• Sonuç bulunamadı

2.3. SOSYAL MEDYA VE YALNIZLIK

2.3.1. Yalnızlık Kavramı

Yalnızlık olgusu ile ilgili çeĢitli tanımlamalara literatürde rastlanmaktadır. Yalnızlık hakkında yapılan tanımlamaların ortak noktası; duygusal bağlamını ön plana çıkarılmasıdır. Yalnızlık, bugünün kendi kendine takıntılı olan insan profili

ikliminde, olumsuz utanç verici bir durum olarak görülen ve tartıĢılan bir kavramdır. Yalnızlık çok öznel bir kavramdır. Peplau ve Perlman'ın (1982) çalıĢması, yalnızlığın kiĢinin arzu ettiği ile gerçek iliĢkileri arasındaki uyuĢmazlıklardan kaynaklanan psikolojik durum olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nesnel ve klinik bir bağlamda ele alınması gereken yalnızlığın böyle bir durumun ne kadar acı verici ve her Ģeyi tüketebileceğini göstermez. Yalnızlık, baĢkalarına duyulan özlemle birlikte yalnız olma hissidir. Yalnızlık, mutlak bir yalnızlık duygusu, aynı zamanda amaçsızlık ve can sıkıntısı duygusu yaĢayabilmektedir (Killen, 1998: 762-770).

Yalnızlığı bir deneyim olarak ele alan uzmanlar, acı veren ve korkutucu yanı sebebiyle bireylerin bu histen uzaklaĢmak için her Ģeyi yapabileceklerini ifade etmiĢlerdir, yalnızlık sadece duygusal boyutla açıklanabilecek bir kavram değil, düĢünsel ve iliĢkisel bağlamı da bulunmaktadır. Yalnızlık, öfke, acı, kaygı gibi hislerle beslendiğinde zihinsel karmaĢa oluĢturmaktadır. Bu süreç bireyleri dünyadan soyutlanmıĢ yalnız bir ruhsal hisse sürüklemektedir. Sosyal toplumsal yaĢamdan kendini soyutlayan birey anlaĢılmadığını ve duygusal olarak değersiz görüldüğünü düĢünmektedir gözlemlediği insanların gündelik yaĢam koĢturmalarında yalnız birey kendisi gibi hisseden insan olmadığı varsayımına varır ve sadece kendisinin yalnız olduğunu düĢünmektedir. Bireyler, yalnızlığın sadece kendilerine has bir durum olduğunu varsayımına kapılarak, yalnızlığın en zorlayıcı boyutunu hissetmektedir. Gerson ve Perlman (1979: 258-261) yalnızlığın, bireyin sosyal yaĢam içindeki bir eksikliğini yansıtır hemen hemen her zaman eĢlik edilen iliĢkiler düzleminde bireyi kemiren bir rahatsızlık hissi ile bir fenomen olarak yaygın Ģekilde karĢımıza çıkmakta olduğu görüĢünü savunmaktadır.

Yalom (1995: 18; Erol, 2018: 21) ise yalnızlığı varoluĢsal yalnızlık olarak kavramsallaĢtırılmıĢtır. Bireylerin diğer bireylerle arasında aĢılmaz bir boĢluk bulunduğunu, en iyi hissettiren iliĢkide bile boĢluk hissinin bulunabileceğini ifade etmiĢtir. Bu kavramsallaĢtırma bireylerin yalnız doğup yalnız öleceğinin farkında olduğu Ģeklinde açıklanmıĢtır. VaroluĢsal yalnızlık da yalnızlığın sonu olmayacaktır. Yalnızlık duygusu bireye acı veren boyuta ulaĢabilmektedir.

Yahyaoğlu (2007: 44); yalnızlığı bir duygu ve ruh hali olarak ele almakta, sevgiden yoksunluk, aklın zindanı ilkel aklın özgürlüğü zihnin altyapısında insanı etkileyen hormonların salgılanmasına sebep olan, çözülmesi gereken karmaĢık bir düğüm olarak nitelendirmektedir. Aynı zamanda, kimi anlarda bireyin kendisini sosyal çevresinden, toplumdan iliĢkilerden uzaklaĢtırması iĢinden ayrılması, gündelik yaĢantısında ki, aktivitelerden zevk almaması sonucu kendini yalnızlaĢtırıp tercih edilmiĢ bir yalnızlık yaĢaması, bireyin psikolojik problemleri olduğunda destek alması gerektiğine dair iĢaret olabilmektedir. Birey kendine yabancılaĢarak aynı zamanda içinde yaĢadığı topluma yakın çevresinden toplum normlarından da uzaklaĢtırmakta bu yabancılaĢma olarak değerlendirilmektedir. Benliğinden ödün vermesine, gerçek ile sanal yaĢamı ayıramamasına öz saygısını yitirmesine sebep olabilmektedir. Yalnızlık yaĢayan bireyler tarafından geç kabullenilen bir duygu halidir, bireyin kendisiyle yüzleĢmesi, çoğu zaman ertelenmekte yüzleĢmekten kaçınılmaktadır, hatta yüzleĢinceye kadar yalnızlık hissi kiĢiyi öyle etkisi altına almıĢ olmaktadır ki kiĢi çoktan, depresyon hastalığıyla tanıĢmıĢ olmaktadır. Sinsice geliĢen bir duygu durumu tehlikeli olabilmekte, bireyi, belirsizliğe itmekte çevresinden, sosyal yaĢamdan izole ederek, düĢünce ve davranıĢ arasındaki disiplinine engel olacak konuma gelmiĢtir. Yalnızlığın en güçlü yordayıcısı etkileĢimde bulunulan anlamlı oranda düĢüklüktür. Cinsiyet farklılıkları, samimiyet düzeyleri, kendini ifĢa etme ve diğer açıklama ölçekleri daha güçlü desenler üretmiĢ ve yaĢam memnuniyeti ve haz gibi iki duygusal dizinlerle daha az ilgili niteliksel endeksler erkekler için etkileĢim seviyesi kadınlara oranla nispeten yüksek bir seviyede temel olarak anlamlılık gösterecek derecede iliĢkilendirilmiĢtir (Wheeler vd., 1983: 943-953).

BiliĢsel süreçler, insanların içinde bulundukları durumu değerlendirme Ģeklini belirler. Yalnızlığı tanımlarken, insanların içinde bulundukları durum üzerindeki algılanan kiĢisel kontrolün niteliksel yönleri ile birlikte ele alınmalıdır. Yalnızlık, bir insanın sosyal iliĢkiler ağının önemli, niceliksel veya niteliksel olarak eksik olduğu durumlarda meydana gelen tatsız bir deneyimdir. Yalnızlık, yaĢanan tatsız bir durumdur. Sosyal iliĢkilerin azlığı ya da kurulamaması samimi iliĢkiler yaĢanamaması ve kurulamaması bireye kendini yalnız hissettirmektedir. Bu nedenle

yalnızlığın, baĢkalarından kendi izolasyonunu ve diğer insanlarla iletiĢim eksikliğini algıladığı deneyimlediği ve değerlendirdiği bir süreci birey için içerdiği görülmektedir. Yalnızlık 3 boyutta ele alınmaktadır; Birincisi, samimi bir bağın yokluğu, boĢluk ya da terkedilme duyguları ile ilgili duyguları ifade eder. Bu “yoksunluk” olarak adlandırılan bileĢen, konseptin özüdür. Ġkinci bileĢen, zaman perspektifini ifade eder insanlar yalnızlık durumlarını ümitsiz veya değiĢken ve tedavi edilebilir olarak yorumluyorlar; içinde bulundukları durum için baĢkalarını mı yoksa kendilerini mi suçluyorlar bu boyutta tartıĢılmaktadır. Üçüncü bileĢen, üzüntü, ve utanç, suçluluk, hüsran ve çaresizlik gibi farklı duygusal yönleri içermektedir. Olumsuz duygusal çağrıĢım yüzünden “sosyal damgalanma” yalnızlık olgusuyla bağlantılı olarak, iliĢkilerinde yetersizliği olan insanlar her zaman yalnız olduklarını kabul etmemektedirler. Genel olarak kabul edilen görüĢ, yalnızlığın sık sık sağlık durumunun azalmasıyla sonuçlandığı sonucuna varmaktadır. Depresyon, uyku problemleri, iĢtahsızlık ve benzeri rahatsızlıklar oluĢturabileceği gibi (Gierveld, 1998: 73-80).