, sosyo- kültürel, anayasal ve kurumsal boyutlardan ele alındığı zaman görüldüğü gibi bölgesel yönetimler üniter yönetim yapıları içinde farklılıkların yönetime yansıması yönünde atılmış bir adımdır. Ama yine de bölgeselleşme sonucu ortaya çıkan yapılar ile federal yapılar arasında benzerlik olmadığı söylenemez. Fakat

bu noktada hangi bölgeselleşmeden bahsedildiği önem kazanmaktadır ve bölgesel yönetimlerin tasnif edilmesi gerekmektedir. Bölgeselleşme hareketleri genellikle ‘yukarıdan aşağıya’ ve ‘aşağıdan yukarıya’ bölgeselleşme olarak sınıflandırılmaktadır ki idari bölgeselleşme olarak da adlandırılan yukarıdan aşağıya bölgeselleşme, genellikle üniter yönetimlerde bölgeler arasında ortaya çıkan dengesizlikleri gidermek ve değişen şartlara ayak uydurabilmek için yönetim mekanizmaları üzerinde yapılan teknik bir değişimdir (Wagstaff, 1999: 6). Ortaya çıkan bu yapıları federalleşme yönünde değişim olarak değerlendirmek abartı olur. Ancak siyasal bölgeselleşme olarakta adlandırılan aşağıdan yukarıya bölgeselleşme sonucunda ortaya çıkan müzakere temelli yapılar bazı yönlerden federal yapılar ile kıyaslanabilir. Çünkü bu yapılar dahilinde artık tek merkezi yönetim, tek aktör olmaktan çıkmış ve bölgesel yönetimler ulusal ve ulusüstü pek çok faaliyete katılabilmekte ve kademeler arasındaki ilişki artık hiyerarşi kavramı ile açıklanmayacak kadar müzakere temelinde yürümeye başlamıştır (Peters & Pierre, 2006: 79).

Yukarıdan aşağıya bölgeselleşme ile ortaya çıkan yapılarda merkez hala sayıca daha fazla ve daha yetenekli personele sahip olduğu gibi hala daha geniş ekonomik kaynaklara sahiptir ve sahip olduğu bu nüfuzu planladığı amaçlara ulaşmak için pazarlık unsuru olarak kullanmaktadır. Yukarıdan aşağıya bölgeselleşme ile ortaya çıkan yapılarda bölgesel yönetimler merkezde alınan kararları müzakere edemezler, ancak yasallık ekseninde mahkemeye gidebilirler yani yönetimdeki yeni kademelerin varlığı bile merkeziyetçilik anlayışını zedelemeyecek şeklinde tasarlanmıştır. Yukarıdan aşağıya bölgeselleşme idari teknik bir eksende yürütülmektedir ki devlet hala yukarıdan aşağıya hiyerarşik yapının tepesindeki yerini korumaktadır ve diğer kademeleri gerekli gördüğünde işbirliğine zorlayabilir.

Aşağıdan yukarıya bölgeselleşmenin etkili olduğu durumlarda işbirlikleri merkezi yönetimin önceden planladığı zorunlu işbirliği olmaktan çok ilgili kademelerin birlikte kararlaştırdıkları bir süreç şeklinde ilerlemektedir. Çünkü merkezi yönetim diğer kademelerin rızaları olmadan planladığı her hangi bir programı başarılı bir şekilde yürürlüğe koyma ihtimali düşük olacaktır (Subirats, 2006: 197-198). Aşağıdan yukarıya bölgeselleşmeye örnek verilebilecek Korsika, Jura, Katalonya ve Bask örneklerinde bölgesel dinamikler kendini güçlü bir şekilde hissettirmiş ve merkezi yönetimi daha

kapsamlı değişime zorlamıştır. Yukarıdan aşağıya bölgeselleşmede siyasal karar alma yetkileri merkezde toplanır ki 1990’ların başlarına kadar gündemde olan bölgeselleşme talepleri siyasi ademi merkeziyetçilik özellikleri taşımaktan çok idari ademi merkeziyetçilik özellikleri taşıyordu. Fakat bu yıllarda Rosenau’ nun vurguladığı gibi yönetimde dikey egemenlik kullanımı yerini yatay egemenlik kompartmanlarından oluşmuş çok aktörlü yönetim anlayışına bırakmaya başlaması ile (Rosenau, 2006: 33) bölgesel yönetimler de sadece idari yapılarda değişim talepleri yerine sosyal, kültürel ve siyasal içeriği güçlenmeye başlamış ve klasik üniter yapıyı zorlamasına rağmen Đspanya örneğinde olduğu gibi uzlaşma esasında bu kademelere seçilmiş meclisler oluşturma hakkı verilmiştir ki 1000 den fazla temsilcisi, 200 civarında bakanı olan bu meclisler 3000 den fazla kanun çıkarmışlardır. Yine sözü edilen bölgesel yönetimler Đspanya’da toplam kamu harcamalarının üçte birini yapmakta ve bölgesel yönetim kademelerinde bir milyondan fazla memur çalışmaktadır (Subirats, 2006: 177) . Ama bu yetkiler hala merkezin belirlediği alanlarda ve ana çerçeveye aykırı olmamak şartıyla kullanılabildiği için federal yapıyı çağrıştırmasına rağmen üniter yönetim yapılarının hala aktör olarak varlığını koruduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Farklı bölgeselleşmeler merkeziyetçi yönetim anlayışından farklı sebeplerden kaynaklanan kopmaların ürünleridir. Yani bölgeselleşme sonucunda ortaya çıkan yapıların, genel anlamda üniter yönetim yapısı içinde değerlendirilmesi gerekirken bölgesel taleplerin güçlü olduğu bazı örneklerde federal yapıları çağrıştırabilir. Bu noktada bölgesel yönetimlere yönelik gelişmenin yasal, ekonomik, sosyo-kültürel ve kurumsal temellerden hangisi üzerine inşa edildiği önem kazanmaktadır.

En azından bir alanda yetkilerin vekalet yoluyla bile olsa çevreye ait olduğu ve uygulamanın bölgesel yönetimler tarafından yürütüldüğü idari temelli bölgeselleşmede yetkinin bölgesel yönetimlere ait olduğu alan dışında yerinden yönetim mekanizmalarından çok farklı olmayan yapılar ortaya çıkmaktadır. Bu yapıda, çevredeki personel merkeze bağlı olarak ve çerçevesi merkezde çizilen politikaları fazlaca esnetme yetkisi olmadan çevrenin hizmetlerini yürütmeye çalışır. En açık örnek olarak 1980 reformlarıyla Fransa’da yürürlüğe konan idari bölgeselleşmede, nihai güç merkezi yönetimlerdedir ve Thatcher dönemi Đngiltere örneğinde olduğu gibi merkezi yönetimler çevre yönetimlere devretmiş olduğu yetkilerini gerekli gördüğünde tekrar

kendi uhdesine alabilir (Schmidt,1999: 2). Bölgeselleşme sadece idari mekanizmalarla sınırlandırıldığında, diğer oyuncular sorumluluğun hala kendilerine değil de merkeze ait olduğu için yönetim verimliliği için çaba göstermekte tereddüt edebilirken, mali veya siyasal ademi merkeziyetçilikte ortak sorumluluk söz konusu olduğu için bu kademeler oldukça kaydadeğer çaba sarfetmektedirler (Treisman, 2007: 26).

Sosyo- kültürel boyutta ortaya çıkan bölgeselleşme ise çok güçlü olarak yükselmekte ve bu taleplerin sadece idari mekanizmalarda yapılan belli düzenlemelerle karşılanması yeterli olmamaktadır. Bu talepler siyasal karar verme organlarına kadar uzanmakta ve en azından bir alanda, bölgesel yönetim kademeleri merkez tarafından değiştirlemeyecek veya gözardı edilemeyecek karar verme yetkisine sahip olmaktadır. Bölgesel yönetim yapılarının federal yapılara en yakın olduğu nokta ise, yasal boyutta gerçekleşen bölgeselleşme ile olur. Bölgesel yönetimlerin en güçlü olduğu durum, bölgesel yönetimlerin yetkilerini bölgesel temsilcilerin yasal süreçlerde veto hakkı yoluyla yasal karar alma süreçlerinde kullanmasıdır. Yasal bölgeselleşme sonucunda oluşan yapılarda bölgesel yönetimlerin genel konulardaki veto yetkisine ilaveten, bölgesel yönetimlerin belli alanlarda tek başına karar alma yetkileri vardır ve bu kararlar merkezin müdahalesinden uzaktır. Ayrıca karar vericilerin seçilmesi aynı kademe içerisinde gerçekleşir ve bu sürece müdahale edilemez. Yani karar verme yetkisi tamamen merkeze ait olmaktan çıkmış ve farklı yönetim kademeleri arasında artık paylaşılmıştır ki, federal yapılara oldukça yakın görünmektedir (Treisman, 2007: 23-28).