• Sonuç bulunamadı

Bölgeler Komitesi ve Demokrasi Açığı

BÖLÜM 2: AB BÖLGESEL YÖNETĐM POLĐTĐKALARI

2.4. Bölgeler Komitesi ve Demokrasi Açığı

Bütün olumsuzluklara rağmen Bölgeler Komitesi’nin kurulduğu yıllarda Komite’yi çok anlamlı kılan bir konjönktür vardı. Resmin tamamlanmasını kolaylaştıran bu parça 1990lardan itibaren AB gündeminde sıkça yer bulan demokrasi açığı konusuydu. Demokrasi açığı ile AB mekanizmalarında temsil hakkına sadece merkezi devletlerin sahip olması sebebiyle diğer aktörlerin karar verme süreçlerinde resmi roller

üstlenmekten çok gündem belirlenmesi sürecinde lobi yapılması rolünü üstlenmesi (Dehousse 1997: 257) ve temsilin eksik kalması anlatılmak isteniyordu. Yani AB’ nin temsil yeterliliği tartışmalı hale geliyordu ve AB idari yapılarının kültürel farklılıkları da kapsayacak şekilde demokratik yanını güçlendirilmesini talep eden parlamenterlerden müteşekkil Avrupa Diyalogu gibi gruplar bile kurulmuştu (Hainsworth, 1993: 212). Bölgeler Komitesi’nin kurulması ile AB ulusaltı yapıları mekanizmaya daha çok dahil ederek daha geniş kesimlere ulaşma ve bireyleri temsil etme yeterliliğine sahip olduğunu göstererek temsil meşruiyetini tartışma konusu olmaktan çıkarma fırsatını yakalamıştı. Bölgeler Komitesi ulusaltı yönetim kademelerinin ortak meselelerinin gündeme getirilmesi için bir platform sağladığı için meşruiyetin güçlenmesine katkıda bulunmuştur (Kennedy, 1997: 1).

Temsil kapasitesi bakımından AP ile kıyaslanan Bölgeler Komitesi ile AB gündemini meşgul eden konular yerel ve bölgesel yönetim kademelerinde konuşularak AB’nin temsil kabiliyetine güç katarak AB meşruiyetini güçlendirdiği genel kabul görmektedir. (Hönnige & Kaiser, 2003: 1) . AB demokratik meşruiyet konusundaki eksikleri Bölgeler Komitesi’nin konumunu daha da güçlendirmesini gerektirmektedir ama kurumsal yapı bu noktada fazla ilerlemeğe müsaade etmemektedir. Mesela başlangıçta Bölgeler Komitesi’ne açık destek verirken zamanla Bölgeler Komitesi'nin faaliyet alanlarının genişlemesiyle kendisinin yürütmekte olduğu bazı rolleri üstlenmesinden tedirgin olan AP, Bölgeler Komitesi’ni kendisine rakip olarak görmeğe başlamış ve güçlenmesinden rahatsızlığını saklamamaya başlamıştır. Bölgeler Komitesi’ni sadece belli konularda tavsiyelerde bulunan somut bir yapı olarak görmek yerine 1990’larda AB bağlamında tartışılan demokrasi açığı ile bağlantıları gözönünde bulundurularak değerlendirildiğinde Bölgeler Komitesi'nin kurumsal zayıflığına rağmen oldukça güçlü sembolik bir öneme sahip olduğu görülecektir (Christiansen,1996: 114).

Bölgeler Komitesi'nin AB’nin eksik temsil ve demokrasi açığı konularındaki zaaflarını temsil kapasitesini arttırarak gidermesine katkıda bulunabilmesi bağlamdaki rolü çok önemsenmektedir ve bu Bölgeler Komitesi’nin birinci oturumunda Delors’un yaptığı konuşmada çok belirgindir;

‘’Bölgeler Komitesinin görevi AB demokratik meşruiyetini geliştirmekten daha az değildir. Bu yüzden bu komite çok önemlidir. Aradaki çelişkileri gidermek bu

komitenin görevleri arasındadır. Sizin katılımlarınız ile AB ve yerel ve bölgesel yönetimler arasındaki uçurumlar kapatılacak ve AB bölgesel gerçeklikler ile yüzleşecektir. Bölgesel endişe ve meseleler sizlerin aracılığı ile AB düzlemine taşınacaktır. Olayın diğer boyutu ise sizlerin AB politikalarını yerel ve bölgesel bağlamda anlatmanız olacaktır’’ (Christiansen, 1996: 108).

Bölgeler Komitesinin Delors’un konuşmasında dile getirilen rolü yerine getirilebilmesi için yani AB kurumları ile bireyleri yakınlaştırabilmesi için (Kennedy, 1997: 2) kurumsal önemi ile sembolik önemi arasındaki uçurumun kapatılması ve bu önemin gerektirdiği yapılar ve yetkiler ile teçhiz edilmesi gerekmektedir. Hatta Avrupa Diyaloğu grubu sözcüsü David Martin bu doğrultuda istenen noktaya varılması için AP’nin yerel ve bölgesel temsilcilerden oluşan ikinci bir kanadının kurulmasının gerekliliğini vurgulamıştır (Hainsworth, 1993: 212). Bu öneri günümüz için oldukça radikal bir aşamaya işaret etmektedir. Ama en azından Bölgeler Komitesi temsilcilerinin müzakere süreçlerine şeffaflık içinde ve belli kurumsal yapılar dahilinde etkin olarak katılabilmeleri gerekmektedir. Oysa Bölgeler Komitesin’de üyelerin karar verme süreçlerindeki rolü istişari mahiyettedir ve bu yapıda Bölgeler Komitesi'nin belli konularda fikirlerinin sorulması zorunlu olduğu için öneri istenmesine rağmen bu tekliflerin kabul edilmesi kurumsal gereklilik olmadığı için tekliflerin kabulü komitenin ikna etme kapasitesi ve uzmanlığına bağlıdır. Komite’den onlarca kanaat istenmiştir, fakat Komite’nin uzmanlığı ve fikirlerinin yeterliliği tartışma konusu yapılarak kararların alınmasında göz önünde bulundurulmamıştır. Bölgeselleşme taraftarlarına göre bu durum gerçek bir katılım olmaktan çok teknokratik süreçlere müzakere sosu katmak anlamına gelmektedir (Christiansen, 1996: 108) ve demokrasi açığının giderilmesi yönünde istenen katkının sağlanması zordur.

Bölgeselleşme taraflarının bu tezini güçlendiren bir diğer nokta ise Bölgeler Komitesi için temsilci sayısının belirlenmesinin bile bölge bazında değil ülke bazında yapılmasıdır. Dolayısıyla Bölgeler Komitesi içindeki ayrım hatlarından bahsedildiğinde dikkat edilmesi gerekli husus bu farklılıkların bizzat bölgelerin kendilerine ait olmaktan çok hala devletlere ait farklılıklar olma özelliğini taşımasıdır. Çünkü bölgesel yönetimler hala kendine özgün mali ve idari yapılara sahip olmaktan çok içinde bulundukları merkezi yönetimin özellikleri ile mücehhezdirler ve Bölgeler Komitesi’nin

bölgeler üzerine kurulduğunun iddia edilmesine rağmen hala bölgesel bir yapıdan çok merkezi yönetimlerin özelliklerini taşıyan hükümetler arası bir yapı olduğunu kabul edilmesi gerekmektedir (Wagstaff, 1999: 189). Bölgesel yönetimler için çok ileri bir aşama olan Maastricht Anlaşması’nda bölgesel yönetimlere üyelik bölge temelinde değil ülke temelinde düşünülmüştür ve Bölgeler Komitesi’nin bölge temelinden çok ülke temelinde işlediğinin en açık ispatı aralarında bölgesel kalkınma, kentsel planlama ve toprak planlama gibi bölgesel temelleri olan 8 ana ve 4 alt komisyondan oluşan 12 komisyonun üyeliklerinin ülke ekseninde paylaştırılmış olmasıdır (Jeffery, 1995: 248). Bölgeler Komitesi üye seçimine ilavaten iç yapılanması ve çalışmaları hala devlet bazında yürütülmektedir ki bu durumda demokrasi açığından kaynaklanan rahatsızlıkların giderilmesi güçlü ihtimal olarak görülmemelidir.

Bölgeler Komitesinin demokrasi açığının kapatılması yönündeki rolünden bahsedilirken temkinli olunması gerekmektedir çünkü sembolik olarak Bölgeler Komitesi’ne çok ehemmiyet atfedilmesine rağmen kurumsal yapısı buna eşlik edememektedir ve bölgeselleşme taraftarları bu ikilemli konuma işaret ederek sembolik gelişmelere somut yapıların eşlik etmesi gerektiğini öne sürmektedirler. Bölgeler Komitesi’nin sembolik önemine denk kurumsal bir öneme kavuşması için Avrupa Konseyi’nin karşısında aktif olmayan konumundan dolayı uyuyan güzel olarak da adlandırılan Avrupa Parlamentosu’nun konumunun güçlenmesiyle de bağlantılıdır (Van Der Knaap, 1994: 96). Çünkü Konsey seçimle işbaşına gelmiş AP karşısında devlet merkezli yapıyı temsil etmektedir. AB yapısı ile ilgili bütün asli kararların alındığı nihai kurum olan (Thielemann, 2002: 47) ve bir zamanlar sadece hükümet temsilcilerinin katılabildiği için AB’ nin devlet merkezli yapısının en belirgin olduğu kurum olan Konsey toplantılarına artık bölgesel yönetim temsilcilerinin de katılabilmesi (Tatham, 2008: 499) AB nin devlet merkezli yapısının değiştiğini ve demokratik kapasitesinin geliştiğini gösteren önemli bir işarettir.

AB kurumları içinde demokratik boyutun güçlenmesi için ileri adımların atılması konusunda istekliliği en belirgin olan kurumun AK olduğu söylenebilir. AK’nun bu yöndeki tercihi Bölgeler Komitesi ile olan ilşikilerinde çok belirgindir. Bölgeler Komitesi'ne kuruluş süreci dahil olmak üzere hemen bütün süreçlerde en yakın duran ve bütün kritik durumlarda açık destek veren AB kurumu AK dur. Maastricht

Anlaşması’ndan sonra AK’ nun başına bölgesel yönetimlerle istişare ederek çalışma anlayışına sahip bir gelenekten gelmiş olan Alman temsilci Monika Wulff-Matthies gelmesiyle Bölgeler Komitesi’ ne yönelik tavrı daha işbirlikçi bir boyut kazanmıştır (Bullmann, 1996: 15). AK ile Bölgeler Komitesi arasındaki bu yakın ilişki çoğunlukla AK’nun bölgesel yönetimlere daha yakın olduğu ve merkezi devletin yetki alanlarının daraltılması sürecinde aralarında kalıcı bir ittifak olduğuna bir kanaat doğurmuştur. Böyle bir ittifak olmasa bile iki kurum arasındaki iletişim kanallarının açık olduğu ve iyi işlediği aşikardır. Çünkü pek çok konuda resmi yetkisi olmayan Bölgeler Komitesi tezlerini AK yoluyla gündeme getirirken AK da pek çok konuda Bölgeler Komitesi'nin bilgi birikimi ve sağladığı verilerden faydalanmaktadır (Tatham, 2008: 503).

Bölgeselleşme taraftarları AB’ye demokrasi açığı konusunda yöneltilen eleştirileri de argümanlarının bir parçası haline getirerek bölgesel temsilcilerin AB karar verme süreçlerine daha etkin olarak katılımları gibi somut adımlar atılmasını istemektedirler. Bunlara göre bölgesel temsilcilerin daha etkin katılımları karar verme süreçlerini teknokratik ve şeffaf olmayan bir yapıdan müzakereci ve istişari yapıya dönüştürerek hem yönetim verimliğini arttıracak hem de demokrasi açığı yönündeki eksiklerin giderilmesi yönünde adım atılmış olacaktır (Kennedy, 1997: 1).