• Sonuç bulunamadı

2.3. SOSYAL MEDYA VE YALNIZLIK

2.3.7. Sosyal Medya ve Yalnızlık

Günlük yaĢamdan uzaklaĢarak, sosyal medya platformlarında sosyalleĢmeye çalıĢan bireylerin gerçek yaĢamlarında yalnızlaĢmaya baĢladıkları görünür kılınmalı ve sosyal mecralarda geçirilen süre kontrol altında bulundurulmalıdır. Sosyal paylaĢım sitelerinin kullanım oranları ve amaçları önemli detaylardır. OluĢturulan bu sanal dünya bir siber alan ve simülasyon kurgusu olduğu için gerçek olmayan bir yapıdır ve bireyler bu sanallığı gerçek sanma yanılgısına düĢebilmektedir (Kaya, 2013: 203).

Sosyal medya platformlarında sanal iliĢkiler kuran kullanıcılar, toplumsal yaĢam normlarından uzaklaĢarak benliklerini daha kolay ifade etme Ģansı bulmaktadır, toplumsal olarak kendimize ve toplumumuza yabancılaĢtığımız dijital çağda iliĢkiler ve iletiĢim maskeler ardından kurulmaktadır (Ögel, 2012: 75).

Whang ve arkadaĢları yaptıkları sosyal medya ile ilgili çalıĢmalarının sonucunda sosyal medya bağımlılığının bireylerin yaĢadığı psikolojik rahatsızlıkları tetikleyip daha büyük sorunsal boyutlara taĢıyabileceğini ortaya koymuĢtur. Yaptıkları çalıĢmalarda yalnızlık ve depresyon gibi sorunlar yaĢayan kullanıcıların sosyal medya platformlarına daha çok bağımlılık profili oluĢturduklarını ifade etmiĢlerdir (Ceyhan, 2008: 112-113).

Büyükaslan (2015: 16)‟a göre sosyalleĢmenin klasik anlamından soyutlanarak yeni bir boyuta geçerek sosyalleĢtiği algısı ile bir yalnızlaĢma durumu söz konusu olmaktadır. “Yalnız ama bir arada bir arada ama yalnız‟‟ ifadesiyle sanal bir toplulukta, oluĢumda bireyin yalnızlıktan kaçarak toplumsallaĢma çabası sanal bir mecrada ne kadar mümkün sorgulanmaktadır.

Psikolojik problemler yaĢayan kendini yalnız, mutsuz ve huzursuz hisseden bireyler sanal bir ortamda çözüm üretebileceğini ve yaĢadığı problemleri bu Ģekilde çözüme götürebileceğini düĢünebilmektedir. Ġnsanların çağımızda en çok problem

yaĢadığı psikolojik sorunların baĢında; anksiyete, stres, depresyon, yalnızlık gibi rahatsızlıklar bulunmaktadır. Problemin özünde; kiĢilerin doyumsuzlaĢması, bulundukları durumdan memnun olmaması gelmektedir. Bireyin istek ve beklentileri, varoluĢsal kaygıları, psikolojik olarak sorunlarının zeminini oluĢturmaktadır. Kaygı, korku gibi endiĢeleri olan bireyler stres ve anksiyete gibi sıkıntılarla karĢılaĢmaktadır (Tekden, 2013: 175).

Bireysel ve toplumsal hayata hızlı ve etkili bir Ģekilde giren sosyal medya gün geçtikçe popülaritesini arttırmaktadır. Kullanıcılarının psikolojik ve sosyal istek ve arzularına karĢılık bulan bildikleri bir platform olması gittikçe önemini ve etkisini arttıran bir boyuta taĢımaktadır. Modern insanın yalnızlaĢmasına karĢılık psikolojik olarak yaĢadığı boĢluğa; sanalda olsa gerçek iliĢkilerin benzerini koyabileceği hissi kullanıcıları sosyal medyada bulunmaya itmektedir (Babacan, 2015: 210).

Sosyal medyada çok fazla zaman harcayan bireylerin sanal arkadaĢlarına Sanal Empati (Virtual Empathy) sergiledikleri, amacına uygun ve dozunda kullanıldığında kullanıcıların sosyalleĢmesine olanak sağlamaktadır. Bireylere sosyal medya ortamında kendilerini ifade etme Ģansı sunulmakta ve sürekli iletiĢimin çevrimiçi sağlanması, bireylere yalnız olmadıklarını düĢündürmektedir. Ancak bireyler sosyal medyada yalnız olmadıklarını hissetmek için daha fazla vakit geçirdikçe gerçek yaĢantılarında yalnız ve asosyal bir kimlik sergilemektedirler (Sütçüoğlu, 2016: 68).

Sosyal medya ve akıllı telefonların bağımlılığa sebep olduğunu ve bireyi yalnızlaĢtırdığını düĢünen Tucker (2016: 39-40), görüĢlerini Ģu Ģekilde açıklanmıĢtır:

“Çevremizdeki problemler, modernliğin getirdiği boşluk, gözler yerine ekranlara bakmamıza neden olan şeyler hep dikkat dağıtıcılar. Bu otomatik bir hayat. O korkutucu sese, karışıklığa, kalabalığa sırtınızı dönerken bir an için telefonunuzdan kafanızı kaldırıp baksanız hepsi ile yüz yüze geleceksiniz.

Bu çok fazla.

Bu insanı boğuyor. Bu sonsuz bir hiçlik, göğsümüzdeki ağırlık, midemizdeki bulantı, isimsiz bir tiksinti.

Başımızı çevirmek cazip geliyor. Bu yüzden bu musibete, bu görünmez bir zincire dönüşmüş bütünleşik matrise bir isim veremiyoruz. Onunla yüzleşmiyoruz. Yazılımcılar yani modernliğin terbiyecileri, kaybı ve anlamı algılayamayacağımıza ve bağdaştıramayacağımıza güveniyorlar.

Çevremizdeki dünyayı tanıyamayacağımıza, bel bağlıyorlar.

Fakat dünya aslında böyle değil.

Dünya bu sonuçlar altında eziliyor, ama hala hayatta. Vahşi doğa teslim olmayı reddediyor. Makineye boyun eğmiyor.

Avcı-toplayıcı zihinlerimiz bize dikte edilen her şeye rağmen bunun farkında. Yanlış yönlendirilen dürtü ve refleksler, olanca karmaşanın ortasında hala var olmaya devam ediyor. Zaten bu yüzden onlardan medet umuyoruz.

Bu yüzden kafesteki kuşlar tweet‟liyor.

Kafamızı kaldırdığımız anda, şartların ezici gerçekliğini hissettiğimiz anda insanız. Ürküyoruz. Korkuyoruz. Yalnızız.

Bir seçeneğimiz var.

Fırsat verilirse bu gerçeklikler asla bağdaşmayacak. Bu sözcükler sonsuza dek silikona kazılı kalabilir, şarj bitene kadar elektronik akışlarda durabilir; ama bu his gerçek. Bu dünya gerçek.

Dikkat dağıtıcıları yok etmek bizim görevimiz. Fişi çekmek. Makineleri işe yaramaz hale getirmek.”

Sosyal medyanın, bağımlılık boyutunda kullanıcıları kendisine hapsetmesinin sebebi insanların hareket etme isteği, bağlanma, iliĢki kurma, iletiĢim kurma istek ve heveslerinin sonsuz olması, fiziksel olarak buna imkân bulamayan bireyler sosyal medya aracılığıyla zihinsel ve bedensel bir istila ile kullanıcıyı esir etmektedir. Bu bağımlılık kiĢinin kendine ve sosyal hayatına yabancılaĢmasına ve yalnızlaĢmasına sebep olmaktadır. Sosyal medya bağımlılığı duyulara bağımlılığı aza indirgeyip duyusal bilgilerin alımını ön plana çıkararak iĢlenmektedir. Zihinsel süreçler az

iĢletilip, çok etkilenir ve Facebook, Twitter ve Ġnstagram gibi platformlarda akıĢa ortak olma durumu, kullanıcıyı içine çekmektedir. Depresyon, kendine yabancılaĢma ve yalnızlığı oluĢturan temel düĢünce budur (Tucker, 2016: 12).

Sosyal medyanın yalnızlığımızı gidermeye yaradığı söylenebilir, baĢka insanların hayatlarına anında ve sürekli olarak eriĢmemize olanak sunarak, çoğunlukla baĢarsa da Karl Steel‟in ifadelerindeki gibi; fikirleri yazılı beyanlarda gördüğümüzde sosyal medyadaki haber akıĢında her kullanıcının “içsel yaĢama‟‟ sahip olmalarını hissettiğimizde, onların zihinlerinde daha önce fark etmediğimiz bir bağlamda yalnızlık hissetmeye baĢlamaktayız, aynı fikirde, histe olduğumuz baĢka bireylerinde olduğunu bilmek rahatlatsa da yalnızlığın acısını gidermez (Pettman, 2017: 34-35).

Bir bireyin yalnızlığı ile bir sosyal ağdaki bağlantılarının sayısı arasındaki fark olumlu tespit edilmiĢtir, ancak yalnızlığın sosyal ağlar içerisine yerleĢtirilmesi veya yalnızlığın yayılması hakkında çok az Ģey bilinmektedir. Sosyal türler, yalnız yaĢayamaz ve yaĢamaya zorlandıklarında iyi sonuç almazlar. Sosyal izolasyon, bireyin yaĢam kalitesini azaltmaktadır. Bir bireyin öznel yalnızlık raporu ile sosyal ağlarında bildirilen veya gözlemlenen bağlantı sayısı arasındaki tutarsızlık olumlu tespit edilmiĢtir, ancak yalnızlığın yerleĢimi veya yayılıĢı hakkında az bilgi bulunmaktadır (Cacioppo vd., 2009: 977-991).

Ġnsanlar sosyal varlıklardır. Artık sosyal iliĢkilerin sağlığın destekleyici etkileri olduğuna dair net kanıtlar vardır. Nesnel eksikliklerin yanı sıra, sosyal iliĢkiler öznel olarak eksik olabilir. Yalnızlık, öznel deneyimsel bir sosyalleĢmedir. Ġstenilen arkadaĢlık miktarı ile gerçekleĢen arasında bir tutarsızlık algılamanın rahatsız edici bir öznel durum olduğu kabul edilmektedir. Duygusal destek ve kiĢinin ortamında mevcut olan destek oranı yalnızlığın düzeyini belirlemektedir. Yalnızlığın sağlık üzerindeki olumsuz etkileri sosyal ağlardan daha az çalıĢılmıĢtır ancak yalnızlık, tüm nedenlere bağlı ölüm riskinin artması da dahil olmak üzere çeĢitli olumsuz sağlık sonuçlarıyla iliĢkilendirilmiĢtir (Golden vd,. 2009: 694-700). Ġntihar, kaygı ve benzeri. Hem yalnızlık hem de sosyal destek baĢlangıçta öngörülen yönlere doğru hareket ettiğinden, sosyal destek değiĢikliklerin internette sohbetten

kaynaklanması muhtemeldir. Ancak, yalnızlığın ve sosyal destek etkilerinin zamana bağlı olması mümkündür (Shaw ve Gant, 2002: 157-170).

AĢırı ve sağlıksız internet kullanımının zaman içinde yalnızlık hissini artıracağını çalıĢmalar sonucu ortaya çıkan verilerdendir. Depresyonun her bir zaman noktasında internet bağımlılığı ile orta ve pozitif iki değiĢkenli bir iliĢkisi olmasına rağmen, böyle bir iliĢki çapraz-gecikmeli analizlerde anlamlı değildir. Yao ve Zhong (2014: 164-170), çalıĢmasında ayrıca arkadaĢlarla ve aile ile olan çevrimiçi sosyal temasların, yalnızlık duygularını azaltmada çevrimdıĢı sosyal etkileĢimler için etkili bir alternatif olduğunu da ortaya koymuĢtur. Ayrıca, yüz yüze temaslardaki artıĢ, internet bağımlılığı semptomlarını azaltmaya yardımcı olabilirken, bu etki aĢırı internet kullanımı nedeniyle çevrimiçi sosyal temaslardaki artıĢla etkisiz hale getirilebilir. Bir bütün olarak ele alındığında, araĢtırmadan elde edilen bulgular yalnızlık ve internet bağımlılığı arasında endiĢe verici bir kısır döngü olduğunu göstermektedir.

Hem çevrimiçi hem de yüz yüze olmak üzere, internet kullanımının kendi kendine bildirme önlemleriyle ve bir arkadaĢ ağının geniĢliğiyle karĢılaĢtırıldığı çalıĢmada Moody (2001: 393-401), düĢük sosyal bağ ve duygusal yalnızlık düzeyleri, yüksek arkadaĢ iliĢkisi ve yüz yüze ağlarla iliĢkilendirilirken, yüksek düzeylerde internet kullanımı, düĢük sosyal bağ ve yüksek duygusal yalnızlık ile iliĢkilendirilmiĢtir. Bu çoğu zaman bir iletiĢim aracı olarak kullanılmasına rağmen, internetin sosyal refahı azaltabildiğini ortaya çıkaran son araĢtırmaları desteklemektedir.

Sosyal medya gerçekten sosyal mi? Ġnsanları anlamlı bir Ģekilde birbirine bağlar mı, yoksa bu “bağlantılar” sadece yüzeysel midir? Yoğun Ģekilde sosyal medya kullanıcıları, düĢük yoğunlukta veya kullanıcı olmayanlardan daha mı yalnız veya daha mı bağlı? “Sosyal medya” geniĢ bir yelpazedeki platformları kapsayan kapsamlı bir terim olduğundan, sosyal medya ve kullanıcıların çevrimdıĢı yalnızlık duyguları arasındaki iliĢkinin incelenmesi, farklı sosyal medya kullanımları için geçerli olmalıdır. Yalnızlık ve sosyal medya kullanımı arasında pozitif bir iliĢki bulunmuĢtur, aynı zamanda sosyal paylaĢım sitelerinin algılanan sosyal destek

üzerindeki olumlu etkisi olduğunu ortaya konulmuĢtur. Sosyal medya kullanımı büyümeye devam ediyor ve özellikle genç yetiĢkinler arasında oldukça yaygın konumdadır. Dijital teknolojiler, iletiĢim kanallarını ve platformlarını her yerde ve zahmetsiz hale getirmeye devam ettikçe, insanlar birbirine hiç olmadığı kadar bağlıdır. Sosyal medya kullanıcıların kendileri için oluĢturdukları ağlarla (yani arkadaĢlar, takipçiler vb.) Ġçerik oluĢturmalarını ve paylaĢmalarını sağlayan web siteleri ve uygulamalar aracılığıyla sürekli sosyal medyada aktif olma gayretindedir. Görünen o ki, sosyal medya tarafından sağlanan yüksek kiĢilerarası bağlantı, psikolojik iyilik halindeki genel bir artıĢla iliĢkilendirilebilmektedir, ancak yalnızlık sorunu, sosyal medya kullanımının en yüksek olduğu toplumlarda devam etmektedir (Pittman ve Reich, 2016: 155-167).

Sosyal medyada bireylerin bulunma amacı Pettman‟a göre aĢağıda belirtildiği gibi; sıkılmak, yalnız olmak, çaresizlik, ya da DEB‟den dolayıdır. Ġlgilendiğimiz, yalnızlık boyutuna göre ise kiĢiler, gündelik gerçek yaĢantılarında kendilerini yalnız hissettikleri sürece sosyal medya da bulunmaktadır. Bu da zaman içerisinde bağımlılık boyutuna ulaĢabilmektedir. Pettman (2017: 20-21)‟nın ifadeleri Ģu Ģekildedir; “…psikolojik, yabancılaşmış ve sahnelemeden ibaret olana. Bildiğimiz üzere sosyal medyanın sağladığı bu (esriklik) kesinlikle büyük bir heyecan ya da eksiksiz bir mutluluk değil, daha çok tanıma, tatmin, ego takviyesi, mütevazi şekilde övünme, tanınma, merak, utanç ve bir yığın başka gösterişsiz –ama topluca önemli- duygulanımdan müteşekkil ufacık ve bayağı anların homoepatik dağılımıdır. Psikolojik sorunlar ve semptomlara karşı hassas olsa da, benliğin biyolojik iskeletini şimdiye dek takviye etmiş psikanalitik iskeleyi barındırmayan bir öznellik çeşidi kalır geriye. Dolayısıyla hala narsisistiz, fakat göz bebeklerimizin girdaplarındansa ağa doğru yansıyan dışbükey bir narsisizm bu. (Kablolara dağıtılmış bir kendiliğin onaylanması için boşluğa selfie-ler gönderen „‟dışsal-öznelere‟‟e dönüşüyoruz artık.) Bu akıl yürütmeye göre, ağı benimseme deneyimlerimiz yeni bir türe işaret ediyor: kendisiyle takıntılı bir ilişki kursa da benliğe dair uygulanabilir bir anlayışı veya tanımı olmayan bir türe. Bu da toplumsal olanı barındırmayan bir toplum anlamına gelir.

Fakat bu retorik de sosyal medya kullanımının pek çok farklı bağlamını dikkate almamaktadır: tatilde, yatak odasına tıkılıp kalmış halde, işten kaytarmak için, gözaltındayken vs. Genelde bu durumlar „‟kafesteki kuşun neden tweet-lediğini‟‟ tek başına açıklar- sıkıntıdan, yalnızlıktan, çaresizlikten ya da DEB‟den [Dikkat Eksikliği Bozukluğu]. Sosyal medya kullanımında takıntılı, bağımlılık yaratan, iştahı açıcı bir döngü olduğu muhakkak.‟‟

Sosyal medya çok etkili bir narsisizm aracıdır, diğer kullanıcılar tarafından görünür olmak takip edilmek konuĢulmak beğenilmek kullanıcının egosunun beslenmesi için çok etkili bir yoldur, kendisiyle ilgilenen kiĢilerin bu ilgiyi sürekli görünür kılmasına olanak sunmaktadır. KiĢi kendini güvende ve motive hisseder, iletiĢim akıĢı, sonsuz ve kesintisizdir, içerik bilgi ve akıĢ hiç tükenmez, kullanıcı, her Ģeyi bilmek ister Bilgi FetiĢizmine dönüĢebilen her geliĢmeden haberdar olma isteği, kullanıcıyı sosyal medyaya bağımlı kılabilir, sürekli diyalog ve iletiĢim halinde olmayı seven insanlar için çok güçlü bir tercih mekanizması oluĢturmuĢtur. Sürekli bağlantıda olmak isteyen kullanıcı yalnız kalkmaktan endiĢeleniyor olabilmektedir (Ögel, 2012: 39-40).

Bireyler çeĢitli nedenlerle sosyal medya bağımlısı olabilmektedir, depresyon yalnızlık, anksiyete, stres ve benzeri psikolojik problemlerden kaçmak için gerçek yaĢamda doğru ve etkili etkileĢim, iliĢki kurmadığın da kendini iyi hissetmek için sanal ortamdaki arkadaĢlarına iletiĢime, eğlenceye yönelebilmektedir. Bağımlı profilleri ele alındığında, kiĢilerin kendilerini yalnız bunalmıĢ, depresif ve stresli hissettikleri anlarda kaçıĢ amacıyla bu ortamlara sığındıkları gözlemlenmiĢtir. Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü verilerine göre, internet bağımlılığının; depresyon, mutsuzluk, anksiyete ve yalnızlık gibi ruhsal problemleri tetiklemektedir (Dilci, 2015: 99-102).

Sosyal medya bağımlılığı olan yalnız bireyler, Sosyal medya ortamlarında kendilerine sanal bir hayat dünya oluĢturup, bireysel yaĢantılarını, hayalleri, istekleri ile sentezleyerek, gerçek yaĢamlarına aynı ilgiyi duymamakta ve sosyal iliĢkilerinde aksaklıklar ve problemler yaĢamaktadırlar. Gerçek yaĢamda yakın çevresinde olan tanıdıklarını, ailesine arkadaĢının sosyal medya ortamlarına entegre edemediğinde ya

da kendisi kadar ilgili ve istekli olmadıklarında kiĢi, sosyal yaĢamdan paylaĢımda bulunacak, veriyi üretmez ve iç dünyasına kapanıp yalnızlaĢmaktadır. Kavram olarak yalnızlaĢmak; gerçek yaĢam problemlerinden biridir, sosyal medyada bağımlı, kullanıcılar yalnız kalmaz, sanal yaĢam sanal iliĢkiler üzerine kuruludur, yalnızlık gerçekliğinin yani kiĢinin gerçek yaĢam problemidir. Ögel (2012: 111)‟e göre, internet bağımlılığı ile ilgili yapılan çalıĢmaların sonucu internet kullanımında yaĢanan yükseliĢ, kullanıcının yalnızlık boyutunun artacağına ve sosyal iliĢkilerinde bozulmalara sebep olacağını, kullanıcının internette ne kadar çok vakit geçirmeye, gerçek yaĢamda o kadar az iletiĢim kurduğu görüĢünü desteklemektedir. Yapılan araĢtırmalarda, internette haftada birkaç saat kullanan aile üyeleriyle gerçekleĢtirilen çalıĢmalarda dahi sosyal destekte azalma ve mutsuzluk depresyon, yalnızlık düzeyinde artma durumu gözlemlenmiĢtir. Ġnternet ve sosyal medyanın, kullanıcının ruh halini değiĢtirme potansiyeli sayesinde birçok kullanıcı ve bağımlı birey bir kaçıĢ ve içinde bulundukları mevcut durumun değiĢmesi için araç olarak kullanmanın yanı sıra, kaçıĢ olarak bir yol gibi görmektedir, bağımlı kullanıcılar için bu durum çok daha fazla gerçekleĢebilmektedir. YabancılaĢma, kiĢilerin yaĢadıkları sosyal hayattan toplumsal yaĢamdan uzaklaĢması, kendilerini soyutlamalarını ifade etmektedir, internet ve sosyal medya bağımlılığına kiĢileri iten güçlü sebeplerden biri olarak yalnızlık ileri sürülmektedir. Yalnızlık, sosyalleĢme kavramını, toplumdan soyutlanma yabancılaĢma, can sıkıntısı gibi durumlarla iliĢki olduğunu ifade etmektedir, depresyon ve yalnızlık sosyal medya ve internet bağımlılığı için aynı anda neden ve sonuç olabilmektedir.

Xu ve Tan (2012: 1- 12), normalden sorunlu sosyal ağ kullanımına geçiĢin; birey tarafından strese, yalnızlığa veya depresyona sebep olduğunu tartıĢmıĢtır. Sık sık sosyal paylaĢım ağlarına katılanların gerçek hayatta sosyalleĢmede yetersiz kaldığını iddia etmiĢlerdir. Bu insanlar için, sosyal medya kullanımı kendilerine sürekli ödüller vermekte olduğunu savunmuĢtur. Örneğin; öz-yeterlilik, memnuniyet sağladığını ve faaliyete ve daha fazla katılarak sonuçta birçok soruna yol açacağını (örneğin, gerçek yaĢam iliĢkilerini görmezden gelmek, çalıĢmalarda verimsizlik) olarak ifade etmiĢlerdir. Ortaya çıkan problemler daha sonra bireylerin istenmeyen ruh hallerini kötüleĢtirebilir. Bu daha sonra bu tür bireylerin sıkıntılı ruh hali

durumlarını hafifletmenin bir yolu olarak sosyal ağ oluĢturma davranıĢına katılmalarına neden olmaktadır. Sonuç olarak, sosyal ağ kullanıcıları sosyal medya kullanımı ile istenmeyen ruh hallerini hafifletmek için bu döngüsel modeli tekrarladığında, sosyal ağlara psikolojik bağımlılık seviyesi artmaktadır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

SOSYAL MEDYA BAĞIMLILIĞI, YALNIZLIK VE KENDĠNĠ GĠZLEME ARASINDAKĠ ĠLĠġKĠ: KONYA ÖRNEĞĠNDE BĠR SAHA ARAġTIRMASI

3.1. ARAġTIRMANIN METODOLOJĠSĠ

ÇalıĢmanın bu aĢamasında araĢtırmanın metodolojisi hakkında bilgiler verilecektir. ÇalıĢmanın yöntemi saha araĢtırması olarak belirlenmiĢtir. Genel olarak araĢtırmanın metodolojisi bölümünde; çalıĢmanın araĢtırma soruları, hipotezleri, evren ve örneklem yapıları, veri toplama teknikleri ve analiz için kullanılan istatistik veri analizleri bulunmaktadır. ÇalıĢma 400 katılımcı verisi ile gerçekleĢtirilmiĢ ve sosyal medya bağımlılığı, yalnızlık ve kendini gizleme düzeyleri arasındaki iliĢkiler; sosyo-demografik unsurlar, sosyal medya kullanım sıklıkları ve benzeri unsurlar bağlamında görünür kılınmıĢtır.

AraĢtırmanın metodolojisi bölümünde çalıĢmanın; amacı ve önemi, evren ve örneklemi, kullanılan testlere iliĢkin bilgiler ve çalıĢmanın verilerinin analiz edildiği bilgiler yer almaktadır.